Posts Tagged ‘Başbakan’

BDP’li vekilden AK Parti’ye övgüler!

Pazartesi, Temmuz 2nd, 2012

Ömer Süt’ün röportajı

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AK Parti’nin Süryanilere bakışından memnuniyetini bildiren BDP’li Süryani milletvekili Dora, AK Parti’nin sağlık alanındaki icraatlarını takdirle karşılıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) giren ilk Süryani milletvekili olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mardin Milletveklili Erol Dora, Haber7.com’a samimi açıklamalarda bulundu.

Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşadığımız bu halkın sorunlarını dile getirmeye çalışan Dora, Süryaniliğin ne olduğunu, Süryanilerin Türkiye’ye nasıl baktıklarını, Avrupa’ya neden göç ettiklerini, Avrupa’ya giden Süryanilerin anavatanı olan Türkiye’ye ne zaman döneceklerini, AK Parti Hükümeti’nin bunlar üzerindeki politikaları ve Güneydoğu’ya yaptığı yatırımları anlattı.

İşte Erol Dora ile yaptığımız röportaj… 

Süryanilik nedir? Süryani kime denir?

Ataları Asur ve Babillere dayanan yaklaşık 6500 yıllık bir geçmişi olan Mezopotamya ve Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. Süyanilik bir inanç biçimi değildir, bir halkın ismidir. Hala atalarımızın dilini konuşuyoruz, kendimize has alfabemiz var. Müslümanlık kabul edildikten sonra Abbasi ve Emeviler zamanında çok etkin olan Süryaniler, tıp, bilim ve tercümanlık alanlarında aktif rol almışlardır. Süryaniler genel olarak Irak, Suriye,Türkiye, İran ve Lübnan’da var. Süryanilerin Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra Avrupa Hristiyanlıkla tanışmıştır. Dolayısıyla Hristiyanlık denilince Avrupa akla gelir ama bu dinin çıkış noktası Ortadoğu ve Mezopotamya’dır. Hz.İsa’nın kullandığı dil Aremice yani Süryanice’dir.

Türkiye’de Süryaniler daha çok nerelerde yaşıyor?

Yoğun olarak Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Süryani halkı Mardin, Van, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya’da hayatlarını sürdürüyor. Türkiye ve dünyada yaşanan bazı olaylardan sonra Süryaniler, büyükşehirlere ve Avrupa’ya göç etmek zorunda kalmışlar.

Süryaniceyi günlük hayatınızda ne kadar kullanabiliyorsunuz?

Daha çok kırsal kesimde konuşulur. Midyat, Cizre, Silopi, İdil, Dargeçit, Mardin, Hakkari merkezinde ve köylerinde yaşayan Süryanilerin anadili Süryanicedir. İlkokula başladıktan sonra Türkçe, Kürtçe ve Arapça’yı öğreniyorduk. Böylece yetişkin bir Süryani aynı zamanda birden fazla dili rahat bir şekilde konuşabiliyordu.

Süryanilerin göç etmelerinin sebepleri neler?

Gerek komşularıyla yaşadıkları sıkıntılar, gerek geçim derdi yaşamaları, gerekse dini vecibelerini rahatça yapamamalarından göç olayı başlamıştır. Türkiye’de şu anda 15 bin civarında Süryani yaşıyor ancak bu rakam Osmanlı döneminde ya da öncesinde çok daha fazlaydı. Avrupa’ya gidenler ekonomik alanda rahat kavuşarak tahsil de yaparak önemli mevkilere geldi. Mesela İsveç Parlamentosu’nda 6 Süryani milletvekili var.

Avrupa’ya göç eden Süryaniler Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor mu?

Güneydoğu’da yaşayan Süryani halkı, ileride Türkiye’ye geri dönmek adına Avrupa’ya gitmişti, ama gidenler geri dönmedi. Her giden yanına birkaç akrabasını aldı. 1980 darbesi gerçekleşince de Türkiye’de şartlar iyice zorlaştı. 1980’den sonra bölgede Süryanilere yönelik 60’a yakın faili meçhul cinayet oldu. Bu faili meçhullerin de faili bulunamayınca Süryanilerin Avrupa’ya göçü daha hızlı oldu. Ayrıca güvenlik nedeniyle Hakkari, Şırnak, Adıyaman, Mardin ve Urfa gibi yerlerde köyler boşaltılınca Süryaniler, kendilerine farklı yaşam alanları bulma arayışına girdi. Ama günümüzde bu göç olayı durmuş vaziyettedir.

