Sinema Sanatçısı Orhan Günşiray‘ın oğlu olan Mahir Günşiray 10 Ağustos 1960 tarihinde İstanbulda Doğdu.
Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Devlet Konservatuarı, Tiyatro Bölümü mezunudur. Leeds Universitesi, The Workshop Theatre’da yüksek lisans yapıp, Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nde sanatta yeterlik yapmıştır.
Bursa Devlet Tiyatrosu, İstanbul Devlet Tiyatrosu, Tiyatro Stüdyosu, Theatre an der Ruhr (Almanya), Tiyatro Ti ve Tiyatro Oyunevi‘nde çalışan sanatçı, ayrıca sinema ve dizi filmlerde de rol almış, Samuel Beckett’in “Film” adlı video filmini yönetmiştir (1985).
1987’den bu yana çeşitli üniversite ve özel eğitim kurumlarında (özel tiyatrolar) eğitmenlik yapmakta, halen kurucularından olduğu Tiyatro Oyunevi’nde çalışmaktadır.
Rol aldığı bazı oyunlar Yalnızlıklar Tol Döne Döne Gavara Evlenme Unutmak Efrasiyabın Hikayeleri Osnalı Dram Kumpanyası Ceza Kolonisinde Hikaye-i Don Kişot Hizmetçiler Kan Kardeşler Adam Adamdır Getto Bernarda alba’nın Evi Cimri
Filmografisi Bıçak Sırtı – 2008 Mahşer- 2007 Gitmek – 2007 Kaybolan Yıllar – 2006 Sağır Oda – 2006 Seni Çok Özledim – 2005 Ayışığı Neredesin – 2004 Çaylak – 2003 Parçalanma – 1998 Yer Çekimli Aşklar – 1995 Avrenos’un Müşterileri – 1995 Metamorfoz – 1992 Sarı Tebessüm – 1992 Seni Seviyorum Rosa – 1992 Kaldırım Serçesi – 1989 Ayaşlı ve Kiracıları – 1989 Baharın Bittiği Yer – 1989 Dudaktan Kalbe – 1988 Bebek – 1979 Oğlum Oğlum – 1965
Kerem Fırtına 1981 yılında İstanbul Çiçekçi’de doğdu, orada büyüdü. Ailesiyle birlikte yaşıyor. İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi mezunu. Ama yapmak istediği meslek bu değil. Şahika Tekant’ta 2 yıl oyunculuk eğitimi aldı. Aynı zamanda Pana Film‘de cast direktörü asistanı olarak çalışıyor.
2000 yılında TRT’de Martılar ve İstanbul adlı televizyon filminde oynadı, aynı zamanda o filmin senaryo asistanlığını da yaptı. Onun dışında Üvey Baba adlı dizinin son bölümlerinde de rol aldı. Bir süre de radyo tiyatrosu yaptı.
Kurtlar Vadisi‘ne başlaması aslında tamamen bir tesadüftü. Bir gün okuldayken bir sınıf arkadaşının Sinegraf’a görüşmeye gidecek olması, karşıya geçerken kendisini de götürmesi için rica etmesi. Gittiklerinde O’da içeri girdi. Orada biraz sohbet edildi, Kerem Fırtına’yı kameraya çektiler. Aradan 2 ay geçti. Bir gece, arayıp sete çağırdılar. Raci Şaşmaz‘la ve Osman Sınav‘la tanıştırdılar. Yaklaşık beş dakika süzdüler. Yanına Özgü Namal geldi. Kolunu boynuna dolayarak “Kardeşim bana bu kadar benzemiyor” dedi. Sonuçta, Eren olarak dizide rol almaya başladı. Sette ve şirkette eğitime devam ediyor.
Evde olduğunda kitap okuyor. İki aydır da Go oynamayı öğrenmeye çalışıyor.
“Bence Eren önceleri özenti bir karakterdi, mafya olma hevesi vardı. Ama cezaevine girdikten sonra Eren’de çok büyük değişiklikler oldu. Cezaevine girmeden önce altyapısı sağlam değildi, hedeflediği noktayla ilgili de bir şey bilmiyordu. Ama cezaevine girdikten sonra mafya nedir, mafya olunca ne olur bunları gördü, aslında bunun çok da düzgün bir hayat olmadığına dair pek çok şey gördü bence. Hala akıllı uslu laflar etmiyor ama cezaevine girmeden önce Erdal’ın yanında çalışırkenki haliyle çıktıktan sonraki hali arasında çok fark var. Ama Eren’in, temelde ne olursa olsun ablasına ve annesine sahip çıkma, onları kollama adına bir şeyler yapmasını seviyorum.”
Eren Eylül Kimdir? Elif Eylül’ün kardeşidir.
Filmografi Kurtlar vadisi, 2004-2005, Eren Eylül Martılar ve İstanbul, 2000 Üvey Baba, 2000
1953 yılında İstanbul’da doğan Yöntem, 1975 ve 1976 yılları arasında Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Yüksek Bölümü’nden mezun oldu. 1977 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı. 1994’te İrfan Yalçın’ın “Aşağıdakiler” adlı oyununu, 1995’te Savaş Dİnçel’in “Gürültülü Patırtılı Bir Hikâye” adlı oyununu yönetti. Bu oyunla “Özgüye Değer Yönetmen” ödülünü aldı. 1997-98 sezonunda Haldun Taner’in “Ay Işığında Şamata” adlı oyununu yönetti. 1986-87 sezonunda “Dört Mevsim” adlı oyunla “Özgüye Değer Erkek Oyuncu” ödülünü, 1988-1989 sezonunda “Peynirli Yumurta” adlı oyunla “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü, 1990-91 sezonunda “Deli Dumrul”daki rolü ile “Ulvi Uraz En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı.
Televizyon ve sinema için film çalışmaları yaptı, “C Blok” adlı filmle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü aldı. Yöntem, “Deliyürek” adlı dizi ve sinema filmindeki “Bozo” tiplemesinden sonra, 2003 yılındaki “Kurtlar Vadisi” adlı dizide de “Şef” karakterini canlandırdı.
21 Haziran 1954 tarihinde İstanbul’da doğdu. Gerçek adı Kamile Suat Ebrem’dir. Bir süre tiyatro oyunculuğu ve mankenlik yaptı. İlk kez TV için çekilen Aşk-ı Memnu adlı dizide oynadı (1974). Ve Babacan adlı filmle de sinemaya geçti (1975). Daha sonraları özellikle de kadın sorunlarını işleyen filmlerde oynayarak dikkati çekti.
NTV’de Haydi Gel Bizimle Ol adlı programın sunucularından biridir.
Bazı filmleri: Ah Güzel İstanbul (Ömer Kavur), Adı Vasfiye (Atıf Yılmaz), Asılacak Kadın (Başar Sabuncu), Aaahh Belinda (Atıf Yılmaz), Afife Jale (Şahin Kaygun).
Birliktelikleri: Ercan Karakaş: siyasetçi Atilla Özdemiroğlu: 95’te ayrıldılar Ertem Eğilmez: 70’lerde birlikte oldular. Samim Değer: İlk Eşi
Ailesi: Annesi: Aysel Gürel, şarkı sözü yazarı, tiyatro oyuncusu Babası: Vedat Akın, gazete muhabiri Kızkardeşi: Mehtap Ar, şarkıcı Söz adında bir çocuğu var.
Ödüllerinden Bazıları: 2004: İstanbul Film Festivali, Sinema Onur Ödülü
Meraklısına… – Annesi ile Babası Müjde Ar bebekken ayrılmışlardı – Bir süre tiyatro oyunculuğu ve mankenlik yaptı, daha sonra TRT için çekilen Aşk-ı Memnu dizisinde rol aldı, Babacan (1975) filmiyle de sinemaya geçiş yaptı. – Ertem Eğilmez vefat ettikten sonra bir yıl kimseyle birlikte olmayan Ar, Sezen Aksu sayesinde tanıştığı Atilla Özdemiroğlu’yla hayata yeniden bağlanmıştı. – Ağır Roman filminde oyunculuğun yanı sıra filmin yapımcılığını da üstlenmişti. – 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Müjde Ar’a Sinema Onur Ödülü verildi, Özellikle kadın filmleri akımında önde gelen temsilci olması nedeniyle ödüle layık görülen Müjde Ar’a festival töreninde ödülünü Tarık Akan vermişti (2004)
İstanbul’da doğdu. Üniversitede Fransız Filolojisi ikinci sınıftan ayrılarak İsviçre’ye gitti. Orada mankenlik kursu gören sanatçı Türkiye’ dönüp manken ve fotomodel olarak çalıştı.
1973’de Saklambaç Gazetesi’nin açtığı Türkiye Güzellik Yarışması‘na katıldı ve birinci oldu. Daha sonra “Avrupa Güzeli” seçildi. İlk filmi olan “Kara Murat“ı 1972’de çevirdi. 1978’de “Maden” filmindeki rolünden dolayı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 1984 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Bir Yudum Sevgi’ ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Sinema oyunculuğunun yanında sahneye çıktı. 2001 yılında ilk kez Küçük Prens oyunuyla tiyatro sahnesiyle tanıştı ve 2006’da ikinci tiyatro oyunu olan ‘Özel Bir Gün’de rol aldı. 2004 yılında 41. Antalya Altın Portakal Film Festivali’inde, ‘Yaşam Boyu Onur Ödülleri’ Hale Soygazi ile Şener Şen’e verildi.
Yönetmen Atıf Yılmaz ile yaptığı kadını konu alan: ‘Bir Yudum Sevgi’ (1984) , ‘Kadının Adı Yok’, ‘Bekle Dedim Gölgeye’ gibi filmlerle başkaldıran kadın tiplemesi içinde anılır.
Hale Soygazi; 1973 yılında, başrolünü Ahmet Özhan‘ın sinemada ilk filmi olan “Çocuğumu İstiyorum” ile tanıştığı ve devamında beraber oynadıkları filmler ile oyuncu ile arkadaş olup 1976 yılında evlendi ve bu evlilik kısa sürdü. Daha sonraki dönemlerinde evlilik yerine birlikte yaşamayı tercih ettiği isimlerden bazıları; Barış Pirhasan, günümüzde halen Murat Belge ile birlikte yaşamaktadır.
