Archive for Haziran, 2012

İlhan Onat

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1930 yılında İzmir’de doğdu. 1975 yılında uluslar arası usta ünvanı alan Onat, 1974-75 ve 82 yıllarında Türkiye Şampiyonu oldu.

Feridun Öney

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1956 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli uluslar arası turnuvalarda ülkemizi başarıyla temsil etti. 1974’te Gençler Avrupa 3.sü oldu.

GMAnatoly Karpov

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1951’de Leningrad’da doğdu. Maç yapmadan FIDE tarafından şampiyon ilan edilmesi (1975), satranç dünyasında yadırgandı. Ama o, bu ünvanını yaptığı iki karşılaşmayla korumasını bildi ve 1975-1984 yılları arasında şampiyonluğunu sürdürdü. 1985’te Kasparov’a yenilirken bu tarihten sonra, dört kez daha Kasparov’la karşılaşmasına rağmen, rakibine üstünlük sağlayamadı. 1992’de Kasparov’u yenerek satranç şampiyonluğu ünvanını yeniden kazandı.

Nevzat Süer

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1926 yılında İstanbul’da doğdu. 1968, 69, 70 ve 73 yıllarında Türkiye Şampiyonu oldu. 1975 yılında uluslar arası usta ünvenını elde eden Süer, 1987 yılında öldü.

FMCan Arduman

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1959’da İstanbul’da doğdu. Satranca 1970 yılında başladı. Halen FIDE ustası ve Satranç Federasyonu üyesi olan Arduman, 1976’da ECİ turnuvasında 9., 1980’de 2. oldu. 1989’da Akropolis Büyükusta turnuvasında 4. oldu ve bir norm kazandı.

Julius Breyer

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1894’te Budapeşte’de doğdu. Mühendislik eğitimi aldı. 1912 Macaristan’da birincilik, 1920 Viyana’da paylaşmalı ikincilik, 1920 Berlin’de birincilik aldı. Breyer 1921’de, 25 masaya birden bakmadan körleme rekoru kırdı. 1921’de öldü.

Nevzat Erkmen

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1938’de İzmir’de doğdu. New York Üniversitesi’nde pedagoji öğrenimi gördükten sonra, çeşitli şirketlerde müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği yaptı. Bunların yanısıra Gestalt Terapisi ve Doğu Öğretileri alanında çalışmaları oldu. 1978 yılında İzmir Alsancak Rotary Kulübü’nü kurdu ve Asbaşkanlığı’nı yaptı. Çeviri alanında çeşitli ödülleri vardır. Dünya Zeka Oyunları Türkiye Temsilciliği’ni yapan Erkmen, Türk Beyin Takımı’nı 1993 yılında Çek Cumhuriyeti’ne götürdü.

IMNilüfer Çınar

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1962 yılında İskenderun’da doğdu. 1987’de Türkiye Şampiyonu olan İpek, 1988, 89, 90, 91, 92 yıllarında da aynı başarıyı tekrarladı. 1993 yılında uluslar arası usta ünvanı kazanan sporcumuz, bu ünvanı kazanan ilk bayan satranççımız olmuştur.

IMTurhan Yılmaz

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1958’de Bulgaristan’da doğdu. 1972’de Türkiye’ye geldi. 1978, 79, 86 ve 89 yıllarında Türkiye Şampiyonu olan Yılmaz, 1996’da uluslar arası usta ünvanını elde etti.

GMSuat Atalık

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1964 yılında İstanbul’da doğdu. Satranca 1972 yılında başladı. 1977-84 yılları arasında tüm yaş gruplarında Türkiye Şampiyonu oldu. 1983’teki balkan Gençler Şampiyonluğu’nun ardından 1986’da FIDE Usta (FM) 1988’de Selanik Olimpiyatları 3.sü olduktan sonra 1988’de Uluslararası usta (IM) ve 1994’te satrançtaki en büyük derece olan Büyük Usta (GM) ünvanlarını aldı. 1996 yılında Pekin’de büyük ustaların katıldığı Open Turnuvası’nda hiç yenilgi almadan birinci oldu.

