Archive for Haziran, 2012

Mısırlılar Mursi’nin konuşmasından memnun

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Mısır’ın yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin Tahrir Meydanı’nda yaptığı konuşma, Mısır halkı tarafından coşkuyla karşılandı.

Başta Kahire ve İskenderiye olmak üzere, Mısır’ın birçok kentinde sokaklara dökülen kalabalıklar, Yüksek Askeri Konsey’in cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini kısıtlayan tasarruflarına karşı mücadele sözü veren, bu çerçevede halktan yardım isteyen Mursi’ye destek mesajı verdi.

Başkent Kahire’de Tahrir Meydanı’nı dolduran kalabalıkların, Mursi’nin konuşmasının ardından devrim şarkıları söyledikleri dikkati çekerken, devrim sürecine etkisi olan 6 Nisan Hareketi de, askeri yönetimle mücadelesinde Mursi’ye destek olacağını duyurdu.

Mısır’ın 2. büyük kenti İskenderiye’de dev ekranlardan Mursi’nin konuşmasını izleyen Mısırlılar da, Tahrir Meydanı’nda verilen mesajlardan duydukları memnuniyeti dile getirerek, siyasi mücadelesinde Muhammed Mursi’ye arka çıkacakları sözünü verdi.

ABD Savunma Bakanı: Türklerle temasımız sürüyor

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, Suriye sınırına askeri sevkiyatla ilgili olarak, ”basında bahsedilen (askeri) hareketliliklere aşırı anlam yüklemediğini” belirtti.

Panetta, ABD Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, ”Türk ordusunun, askeri uçağın düşürülmesine yanıt olarak Suriye sınırına askeri birlik sevkiyatı yaptığını anlıyoruz. Türkiye’ye mesajınız nedir? Gerilimin tırmanacağına dair bir kaygınız var mı?” şeklindeki sorusunu yanıtladı.

Suriye’deki gelişmeler hakkında kaygılarının sürdüğünü ifade eden Panetta, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, bir sonraki atılacak adımları belirlemek üzere müttefiklerle temas halinde olduğuna dikkati çekti.

Panetta, Türkiye’nin ABD’nin bölgedeki müttefiklerinden biri olduğuna işaret ederek, ”Suriye’deki durumu en iyi ne şekilde ele alacağımız hususunda Türklerle yakın temasımızı sürdürüyoruz” diye konuştu. 

”Bildiğim kadarıyla, sınır boyunca asker bulunduruyorlar” ifadesini kullanan Panetta, ”Ben, basında bahsedilen (askeri) hareketliliklere aşırı anlam yüklemezdim” dedi.

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey de, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile bir görüşme yaptığını, Orgeneral Özel’in olaya çok ölçülü yaklaşım gösterdiğini, iki genelkurmay başkanı olarak temasta kalmayı sürdürdüklerini kaydetti.

”Eğer herhangi bir ülke, kendisine yönelik düşmanca bir eylem sonucunda iki pilotunu kaybederse, bu tabi ki gerilimin tırmanması riskini artırır” diyen Orgeneral Dempsey, ”Ancak Bakan Panetta’nın dediği gibi, Türk kara birliklerinin iç hareketliliğini herhangi bir şekilde provokatif olarak değerlendirmezdim. Ancak bunu Türklere sormanız lazım. Ben sordum, provokatif olma çabası içerisinde değiller” diye konuştu.

ABD ve Rusya, Suriye için anlaştı

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, St. Petersburg’da bir araya gelerek, Suriye konusunu ele aldı. Lavrov, Clinton ile yaklaşık 1 saat süren görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, birçok konuda ABD’li mevkidaşıyla anlaştıklarını söyledi.

Uluslararası topluluğun Cenevre’deki Suriye Konferansı sırasında BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın planının hayata geçirilmesini teşvik etmek için iyi bir fırsata sahip olacağını belirten Lavrov, ”Yarın Cenevre’de Annan Planı’nın, tüm taraflarca uygulanmasını teşvik etmek için iyi bir şansımız olacak” dedi.

Lavrov, Clinton ile görüşmesinde, ABD’nin Suriye konusundaki pozisyonunun değişmesi için bir şans olduğu izlenimini edindiğini dile getirerek, ”Pozisyonumuzu anladığını söyleyen son derece deneyimli bir diplomat ve politikacıyı dinledim” diye konuştu.

Görüşmeden çıkan sonuçtan memnun olduğunu ifade eden Lavrov, ”Ülkelerimiz arasında çok önemli ortak noktalar tespit ettik” dedi.

Rusya ve ABD arasında askeri-teknik işbirliği konusunu ele alacak bir çalışma grubunun oluşturulması konusunda anlaştıklarına değinen Lavrov, ”Bu, son derece ileri bir adım” ifadesini kullandı.

Lavrov, görüşmede ayrıca iki ülke arasında hala yeterli olduğuna inanmadıkları ekonomik işbirliğinin artırılmasının yolları konusunda da görüş alışverişinde bulunduklarını belirterek, iki ülkede yatırım ortamının artırılması için ortak bir değerlendirme mekanizmasının oluşturulması konusunda anlaştıklarını kaydetti.

-Clinton, sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle görüştü-

Bu arada, Clinton, Lavrov ile görüşmesinden önce bazı Rus sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi.

Hillary Clinton, Rusya ve ABD’deki sivil toplum örgütleri arasındaki işbirliğinin önemine dikkati çekti.

ABD rekor kırdı

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Sıcaklıkların artmasıyla, Oğlu Oscar’la serinlemek için Georgetown Waterfront’a gelen başkentli Laura, “Oğlum burayı seviyor. Evde bunaldığımız için serinlemek maksadıyla buraya geldik” dedi.

ABD Ulusal Meteroloji Departmanı sıcaklıkların 40 derecenin üzerine çıktığını belirterek, halkı gündüz saatlerinde güneş altında uzun süre kalmamaları yönünde uyarıyor.

Kızı Amanda ile birlikte Georgetown Waterfront’a gelen MichaeL Coughlin ise, bisikletle 13 kilometre pedal çevirdikten sonra buraya geldiklerini söyleyerek, “Yılın en sıcak gününü seçtik. Buraya gelinceye kadar epey su kaybettik, burada fıskiyelerin altında serinlemek keyif verici. Etrafça epeyce çocuk var, hatta köpekler bile buraya geliyor” diye konuştu.

Kaliforniya’dan Washington’a gelen Johanna Moran ise, “Burası gerçekten çok iyi düşünülmüş. Özellikle çocukların hem eğlenmesi, hem de serinlemesi için harika bir yer” diye konuştu.

Fisk: Esad 2 yıl daha görevde

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Robert Fisk’in köşe yazısı

Beşar Esad, rakiplerinin beklediğinden çok daha uzun süre dayanabilir. Hem de rejimin devrilmesinden önce, yeni Avrupa petrol rotalarını Suriye kanalıyla güvence altına almak için telaşlanan Batılı liderlerin üstü kapalı kabullenişleri sayesinde. Baas iktidarının muhtemel değişimi ile yakından ilgili bir kaynağa göre Amerikalılar, Ruslar ve Avrupalılar da, Esad’ın en az iki yıl daha Suriye’nin lideri olarak kalmasına imkan verecek bir anlaşma hazırlığında. Bu İran ve Suudi Arabistan’a, hem Lübnan hem de Irak’ta siyasi tavizler vermesi karşılığında gerçekleşecek.

Rusya’ya ise Tartus’taki askeri üssünün kalacağı ve Şam’da İran ile Suudi Arabistan’ın desteğiyle kurulacak herhangi bir yeni hükümet ile ilişkisinin güvende olacağı teminatı verilecek. Rusya’nın verdiği son taviz, Esad’ın Suriye’nin gelecekteki güç yapısı için vazgeçilmez olmadığını ifade etti. Bu da Batı’daki anlayışın bir parçası: iç savaşa daha da sürüklenmeyi önleyecek bir anlaşma karşılığında Esad’ın başkanlığı kabul edilebilir.

Clinton ve Lavrov’un karşılıklı suçlamalarının ardına gizlenmiş, inkar edilmesi kolay ABD- Rusya müzakereleri şu anlama geliyor: Süper güçler İran’ın Irak üzerindeki etkisini ve Lübnan’daki Hizbullah müttefikleriyle ilişkilerini tanıyacak. Bu esnada Suudi Arabistan ve Katar ise Lübnan ve Irak’taki Sünni Müslümanlar’ın haklarını güvence altına almaya teşvik edilecek. Çünkü Bağdat’ın bir Şii güç odağı olarak belirmesi; Irak’taki Sünni azınlığa desteği şu ana dek yalnız siyasi bölünmeye sebep olmuş Suudi Arabistan’da büyük mutsuzluk yarattı.

Fakat dünya güçleri arasındaki müzakerelerde asıl mevzu, Batı’nın Moskova’nın tedariğine bel bağlamadan, Körfez’den gelen petrol ve gazı güvence altına alma konusundaki kararlılığı etrafında dönüyor. Kaynak, “Rusya istediği zaman Avrupa’nın vanasını kapatabilir ve bu çok büyük bir siyasi güç kaynağı” diyor. “Batı’ya doğru iki temel petrol rotasından bahsediyoruz: biri Katar ve Suudi Arabistan’dan, Ürdün, Suriye ve Akdeniz yoluyla Avrupa’ya, diğeri İran’dan Şii güney Irak, Suriye ve Akdeniz yoluyla Avrupa’ya. Önemli olan bu. Batı bu yüzden gerekirse Esad’ı iki yıl daha iktidarda bırakmaya hazır olacak. Bu onları gayet memnun edecek. Üstelik yeni Suriye’de Rusya’nın da bir yeri olacak.”

Hala bu planları tartışmakta olan diplomatlara, elbette biraz şüpheyle yaklaşmalı. Siyasi liderlerin, insan hakları ihlalleri ve katliamlar sebebiyle Suriye’yi suçlaması bir şey, Batılı diplomatların ise Ortadoğu’da her zaman petrol ve gaz anlamına gelen “büyük resim” için bunları bir kenara koyabileceklerinin farkına varmak başka bir şey.

Başkan’a yakın bir yetkili, geçen seneki savaşın zirvesinde onu arayıp “Humus yanıyor” dedi. Esad’ın tepkisi, yetkiliyle gelecekteki tüm bire bir konuşmaları reddetmek ve sadece SMS ile iletişim kurmakta ısrar etmek oldu. Köstebek, “Esad’ın Suriye’de olanlar üzerinde artık kişisel gücü yok. Bunu istemediğinden değil ancak ülkenin her yerinde, bir insanın takip edebileceğinden çok daha fazla şey oluyor” diyor.

Kıdemli Arap askerlerine göre, Esad hala Cezayir tarzı bir çözüm ümit ediyor. Cezayir’de demokratik seçimin iptalinden sonra ordu ve generaller ülkede isyancılara ve İslami gerillaya karşı acımasız bir savaş sürdürdü. 1990’lar boyunca, iktidarı ellerinde tutmak için işkence ve katliamlar yaptılar ve yaklaşık 200 bin kişinin ölümüne sebep oldular.

Bu krizin ortasında Cezayir ordusu, Şam’a bir heyet gönderdi. Hafız el Esad’ın Suriye ordusundan 1982’de Hama’daki isyanı 20 bin kişinin ölümü pahasına nasıl bastırdıklarını öğrenmek istiyorlardı. Şu anda Esad rejiminin başındaki iç savaşa dikkat çekici derecede benzeyen Cezayir iç savaşı, günümüzde Suriye’de yaşanan trajedinin çoğu özelliğini gösteriyordu: boğazları kesilmiş bebekler, gizemli yarı-askeri “silahlı gruplar” tarafından katledilen aileler, hükümet güçleri tarafından bombalanan kasabalar.

Ve Esad’ın adamlarının dikkatini en çok Batı’nın 90’larda bir yandan insan hakları konusunda şikayet ederken bir yandan da Cezayir rejimini silahla ve siyasi olarak cesaretlendirmesi çekti. Cezayir’in petrol ve gaz rezervleri sivil ölümlerinden daha önemliydi. Tıpkı o zaman olduğu gibi şimdi de Şam, Batı’nın ölümlere göz yumması için Suriye üzerinden geçen petrol ve gaza duyduğu arzuya güveniyor.

Soru bir şekilde hala, Esad’ın askeri olayları kontrol etmeyi başaramasa da, ülkesinde olan bitenin emsalsiz siyasi önemini anlayıp anlayamayacağı. İsyandan önce Avrupalı ve Türk liderler ondan, Lübnan’ın kuzeyindeki Trablus şehrindeki Sünni güçlerin Suriye’yi tehdit edecek “bir Selefi devleti” kurmaya çalıştıklarını duyunca hayrete düşmüşlerdi. Tahminen bir istihbarat ajanının gevezeliğine dayanan bu olağanüstü iddianın, Esad’ın zihninde kendine nasıl yer edindiği ise hala bir muamma.

Star

Çin’de toprak kayması: 50 ölü

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Yetkililer, genellikle ülkenin güneyinde olmak üzere 20 Haziran’dan bu yana 11 eyalet ve bölgede etkili olan yağışlar ve yağışların neden olduğu toprak kaymalarında 42 kişinin de kayıp olduğunu ifade etti.

Yetkililer, yağışlar nedeniyle yaklaşık 440 bin kişinin başka yerlere yerleştirildiğini, onbinlerce evin de ciddi biçimde hasar gördüğünü söyledi.

Resmi haber ajansları ölü sayısının artmasının muhtemel olduğunu bildirirken, Çin Haber Servisi bugün verdiği haberde, ülkenin güneybatısındaki Siçuan eyaletinde toprak kayması yüzünden 4 kişinin öldüğünü, 37 kişinin de kayıp olduğunu duyurdu.

ABD ve İsrail’den füze savunma tatbikatı

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Amerikan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey, Savunma Bakanlığı Pentagon’da gazetecilere yaptığı açıklamada, daha önce ertelenen Austere Challange 12 tatbikatının Ekim’de yapılmasının beklendiğini söyledi.

Tatbikat, İsrail ve Amerikan hava savunma sistemlerinin füze ve roketlere karşı test edilmesini amaçlıyor.

Nisan ayında yapılması planlanan Austere Challenge 12, İsrail’in nükleer programı nedeniyle İran’a saldıracağı haberlerinin yoğunlaştığı bir dönemde ertelenmişti.

Panetta: Türk kara birlikleri provokatif değil

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Panetta, ABD Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, ”Türk ordusunun, askeri uçağın düşürülmesine yanıt olarak Suriye sınırına askeri birlik sevkiyatı yaptığını anlıyoruz. Türkiye’ye mesajınız nedir? Gerilimin tırmanacağına dair bir kaygınız var mı?” şeklindeki sorusunu yanıtladı.  Suriye’deki gelişmeler hakkında kaygılarının sürdüğünü ifade eden Panetta, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, bir sonraki atılacak adımları belirlemek üzere müttefiklerle temas halinde olduğuna dikkati çekti.  Panetta, Türkiye’nin ABD’nin bölgedeki müttefiklerinden biri olduğuna işaret ederek, ”Suriye’deki durumu en iyi ne şekilde ele alacağımız hususunda Türklerle yakın temasımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.  ”Bildiğim kadarıyla, sınır boyunca asker bulunduruyorlar” ifadesini kullanan Panetta, ”Ben, basında bahsedilen (askeri) hareketliliklere aşırı anlam yüklemezdim” dedi.  

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey de, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile bir görüşme yaptığını, Orgeneral Özel’in olaya çok ölçülü yaklaşım gösterdiğini, iki genelkurmay başkanı olarak temasta kalmayı sürdürdüklerini kaydetti.  ”Eğer herhangi bir ülke, kendisine yönelik düşmanca bir eylem sonucunda iki pilotunu kaybederse, bu tabi ki gerilimin tırmanması riskini artırır” diyen Orgeneral Dempsey, ”Ancak Bakan Panetta’nın dediği gibi, Türk kara birliklerinin iç hareketliliğini herhangi bir şekilde provokatif olarak değerlendirmezdim. Ancak bunu Türklere sormanız lazım. Ben sordum, provokatif olma çabası içerisinde değiller” diye konuştu.

Abbas – Şaul Mofaz görüşmesi ertelendi

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Üst düzey bir Filistinli yetkili, Pazar günü yapılması planlanan Abbas-Mofaz görüşmenin belirsiz bir tarihe ertelendiğini söyledi, ancak erteleme nedeni hakkında bilgi vermedi.

Abbas, Mofaz ile görüşmemesi için diğer Filistinlilerin yoğun baskısı altındaydı.

Merkezdeki Kadima Partisi’nin lideri Mofaz, Filistin ile yeni bir barış girişimi başlatması için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya çağrıda bulunuyor.

İngiliz Bakan: Geçiş süreci belirsiz

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Cenevre’deki Suriye konulu toplantının başlamasından önce gazetecilere açıklama yapan Hague, “Rusya ve Çin’le anlaşmaya varılamadığını ve sürecin belirsiz olduğunu belirtti.

Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da toplantıdan önce, BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın mantıklı sözler söylediğini belirterek, “Bunların desteklenmesini umuyorum” dedi.

Fabius, Suriye’deki durumun dramatik olduğunu, her gün onlarca kişinin öldüğünü, çatışmaların başlamasından bu yana 15 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti.

Fransa Dışişleri Bakanı, “bunun son bulmasının ve siyasi geçişin yapılmasının kaçınılmaz olduğunu” vurguladı.

Özgürgün: Kediye ciğeri de teslim ettiniz

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

KKTC Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs Rum kesiminin yarın başlayacak Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığıyla ilgili AB’nin yaptığı yanlışlara işaret ederek, “Adam batmış, kediye ciğeri de teslim edersiniz, demek ki AB buymuş” diye konuştu.

KKTC Dışişleri Bakanı Özgürgün, Rum yönetiminin yarın başlayacak AB dönem başkanlığını Anadolu Ajansı’na değerlendirdi.

Kıbrıs Rum kesiminin ekonomik krizden çıkmak için AB destek mekanizmasına başvurduğunu, Rum yönetiminin bu ortamda AB’ye başkanlık edeceğini belirten Özgürgün, bunun, AB’nin ne kadar açmazda olduğunu gösterdiğini ifade etti. Özgürgün, “Hem sistemi iyi kuramamışlar hem de bir şekilde AB’nin nasıl bir birlik olduğu konusunda çok büyük şüpheler var. Rumların dönem başkanlığında sanki foya meydana çıktı. Birliğin lider ülkesi konumundaki Almanya ‘kediye ciğeri teslim ettik’ açıklaması yapıyor” dedi.

Rum tarafının, Kıbrıs konusunda anlaşma olmadan, sorunlu bir bölgeden AB dönem başkanlığını üstlendiğini, buna ekonomik sorunların da eklendiğini kaydeden Özgürgün, bu durumunun, birliğin ilkelerini sorgulatan, ilkesiz bir birlik görüntüsü verdiğini ve AB’nin sağlam olmayan temeller üzerine oturduğunu gösterdiğini kaydetti.

AB’nin kendi içinde büyük açmazları ve sıkıntıları barındırdığını, Kıbrıs’ın buna en açık örnek olduğunu ifade eden Özgürgün, Kıbrıs sorunu yanında Rum tarafının ekonomisinin da batma aşamasına geldiğini belirtti.

AB’nin Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüne katkı yaptığını ifade den Özgürgün, şöyle devam etti:

“Bizim bakışımız, AB gerçekten çok büyük bir hata yaptı. Kıbrıs sorununu kendi içine alıp barındırarak daha da büyük çıkmaz yaşıyor. Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı yapmadı. Tam tersi, Kıbrıs sorununun daha da çözümsüzleşmesine katkı sağlamış oldu. Çünkü, Rum tarafı, ‘ben AB üyesiyim ister gelin, ister gelmeyin. AB üyesi olarak Kıbrıs cumhuriyeti tanınıyor, isterseniz onun altında uzlaşalım, devam edelim’ gibi uzlaşmaz bir tavır aldı.”

-“İlgi durumu değiştirmeyecek”-

Rumların dönem başkanlığı süresinde, Avrupalıların Kıbrıs’a ilgisinin artmasıyla, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir şeyin değişmeyeceğini kaydeden Özgürgün, AB’nin, üyesi olan Rum tarafına baskı yapacak mekanizması ve isteğinin olmadığını, bunu geçmişte gördüklerini söyledi.

Kıbrıs sorunu çözülmeden Rumların üyeliğe alınmasıyla yapılan hatayı artık AB’nin de gördüğünü, ancak, “oldu bir kere ne yaplım” dendiğini ifade eden Özgürgün, “(Oldu bir kere ne yapalım) nasıl bir politikadır, nasıl bir öngörüsüzlüktür. ‘Oldu artık ne yapalım’la olur mu, siz bunu yanlış yaptınız. ‘Oldu artık ne yapalım’ dediğiniz zaman, işin üzerine sünger çekiyorsunuz. Yani birini öldüreceksiniz ondan sonra ‘kazaydı oldu artık ne yapayım’, olur mu, bunun cezası var. Dönem başkanlığı da verirsiniz, her şeyi de yaparsınız, adam batmış, kediye ciğeri de teslim edersiniz, demek ki AB buymuş” diye konuştu.

Bu durumda, haklı oldukları bir durumun da ortaya çıktığına işaret eden Özgürgün,  “(Çözüm müzakerelerinde) Niye biz BM şemsiyesi diyoruz, AB taraflıdır, AB yanlıştır diyoruz, işte bunlardan” dedi.

Bu şehirde mahkum sayısı sadece 12

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Araştırmaya göre, cezaevlerinde doluluk oranında yüzde 172,3 ile Sırbistan ilk sırayı alıyor. Bu ülkeyi yüzde 155,6 ile Bulgaristan, yüzde 150,8 ile Kıbrıs Rum Kesimi, yüzde 144,9 ile İtalya, yüzde 136,5 oranları ile Macaristan ve Yunanistan izliyor. Araştırılan 46 ülkeden 23’ünde doluluk oranı yüzde yüzün üzerinde bulunuyor. Türkiye ise bu oran yüzde 99,7.

En düşük doluluk oranının olduğu ülke yüzde 14,8 ile Monako. Monako’yu yüzde 81,2 ile Moldova izliyor.

Kadın mahkumların toplam mahkumlara oranında yüzde 25 ile Monako ilk sırayı alırken, bu ülkeyi yüzde 8,7 ile ABD, yüzde 8,1 ile Rusya izliyor. Türkiye’de kadın mahkum oranı yüzde 3,7. En düşük oran ise 1,6 ile Karadağ’da.

Tutukluların mahkumlara oranında, yüzde 64 ile Malta birinci, yüzde 50 ile Liechtenstein ikinci, yüzde 45,8 ile Karadağ üçüncü, yüzde 44,6 ile Kıbrıs Rum dördüncü sırada. Türkiye’nin tutuklu oranı ise yüzde 42,6. Tutuklu oranında yüzde 5,5 ile en düşük ülke Gürcistan.

Mahkum sayısında 2 milyon 266 bin 832 ile ABD birinci sırada yer alırken, Monako’da mahkum sayısı sadece 12. En az mahkum bulunan ülkelerden biri de Liechtenstein. Bu ülkede 14 mahkum bulunuyor.

100 bin kişiye düşen mahkum sayısında da ABD 730 ile ilk sırayı alıyor. ABD’yi 524 ile Gürcistan, 511 ile Rusya izliyor. Türkiye’de yüz bin kişiye 168 mahkum düşerken, Monako’da ise bu oran 34.

Rumlar AB dönem başkanlığını devralıyor

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkla boğuşan Rumlar, dönem başkanlıkları süresince AB’nin denetimi altında olacak.

GKRY, 1 Mayıs 2004’te girdiği Avrupa Birliği’nde ilk kez, 1 Temmuz Pazar gününden itibaren altı aylık süre için AB dönem başkanlığını üstlenecek. Rum yönetimi, bir yandan dönem başkanlığını üstlenirken bir yandan da kötü ekonomik durumu nedeniyle AB destek mekanizmasının denetimi altında olacak.

Rum tarafının, hem destek mekanizmasının denetimi altında olup hem dönem başkanlığı yapacak olması hem de Türkiye’yle ilişkileri nedeniyle objektif bir dönem başkanlığı yapıp yapamayacağı çeşitli çevrelerce sorgulanıyor. Rum yönetiminin başkanlık edeceği üyelerin denetimi altında bir başkanlık yürütecek olması da AB tarihinde bir ilk olacak.

-Referandumda “hayır” demelerine rağmen üye oldular-

Kıbrıslı Rumlar, Ada’da çözüme “hayır” demelerine rağmen 1 Mayıs 2004’te AB’ye tek taraflı olarak alındılar.

Eski Rum lider Tasos Papadopulos, Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü öngören Annan Planı’na karşı yaptığı propaganda kapsamında, 24 Nisan 2004’teki referandumda Rum halkından Annan planına “güçlü hayır” demesini istediği konuşmasında “Hayır desek de bir hafta sonra AB üyesiz” demişti.

KKTC ve Kıbrıs Rum kesiminde 24 Nisan 2004’te eş zamanlı yapılan referandumda, “Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne birleşik olarak gireceği yeni düzeni hayata geçirecek Kuruluş Anlaşması ve tüm eklerini, Kıbrıs Türk devletinin Anayasası’nı (Türk tarafı için) ve yürürlükte olacak yasalara ilişkin hükümleri onaylıyor musunuz?” sorusu yöneltildi.

Kıbrıs Türk halkı plana yüzde 65 oranında “evet” diyerek çözümü ve birleşmeyi isterken, yüzde 76 “hayır” diyerek, çözümü ve birleşmeyi reddeden Rumlar, bir hafta sonra AB’ye tam üye olmuştu.

Geçen 8 yıllık süre Rum halkı için parlak bir AB üyeliği süreci olmadı. Rum tarafı, AB dönem başkanlığını, ekonomik kriz ortamında ve başkanlık edeceği birlikten destek istediği bir zamanda üstleniyor.

Rumların, destek mekanizması denetimi altındayken AB’ye dönem başkanlığı yapması AB tarihinde bir ilk olacak. Rumlar, başkanlık edeceği üye ülkelerin sıkı denetiminde olacak.

-Siyasi ve ekonomik krizle boğuşuyorlar-

Kıbrıs Rum yönetimi, ekonomik kriz yanında, siyasi krizle de boğuşuyor. Rum tarafında 11 Temmuz 2011’de Mari’de askeri üste meydana gelen, 13 kişinin ölmesi ve onlarca kişinin yaralanmasına neden olan cephanelik patlaması ve devamında elektrik santralının devre dışı kalması, ekonomik krizi derinleştirirken, beraberinde siyasi krizi de getirdi ve Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’a karşı tepkiler arttı.

Kıbrıs Rum kesiminde, 2009’da el konulan bir gemiden alıkonulan mühimmatın, depolandığı askeri üste 11 Temmuz’da patlamasının siyasi ve ekonomik sonuçları, Rum tarafına ağır oldu.

Kıbrıs Rum yönetimi, Şubat 2009’da Monchegorsk isimli Rum bandıralı Rus gemisini, İran’dan Suriye’ye cephane götürdüğü sırada alıkoyarak, patlayıcı ve mühimmatı Rum Milli Muhafız Ordusu’nun (RMMO) Tatlısu’daki (Mari) askeri deniz üssüne boşalttı. Barut ve çeşitli askeri mühimmat dolu 98 konteyner 11 Temmuz sabahı, yangın sonucu patladı.

Patlamada 13 kişi ölürken, bölgedeki Rumların ana elektrik sağlayıcısı Vasiliko elektrik santrali de devre dışı kaldı. Santralın devre dışı kalmasıyla, zaten zorda olan Rum ekonomisi büyük darbe aldı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, peş peşe Rum tarafının kredi notunu düşürdü.

Rum yönetimi, ortaya çıkan elektrik açığını kapatmak için 16 Temmuz akşamından itibaren, bir süre KKTC’den elektrik satın aldı.

Patlamaya neden olan mühimmatın üste tutulmasının sorumlusu olarak gösterilen Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’ın çeşitli kesimlerce ”istifa etmesi” istendi. Rum koalisyon hükümeti de dağıldı. Hristofyas, patlamanın ardından başlayan ve siyasi krize dönen tartışmalardan sonra Demokratik Parti’nin (DİKO) 2 bakanla bulunduğu koalisyondan ayrılması ile 5 Ağustos’ta yeni kabineyi açıkladı.

Hristofyas, patlamayla ilgili yapılan soruşturma kapsamında mahkemede ifade verdi. Bu, Rumların tarihinde bir ilk oldu. Görevdeyken, bir “başkan” mahkemede ifade vermiş oldu. Ölenlerden 3 kişinin yakını, Hristofyas’ın dokunulmazlığının kaldırılası için mahkeme başvurdu. Rum yüksek mahkemesi bu talebi, dönem başkanlığından 2 gün önce, 29 Haziran 2012’de reddetti.

-Petrol kozu-

Hristofyas’a karşı tepki her geçen gün artı. Yapılan kamuoyu yoklamalarında, Rum liderin halk desteği ve güvenilirliğinde azalma görüldü.

Rum lider, aleyhindeki olumsuz havayı dağıtmak için petrol ve doğalgaz kozunu oynamaya başladı.

Rum yönetimi, Doğu Akdeniz’de tek yanlı “münhasır ekonomik bölge” (MEB) ilan ederek, sözde 13 parsele ayırdığı alanda, “Afrodit” adı verilen  12. parselde, Türkiye ve KKTC’nin tüm uyarılarına rağmen, petrol ve doğalgaz aramalarına başlaması için ABD’li Noble Energy şirketiyle anlaştı ve 18 Eylül 2011’de sondaja başlandı.

Hristofyas, 28 Aralık 2011’de, 12. parselde, sondaj çalışması yapan Noble Energy şirketinin, ”5 bin 861 metrede doğalgaz bulduğunu açıkladı.

Gaz bulunduğu açıklaması, Rum halkının Hristofyas’a tepkisini çok da azaltmadı. Ekonomik kriz, Kıbrıs müzakerelerindeki gidişat ve siyasi tartışmalar, Hristofyas’ın arkasındaki halk desteğini azalttı. Rum kamuoyunda, ekonomik krizden ve yaşanılan gelişmelerden “baş sorumlu” olarak Hristofyas sorumlu tutuluyor.

Rum lider, Şubat 2013’te yapılacak Rum başkanlık seçiminde, “çözüm umudu görmediği” için yeniden aday olmayacağını da açıkladı.

-AB toprağı olmayan mekanda AB üyeliği kutlaması-

Öte yandan, Rum tarafı, dönem başkanlığını Kıbrıs’ta AB toprağı olmayan bir mekanda kutlayacak.

Rumlar, AB Dönem Başkanlığı açılış törenini, İngiliz Üsler Bölgesi’nde bulunan, Kurio Antik Tiyatrosu’nda düzenleyecek. Kıbrıs’taki İngiliz Üsler Bölgesi, AB müktesebatı dışında yer alıyor.

Sincan bölgesinde uçak kaçırma girişimi

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Çin medyası, dün Sincan Özerk Uygur bölgesinde uçak kaçırma girişimde bulunanların tamamının Uygur olduğunu öne sürdü.

Resmi yayın organı Global Times, bölgesel hükümetin sözcüsü Hou Hanmin’in açıklamalarına dayanarak, uçağı kaçırmaya çalışan 6 kişinin tamamının Uygur olduğunu duyurdu.

Global Times, bölgede etnik gerilimin devam ettiğini de belirtti.

Merkezi Almanya’daki Dünya Uygur Kongresi’nden yapılan açıklamada ise uçak kaçırma girişiminin olmadığı, ancak oturma yeriyle ilgili bir sorun nedeniyle kavga çıktığı kaydedildi.

Dünya Uygur Kongresi’nin Başkanı Dilşat Raşit’in sözcüsü, Pekin’in olayı Uygurlara karşı başka bir baskı unsuru olarak kullanmaması gerektiğini ifade etti.

Resmi Tianşan haber portalı, Hotan bölgesinden Sincan’ın başkenti Urumçi’ye havalanan uçakta bulunan yolcu ve mürettebatın, 6 kişi olduğu bildirilen hava korsanlarını etkisiz hale getirdiğini duyurmuştu.

Rum kesiminin borlarıyla başı dertte

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Son dönemde uluslararası piyasalardan finansman sağlamakta zorlanan Güney Kıbrıs, hafta başında bankacılık sektörünü desteklemesi için Avrupa Birliği’nden yardım talep etmek zorunda kaldı.

Yunanistan’da süregelen borç krizinden ciddi biçimde etkilenen Kıbrıs Rum Kesimi’nin kültürel ve ekonomik anlamda Atina ile son derece yakın ilişkileri bulunuyor.

Bankacılık sektörünün Yunanistan’a yaptığı yüklü yatırımlar nedeniyle sıkıntılı günler yaşayan ve Yunan devlet tahvillerinden uğradığı zararın altından kalkamayan Kıbrıs Rum Kesimi’nde hükümet, hafta başında mali yardım için Avrupa Finansal İstikrar Fonu’na (EFSF) resmen başvurdu.

AB’ye 2004, Avro Bölgesi’ne ise 2008 yılında üye olan Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya’nın ardından Avrupa Birliği’nden finansal yardım talebinde bulunan beşinci ülke oldu.

Kendisi de ciddi borç sorunuyla mücadele eden bir ülke olarak AB dönem başkanlığında Avro Bölgesi’nde süregelen borç krizine çözüm üretmekte yetersiz kalacağı yönünde eleştiriler alan Güney Kıbrıs, söylentileri doğrularcasına hafta ortasında da Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) finansal yardım talep etti.

Hükümet, IMF ve AB’den istediği kredi miktarına ilişkin açıklama yapmadı ancak piyasalarda, 17,3 milyar dolar büyüklüğünde ekonomisi bulunan Güney Kıbrıs’ın 6-10 milyar avro aralığında yardım alacağı belirtiliyor.

-Ekonomisinin bu yıl yüzde 1,1 daralması bekleniyor-

Sicilya ve Sardunya’nın ardından Akdeniz’in üçüncü büyük adasının güneyinde bulunan Kıbrıs Rum Kesimi’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 70’ini özellikle turizm ve finansal hizmetler olmak üzere hizmetler sektörü oluşturuyor.

Avrupa Komisyonu’nun verilerine göre, Güney Kıbrıs’ın ekonomik büyüklüğü 17,3 milyar düzeyinde bulunuyor. Geçen yıl gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 71,6’sı düzeyinde bulunan kamu borcunun bu yıl yüzde 76,5’e yükselmesi bekleniyor.

Ülkenin GSYH’ye oranı yüzde 6,3 olan bütçe açığının ise bu yıl yüzde 3,4’e gerileceği tahmin ediliyor.

IMF verilerine göre, geçen yıl yüzde 0,5 oranında büyüyen Güney Kıbrıs ekonomisinin bu yıl yüzde 1,1 daralacağı öngörülürken, enflasyonun bu yıl yüzde 3,5’ten yüzde 3,4’e gerilemesi, işsizlik oranının da yüzde 7,8’den yüzde 9,8’e yükselmesi bekleniyor.

-Kredi derecelendirme kuruluşları için Güney Kıbrıs yatırım için ”spekülatif”-

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s, Standard and Poor’s (S&P) ve Fitch tarafından Yunanistan’daki borç krizinin etkileri nedeniyle geçen yıldan bu yana pek çok kez kredi notu düşürülen Güney Kıbrıs ”spekülatif” kategoride derecelendiriliyor.

Fitch, hafta başında Güney Kıbrıs’ın ”BBB-” olan uzun vadeli kredi notunu ”BB ”ya, Moody’s 13 Mart’ta ”Baa3” olan uzun vadeli kredi notunu bir kademe düşürerek ”Ba1”e, Standard and Poor’s da 13 Ocak’ta ”BBB”den ”BB ”ya düşürmüştü.

Her üç kuruluş da ülkenin kredi notlarını ”negatif” izlemede tutuyor.

Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Komisyonu’ndan derlenen Kıbrıs Rum Kesimi’nin bazı ekonomik verileri şöyle:

2011 (yüzde)        2012 (yüzde*)

………….       ………….

Kamu borcu:        71,6                76,5

Bütçe açığı:        6,3                 3,4

Büyüme oranı:       0,5                -1,1

Enflasyon:          3,5                 3,4

İşsizlik:           7,8                 9,8

Cari denge:        -8,4                -6,2

*IMF ve Avrupa Komisyonu’nun tahmini verileri

Kıbrıs Rum Kesimi’nin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarınca belirlenen uzun vadeli kredi notları şöyle:

Moody’s        Fitch            S&P

……..      …….          …..

Ba1           BB            BB

ABD’ye göre jetimiz Suriye sınırında düşürüldü

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Geçtiğimiz ay da Uludere bombasını patlatan Wall Street Journal gazetesinde yer alan bu iddia Türkiye’nin açıklamalarıyla çelişirken, Suriye’nin pozisyonunu destekliyor.Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Wall Street Journal’a yaptığı açıklamada, “Uçağın karadan havaya füzelerle vurulduğuna dair bir işaret görmedik” derken, kendilerine ulaşan bilginin kaynağını açıklamadı.

Başta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere Türk yetkililer, olay gününden bu yana yaptıkları açıklamalarda, uçağın uluslararası hava sahasında vurulduğunu ancak enkazının Suriye karasularına düştüğünü ifade etmişti.

Türkiye’nin açıklamalarında ayrıca RF-4E keşif uçağının uçaksavar füzeleriyle vurulduğu belirtilmişti. Şam ise saatte 480 mil hızla seyreden uçağın menzili 1.5 mil civarında olan uçaksavar ateşiyle vurulduğunu öne sürdü.

TÜRKİYE AÇIKLAMASINI YİNELEDİ

ABD’li yetkililer Türkiye’nin savunduğu üzere karadan havaya füze kullanıldığına dair bir işaret bulunmadığını vurgularken, olayla ilgili birçok şeyin bilinmezliğini koruduğu yönünde uyarıda bulundu. Gazeteye konuşan bir Türk yetkili ise “Amerikalıların şüpheleri olduğunu bilmediklerini” belirterek, uçağın uluslararası hava sahasında düşürüldüğü yönündeki açıklamayı bir kez daha yineledi.

“PİLOTLAR KURTULAMAMIŞ OLABİLİR”

ABD’li yetkililer, gazeteyle konuyla ilgili detaylı yorumlarda da bulunarak, “uçaksavar ateşi kullanılmasının Türk jetinin yere yakın ve yavaş uçtuğuna, Suriye kıyısına Türkiye’nin söylediğinden daha fazla yaklaştığına işaret ettiğini” belirtti. Yetkililer, arama çalışmaları devam eden pilotların ise kurtulamadığına inandıklarını belirtti.

“EĞİTİMİN BİR PARÇASI”

Geçmişte Türkiye’yle yakın çalışmış bir üst düzey savunma yetkilisi, uçuşun amacının Suriye’nin yanıtını sınamak olduğunu belirterek, “Sizce uçak kazara mı oradaydı?” dedi. Bir başka yetkili ise “Bu ülkeler ne kadar çabuk yakalandıklarını ve karşı tarafın ne kadar çabuk yanıt verdiğini test ediyor. Bu eğitimin bir parçası” dedi.

NATO DA ARADA KALDI

Wall Street Journal’ın haberinde ayrıca, yetkililerin bu açıklamalarının olayın ardından Türkiye’ye desteğini belirterek Suriye’yi kınayan NATO’yu da zor bir durumda bırakabileceği ifade edildi. Habere göre, NATO yetkilileri, Türkiye’nin yaptığı sunumu yeterli buldu ve çok fazla sorgulamadı. Washington da Türkiye’ye destek çıkarak NATO’nun sert bir kınama açıklaması yapmasını sağladı.

ULUDERE BOMBASINI DA WSJ PATLATTI

Wall Street Journal gazetesi, Mayıs ayında da Uludere’de düzenlenen ve 34 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan hava operasyonunun, ABD’nin verdiği istihbarat üzerine gerçekleştirildiği haberiyle büyük bir tartışma yaratmıştı. Gazete, ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine dayandırdığı haberinde, operasyonun ABD yapımı bir insansız hava aracının verdiği istihbarata bağlı olarak yapıldığını bildirmişti.

(Hürriyet)

Suriye’deki olaylarda 25 kişi öldü

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, güvenlik güçlerinin çeşitli kentlerde hava destekli ağır silahlarla düzenlediği operasyonlarda, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 25 kişi hayatını kaybetti.

Örgüt, Halep’te 5, Şam ve banliyölerinde 6, Dera’da 6, Hama’da 3, Humus’ta 1, Deyr Ez Zor ve İdlib’te 2’şer kişinin açılan ateşte öldüğünü duyurdu.

Beşiktaş’ta Çarşı Samet Aybaba’ya karşı!

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Beşiktaş teknik direktörü Samet Aybaba’nın Portekizli yıldız oyuncu Quaresma’yı takımda istemediğini açıklaması Beşiktaş taraftarını adeta çılgına çevirdi. Taraftarlar sosyal medya aracılığıyla tepkilerini dile getirirken ‘Quaresma hiç bir yere gidemez’ başlığı ile Twitter’da Trend Topic listesini adeta salladılar.

SAMET AYBABA’NIN AÇIKLAMALARI NASILDI?
Quaresma’yı istemiyorum
Beşiktaş Teknik Direktörü Samet Aybaba, yıldız oyuncuyu takımda istemediğini açıkladı.

Beşiktaş’ta Portekiz Çetesi’nin lideri Quaresma’nın istenmediği resmen telaffuz edildi. Teknik Direktör Samet Aybaba, “Beşiktaş Kulübü’ne katkısı olacak futbolcuları elimizde tutacağız, olmayanları göndereceğiz. Benim hiç bir oyuncu ile kişisel sorunlarım olmamıştır. Ancak Quaresma’nın maliyetine ve Beşiktaş takımına katkısına baktığımız zaman takımda kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Yönetime verdiğim raporda bunu dile getirdim” dedi.

MENAJERİ KULÜP ARIYOR

Quaresma’nın menajeri Ahmet Bulut da Beşiktaş’ın Portekizli oyuncuyu düşünmediğini belirterek, “Milli Takım’dan yeni döndü. Takım bulmak için çalışmalara başladık. Önümüzdeki hafta bu konu kesinleşir” diye konuştu. Quaresma’nın Beşiktaş’a maliyeti 7.3 milyon bonservis, 1 milyon 100 bin menajer ücreti ve yıllık 3.6 milyon garanti para.

(star)

 

Milan’da Robinho satışa çıkarıldı

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

İtalyan medyasında çıkan haberlere göre takımda revizyona gitmeye hazırlanan Kırmızı-Siyahlılar, Robinho’ya gelen teklifleri değerlendirecek.

(fanatik)

Beşiktaş’a Paul Robinson geliyor

Cumartesi, Haziran 30th, 2012

Beşiktaş, bir süredir devam ettiği kaleci arayışlarında sona ulaştı. Teknik direktör Samet Aybaba’nın isteğiyle harekete geçen Siyah- Beyazlılar, Robinson’la anlaşma sağladı. Rüştü Reçber’in ilerlemiş yaşı, Cenk Gönen’in istikrarsız performansı teknik ekibin kaleci aramasında en büyük etken oldu. Siyah-Beyazlılar’ın prensipte kesin olarak anlaştığı, tecrübeli eldivenin de birkaç gün içerisinde İstanbul’a geleceği öğrenildi. Beşiktaş’ın 1.90 boyunda olan Robinson’a yıllık 1.2 milyon Euro vermesi bekleniyor.

73 metreden golü var Leeds United’ta kendisini ispatlayan, yüksek ücretle Tottenham’a transfer olan Robinson, 4 senedir Blacburn Rovers’ta görev yapıyordu. 41 kere İngilitere Milli Takımı’nda forma giyen başarılı eldivenin en akıllarda kalıcı olayı ise 73 metreden kullandığı serbest vuruşun gol olmasıydı. Öte yandan Sırp golcü Jovanovic’te bir pürüz olmadığı gelen haberler arasında.

(fanatik)