Oyunculuk Kariyeri 2004 – Sil Baştan 1997 – Bir Umut 1996 – Usta Beni Öldürsene 1995 – Aşk Üzerine Söylenmemiş Herşey 1992 – Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri 1990 – Bekle Dedim Gölgeye 1990 1989 – Küçük Balıklar Üzerine Bir Masal 1989 – Cahide 1987 – Kadının Adı Yok Işık 1985 – Bir Avuç Cennet Emine 1985 1984 – Bir Yudum Sevgi Aygül 1984 1978 – Maden 1978 1977 – Kördüğüm 1977 1977 – Sevgili Dayım 1977 1976 – Süt Kardeşler Bihter 1976 1975 – Nereden Çıktı Bu Velet 1975 1975 – Adamını Bul 1975 1975 – Gece Kuşu Zehra 1975 1975 – Bak Yeşil Yeşil Neşe 1975 1975 – Küçük Bey Hülya 1975 1974 – Mirasyediler 1974 1974 – Kanlı Deniz Meryem 1974 1974 – Unutma Beni 1974 1974 – Ceza Alev 1974 1974 – Unutama Beni 1974 1974 – Gariban 1974 1973 – Aşk Mahkumu 1973 1973 – Kabadayının Sonu 1973 1973 – Ölüme Koşanlar 1973 – Şüphe 1973 – Tatlım 1973 – Aşkımla Oynama 1973 – Bataklık Bülbülü 1973 – Arap Abdo 1973 – Vurun Kahpeye Aliye 1973 – Oh Olsun 1973 – Sevilmek İstiyorum Hale 1973 – Bir Demet Menekşe Nesrin 1973 – Çocuğumu İstiyorum Selma 1973 – Mahkum 1972 – Bir Garip Yolcu 1972 – Kara Murat: Fatih’ın Fedaisi Angela-Zeynep 1972 – Kahbe / Bir Kız Böyle Düştü Ayşe 1972 – İtham Ediyorum Selma
28 Haziran 1945’de İstanbulda doğdu. Babası Halit Şoray devlet demir yollarında memur, annesi ev hanımıydı. Maddi imkanların kısıtlı olduğu bir ailede dünyaya geldi. Öğrenimine Rami Taş mektebinde başladı fakat sürekli mahalle değiştirdiklerinden, eğitimini 1956da Feriköy ilkokulunda tamamladı.
1954te Meliha ve Halit Şoray çifti boşanır. Çocuklar annede kalır. Karagümrük Sarmaşık Sokaka taşınırlar. Burada ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız’la tanışır, onun sayesinde de Yeşilçama adım atar. Bir gün onunla beraber film setine gider ve böylece ünlü Yeşilçam Sokağına adımını atmış olur. Şoray o dönemde on beş yaşındadır. Emel Yıldız, o sıra Köyde Bir Kız Sevdim adlı filmin başrolünde oynayacaktır. Bir gün filmin setine Şoray’ı da götürür. Kenarda bir yerde otururken Türker İnanoğlunun dikkatini çeker. Şorayla tanıştırılır. İnanoğlu başrol için Türkan Şorayın daha uygun olacağına karar verir. Şorayın Yeşilçama girişi de böylece gerçekleşir.
Bir Yıldızın Doğuşu (1960lar) Türkan Şoray bu filmin ardından yeni yeni teklifler almaya başlar. Çevirdiği filmlerle, özelikle magazin basının dikkatini çeker ve ilk kez, dönemin ün yapmış haftalık popüler dergilerinden Sinema ya kapak olur (15 Mart 1961, s.18). Ardından Artist, Büyük Gazete ve Ses Dergilerine..
1960 yıllarla birlikte Şorayın başarı grafiği de yükseliyordu. Artık yaşamında herşey değişmekteydi ve bu değişiklik sosyal durumdan fiziğine kadar her şeyine yansıyordu. Erkeklerden gördüğü ilgi ve artan seyirci ilgisi ona güven kazandırıyordu. Artık kararsızlıktan kurtulup kadınlığa adım atıyordu. Artık daha şuh biri halini alacaktır. Bu değişimiyle gerek Yeşilçam çevrelerinde gerek seyircisi arasında büyük bir etki gücüne sahip olur.
İlk Önemli Aşama Acı Hayat Türkan Şorayın sinema hayatındaki ilk dönüm noktasıdır. Otobüs Yolcuları ile bu dönüm noktasının ilk kıpırtılarına veren Şoray Acı Hayatla ilk önemli aşamasını da geçer. Bu filmindeki rolü diğerlerine göre daha tutarlı, tip olarak da gerçeğe daha yakındır. Film o güne kadar yapılmış en başarılı, en şiirsel görüntülü bir aşk filmidir.
1963te çevirdiği bu filmle 1964te I. Antalya Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü alır. Ayrıca Acı Hayat sinema yazarlar tarafından yılın filmi seçilir. Artık izleyicide Şoray imgesi oluşmaya başlamıştır. Senaryo yazarları onun için öyküler oluşturabilir, yönetmenler filmlerini onun üzerine kurabilirler.
Hayatına Yön Veren Adam Rüçhan Adlının Şorayın hayatında önemli bir rolü vardır. Onu korumuş, hep zirvede kalmasında büyük rol oynamıştır. Eylül 1962de bir film setinde tanışırlar. Rüçhan Adlı Şoraydan tam 23 yaş büyüktür. Görmüşgeçirmiş bir insandı. Şoray hep bir babanın şefkatinden ve sevgisinden mahrum büyümüş, bunlara ihtiyaç duymaktadır. Şorayda bu sevgi ve şefkati Adlıda bulur ve 20 yılını onunla birlikte geçirir.
İlişkilerinden sonra Şoray giderek süzgün bakışlı şuh bir kadın olmaktan sıyrılıp, yeni kimliğine bürünür ve 1965lerden başlayarak Türk sinemasının bir numaralı kadını olur. Dört büyükler arasında olup (Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın) en çok o tutulmaktadır.
Sultan Şorayın Sultan olmasında ve kanunlarının oluşmasında Adlının büyük payı vardır. Adlı, Şoraya gönderdiği çiçek buketlerine iliştirdiği kartlarda ya da bıraktığı notlarda ona hep Sultanım diye hitap eder. (Canım sultanım, hanım sultan.. gibi) Bunlar daha sonra basında yer alır ve dönemin ünlü gazete ve dergilerinde yayınlanır. Böylece Şoray artık Türk sinemasının da, halkın da Sultanı olmaya başlar.
Adlının onun hayatındaki yeri ve üzerindeki etkisi, özelikle birlikte yaşamaya başladıkları 1963 yılından başlayarak önemini ve ağırlığını artırır. 1966nın sonlarına doğru ise birbiri ardına Şoray filmleri çevrilir ve aynı haftalarda Beyoğlu sinemalarında vizyona girince durum bir süre için aleyhine gelişir. Aynı haftalarda oynayan Şoraylı filmler adeta birbirini vurur. Şorayın böyle bir hataya kurban gitmesinin nedeni aynı yıl içinde çok sayıda film çevirmesi ve oynadığı filmlerin aynı konuları kapsamasıdır.
Bir süre sonra aleyhine gelişen bu tehlikeli sarsıntıyı güçlükle atlatır ve durumu lehine geliştirip fiyatına zam yapar. Böylece bütün yapımcılar Şorayı kara listeye alırlar. Bu karara göre ona film çevirttirmeyecek, mukavele süresi uzatılmayacak, sinema salonlarında da filmleri gösterilmeyecektir. O artık Akün, Acar, Arzu, Duru film….gibi büyük şirketlerin de kara listesindedir. Aleyhine gelişen tüm olaylardan sonra Şoray kendine bir savunma politikası bulur ve yapımcıların karşısına aldığı bazı kararlarla çıkıp, bu kararlardan da taviz vermeyecektir. Böylece Şoray kanunları oluşur.
Şoray Kanunları 1) Türkan Şoray film senaryolarını film çekim tarihinden en az bir ay önce beğenir. 2) Türkan Şoray, Senaryoyu beğenmediği takdirde yeni senaryo verilecektir. 3) Her senaryoda beğendi mutabakatı şarttır. 4) Filmde öpüşme ve açık sahneden olmayacaktır. 5) Filmdeki modern giysiler Türkan Şoraya tarihsel olanlar ise şirkete aittir. 6) Film çekimi İstanbul dahili olup Türkan Şoray İstanbul dışına çıkamaz. 7) Çalışma saatleri sabah 8 ile akşam 19 arasıdır. 8) Pazar günleri Türkan Şoray çalışmaz. 9) Türkan Şoray adı jenerik, afiş ilan ve sinema fenerlerinde başta ve tek olarak yazılacaktır. 10) Filmin her oynadığı yerde 9. madde uygulanacaktır. 11) Filmlerin seslendirilmesinde Türkan Şorayın sesi için kendi mutabakatı şarttır. 12) Şirket filmi kendi hesabına çeker. Eğer başka şirketle ortak yapıma gidilirse Türkan Şorayın mutabakatı şarttır. 13) Film renkli ise Türkan Şorayın mutabakatı ile çekim günleri uzayabilir. 14) Çekilecek filmin rejisörü ve baş erkek oyuncusu için Türkan Şorayın mutabakatı şarttır. 15) Bu şartlara riayet etmeyen film şirketi 100 bin lira ödemeyi taahhüt eder. 16) İhtilaf vukuunda merci mahkemeleri İstanbul mahkemeleridir. 17) Türkan Şoray şirketlerden film başına 60 bin lira alır. 18) Türkan Şoray mecburi gecikmeleri 10 günden fazla beklemez.