Wilhelm Steinitz

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Anderssen’in 1858 yılında Paris’te Morphy’ye yenilgisiyle Avrupa satranç çevreleri büyük bir şok yaşamıştı. Yedi galibiyet üzerinden oynanan oyunun sonucu -7 +2 = 2 idi. Buna rağmen Anderssen yüksek oyun anlayışını 1862 Londra turnuvasındaki birinciliği ve oynadığı güzel kombinezonlu oyunlarıyla tekrar ispatladı.

Aynı zamanlarda, fakir bir öğrenci olan Steinitz Viyana’da ufak bir satranç kafesinde satranç oynayarak geçimini sağlıyordu. Herhangi birisinin bu durağan gencin, 1836’da Prag ‘da doğmuş Wilhelm Steinitz’in ileride dünya şampiyonu olacağını o tarihde tahmin etmesi imkansızdı. Viyana’nın en iyi oyuncularının katıldığı turnuvalara girdi. 1859 yılında 3.lüğü ve 1861 yılında da birinciliği almayı başardı.

Steinitz, Anderssen’in yine yeteneklerini muazzam bir şekilde sergilediği ve birinciliği aldığı ikinci Dünya Turnuvası’na katıldı. Steinitz mütevazi bir 6.lıkla yetinmek zorunda kaldı. 14 oyuncudan 8 puan almıştı. Buna rağmen Anderssen, Steinitz’in oyununu, her ne kadar Steinitz’in kendisi yeterince memnun olmasa da oldukça takdir etmişti. Serafimo Dubois’yı (+5-1=0) gibi bir skorla yendikten sonra ne yapması gerektiği konusunda tereddütlerini bıraktı ve kendini satranç oynamaya adadı. Poluteknik(sanat/fen) enstitüsünü bırakıp Londra’ya yerleşti. Başarı hemen geldi. Blackburn’ü 1862/63’de (+7-1=2), Deakon’u 1863’te (+5-1=0), Mongredien’i 1863’te (+7-0=0) ve Green’i 1864’te (+5-0=2) gibi skorlarla mağlup etti. Bütün bu galibiyetler ona dünya şampiyonluğuna giden yolları açmış oldu. Önünde engel olarak sadece Anderssen kalmıştı. Oyununu dünyanın en iyi oyuncusuyla sınama şansı 1866 yılında gerçek oldu. Bütün bu galibiyetlerine rağmen, Steinitz çok popüler değildi. Satranç ufkunda doğan yeni bir yıldızdı. Üç Londra kulübü onunla dünyanın en kuvvetli oyuncusu kabul edilen Anderssen arasında maçı organize etti. Maçın başlangıcı büyük ilgi çekti. Satranç çevreleri gergindi. Neredeyse bütün satranç otoritelerinin tahmini Anderssen’in galibiyetinden yanaydı. Maç 8 galibiyet esası üzerinden oynanacaktı. 2 saat 40 hamle limiti ilk kez bu maçta uygulandı. İlk galibiyeti Anderssen aldı. Anderssen taraftarları memnun olmuştu. Ne var ki takibeden 4 oyun da Steinitz tarafından kazanıldı. Daha sonra Anderssen’in oyununda bir alevlenme gerçekleşti ve 5-4 öne geçti. Ardından Steinitz iki yeni galibiyet aldı ve skor 6-5 oldu. Anderssen 6-6 yaparak skoru dengeledi. 13.oyunda Anderssen genelde kullandığı Evans Gambit’i redderek İspanyol açılışını oynadı ve kaybetti. Son oyunu da kazanan Steinitz maçı da 8-6 kazanmış oldu. Bu galibiyet onun dünyanın en iyi satranççısı olarak kabul edilmesini sağladı. Buna rağmen bazıları hala bu galibiyetin onun dünyanın en iyi satrançısı olarak kabul edilmesi için yeterli olmadığını iddia ediyorlardı.

