Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Atatürk Üniversitesi, Doğu’nun en büyük üniversitelerinden biri olarak, içinde hikmet, nur, aydınlanma olan bilgi gerçeğinin somut bir abidesidir” dedi.
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Başbakan Erdoğan’a, uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora unvanı verdi. Bu amaçla düzenlenen törene katılan Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada, tevdi edilen fahri doktora unvanından dolayı çok büyük bir gurur ve heyecan duyduğumu ifade etti.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’a, üniversite senatosuna ve tüm çalışanlara teşekkür eden Erdoğan, Atatürk Üniversitesi’nin sadece Erzurum ve Türkiye’nin değil, tüm Doğunun en önemli ve en görkemli üniversitelerinden biri olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Latinlerin, daha geniş manada Batılıların sıkça kullandığı bir deyim vardır; ‘ışık, doğudan yükselir’… Elbette burada ışıktan kasıt güneş değil. Belli ki Batılılar, Doğu’da üretilen ve dünyayı sarmalayan, bilginin yanında hikmeti, aydınlanmayı, nuru içeren ilimi kastediyorlar. Açıkçası, Atatürk Üniversitesi, Doğu’nun en büyük üniversitelerinden biri olarak, içinde hikmet, nur, aydınlanma olan bilgi gerçeğinin somut bir abidesidir.
Ben, Atatürk Üniversitesi’nin omuzlarında çok büyük bir ağırlık, büyük bir mesuliyet olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin en eski üniversitelerinden biri, Doğu’nun bir üniversitesi, Erzurum gibi büyük bir ilim şehrinin eğitim yuvası olarak, Atatürk Üniversitesi üzerinde büyük bir misyonu taşıyor. Bu üniversite, ışığın Doğu’dan yükseldiğini tüm dünyaya ispat etmek gibi bir mükellefiyetin içindedir. Bu üniversite, Doğu’nun, hikmetle, bilginin ışığıyla, aşkla yoğrulmuş eğitim kültürünü gelecek nesillere, yarının dünyasına taşımakla sorumludur.
Aynı zamanda bu üniversite, gerek Türkiye’de gerek Doğumuzdaki ülkelerde, her üniversite için örnek olmak, model olmak zorundadır. Türkiye’de, üniversitelerle birlikte başlayan yeni süreçte, Atatürk Üniversitesi’nin üzerindeki bu tarihi sorumluluğu ve misyonu hakkıyla yerine getireceğine inanıyorum.”
-”Atatürk Üniversitesi’ni desteklemeye devam edeceğiz”-
Son 9,5 yılda kurulan 92 yeni üniversiteyle Türkiye’de toplam üniversite sayısının 168’e ulaştığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, Hükümet olarak tüm üniversiteleri en güçlü şekilde desteklerken, Atatürk Üniversitesi gibi, konumu, tarihi misyonu, potansiyeli güçlü olan üniversiteleri de daha farklı şekilde desteklemeye devam edeceklerini vurguladı.
AK Parti hükümeti döneminde Atatürk Üniversitesi’ne çok büyük yatırımlar yaptıklarını ve önemli birimler kazandırdıklarını dile getiren Erdoğan, hükümetleri döneminde Atatürk Üniversitesi bünyesinde 1 enstitü, 8 fakülte, 1 yüksekokul, 4 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuvarı ve 11 araştırma ve uygulama merkezinin hizmete girdiğini kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir” dedi.
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü, Başbakan Erdoğan’a fahri doktora unvanı verdi. Bu amaçla düzenlenen törende bir konuşma yapan Erdoğan, Atatürk Üniversitesi bünyesinde Atateknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi’ni kurduklarını söyledi.
Atatürk Üniversitesi bünyesinde dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ikinci büyük Uzay Gözlem Merkezi’ni kuracaklarını açıklayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Atatürk Üniversitesi’nin Almanya’da Avrupa kampüsünü kuruyoruz. Bununla ilgili gerekli antlaşmaları yaptık. Berlin bölgesinde Nöbranburg kentinde, 86 bin metrekare arazi üzerinde 80 bin metrekare kapalı alana sahip bir kampüs inşa ediyoruz. Bu kampüs, Almanya ve Avrupa’daki Türk nüfusuna hitap edecek ve Türk Dili ve Edebiyatı ile İlahiyat bölümlerinden oluşacak.
Üniversite bünyesinde, ülkemizin doğusunda bir ilk olacak şekilde, 700 dönümlük arazi üzerinde, ‘Engellilerin Eğitimine yönelik Bilim, Müze, Tabiat Parkı’ projemizin çalışmalarına başladık. Yine üniversitemiz bünyesinde yarı olimpik spor kompleksinin de yapımı devam ediyor, bunu da en kısa zamanda tamamlayıp öğrencilerimizin hizmetine sunacağız.
Biliyorsunuz Erzurum’a 2010 yılında ikinci bir üniversite kazandırdık ve Erzurum Teknik Üniversitesi’ni kurduk. Bu üniversitemizin bünyesinde 6 fakülte, 3 enstitü ve 1 yüksekokul hizmete girdi. Bu ikinci üniversitenin, Atatürk Üniversitesi’nin üzerindeki yükü önemli ölçüde alacağına, Erzurum’da eğitim kalitesini daha yükseğe çıkaracağına inanıyoruz.”
-”Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz”-
Üniversite öğrencilerini desteklemek için de Erzurum’da büyük yatırımlar yaptıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, bu konuda yapılan çalışmalardan örnekler verdi.
Burs ve kredi noktasında öğrenciler için çok önemli adımlar attıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
”Eğitime yaptığımız çok büyük yatırımlarla, eğitimin altyapısına olduğu kadar, kalitesine yönelik reformlarla, Türkiye’de eğitim anlayışını artık kökten değiştiriyor, küresel rekabette iddia sahibi olacak bir eğitim sistemini Türkiye’ye kazandırıyoruz.