Dönemine göre bu oldukça ağır koşullar, 1967de son halini alıp yazılı bir metne dönüştürülür. Türkanın ünlü ve gişe geliri öylesine yüksektir ki, hiçbir firma, yönetmen veya oyuncu ona karşı çıkamaz. Türkan Şorayla mukavele yapmak için birbirleriyle yeniden yarışa girerler. Bu kanunlarla Rüçhan Adlı, Şorayın, Yeşilçamdaki imajını koruma altına alır.
Şorayın Sinemamızdaki Yeri 1960larda 4 büyükler saltanatı söz konusudur. Fatma Girik; baştan itibaren dinamik canlı, acul, girişken kolay yılmayan, daha erkeksi, yeni yaşama kültürüyle dalga geçen, alt kültüre yakın bir tip, Filiz Akın; daha modern, toplumun Batıya dönük yüzüydü. O ince sarışın ve kırılgan kişiliğiyle halk kızlarını oynasa da pek inandırıcı olmayacak, daha çok zengin kızlarını, burjuva güllerini temsil ederek biraz farklı bir alana geçecekti. Hülya Koçyiğit, geniş bir canlandırma yelpazesi ve çok farklı kimliklere bürünme yeteneği olan, her sınıfa ait olabilen, kibar evin kızı.
Türkan Şoray ise; güzel, çekici, alımlı bir kadın kişiliği yaratacak ve bunu hem güldürü, hem dramda aynı başarıyla sürdürecekti. Sosyal kökenler itibarıyla bir uçtan öbürüne, bir kutuptan diğerine kolaylıkla gidip gelebilecekti. Türk toplumu, sanatçının halk kızı veya burjuva dilberi tiplemelerini aynı ilgiyle kabul edecekti.
Tip olarak da Türk kadınını yansıtmaktadır. Türk sinemasının en güzel resim veren kadın oyuncusudur. Sinemasal açıdan zengin, seyirciyi çarpan bir görüntüsü vardır. Halkın içinde gelmesi zor şartlarda büyümesi onu halka daha yakın kılacaktır. Türk sinemasında hiçbir kadın oyuncu onun gibi çevresinde yaygın bir etkinliğe sahip olmamıştır. Güzelliği hep abartılıdır ama sıcaklığı da tartışılmaz.
Bu özellikleriyle sinemamızda farklı bir yer açar. Diğer kadın sanatçılara örnek olmuş, uygulamalarıyla da takip edilmiştir. Sinemada en yüksek fiyata sahip oyuncu oluşu, en çok aşık olunan kadın oluşu, kendine has yasaklar koyuşu, her rolün altından başarıyla kalkması, farklı güzelliği, sıcaklığı, bir sultan, bir efsane oluşuyla ve diğer yönleriyle sinemadaki yerini de belirlemiştir.
1970ler, Şoray, Sinema ve Toplum Şoray, değişir gözüken bir şeylere karşın, 1970lerin başlarında da sinema siyasetini hemen hemen aynen sürdürür. Yılda yine 10-12 film yapar. Ünlü yazarların eserlerine el atılır fakat başarılı olunmaz. Sultan Gelin, Cemo gibi yarım başarılar elde edilirken, Vukuat Var, Asiye Nasıl Kurtulur gibi filmler fiyaskoyla sonuçlanır. Ünlü yönetmenlerle (Atıf Yılmaz, Osman Seden, Halit Refiğ..) çalışmak da pek bir şey değiştirmez.
70lerin başında yine zirvede gözükmektedir. Fakat o artık daha değişik, daha farklı birşey arama çabasındadır. 1972 yılında mesleki yaşamında yeni bir dönem açılır. Film sayısını ciddi anlamda azaltır. Bu yıla iki filmi damgasını vuracaktır. Biri Cemodur. Bu filmin çekimlerinde Şoray attan düşer ve felç olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Olay, filme iyi bir reklam aracı olur. Asıl büyük tepkilere yol açan olay ise bir diğer filmi Dönüştür. Çünkü Şorayın yönetmenlik denemesi yaptığı ilk filmdir. Şoray birçok çevrenin eleştirisine maruz kalır. Filmin başarılı olmayacağı düşünülür, fakat beklenenin aksine dikkat çeker ve başarılı olur. Şoray, eleştirmenlerin, sinema uzmanlarının ve de ciddi basının dikkatini çeker. Film yılın en büyük iş yapan filmi olur. Şoraya daha önce yüz çevirenler, bu kez onu sahiplenirler. Ayrıca Dönüş 1973te Moskova Film Festivalinde özel bir ödül alır. Azapta (1973) ikinci yönetmenlik denemesini gerçekleştirir fakat bu filmde başarılı olamaz.
70lerin başlarında O hepsi birbirinin aynı, en azından benzeri dram veya komedilerden daha kişilikli, daha gerçekçi filmlere doğru kaymasında, belki yıllardır süre gelen aklı başında, sorumlu ve oldukça poltize bir eleştirinin katkısı olmuştur. Ama temel neden, Türk toplumunun o yıllardaki genel havasıdır. Artık sinema da o uzun yıllar sürdürdüğü pembe rüyadan uyanıyordu. Yönetmenler ilk defa gerçekçi konulara el atmakta, Anadolu bozkırlarında mekan bakmakta, köylü kadınların dramını keşfetmektedirler. Başta Türkan Şoray ve diğer ünlü starlar, gerçekten yaşamış ve yaşayan kadın portreleri çizmeye başlarlar. Konfeksiyon usulü yapılan filmlerin yerini daha gerçekçi konular, daha kapsamlı yaklaşımlar, daha bütüncül çabalar alır. Artık her film ayrı bir proje olup, çok daha dikkatle üzerinde durulacaktır. 76da 3. Şoray yönetmenliği ürünü olan Bodrum Hakimini çeker ve yeniden sahnededir. Yerini yeniden sağlamlaştırmıştır. 1977de en güzel filmlerinden biri olan Selvi Boylum al Yazmalım da oynar. Bu filmle Şoraya en iyi kadın oyuncu ödülü gelir.
1980ler ve Sonrası Şoray, Toplum ve Sinema Bu hızlı dönemden sonra Şoray bir süre setlerden uzak kalır. 80de film yapmaz. 1981de ise son yönetmenlik ürünü olan Yılanı Öldürseler ile geri döner. Bu arada halk sinemaya gitmeyi reddeder. Artık yeni bir kuşak, yeni yönetmenler, yeni bir anlayış doğuyordu. (ve 80li 90lı yıllar boyunca Şorayda bir çok yeni yönetmene destek verdi.) 1980lerle bağımsız sinemanın önü açılır. 80lerde sinemamız artık daha aydın, daha incelmiş ürünler, büyük kentin orta sınıflarına dönük hikayeler vermeye başlayan daha özel bir alan olmaya doğru gidecektir.
1983te şarkıcı ve türkücülerin oynadığı arabesk ağırlıklı filmler Türk Sinemasındaki yerini ne kadar korumaya çalışsa da, kadın dünyalarını sorgulayan kadın filmleri öne çıkmaya başlayacaktır. Değişen koşullar ve yaşanan ekonomik krizler nedeniyle 1980-86 yıllarında ikişer filmle yetinmek zorunda kalan Türkan Şoray 1987de bu sayıyı dörde çıkarır.
80li yıllar Şorayın hem mesleğinde hem de özel yaşamında önemli değişikliklere sahne olacaktır. Şoray kanunları yıkılacak, oynadığı Mine adlı filmiyle kadın filmleri akımını da açacaktır. Özel yaşamında ise yirmi yılını feda ettiği Rüçhan Adlıyı 1983te terk edecek, aynı yıl sinema ve tiyatro sanatçısı Cihan Ünal ile evlenecektir. 84te annesini kaybedecek ve bir süre sonra kızı Yağmur dünyaya gelecektir. Şoray Ünal çifti beraber birkaç filmde beraber oynarlar fakat filmler beklenen işi yapmaz. 87de çift ayrılır. 90lı yılları da birkaç filmle kapatır Şoray. 94te babasını, 95te de büyük aşkı Rüçhan Adlıyı kaybeder. Bu yıllarda seyircisinin karşısına birkaç dizi filmle gelir. 2000 yılında çevirdiği İkinci Bahar adlı dizi ise diğerlerinden çok farklı bir yere sahip olacaktır.Ayrıca Türkan şoray Türkiye eğitiminede katkıda bulunmuştur.1973 yılında yaptırmış olduğu ilköğretim okulu Istanbul’un Hisarüstü semtinde yer almaktadır.
Aldığı Ödüller – 1964 I. Antalya Film Festivali. Acı Hayatla en başarılı kadın oyuncu. (Altın Portakal) – 1968 5. Antalya Film Festivali: Vesikalı Yarimle en başarılı kadın oyuncu. (Altın Portakal) – 1969 Ekspress Gazetesi: Halk oyu ile yılın kadın artisti – 1971 Ekspress Gazetesi: Halk oyu ile yılın kadın artisti. – 1973 5. Adana Film Festivali: Mahpusla en başarılı kadın oyuncu. (altın Koza) – Moskova Film Şenliği (Rusya): Dönüşle özel ödül. – Ankara Gazeticiler Cemiyeti: Yılın Artisti – Kelebek Gazetesi: Halk oyu ile yılın kadın sanatçısı. – Kıbrıs Gazeteciler Cemiyeti: Yılın Sanatçısı – Tercüman Gazetesi: Halk oyu ile en iyi sanatçı – İzmir Kadınlar Birliği: Dönüşle en iyi kadın oyuncu. – 1978 Taşkent Film Şenliği: Selvi Boylum Al Yazmalımla Uluslarası Aytmatov Kulübünün geleneksel ödülü. – 1987 27. Antalya Film Festivali: Hayallerim, Aşkın ve Sendeki yorumuyla en iyi kadın oyuncu. (Altın Portkal) – 1990 2. İzmir Film Festiali: Altın Artemis onur ödülü. – 1992 8. Bastia Akdeniz Sinemaları Festiali Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordudaki yorumuyla en iyi kadın oyuncu. – 1994 6. Ankara Film Festivali: Emek ödülü. – 31. Antalya Film Festivali: Bir Aşk Uğrunadaki yorumuyla en iyi kadın oyuncu. (Altın Portakal) – 1996 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali: Sinema onur ödülü – Magazin Gazeticiler Derneği 4. Altın Objektif Ödülü, Onur Ödülü. – 1999 Roma Film Festiali: Büyük Ödül – 2. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali: Kadın yönetmen ödülü. – 2000 Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi: Zirvedekiler 2000 ödülü – 31. Antalya Film Festivali: Bir Aşk Uğrunadaki yorumuyla en iyi kadın oyuncu. (Altın Portakal) – 2001 Sakıp Sabancı Türk Kalp Vakfı: İkinci Bahar dizisiyle iyi kalp ödülü. – 2001 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi-Tekofaks Panasonic: İkinci Bahar dizisindeki rolüyle 2000 yılının başarılı iletişimci ödülü. – Akademi İstanbul: Yılın en başarılı sanatçısı ödülü.