Steinitz’in stili Anderssen’in ve Morphy’ninkinden farklıydı. Bütün çağdaşları gibi saldırgan bir stili vardı. Bununla birlikte oyununda yeni anlayışlar vardı. Konumu kapalı muhafaza etmek, saldırı için hazırlık, minimum materyal kazancının ısrarla devam ettirilmesi. Bütün bunlar yeni düşüncelerin dünya satrancına sunulduğunun işaretiydi.

Bu dönem boyunca Steinitz “The Field” in editörüydü. Yeni düşüncelerini formüle etmeye başladı. İlk olarak o zamana kadar zorunlu kabul edilen atak yapma gerekliliği düşüncesinden vazgeçilebileceğine değindi. Ona göre atak ancak sağlam temellere dayanıyorsa başlatılabilirdi. Oyuncu sadece atak hamleleri düşünmek zorunda olmamalıydı. Kişinin konumunu sağlamlaştırmaya çalışması da en az atak kadar önemliydi.

Başka bir isim, Zukertort aynı dönemde ilgi odağı olmaya başlamıştı. Her ne kadar Viyana 1882’de 34’de 24’le Steinitz birinciliği almışsa da, Zukertort’la maçını kaybetmişti. Bir sene sonra Londra 1883 turnuvasında Zukertort, Steinitz’in üç puan önünde birinciliği alınca aralarındaki maç kaçınılmaz hale gelmişti. Dünya satranç camiası resmi bir dünya şampiyonluğu maçı istiyordu. Maç 1886’nın ocağında başladı. Zukertort atak bir oyun sergileyerek 4 – 1 öne geçti. Steinitz rakibinin beklenmedik stili ve oyunu karşısında şaşkına dönmüştü. Buna rağmen rakibine uyum sağlamakta gecikmedi ve rakibinin darbelerini birer birer karşılayarak maçı (+10-5) sonucuyla kazandı. Bu galibiyet Steinitz’in yeni oyun anlayışının doğruluğunu kanıtladı ve aynı zamanda resmi şampiyonluk tacını Steinitz’e kazandırdı.

Dünya şampiyonluğunu kazandıktan sonra en iyi oyuncularla maçlar yapmayı bırakmadı. 1889’da Chigorin’i (+10-6) ve Gunsberg’i (+6-4) yendi. 1892’de ikinci defa Chigorin’i (+10-8) yendi. 1892’de eşini ve 18 yaşındaki kızını kaybetti. Bütün bu zorluklara rağmen çalışmalarına devam etti. 1894’te Lasker tarafından mağlup edildi (+5-10). İki yıl sonra rövanş maçı Steinitz için daha ağır bir yenilgiyle sonuçlandı (+2-10). Bu maçı oynarken Steinitz yeterince iyi değildi, yaşlanmıştı da. 4 sene sonra 12 Ağustos 1900’da New York’da öldü. Steinitz satranç düşüncelerine ölene kadar sadık kaldı bununla beraber onun prensipleri ancak ölümünden sonra yeterince kabul görmüştür.

GMSuat Soylu

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1960 yılında Niğde’de doğdu. Satranca 1975’te başladı. 1981 yılında Türkiye Şampiyonu oldu. Aynı yıl usta ünvanını aldı. 1990 Satranç Olimpiyatı’nda 2.lik elde etti.

GMMihail Botvinnik

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1911’de Petersburg’da doğdu. 1946’da Alekhine ölünce satranç dünyası iki yıl şampiyonsuz kaldı. 1948’de, Alekhine’den kalan şampiyonluğun sahibini bulmak için beş büyük usta arasında dört turlu bir turnuva yapıldı. Botvinnik açık farkla kazandı. Petrosian’a yenildikten sonra yeni bir satranç okulu kurarak genç şampiyonlar yetiştirdi. En büyük satranç ustalarından olan Botvinnik 1995’te öldü.