ECEVİT VE AK PARTİ GAYRİMÜSLİMLERE ÖNEM VERDİ

2001 yılında önce Almanya’ya giden bir Süryani, Alman yasalarına göre, iki vatandaşlık taşıyamıyordu. Buraya gidenler Türk vatandaşlığından çıkmak zorunda kalıyordu çünkü Almanya çifte vatandaşlığı kabul etmiyordu. Almanya’ya giden bir Süryani Türkiye’ye döndüğünde sorunlar yaşıyordu. DSP lideri merhum Bülent Ecevit, o zaman bir genelge yayınlatarak Süryanilerin Türkiye’de haklarını güvence altına aldı. Bu Süryaniler arasında olumlu karşılandı. Daha sonra AK Parti Hükümeti zamanında Türkiye, Avrupa Birliği sürecine girince ülkemizde olumlu gelişmeler yaşandı. 2004 ve 2008 yıllarında çıkartılan Vakıflar Kanunu ile sorunların bir kısmı halloldu. Hal böyle olunca Türkiye’de yaşayan gayrimüslimler rahatladı ve ülkesine bağlılığını güçlendirdi. Ama yine de eksiklikler vardır. Mesela bazı vakıflar yönetimlerini oluşturamadıklarından Vakıflar Genel Müdürlüğü o vakıflara el koydu. Bunların geri iadesi hala gerçekleşmedi ancak genel anlamda düşündüğümüzde müspet gelişmeler yaşanıyor. Bunun neticesinde Süryaniler, 2002 yılından sonra Türkiye’ye dönmeye başladı ve bu çok önemsenecek bir durumdur. Bölgede güven ve istikrar oluşursa, insanlar yatırım imkanı bulacak ve bu da göçü hızlandıracak önemli bir olgu olacak.

Mor Gabriel Kilisesi arazisi üzerinde bir sorun yaşanıyor ve olay mahkemelerde uzun yıllar çözüm bekledi. Bununla ilgili son durum nedir?

M.S 397 tarihinde kurulan Mor Gabriel Kilisesi yaklaşık olarak 1600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Süryaniler için kutsal olan -Turabdin- bölgesi içerisindedir bu kilise… Kilisenin arazisi üzerinde birçok yerin tapusu olmamasına rağmen, insanlar buranın vergisini vermeye devam ediyordu. 2008’den sonra bölgede tapulandırma işlemleri başladıktan sonra burada arazi sorunu çıkmaya başladı. Çevre köylülerin şikayet etmesiyle hem orman idaresi hem de hazineyle Mor Gabriel Kilisesi arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Köylüler ve orman idaresinin iddiasına göre, Mor Gabriel’e kayıtlı olan araziler aslında ona ait değildi. Bununla ilgili olarak davalar açıldı. 1936’da kilise bütün bu arazilerin kendisine ait olduğuna dair bir mal beyanında bulundu ve 1937’den günümüze kadar olam zaman diliminde de kendisine ait olduğunu iddia ettiği malların vergisini devlete ödemektedir. Hazine ile ilgili davada mahkeme, Mor Gabriel’in haklı olduğuna dair karar verdi. Ormanla ilgili olan dava Mor Gabriel’in aleyhine karar verildi. Bu konuda Türkiye’de bütün hukuki yollar denendi ve dava AİHM’dedir. Hazine ilgili karar Yargıtay tarafından bozuldu, dava tekrar yerel mahkemeye gönderdi ancak yerel mahkeme kararında direnince dava ile ilgili kararı Hukuk Genel Kurulu’nda görüşüldü. Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay’ın kararına uydu. Kararlar neticesinde yüzyıllardır bu topraklarda kardeşçe yaşayan Süryani halkının morali bozulmuş ve ülkelerine olan güvende sarsılmıştır. Türkiye’de davalar bitmiş olabilir ancak Süryanilerin haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayacağını buradan aktarmak istiyorum.

Süryanilerin devletten eğitim konusunda istedikleri ne?

Ermeni ve Rumların ilkokuldan liseye kadar okulları var ki, bunla Lozan Antlaşması’yla güvence altına alınmıştır. Hukuken Süryaniler de bu haklara sahiptir anca pratiğe baktığınızda Süryaniler bunlardan mahrum bırakılmıştır. Süryanilerin 1928 yılına kadar bir okulu vardı, sonra bu okul kapatılmış.

Peki, bu okul neden kapatılmış?

Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, iddiaya göre Süryaniler, devlete başvurup kendileri bu okulu kapattırmış.

Süryanilerin eğitim konusunda ne gibi talepleri var?

