Archive for Haziran, 2012

Yaşar Doğu

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Ünlü Türk güreşçisi Yaşar Doğu, 1915 yılında Samsun’un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğdu. Dedesinin köyü olan Emirli’de büyüdü. Güreşe orada başladı. 1938 yılında Ankara’da askerliğini yaparken minder güreşine çıktı. Bir yıl içinde millî takıma yükseldi. Oniki yıl süreyle (1939-1951) Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti. Bu süre içinde katıldığı 7 şampiyonanın 6’sında şampiyonluğu kazandı. 1961’de Ankara’da vefat etti. Kabri oradadır.

Aslen Kafkas Türklerindendir. Ecdadı Samsun’a muhacir gelmişti. Daha önce bebek sayılabilecek çağda iken cepheye giden babasının şehit düştüğü haberi gelmiş, bu yüzden annesiyle birlikte dedesinin köyü olan Emirli’ye göç etmek zorunda kalmıştı. Çocukluğunun geçtiği bu köyde güreşe başladı ve daha delikanlılığın eşiğinde iken yaman bir karakucak güreşçisi olarak adını bütün çevreye duyurdu.

Ankara’da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü’ne girdi ve orada minder güreşine başladı. Zehir gibi acı kuvveti ve büyük güreş kabiliyeti ile bu güreşte de kendisini derhal gösterdi. Ancak kendisini pek. tecrübesiz buIan yöneticiler onun Avrupa Şampiyonası’nda ezileceğini düşünerek kadroya almak istemediler.

Millî Takımın Finlandiyalı antrenörü Onni Pellinen ağırlığını koyarak direnince kendisine millî takımda yer verildi. Böylelikle başarı dolu güreş hayatının ilk millî temasını 1939 Avrupa Şampiyonası sırasında Oslo’da yaptı. Minder güreşindeki olanca acemilik ve millî maç tecrübesizliğine rağmen büyük bir varlık göstererek üç rakibini yendi, bir maçında sayıyla yenik sayılarak Avrupa Şampiyonluğunu kaybetti, ikinci oldu. O zaman, bu bile büyük başarıydı.

1940 yılında İstanbu1’da yapılan Balkan Oyunları’nda güreş yaşantısının ilk şampiyonluğunu kazandıktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle millî müsabakalardan uzak altı yıllık bir duraklama devresine girilmişti.

1946 yılında tekrar rakipsiz eleman olarak Millî Güreş Takımımıza girdi. Aynı yıl Stokholm’de yapılan Avrupa Şampiyonası’nda sıtmanın verdiği 40 derecelik hararetle mindere çıkmasına rağmen yaptığı altı güreşi de kazanarak 73 kilonun Avrupa Şampiyonu oldu. 1947 yılında Prag’da yapılan Avrupa Greko-Romen Şampiyonası’nda da Ay-Yıldızlı mayo altındaki yerini muhafaza etti.

İlk kez “Demirperde Bloku”nun katıldığı bu şampiyona enteresan bir mahiyet taşımaktaydı. Zira Sovyet Rusya ve peykleri bir demirperde ülkesinde yapılan bu şampiyonada tam bir ittifak içinde idiler. Yaşar, arkadaşlarına yapılan haksızlıkları gördüğü zaman, şampiyonluğu kazanmak için sadece Rus rakibini değil, demirperde hakem blokunu da yenmesi gerektiğini gayet iyi anlamıştı. Bu azimle girdi güreşlere ve rakiplerini çatır çarır yendikten sonra finalde Rus ile karşı karşıya kaldı. Güreşe fırtına gibi girdi. Rus’u tuttuğu gibi yere vurdu. Oyundan oyuna geçiyordu. Bir ara rakibinin sırtını yere yatırdı. Hakemler görmezlikten geldiler. Sonra bir tuş daha yaptı. O da aynı akıbete uğradı. Koca Yaşar kızmıştı. Olanca gazabı ile atıldı, çift sürer gibi sürdü Rus’u. Daha sonra hırsla rakibini çatır çatır çevirdi. Bir pestil gibi sırt üstü mindere serdi ve rakibinin göğsüne çıkıp oturdu. Teker teker bütün hakemlere baktı. Gözleri öfke ile doruydu. Hani “Bu da tuş değil mi be insafsızlar” der gibiydi. Hakemler istemeye istemeye “Evet” dediler. Tuşu da; şampiyonluğunu da bastıra bastıra kabul ettirmişti koca Yaşar…

Güreş Dünyasında İsveçlilerin deyimi ile bir “Kara saçlı kuvvet ilahı” olarak parlayan Yaşar Doğu, büyük namını 1948 Olimpiyatları, 1949 Avrupa Şampiyonluğu ile de perçinledi. 1950 yılında Irak ve Pakistan’a yaptığı büyük turnede büyük kuvvet ve güreş bilgisini doğu alemine tanıtmak imkân ve fırsatını da buldu.

1951 yılında Helsinki’de yapılan Dünya Şampiyonası’nda 87 kiloda Ayyıldızlı mayoyu giydi. Çok çabuk kilo alan, buna karşılık çok zor kilo veren bir bünyeye sahipti. Bu yüzden yıllar ilerledikçe sıkleti de yukseliyordu, Nitekim 67 kilo ile başladığı güreş hayatının son şampiyonluğunu Helsinki’de 87 kiloda kazandı. Böylelikle parlak güreş hayatına bir de dünya şampiyonluğu sıfatını eklemiş oldu.