GMJudit, Sofia Zsuzsa Polgar

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Bu üç Macar kızkardeş dünya satranç klasmanında ön sıralara tırmandılar. En küçük olan Judit (1976 doğumlu), 1991’de büyük ustalığa yükselerek, satranç tarihinde bu onuru kazanan en genç kişi olma ünvanını B.Fischer’den aldı. Sofia (1974 doğumlu), dünyadaki bayan oyuncular arasında altıncı sırada yer aldı. Zsuzsa polgar (1969 doğumlu) ise kardeşi Judit’ten sonra ikinci sırada gelmektedir. Bütün kızkardeşler satranç oynamaya 4 yaşında başladılar. Zamanla satranca ayırdıkları süre günde en az 5 saate çıktı. Otoriteler, küçük kardeş Judit’i gelecekte dünya satranç şampiyonluğu için yarışabilecek tek bayan olarak göstermektedir.

GMMihail Tal

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1936’da Letonya’da doğdu. Satrancı 6 yaşında öğrendi. 24 yaşında Botvinnik’i yenerek en genç dünya satranç şampiyonu oldu. İnanılmaz ölçüde karmaşık ve cesur hamleleriyle ünlüdür. 1953’te ulusal usta, 1957’de uluslar arası büyük usta oldu. Başta 1988’de Kanada’da düzenlenen Dünya Yıldırım Satranç Şampiyonası olmak üzere birçok uluslar arası yarışmayı kazandı. Mihail Tal 1992’de öldü.

GMJose Raul Capablanca

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Tüm zamanların en çarpıcı satranç dehalarından biri olan ve 1921’den 1927’ye kadar dünya satranç şampiyonu olan Jose Raul Capablanca 19 Kasım 1888’de Havana’ da doğdu. Dört yaşında bile değilken babasının arkadaşlarıyla oyunlarını izleyerek satrancı kendi kendine öğrendi. Oynamayı öğrendikten sonra küçük Jose ilk oyununu Havana kulübünün iyi oyuncularından Iglesias’la yaptı. Iglesias’ın vezir çıkarak oynadığı oyunu Capablanca kazandı. Bu galibiyet geleceğin dünya şampiyonunun göstereceği hızlı gelişimin ilk basamağı olmuştur.

8 yaşında bir ilkokul öğrencisi olarak satranç kulübüne sadece pazarları uğrayabiliyor, geri kalan günlerde evde kendi başına çalışıyordu. 11 yaşına geldiğinde Havana’nın en iyi oyuncularından biri olarak kabul ediliyordu. Yeteneği öyle gelişti ki daha 13 yaşındayken o zamanın Küba şampiyonu Corzo’yu mağlup ederek ülkesinin şampiyonu oldu. O zaman için inanılmaz bir başarıydı. İlerleyen yıllarda üniversite eğitimini almak için gittiği ABD’de yaşamaya başladı. Satranç tutkusu öyle kuvvetliydi ki üniversitede sadece kısa bir süre kalarak, ABD’nin satranç merkezlerini dolaşmaya başladı ve rakiplerini inanılmaz bir kolaylıkla yendi. 1909 yılında dünya satrancının zirvesindeki oyuncularla karşılaşmaya başladı. Zamanın en kuvvetli oyuncularından ve dünya şampiyonu adaylarından Frank Marshall’ı sansasyonel bir şekilde yenişi, San Sebastian Büyükustalar turnuvası’nda Vidmar, Rubinstein, Marshall gibi oyuncuların önünde birinci olması satrancın yükselen yıldızı olduğunun onaylanmasını sağladı. 3 yıl sonra Saint Petersburg Büyükustalar turnuvası’nda Capablanca Lasker’le ilk kez karşılaştı ve kaybetti. Bu turnuvadaki ikinciliği ona dünya şampiyonluğu maçında oynama hakkını verdi. Birinci Dünya Savaşı yüzünden maç ancak 1921’de Havana ‘da başlayabildi. Maçın seyri beklenmedik şekilde gelişti. Capablanca dört oyun kazandı, on oyunda berabere bitti. 24 oyun üzerinde anlaşmış olmalarına rağmen Lasker ondördüncü oyundan sonra çekilmeye karar verdi. Dünya şampiyonluğunun 27 yıl sahibi olan büyük Lasker’in tek bir oyun kazanamadan maçı bitirmesi herkesi şaşkına çevirmişti.