Lozan’da bütün haklarımız açık bir şekilde ifade edilmektedir. Diğer azınlıklara verilen haklar neyse Süryanilere de aynı hakların pratikte uygulanmasını istiyoruz. Dil konusundaki ihtiyaçlarımızı gidermek için fazla bir şansımız yok sadece manastırlarda bu ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz.Lozan’ın ortaya çıkardığı var olan haklarımızı kullanamadığımızdan bizde derin yaralar bırakmıştır. Bu süreçte Süryanilerden kaynaklanan sorunlar da varolmuştur. Çünkü bunlar uzun yıllar ne istediklerini tam olarak belirtmemişler, haklarını aramamışlar.

Süryaniler 1928’den sonra bir okul açmayı düşündü mü? Veya Düşündünüz de bir engelle mi karşılaştınız?

Yok, şu ana kadar öyle bir denememiz olmadı.

Avrupa’daki Süryanilerin Türkiye’den toprak satın alarak ‘Büyük Asurlu Devleti’ kurmak istediği iddiası var. Bu iddia ile ilgili olarak ne diyeceksiniz?

Türkiye’de yaşayan halklar içerisinde bu topraklarda ilk yaşamaya başlayan Süryanilerdi. Yakın bir tarihte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mardin’de yaptığı açıklamada ‘Biz Süryanileri küstürdük, ne edip bu insanları Türkiye’ye döndürmeliyiz, dedi. Devlet de yaptığı hataların bilincindedir. Anavatanları olan Türkiye’de pozitif yönde düzelmeler olunca Süryaniler ülkelerine dönmeye başladı. İnsanların doğup büyüdüğü topraklarda yeniden yaşamak istemesi bizi mutlu ediyor. Kimsenin böyle iddiaları ortaya atmasının hakkı yoktur. Kimse kimsenin anavatanına olan sevgisini engelleme çabası içerisinde olması kabul edilemez bir durumdur. Süryaniler buralardan göç etmiş ancak gönül bağlarını Türkiye’den koparmamışlardır. Bu insanlara saygı göstermek lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik bir ortamda Kürdü, Türkü, Süryanisi, Ermenisi, Lazı, Çerkezi ve Yezidisiyle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Hepimiz Türkiyeliyiz. Keşke Avrupa’ya göç eden Süryaniler, Kürtler, Lazlar Türkiye’ye dönebilse…

Bahçeli’nin sözlerine yorum: 5 bin kişi öldürseniz sorun bitecek mi? / Sayfa 2’deSayfa: 1 2

BDP’li vekilden AK Parti’ye övgüler!

Pazartesi, Temmuz 2nd, 2012

Ömer Süt’ün röportajı

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AK Parti’nin Süryanilere bakışından memnuniyetini bildiren BDP’li Süryani milletvekili Dora, AK Parti’nin sağlık alanındaki icraatlarını takdirle karşılıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) giren ilk Süryani milletvekili olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mardin Milletveklili Erol Dora, Haber7.com’a samimi açıklamalarda bulundu.

Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşadığımız bu halkın sorunlarını dile getirmeye çalışan Dora, Süryaniliğin ne olduğunu, Süryanilerin Türkiye’ye nasıl baktıklarını, Avrupa’ya neden göç ettiklerini, Avrupa’ya giden Süryanilerin anavatanı olan Türkiye’ye ne zaman döneceklerini, AK Parti Hükümeti’nin bunlar üzerindeki politikaları ve Güneydoğu’ya yaptığı yatırımları anlattı.

İşte Erol Dora ile yaptığımız röportaj… 

Süryanilik nedir? Süryani kime denir?

Ataları Asur ve Babillere dayanan yaklaşık 6500 yıllık bir geçmişi olan Mezopotamya ve Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. Süyanilik bir inanç biçimi değildir, bir halkın ismidir. Hala atalarımızın dilini konuşuyoruz, kendimize has alfabemiz var. Müslümanlık kabul edildikten sonra Abbasi ve Emeviler zamanında çok etkin olan Süryaniler, tıp, bilim ve tercümanlık alanlarında aktif rol almışlardır. Süryaniler genel olarak Irak, Suriye,Türkiye, İran ve Lübnan’da var. Süryanilerin Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra Avrupa Hristiyanlıkla tanışmıştır. Dolayısıyla Hristiyanlık denilince Avrupa akla gelir ama bu dinin çıkış noktası Ortadoğu ve Mezopotamya’dır. Hz.İsa’nın kullandığı dil Aremice yani Süryanice’dir.

Türkiye’de Süryaniler daha çok nerelerde yaşıyor?

Yoğun olarak Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Süryani halkı Mardin, Van, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya’da hayatlarını sürdürüyor. Türkiye ve dünyada yaşanan bazı olaylardan sonra Süryaniler, büyükşehirlere ve Avrupa’ya göç etmek zorunda kalmışlar.