Filmografisi 1960: Köyde Bir Kız Sevdim, Aşk Rüzgarı, Güzeller Resmi Geçidi, Utanmaz Adam 1961: Afacan, Aşk ve Yumruk, Dikenli Gül, Gönülden Gönüle, Hatırla Sevgilim, Kaderin Önüne Geçilmez, Kardeş Uğruna, Melekler Şahidimdir, Otobüs Yolcuları, Sevimli Haydut, Siyah Melek 1962: Acı Hayat, Allah Seviniz Dedi, Aşk Yarışı, Bardaktaki Adam, Billur Köşk, Bizde Arkadaş mıyız, DikmenYıldızı, Kırmızı Karanfiller, Lekeli Kadın, Ne Şeker Şey, Ümitler Kırılınca, Zorlu Damat 1963: Acı Aşk, Ayşecik Canımın İçi, Badem Şekeri, Beni Osman Öldürdü, Bütün Suçumuz Sevmek, Çalınan Aşk, Çapkın Kız, Dağlar Kralı, Genç Kızlar, İki Kocalı Kadın, Küçük Beyin Kısmeti, Sayın Bayan 1964: Adanalı Tayfur Kardeşler, Anasının Kuzusu, Bomba Gibi Kız, Bücür, Fıstık Gibi Maşallah, Gençlik Rüzgarı, Gözleri Ömre Bedel, Kader9 Kapıyı Çaldı, Kızgın delikanlı, Macera Kadını, Mualla, Öksüz Kız, Yılların Ardından 1965: Ekmekçi Kadın, Elveda Sevgilim, Garip Bir İzdivaç, Hayatımın Kadını, Komşunun Tavuğu, Sana Layık değilim, Seven Kadın Unutmaz, Siyah Gözler, Sürtük, Vahşi Gelin, Veda Busesi 1966: Akşam Güneşi, Altın Küpeler, Anaların Günahı, Çalıkuşu, Çamaşırcı Güzeli, Düğün Gecesi, El Kızı, Eli Maşalı, Günahkar Kadın, Karanfilli Kadın, Kenarın Dilberi, Meleklerin İntikamı, Meyhanenin Gülü, Siyah Gül 1967: Ağlayan Kadın, ana, Ayrılsak da Beraberiz, Bir Dağ Masalı, Her Zaman Kalbimdesin, Kara Duvaklı Gelin, Kelepçeli Melek, Ölümsüz Kadın, Sinekli Bakkal, Tapılacak Kadın 1968: Abbase Sultan, Ağla Gözlerim, Artı Sevmeyeceğim, aşk Eski Bir Yalan, Ayşem, Dünyanın En Güzel Kadını, Kadın Değil Baş Belası, Kadın intikamı, Kadın Severse, Kahveci Güzeli, Vesikalı Yarim 1969: Aşk Mabudesi, Ateşli Çingene, Bana Derler Fosforlu, Buruk Acı, Fosforlu Cevriye, Günah Bende mi, Köle Olayım, Sana Dönmeyeceğim, Seninle Ölmek İstiyorum, Son Bahar Rüzgarları 1970: Ağlayan Melek, Arım Balım Peteğim, Birleşen Yollar, Buğulu Gözler, Bülbül Yuvası, Hayatım Sana Feda, Herkesin Sevgilisi, Kara Gözlüm, Mağrur Kadın, Mazi Kalbimde Yaradır, Merhamet, Tatlı Meleğim 1971: Ateş Parçası, Bir Genç Kızın Romanı, Bir Kadın Kayboldu, Gelin Çiçeği, Gülüm Dalım Çiçeğim, Güllü, Mavi Eşarp, Melek mi, Şeytan mı, Sevmek ve Ölmek Zamanı, Unutulan Kadın, Yedi Kocalı Hürmüz 1972: Cemo, Çile, Dönüş, Sisli Hatıralar, Vukat Var, Zulüm 1973: Asiye Nasıl Kurtulur, Azap, Dert Bende, Gazi Kadın, Güllü Geliyor Güllü, Mahpus, Namus Borcu, Sultan Gelin, Yalancı 1974: Açlık, Bal Kız-Şenlik Var, Çılgınlar, Yüreğimde Yare Var 1975: Acele Koca Aranıyor 1976: Bodrum Hakimi, Deprem, Devlerin Aşkı 1977: Baraj, Dila Hanım, Selvi Boylum Al Yazmalım 1978: Bir Aşk Masalı, Cevriyem, Sultan, Tatlı Nigar 1979: Hazal, Küskün çiçek 1981: Yılanı Öldürseler 1982: Mine, Seni Kalbime Gömdüm 1983: Metres, Seni Seviyorum 1984: Bir Sevgi İstiyorum 1985: Bir Kadın Bir Hayat, Körebe 1987: Gramafon Avrat, Hayallerim Aşkım ve Sen, On Kadın, Rumuz Gonca Gül 1988: Ada 1989: ölü Bir Deniz 1990: Berdel, Menekşe Koyu, Soğuktu ve Yağmur Ciseliyordu 1993: Şahmaran 1995: Yerçekimli Aşklar 1997: Nihavent Mucize 2003: Gönderilmemiş Mektuplar 2004: Mürüvvetsiz Mürüvvet
Diziler 1993 Tatlı Betüş 1996 Bir Aşk Uğruna 2000 Gözlerinde Son Gece 2000 İkinci Bahar 2002 Tatlı Hayat 2006 Cemile
James Whitmore 1 Ekim 1921 tarihinde ABD’de doğdu.
Harry Truman, Will Rogers ve Theodore Roosevelt hakkındaki tek kişilik şovlarıyla ün kazanan ve özellikle tiyatroda, bunun yanı sıra sinema ve televizyonda başarılı bir performans sergileyen karakter oyuncusu Whitmore, Tony ve Emmy ödülleri kazanmış, Oscar’a da aday gösterilmişti.
Oğlu Steve Whitmore, kasım ayında akciğer kanseri teşhisi koyulan babasının, 06 Şubat 2009 günü öğleden sonra Malibu’daki evinde hayata gözlerini yumduğunu açıkladı.
İstanbul’da 1921 yılında doğan Saner, Kimya Fakültesi’nden mezun olmasının ardından 1944’de ABD’ye giderek kimya ve müzik eğitimi aldı. 1952’de İstanbul Operası’na giren ve bas-bariton olarak Tosca operasıyla başrole çıkan Saner, İstanbul Radyosu’nda Melodi Kervanı adlı programı hazırladı.
Saner, Caz Topluluğu adıyla bir ekip oluşturdu ve 1956 yılında fon müzikleri hazırlayarak sinemaya girdi. Aynı yıl kendi adına film şirketi kurup yapımcılığa, 1958 yılında ise yönetmenliğe başlayan Saner, Sadri Alışık’ın başrolünde oynadığı Turist Ömer dizisiyle ün yaptı. Emel Sayın, Erol Büyükburç gibi şarkıcıların başrol oynadığı filmlere de yönetmen olarak imza atan Saner, bir süre plak yapımcılığı ve besteler yaptı, şarkı sözü yazdı. 1990’lı yıllarda TV dizileri için müzik hazırlayan Saner, SESAM’ın başkanlığı görevini de icra etti.
21 Temmuz 2005 günü gecesi vefat etti. Yaklaşık 3 yıl önce felç geçiren ve solunum yetmezliği olan Saner 84 yaşındaydı. Saner’in cenazesi, 22 Temmuz 2005 günü Bebek Camii’nde öğleyin kılınan namazın ardından Sahrayıcedid Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Hulki Saner’in yönettiği bazı filmler şöyle: Sevmek Günah mı?, Taş Bebek, Bir Demet Yasemen, Ayşecik, Turist Ömer, Cibali Karakolu, Bir Damat Aranıyor, Avare Aşık, Kavanoz Dipli Dünya, Damdaki Kemancı, Gülüzar, Çam Sakızı, Aptal Şampiyon, Yeşil Yeşil, Hababam Taburu.
Orhan Günşiray 1929’da İstanbul’da doğdu. Tophane Sanat Okulu mezunu olan Günşiray ticaretle uğraşırken, 1950’de “Adalar Erkek Güzeli” seçildi. 1959’da “Lejyon Dönüşü” filmiyle sinemaya geçti. İki yıl sonra “Fosforlu Cevriye” filmiyle şöhrete kavuştu.
Oyunculuğunun yanı sıra yönetmen Atıf Yılmaz ile birlikte “Yerli Film”i kurarak yapımcılık yaptı ve “Dolandırıcılar Şahı” ile “Sırat Köprüsü” filmlerini çevirdi.
1959-1966 arası macera filmlerinin en tipik oyuncusu oldu. Bir sinema klasiği olan James Bond tipini sinemamızda ilk kez canlandırdı. 1970’ten sonra şarkıcılık ve gazinoculuk yaptı. Ancak sinemadan kopamadı ve birçok filmde rol aldı.
Günşiray 2002’de bir gazeteye verdiği röportajda yıllar önce MİT için de çalıştığını itiraf etmişti.