Ayyıldızlı mayo altında yaptığı 47 maçın 46’sını kazanan Yaşar, bunların 33’ünde tuş yapmış, 11 maçını ittifakla, 1’ini abandone ile, birini de ekseriyetle kazanmıştır. Galibiyetle sonuçlanan 46 güreşi 690, dakika sürmesi gerekirken; yaptığı tuşlarla bu süreyi 372 dakika 26 saniyeye indirmişti.

Güreş hayatını kapattıktan sonra Millî Güreş Takımımıza antrenör oldu. 1955 yılında antrenör olarak Millî Takımımızla gittiği İsveç’te ciddi bir kalp krizi geçirdi. Uzun bir tedavi gördü. Doktorlar kendisine iyi bakmasını, yorulup heyecanlanmamasını söylemişlerdi. Fakat bunu yapamadı. İsveç’ten döner dönmez tekrar kendini güreşe verdi ve 8 Ocak 1961’de Ankara’da bir kalp krizi sonucu vefat etti.

Lefter Küçükandonyadis

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Rum asıllı Lefter Küçükandonyadis, 22 Aralık 1925’te Büyükada’da dünyaya geldi… Futbola da 1941 yılında Taksim Spor Kulübü’nde başladı. Taksim Kulübü yöneticileri Lefter’e lisans çıkartabilmek için 1941’de mahkeme kararıyla yaşını büyüttü. 2 yıl Taksim Spor formasını terlettikten sonra 1943’te askere gitti. 4 yıl süren askerlikten sonra 1947’de İstanbul’a döndü. İşte bu yıl ‘birbirine en çok yakışan iki isim’ buluştu: Fenerbahçe ve Lefter Küçükandonyadis…

VER LEFTER’E YAZSIN DEFTERE…
1947 yılından 1964’e kadar Fenerbahçe forması giydi ve ‘sarı-lacivert çubuklunun’ en büyük efsanelerinden biri oldu. Belki de ‘Fenerbahçe’ denince akla gelen ilk isim oydu. İstanbul Ligi’nde 1953-54 sezonunda gol kralı oldu. 1951-1952’de İtalya’da Fiorentina, 1952-1953’te Fransa’da Nice’te oynadı. Yurt dışına çıkan ilk Türk futbolcu unvanını oldu… Golcülüğünden ötürü, uğruna, günümüze kadar gelen bir slogan üretildi: “Ver Lefter’e yazsın deftere…” Ayrıca zor saha şartlarında gösterdiği ustalıktan ötürü Ordinaryüs lakabını aldı. 1964’te Yunanistan’da, İstanbul’dan Atina’ya giden Rumların takımı olan AEK’e transfer oldu. Burada 5 maçta oynadı.

İstanbul Ligi’nde 2, Türkiye Ligi’nde ise 3 kez şampiyonluk yaşadı. Kariyerinde toplam 832 gol attı. 16 yıllık Fenerbahçe kariyerinde ise 615 maçta 423 gol kaydetti. Türkiye’de kulübü tarafından jübilesi yapılan ilk futbolcu oldu.

MADALYA ALAN İLK FUTBOLCU
Yunanistan’ın, milli takımlarında para karşılığında oynama teklifini geri çeviren Lefter, futbol yaşamında toplam 50 kez milli formayı giydi (46 kez A, 1 kez B, 3 kez 21 yaş altı). 1954 FIFA Dünya Kupası’nda forma giyen Lefter turnuvada 2 de gol attı. Türk futbolunda 50. milli maç altın madalyasını alan ilk futbolcu oldu. Milli takım formasıyla attığı 21 golle en çok gol atan milli oyuncu unvanını uzun yıllar elinde tuttu, 9 kez de milli takım kaptanı olarak sahaya çıktı. Fenerbahçe formasıyla 615 maç oynadı, 423 gol attı. Futbolu bıraktıktan sonra Egaleo, Samsunspor, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Boluspor’u çalıştırdı.

BİR DEVİR KAPANDI…
Lefter Küçükandonyadis’i, onu izleyenlerin anlatımına göre bu kadar satıra sığdırmak yetersiz kalır… Ordinaryüs’ün vefatıyla Türk futbolunda bir devir kapandı.

2004 yılında Brezilya’dan Türkiye’ye gelen bir diğer Fenerbahçe efsanesi Alex ile FB TV için buluşmuştu. O buluşmada duygusal anlar yaşanmıştı… Ama bu akşam saatlerinde Amerikan Hastanesi’nden cennete uçtu… Umarız orada Eylül 1991’den beri onu bekleyen Galatasaraylı ‘can arkadaşı’ Metin Oktay ile buluşmuştur.

Türk futbolunun büyük kaybı…
Fenerbahçe ve Milli Takım’ın efsanevi futbolcusu Lefter Küçükandonyadis (87) zatürre nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 13 Ocak 2012 günü yaşamını yitirdi. Ordinaryüs’ün ölümünün ardından Fenerbahçe’nin yanı sıra Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor da başsağlığı mesajı yayınladı.

KİM NE DEDİ?