Süryaniceyi günlük hayatınızda ne kadar kullanabiliyorsunuz?

Daha çok kırsal kesimde konuşulur. Midyat, Cizre, Silopi, İdil, Dargeçit, Mardin, Hakkari merkezinde ve köylerinde yaşayan Süryanilerin anadili Süryanicedir. İlkokula başladıktan sonra Türkçe, Kürtçe ve Arapça’yı öğreniyorduk. Böylece yetişkin bir Süryani aynı zamanda birden fazla dili rahat bir şekilde konuşabiliyordu.

Süryanilerin göç etmelerinin sebepleri neler?

Gerek komşularıyla yaşadıkları sıkıntılar, gerek geçim derdi yaşamaları, gerekse dini vecibelerini rahatça yapamamalarından göç olayı başlamıştır. Türkiye’de şu anda 15 bin civarında Süryani yaşıyor ancak bu rakam Osmanlı döneminde ya da öncesinde çok daha fazlaydı. Avrupa’ya gidenler ekonomik alanda rahat kavuşarak tahsil de yaparak önemli mevkilere geldi. Mesela İsveç Parlamentosu’nda 6 Süryani milletvekili var.

Avrupa’ya göç eden Süryaniler Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor mu?

Güneydoğu’da yaşayan Süryani halkı, ileride Türkiye’ye geri dönmek adına Avrupa’ya gitmişti, ama gidenler geri dönmedi. Her giden yanına birkaç akrabasını aldı. 1980 darbesi gerçekleşince de Türkiye’de şartlar iyice zorlaştı. 1980’den sonra bölgede Süryanilere yönelik 60’a yakın faili meçhul cinayet oldu. Bu faili meçhullerin de faili bulunamayınca Süryanilerin Avrupa’ya göçü daha hızlı oldu. Ayrıca güvenlik nedeniyle Hakkari, Şırnak, Adıyaman, Mardin ve Urfa gibi yerlerde köyler boşaltılınca Süryaniler, kendilerine farklı yaşam alanları bulma arayışına girdi. Ama günümüzde bu göç olayı durmuş vaziyettedir.

ECEVİT VE AK PARTİ GAYRİMÜSLİMLERE ÖNEM VERDİ

2001 yılında önce Almanya’ya giden bir Süryani, Alman yasalarına göre, iki vatandaşlık taşıyamıyordu. Buraya gidenler Türk vatandaşlığından çıkmak zorunda kalıyordu çünkü Almanya çifte vatandaşlığı kabul etmiyordu. Almanya’ya giden bir Süryani Türkiye’ye döndüğünde sorunlar yaşıyordu. DSP lideri merhum Bülent Ecevit, o zaman bir genelge yayınlatarak Süryanilerin Türkiye’de haklarını güvence altına aldı. Bu Süryaniler arasında olumlu karşılandı. Daha sonra AK Parti Hükümeti zamanında Türkiye, Avrupa Birliği sürecine girince ülkemizde olumlu gelişmeler yaşandı. 2004 ve 2008 yıllarında çıkartılan Vakıflar Kanunu ile sorunların bir kısmı halloldu. Hal böyle olunca Türkiye’de yaşayan gayrimüslimler rahatladı ve ülkesine bağlılığını güçlendirdi. Ama yine de eksiklikler vardır. Mesela bazı vakıflar yönetimlerini oluşturamadıklarından Vakıflar Genel Müdürlüğü o vakıflara el koydu. Bunların geri iadesi hala gerçekleşmedi ancak genel anlamda düşündüğümüzde müspet gelişmeler yaşanıyor. Bunun neticesinde Süryaniler, 2002 yılından sonra Türkiye’ye dönmeye başladı ve bu çok önemsenecek bir durumdur. Bölgede güven ve istikrar oluşursa, insanlar yatırım imkanı bulacak ve bu da göçü hızlandıracak önemli bir olgu olacak.

Mor Gabriel Kilisesi arazisi üzerinde bir sorun yaşanıyor ve olay mahkemelerde uzun yıllar çözüm bekledi. Bununla ilgili son durum nedir?