8 kez evlenen Orhan Günşıray, kendisi gibi sinema sanatçısı Mahir Günşiray’ın da babasıydı…
Yeşilçam’ın önemli isimlerinden Türk sinemasının emektar oyuncusu Orhan Günşiray 27 Ağustos 2008 günü Akciğer kanseri tedavisi gördüğü İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
Günşiray 46 yıllık sinema oyunculuğu sırasında yüzlerce filmde başrol oynadı.
Orhan Günşiray’ın cenazesi 30 Ağustosta İstanbul’da toprağa verildi. Günşiray için ilk tören Beyoğlu’ndaki Atlas Sinemasında düzenlendi. Günşiray’ın cenazesi, Teşvikiye Camisi’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Günşiray için Atlas Sinemasında düzenlenen törende koltukların oldukça boş olması dikkat çekti. Salonda yaklaşık 30 kişi yer aldı. Törene katılan Ediz Hun sinema dünyasını vefasızlıkla suçladı. Hun, Yeşilçam’a sitem ederek “Dizi yapımcıları nerede. En azından son yolcuğuna uğurlamak için gelmeliydiler. Türk halkı vefalı ancak sinema dünyası vefasız” dedi.
John Barrymoreun torunu, Ethel ve Lionel Barrymoreun yeğeni olan aktrist, 22 Şubat 1975te Amerika’nın California eyaletinde dünyaya geldi. Tam adı Drew Blythe Barrymore’dur. Kameraların karşısına çok küçük yaşlarda geçen Barrymore, henüz dokuz aylık iken bir televizyon reklamında, iki yaşında iken de Suddenly Love isimli bir dizide rol aldı. İki yıl sonra, Altered States filminde William Hurtun kızını canlandırarak sinemaya ilk adımını attı.
Şöhret basamaklarını çocuk yaşlarda tırmanmaya başlayan aktrist, yedi yaşında, ünlü yönetmen Steven Spielbergin E.T. The Extra Terrestrial filminde rol alınca, ünü ülke sınırlarını aşan bir yıldız haline geldi. 1982 yapımı bu filmin elde ettiği büyük başarı Barrymoreu geniş kitlelerce beğenilen bir oyuncu haline getirdiyse de, ardından 1984 yapımı Irreconcilable Differences ve Firestarterda rol alan aktris, bir anda uyuşturucu, alkol ve bitmek bilmez partilerle dolu yıpratıcı bir hayatın içinde buldu kendini.
Çocukluğunu yaşayamadan yetişkinlerin dünyasına adım atmak zorunda kalan küçük oyuncu, teselliyi içkide aramaya başladığında sadece 9 yaşındaydı. Birkaç yıl içinde kendini toparlayan aktris, Little Girl Lost isimli bir otobiyografi yazarak burada alkol ve uyuşturucuyla olan yolculuğunu anlattı. 1990ların başlarında kariyerinde yeni bir dönemece giren Barrymore, aldığı çocuksu ama vamp rollerle dönemin Lolitası olmaya adaydı. Bunu yeni bir başlangıç olarak gören aktris, 1992 yılında Poison Ivy, 1993te The Amy Fisher Story isimli filmlerindeki performanslarıyla yeniden parlamaya başladı. 1993’te Mike Myers’ın yazdığı komedi “Wayne’s World” filminde, 1995 yılında da romantik komedi “Mad Love” filminde rol aldı genç aktrist.
Yine aynı yıl, Batman Forever / Batman Daima filminde rol alan aktris, sahne önünde olduğu kadar, sahne gerisindeki yaşamıyla da dikkatleri üzerinde toplamaya başladı. İlk olarak erkek arkadaşı Jamie Waters ile birlikte verdiği çıplak pozlar Interview dergisine kapak oldu, ardından bazı Calvin Klein reklamlarında boy gösterdi, son olarak da 1995 yılında Playboy dergisi için çıplak pozlar verdi.
1996 yılında Wes Cravenin gişe rekortmeni Scream / Çığlık isimli filminde kısa ama dikkat çekici bir rol alan Barrymore, aynı yıl Woody Allenın Everyone Says I Love You / Herkes Seni Seviyorum Der filminde de yer aldı. Bu iki film, aktristin kariyerinde yeniden yükselişe geçmesini sağlayan filmler oldu. Tekrar yoğun bir çalışma temposu içine giren Barrymore, bir yandan da sahne dışındaki kötü imajını yıkıp sevimli ve eğlenceli bir insan olarak görünmeye özen gösteriyordu. Sinema çalışmaları da bu yeni imajını destekler nitelikteydi.
Aldığı rollerin çoğunda sade ve güzel kahramanı canlandıran aktris, 1998 yapımı Ever After / Sonsuza Dek filminde gerçek bir Sindirellayı canlandırmaktaydı. Barrymoreun 1998 yılı çalışmalarından bir diğeri olan The Wedding Singer, onu Amerikanın yeni sevgilisi haline getiren bir film olacaktı. Bir sonraki yıl Never Been Kissed / Gerçek Öpücük filmi ile iniş çıkışlarla dolu geçmişine son noktayı koyan aktris, filmde sevgilisi tarafından terk edilmiş 20li yaşlarındaki muhabiri canlandırıyordu.
2000 yılında Charlies Angels / Charli’nin Meleklerida Cameron Diaz ve Lucy Liuyla birlikte Charlienin üç meleğinden birini canlandırdı. Aynı yıl Skipped Parts, So Love Returns ve Donnie Darko isimli filmlerde de rol alarak 21. yüzyıla son derece hareketli başladı. Barrymoreun 2001 yılı çalışmaları arasında Donny Darko, Freddy Got Fingered, Riding in Cars with Boys ve Barbarella bulunuyor. Aktrist, 2003 yılında Charlies Angels / Charli’nin Melekleri filminin devamı olan “Charlies Angels: Full Throttle / Charlie’nin Melekleri: Tam Gaz” filminde rol aldı.
Bugün Hollywoodun en çok kazanan aktrislerinden olan Sandra Bullock, 26 Haziran 1964 yılında Virginia, Arlingtonda doğdu. Annesi Helga Bullock, ünlü bir opera sanatçısı, babası ise müzik öğretmeni olan Bullockun çocukluğu opera sanatçısı olan annesinin turneleri dolayısıyla Avrupada geçti. Bu turnelerde, sahneye ve dolayısıyla oyunculuğa olan ilgisi başladı ve zamanla arttı.
1982de doğduğu şehir olan Arlington’daki Washington Lee Lisesi’nden mezun olduktan sonra East Caroline Üniversitesi’nde oyunculuk eğitimi aldı. Burada drama dersleri alan ve oyuncu olmaya karar veren Bullock, okulu bitirmeden oyunculuk hayatına atıldı. Bir süre tiyatroda devam ettikten sonra 1989 yılında televizyona yöneldi ve ” Bionic Showdown : The Six-Million-Dolar Man and the Bionic Woman ” adlı bir yapımda yer aldı. Ertesi yıl romantik komedi filmi ” Working Girl “de rol alan Bullock, 1992 yılında sevgilileri tarafından terk edilmiş bilim adamlarını konu alan ikinci sınıf romantik komedi ” Love Potion No. 9 “da yer aldı.
Daha sonra sinemada şöhreti, 1994 yılında, Keanu Reeves ile birlikte rol aldığı Speed filmiyle yakaladı. Zamanla romantik komedilerin aranan yıldızı haline gelen Bullock, 1996 yılında ” Two If by Sea ” adlı filmde tanınan komedyen Denis Leary ile birlikte oynadı. Bu filmde rol aldıktan sonra, Ernest Hemingway’i canlandıran Chris O’Donnel ile ” In Love and War “filminde oynadı. Filmde savaşta gönüllü hemşirelik yapan Agnes Kurowsky’i canlandırdı.
Sinemadan kazandıklarıyla “Fortis Films” adlı kendi yapım şirketini kuran Bullock, 1998 yılında ” Hope Floats ” filminin yapımcılığını üstlendi. Aynı yıl Nicole Kidman ile birlikte sihirle uğraşan iki kız kardeşin hikayesini konu alan ” Practical Magic ” adlı filmde rol aldı. 1996 ve 1999 yıllarında People dergisinin Dünyanın En Güzel 50 İnsanı listesine giren başarılı oyuncu, “The Thing Called Love” filmi için de kendi şarkısını besteledi ve söyledi. ” The Prince of Egypt ” filminde seslendirme yapan aktris, Ben Affleck ile ” Forces of Nature ” ve Liam Neeson ile de ” Gun Shy ” adlı filmlerde de rol aldı.
2000 yılında çekilen 28 Daysfilminde, yaşamda ikinci bir şans arayan alkol bağımlısı bir yazarı canlandıran Bullock, aynı yıl rol aldığı ” Exactly 3:30 “de de dakiklik sorunu yaşayan bir iş kadınını canlandırdı. Güzel Dedektif filminde ise FBI ajanı Grace Hart’ı canlandıran başarılı oyuncu, 2002de Barbet Schroeder’ın yönettiği ” Murder By Numbers ” filminde cinayet masası dedektifi Cassie Mayweatherı canlandırdı.
1989’dan bu güne kadar bir çok filmde rol alan başarılı oyuncunun aldığı ödüllerden bazıları şunlardır: 1995de, MTV Film Ödülünde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, aynı yıl Speed filminde birlikte rol aldığı Keanu Reeves ile birlikte MTV Film Ödülünün En İyi İkili Ödülü, yine aynı yıl MTV Film Ödülünde En Çekici Kadın Ödülü.
İstanbul’da doğan sanatçı, tiyatroya Bakırköy Halk Evi’nde amatör olarak başladı. Daha sonra aynı tiyatroya stajyer oyunculuk yaparak devam etti. LCC Tiyatro Okulu’ndan eğitim aldıktan sonra, LLC’den ayrılan grupla birlikte tiyatro eğitimini geliştirmeye çalıştı. Bir süre grup oyuncularında ve Şehir Tiyatrosu’nda çalışan sanatçı, Ankara Sanat Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu’nda da çalıştı. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda zorunlu şehir değiştirmeler ve askerlik süresi hariç uzun yıllar hizmet verdi. Bu tiyatronun genç oyuncular yetiştirme çabalarına eğitmen olarak katıldı.