ALİ ŞEN:
Lefter ve Fenerbahçe birbirine en yakın iki kelime… Büyük ve mütevazı bir insandı. Kendine has bir insandı. Her Fenerbahçeli’nin kalbinde büyük bir yere sahipti. Hazırlıklıydık ama çok üzüntülüyüz. Türk futbolunun başı sağolsun.

TURGAY ŞEREN
Futbol hayatımın 19 senesi birlikte geçti. Benim yanıma gelip ‘Çok iyi kaleci olacaksın’ demişti. Her derbide ‘Bugün size yeneceğiz’ deyip saçımı okşardı. Boğuluyor gibiyim; sesim de fazla çıkmıyor. Bugün ziyaretine gittim ama son bir kez olsun göremedim. Yaşadığım sürece benimle birlikte yaşayacak. Yardımseverdi, dosttu. Bu sıra herkese gelecek.

RIDVAN DİLMEN
Ne söyleyeceğimi biliyorum. Şu an hastanedeyim. Herkes çok üzgün. Türk futbolu, en büyük efsanesini kaybetti. Toprağı bol olsun. Futbolculuğuna yetişemedik ama insanlığını gördük. Daha fazla konuşamayacağım.

Ali Sami Yen

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Sonradan Yen soyadını alan Ali Sami bey, 20 Mayıs 1886’da İstanbulun Kandilli semtinde doğdu. Babası, ünlü edebiyatçılarımızdan Şemsettin Sami’ydi. Galatasaray Lisesi’nde okudu ve futbol oynadı. Ali Sami Yen, sadece Galatasaray Kulübünün kurucusu olarak kalmadı aynı zamanda Türk futbolunun önde gelen örgütleyicilerinden biri oldu.

Yen, 1923 yılında kurulan Türkiye idman cemiyetleri İttifakı’nın kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını yaptı. 1924 Paris olimpiyatlarına katılan Türk kafilesinin başkanlığını yaptı.

1926-1931 yılları arasında Türkiye Milli Olimpiyat komitesinin başkanlığı görevini yürüttü. Galatasaray’da 1905-1918 arasında 13 yıl, 1925’te 1 yıl olmak üzere iki dönemde 14 yıl başkan olarak hizmet verdi.

Ali Sami Yen’in Sarı Kırmızılı kulübe önemli bir katkısıda Galatasaray Müzesinin kurulması oldu. 1905 yılında yönettiği Moda-Kadıköy karşılaşması nedeniyle, Ali Sami Yen’in ilk Türk hakem olabileceği de çeşitli kaynaklarda yazılıdır. Milli Takımın Romanya ile yaptığı ilk maçta, teknik adam olarak takımın başında o vardı. Bu görevi de bir süre yürütmüş, yani Türk Milli Takımın ilk teknik direktörü olmuştur.

Türk Spor Tarihinin en seçkin kişilerinden biri olan Ali Sami Yen Feriköy mezarlığında toprağa verildi.

Fatih Terim

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1953 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Altı yaşından itibaren, bir ayağı aksak olduğu için “Topal Talat” lakabıyla çağrılan babasıyla birlikte birçok ağır işte çalışır.

Bir yandan da mahalle arasında futbol topunu ayağına değdirmeden yapamamaya başlamıştır. Okul hayatı, futbol kadar cazip gelmez. Babasının isteği üzerine Motor Sanat Enstitüsüne girer fakat 2. sınıfta devamsızlıktan okulu bırakmak zorunda kalır. 1969’da henüz 16 yaşındayken formasını giymeğe başladığı Adanademirspor’la futbol hayatı başlar.

Adanademirspor genç takımında kimse para almazken bir tek Fatih Terim maaş almaktadır. Maaşı 150 liradır ve diğer futbolcular görmesin diye bu para Fatih’e gizlice verilmektedir. Üç yıl içerisinde Adanademirspor’da takım kaptanlığına kadar yükselir. İlk kez kaptanlık pazubentini koluna geçirdiği andaki heyecanını hiç bir zaman unutmayacaktır. Takım çıkış tüneline geldiğinde, arkadaşlarına ‘bir kaptanın söylemesi gerektiğini söyleyerek’ sahaya son sürat koşar. Bir an duraksar, çünkü arkasında kimse yoktur: ” Öyle hızlı koşmuşum ki kimse bana yetişememiş.” Fatih Terim 6 yıl daha Adanademirspor formasını giyer.

1972 yılında, Santrafor Fatih, yeşil sahalarda fırtına gibi eserken, futbol otoritesi Fatih Somer ve Genç Milli Takım Antrenörü Gündüz Tekin Onay’ın dikkatini çekmekte gecikmez. Milli takıma çağrılır. Futbolculuk döneminde hayatını değiştiren en önemli maç ise Adanademirspor’un Galatasaray’ı 1-0 yendiği maç olur.

Doksan dakika boyunca oynadığı futbolla göz doldurur. Milli takımla birlikte gittiği Romanya maçı sonrası yıldırım hızıyla nasıl Galatasaray’lı olduğunu şöyle anlatır. “Romanya milli maçından sonra İstanbul’a dönmüştük. Galatasaray’lılar beni havaalanından alıp kulübe götürdüler. Bu arada Adanademirspor’lular araya girmek istediler ama ben kararımı vermiştim. Galatasaray’a gönülden ‘evet’ dedim.” Ve Galatasaray Kulübü’ne 1 milyon 650 bin liraya transfer olur. O artık Galatasaray’lı Fatih’tir.