Capablanca’nın rüyası gerçek oldu. Basın onu “beloved of gods “olarak yüceltti. Satranç uzmanları onu “Satranç makinesi” olarak isimlendirdiler. Milyonlarca satranç oyuncusuna göre de o karşı konulmaz bir güçtü. Yeni dünya şampiyonunun parlak ve tartışma götürmez başarılarının basında hararetle tekrar edilmesi ve abartılması bir süre sonra Capablanca’yı, kendisinin yanlış bir şekilde yenilmez olduğu düşüncesine götürdü. Oyun disiplini ve çalışma kapasitesi eski düzeyinden uzaklaştı. Oyunundaki tehlikeyi sezme içgüdüsü de zayıflamıştı. Bu özellikle New York 1927 ‘de göze çarptı.

Bu turnuva, galip bitirmesine dünya şampiyonunun oynunundaki krizin işaretçisiydi. Buna rağmen Alekhine dışında kimse bunu farketmedi. Capablanca Alekhine’le yapacağı maça üstün oyununun tekrar onaylanacağı bir olay gözüyle bakıyordu. Mücadeleli ve dramatik mücadeleden sonra maça tam olarak hazırlanan Alekhine Capablanca’yı Buenos Aires ‘de yenerek dünya şampiyonu oldu.

Ünvanını kaybettikten sonra 1928’den 1939’a kadar Capablanca yarışmalarda başarıyla mücadele etti. Son resmi turnuvası 1939 yılındaki Buenos Aires Olimpiyadı idi. Küba’nın birinci masasında bu dahinin sonsuz yeteneği son defa tahta başında parladı. Birinci masalarda Alekhine’i gerisinde bıraktı. Üç yıl sonra 8 Mart 1942’de öldü. Capablanca en küçük avantajları bile kazanca çevirmeyi başarabiliyordu. Bu yüzden “Satranç Makinesi” takma adını almıştı. Oyunu öyle sağlamdı ki oynadığı 583 turnuva maçından 302’sini kazanmış 246’sını berabere yapmış ve sadece 35 tanesini kaybetmiştir. 1914 yılından 1927’ye kadar sadece 5 oyun kaybetmiştir. Bu bugünün hiçbir büyük ustasının ulaşamayacağı bir başarıdır. Bu sebeptendir ki Capablanca’nın ismi yenilmezlikle beraber anılmaktadır.

Capablanca sadece aktif bir satranç oyuncusu değil aynı zamanda tanınmış bir satranç habercisiydi. Pek çok dünya satranç dergisine makaleleri ve analizleriyle katkıda bulunmuştur. 1920’de 35 oyununu anliz ettiği ilk kitabını, “Satranç Kariyerim” i yayınlamıştır. 1932 yılında da dünya çapında başarı gösteren “Yeni Başlayanların El Kitabı” nı basmıştır. Capablanca gelmiş geçmiş en büyük satranççılardan biridir. Öldüğü zaman ondan övgü ve hayranlıkla bahseden çok insan olmuştur ama belki de satranççıların düşüncelerini en iyi ifade eden Alekhine olmuştur: “Onun ölümüyle bir daha bir eşini göremeyeceğimiz bir satranç dahisini kaybetmiş bulunuyoruz. “

GMEmanuel Lasker

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Emanuel Lasker 24 Aralık 1868’de Berlin,Almanya’da doğdu. İsmi mukayese edilmez bir şekilde başarılarıyla parlamakta ve günümüzde dahi ismi satranç tarihinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Satrançla tanışması 10 yaşında ağabeyi Berthold Lasker sayesinde olmuştur. Berlin Matematik Fakultesine girmesiyle genç Lasker satrançla ilgili çok daha geniş fırsatlara sahip olmuştur. İlk resmi turnuvası usta ünvanını da aldığı 1889 Breslau turnuvasıdır. Bundan kısa bir süre sonra profesyonel olmuştur.