M.S 397 tarihinde kurulan Mor Gabriel Kilisesi yaklaşık olarak 1600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Süryaniler için kutsal olan -Turabdin- bölgesi içerisindedir bu kilise… Kilisenin arazisi üzerinde birçok yerin tapusu olmamasına rağmen, insanlar buranın vergisini vermeye devam ediyordu. 2008’den sonra bölgede tapulandırma işlemleri başladıktan sonra burada arazi sorunu çıkmaya başladı. Çevre köylülerin şikayet etmesiyle hem orman idaresi hem de hazineyle Mor Gabriel Kilisesi arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Köylüler ve orman idaresinin iddiasına göre, Mor Gabriel’e kayıtlı olan araziler aslında ona ait değildi. Bununla ilgili olarak davalar açıldı. 1936’da kilise bütün bu arazilerin kendisine ait olduğuna dair bir mal beyanında bulundu ve 1937’den günümüze kadar olam zaman diliminde de kendisine ait olduğunu iddia ettiği malların vergisini devlete ödemektedir. Hazine ile ilgili davada mahkeme, Mor Gabriel’in haklı olduğuna dair karar verdi. Ormanla ilgili olan dava Mor Gabriel’in aleyhine karar verildi. Bu konuda Türkiye’de bütün hukuki yollar denendi ve dava AİHM’dedir. Hazine ilgili karar Yargıtay tarafından bozuldu, dava tekrar yerel mahkemeye gönderdi ancak yerel mahkeme kararında direnince dava ile ilgili kararı Hukuk Genel Kurulu’nda görüşüldü. Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay’ın kararına uydu. Kararlar neticesinde yüzyıllardır bu topraklarda kardeşçe yaşayan Süryani halkının morali bozulmuş ve ülkelerine olan güvende sarsılmıştır. Türkiye’de davalar bitmiş olabilir ancak Süryanilerin haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayacağını buradan aktarmak istiyorum.

Süryanilerin devletten eğitim konusunda istedikleri ne?

Ermeni ve Rumların ilkokuldan liseye kadar okulları var ki, bunla Lozan Antlaşması’yla güvence altına alınmıştır. Hukuken Süryaniler de bu haklara sahiptir anca pratiğe baktığınızda Süryaniler bunlardan mahrum bırakılmıştır. Süryanilerin 1928 yılına kadar bir okulu vardı, sonra bu okul kapatılmış.

Peki, bu okul neden kapatılmış?

Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, iddiaya göre Süryaniler, devlete başvurup kendileri bu okulu kapattırmış.

Süryanilerin eğitim konusunda ne gibi talepleri var?

Lozan’da bütün haklarımız açık bir şekilde ifade edilmektedir. Diğer azınlıklara verilen haklar neyse Süryanilere de aynı hakların pratikte uygulanmasını istiyoruz. Dil konusundaki ihtiyaçlarımızı gidermek için fazla bir şansımız yok sadece manastırlarda bu ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz.Lozan’ın ortaya çıkardığı var olan haklarımızı kullanamadığımızdan bizde derin yaralar bırakmıştır. Bu süreçte Süryanilerden kaynaklanan sorunlar da varolmuştur. Çünkü bunlar uzun yıllar ne istediklerini tam olarak belirtmemişler, haklarını aramamışlar.

Süryaniler 1928’den sonra bir okul açmayı düşündü mü? Veya Düşündünüz de bir engelle mi karşılaştınız?

Yok, şu ana kadar öyle bir denememiz olmadı.

Avrupa’daki Süryanilerin Türkiye’den toprak satın alarak ‘Büyük Asurlu Devleti’ kurmak istediği iddiası var. Bu iddia ile ilgili olarak ne diyeceksiniz?

Türkiye’de yaşayan halklar içerisinde bu topraklarda ilk yaşamaya başlayan Süryanilerdi. Yakın bir tarihte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mardin’de yaptığı açıklamada ‘Biz Süryanileri küstürdük, ne edip bu insanları Türkiye’ye döndürmeliyiz, dedi. Devlet de yaptığı hataların bilincindedir. Anavatanları olan Türkiye’de pozitif yönde düzelmeler olunca Süryaniler ülkelerine dönmeye başladı. İnsanların doğup büyüdüğü topraklarda yeniden yaşamak istemesi bizi mutlu ediyor. Kimsenin böyle iddiaları ortaya atmasının hakkı yoktur. Kimse kimsenin anavatanına olan sevgisini engelleme çabası içerisinde olması kabul edilemez bir durumdur. Süryaniler buralardan göç etmiş ancak gönül bağlarını Türkiye’den koparmamışlardır. Bu insanlara saygı göstermek lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik bir ortamda Kürdü, Türkü, Süryanisi, Ermenisi, Lazı, Çerkezi ve Yezidisiyle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Hepimiz Türkiyeliyiz. Keşke Avrupa’ya göç eden Süryaniler, Kürtler, Lazlar Türkiye’ye dönebilse…

Bahçeli’nin sözlerine yorum: 5 bin kişi öldürseniz sorun bitecek mi? / Sayfa 2’deSayfa: 1 2

BDP’li vekilden AK Parti’ye övgüler!