FUTBOLCUYKEN DE ÇOK BAŞARILIYDI

Sahalarda çizdiği lider, hırçın futbolcu portresi, bir maçta hakeme tükürmesiyle daha da sert bir görünüm alır. Galatasaray taraftarı Fatih’ten memnundur. Formasının hakkını verir, başarıya kodlanmış hırsını sarı-kırmızı renkler için döktüğü terlerle akıtır. Fakat bu onbir sene boyunca Fatih Terim hiç şampiyonluk yaşayamaz.

Şampiyonluk yaşayamasa da milli takımda çizdiği grafik onu takın değişmez oyuncusu yapmıştır. 51 kez milli formayı giyer, A Milli Takımı’nda oynama rekorunu 1984 yılından 1995’e kadar elinde tutar. İlk milli maçına İsviçre ile deplasmanda 1-1 berabere kalınan 20 Nisan 1975 tarihinde çıkar. Son milli maçının skoru da yine beraberlik olacaktır. 4 Nisan 1984’te oynanan Türkiye-Macaristan maçı golsüz berabere bitecektir. Rekorunun kırılmasını görmesi için 11 yıllık müddetin geçmesi gerekecektir

6 Eylül 1995 tarihinde İstanbul’da Macaristan’a karşı oynadığımız Avrupa Futbol Şampiyonası grup maçında Oğuz Çetin bu rekoru ele geçirir. Fatih Terim ise 1995’te teknik direktör olarak ay-yıldızlı takımın başına çoktan geçmiş olacaktır. Yani, rekorunun takımda yer verdiği bir futbolcusu tarafından kırılışına tanıklık edecektir.

Fatih Terim jübilesi için sahaya helikopterle inerek, futbolculuk hayatına son noktasını renkli kalemle atmış oldu.

Fatih Terim isminin çevresinde dönmeye başladığımızda futbolla uzaktan yakından alakalı herkesin aklında kalan ‘muhteşem jübile’nin unutulur gibi olmadığını fark etmeniz uzun sürmüyor. 18 yıllık futbol yaşamının 11 koca yılını verdiği Galatasaray’dan, yeşil sahalardan, tezahüratların çarpıştığı statlardan, tezahüratların çarpıştığı statlardan ayrılma zamanıdır. Havasından geçilmez bir futbol şovunun en şatafatlı vedası… Sarı-kırmızı konfetiler uçuşurken sahada Galatasaray-Trabzonspor maçı oynanır… Sadece sahayı değil kırmızı karanfilleri de birbirine katar helikopterin sesi ve nefesi… Santra noktasına inen helikopter de kaptan Fatih gözükür, alkış kıyamet… “Formam gözüksün diye kapıyı da açacaktık. Çok korktum, yanımdakinin omzunu çürütmüşümdür herhalde. Bu arada maç devam ediyordu ama halk toplanmıştı, polis de. Biz tur atıyorduk, hiçbir şey görünmüyordu maçta. Tam helikopterle o kalabalığın üzerine geliyorduk, bir rüzgar! Herkesin şapkası uçtu tabii. Ve böylelikle boşaldı saha içindeki kalabalık.”

TEKNİKDREKTÖRLÜK HAYATI

Terim utbolu bıraktıktan sonra antrenörlük kurslarına gider. Ankaragücü’nü iki Göztepe’yi bir yıl çalıştırır.

1990-1993 tarihleri arasında Ümit Milli Takım hocalığını A Milli Takım Teknik Direktörlüğü izler. A Milli Takım Teknik Direktörü olarak ilk maçına Ekim 1993’te çıkar. Türk futboluna attığı başarı imzaları birbiri ardına sıralanmaya başlar. Dönüm noktası olarak ise İnönü Stadı’nda oynanan ve 2-1 Türkiye’nin galibiyetiyle sonuçlanan İsveç maçını gösterir. Türk milli takımını 1996 Haziran’ında İngiltere’de oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine taşıyan hoca odur.

Daha sonra Galatasaray’ın başına geçen İmparator, takımı dört yıl üst üste şampiyon yapar. Takımın mali problemlerinden futbolcunun psikolojisine kadar ilgilenen bir teknik drektördür Fatih Terim. Karizmatik kişiliğiyle ödenmeyen paralar karşısında tavır takınan futbolcularını ikna eder ve takımda tek sorumlunun kendisi olduğuna inandırır. Bu istikrar en nihayetinde Türk Futbol tarihinde bir ilkin daha gerçekleşmesini sağlar. Galatasaray’ı UEFA kupasını kazandırır.

1999-2000 Sezonu’nda Galatasaray’a UEFA Kupası’nı kazandıran Fatih Terim, kariyerini İtalya Futbol 1.Lig takımlarından Fiorentina’nın Teknik Direktörü olarak sürdürdü. Bu takımdaki başarılarıyla İtalyan futbol kamuoyunun dikkatlerini üzerine topladı. 2001-2002 futbol sezonunda ise dünyaca ünlü Milan takımı ile anlaştı. Fakat ilk yarının ortasında görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

Kaynak:galatasaray.org

Lüal Karatay

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

14 Şubat 1981 tarihinde Ankara’da doğdu. 9 yaşında, Can Atilla ile piyano eğitimine başladı. Piyano eğitimine daha sonra Ferial Başaran, Nevhiz Ercan, Vuslat Koyuncu ve Mehmet Emin Göktepe ile devam etti. Keriman Davran, Hülya Kazan gibi isimlerle şan çalıştı. Çok sesli korolarda korist olarak yer alarak çeşitli yarışmalara ve açılışlara katıldı.