Lasker’in başarısı geniş bir ilgiyle karşılanmış ve akabinde İngiltere’ye yerleşerek burda bir takım ciddi maçlar yapmış ve bütün rakiplerini yenmiştir. 1892 yılında Alman satrancının en büyük oyuncularından Tarrasch’la maç yapmak istemiş ama Tarrasch kibirli bir şekilde maçı redetmiştir. Ne gariptir ki daha sonradan Tarrasch’ın kendisi Lasker’le maç yapmak için uğraşmış ve bu ancak 1908 yılında gerçekleşebilmiştir. 1893 yılı boyunca Lasker bütün Amerika’yı oynadığı bütün turnuvaları ve maçları kazanarak gezmiştir. Böylece kendini dünya şampiyonluğunun en güçlü adayı olarak dünyaya kabul ettirmiştir. Aşılması gereken engeller olmasına rağmen 1894 yılında Lasker ile Steinitz arasında bir maç organize edilmiştir. İlerlemiş yaşı ve yaşam zorlukları Steinitz’in oyunu olumsuz etkilemiş ve Lasker 58 yaşındaki Steinitz’i yenerek dünya şampiyonu olmuştur.

İlginçtir ki hem Lasker hem Steinitz dünya şampiyonluğunu aynı yol üzerinden almışlardır (Berlin-Londra-ABD). Bununla birlikte bunu başarmak Steinitz’in yarı ömrünü alırken Lasker sadece 5 yılını harcamıştır. 27 yıl boyunca cok başarılı skorlarla ve olağanüstü galibiyetlerle ünvanını korumuş. 1921 yılına kadar pek çok kimse onun tahtına aday olmuş ama o şüphe bırakmayacak bir şekilde ünvanını korumuştur. Bununla beraber hiçbir şampiyonluk sonsuza kadar sürmez. 1921 yılında Lasker beklenmedik bir şekilde ünvanını Capablanca’ya kaybetti. Fiziksel ve zihinsel olarak yorgun düşen Lasker aralarındaki maçı durdurarak ünvanını Capablanca’ya teslim etti. Bu yenilginin sebebinin Küba’nın sıcak iklimi mi yoksa Lasker’in ilerlemiş yaşı mı (53) olduğunu söylemek kolay değildir. Bununla beraber şüphe yoktur ki satranç dünyası kendine Capablanca gibi değerli bir dünya şampiyonu bulmuştu. Sonraki yıllarda ilerlemiş yaşına rağmen Lasker hala dünyanın en iyi satranççılarından biri olduğunu ispatladı. 1923 yılında Moravska Ostrava turnuvasını Reti, Euwe, Tartokower, Bogoljubow, Tarrasch, Spielmann gibi oyuncuların önünde kazandı. Bir yıl sonra New york’taki Dünya Büyükustaları Turnuvası’nda tüm zamanların en parlak başarılarından birini elde etti. (20’de 16) Bu turnuvada Capablanca, Alekhine, Marshall, Reti, Maroczy, Bogoljubov, Tartokower gibi elit oyuncuların önünde 1.5 puan farlka birinci oldu. 1925’den 1934’e kadar Lasker herhangi bir turnuvaya katılmadı.1934 yılından 1936’ya kadar oynadığı pek çok büyük turnuvada ilerlemiş yaşına rağmen çok iyi neticeler aldı. 1935 Moskova turnuvası tam bir başarıydı. 67 yaşındaki Lasker tek bir oyun dahi kaybetmeden birinciliği paylaşan Botvinnik ve Flohr’un yarım puan arkasında Capablanca, Spielmann ve pek çok kuvvetli genç satranççının önünde 3. oldu.