Pazartesi, Temmuz 2nd, 2012

Ömer Süt’ün röportajı

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit ve Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AK Parti’nin Süryanilere bakışından memnuniyetini bildiren BDP’li Süryani milletvekili Dora, AK Parti’nin sağlık alanındaki icraatlarını takdirle karşılıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) giren ilk Süryani milletvekili olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mardin Milletveklili Erol Dora, Haber7.com’a samimi açıklamalarda bulundu.

Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşadığımız bu halkın sorunlarını dile getirmeye çalışan Dora, Süryaniliğin ne olduğunu, Süryanilerin Türkiye’ye nasıl baktıklarını, Avrupa’ya neden göç ettiklerini, Avrupa’ya giden Süryanilerin anavatanı olan Türkiye’ye ne zaman döneceklerini, AK Parti Hükümeti’nin bunlar üzerindeki politikaları ve Güneydoğu’ya yaptığı yatırımları anlattı.

İşte Erol Dora ile yaptığımız röportaj… 

Süryanilik nedir? Süryani kime denir?

Ataları Asur ve Babillere dayanan yaklaşık 6500 yıllık bir geçmişi olan Mezopotamya ve Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. Süyanilik bir inanç biçimi değildir, bir halkın ismidir. Hala atalarımızın dilini konuşuyoruz, kendimize has alfabemiz var. Müslümanlık kabul edildikten sonra Abbasi ve Emeviler zamanında çok etkin olan Süryaniler, tıp, bilim ve tercümanlık alanlarında aktif rol almışlardır. Süryaniler genel olarak Irak, Suriye,Türkiye, İran ve Lübnan’da var. Süryanilerin Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra Avrupa Hristiyanlıkla tanışmıştır. Dolayısıyla Hristiyanlık denilince Avrupa akla gelir ama bu dinin çıkış noktası Ortadoğu ve Mezopotamya’dır. Hz.İsa’nın kullandığı dil Aremice yani Süryanice’dir.

Türkiye’de Süryaniler daha çok nerelerde yaşıyor?

Yoğun olarak Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Süryani halkı Mardin, Van, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya’da hayatlarını sürdürüyor. Türkiye ve dünyada yaşanan bazı olaylardan sonra Süryaniler, büyükşehirlere ve Avrupa’ya göç etmek zorunda kalmışlar.

Süryaniceyi günlük hayatınızda ne kadar kullanabiliyorsunuz?

Daha çok kırsal kesimde konuşulur. Midyat, Cizre, Silopi, İdil, Dargeçit, Mardin, Hakkari merkezinde ve köylerinde yaşayan Süryanilerin anadili Süryanicedir. İlkokula başladıktan sonra Türkçe, Kürtçe ve Arapça’yı öğreniyorduk. Böylece yetişkin bir Süryani aynı zamanda birden fazla dili rahat bir şekilde konuşabiliyordu.

Süryanilerin göç etmelerinin sebepleri neler?

Gerek komşularıyla yaşadıkları sıkıntılar, gerek geçim derdi yaşamaları, gerekse dini vecibelerini rahatça yapamamalarından göç olayı başlamıştır. Türkiye’de şu anda 15 bin civarında Süryani yaşıyor ancak bu rakam Osmanlı döneminde ya da öncesinde çok daha fazlaydı. Avrupa’ya gidenler ekonomik alanda rahat kavuşarak tahsil de yaparak önemli mevkilere geldi. Mesela İsveç Parlamentosu’nda 6 Süryani milletvekili var.

Avrupa’ya göç eden Süryaniler Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor mu?

Güneydoğu’da yaşayan Süryani halkı, ileride Türkiye’ye geri dönmek adına Avrupa’ya gitmişti, ama gidenler geri dönmedi. Her giden yanına birkaç akrabasını aldı. 1980 darbesi gerçekleşince de Türkiye’de şartlar iyice zorlaştı. 1980’den sonra bölgede Süryanilere yönelik 60’a yakın faili meçhul cinayet oldu. Bu faili meçhullerin de faili bulunamayınca Süryanilerin Avrupa’ya göçü daha hızlı oldu. Ayrıca güvenlik nedeniyle Hakkari, Şırnak, Adıyaman, Mardin ve Urfa gibi yerlerde köyler boşaltılınca Süryaniler, kendilerine farklı yaşam alanları bulma arayışına girdi. Ama günümüzde bu göç olayı durmuş vaziyettedir.