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Anabilim Dalı’nda lisan eğitimini tamamladı. Birçok sempozyum ve konferansın organizasyonunda yer almış; sempozyumlara konuşmacı ve raportör olarak da katılmıştır. Yerel dergilerde ve klasik müzik dergilerinde müzik yazıları, röportajları yayınlanmıştır. Klasik müzik sanatçılarına Basın Danışmanlığı ve Halkla İlişkiler desteğinde bulunmuştur. “Yamaha Erken Müzik Eğitimi” programı ile ilgilenmiş; 4 – 7 yaş grubu çocuklarla çalışmıştır. 

Halen profesyonel olarak özel piyano dersleri vermekte olan Lüal Karatay, Yoga Alliance’e bağlı 200 saatlik yoga eğitmenliğini tamamlamış, Astanga / Vinyasa ve Çocuk Yogası eğitmenliği de yapmaktadır.

Özen Tutucu

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Sanatçı Özen Tutucu, 1939 yılında Mersin’de doğdu. Çocuk yaşlarda Şehir Tiyatrolarında sanat hayatına atılan Tutucu, 2004 yılında emekli oldu. 1959’da sanatçı Abdurrahman Palay ile evlenen Özen Tutucu, Şehir Tiyatroları sanatçısı Oya Palay’ın da annesi.

Özen Tutucu, ”Farklı Bir Kadın” adlı oyundaki rolü ile ”Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü” ve ”Fermanlı Deli Hazretleri” adlı oyundaki rolü ile de ”Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü” sahibiydi.

Tutucu’nun rol aldığı oyunlardan bazıları ise ”Kafes Arkası”, ”Annemi Hatırlıyorum”, ”Figaro’nun Düğünü”, ”Halanın Mirası”, ”Karaağaçlar Altında”, ”Aşk Otu” ve ”Aydınlanma Ateşi”.

Tiyatro ve sinema sanatçısı Özen Tutucu 71 yaşında böbrek rahatsızlığı nedeniyle hayata veda etti.

Ahmet Alpay İzbırak

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1945 doğumlu İzbırak, 1968’de Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra Devlet Tiyatroları kadrosuna dahil oldu. 2005 yılında Ankara DT Müdürlüğü’nden İstanbul DT’ye tayin olan sanatçı 31 Mart 2010’da yaş haddinden emekli olmuştu. “Anılar”, “Çamaşırhane”, “Ferhat ile Şirin” gibi oyunlarda reji ve reji yardımcılığı yapan sanatçının rol aldığı 50’den fazla oyun arasında “Alabora”, “Gerçek Çeşitlemeleri”, “Otelci Kadın” “Kösem Sultan”, “Troyalı Kadınlar”, “Galilei’nin Yaşamı”, “Asiye Nasıl Kurtulur”, “Şaylok”, “Yer Demir Gök Bakır” da bulunuyor.

Son olarak İstanbul DT’nin “Savaş İkinci Perdede Çıkacak” oyununda görev alan İzbırak, Yavuz Özkan’ın son filmi “İlkbahar Sonbahar”da da başrolü üstlenmişti. İzbırak, aralarında “Susam Sokağı” dizisindeki ‘kırtasiyeci Nihat amca’ rolünün de olduğu pek çok Tv dizisinde de rol almış, sahneye koyduğu “Brighton Beach Anıları” adlı oyunuyla 1990’da “En İyi Yönetmen”, 2002’de de Sanat Kurumu’ndan “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini almıştı.

Devlet Tiyatrolarından yapılan yazılı açıklamaya göre, sanatçı kimliğiyle tiyatronun kuruluş amaç ve ilkelerini birleştiren, bu kimlikle 50’den fazla oyunda görev alan Ahmet Alpay İzbırak, 17 Ağustos 2010 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Harvey Lawrence Pekar

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Cleveland, Ohio doğumlu Harvey Lawrence Pekar,  37 yıl bir ABD hükümeti hastanesinde dosya memuru olarak çalıştı. Amerikalı bir yeraltı  Çizgi roman yazarı, serbest caz ve kitap eleştirmenidir. Birçok süper kahraman odaklı çizgi romanlardan farklı olarak normal bir insanın sıradan hikayesini anlatarak çizgi romanlara farklı bir boyut getirmişti. Pekar’ın Ohio’daki gündelik hayatından kesitler sunan ve ilk olarak 1979 yılında yayımlanan 2003’te beyazperdeye de uyarlanan ‘Görkemli Hayatım / American Splendor’, Sundance ve Cannes başta olmak üzere birçok festivalde ödüller aldı.

‘American Splendor’ ile gündelik yaşamını çizgi roman olarak anlatan Harvey Lawrence Pekar,  12 Temmuz 2010 sabahı evinde eşi tarafında ölü olarak bulundu.

Ali Murat Günay

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

13 Mart 1972’de Çanakkale’de doğdu. 1990 yılında Çanakkale Lisesinden mezun oldu. Liseden sonra Turizm Rehberlik ve Turizm Otelcilik alanlarında eğitim aldı. İstanbul’da Büyük Tarabya Oteli ve Swissotel’ de görev aldı.