İzmir Devlet Tiyatrosu’nda iki sezon oynadı fakat daha sonra tekrar Ankara Sanat Tiyatrosu’na geri döndü. TRT’de köye yönelik eğitim programları çerçevesinde dramalarda oynadı, az da olsa dublaj çalışmaları yaptı. Sinema filmleri ve tiyatroyu yanyana yürütmeye çalışan Baskın, Ankara’da olduğu süre içerisinde gençlik oyunları sahneledi ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda birçok oyunda yönetmen yardımcısı olarak çalıştı.
Yurt dışında gözlem ve inceleme gezileri yaptı. Oradaki Türk ve yabancılara eğitmen olarak deneyimlerini aktarmaya çalıştı. Yurt dışında Türklerin yaptığı oyunlarda oynadı ve kendi projelerini Avrupa’nın çeşitli kentlerinde uyguladı ve oynadı.
Çark, Bizimkiler, İkinci Bahar, Cahide, Ateşten Gömlek ve Kurtuluş gibi dizi filmlerinin yanısıra Hiçbiryerde, 9, O Da Beni Seviyor, Vizontele, Derviş, Kahpe Bizans, Eylül Fırtınası, Duruşma, Sen De Gitme Triandafilis, İntikam Zamanı gibi sinema filmlerinde rol aldı.
TİYATRO OYUNLARI BRECHT – Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti Komün Günleri Ana (Gorki-Brecht) Carrar Ana’nın Silahları GORKİ – Ayak Takımı Arasında Sonuncular ROBLES – Montserra HANS FALLADA – Küçük Adam Ne Oldu Sana? SEAN’ O CASSEY – Silahşörün Gölgesi ROBERT SCHINEIDER – Pislik IBSEN – Halk Düşmanı
Hollywoodun sempatik yıldızlarından Julia Roberts, 28 Ekim 1967de Amerikanın Georgia kentinde dünyaya geldi. Tam adı Julie Fiona Robertsdır. Babası süpürge makinesi satıcısı, annesi ise kilise sekreteri olan aktrisin ailesi, 1972 yılında, sanatçı dört yaşındayken boşandı. Aradan beş yıl geçtikten sonra da babası kanserden hayatını kaybetti. 17 yaşına geldiğinde, liseyi bitirip oyuncu olma isteğiyle New Yorkta yaşayan, oyuncu kız kardeşinin yanına taşındı. Bir süre çeşitli ajanslarda modellik yaptıktan sonra, 1986 yılında, erkek kardeşinin yönetmen Eric Mastersonu ikna etmesiyle, ilk oyunculuk denemesini Blood Red adlı bir filmle gerçekleştirdi.
Bu arada Crime Story adlı TV dizisinde de rol alan aktris, yine aynı yıl Satisfaction ve Mystic Pizza / Mistik Pizza filmlerinde rol aldı. Sanatçı, 1988 yapımlı Mystical Pizza / Mistik Pizza filminde canlandırdığı küçük bir pizza dükkanında çalışan Portekizli bir garson karakteriyle ilk çıkışını yaptı ve dikkatleri üzerine çekmekte gecikmedi.
Julia Roberts, 1989 yılında, Stell Magnolias filmindeki performansıyla Altın Küre En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı ve yine aynı filmle Oscara aday gösterildi. Bir yıl sonra, Garry Marshallın yönetttiği, 1990 yılının en çok hasılat yapan filmi Pretty Woman / Özel Bir Kadında Richard Gere ile başrolü paylaştı. Milyoner bir adamın kalbini çalan bir fahişeyi canlandırdığı rolü ile En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre ve British Academy ödüllerini kazandı, ayrıca En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscara aday gösterildi. Roberts, bu film sayesinde tüm dünyaca tanınan bir ünlü oldu ve Hollywoodda da yıldızların arasında kendisini kabul ettirdi.
1991 yılında Sleeping With The Enemy adlı gerilim filminden sonra Steven Spielberg’in “Hook” adlı filminde canlandırdığı fantastik çocuk kahramanı rolüyle izleyicilerini düş kırıklığına uğratarak bir anda yönetmenlerin korkulu rüyası olan Roberts, Robert Altman’ın 1992 yapımlı “The Prayer” filmi ile prestijini kurtardı. Yeni, genç yüzlerin Hollywood sinemasını istila etmesi ile rakipleri ile dişe diş bir mücadeleye giren Roberts, Denzel Washington ile başrollerini paylaştığı ve bir hukuk öğrencisini canlandırdığı, 1993 yapımlı “The Pelican Belief” filmi ile beklediği başarıyı yakalayamadı. Bu filmden sonra tanıştığı şarkıcı Lyle Lovettele evlendi fakat 21 ay sonra boşandı.
Bir süre, gişede hayal kırıklığı yaratan filmlerde boy gösteren Roberts, 1995 yılında eleştirmenler tarafından fazla beğenilmeyen “Something To Talk About” ile, Woody Allen’ın yönettiği, müzikal komedi olan “Everyone Says I Love You” gibi filmlerde başarılı sayılabilecek bir oyunculuk gösterdi. Yeniden romantik komedilerin aranılan kadın oyuncusu haline gelen Julia Roberts, Cameron Diaz’ın da yer aldığı “My Best Friend’s Wedding / En İyi Arkadaşım Evleniyor” filmi ile büyük sükse yapan yıldız, bu filmle Altın Küre Ödülüne aday gösterildi. Yakaladığı trend ile birlikte ücreti de artan yıldız oyuncu, aynı ücreti aldığı Mel Gibson ile “Conspiracy Theory / Komplo Teorisi” adlı filmde yer aldı.
1998 yılında yalnızca Susan Sarandon ve Ed Harris ile başrollerini paylaştığı, bir aile dramını konu alan “Stepmom / Omuz Omuza” filminde oynayan aktris, bir sonraki yıl romantik komediye dönüş yaparak Hugh Grant ile birlikte “Notting Hil / Aşk Engel Tanımaz” adlı filmde oynadı. Daha sonra Richard Gere ile birlikte “Runaway Bride / Kaçak Gelin” filminde izlediğimiz ünlü aktris, Steven Soderbergh’in yönetmenliğini yaptığı ve başrollerinde Albert Finney’in yer aldığı “Erin Brokovich / Tatlı Bela” filmindeki rolü ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülünü kazandı. Julia Roberts, filmde iki küçük çocuğuyla birlikte yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan ve ikinci evliliğinde de kocası tarafından terk edilen bir anneyi canlandırmıştı. Sanatçı, bu filmden 20 milyon dolar kazandı.
2001 yılında “Mexican / Meksikalı” filminde Hollywood’un önde gelen aktörlerinden olan Brad Pitt ile birlikte rol alan aktris, aynı yıl Billy Crystal ve Catherine Zeta-Jones ile başrol oynadığı “America’s Sweethearts / Gözde Çift” filminde Kiki, aralarında Hollywoodun ünlü isimlerinin yer aldığı ve bir soygunu konu alan “Ocean’s Eleven” filminde de Tess Ocean rolüyle kamera karşısına geçti. Hollywoodun en çok kazanan oyuncularından olan aktris, 2002 yılında da Gorge Clooney’nin yönettiği ve oynadığı “Confessions of a Dangerous Mind”da aktöre eşlik etti. Julia Roberts, 1997’den beri birlikte olduğu Benjamin Bratt’ten 2001 yazında ayrıldı.
12 Aralık 1970’de New York’da doğan jennifer Connelly, modelliğe henüz 10 yaşındayken başladı. Güzelliğiyle çabucak farkedildi ve kısa zamanda aranan modeller arasına girerek sık sık yurt dışı seyahatlerine çıkmaya başladı. Oyunculuk çalışmalarının başlaması da bu sayede oldu. İlk olarak bir İngiliz korku episodunda kamera karşısına geçen Connelly, bunun ardından içlerinde Duran Duran grubunun Union of the Snake klibinin de bulunduğu bazı video-kliplerle kamera karşısına geçti. Sinemaya 1984 yapımlı, Sergio Leonenin yönetmenliğini yaptığı “Bir Zamanlar Amerika (Once Upon A Time in America)” adlı filmle adım attı. Bir yıl sonra, Dario Argento’nun yönetmenliğini yaptığı, seri cinayetleri çözmek amacıyla bir böcekbilimciyle işbirliği yapan bir öğrenciyi canlandırdığı, korku ve gerilim dolu film olan “Phenomena”da rol aldı. Bu rol, aktristin başrolleri başarıyla canlandırabileceğinin ispatı oldu.
1986da Jim Hensonun Labyrinth inde Sarah rolüyle kamera karşısına geçmesinin ardından 1988 yılında “Etoilé” ve “Some Girls” isimli iki filmde yer aldı. Bu arada klasik tiyatro ve doğaçlama alanında ünlü isimlerden olan Roy London, Howard Fine ve Harold Guskin’den dersler aldı. Bir kaç küçük filmden sonra fantastik filmlerin ünlü yönetmeni Jim Hensonun imzasını attığı, George Lucasın yapımcılığını üstlendiği “Labyrinth” filminde David Bowie ile birlikte rol aldı.
The Rocketeerin gişelerde başarısız olmasıyla uzun süre sessiz kalan oyuncu, sessizliğini lezbiyen bir öğrenciyi canlandırdığı John Singletonun Higher Learning adlı filmiyle bozdu. Bu filmdeki rol arkadaşı Bill Campbell ile 5 yıl süren bir birliktelik yaşayan oyuncunun, fotoğrafçı David Dugandan bir oğlu bulunuyor. Lee Tamahorinin “Mullholland Falls” ve Alex Proyasın “Dark City” filmleri gibi sinemaseverlerin beğenisini kazanan bazı filmlerde ufak tefek rollerle izleyici karşısına çıktıktan sonra, 2000 yılında, Darren Aronofskynin yönettiği ”A Requiem for a Dream”deki Marion Silver rolüyle “Independent Spirit” ödülüne aday gösterildi. Aynı yıl Keith Gordonun “Waking the Dead” isimli filminde Billy Crudup ile kamera karşısına geçti. Connellynin 2000 yılında rol aldığı bir diğer film Ed Harrisin ilk yönetmenlik denemesi olan “Pollock” oldu. Amerikalı ressam Jackson Pollockı konu eden filmde, Pollackın sevgilisi rolünü oynadı sanatçı.
