İtalyan mafya babalarının Facebook’taki “hayran” sayfaları, çok sayıda takipçi çekiyor.
İtalyan gazetesi La Republica’nın bir haberine göre, mafya babalarının Facebook “hayran” sayfaları, gençlik arasında pek bir popüler. Gazete, şu an yemiş olduğu 12 ayrı müebbet cezasını çekmekle meşgul olan ve “babaların babası” diye anılan Salvatore “Totò” Riina’nın 2300’e yakın hayranı olduğunu belirtiyor. İki yıl önce tutuklanan başka bir mafya babası olan Bernardo Provenzano’nun hayran sayfasında ise, kendini bilmez gençlik “Provenzano baba derhal aziz ilan edilmeli!” diye çığrışıyor.
Mafya cinayetlerine kurban gidenlerin hayatta kalan yakınlarının, bu tarz hezeyanları şiddetle kınadığı bildirildi.
Bazen dostlarim soruyorlar… ne zamandır yanlızsın. sahi ne siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ocak diyorum buz gibi bir kıştı.. bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini. “o artik yok.” gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan… efkar..
Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim. ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..
dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi. bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi. geçikmiş yağmurlar vardi.. birden bire gitti…
dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye; son bahar diyorum.. galiba eylül baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım… anneyi ve bebeği kaybettik. dedi sana çok benzeyen bir hemşire
dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın ne zaman ayrildin sen diye.. biLmiyorum… herzaman soruldugunda yalan söylüyorum.. galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum..
İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu, ateşin yaktığını… Sevgisizliğin insanın canını acıttığını… Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor. Her şey ona çok büyük görünüyor: Ev, masa, anne, baba… 10´una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir iştahla öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın evde, okulda kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına varıyor. 15´inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen yüzünden, değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor. Dış dünya kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini, şiirin her türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor. Yine de seviyor; ille seviyor, inadına seviyor. 20´sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor. Her şey ona küçük görünüyor: Ev, masa, anne, baba… “Dünya küçükmüş; büyük olan benim” efelenmeleri başlıyor. Lakin dünya bunu bilmiyor. 25´inde ayaklar biraz yere değiyor. Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor. Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp grileşiyor. Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden vurularak evleniyor genelde… 5 yıl önce uzak bir ülke olan “istikbal”, daha yakına geliyor. “Bir denizde yangın çıkarma” hayali erteleniyor. “Dünya zor”laşıyor.30´unda muhasebeye başlıyor insan: “Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam tanımıyorum” dönemi… Mevcut bilgilerin sorgu yeri… Kuşkunun beyliği…Tehlikeli yaşlar: “Bunun nesine hayran oldum ki ben” pişmanlıkları, “Hakkımı yediler” sızlanmaları, sırta saplanan hançerler, çelmeler, dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı… 35, yolun yarısı… Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir çadırda uyanmadan 20´sine gelenler için gecikmiş telafi çağları… Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak kabartılan yaşlar… Olgunluğun karasuları… 40´ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri yaşlanıp ölmeye başladığında bocalıyor insan… Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve ikisini birden yeni sevda hayallerine… Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe çekilen karınlarla, kırmızı arabalarla çare aranıyor. 45´inde “istikbal” denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan… Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını öğreniyor. Eski dostlar, hatıralar kıymete biniyor. Didişmenin yerini sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini merhamet alıyor. “Keşke”ler “iyi ki”lerle, hırslar hazlarla yer değiştiriyor. Bu dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara sıra… Genellenemez tabii; bunlar benim yaşlarım. Sonrasını bilmiyorum henüz; öğrendikçe yazarım.