ECEVİT VE AK PARTİ GAYRİMÜSLİMLERE ÖNEM VERDİ

2001 yılında önce Almanya’ya giden bir Süryani, Alman yasalarına göre, iki vatandaşlık taşıyamıyordu. Buraya gidenler Türk vatandaşlığından çıkmak zorunda kalıyordu çünkü Almanya çifte vatandaşlığı kabul etmiyordu. Almanya’ya giden bir Süryani Türkiye’ye döndüğünde sorunlar yaşıyordu. DSP lideri merhum Bülent Ecevit, o zaman bir genelge yayınlatarak Süryanilerin Türkiye’de haklarını güvence altına aldı. Bu Süryaniler arasında olumlu karşılandı. Daha sonra AK Parti Hükümeti zamanında Türkiye, Avrupa Birliği sürecine girince ülkemizde olumlu gelişmeler yaşandı. 2004 ve 2008 yıllarında çıkartılan Vakıflar Kanunu ile sorunların bir kısmı halloldu. Hal böyle olunca Türkiye’de yaşayan gayrimüslimler rahatladı ve ülkesine bağlılığını güçlendirdi. Ama yine de eksiklikler vardır. Mesela bazı vakıflar yönetimlerini oluşturamadıklarından Vakıflar Genel Müdürlüğü o vakıflara el koydu. Bunların geri iadesi hala gerçekleşmedi ancak genel anlamda düşündüğümüzde müspet gelişmeler yaşanıyor. Bunun neticesinde Süryaniler, 2002 yılından sonra Türkiye’ye dönmeye başladı ve bu çok önemsenecek bir durumdur. Bölgede güven ve istikrar oluşursa, insanlar yatırım imkanı bulacak ve bu da göçü hızlandıracak önemli bir olgu olacak.

Mor Gabriel Kilisesi arazisi üzerinde bir sorun yaşanıyor ve olay mahkemelerde uzun yıllar çözüm bekledi. Bununla ilgili son durum nedir?

M.S 397 tarihinde kurulan Mor Gabriel Kilisesi yaklaşık olarak 1600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Süryaniler için kutsal olan -Turabdin- bölgesi içerisindedir bu kilise… Kilisenin arazisi üzerinde birçok yerin tapusu olmamasına rağmen, insanlar buranın vergisini vermeye devam ediyordu. 2008’den sonra bölgede tapulandırma işlemleri başladıktan sonra burada arazi sorunu çıkmaya başladı. Çevre köylülerin şikayet etmesiyle hem orman idaresi hem de hazineyle Mor Gabriel Kilisesi arasında anlaşmazlık ortaya çıktı. Köylüler ve orman idaresinin iddiasına göre, Mor Gabriel’e kayıtlı olan araziler aslında ona ait değildi. Bununla ilgili olarak davalar açıldı. 1936’da kilise bütün bu arazilerin kendisine ait olduğuna dair bir mal beyanında bulundu ve 1937’den günümüze kadar olam zaman diliminde de kendisine ait olduğunu iddia ettiği malların vergisini devlete ödemektedir. Hazine ile ilgili davada mahkeme, Mor Gabriel’in haklı olduğuna dair karar verdi. Ormanla ilgili olan dava Mor Gabriel’in aleyhine karar verildi. Bu konuda Türkiye’de bütün hukuki yollar denendi ve dava AİHM’dedir. Hazine ilgili karar Yargıtay tarafından bozuldu, dava tekrar yerel mahkemeye gönderdi ancak yerel mahkeme kararında direnince dava ile ilgili kararı Hukuk Genel Kurulu’nda görüşüldü. Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay’ın kararına uydu. Kararlar neticesinde yüzyıllardır bu topraklarda kardeşçe yaşayan Süryani halkının morali bozulmuş ve ülkelerine olan güvende sarsılmıştır. Türkiye’de davalar bitmiş olabilir ancak Süryanilerin haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayacağını buradan aktarmak istiyorum.

Süryanilerin devletten eğitim konusunda istedikleri ne?

Ermeni ve Rumların ilkokuldan liseye kadar okulları var ki, bunla Lozan Antlaşması’yla güvence altına alınmıştır. Hukuken Süryaniler de bu haklara sahiptir anca pratiğe baktığınızda Süryaniler bunlardan mahrum bırakılmıştır. Süryanilerin 1928 yılına kadar bir okulu vardı, sonra bu okul kapatılmış.

Peki, bu okul neden kapatılmış?

Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, iddiaya göre Süryaniler, devlete başvurup kendileri bu okulu kapattırmış.

Süryanilerin eğitim konusunda ne gibi talepleri var?