Daha sonra Lasker politik sebeplerden Almanya’yı terketmek zorunda kaldı. Önce Bilimler Akademisinin Matematik bölümünde çalıştığı Rusya’ya yerleştive daha sonra 1838’de ABD’ye geçti. Emanuel Lasker 13 Ocak 1941’de New York ‘da öldü. Lasker’in başarısı oyun anlayışının gerisinde yatar. Çok akıllı ve hünerli bir oyuncuydu. Karışıklıklardan sakınmayan orijinal ve mücadeleci bir stili vardı. Defansta olağanüstü başarılıydı. En usta rakiplerine karşı bile baskın çıkabilirdi. Rakiplerine en büyük zorlukları çıkartmak gibi kişisel bir mücadele yaklaşımı içerisindeydi. Satranç onun için tahta başında sadece hamlelerle yapılan bir mücadele değil aynı zamanda insan tutkularının, duygularının, isteklerinin ve düşüncelerinin eşsiz bir mücadelesiydi.

Lasker tüm zamanların en büyük satranç beyinlerinden biriydi. Pek çok bilim dalında derin çalışmaları vardı. Matematik ve felsefe doktoruydu. Satranç arenasındaki mücadelelerini ve bu bilim dallarındaki verimli çalışmalarını dönüşümlü olarak sürdürmekteydi. Bilim alanındaki çalışmaları da büyük değer taşımaktaydı. Einstein hatıralarında bu sıradışı başarılı insanın yeterince bilime kendisini adayamamasından duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir. Aynı zamanda Lasker çok başarılı ve verimli satranç yazarı ve gazetecisiydi. Almanya’da İngiltere’de ABD’de ve Rusya’da pek çok satranç dergisi çıkardı ve yüzlerce makale yazdı. 1895 yılında İngiltere’de “Satrançta sağduyu” isimli, ince düşüncelerini yansıtan ilk kitabını çıkardı. Bu kitapla beraber daha sonra bastığı “Satranç El Kitabı” pek çok dile çevrildiler ve dünyada satranç düşüncelerinin gelişmesinde önemli rol sahibi oldular.

Rubens Barrichello

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Brezilyalı Formula 1 pilotu. Şu anda Honda F1 takımıyla yarışan Barrichello, 2000 ile 2005 yılları arasında Scuderia Ferrari takımında Michael Schumacher’in takım arkadaşlığını yapmıştır.

2001 yılında pilotlar şampiyonasında 3. olan Barrichello’nun kariyerinde 9 yarış birinciliği bulunmaktadır.

  Kariyeri Başarıları:

 1993-1996 Jordan
 1997-1999 Stewart
 2000-2005 Scuderia Ferrari
 2006-… Honda F1

Kimi Matias Raikkönen

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

2007 Dünya şampiyonu Formula 1 pilotu. Finlandiya Espoo’da doğmuştur.

Şampiyonayı uzun süre lider götüren Lewis Hamilton’ı son yarışta geçmeyi başarmış ve 110 puanla Dünya Şampiyonu olmuştur. 28 yıl, 4 günlük iken şampiyon olarak tüm zamanların en genç şampiyon olan 7. ismi olmuştur.

2001 yılında F1 Sauber takımı ile Formula 1 pilotluğuna başlamıştır. 2002 yılında Mika Hakkinen’den boşalan koltuğu devralmış ve McLaren Mercedes takımına geçmiştir. Kendisi 2005 Türkiye Grand Prix’sinin birincisi olarak İstanbul Park’ta gerçekleşen yarışların ilkini kazanan kişi olmuştur. 2003 ve 2005 yıllarında dünya ikinciliğini elde etmiştir.