2001 yılında ise, Ron Howardın yönettiği “A Beautiful Mind” filminde, “Gladyatör”deki rolüyle 2001 “En İyi Erkek Oyuncu” Oscarını alan Russell Crowela birlikte başrolde yer aldı. Josh F. Nash’ın yaşam öyküsünden esinlenen; paranoid şizofreninin gelişim sürecini ve evrelerini göstererek hastalığın görsel bir ifadesini sunmayı amaçlayan filmde, John Nashin eşi Alicia Nashi canlandıran aktris, bu rolüyle 59. Altın Küre Ödüllerinde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü ve 2002 yılının “En İyi Yardımcı Kadın Oyucu” Oscarını aldı. Sanatçı, 1 Ocak 2003’te Paul Bettany ile evlendi.
Gerçek adı Winona Laura Horowitz olan başarılı sanatçı, 29 Ekim 1971 yılında Minesotada dünyaya geldi. Kuzey Kaliforniya’da büyük bir çiftlikte büyüyen Ryder, 10 yaşında ailesiyle birlikte San Francisco yakınlarına taşındı ve American Consercatory Theaterda oyunculuk dersleri almaya başladı.
13 yaşında “Desert Bloom” adlı film için deneme çekimine katılan fakat seçilemeyen genç sanatçı, sinema kariyerine 1986 yılındaki “Lucas” filmindeki şiire düşkün genç bir kızı canlandırarak başladı. Bu filmle birlikte asıl ismi Winona Laura Horowitz’i terk ederek, Ryder soyadını kullanmaya başladı.
1987de ise “Square Dance” filminde rol alan sanatçı, daha sonra savaş karşıtı mesajlar içeren “1969” da rol aldı. “Beetlejuice”ta ( Beterböcek ), Geena Davis ve Alec Baldwin ile birlikte sinema sevenlerin karşısına çıkan Ryder, hayaletlerle iyi ilişkiler kurabilen küçük bir kızı canlandırdı. 1989da “Heathers” filminde ise bir okulun bütün üyelerini öldürüp daha sonra intihar süsü vermeyi planlayan bir genci oynadı. Ve yine aynı yıl “Great Balls of Fire” adlı filmde 13 yaşında gelin olan bir kızı canlandırdı. Ardından 1990da “Edward Scissohands” filminde Johnny Depp ile birlikte rol aldı.
1990da “Mermaids”(Deniz Kızları), 1992de “Night on Earth” gibi filmlerde rol aldı. Kuşaklar arası farklılıkları konu alan “Night and Earth” filminde makine işçisi olmayı hayal eden bir arabacıyı canlandırdı. Kariyerindeki başarısını yavaş yavaş zirveye taşıyan Ryder, “Bram Stoker’ın Draculası” adlı filmde kanını içmek isteyen ölümsüz kontun kurbanı rolündeydi bu sefer.
1994 yılına gelince, sinema kariyerindeki en büyük başarıyı elde etti. “Age Of Innocence”(Masumiyet Çağı) filmiyle en iyi yardımcı kadın oyuncu ve Altın Küre ödülünü kazandıktan sonra, 1995 yılında Louisa May Alcott’a ait Little Women (Küçük Kadınlar) adlı kitabın filminde de “Jo” karakterini canlandırarak başrol oynadı ve en iyi kadın oyuncu dalında ikinci kez Oscar’a aday gösterildi.
1995de “How To Make an American Quilt” te rol alan başarılı sanatçı, 1995 yılına kadarki süre zarfında Johnny Depp, Christian Slater, Daniel Day Lewis, Jay Kay,David Pirner Evan Dando gibi isimlerle beraberlikler yaşadı. 1996da ise “Looking For Richard” filmiyle izleyicilerin karşısına geçti ve yaklaşık bir sene sonra bilimkurgu filmi “Alien: Resurrection” (Yaratık:Diriliş) da rol aldı ve 1997de yılında “People” dergisinin düzenlediği dünyanın en güzel 50 insanı arasına girdi.
Sinema kariyeri oldukça başarılı olan sanatçı, 1999 yılında “Girl Interrupted” ve “Being John Malkovich” te rol aldı ve bir sonraki yıl, Richard Gere ile birlikte kamera karşısına geçtiği “Autumn in New York (New Yorkta Sonbahar) adlı romantik dramda 21 yaşında ölümcül bir hastalığa yakalanmış Charlotte Fielding karakterini canlandırdı.
Ryder, 2000 yılında senaryosunu Pierce Gardnerın yazdığı ve yönetmenliğini Janusz Kaminski’nin yaptığı “Kayıp Ruhlar” filminde Ben Chaplin ile Maya Larkini canlandıran Ryder birlikte rol aldı. Aşk ve güven konularıyla inanç değerlerinin sorgulandığı film, cinayet romanları yazan genç bir yazarın hedefi olduğuna inanan genç ve dindar bir kadın olan Maya Larkinin, içinden çıkılamaz olaylarla mücadelelerini konu alıyor.
Asıl adı Demetria Guynes olan Demi Moore 11 Kasım 1962’de dünyaya geldi. Babası daha o doğmadan annesi Victoria’yı terketti ve bu durum da Demi’nin çocukluğunun yalnızlık içinde geçmesine neden oldu. Bunun yanında üveybabası sık sık iş değiştiriyordu ve bu yüzden de yaklaşık 40 kez taşınmak zorunda kaldılar. Sonunda üvey babası Guyes intihar etti. Demi 16 yaşında okulu bırakıp poster kızı olarak çalışmaya başladı.
18 yaşında rock müzisyeni Freddy Moore ile evlendi. Bu evlilik dört yıl sürdü. 19 yaşında “General Hospital” adlı bir soap opera dizide sürekli çalışmaya başladı. İlk maaşıyla kutlama partileri yapan ve kokaine başlayan Demi Moore, üç yıl kadar sürdürdüğü bu dönemde bir gün sete uyuşturucu almış bir şekilde gelince yönetmen Joel Schumacher tarafından kovuldu. Tedavi görüp bir hafta sonra sete döndü ve bir daha uyuşturucu almayacağına yemin etti.
Hamileyken Vanity Fair’e çıplak poz vermesi gibi herkesin ilgisini çekecek gösteriler yapmasıyla şöhrete ulaştı. “Hayalet/Ghost”un (1990) büyük ticari başarısından ve “Ahlaksız Teklif/Indecent Proposal” (1993), “Taciz/Disclosure” (1994) gibi tartışmalı filmlerden sonra artık o Hollywood’un en çok aranan ve en pahalı aktrislerinden biri oldu.
1996’da People dergisi tarafından dünyadaki en güzel 50 kişiden biri seçilen Demi Moore, Bruce Willis ile evlendi. Bu evlilik Haziran 1998’de sone erdi.
Yeşilçam’ın büyük oyuncularından Neriman Köksal, 1929 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Gerçek adı Hatice Kökçü’dür. Çetin Karamanbey tarafından keşfedilip, “Çete” filmindeki Rus prensesi Nina rolü ile sinemaya adım atan Neriman Köksal asıl ününü, Fosforlu Cevriye (1959) filmi ile elde etti. Aydın Arakon, Fosforlu Cevriye filmi ile erkeksi kadın filmlerine çok tutulan bir örnek getirmiştir (Scognamillo, 1998:126). Neriman Köksalın, Fosforlu Cevriye filmi ile elde ettiği başarıdan dolayı günümüze kadar “Fosforlu” lakabı ile anılması ise bir tesadüf değildir.
Neriman Köksalın Fosforlu Cevriyede, iri-kıyım yapısıyla erkeklere posta koyan, argo konuşan, külhanbeyi, erkeksi-kadın (Özgüç,1993: 29) imgesini başarıyla canlandırması, sonraki dönemlerde Türk Sinemasında erkeksi-kadın imgesinin uzun yıllar sürecek bir modaya dönüşmesine de öncülük etmiştir.