Şehitler günüyle ilgili şiirler Şehitler günü şiiri
Şehitler Ve Mektubum Keşke Ben De Uçabilsem de Gidebilsem Şehitlerimize Uçabilsem Keşke O Şehre,O Güzelliğe Şimdi Sevgimi Gönderiyorum Çanakkale’ye Giden Sevgilerle Sevgimle Birde Zarf Veriyorum Açıp İçini Okusunlar Diye Yazmıştım O Zarfa: Bağlı Kalmayın Kara Toprağa Açın Yüzünüzü Al Bayrağa Sizi Bekliyor Bu Devlet Çünkü Sizi Çok Seviyor Bu Millet Haydi Gelin,Gelinde Öpün Vatanın Elini Çok Özlemişim Diyin Seni Diyin Diyin De Anlasınlar Kıymetinizi Sevgiyle Bağlı Olun Bu Millete Bağlı Olunda Yazdıtın Adınızı Bu Vatanın Kalbine
Ses
Verdi ana, baba canını, Gökler: “Daha da ver” dedi.
Bir savaştı, Allah! Allah! Su: “Allahuekber” dedi.
Toprak ölüme taş iken, Taş ecele: “mermer” dedi.
Duyamadım bir Mehmetçik, Yüz düşmana neler dedi.
Dağlar dağ oldu bir daha, Sömürgene: “yeter!” dedi.
Babalar Günü Şiirleri Baba Şiirleri 2010 Babalar İçin Şiirler
Baba…
Bir bebeğin Minik elleriyle dokunuşunu kıskandım Sana dokunamadım baba.. Bir çocuğun pervasızca sarılışını kıskandım Sana sarılamadım baba.. Sevgisini haykıran çocukları kıskandım ‘Seni seviyorum’diyemedim baba.. Göz önümde gölge olan kanatları kıskandım Ben güneşte yandım baba.. Şeker yiyen çocukları kıskandım Hiç şeker yiyemedim ki baba.. Babalarıyle kenetlenmiş elleri kıskandım Ellerim acıdı baba… Masal dinleyerek uyuyan çocukları kıskandım Benim hiç masalım olmadı ki baba… İlk aşk,ilk heyecan babalarla yaşanırmış Yüreğim dağlandı baba… Çocukluğunu yaşayan çocukları kıskandım Ben çocukken büyüdüm baba, Çocukken… Büyürken ‘altın bileziğim’dediğin Dürüstlüğün,erdemin Rehberim oldu yönümü bulmam da Hayat yolun da hiç şaşmadan, Şaşırmadan.. Sana layık olmanın onurunu yaşarken, Sensizliğin can acıtan yokluğun da Taşmadan,taşırmadan Yürüyorum.. Ama ne olurdu Sevginin bir dokunma olduğunun ayırdında Haykırabilseydik Yaşasaydık Sevgilerin en masumunu Baba kızın sarmalanışın da.. Töre dedin, Gelenek,görenek dedin Şu dedin,bu dedin Gizledin,esirgedin O en güzel duyguları! Biliyorum hep sevdiğini Benim seni sevdiğim gibi Geceleri üstümü örtüp Saçlarım okşadığını Biliyorum.. Sevgiyle yüzümü seyredip Tanrı’ya yakardığını.. Ama ne olur, Ne olurdu Çabuk büyümeseydim baba.. Şımarsaydım Dokunsaydım Sana doysaydım baba.. Sevgine,şevkatine Hasret bırakmasaydın.. Hapsetseydin ellerimi Kocaman avuçlarına Keşke.. Geç kaldım baba Geç kaldık.. Geç bulup tez yitirdiğim Doyamadığım baba’m.. Bir kerecik’babacığım’ Diyemediğim baba’m.. Kollarımı boynuna Saramadığım baba’m; Gururumsun Övüncümsün Kara toprağın bağrın da Rahat uyu baba’m…
en Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Ben hayatta en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici – hep , hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim
Babalar Gününe özel en güzel şiirler, Babalar günü için şiirler
Baba Sakın ha aldırma çileye derde, Bunları çok çabuk aşarsın Baba Ağzından kötüsöz çıkmaz biryerde Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.
Şefkatle kol kanat açarken bize, Ciğerde hastalığa almışsın vize Yer yoktur kalbinde karabir ize Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.
Bizim üstümüzde çoktur emeğin Herkesede yeter aşın yemeğin Söze hakkıyoktur birkaç ineğin Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.
Duygularım katkat kabardı yine, Sanki Dev sokmuşlar küçük bir ine Çoğu değişirken parayı Dine, Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.
Şu anda birdöksem gönül bendimi, İnanki dolupta taşarsın Baba. Şerefsizler bir b… sansın kendini, Sen hep şerefinle yaşarsın BABA.
Durmuş Karakuş
Babalar Gününe
Yanağımda Kuruyan Bir Damlasın… Geceden bir damla düşer gökyüzünden Ve takılı kalır kirpiklerimde İki kişi sedanın derinliğinde Terennümde…
Birler bir’i bilebilirler mi? .. Şimdilerde zaman uğultu renginde Eriyip gidiyor tuval denen hüzünlerden Ellerim yok ki tutayım Yetmezmiş gibi Yarenidir zamanın gözyaşım Ardında ki ellerde özlem dolu kovayım Döküyorlar zamanın peşinden geri gelsin diye.. Yada bilmem niye.
Onlar O’nu Görebilirler mi? .. İç profilimin saman renkli duvarlarında Özlemlerimin elinde bir fırça Boyadıkça boyuyor, çizdikçe çiziyor Ardında ne var ne yok demeden Çizdiği yere göçüp gidiyor Çizgi ötesini görmeden Neyin ne olduğunu bilmeden. Orada O var ya!
Yüzler Yüz’ü Tanıyabilirler mi? .. Yalnızlar içinde bile yalnızken “Şahadet parmağımı” kaldırıyorum -Ben yalnızım ben yalnızım Üşüyor parmağım sonsuzluğu delerken Kimseler duymuyor Ondan başka Yalnızlık ağlarken, vakit değimliydi çok erken Ah! çok erken çok erken… Avuçlarımda zaman boğulurken. Sınıf Çok kalabalık Yine ben çok yalnızım…
Zaman derken …sonra eklerdin Ah aman! Çok yaman. Aklımda kalmış, Kızılırmağın kıyısındaki taş ocağı Kimbilir nasıl vuruyordun hınçla toprağın bağrına kazmayı Sonra yine ekliyordun, Oğlum! Nefsin tanımamalı “azmayı” Hani bir bisikletin varmış Sonra askere gitmişsin, babandan harçlık istemişsin Baban, yani cicibıyığın Yusuf Satmış bisikletini yollamış harçlığını. Sende, askerden gelecende, velesbitine bineceksin… Bilirim, en çok bir anana yangındın. Bir de avradına Yani anama… Helal sana. Harama uşkur yok…
Bilirsin senin gibiydim bende Yani sen öyle derdin… En Çok Z_amansız ayrılıklardan nefret ederdik Sadece ikimiz, ne kızın ne karın Ne çocuğun, nede oğulun! Hep şuna kızdık ikimiz Ardına dönmeden, gidiyorum bile demeden Çekip gitimelere! Ah gitmelere Suçluymuşum gibi neden bakıyorsun ki! Bırakıp giden benmiyim sanki.. Giderken bıraktığın Gözlerin, halâ Gözlerimde saklı…
Bak üçüncü pazarı geliyor Haziranın, Ezgisi yanık türküler getirdim sana Yılların söndüremediği Yangın alanı yürekte, Özlemlerimi getirdim sana. Toprağın karanlığını kaybetmek için, Sevginin ışığını getirdim sana.
Babam, yarım kalmış bir öykünün Hazan yapraklarını getirdim sana Bugün hergün gibi senin günün Bugün hergün gibi senin özlemin Babalar günün kutlu olsun.
Uyan Baba
Hadi uyan baba… Sabah olmadan çık balığa Oltan hasret kaldı sana Çaparin paslanacak dura dura Hem tam balığa çıkılacak hava Hadi uyan baba!
Hadi uyan baba… Tıraş takımların banyoda Aynanın önünde durmakta Hepsi bıraktığın yerde Uzamıştır sakalların tıraş olsana Hadi uyan baba!
Hadi uyan baba… Bak palton eskidi dolapta Güz geldi geçti,kış kapıda Paltonu giy baba,hastalanma Bu soğuk havada,ayazda Hadi uyan baba!
Hadi baba uyansana… Uyansana baba! Üzerinde yeşiller var Sen yeşili sevmezsin ki baba Baba? Sıkılırsın orada O daracık dört duvar arasında Baba hadi uyansana Uyan baba uyansana Uyansana…
Şehnaz Baykuş
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Ben hayatta en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici – hep , hep acele işi Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu, Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,
En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim
Kaldırımda yürüyordu yetişkin bir adam. Yanında da küçük bir kız. Oyuncakçının yanından geçerken. Vitrine yaklaştı kız, adamın ellerinden çekerek. Bir eliyle vitrini gösteriyor. Diğer elle de adamı içeri iteliyor. Gösterdiği de şirin bir oyuncak kedicik Baba al. İlle de. Al da…
Geç kalıyoruz dedi adam. Annen de merak eder. Bak havada soğuk. Dinlemiyordu onu küçük kız. Dayadı ellerini buz gibi cama. Soğuktan kızarmış elleri ile Baba al. İlle de. Al da…
Havada kararmak üzer. Adamda acele ediyor ama. Şöyle bir yokladı cebini. Var bir milyon, oyuncak da on milyon lira. Derince bir yutkundu. Sıkıca tuttu kızın elinden. Hissetti küçük kız da o eli. Ürkekçe bakarak adama. Baba al. İlle de Al da…
Zoraki uzaklaştırdı adam küçük kızı oradan. İlerde bir bakkala girdi. İyice baktı etrafa, gördü sakızların olduğu yeri. Yanaştılar. Dayanamadı küçük kız, sakızları göstererek. Baba al. Dedi tekrarlayarak. Gülümsedi adam, tabi alırım kızım diyerek. Kasaya yanaştı ödedi ve çıkarken gözlerini saklıyordu. Anca yetiyordu parası bir sakıza.
Hazineyi eritir, Cebinde kalmaz para. Kumar kötü bir illet, Alışan düşer dara,
Sağlık düşmanlarından Korun, her an uzak ol. Yaşamak istiyorsan, Kendine bul başka yol
İbrahim GÜNGÖR
Sigara (A. Necmettin ÇANGA) Boyun parmak kadar, Şöhretin dünyalar tutar, İçsem kötü, İçmesem kötü, Sigara sende ne var? Senin yüzünden, Anam kızar, babam kızar.
Gün olur, Paket paket içerim. Dumanlarının karasında, Rakseder düşüncelerim. O dumanlar ki, Bilirler de söylemezler, Delik deşik ciğerimi Bir sen varsın, Dudaklarımda, Bir de yar. Senin ne günahın var, Seni de yakarlar!
A. Necmettin ÇANGA
Sarhoş Baba Baba deyince güven duymalı, Baba deyince huzur bulmalı, Baba olunca sevgi vermeli, Bizi korkuyla besledin baba!
Akşam olunca isteriz biz de, Arkadaşımın babası gibi,eli paketle, Bir gün de saat altı yedi deyince, Yanıııp da eve gelsen olmaz mı baba?
Gece duyunca o sarhoş sesini, Zavallı annemin çektiklerini, Büyümekten, anne olmaktan çok korkarım, Sanki bütün babalar, kocalar senin gibi!
Hava kararmasın istiyorum, Akşam olmasın diliyorum, Çünkü o zaman çok mahsunum, Yaşamıma hiç anlam veremiyorum.
Ben 11 yaşında bir kızım, Bütün babalar size yalvarıyorum: Biz de isteriz mutlu bir yuva, Yok etmeyin bizi, alkol uğruna!
Ayşe Kılıç
Sigara (Nihayet AĞÇAY) Sigaranın zararı; cüzdanına, canına… İz bırakır, sinsice yayılırken kanına! Genizde paslı zehir, ciğerler zift kuyusu Aklını kullananlar asla içmez doğrusu. Rahat nefes alamaz, hırıltılı öksürük! Akciğer, gırtlak, kanser, genç yaşta hayat sönük!
[I]Nihayet AĞÇAY[/I
Sigara Seni Bıraktım Olduğun yer, zehir hem de duman Zararın insanlara çok-çok yaman Cebime zararın oluşmuştur her zaman Onun için artık sigara seni bıraktım Seni bir daha hiç içmemektir benim ahtım
Rahatsız ettin hem beni, hem de eşimi Bıraktım seni senden bıraksana peşimi Genç yaşımdayken çürütünce dişimi Onun için artık sigara seni bıraktım Seni bir daha hiç içmemektir ahtım…
Benzimde ki rengi benden almışsın İçimde hain düşman gibi kalmışsın Ömrümden çok çok seneler çalmışsın Onun için artık sigara seni bıraktım Seni bir daha hiç içmemektir benim ahtım…
Senin yüzünden ciğerler almaz oldu hava Ciğerler kararmışta olmuşlar sanki tava Sen varsın ya hiç ama hiç gerek var lava Onun için artık sigara seni çoktan bıraktım Seni bir daha hiç içmemektir benim ahtım…
Sigara senin bilmem ki neyine kanmışım Sen değil, meğer yıllarca ben yanmışım Özdilek Kırbaş’ım senden dertler almışım Onun için artık sigara seni bıraktım Seni bir daha hiç içmemektir benim ahtım…
baba ile ilgili şiirler,baba ile ilgili kısa şiirler,babayla ilgili şiirler,babalar hakkında şiirler,babalar ile ilgili şiir
CANIM BABAM
Biliyorum belki de,giymeye yok elbisen Saklanmış güzelliğin yüzünde desen desen Hata yaptım affettin bir gün bana gel desen Koşarak ayağına gelirim canım babam
Yine gözlerim doldu hayatın cilvesinden Bıktım artık dünyanın bitmeyen çilesinden Darbe yedim nedense bütün sevdiklerimden O sıcak kucağına sığınır oldum,babam
Menfaat,makam için bana el sıktırtmadın Saygılı ol,sev dedin başka laf duyurmadın Hastayım başucumda durdun hep,uyumadın Sana layık bir oğul,olamadım ben babam
Bu dünyada kalmamış sevgiye değer veren Ama nedense fazla binbir oyun çeviren O büyük sevgileri,parasıyla deviren İnsanlardan sığındım sana,sığındım babam
Baba
Sığmazsın bilirim bir kaç mısraya, Anlatmak isterim seni dünyaya, Acelen neydiki uçtun semaya, Mezar,ının başında ağlarım baba,
Gururu sevgiyi senden öğrendim, Mis gibi kokunu özledim baba, Bu kadar genç yaşda ölmemeliydin, Hasretin ciğerimi deliyor baba,
Bu kadar acıya nasıl dayandın, Sabırlı olmayı öğrettin baba, Bu koca dünyaya neden sığmadın, Geride bıraktın bizleri baba,
Hastane yolları kaderin oldu, Yanında biz varız üzülme baba, O kanser illeti ecelin oldu, Mevladan ümitler kesilmez baba,
Sen gittin kimsemiz kalmadı şimdi, Bizi terketmeye hakkın yok baba, Dostum dediklerin düşmandır şimdi, İyiki namerdi görmedin baba,
Siğaran elinde kaşların çatık, Nasılda sevdiğini gizlerdin baba, Bir dilim ekmeğe soğanı katık, Çayıda çok fazla severdin baba,
Şenol Mersin
BABA
ben artik büyüdüm baba hata yaptim ama hatami anladim sen kissan bile, dövsen bile babamsin senin vurdugun yerde gül biter baba affet beni baba bana SEN göz kulak oldun beni SEN büyüttün SEN kucagina aldin SEN sevdin SEN korudun benim icin SEN üzüldün SEN korkdun bana birsey olacak diye hic bir eksigim yok herseyim var cünkü hep sen yanimdasin bana güc veren sensin ve seni istemiyerek üzen benim AFFET BENI BABA
BABA DİYEMEDİM
babanın kendisini bilmedim benim için bi kelimeden ibaretti baba yaşıyordu ama yanımda yoktu yokluğu beni için için yaktı alıştım yokluğuna kabullendim bi şekilde yanan yaramı sardım sarmaladım öyle sandım büyüdükçe yanımda istedim kızım diyen sesini duymak istedim başımı okşayan ellerini istedim ağladığımda sineminde olmak istedim sevindiğimde boynuna atlamak istedim ve edebiyen ona bakmak baba kız olmak istedim çokmu şey istedim yooo ben hakkım olan babamı istedim özlem duyurdu canımı yaktı ağlattı şimdiyse arıyor kızım diyor içim ne kadar yansada babam diyemedim kızım da dedirtmem yaşamadımki beni yaşasın yaşatmadıki yaşatayım ilk ve son görüşüm olur hakkını helal et baba keşke yanımda olsaydıda kötü olsaydı bunu bile severdim
CANIM BABAM
Canım babam, Evimin diğeri babam. Seni seviyorum, Babalar gününü kutluyorum.
Öyle bir zamanda bırakıp gittin ki bizi. Arayıp sormadın bile. Hayal meyal hatırlıyorum güzel yüzünü. 4-5 yaşlarında var yoktum. Her kez akşam olunca babasını karşılardı kapılarda. Ablam la ben camın önünde beklerdik gelmeyen babamızı.
Anlatırdı çocuklar okulda babam bize yardım etti. Beraber ödevlerimizi yaptık hafta sonu gezmeye gideceğiz. Ya da babamız bize çok kızdı derlerdi. Yoktu ki babamız bize kızsın. Sevemez olmuştum bayramları seyranları. Baba olmayınca bir anlamı yok ki. Sabah erken kalkmaya güzel giyinmeye hem saten bir annem vardı el öpülecek. Olsa idin birde sen. Her bayramda bir balon isterdim. Başka da hiçbir şey.
Bak baba karnemi de aldım. 5.sınıfa geçtim hem de takdirle. Öğretmenim de bir kalem hediye etti. En güzel en içten duygularını bu kalemle yazarsın diye. Senden başka kimsem yok ki duygularımı yazacağım. Anne’me ablama zaten söylüyorum.
Her gün şehitliğin önünden geçiyorum okula giderken. Bu babalar gününde bari gel hiç olmazsa rüyama. O mübarek elini öpeyim. BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN…
Şimdi Ramazan ayı , Evrende islâm yaşamakta, Ya da soluk almakta, Bu güzelim havayı . . .
Ne güzel bir Dîn’dir bu! . . . İşte Kutsal Kitab’ı! Her harfi bin güzellik, Hurufat’ı bir derya! Anlayanı eğitir, Çağlardır, çağlar durur, Kaynağından iyilik. . .
Ama o Ne? . . . Sınır’da bir hareket!. . . Kahr’olası terörist! Dinden çıkmış o meret! Ne Subay dinler,ne Uzman, Ne Mehmet , ne Korucu. . . Her gün Şehit, Yaralı, Ülkem’de yas tutar şimdi, Ana, Baba maralı . . .
Be hey Dinsiz,İmansız! . . . Yetti artık yetti be! Dön artık dağlardaki; Pislik kokan inine ! . . .