 2003’te Michael Schumacher ile birincilik mücadelesine girmiş, 2005’te ise en genç Formula 1 pilotu unvanına sahip Fernando Alonso ile birincilik için yarışmıştır ancak çeşitli sorunlardan dolayı birinci olamamıştır. Kimi’ye taraftarları ve çevresince soğukkanlılığı ve sakinliğinden dolayı “Buz adam” (Iceman) lakabı takılmıştır.

Michael Schumacher’in Formula 1’den ayrılacağını açıklamasının ardından, Ferrari Kimi Räikkönen ile 2007-2009 yılları arasında yarışacağını, 2007-2008 yıllarında kendisine Felipe Massa’nın eşlik edeceğini açıklamıştır.

Raikkonen 31 Temmuz 2004 tarihinde eski İskandinavya Güzellik Kraliçesi seçilen Jenni Dahlman ile evlenmiştir.

Çok çekişmeli geçen 2007 Formula1 sezonunda Ferrari takımıyla tarihi bir şekilde Dünya Şampiyonu olarak adını tarihe yazdırdı.

Fernando Alonso

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

İki kere dünya şampiyonu olmuş İspanyol Formula 1 pilotu. Oxford, İngiltere’de yaşamaktadır.
25 Eylül 2005’de kazandığı Dünya Şampiyonluğu ile birlikte En Genç Dünya Şampiyonu Olmuş Formula 1 Pilotu ünvanını Emerson Fittipaldi’den almıştır.

İlk şampiyonluğunu 24 yıl 58 günlükken kazanmış ve ertesi sene tekrar Dünya Şampiyonu olmuştur. Eğer 2005’de şampiyon olmasaydı 2006’daki şampiyonluğu ile Emerson Fittipaldi rekorunu yine geçebilecekti. Lakabı El Nano’dur.

Formula 1’de yarışmış en genç 3. pilottur. Formula 1’de pol pozisyonu alan, yarış kazanan, şampiyon olan ve üst üste 2 kere şampiyon olan en genç isimdir.

Renault takımı ile katıldığı yarışlarda, 2005 senesinde Kimi Räikkönen ile, 2006 senesinde ise Michael Schumacher ile şampiyonluk için mücadele etmiş ve iki yıl üst üste şampiyon olan en genç pilot ünvanını elde etmiştir. 2006 yılının başında 2007’de McLaren Mercedes takımı ile yarışacağını açıklaması üzerine, Renault takımında kendisine yeterince ilgi gösterilmediğini söylemiştir.

Mclaren Mercedes takımında iyi başlangıç yapan Fernando, takım arkadaşı Lewis Hamilton ile birçok kez mücadele etmek durumunda kalmıştır. Özellikle Macaristan Grand Prix’sinden sonra Hamilton ile yıldızı bir türlü barışmayan Fernando, takımının pilotlarına eşit davranmadığını söylemiş ve Çin Grand prix’sinden sonra şampiyonluk için şansı bulunmasına rağmen takımındaki favorinin Hamilton olduğunu ve kendisinin şampiyon olabilmesinin mucizelere bağlı olduğunu söylemiştir.

Takımı ile arasındaki soğukluğun en önemli sebebinin, McLaren takımında Ferrari dataları ile ilgili 780 sayfalık bir dosya bulunmuş olması ve Fernando’nun bu konuya dair takımın 3. pilotu Pedro De La Rosa ile arasında e-posta ile haberleşmiş olduğu düşünülmektedir.

İspanyol sürücü Fernando Alonso, 3 Kasım 2007 tarihinde kontratı sona ermeden McLaren-Mercedes’ten ayrıldığını açıkladı. Sezon boyunca McLaren yönetimi ve takımın diğer pilotu Lewis Hamilton ile sürekli anlaşmazlık yaşayan İspanyol pilotun Sözleşmenin feshinden ötürü tazminat ödemeyeceği ve eski takımı Renault’a geçip ileride ‘Ferrari’ye gitme’ düşüncesinde olduğu iddia edildi.

Fernando Alonso 10 Aralık 2007 tarihinde 2008 sezonu için Renault F1 Takımı ile anlaştığını açıklamıştır.