Kutsal topraklara gidecek hacı adaylarını belirleyecek kura tarihi 29 Mayıs 2012 Salı günü çekilecek.Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, Başkanlık Konferans Salonu’nda gerçekleşecek kura çekimi, saat 10.00′da başlayacak.
Bilgisayar ortamında ve halka açık gerçekleştirilecek kuranın sonuçları, aynı gün internette açıklanacak.
Kesin kayıtlar 4-15 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Boş kalan kontenjanlar, kura sıra numarası gözetilerek 25-29 Haziran 2012 tarihleri arasında doldurulacak.
2012 hac sonuçları açıklandıktan sonra aşağıdaki bağlantıdan TC kimlik numarası ile sonucu öğrenebilirsiniz.
Cihan Ünal İlkokulu Tosya ve Kırıkkale’de okudu. Ortaokulu Ankara Cebeci Ortaokulu ve Liseyi Kurtuluş Lisesinde bitirdikten sonra 1960-1964 Ortaokul ve Lise Döneminde, Ankara Radyosu Çocuk Kulübünde, Ankara Radyosu Eğitim Programlarında, Ankara Radyosu Radyo Tiyatrosu programlarında ve Ankara Radyosu Arkası Yarın programlarında çalıştı.
Yine aynı yıllarda çocuk tiyatrosu ve özel tiyatrolarda amatör olarak oyunculuk yaptı. 1962 yılında Ankara Halkevi’nde tiyatro kurslarına katıldı. Ardından aynı kurumda oyunculuk yaptı. Nüzhet Şenbay, Nurettin Sevin, Suat Taşer, Haldun Marlalı ve Mahir Canova’dan eğitim aldı. Ayrıca Suat Taşer’in yönettiği Öteye Doğru adlı oyunda başrolde oynadı. 1963-1964 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosu oyunlarında küçük rollerde görev aldı. 1964 yılında Ankara Devlet Konservatuvarına girdi.
1969’da Konsevatuvarın Tiyatro Bölümü yüksek kısmından mezun oldu ve aynı yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu olarak göreve başladı. İlk defa 1971 yılında “Damdaki Kemancı” filminde oynadı. İkinci defa oynadığı sinema filmi ilk Türk korku klasiklerinden olan “Şeytan” oldu. 1971-1973 yılları arasında Ankara Devlet Konservatuarı oyunculuk bölümünde Cüneyt Gökçer’in asistanlığını yaptı. 1973 – 1982 yıllarında yine aynı okulda öğretim görevlisi olarak diksiyon, mimik, rol ve sahne derslerine girdi.
1982 yılında British Council bursu ve Ankara Devlet Tiyatroları bilgi- görgü hakkı ile Londra’ya gitti. Burada * Dil Eğitimi yanında Royal National Theatre ve Royal Shakespeare Company’de çeşitli provalara katılarak eğitimini devam ettirdi. Yine Londra’da iki ay RADA (Royal Academy of Dramatic Art) da eğitmenlerle birlikte çalışarak misafir hocalık yaptı. 1983 yılına kadar Ankara Devlet Tiyatrosu’nda çalıştı. 1987 – 2000 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde rol, diksiyon, mimik ve sahne derslerine girerek, öğretim görevliliği hizmetine devam etti.
Cihan Ünal Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı Hepşen Akar’ın kardeşi olan Cihan Ünal, ilk evliliğini manken Sabiha Tarhan ile yaptı. Bu evlilikten Irmak adında bir kızı oldu. İkinci evliliğini ise Mine filminin setinde tanışıp aşık olduğu Türkan Şoray ile yaptı. Bu evlilikten Yağmur adında bir kızı daha oldu. Halen Tiyatro İstanbul bünyesinde oyunculuk çalışmaları ve Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Anasanat Dalı Başkanlığı ile Öğretim Görevliliğini devam ettirmektedir. Sanatçı, İngiltere’deki Centre for Performance Research (Giving Voice) ve TODER (Tiyatro Oyuncuları Derneği) üyesidir. Ayrıca, Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde, Diksiyon, Spikerlik ve Sunuculuk, Seslendirme ve Oyunculuk eğitimleri vermektedir.
Aydın Bolak Kimdir, Aydın Bolak Kimdir? Biyografisi,
Adı Soyadı : Ahmet Aydın Bolak Doğum tarihi : 13.08.1925 Doğum yeri : Balıkesir Mesleği : Hukukçu – İşadamı Mezun olduğu okul : İst. Ünv. Hukuk Fakültesi Eşinin adı : Ayşe Selma Çocukları ve doğum tarihleri : Halil Doğan 1961
13 Ağustos 1925 yılında Balıkesir’de doğdu. Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Balıkesir’e maiyyet memurluğu, kaymakam vekilliği, kaymakamlık ve avukatlık yaptı. Hürriyet Partisi kurucuları arasında yer aldı ve CHP Balıkesir milletvekili olarak 1961-1965 yılları arasında parlamentoda bulundu.Vakıfların yeniden kurulmasını sağlayan 903 sayılı kanunu o teklif etti. Uzun süre Türk Petrol Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı bilahare ayrıldı.Hayırsever ve medeniyet görüşü olan bir insan.
Türk Eğitim Vakfı, Türkpetrol Vakfı, Göğüs Cerrâhisi Vakfı, TÜSEV-Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı, TEMA Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı, Türk Mûsıkîsi Vakfı gibi çok sayıda vakfın kurucu ve yöneticileri arasında bulunmaktadır. 1965’den sonra ticârî ve sınâî alanlara girmiş ve başta petrol, turizm, gemi inşâ, nebatî yağlar ve gıda gibi konular olmak üzere çok sayıda şirkete kurucu, hissedâr ve yönetici olmuştur.Ahmet Aydın Bolak evlidir, bir oğul, iki torun sahibidir.
Aykut Çınaroğlu ; 11 Kasım 1941 tarihinde doğdu. 1964 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı’ndan mezun oldu.Üniversite ikinci yılında o zamanki adı Ankara Arkeoloji Müzesi olan bugünkü Anadolu Medeniyetleri Müzesinde açılan memuriyet sınavına kazanarak, çalışma ortamına girdi. 1964 yılında üniversite diplomasını aldıktan kısa bir süre sonra çalışmakta olduğu müzeden ayrılarak asistan ünvanıyla üniversitede göreve başladı.
Üniversite öğrenciliği ve müzedeki çalışma süreci içerisinde Anadolu’da yürütülen çok sayıda arkeolojik kazılara katılma fırsatını buldu. Bunlardan bazıları; Kültepe (Kayseri) ; Acem Höyük (Niğde) ; Patnos (Ağrı) ; Gordion ; Yalıncak (Ankara) ve Altıntepe (Erzincan ) gibi belli başlı araştırma merkezleridir.
Hazırladığı, ” Orta Anadolu’da M.Ö.III.Binin İkinci Yarısına Ait Madeni Eserler” konulu tez ile doktor, “Gri ve Siyah Frig Seramiği” içerikli doçentlik tezi ile doçent ve 1989 yılında da sırasıyla “Profesör” ünvanını aldı.
Üniversitedeki görevi süresince Kültepe (Kayseri) , Kululu (Kayseri) , Acem Höyük (Niğde), Tepebağları (Niğde), Gordion (Ankara) , Samsat (Adıyaman) kazılarında heyet üyesi olarak görev aldı.
1980-1984 yılları arasında Niğde’nin Bor ilçesi Kemerhisar Nahiyesi’ne bağlı Keşlik Yaylası’nda ( Melendiz Dağları üzeri ), M.Ö.I.Bine ait, açık araziye yapılı, heykeltraşlık türünde cok sayıda eser bularak arkeoloji alemine kazandırdı ve buluntuları yayınladı.
1986-1988 yılları arasında Niğde’nin Bor İlçesi Kemerhisar Nahiyesi’nin altında yatan antik Tyana ya da Hitit Çağlarının Tuvanuva adlı şehrinin arkeolojik kazısının başkanlığını yürüttü.
1983-1984 öğretim yılında iki yarı yıl süre ile Konya Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümünde ders verdi.
Niğde, Bor-Altınhisar Keşlik Yaylası’nda yaptığı keşifler ve ortaya çıkarttığı eserler dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’ndeki The Metropolitan Museum of Art (New York) tarafından burs verilerek davet edildiği bu ülkede bir yıl kaldı. Bu süre içerisinde hem keşiflerini yayına hazırladı, hem de New York, New Jarsey, Bryn Newr ve Philadelphia’da Anadolu Arkeolojisi ile ilgili çeşitli konferanslar verdi. Bu arada Metropolitan Museum of Art Müzesinde muhafaza edilmekte olan Anadolu kökenli bazı eserler üzerinde de ( Karum Hazinesi v.b.) çalışmaları oldu.
Aykut Çınaroğlu, 1994 senesinde başlayan Kastamonu İli, Devrekani İlçesi Kınık Köyündeki arkeolojik kazının bilimsel başkanlığını yürütmektedir. Bu kazıda, çok sayıda, Hitit Çağına ait çeşitli türde madeni eserler ve maden atölyesi açığa çıkartılmıştır. Kazı, önümüzdeki yıllarda da devam edecek olup eserler yayına kazırlanmaktadır.
08.04.1993-10.021995 tarihleri arasında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürüttü.
Halen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalında Profesör olarak yürüttüğü akademik faaliyetin yanında, Fakültenin Dekan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
Ayla Akat Ata ,1976′da Diyarbakır’da doğdu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. İHD Diyarbakır Şubesi ve Genel Merkez yöneticiliği görevi yaptı. TOHAV ve Göç-Der üyesi. Diyarbakır Kadın Platformu kurucuları arasında yer aldı. PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları arasında yer aldı. 2003′te Mardin’de aralarında rütbeli subayların da bulunduğu 405 askere açılan tecavüz davasında müşteki avukatlarındandı.
Diyarbakır’da düzenledikleri oturma eylemi sonrası gözaltına alınarak tutuklanan 24 barış annesinin 31 Mart 2006′da Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında avukat olarak yerini aldı. 22 Temmuz 2007′de bağımsız aday olarak girdiği seçimlerde Batman milletvekili oldu. DTP grubuna katıldı. DTP’nin Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasının ardından BDP’ye geçti. Şubat 2010′da Bengi Yıldız ile birlikte BDP grup başkanvekilliği görevine seçildi.
Cahit Sıtkı Tarancı 2 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır’da dünyaya geldi. Tarancı’nın babası Bekir Sıtkı, annesi Arife Hanım’dır. İlk öğrenimini Diyarbakır’da tamamlayan cahit Sıtkı Tarancı, orta öğrenimi için İstanbul Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi’ne gönderildi ve burada dört yıl eğitim aldıktan sonra 1931 yılında Galatasaray Lisesi’ne gitti.
Fransızcayı çok iyi öğrendi ve Baudelaire, Rimbaud, Mallarme’yi özümsedi. 1931-1935 yılları arasında Mülkiye Mektebi’nde ve Yüksek Ticaret Okulu’nda okudu. 1938-1940 yılları arasında Paris’te Sciences Politiques’te yüksek öğrenimini tamamladı. 1946′da CHP Şiir Ödülü’nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı’nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa’ya götürüldü. Ama iyileşemeyen Cahit Sıtkı Tarancı 13 Ekim 1956 tarihinde hayatını kaybetti.
1963 yılında Nevşehir’de doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra İstanbul’a geldi. Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu.
1992 yılına kadar haftalık dergilerde editörlük yaptı ve yayın kurullarında bulundu. 1995 yılından bu yana bir özel televizyon kanalında kadın ve çocuk programları sorumlusu olarak çalışıyor.
2005-2008 yılları arasında “Duvarların Arkasında/Müslüman Ülkelerde Kadın” ismi ile 13 İslam ülkesini kapsayan belgeseller yaptı. 2008-2011 arasında “Biz İngiliz Müslüman Kadınlar“ “Hayme Ana”, “Orhun Yazıtlarından Nobel’e Türk Edebiyatı”, “Kitaba Adanmış Bir Ömür/Ali Emiri Efendi” yapımcılığını yaptığı belgesel projeleri arasında yer alıyor. Halen yapımcılığın yanında Yeni Şafak gazetesinde yazıyor. Ak Parti kurucusu ve MKYK üyesidir.
Yaptığı programlar Yazarlar Birliği ödülü ile Mevlana büyük ödülüne layık görüldü ve çeşitli sivil toplum örgütlerince de ödüllendirildi. Evli ve üç çocuk annesi.
Türkiyede Yaşanan Doğal Afetlerle İlgili Gazete Haberleri Afetlerle ilgili Gazete Haberleri Türkiyedeki Afetlerle ilgili Gazete Haberleri
Türkiye’de Sel, Depremin Ardından 2. Doğal Afet – Türkiye’yi Tehdit Eden Doğal Afetler Arasında Sel, Depremlerin Ardından 2. Sırada Geliyor. – Türkiye’yi tehdit eden doğal afetler arasında sel, depremlerin ardından 2. sırada geliyor. AA muhabirinin, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nden aldığı bilgiye göre, Türkiye’de su baskınları, ”doğal afetler içerisinde en sık karşılaşılan ve ekonomik kayıpları hayli yüksek olan olaylar arasında” yer alıyor. Depremlerden sonra en çok can ve mal kayıpları, su baskınları, bunlardan hemen sonra gelişen çamur akmaları nedeniyle meydana geliyor.
Yerel iklim değişiklikleri ve çevresel bozulmalarla yakından ilgili olan su baskınlarının büyüklüğü ve sıklığı bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyor. Kurak bölgelerdeki yetersiz bitki örtüsü ve dik meyiller, ani su baskınlarının hızını artırıyor. Erozyon ve çarpık kentleşme de en önemli faktörler arasında yer alıyor.
Özellikle şehir planlaması aşamasında arazinin yanlış kullanımı, yetersiz yağmur suyu drenaj sistemleri, son yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, Mersin gibi büyük illerde yaşanan ve önceden tahmin edilemeyen, ani su baskınları riskinin sürekli artmasına yol açıyor.
Kırsal alanlardan, kentlere göçün halen yoğun olarak devam etmesi ve kentleşme hızlarının sürekli artması nedeniyle şehirsel alanlardaki su baskınlarının, tekrarlanma süreleri doğru tahmin edilemiyor.
Su baskınlarına ilişkin Devlet Su İşleri’nin hazırladığı istatistiklere göre, 1955-2002 yılları arasında 1308 sel meydana geldi. Bu olaylarda 1.235 kişi hayatını kaybetti, 61 bin konut yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi.
1955-1969 yılları arasında, ortalama yıllık su baskını sayısı 80 oldu. Ancak ”taşkın önleme ve kontrol programı” çerçevesinde bu rakam, 1970-2000 yılları arasında 24’e düşürüldü. 1955-2002 yıllarına ilişkin sel tehlike ve ekonomik kayıp haritasına göre, İzmir, Bartın, Hatay, Gaziantep ve Trabzon’da, 100 milyon Dolar üzerinde kayıp meydana geldi. Son günlerde selin vurduğu illerin başında gelen Diyarbakır ve Şırnak’ın aralarında bulunduğu 17 ilde ise bu dönemde sellerden kaynaklı 1-4 milyon Dolar arasında ekonomik kayıp oldu.
Şanlıurfa, Mardin, Elazığ ve Batman’ın yeraldığı 24 ilde 5-9 milyon Dolar, Mersin ve İstanbul’un içinde bulunduğu 27 ilde de 10-100 milyon Dolar arasında ekonomik kayıp hesaplandı.
Uluslararası Afet Veri Tabanı EM-DAT verilerine göre, 1903 ile 2006’nın Haziran ayı arasında Türkiye’de 32 büyük sel felaketi meydana geldi. Bu olaylarda 1.272 kişi yaşamını yitirdi, 99 bin kişi evsiz kaldı.
AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, Fethullah Gülen hakkında konuştu. İSTANBUL millet vekili Hakan şükür AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, Fethullah Gülen’in hizmetlerinin takdirle karşılanması gerektiğini belirterek, “Hizmetleri takdirle karşılanması gereken bir insanın yaşadıkları, ona bakış açımı daha da saygın ve sevgi dolu bir hale getiriyor” dedi.
Şükür, “Değerlerim ve inancım noktasında kendisini değerli buluyorum, bunu söylemekten de hiçbir zaman sakınmadım” dedi.
“Dünün futbolcusu, bugünün siyasetçisi” Şükür, Fethullah Gülen’e yakınlığına yönelik yapılan yorumlara açıklık getirdi.
Şükür’e yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Soru: Spor camiasından gelerek siyasete atıldınız. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Cevap: İlkemiz, yaptığımız her işte hizmet etmek, topluma örnek insan olabilmek. Bu anlamda doğru bir model olabilmişim ki AK Parti’nin, Sayın Başbakanımızın teklifi ve teveccühüyle Meclis bünyesinde bulunmaya başladım. İnşallah olumlu hizmetler yapmaya çalışacağım. Sporcu Hamza Yerlikaya’dan sonra buralara gelmek gurur verici.
Soru: Milletvekili olmadan önce düşündüğünüz siyaset ile milletvekili olduktan sonra siyaset arasında fark var mı?
Cevap: Aslında beklentilerimin karşılığını da alıyorum, hiç beklemediğim şeyler de oluyor. Türkiye’nin güçlendiği ama bu güçlülüğünün aşağı çekilmek için çok farklı çabaların da olduğu bir dönemdeyiz. Ülkedeki büyük değişimi görebiliyorum. Geçmişle bugün arasında bir kıyaslama yaparsak, zaten partimizin aldığı oy oranı ile de doğru orantılı yükselen bir grafik var. Sayın Başbakanımızla bir hukukumuz var. AK Parti Milletvekili gibi değil de daha çok duyarlı, toplumda bir çok farklı görüşe yer veren ve hepsini kapsayacak şekilde milletvekilliği yapmak istiyorum.
Soru: Milletvekili seçilince çevrenizden, spor camiasından “öncelikle şunu gündeme getirmelisin” denilen bir konu oldu mu?
Cevap: Ben bütün sorunlarını biliyorum. Futbol Federasyonu ve kulüplerimiz özerk. Bu bünye içerisinde bazı şeylere çözüm bulmak hakikaten çok zor. Şikayet etmek, sorunu çözmek demek değil.
“Öyle bir tercih yapmak doğru olmaz”
Soru: Futbol mu siyaset mi dersek hangisini tercih edersiniz?
Cevap: Öyle bir tercih yapmak doğru olmaz. Futbolu doya doya, büyük keyifler alarak ve başarılar elde ederek yaşadım. Takım başarısı olarak da bireysel başarı olarak da çok şeyler yaşadım. Burayı da bir takım olarak görürsek, başarılı bir takımdayım, AK Parti bünyesinde olmaktan mutluyum. Bu başarıyı daha da yukarılara çıkarmak için buradayım, elimden geleni yapacağım. Futbol ile burası arasında inanılmaz derecede paralellik gösteren şeyler var. Siyaseti de iyi anlayabileceğimi düşünüyorum.
Soru: Meclisin Futbol takımında da oynuyorsunuz. Takım arkadaşlarınıza taktik veriyor musunuz?
Cevap: Taktik değil de futbolun gerekli sistemlerini zaman zaman anlatmaya çalışıyorum. Ama hepsi futbolu bilen tecrübeli arkadaşlar.
“Başbakan çok iyi bir futbolcu”
Soru: Sayın Başbakan da gençlik yıllarında futbol oynamış. Başbakanın futbolculuğunu nasıl buluyorsunuz, onunla maç yapmak ister misiniz?
Cevap: Çok iyi bir futbolcu. Devlet Başkanlarıyla yaptığı maçta da o yeteneklerini gösterdi. Saha görüşü, yani Türkiye’yi, dünyayı bir saha olarak görürseniz, futbolun ona bugünkü başarısında çok şey kattığını düşünüyorum. Oradan yola çıkarak kendimin de verimli olacağını düşünüyorum. İstanbul Belediye başkanlığı döneminde Sayın Başbakanla çok maç yaptım. Sosyal etkinliklerde beni yanında görmek istiyordu.
“Genel Başkanıma büyük bir hayranlık duyuyorum”
Soru: Örnek aldığınız, saygı duyduğunuz bir kanaat önderi var mı?
Cevap: Genel Başkanıma hem insani hem siyasi olarak büyük bir hayranlık duyuyorum. Çok değerli bir büyüğüm, çok duygusal ama lider özellikleri taşıyan, bazı şeyleri yarasına tuz basıp içine atan birisi.
Soru: Nikah şahidiniz de olan Fethullah Gülen ile olan yakınlığınız hep tartışıldı. Buna ilişkin bir şey söylemek ister misiniz?
Cevap: Hizmetleri takdirle karşılanması gereken bir insanın yaşadıkları, ona bakış açımı daha da saygın ve sevgi dolu bir hale getiriyor. Çünkü, dünya üzerinde Türkçeyi, Türkiye’yi iyi bir şekilde temsil ediyor. Hele böylesine dönemlerde, en ihtiyaç duyduğumuz anlarda böyle bir avantajımız var. Cumhuriyet tarihi boyunca çok önemli değerler vardı ama istenilen gibi değildi. Ülkemizin her platformda, yanlış anlatılma çabası içerisinde olduğu süreçlerde bununla ilgili çabalarını hep takdirle karşılamışımdır. Değerlerim ve inancım noktasında kendisini değerli buluyorum, bunu söylemekten de hiç bir zaman sakınmadım.
Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 26 m x 14 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarında bir sac levhadır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet vardır. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gram kadardır.alıntıdır
Basketbolun Tarihçesi ve Oyun Kuralları
Beşer kişilik takımlar halinde elle ve topla oynanan, yüksekliği 3,05 m olan pota adı verilen çemberden geçirerek kazanmaya çalışılan takım oyunudur. Tüm dünyada popüler olan bir spor türüdür. İlk olarak 1891 yılında James Naismith tarafından oynatılmıştır.James Naismith’in basketbolu Mayas kabilesinin tlahiotenie oyunundan esinlediği düşünülmektedir.
Basketbol, ABD’nin Massachusetts eyaletinde, Springfield Genç Erkekler Birliği (YMCA) Eğitim Okulu’nda beden eğitimi öğretmeni olan James Naismith tarafından 1891′de yapılmıştır. Atlet ve beyzbolculara kış antremanı yaptırmak amacıyla geliştirilen bu oyunda amaç, tahtadan yapılmış sepetlere topun sokulmasıydı. İlk oynayış şeklinde, 7 kişilik iki takım arasında 20′şer dakikalık üç devre üzerinden oynanmıştır. Oyunun asıl hedefini sepetler oluşturduğundan, Dr. Naismitih tarafından bu oyuna “sepet topu” anlamına gelen basketbol adı verilmiştir. Basketbol, yapılmasından kısa bir süre sonra YMCA’yı aşarak bütün okullara, üniversitelere ve hatta semtlerde bulunan cimnastik salonlarına kadar yayılmıştır. Gençlerde bu spora karşı uyanan istek ve heyecanda kulüpleri basketbol şubeleri açıp takımlar kurmaya zorlamış ve böylece basketbol, Amerika’nın en popüler ulusal oyunu haline gelmiştir.
Basketbolun Avrupa’daki ilk denemesi, 1893 yılında Paris’in Trevise sokağındaki eski bir jimnastik salonunda yapılmıştır. Daha sonraları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, basketbolun Avrupa’da yayılmasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi olmuştur. Hızla gelişme gösteren basketbol böylece Avrupa’da en gözde sporlar arasında yerini almıştır. Amerika, 1897 yılında erkeklerde, ardından 1900 yılında bayanlar arasında ilk milli basketbol şampiyonlarını düzenleyerek, bu sporu ülke çapında popüler hale getirmiştir. Amerikalılar milli spor olarak benimsedikleri basketbolu, 1904 St. Louis Olimpiyat Oyunları’nda kulüp takımları arasında maçlar düzenleyerek, Olimpiyat Oyunları’na katılan tüm ülkelere tanıtmışlardır. 1905 yılında dünyanın en büyük spor salonlarından New York Madison Square Garden, kapılarını basketbola açmıştır. Uzakdoğu’da da 1913 yılından itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Böylece bu oyun birkaç yıl içinde Kanada, Fransa, İngiltere, Avustralya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, tüm dünya ülkelerine hızla yayılmış, özellikle büyük kentlerdeki geniş spor alanlarında yapılan üniversiteler arası karşılaşmalar, basketbolun seyirlik spor olarak yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır. Uluslararası Amatör Basketbol Federasyonu (FIBA), uluslararası karşılaşmaları yönetmek amacıyla, 20 Haziran 1932′de İsviçre’nin Cenevre şehrinde İsviçre, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Arjantin, Romanya ve Çekoslovakya Basketbol Federasyonları’nın işbirliği ile oluşturulmuştur. FIBA her dört yılda bir, Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği şehirde toplanarak, basketbolu daha çekici hale getirmek için gerekli kural değişikliklerini yapmaktadır. Avrupa Basketbol Şampiyonası 1935 yılında başlamış olup, 2 yılda bir düzenlenmektedir. Amatör bir spor dalı olarak basketbol, ilk kez 1936′da Berlin’de düzenlenen Olimpiyat Oyunları’na dahil edilmiştir. 1951 yılında başlayan Erkekler Dünya Şampiyonası’nı 1953′te Bayanlar Dünya Şampiyonası izlemiş, Olimpiyat Oyunları’na basketbol dalında bayanlar ilk kez 1976′da katılmışlardır. Avrupa ligi ise 1995-96 sezonunda başlamıştır. Basketbol çoğunlukla kapalı salonda oynanır. Dikdörtgen biçimindeki basketbol alanının tabanı sert tahtadan yapılır. Alanın boyutları değişiklik göstermekle birlikte, ideal boyutlar 28 m x 15 m’dir. Oyun alanı bir orta çizgiyle ikiye ayrılır. Bu çizginin tam ortasında, orta yuvarlak denen bir daire çizilidir. Basketbol alanının karşılıklı olarak kısa kenar çizgilerinde birer pota bulunur. Pota, kenar çizgisinden 1,2 metre içeridedir ve 1,8 m x 1,2 m boyutlarındadır ve çoğunlukla panyalarda cam beyazı plastik kullanılır. Pota üzerinde, yerden 3,05 metre yükseklikte bir sepet bulunur. Sepet, 45 cm çapında demir bir çember ile buna asılı, alt kısmı açık, beyaz bir fileden oluşur. Basketbol elle oynanır ve atılan top yukarıdan çembere girip fileden geçerek aşağıya düşünce sayı olur. Basketbol topunun çevresi yaklaşık 75-78 cm, ağırlığı 600-650 gramdır.•
Basketbol oyun kuralları
• Basketbol müsabakaları iki hakem tarafından yönetilir. Misafir takım sahayı seçme hakkına sahiptir. Her devreden sonra saha değişimi yapılır. • Oyun, orta saha çizgisinde her takımdan birer oyuncu arasında yapılan hava atışı ile başlar. Hava atışına çıkan oyuncular, topu tek elleri ile takım arkadaşlarına kazandırma hedefini taşır. • Oyun, 10′ar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda 2′şer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir. • Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer. • Oyuncu topla birlikte, top sürme (dribbling), pas atma (passing), şut atma (shooting) aktivitelerini yapma şansına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır. • Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. Bir takımdaki beş oyuncudan biri ortada (post), ikisi savunma (guard) ve ikiside hücum (forward) oyuncusudur. • Oyunu bir baş hakem ve yardımcı hakem olarak iki hakem yönetir. • Her oyuncu beş faulle oyun dışında kalır, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler. Toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma serbest atış kullanma hakkı kazandırır. • Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder. • Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur. • Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir. • Oyuncular iki durumda cezalandırılır: 1- Bireysel kural ihlalleri 2- Faul yapılan durumlar. Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla post içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller ( itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar, ya da serbest atış yapma hakkı kazanır.
• Serbest atış hakkı adedi, faulun yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. Şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa, atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir. Bir takım, bir devredeki “takım faul” sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, o zaman bire-bir denen serbest atış hakkını kullanır. Bu atışta kural, ilk atış sayı olursa, ikinci atış yapma hakkı kazanmaktır. Bire-bir’de ilk atışı kaçıran ikinci atışı yapamaz, top potadan oyun alanına dönerse, oyun devam eder. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, sportmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme v.b) iki serbest atış hakkı verilir.
Basketbol şu anda dünyada en iyi oyun olarak gösteriliyor.En iyi ligler ise NBA ve NCAA (kolejler arası profsyenel basketbol) olarak bilinir Alıntı
Euro 2012 C grubu 2. karşılaşmalarında İtalya ve Hırvatistan karşı karşıya geliyor. Gruptaki ilk karşılaşmalarda İtalya İspanya ile 1-1 berabere kalırken Hırvatistan ise İrlanda karşısında 3-1 galip gelmişti. İtalya ve Hırvatistan arasında Municipal Stadyumu’nda oynanacak olan karşılaşmayı Howard Webb yönetecek. Maçı saat 19:00’dan itibaren TRT 1 ve TRT 1 HD ekranlarından izleyebilirsiniz.
Show TV’nin yeni yemek yarışma programı “Şeflerin Düellosu” çok yakında başlıyor.
Mutfak bilgisine ve tabii ki yemek yapma yeteneğine güvenen herkesin katılabileceği bir yarışma “ŞEFLERİN DÜELLOSU”. Stüdyo ortamında, kendi seçtikleri yemekleri yapacak olan yarışmacıların tek bir hedefi var: Türkiye’nin en ünlü 3 yemek gurmesine, yaptıkları yemekleri beğendirmek!
HAYATINIZIN YEMEĞİNİ YAPMAYA HAZIR MISINIZ? Her gün, “Bu yemeği benden daha iyi yapan yok!” diyebilecek iki yarışmacının yarışacağı programda yarışmacılar, yapmayı istedikleri “Tek çeşit” yemeği hazırladıktan sonra, yemeklerini sunacakları masayı da hazırlayarak, jürinin tatması için stüdyodaki yerlerini alırlar…
Jüri; stüdyoda, karşılıklı olarak -kendilerine verilen süre içerisinde- istedikleri tek bir çeşit yemeği yapan 2 yarışmacının yemeğini de tadar.. Yemek lezzeti+sunum+temizlik üzerinden puanlamasını yapan jüri üyeleri, iki yarışmacı arasında birinciyi belirler… İkinci günde yine aynı şekilde yarışmacıların yaptığı yemekleri tadan jüri, yine iki kişi arasında gün birincisini belirler.
Ve iki günün birincisi bir sonraki gün final için yarışır! Tüm şartların her gün için eşit olduğu yarışmanın son gününde, jüriden en yüksek puanı alan yarışmacı 25.000 liralık büyük ödülün sahibi olur!
Rüzgâr Ile Güneş Güneş ve rüzgâr kimin daha güçlü olduğunu tartışıyorlarmış. Rüzgâr
-Ben daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım. Şu karşıdaki paltolu yaşlı adamı görüyor musun ? Paltosunu senden daha hızlı çıkaracağıma bahse girerim demiş. Güneş bir bulutun arkasına çekilmiş ve rüzgâr kasırga şiddetinde esmeye başlamış. O kuvvetle estikçe ihtiyar adam paltosuna daha sıkı sarılıyormuş.
Sonunda rüzgâr pes edip durmuş. Güneş bulutların arkasından çıkıp yaşlı adama nazikçe gülümsemiş. Çok geçmeden adam alnındaki teri silip paltosunu çıkarmış.
Sonra , rüzgâra dönmüş nazik ve dostça davranışın, şiddet ve güç gösterisinden daha etkili olduğunu söylemiş
BİR KEDİ İKİ SERÇE
Bir kediyle bir serçe Bir arada büyümüşler kardeşçe Sepet, kafes bir arada, İçtikleri su ayrı gitmezmiş Gerçi kedi ara sıra, Serçeye sinirlenirmiş, Suratında gagasıyla süngü talimi yapıyor diye, Ama o da zaman zaman Bir pençecik atarmış serçeye, Fazla canını yakmadan, Tırnaklarını tutarak Yumuşak yumuşak Serçeyse boyuna bakmaz Gagalarmış kediyi düpedüz Kedi ne de olsa daha akıllı, Hoş görürmüş bu oyunları – Böyle şeyler olur, dermiş, Dostlar arasında; Dostun dosta kızması saçma Uzatmayalım, kediyle serçe Şakayı kaka etmiyorlarmış, Barış içinde yaşayıp gidiyorlarmış Derken bir başka serçe Görmeye gelmiş bizimkileri Bakmış filozof bir kedi, Cıvıl cıvıl da bir serçe Dost oluvermiş ikisiyle Ama bir gün barış bozulmuş, İki kuş arasında kavga çıkmış Kedi ne yapsın bu durumda? Taraf tutmak zorunda kalmış: – Bu serseri kim oluyor da, demiş: Kafa tutuyor benim dostuma? Dağdan gelip bağdakini kovacak ha? Yoo, demiş kedi, öyle yağma yok Kedilik adına çıkıp ortaya, Girmiş iki kuş arasındaki kavgaya Bir pençede yakalayıp yemiş Yabancı serçeyi Bir de ne baksın kedi, Serçe eti tatlı mı tatlı, – Dayanamam doğrusu, demiş; Ötekini de yemiş
Facebook, bundan 7 hafta önce yaptığı açıklamada sitenin şeklinde yapılacak değişiklikler konusunda kullanıcıların yeni format ile eskisi arasında tercih yapabilecekelerini duyurmuştu. Ancak, sosyal ağların amiral gemisi aldığı bir kararla tüm kullanıcıların yeni formatı kabul etmelerini istiyor.
Facebook’un zorlayıcı kararına sinirlenen bazı kullanıcıların, yine Facebook üzerinde forumlar oluşturarak olayı protesto etmeleri de sonucu değiştirmeye yetmedi.
Eski dizaynı muhafaza etmek isteyen üyelere izin verilmemesini ‘olağandışı’ olarak nitelendiren Facebook üyesi Scott Sanders, bu amaçla bir de protesto zinciri başlattı. Yaklaşık 1 milyona yakın Facebook kullanıcısının da üye olduğu ‘Yeni Facebook’a Karşı Dilekçe’ sayfasını açmasının ardından Facebook yetkililerince arandığını belirten Sanders, kendisine ‘kullanıcı dostu’ bir atmosfer sağlamak amacıyla değişikliklerin yapıldığının söylendiğini açıkladı.
Tennessee’de öğrenci olan Scott Sanders, pek çok yeni uygulamayı başarıyla konumlandırabilen teknik elemanların, kullanıcılara istedikleri dizayna sahip olabilme hakkını vermemelerini bir türlü anlayamadığını belirtirken Facebook yetkilileri iki farklı dizaynı kullanıcıların isteğine göre yan yana tutabilmenin mümkün olmadığını ifade ettiler.
Facebook’tan yapılan açıklamada, halihazırda 40 milyon kişinin yeni dizaynı denediği ve bunların 30 milyon kadarının yeni uygulamadan memnun kaldığı belirtildi. Facebook, kolay ve kişiselleştirilebilir menüleriyle yeni dizaynın paylaşım ve fotoğraf değişimi gibi uygulamaları daha rahat kullanma olanağı getirdiğini duyurdu.
Facebook’un, gerçekleştirdiği önemli değişikliklerden bir diğeri de siteden bağımsız üçüncü parti uygulamalarla entegrasyona getirdiği kolaylıklar oldu. Toplam 30 milyon kullanıcısı olan müzik paylaşım ağı iLike’ın üyelerinden 16 milyonunun, siteye Facebook üzerinden eriştiği ifade ediliyor.
Gçtiğimiz yıl, Facebook üyelerinin yapmış oldukları alışveriş alışkanlıklarını takip eden uygulamalrın ortaya çıkarılmasının ardından aynı şekilde büyük protestolar zinciri doğmuş, CEO Mark Zuckerberg kullanıcılarından özür dilemek durumunda kalmıştı.
Kullanıcıların gruplar oluşturarak ciddi bir tepki gösterebileceği uyarısında bulunan Forrester analistlerinden Jeremiah Owyang, markalar ile Facebook, kullanıcılar ve gizlilik arasında hassas çizgi bulunduğuna dikkati çekti.
Öte yandan, Facebook’a meydan okuyan Scott Sanders, kimi açılardan uzlaşmazlık yaşasa da alternatif başka sitelere gitmeyeceğini söyledi. Sanders; “Facebook hala en iyi sosyal paylaşım ağlarından biri. Onun için dizaynını beğenmesem de alışmaya çalışacağım” dedi.
Dünya genelinde hergeçen gün kullanıcı sayısı artan sosyal iletişim sitesi Facebook’a üye olanların aylık sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Facebook yalnızca eğlence amaçlı olmayı sosyal içerikli nitelik kazanması bakımından da dikkat çekiyor.
Özellikle son dönemlerde bu web sitesinde artan siyasi ve güncel gruplar arasında yok yok. Kimi lise yıllarındaki belalı bir öğretmen için kimileri de sevdiği film kahramanının hayranlarını biraraya getirmek için Facebook’ta grup kuruyor.
Neredeyse her konunun bir grubu olduğu Facebook’ta ilginç isimlerin olduğu gruplardan örnek verilecek olursa; 10 bin 500 üyeye ulaşan ‘–dahi anlamında ki, ‘de’yi ayrı yazamayanlara uyuz olanlar topluluğu.’ Bir başka dikkat çeken grup, 31 bin 722 üyesi olan ‘Dersdeyken kaç dakika kaldı diye soranlar.’ Şu an 50 bin üyeyi yakalamış Avrupa Yakası dizisinin sloganı haline gelen ‘Bir Burhan Altıntop kolay yetişmiyii’ grubunun ismi, insana dönüp tekrar ‘doğru mu okudum’ dedirtecek türden.
Facebook’ta grup sayısı 500 bini aşmış durumda. Gruplar arasında politik olanlara yoğun ilgi olduğu dikkat çekiyor. Siyasiler adına alınan bireysel üyeliklerden çok Facebook’ta, siyasi propagandayı amaçlayan arkadaş grupları ağırlıkta. Birçok siyasetçiyi ağır şekilde eleştiren, hatta hakaret eden arkadaş grupları taraftar toplamaya çalışıyor. ABD Başkanı George W. Bush’un aleyhinde açılan “İddiaya varım ki Bush’tan hoşlanmayan 1 milyon kişi bulabilirim” grubu bu konudaki en dikkat çeken örneklerden biri. 400 bin kişinin üye olduğu gruba dünyanın pekçok yerinden kaydolan Bush muhalifi var.
Facebook’un yıl sonunda 60 milyon üyesi olacak
Halihazırda milyonlarca üyesi bulunan Facebook’un aynı zamanda tahmin edilemeycek kadar çok kişisel bilgiye de erişim kolaylığı sağlıyor. Facebook’un şuan 49 milyon üyesi bulunuyor. Bu yıl sonu itibariyle bu rakamın 60 milyon olacağı tahmin ediliyor. İnternette, Google’dan sonra en popüler site olan Facebook’a ayda 4 milyon yeni üye katılıyor. Yine bu sitede ayda 600 milyondan fazla arama yapılırken, toplam 30 milyon sayfaya bakılıyor. Facebook’a günde ortalama 9 milyon fotoğraf ekleniyor. Sitede toplam bir milyar 700 milyon foroğraf bulunuyor. Facebook’un en fazla kullanıcı grubu 17–25 yaş arası kızlar (yüzde 69). Bunun dışında 35 yaş üstü üyelerin sayısı son bir yılda 4 bin 700 kez arttı ve 3 milyon 600 bin kişiye ulaştı. Üyelerin hakkında her gün 300 milyon bilgi notu güncelleyen Facebook, dünyanın en büyük kişisel haber sitesi olarak kabul ediliyor.
Oyun Playfish tarafından geliştirilecek ve Facebook üzerinden çoklu oyuncu seçeneği sunacak.
EA Sports başkanı Peter Moore haberi doğrularken blog yazısında, milyonlarca hayranın Facebook üzerinden birbirleriyle FIFA Dünya Kupası’nı kazanmak için yarışacağını söylüyor.
Zynga gibi bir firmanın Facebook üzerindeki büyük başarısından sonra EA, Facebook kullanıcılarının seveceği bir FIFA yaparsa, çok büyük bir kitleye ulaşmaması için bir sebep yok. FIFA Superstars’ın menajerlik sistemine mi yoksa oynanışa mı ağırlık vereceği henüz bilinmeyen detaylar arasında.
Facebook’un orijinal ana sayfası ve Al Pacino Facebook 2007 yılında büyük bir tasarım değişikliğine gitmeden önce, orijinal anasayfada bir adamın yüzü hemen dikkat çekiyordu. Facebook adamı (Facebook Guy) olarak ünlenen bu gizemli adamın kim olduğu yıllarca gizemini korudu. David Kirkpatrick, The Facebook Effect isimli kitabında, bu resmin, manipüle edilmiş bir Al Pacino resmi olduğunu ilk kez açıkladı. Resim, Mack Zuckerberg’in bir okul arkadaşı tarafından hazırlanmıştı.
Facebook’un iptal edilen özelliği Facebook’un ilk zamanlardaki özelliklerinden biri de dosya paylaşımıydı. Arkadaşlar arasında dosya paylaşmak için Wirehog isimli bir dosya paylaşım servisine sahip olan site, bu özelliği, 2006 yılında, telif kaygıları nedeniyle iptal etti. Oysa Wirehog, 2004 yılında hayata geçirilirken, kalıcı bir özellik olması planlanmıştı.
Facebook’a giren ilk dev şirketler Facebook ilk olarak okul arkadaşlarını birbirine bağlamak için kurulsa da, daha sonra dev şirketler için de bir iletişim platformuna dönüştü. Facebook’u kullanan ilk devler arasında Apple ve Microsoft yer alıyordu. EA, Amazon, Pepsi, PricewaterhouseCoopers gibi devler de, Apple ve Microsoft’u takip etti.
Poke kelimesinin anlamı Her ne kadar ülkemizde “Dürtme” olarak çevrilse de, Facebook’un “Poke” seçeneği yıllardır gizemini koruyor. Bu düğmenin ne işe yaradığı biliniyor ama Poke kelimesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilen yok, çünkü Facebook, sorulan yüzlerce soruya rağmen bu konuda açıklama yapmıyor. Hatta Zuckerberg, yaptığı bir açıklamada “Eğlenceli olduğu için bu seçeneği koyduk, kullanmanıza bakın ama Poke kelimesinin tam anlamı hakkında bizden bir açıklama alamayacaksınız” demişti.
Facebook’ta ortalama arkadaş sayısı Sizin Facebook’ta kaç arkadaşınız olduğunu bilmiyoruz ama tüm kullanıcıların ortalaması, kişi başına 135 arkadaşa denk geliyor. Bunun yanında, sadece bir ayda Facebook’ta geçirilen toplam sürenin yaklaşık 500 milyar dakika olduğu tahmin ediliyor.
Yemekte ne var?
Facebook çalışanları, her gün 3 öğün yemek ve içecek hakkına sahip. Çalışanlar, günün menüsünde ne olduğunu öğrenmek için yerlerinden kalkmadan, hatta profillerinden çıkmadan öğrenebiliyor; çünkü bunun için bir uygulama var. Lunchtime isimli bu küçük Facebook uygulaması, profil sayfasında yeni bir sekme açıyor ve menüyü ekrana getiriyor.
Zuckerberg’in mezuniyet yalanı Marc Zuckerberg, kendi profilinde Harvard mezunu olduğunu yazmış. Ama Zuckerberg, mezun olamadan üniversiteyi terk etmiş ve Facebook üzerinde yoğunlaşmış. Kendisine bu konuda sorulan bir soruya ise şu şekilde yanıt veriyor: “Okulu yarım bırakanlar için bir seçeneğimiz yok; bu yüzden öyle yazdım.”
“İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde kazanması zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….:f47:
güzel söz
Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa …? Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim. Var olduğum her yer aşk(ın) şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına. Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı, bende yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim. Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim. Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için. Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış, sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi. Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti, Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan, Sanki benim hiç senim olmamış gibi…:f47:
Geceler karanlık; gündüzler soğuk. Ben, ıslak kaldırımlar üzerinde bir çocuk. Üşüyen bedenimde şarapnel izi. Sokulacak bir kuytu arıyorum. Ruhumu kucağına alıver anne.
Sesim titrek; gözlerim donuk. Ben, bahçesine yangın düşmüş bir çocuk Burnumda ağır barut kokusu, Koklayacak çiçekler arıyorum. Kokunu yüreğime salıver anne.
İçimde firak korkusu; yüreğim buruk. Ben, savaşın ortasında bir çocuk. Bomba sesleryle uyanıyorum. Ve uzakta annelerin acı çığlığı; korkuyorum. Sesinle düşlerime dalıver anne
Ve ben sevgiyi arayan çocuk. Umut bahçesinde açmış bir tomurcuk. Bir fecir vaktinde ışığı arıyorum. Savaştan acıdan uzak bir dünyada, Güneş olup üzerime doğuver anne.