Üniversitelerin fonksiyonu, takdir edersiniz ki sadece eğitim vermekten ibaret değildir. Son yıllara kadar aslında Türkiye’de eğitim yoktu. Olsa olsa öğretim vardı. Eğitime yeni yeni geçen bir Türkiye var. Şimdi eğitim ve öğretimi iç içe birlikte yürütür hale geliyoruz. Şimdi teori ile pratiği yakalayan bir yapıyı hayata geçiriyoruz.
Üniversiteler, şehirlere, içinde bulundukları bölgelere, ülkelere, halklara yol gösteren, geniş ufuklar açan, sorular sorduran kurumlardır. Hele ki Erzurum gibi kadim bir şehirde, Erzurum gibi coğrafi olarak çok önemli bir kavşakta bulunan bir şehirde, üniversiteler için çok daha fazla fırsat ve imkan olduğunu düşünüyorum.”
-”Türkiye’yi dış siyasette idare-i maslahatçı bir ülke konumundaydı”-
Türkiye’nin Kafkaslar’a, Türk dünyasına ve Ortadoğu’ya açılan kapısı olan Erzurum’da, üniversitelerin, başta dış politika ve ekonomi olmak üzere her alanda etkin bir rol ve etkin bir rehberlik vazifesi yüklenmeleri gerektiğini vurgulayan Erdoğan, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin kuruluş hikayesinin çok çarpıcı olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Gazi Mustafa Kemal, 1937 yılında, Doğu’da büyük bir üniversite kurulmasının gerekli olduğunu ifade ediyor ve bununla ilgili talimatları veriyor. Ancak Gazi’nin 1 yıl sonra vefatıyla Doğu’ya üniversite kurulması da erteleniyor, unutuluyor ya da unutturuluyor. 1951 yılında, Merhum Menderes döneminde Gazi’nin bu talimatı hatırlanıyor ve Erzurum’da bir üniversite kurulması çalışmaları başlıyor.
Bu kısa tarihçe, aslında bize Türkiye’nin idaresi hakkında çok önemli ipucları veriyor. Türkiye, 1950 yılına kadar, içe dönük, dışa kapalı bir toplum görüntüsü verdi. 1950-1960 yılları arasında, Menderes döneminde bu içe kapanık yapı kırılırken, 1960 darbesiyle birlikte Türkiye yeniden içine kapandı.
Bu kısır döngü 1980’lere, Özal dönemine kadar devam etti. İçe kapanık Türkiye’de, iç siyaset ile dış siyaseti ayrıştıran, dış siyasette sorun yaşamamayı esas alan bir anlayış vardı. Sorundan uzak durma kaygısı, Türkiye’yi dış siyasette idare-i maslahatçı bir ülke konumuna sürüklemişti. Türk dış politikası statik yani durağan bir vizyona sahipti.”
-”Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız”-
Tarih, kültür, medeniyet birikimini, komşuları, kardeş ve akraba toplulukları yok sayan bir dış politikanın Türkiye siyasetine egemen olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şu anda kimilerinin çıkıp Türkiye’nin mevcut dış politikasını eleştirdiğini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
”Bu eleştiriler son derece manidardır. Zira bu eleştiriler, işte o 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. ‘Aman sorun çıkmasın’ diyerek, Türkiye’de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır. ‘Aman risk almayalım, aman hiç kimseyi ürkütmeyelim’ diyerek, Türkiye’nin dış politikada on yılları çarçur edilmiştir.
Ekonomi bir risktir, siyaset bir risktir. Aslında hayat bir risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun riskleri olabilir, bunun geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Ancak, ‘sorun çıkacak’ diyerek, Türkiye pısırık bir politikayı, geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir.
Bugün Türkiye, statik dış politikadan dinamik dış politikaya geçmiştir. Türkiye’nin dünya ile arasındaki perde kalkmıştır, ufku genişlemiştir.”
-Yeni Türkiye-
Türkiye’nin, tarihsel, kültürel coğrafyasıyla ve bu coğrafyanın halklarıyla yeni ve samimi ilişkiler kurduğunu ve bunun da olumlu sonuçlarını aldığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin, iç ve dış siyasetin birlikteliğini ve ekonomi ile dış politikanın kenetlenmişliğini bu dönemde keşfettiğini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
”Türkiye, sadece dış politika anlayışını değiştirmekle kalmamış, dış politikasıyla bölgesine ve dünyaya model olmuştur, ilham kaynağı olmuştur. Bu anlayışla da zulümlere itiraz eden, hakkı savunan, zalimin karşısında duran, özgürlükleri sonuna kadar ve samimi şekilde savunan yeni bir Türkiye inşa edilmiştir.
Elbette bu yeni Türkiye’yi, bu yeni politikayı, eskiye takılıp kalmış olanların anlama imkanı yoktur. Bugün, ‘Akdeniz’de yardım gemisinin ne işi vardı’ diye soranlar, vurulan uçağımıza, ‘orada ne işi vardı’ diye soranlar, sıfır sorunu pısırıklık, vurdum duymazlık, acziyet olarak anlayanlar, ne yazık ki 1940’ların dış politikasına takılıp kalmış olanlardır.
Kuşkusuz, Türkiye’nin yeni dış politikasını destekleyecek, bu dış politikada yeni rotalar keşfedecek, bu rotaları aydınlatacak ve Türkiye’ye rehberlik edecek önemli aktörlerden biri de üniversitelerdir. İşte, Erzurum gibi önemli bir şehirde kurulmuş Atatürk Üniversitesi’nin, her alanda olduğu gibi dış politika alanında da siyasete ve topluma rehberlik etmesi bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.”