1994 – 1996 yılları arasında, Hakkari’de askerlik görevini tamamladı. 1997 yılında Çanakkale’de “Günay Gümüş” adı altında gümüşcülük yaptı. 1999 yılında ailesi İzmir’e yerleşince, İstanbul’a dönerek prodüksiyon hayatına adım attı. Eskiden beri meraklı olduğu bu sektör, onun mesleği, hobisi ve yaşam biçimi oldu.

Kısa sürede mesleğiyle ilgili her türlü teknik konuda kendini geliştirdi. Sinema, dizi, reklam, tanıtım filmleri, DVD menü tasarımları, 2D-3D animasyon ve kurgu programlarını kendi kendine öğrendi. Bir süre İstanbul’da çalıştıktan sonra, İzmir’e ailesinin yanına döndü. İzmir’de profesyonel kamera çekim teknikleri ve fotoğrafçılık konusunda da yıllarca deneyim sahibi olarak, konusunda uzmanlaştı.

17.05.2008 yılında, kısa süren bir evlilik yaptı. 2004 yılından beri İzmir’de ailesiyle yaşıyor ve film sektöründe çalışmaya devam ediyor.

Nancy Spero

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

 1926 yılında Ohio, Amerika’da doğdu. Toplumsal, politik ve feminist aktivizm Spero’nun bütün işlerinin merkezinde yer alıyordu. Nancy Spero’nun sanatı, kendisinin Vietnam Savaşı protestolarından, insan hakları ve özellikle kadın hareketinin son 40 yılından beslendi. Spero, Chicago Sanat Enstitüsü’nden 1949 yılında mezun olduktan sonra  resim eğitimine Paris’te devam etti. 1959-1964 yılları arasında Paris’te ilk büyük sergisini açtı.  Kara Resim olarak bilinen bu sergide sanatçının eserlerindeki sosyal ve siyasi protestoların yanı sıra, onun kadınlara yönelik şiddet ve baskılanmaya dair artan farkındalığı da yansıdı.

1966–70 arasında, zamanını savaşın şiddeti ve zulmünün kendi üzerindeki etkisini, öfkesini, sanatına yansıtmaya adadı. Bu öfke kendini Şili’de İşkence (1974) ve Kadınların İşkencesi (1976) gibi eserlerinde göstermeye devam etti. Bunlar, Latin Amerika diktatörlükleri tarafından kadınlara yönelik acımasız şiddetin tarihi zulmün doğrudan protestolarıydı. Sanat dünyası sistematik ve sürekli bir şekilde kadın sanatçıların işlerini görmezden gelirken onun sanatı dünyanın her yerindeki kadınların mücadelesine odaklandı ve özellikle Amerika’daki mücadelenin öznesi oldu. Böylece, New York’ta 1972 yılında kurulan Artists in Residence (Mükim Sanatçılar) galerisinin kurucu ortaklarından ve o yıl Amerika’da açılan ilk kadın sanatçılar koleksiyonun sanatçılarından biri oldu.

 18 Ekim 2009 tarihinde hayata veda eden Nancy Spero’nun eserleri Whitney Müzesi, Yahudi Müzesi, Harlem Stüdyo Müzesi ve New York Modern Sanatlar Müzesi başta olmak üzere birçok müzede sergilenmekte.

James Blunt

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

22 Şubat 1974 doğumludur. Gerçek adı  James Hillier Blount’tur. İlk single’nın (“You’re Beautiful”) 2005’de yayınlanmasıyla listelerde bir numara olmuştur.

“Back to Bedlam” adlı  albümüyle dünya çapında 11 milyonluk bir satış rakamına ulaşan İngiliz şarkıcı, besteci James Blunt  gitar, org ve piyano çalmaktadır.

Albümler
2004: Back to Bedlam
2006: Chasing Time: The Bedlam Sessions (DVD/CD)
2007: All the Lost Souls
 
Ödüller

2005 –  En iyi Yeni Sanatçı,  En iyi Pop Sanatçısı
2006 –  En iyi Uluslararası Yeni Sanatçı, En iyi pop sanatçısı ve en iyi erkek sanatçı, Yılın şarkısı “You’re Beautiful”,  En çok çalınan Çalışma ve Yılın Uluslararası Hiti, Dünya’nın en iyi sanatçısı ve Dünyanın en çok satan İngiliz Sanatçısı

Leslie Nielsen

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Leslie Nielsen, 11 Şubat 1926 yılında Kanada’nın Saskachevan eyaletininin başkenti Regina’da dünyaya geldi. Gençlik yıllarında Toronto’daki sanat okuluna devam eden ünlü aktör daha sonra New York’a yerleşti. Ellili yılların ortalarından itibaren Forbidden Planet (1956), Beau Geste (1966) gibi başarılı yapımlarda ve Komiser Columbo ve MASH gibi efsane televizyon dizilerinde oynadı.

30 yılı aşkın bir süre ciddi rollerde rol aldıktan sonra asıl ününü komedyen olarak yaptı. 1980 tarihli komedi filmi “Airplane” (Uçak) filmindeki Dr. Rumack tiplemesiyle geniş kitlelerin ilgisini çekti. Önce televizyon projesi olarak başlayan ve ardından beyazperdeye uyarlanan üç filmlik “Çıplak Silah” serisinde canlandırdığı  rolüyle de dünya çapında üne kavuştu. Leslie Nielsen son olarak geçen yıl korku-parodi filmi “Stan Helsing”de rol almıştı.

 Kanadalı aktör Leslie Nielsen 28 Kasım 2010 tarihinde Florida’da Zatürreden hayata gözlerini yumdu. 

 

Rowan Sebastian Atkinson

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

6 Ocak 1955, İngiltere doğumludur. Oxford Üniversitesi Drama Derneği’nde skeçlerde oynamıştır. Yazar Richard Curtis ile karşılaşması kariyeri için önemli bir kilometretaşı olmuştur. Arkadaşı John Lloyd’un yapımını üstlendiği ve İngiltere’nin ITV kanalında 1978’de yayına başlayan “Not the Nine O’Clock News” dizisinde oynamıştır.Bu dizideki başarılarından sonra 1983’de “The Black Adder” sitcom’unda rol aldı.

Atkinson, kendisini  dünyaya tanıtan Mr. Bean karakterini ilk kez 1988’de Thames Televizyonu’nda oynadı. 1994’te Four Wedding and a Funeral (Dört Nikah Bir Cenaze)  filminde dünya çapında beğeni kazandı. Aynı  yılda The Lion King  (Aslan Kral) animasyon filminde seslendirme yaptı. Son filmi ise Mr. Bean’s Holiday filmidir. Bu filminden sonra Atkinson, bir daha Mr. Bean filmi çekmeyeceğini açıklamıştır.

Rowan Atkinson,  makyöz Sunetra Sastry ile evli olup bu evlilikten Lily ve  Benjamin adlı iki çocuğu vardır.

Filmografi
1981  Fundamental Frolics, The Secret Policeman’s Ball
1982 The Secret Policeman’s Other Ball, Never Say Never Again
1989 The Appointments of Dennis Jennings, The Tall Guy
1990 The Witches
1993 Hot Shots! Part Deux
1994 Four Weddings and a Funeral, The Lion King  (seslendirme)
1997 Bean
2000 Maybe Baby
2001 Rat Race 
2002 Scooby-Doo
2003 Johnny English, Love Actually 
2005 Keeping Mum
2007 Mr. Bean’s Holiday

 

Aslı Güngör

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1980 yılında İzmir’de doğdu. İlkokul yıllarında şiirler yazan Aslı Güngör lise yıllarında kendi bestelerini yapmaya başladı. Trt Gençlik korosunda 3 yıl görev aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri bölümündeki eğitimi devam ederken İzmir Maksim’de sahne aldı.

Üniversite eğitimi bittiği yıl İzmir’ de albüm çalışmalarına başladı. 2007 Aralık ayında yayınlanan Enbe Orkestrası’ nın pop müzik albümünde sözü ve müziği kendisine ait olan ‘Kalp Kalbe Karşı’ ve ‘İzmir Bilir Ya’ adlı şarkılarıyla konuk sanatçı olarak yer aldı. 35. Altın Kelebek Ödüllerinde ‘En İyi Çıkış Yapan Solist’ ödülünü aldı.

 “AŞK ALEV ALDI” adlı maxi single çalışması olan Aslı Güngör dizi müzik çalışmaları da yapmaktadır.

Horst Stein

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1928 Almanya Elberfeld doğumlu Stein, Almanya ve İsviçre orkestralarında görev yapmış, 1996’da emekli olduktan sonra Bamberg ve Tokyo senfoni orkestralarına fahri şef ilan edilmişti. Stein, Viyana operasının da fahri üyesiydi.

Onur Bayraktar

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

1979 yılında  Samsun’da doğdu.  2001 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Bölümünden mezun oldu. Çeşitli TV dizilerinde oynayan Bayraktar, Nedim Saban’ın kurucusu olduğu Tiyatrokare’nin oyuncuları arasındaydı.

”Kapalıçarşı” dizisinde ”Timur” karakterini canlandıran Bayraktar, ‘Güldünya’, ‘Sessiz Fırtına’, ‘Şöhret’ gibi dizilerde rol aldı.

Onur Bayraktar,  26 Kasım 2010 günü saat 00.30 sıralarında İstanbul’da motosiklet kazasında yaşamını yitirdi.

Jordana Brewster

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Jordana Brewster, 26 Nisan 1980 yılında Panama’da doğdu. Brezilya ve Londra’da yaşadı. Portekizce bilmektedir. Yale Universitesinden mezun oldu.

2007 Mayıs ayında film yapımcısı Andrew Form ile Karayipler’de Nevis Adası’ndan evlendi. 2001 yılında Hızlı ve Öfkeli filmi ile Hollywood yıldızlık yolu açıldı.

Filmografi

1995            All My Children
1995 – 2001  As the World Turns
1998            The Faculty
1999            The 60’s (NBC miniseries)  
2001            The Invisible Circus, The Fast and the Furious 
2004            DEBS   
2005            Nearing Grace
2006            Annapolis, The TChainsaw Massacre
2008-2009    Chuck 
2009            Fast & Furious 
2010            Dark Blue

Muhammed Emin Ayaz

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Muhammed Emin AYAZ 1981 Manisa doğumlu.

Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı tarafından üçüncüsü düzenlenen Safiye Ayla ile Zeki Müren Türk Müziği Ses Yarışmasının finali, 7 Aralık 2009 tarihinde Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde gerçekleştirildi.  Safiya AYLA ve Zeki MÜREN’in anısına icra edilen ses yarışması, sanatçıların isimlerini yaşatmak ve Türk müziğine yeni isimler kazandırmak amacıyla düzenlendi.

Gecenin sonunda Safiye AYLA ödüllerinin birincisi Ege Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı 3’üncü sınıf öğrencisi Muhammed Emin AYAZ oldu. Ayaz finalde Rakım ELKUTLU’nun “Demedim Hiç Ona Kimsin” adlı eserini seslendirdi.

Muhammed Emin AYAZ’ın Görev yeri, İzmir’in ünlü Hisar Camii… Birinci olduğu şarkının bestekarı da yine Hisar Camiinin bir eski imam ve müezzini, Rakım Elkutlu

Esin Engin

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

17 Mayıs 1945 yılında Kırım asıllı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. 5 yaşında müziğe başladı. Önce ud ve kanun ile Klasik Türk Müziği eğitimi aldı. Lise öğrenimi için gittiği Amerika’da ise piyano ile Batı Müziği eğitiminin yanı sıra armoni ve kompozisyon dersleri de gördü. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu’nu ve İstanbul Belediye Konservatuarı şan bölümünü bitirdi.

İlk olarak dönemin önemli orkestralarında müzisyen ve solist olarak çalıştı ve filmlerde şarkı seslendirdi. İlk 45’liğini 1968’de çıkardı. İlk büyük çıkışını ise 1972’de çıkardığı iki 45’likle yaptı. 1972’den itibaren aranjör,orkestra şefi ve müzisyen olarak Türk Popunun ve Türk Sanat Müziğinin birçok sanatçısının perde arkasındaki başarı anahtarı oldu. Birçok sanatçıya beste ve düzenleme yaptı ve Türk Popunun ve Türk Sanat Müziğinin birçok hit parçasına imza attı.

1980’de “Hisseli Harikalar Kumpanyası”, 1984’te “Lüküs Hayat” gibi müzikallere müzik yönetmenliği yaptı, “Kanlı Nigar”, “Fermanlı Deli Hazretleri”, “Deli Eder İnsanı Bu Dünya” gibi birçok müzikal, “Aile Şerefi”, “Gazeteciden Dost”, “İstanbul’un Gözleri Mahmur” ve “Müfettiş” gibi birçok tiyatro oyunu besteledi. Film Müziği alanında ise Osman F. Seden, Atıf Yılmaz gibi usta yönetmenlerle çalıştı. 1986’da Aydan Şener’in başrolünü oynadığı “Çalıkuşu” dizisinin klasikleşen müziklerine imza attı. “Zübük”, “Hayallerim, Aşkım ve Sen”, “Kadının Adı Yok” gibi sinema filmlerine; “Yol Palas Cinayeti”, “İki Kadın”, “Tatlı Betüş”, “Gül ve Diken”, “İki Kız Kardeş”, “Zühre” gibi Tv dizilerine unutulmaz besteler yaptı.

1994’te kan kanserine yakalanan Esin Engin, film müziklerinin çoğunu hasta yatağında besteledi. Son döneminde “Nostalgic Russian Tzigane”, “Gypsy Fire”, “Film Müzikleri” gibi albümlere imza attı. 4 Mayıs 1997’de kansere yenik düştü hayata veda etti.

Patti Smith

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Patti Smith, 30 Aralık 1946 yılında Şikago’da doğdu. Çocukluğu Woodbury, New Jersey’de geçti. Smith, 1964 yılında Deptford Township Lisesi’nden mezun oldu. 1

967’de şimdilerde Rowan Üniversitesi olan Glassboro State Teachers Koleji’nden ayrıldı ve New York’a taşındı. Orada, şair arkadaşı Janet Hamill ile birlikte bir kitapçıda çalışırken fotoğrafçı Robert Mapplethorpe ile tanıştı. Mapplethorpe’un çektiği fotoğrafları Patti Smith Group’un kapağı oldu.

1969 yılında kız kardeşi ile Paris’e giden Patti, sokak çalgıcılığı ve performans sanatları ile hayatını kazandı. New York’a döndüğünde Chelsea Hotel’de Mapplethorpe ile yaşadı. Aynı yıl, Jayne County ile birlikte Jackie Curtis’in oyunu Femme Fatale ‘de rol aldı. 1970’lerin başını St. Mark’ın Şiir Projesi kapsamında resim ve yazma çalışmaları ile geçirdi. Aynı yıllarda, Smith, Creem dergisinde de yayınlanan rock yazıları yazdı.

1974’ten itibaren kendi başına rock müzik yapmaya başlayan Patt, 1975 yılında çıkardığı ilk albümü Horses ile punk rock’ın doğmasında en etkili isimlerden biri oldu. Smith, punk’ın vaftiz anası olarak çağrıldı.

2005 yılında, sanatçıya, Fransa Kültür Bakanlığı tarafından edebiyata ve kültüre yaptığı katkılardan dolayı “Ordre des Arts et des Lettres” nişanı verildi. 2007 yılında “Rock and Roll Hall of Fame”e kabul edildi.

64 yaşındaki sanatçı, anılarını kaleme aldığı ‘Just Kids’ adlı kitabıyla,  Amerika’nın prestijli edebiyat ödülü National Book Awards nonfiction ödülünü aldı.