Sanatçı, 1999 yılında Mustafa Volkan Öylek’in 9 yaşındaki kızı Nazlı Buse Öylek’i mahkeme kararı ile evlat edindi. Sanatçı aynı yıl 24 Ekim 1999’da 70 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Oynadığı Filmler: Çete 1950, Hürriyet Şarkısı 1951, Katil 1953, Süheyla İstanbul Canavarı 1953, Affet Beni Allahım 1953, Leylaklar Altında 1954, Beyaz Cehennem (Cingöz Recai) 1954, Cingöz Recai 1954, Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar (Oyna Kızım Oyna) 1954, Neriman İki Ateş Arasında 1954, Ebediyete Kadar 1955, Ölüm Korkusu 1955, Battal Gazi Geliyor 1955, Mari Bataktaki Kız 1955, Kanlarıyla Ödediler 1955, Kara Vadi 1955, Oyuncu Kız 1955, Şeyh Ahmed’ın Gözdesi 1955, Çoban Ali 1955, Hayatımı Mahveden Kadın 1955, Kaybolan Gençlik 1955 Hayırsız Evlat 1956, Yangın 1956, Felaket Zinciri 1956, Günahsız Yavrular 1956, Kara Bela 1956, Tuzak Oteli 1956, Çoban Aşkı 1957, Dişi Canavar 1957, Günahkarlar Cenneti 1958, Kızımın Başına Gelenler 1958, Bana Gönül Bağlama 1958, Gönülden Ağlayanlar 1958, Tilki Leman 1958, Vicdan Azabı 1958, Beklenen Bomba 1959, Feryat 1959, Fosforlu Cevriyem 1959, Şehvet Uçurumu 1959, Erkek Fatma 1959, Kıtipiyoz’a Tuzak (Fosforlu’nun Oyunu) 1959, Devlerin Öfkesi 1960, Bir Serseri 1960, Oy Farfara Farfara 1961, Tatlı Bela 1961, Naylon Leyla 1961, Şahane Kadın 1961, Fosforlu Oyuna Gelmez 1962, Lekeli Kadın 1962, Çam Sakızı 1962, Erkek Fatma Evleniyor 1963, Arka Sokaklar 1963, Gençlik Rüzgarı 1964, Son Tren 1964, Gel Barışalım 1964, Dişi Şeytan 1964, Lekeli Aşk 1964, Kimse Fatma Gibi Öpemez 1964, Öpüşmek Yasak 1964, Ayşecik Cimcime Hanım 1964, Konyakçı 1965, 65 Hüsnü 1965, Fakir Gencin Romanı 1965, Şeker Gibi Kızlar 1965, Artık Düşman Değiliz 1965, Lafını Balla Kestim 1965, Çalıkuşu 1966, Örümcek Adam 1966, Ölüm Busesi 1966, Seher Vakti 1966, Karanlıklar Meleği 1966, Aşkın Gözyaşları 1966, Geceler Yarim Oldu 1966, Yakut Gözlü Kedi 1966, Serap Ağlayan Kadın 1967, Kimsesizim 1967, Kızım Duymasın 1967, Beş Asi Adam 1968, Yanık Kaval 1969, Güllü Geliyor Güllü 1973, Yedi Evlat İki Damat 1973, Gülşah 1975, Güler Misin Ağlar Mısın 1975, Aşk-ı Memnu (TV) 1975, Saffet Beni Affet 1976, Hamza Dalar Osman Çalar 1976, Acı Hatıralar 1977, Sevgili Dayım 1977, Babanın Evlatları 1977, Evlidir Ne Yapsa Yeridir 1978, Cevriyem 1978, Ali Baba’nın Çiftliği 1978, Aldırma Gönül 1978, Çilekeş 1978, Süpermenler 1979, N’Olacak Şimdi 1979, Ayrılık Kolay Değil 1980, Şaka Yapma 1981, Bağrımdaki Ateş 1981, Günah Defteri 1981, Kırık Bir Aşk Hikayesi 1981, Mutlu Ol Yeter 1981, Talih Kuşu 1982, Beni Unutma 1982, Hülyam 1982, Seni Kalbime Gömdüm 1982, Hasret Sancısı 1982, Islak Mendil 1982, Bedel 1983, Ah Şu Kadınlar 1983, Anlatamadım 1983, Davetsiz Misafir 1983, Feryat 1983, Yaktı Beni 1983, Metres 1983, Bir Zamanlar Kardeştiler 1983, Gurbet 1984, Kader 1984, Uç Güzel Güvercinim 1984, Balayı 1984, Asılacak Kadın 1984, Aliş ile Zeynep (TV) 1984, Sana Öyle Hasretim Ki 1985, Uyanıklar Dünyası 1985, Sekreter 1985, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (TV) 1985, Süheyla Hayat Kadını 1986, Güneşten De Sıcak 1986, Sultan 1987, Acı Gurbet 1988, Evdekiler (TV) 2000, Bizim Mahalle (TV) 2000.
Ödülleri 18. İstanbul Film Festivali, 1999, 1 Dakika Karanlık, Onur Ödülü
Hollywood’un güzel yıldızlarından Brigitte Bardot, 28 Eylül 1934de Fransa’nın Paris kentinde dünyaya geldi. Bardotun babası bir mühendisti ve Bardot 15 yaşına kadar babasına aile şirketinde yardım etti. Bardot, 15 yaşındayken annesinin ısrarıyla şarkıcı olmaya karar verdi. Fakat kader Bardotun şarkıcı olmasını engelledi ve Bardot kendini bir anda model olarak buluverdi.
Elle dergisine kapak olduktan sonra iyice ünlenen Bardot, güzelliği ile herkesin başını döndürüyordu. Bu güzelliği yapımcılarında ilgisini çekti ve Bardota oyunculuk teklifleri yağmaya başladı. İlk filmi “Le Trou Normand-Crazy For Love”ı çevirdiğinde yalnızca 18 yaşındaydı. Bu filmden sonra Roger Vadim ile evlenen güzel yıldız (1957de Vadimden ayrıldı) 1953de, Fransadan çıkıp İngilterede Kirk Douglas ile “Act of Love” filminde oynadı. Fransada oynadığı birdolu filmle sinemanın en ünlü seks sembollerinden biri olan Bardotun ünü Fransadan tüm dünyaya yayıldı.
Bardot Amerikada da bir kaç film çevirmeyi ihmal etmedi; “Dear Bridget”, “Film Portrait”, “The Love Love Goddesses” “Helen of Troy”. Güzel yıldız, 1975 yılında son filmi “Il Sorriso del Grande Tentatore”yi çevirdikten sonra sinemayı bıraktığını açıkladı. Sinemayı bıraktığında 40 yaşında olan Bardot, hayatını paparazzilerden kaçarak ve hayvan hakları savunuculuğu yaparak geçiriyor.
Güzel yıldız Roger Vadimden sonra 1959da Jacques Charrier ile, (1962de ayrıldılar)1966da Gunter Sachs ile (1969da ayrıldılar) evlendi. Tüm bu evliliklerinde mutluluğu yakalayamayan Bardot, 1992de sinemadan uzaklaşmışken evlendiği Bernard dOrmale mutluluğu yakaladı ve dOrmale ile halen evliliğini sürdürüyor.
FİLMOGRAFİ Il Sorriso del grande tentatore (1975) Colinot (1973) Don Juan 73 (1973) Film Portrait (1972) Les Petroleuses (1971) Boulevard du Rhum (1971) Les Novices (1970) Les Femmes (1969) Ours et la Poupee (1969) Tre Passi Nel Delirio (1968) Shalako (1968) A Coeur Joie (1967) Masculin Feminin (1966) Marie Soleil (1965) Tentazioni Proibite (1965) Viva Maria (1965) Dear Brigitte (1965) The Love Love Goddesses (1965) Bardot et Godart (1964) Papparazzi (1964) Une Ravissante Idiote (1964) Le Mepris (1963) Le Repos du Guerrier (1962) Les Amours Celebres (1961) Vie Privee (1961) La Bride Sur le Cou (1961) Affaire dune Nuit (1960) La Verite (1960) Voulez-Vous Danser Avec Moi (1959) Babette Sen Va-t-an Guerre (1959) La Femme et le Pantin (1958) En Cas de Malheur (1958) Les Bijoutiers du Clair de Lune (1957) Une Parisienne (1957) En Effeuillant la Marguerite (1956) La Mariee Est Trop Belle (1956) Mio Figlio Nerone(1956) Et Dieu Crea la Femme (1956) Cette Sacree Gamine (1956) Helen of Troy (1956) Doctor at Sea (1955) Le Fils de Caroline Cherie (1955) Future Vedettes (1955) La Lumiere den Face (1955) Les Grandes Manoeuvres (1955) Tradita (1954) Si Versailles Metait Conte (1954) Act of Love (1953) Le Portrait de Son Pere (1953) Dents Longues Les (1952) Manina la Fille Sans Voile Le Trou Normand (1952)
Adanada doğan sanatçı, Fenerbahçe Lisesini ve MSÜ Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünü bitirdi. Konservatuvar yıllarında girdiği İstanbul Şehir Tiyatrolarında, altı yıl çeşitli oyunlarda rol aldı. Theope, Mösyö Butterfly, Kırmızı Pabuçlar, Hüner, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Palyaço Prens, Yavru Kimin, sanatçının oynadığı bazı oyunlardır.
1989da Zülfü Livaneli ile birlikte Güneş Topla Benim İçin adlı müzik klibinde, 1994de ise Ayhan Baranla birlikte Türkiyenin ilk opera klibinde rol aldı. Akkoyun, aynı yıllar televizyon dizilerinde de oynamaya başladı. 1992de Son Söz Sevginin, 1993de Çakalların İzinde, yine aynı yıl Suçlu Kim, 1995de Mirasyediler, ve 1995de Sessizlik adlı sinema filminde rol aldı. Akkoyun tiyatro, sinema ve dizi filmlerinin yanı sıra reklam filmlerinde de oynadı. Bunlardan bazıları: Pril, Luna, Akbank, İş Bankası ve Yeni Yüzyıldır.
1995 yılında 4×4 adlı yarışma programı ile sunuculuğa başlayan başarılı sanatçı, daha sonra 1998 Adana Film Festivalini ve 1999, 2000 Antalya Film Festivali Onur Ödüllerini sundu. 1994de başladığı Mahallenin Muhtarları ve 1997de başladığı Böyle mi Olacaktı adlı diziler ise televizyonlarda devam etmektedir.Halen yayınlanmakta olan Çocuktan Al Haberi adlı yarışmanın sunuculuğunu yapan Akkoyun, 1998 yılında tiyatro sanatçısı Civan Canova ile evlendi.
Gerçek adı Ekrem Şerif Uçak’tır. 1934’te Ankara’da doğdu. Ortaokuldan mezun olduktan sonra Sultanahmet Devlet Basımevi Kursu’nu bitirerek,!mürettip ve mücellit diploması aldı. Bir süre bu meslekte çalıştı. 1953’te Sezai Solelli’nin aracılığı ile Yıldız Dergisi’nin açtığı sinema artist yarışmasına katılıp birinci oldu. Fakat film çevirmeden vatani görevini yapmaya gitti. 1955’te ilk filmi olan “Alın Yazısı”nı çevirdi. İki filmde daha oynadıktan sonra, sinemaya iki yıl ara verdi. Sonra tekrar sinemaya dönerek erkek oyuncular arasında başa oynadı. Bora, 1966’da Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “en başarılı erkek oyuncu” ödülünü kazandı. Ayrıca çeşitli basın organlarınca yılın sanatçısı seçildi.
Kadıköydeki Florence Nightingale Hastanesinde 30 Mart Cuma gününden beri tedavi gören Boranın, 1 Nisan 2012 saat 13.45te akciğer ödemi nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi.