6 Temmuz 1972 yılında Bursa’da doğdu. 1991 yılında istanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği Bölümü’nü kazandı. Dormen Tiyatrosu’nda 1995 yılında “komik para” adlı oyunla tiyatro sahnesinde kendini gösterdi. Öğrencilik yıllarında aynı zamanda geceleri de barlarda çalışıyordu. Ege Kumpanya adı altında bir rembetiko orkestrası kurdu ve bu orkestra ile sahne çalışmaları yaptı.
23 Şubat 1998’de Tek Kişilik Dev Kadro gösterisi ile ilk kez Leman Kültür’de sahne aldı. Bu Stand Up Gösterisi ile adını duyursa da Star TV’de yayınlanan Korsan TV programı ve oynadığı karakterler ile iyice sivrildi. Ama asıl çıkışını Avrupa Yakası adlı dizide yapmıştır.
Neredesin Firuze adlı sinema filminde 2 ayrı karakteri oynayan Demirer Vizontele Tuuba filminde de rol aldı.
Eyvah Eyvah, Eyvah Eyvah 2, Berlin Kaplanı filmleriyle de seyircilerin büyük beğenisini topladı.
Eyvah Eyvah filmlerinde birlikte rol aldığı Özge Borak’la da yakın bir tarihte dünya evine girdi.
Ayla Akat Ata ,1976′da Diyarbakır’da doğdu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. İHD Diyarbakır Şubesi ve Genel Merkez yöneticiliği görevi yaptı. TOHAV ve Göç-Der üyesi. Diyarbakır Kadın Platformu kurucuları arasında yer aldı. PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları arasında yer aldı. 2003′te Mardin’de aralarında rütbeli subayların da bulunduğu 405 askere açılan tecavüz davasında müşteki avukatlarındandı.
Diyarbakır’da düzenledikleri oturma eylemi sonrası gözaltına alınarak tutuklanan 24 barış annesinin 31 Mart 2006′da Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında avukat olarak yerini aldı. 22 Temmuz 2007′de bağımsız aday olarak girdiği seçimlerde Batman milletvekili oldu. DTP grubuna katıldı. DTP’nin Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasının ardından BDP’ye geçti. Şubat 2010′da Bengi Yıldız ile birlikte BDP grup başkanvekilliği görevine seçildi.
Ata Sporlarımız Cirit Cirit; Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur. Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı. Tarihin eski çağlarında insan topluluklarının ulaşım ve savaş vasıtalarından olan at sürüler halinde beslenmiş,günün şartlarına göre eğitilmiş savaş zamanlarında savaş vasıtası,sulh zamanlarında da spor ve eğlence vasıtası olmuştur. Savaşı spor haline getiren,sporu en güzel eğitim aracı bilen Türk kahramanlarının çağlar boyu kazandıkları zaferlerde canları kadar aziz bildikleri atlarının büyük hissesi vardır. Bunun için atlı cirit,Türklerin en eski milli sporlarından olup,canlılardan yapma ve konuşma özelliği olan insanla taşıma ve his gücü olan atın ve cansız 110 cm’ lik cirit sopasının en güzel uyum sağladığı insanla aklın bütünleştiği eski savaş kurallarının uygulandığı bir oyundur. Atlı ciritte erlik yaşar, mertlik yaşar, sportmenlik yaşar ama her şeyden önce bir tarih yaşar. Atalarımız barış zamanlarında at ve askerlerini zinde ve kuvvetli tutabilmek için atlı cirit sporunu tesis etmiş, insanları ruh ve bedenen eğiterek yarınlara hazırlamışlardır.Atlı ciritte hiçbir spor müsabakasında bulunmayan rakibi bağışlama ,affetme şeklinde bir davranış vardır. Hasmının önünü kesip,ona ciritle vurma imkanı varken vurmayıp bağışlayan sporcu puan kazanmaktadır.Vurma imkanı yüzde yüz mevcut iken,o anda zayıf düsene vurmayı zul kabul ederek bağışlama yolunun seçilmesi, Bu yönüyle spor ve erdemin birlikte anıldığı asil bir yapıya sahiptir. Cirit oyunu kendisi de iyi bir oyuncu olan II. Mahmut’un Tanzimat tan sonra bu oyunu bütün ülkede yasaklamasına değin İstanbul hayatının renkli bir parçasıydı. Başlıca oyun alanı tabiî ki Atmeydanıydı. Burada her zaman cirit talimi yapan atlılara rastlamak mümkündü, fakat asıl müsabakalar Cuma günleri Cuma namazından sonra yapılır, o zaman meydanı yüzlerce atlı doldururdu. Şehir içindeki ikinci önemli cirit alanı Küçük Ayasofya ile Kadırga arasındaki Cündi (Arapça süvari anlamında. Zamanla bozularak Cindi ve Cinci olmuştur.) Meydanıydı. Evliya Çelebi Kağıthane yolunda da bir cirit meydanı olduğunu yazıyor. Topkapı Sarayında da Gülhane Bahçesine doğru büyük bir cirit meydanı bulunur, Cuma namazından sonra burada cirit oynayan saray halkına çoğu zaman padişah da katılırdı cirit oyununda saray halkı geleneksel olarak bamyacılar ve lahanacılar adlı iki takıma ayrılırlar, padişahlar da bu iki takımdan birine dahil olurdu. Saraydaki cirit meydanında bu iki takımı simgeleyen, birinin tepesinde bir bamya, diğerinin tepesinde bir lahana heykeli bulunan iki mermer sütun bugün de durmaktadır Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna yatar.Bazı ciritçiler rakibi kaçış dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve dâvacı olmaz. Babaları ölen çocuklarıyla öğünürler. Öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğunda, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabukları yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir. ilk ihtisas kulübü Erzurum’da 1957 de Erzurum Atlı spor Kulübü kurulmuş daha sonraları Erzurum’da 11,Erzincan’da 1,Bayburt’ta 1,Ankara ‘da 1,Uşak ‘da 4,Manisa ‘da 1,Malatya’da 1 kulüp kurulmuştur. Cirit Oyunu, daha 40-50 yıl öncesine değin Anadolu’da yaygın bir oyun olduğu halde son yıllarda sadece ERZURUM ERZİNCAN UŞAK BAYBURT ANKARA MANİSA KARS yörelerinde yaşamaya devam etti. 20-25 yıldan beri Konya ve Balıkesir’de tarihe karıştı. ERZURUM ilimiz 23 kulübü ile bu oyunun ayakta kalabilmesi için elinden gelen uğraşı vermektedir.her yıl mayıs ayında yapılan Erzurum grup eleme maçları bir aydan fazla sürmektedir.Bu durum son yıllarda Türkiye şampiyonası heyecanını bile geride bırakır hale gelmiştir. Buna rağmen halen Anadolu’nun hemen her köşesinde düğünlerde ve bayramlarda köy delikanlıları ve kasaba halkı Cirit Oyunu’nu oynamaktadır. Büyük şehirlere karşı köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Sinop köylerinden Gaziantep’e, Bursa’dan Antalya’ya kadar Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Anadolu’da köylerimizin güreşle beraber başlıca yiğitlik ve savaş oyununu teşkil etmektedir. Halkın ilgisini çekmek için cirit meydanında davullar ve zurnalar çalınır. Ayrıca yurtdışında İran, Afganistan ve Türkistan Türkleri ile Türklerle meskûn diğer Asya yörelerinde de hâlâ canlılığını ve geleneğini sürdürmektedir. Her yıl Ertuğrul Gazi Törenleri dolayısıyla eylül aylarının ikinci Pazar günleri Söğüt’te, çeşitli şenlikler vesilesiyle de Erzurum, Kars ve Bayburt dolaylarında oynanmaktadır.
Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size Ben Mustafa Kemal’im heyy… Ben Mustafa Kemal’im. Büyük büyük denizlerim vardır benim Hürriyeti içmiş dalgalarım. Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim Ulusumun yarınında sevincim Ben Mustafa Kemal’im heyy… Karanlığı deler gözlerim. Dalgalara binip gelmiş kahraman, Gökçe gözlerine türküler yaktığımız… Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun’dan İşte benim… Ben… Mustafa Kemal… Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda Deyip, öyle girdim savaşa Komut verdim Şahlandı cümle vatan Boğdum kör talihi zindanında. Bahtı gülen anaları yurdumun Gökleri, dağları, denizleri Yarınları, güvenip de uyuduğum Aslan yeleli ışığı sınırlarımın Mehmetleri Tutun ellerinden yüreklerinizin Sevgilerinizle beni yıkayın. Yüzyıllar öncesinden Yüzyıllar sonrasından gelir sesim Sevdiğim Bir tanem Türkiye’lim Sen varoldukça belli ki Ben Mustafa Kemal’im. Sen var oldukça belli ki Ben Mustafa Kemal’im.
B.Kemal ÇAĞLAR
MUSTAFA KEMAL’IN GÖK YAZILARI
Ben Mustafa Kemal, elimde tebeşir, Kocaman, Mavicek bebelerin, ak kızların, Taş ninelerin, çatal dedelerin gözleri, kocaman, Bir 1O Kasım gecesi Yazıyorum ateşten çağrımı karşınıza: -Ey Türk gençliği…
Ben Mustafa Kemal, doyamadım haykırmaya, Şimdi destan ellerimle yazıyorum, Yeşiline suyun, Kuşun, Yelin, Yaprağın: “Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Ben Mustafa Kemal, önümde kırk bin köy, Kırk bin ovaya karşı bir tek dağ gibiyim Bayraklarım değerken evren bayraklarına şimdi, Elimde tebeşir Yazıyorum kara gecenin üstüne Yazıyorum armağanımı: “Övün, Çalış, Güven.”
F. Hüsnü DAĞLARCA
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler, Bozkır ovalarına, Erciyes’e Ağrı’ya, Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte, Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız, Dere tepe bucak köy, Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, Senin gittigince!
Atatürk, taşıyacağım Çanakkale’de, Sakarya’da, Çankaya’da, al al, Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken, Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca.
F. Hüsnü DAĞLARCA
ATATÜRK
Sen Atatürk’ü tanımazsın çocuğum Ne insandı O, ne insandı. İzmir’e gelişini görseydin. Ne şanlıydı O, ne şanlıydı.
Benzerdi sana, bana Bizim gibiydi eli, ayağı Ama bir yol baksaydın yüzüne. İçin sevgisiyle dolardı.
Vapura biniyorsak dilediğimizde, Sokakta geziyorsak hür, İyi bak dört yana, Atatürk’ün aklı görünür.
Arı Türkçe konuşuyorsak, Türkçe düşünüyorsak bugün, Her işimizde O’nun gücü. Büyük öğretmeni Türk’ün.
Halkımızın arasında, halktan, Davul vurur dengi dengine. Dünya rastlamış mıdır? Atatürk’ün dengine.
N. Ulvi AKGÜN ATATÜRK’Ü DUYMAK
Ulu rüzgâr esmedikçe Yaşamak uyumak gibi. Kişi ne zaman dinç; Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi.
Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz? Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik. Ekmek olmak için önce Buğday olmak gibi.
Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi. Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene Her ışık-kaynak gibi.
En yakınlar zamanla yüzyıllarca uzak gibi, Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz, Daha da yakınsın, daha da sıcak Bıraktığın toprak gibi.
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz, Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi, Ancak senin havanda sağlıklar esenlikler: Olmaya devlet cihanda Atatürk’ü duymak gibi.
Behçet NECATİGİL ATATÜRK GÜLÜMSEDİ
Atatürk gülümsedi öğretmenim Siz sınıfa girince Dağıldı kara bulutlar Açıldı gonca.
Baktı ki okul yenidir Siz yenisiniz düşünceler yeni Atatürk gülümsedi öğretmenim Saklayamadı sevincini.
Baktı ki gençsiniz bilgili Eğitiyorsunuz yolunca yöntemince Atatürk gülümsedi öğretmenim Sevindi onca.
Baktı ki karışmış aramıza Çiziyorsunuz yolu Atatürk gülümsedi öğretmenim Gözleri dolu dolu.
Anlaşılan bütün yaz Atatürk gözünü kırpmamış Çünkü boşmuş sıralar Çünkü harf okunmamış.
Ama baktı ki gün doğmuş Bir koşu varmışız okula Özlemle açılmış kitaplar Bir iştah kızda oğlanda.
Baktı ki zil çalmış sınıfa girmişsiniz Bütün bakışlar sizde Günaydın demiş derse başlıyorsunuz Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde
Baktı ki Türkiye’si Türkiye’miz Aydınlık ufuklara yürüyor hızla Atatürk gülümsedi öğretmenim Kürsüde kendini görünce.
Talât TEKİN
ATATÜRK YAZAR
Sordum seni; Dağına, taşına Türkiye’min, Herkes kendinden emin, Yükseldi gür sesler; Umutlar, sevgiler: O biziz, O bizleriz. Hepimiz bir parçayız Atatürk’ten, Bütün doğa, Atatürk’ü anar, Atatürk’ü şaşar. Herşeydir OTürkiyem’de. Göller, ırmaklar, ormanlar. İmza imza Atatürk yazar.
M. Vasfi SARAL
ATATÜRK’Ü GÖRDÜM DÜŞÜMDE
Sizler yaşadıkça çocuklarım Ben de yaşıyorum demek, İşte aranızdayım Ahmetler, Mehmetler’le, Sizler yaşadıkça çocuklarım Elele Yanınızdayım
Sizler yaşadıkça çocuklarım Daha ferah içim, Gök daha geniş denizler daha geniş, Vatan ya vatan, Vatan sonsuzluktan gelmiş Sonsuzluğa açılan yol Vatan siz.
Sizler yaşadıkça çocuklarım Bilin ki Ben de yaşarım, Bir sevinç düştü mü içinize Bir keder düştü mü içinize Bilin ki Aranızda ben varım.
A. Rıza ERGÜVEN
BİR TUTKUDUR MUSTAFA KEMAL
Bir Tutkudur Mustafa Kemal; Nice sevdalara değişilmeyen. Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur, Bir baştır, vazgeçilmeyen…
Bir Türküdür Mustafa Kemal; Suskun ağızlarda söyleşir, durur. Çaltıburnu’nda gözetir denizi. Köroğlu’nda bağdaş kurup oturur…
Bir İnançtır Mustafa Kemal; Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan. Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu. Sakarya boylarından Akdeniz’e taşıyan…
Bir Anlamdır Mustafa Kemal; Belkahve’den dürbünüyle seyrediyor İzmir’i. Özgürlük diyor, al atının üstünde, Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri…
Bir Bayraktır Mustafa Kemal; Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan. Bozkırın bağrında yol alan kağnılara, Işık tutan, güç veren, yol bulan…
Y.Doğan ERGENELİ KURTULUŞ ÖNCÜLERİ İÇİN
Yan yana iki çocuk görsem İşte Atatürk diyorum Özgürlüğün toprağı uyanıyor İçin için seviniyorum.
Koşuşan iki öğrenci görsem İçimin güneşi ısınıyor Yürüyen bir bakış gibi Mustafa Kemal geliyor.
Kol kola iki işçi görsem Ekmeğim çoğalıyor birden Bir ışık düşüyor ortalığa İşte Atatürk diyorum.
İşte Atatürk diyorum İlk kuruluş öncüleri Bir gül çağrısında hepsi Bize uzanmış elleri.
Mehmet KIYAT MUSTAFA KEMAL’LER TÜKENMEZ
Tükenir elbet gökte yıldız, denizde kum tükenir Bu vatan bu topraklar cömert Kutsal bir ateşim ki ben sönmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet Ben de bir gün geçecektim elbet İki Mustafa Kemal var iyi bilin Ben işte o ikincisi sonsuzlukta Ruh gibi bir şey görünmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda Bilimin yapıcılığın aydınlığında Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben Evrensel yepyeni buluşlarda Geriliği kovmuşum ben dönmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla Duy beni en sıkıldığın an Baştan sona herşeyiyle bu vatan Sakın ağlamasın Kasım’larda Fatih’ler Kanunî’ler ölmez İnanın Mustafa Kemal’ler tükenmez
Tugbam sitesinde en güzel Ata Mesajları sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Ata Mesajları Ata Mesajları güzel sözler ata mesajları
Ata Mesajları Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.
Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.
Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez
Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.
Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.
Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.
Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.
Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlik”ten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu Milli Egemenliktir. Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğidir…
Bütün ümidim gençliktedir.
Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk, O’nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.
Ne mutlu Türküm diyene !
Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!
bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir.”
Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.
Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.
Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneği kazanmamıştır.
Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.
Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği cumhuriyete inananlara, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır.
Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.
Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
Tugbam sitesinde en güzel Türk Malları İle İlgili Ata Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Türk Malları İle İlgili Ata Sözleri Tutum Yatırım ve Türk Malları İle İlgili Sözler