Lozan’da bütün haklarımız açık bir şekilde ifade edilmektedir. Diğer azınlıklara verilen haklar neyse Süryanilere de aynı hakların pratikte uygulanmasını istiyoruz. Dil konusundaki ihtiyaçlarımızı gidermek için fazla bir şansımız yok sadece manastırlarda bu ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz.Lozan’ın ortaya çıkardığı var olan haklarımızı kullanamadığımızdan bizde derin yaralar bırakmıştır. Bu süreçte Süryanilerden kaynaklanan sorunlar da varolmuştur. Çünkü bunlar uzun yıllar ne istediklerini tam olarak belirtmemişler, haklarını aramamışlar.

Süryaniler 1928’den sonra bir okul açmayı düşündü mü? Veya Düşündünüz de bir engelle mi karşılaştınız?

Yok, şu ana kadar öyle bir denememiz olmadı.

Avrupa’daki Süryanilerin Türkiye’den toprak satın alarak ‘Büyük Asurlu Devleti’ kurmak istediği iddiası var. Bu iddia ile ilgili olarak ne diyeceksiniz?

Türkiye’de yaşayan halklar içerisinde bu topraklarda ilk yaşamaya başlayan Süryanilerdi. Yakın bir tarihte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mardin’de yaptığı açıklamada ‘Biz Süryanileri küstürdük, ne edip bu insanları Türkiye’ye döndürmeliyiz, dedi. Devlet de yaptığı hataların bilincindedir. Anavatanları olan Türkiye’de pozitif yönde düzelmeler olunca Süryaniler ülkelerine dönmeye başladı. İnsanların doğup büyüdüğü topraklarda yeniden yaşamak istemesi bizi mutlu ediyor. Kimsenin böyle iddiaları ortaya atmasının hakkı yoktur. Kimse kimsenin anavatanına olan sevgisini engelleme çabası içerisinde olması kabul edilemez bir durumdur. Süryaniler buralardan göç etmiş ancak gönül bağlarını Türkiye’den koparmamışlardır. Bu insanlara saygı göstermek lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik bir ortamda Kürdü, Türkü, Süryanisi, Ermenisi, Lazı, Çerkezi ve Yezidisiyle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Hepimiz Türkiyeliyiz. Keşke Avrupa’ya göç eden Süryaniler, Kürtler, Lazlar Türkiye’ye dönebilse…

Bahçeli’nin sözlerine yorum: 5 bin kişi öldürseniz sorun bitecek mi? / Sayfa 2’deSayfa: 1 2

Başbakan, Kayseri’de 90 tesisi hizmete açtı

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri’de toplam yatırım bedeli 512 milyon lirayı bulan 90 tesisin hizmete açılışını yaptı.

        Partisinin il kongresine katılan Başbakan Erdoğan, Kayseri Kadir Has Kongre Merkezi bahçesinde düzenlenen toplu açılış törenine katıldı ve burada bir konuşma yaptı. Yapılan yatırımların Kayseri’ye kazandırılmasında emeği geçen bakanlar, belediye başkanları ve özel sektör temsilcilerine teşekkür eden Erdoğan, tesislerin Kayseri’ye ve Türkiye’ye hayırlı olması temennisinde bulundu.

        Erdoğan, Kayseri şehrinin, Anadolu’dan yükselen bir gücün bütün Türkiye’yi, bölgeyi ve dünyayı nasıl etkileyebileceğini gösteren en güzel örneklerinden biri olduğunu dikkat çekerek, “Güzel şehrimiz Kayseri, Anadolu insanının kendi gücü, kendi imkanı, kendi zekası ve kendi becerisiyle neleri ortaya koyabileceğinin en güzel ifadesidir. Bunu hep birlikte görüyoruz. Kayseri’nin petrol, doğalgaz, altın gibi kendi başına değeri olan doğal kaynakları yok. Dışardan çok büyük paraların, kaynakların aktığı bir ilimiz de değil. Kayseri, sadece çalışkan, azimli, kendine, şehrine ve ülkesine güvenen, inanan insanların yaşadığı bir şehirdir. Buranın temelinde insan var. Emek, sermaye ve bu eserler onun türevi.” dedi.

        Erdoğan, AK parti hükümeti olarak Kayseri’nin çabasını ve çalışkanlığını karşılıksız bırakmadığını, her alanda şehri daha da ileriye taşıyacak atılımlar, hizmetler gerçekleştirdiklerini söyledi. Erdoğan, özel sektörün de önünü açacak, yatırım şevkini artıracak her türlü tedbiri aldıklarını, her türlü teşviki sağlayacaklarını dile getirdi. Erdoğan, eğitim alanında Kayseri’ye Koca Sinan İmam Hatip Lisesi ve Pınarbaşı Anadolu Lisesi ile 5 ilköğretim, 6 anaokulu, 2 okul, kız yurdu ve spor salonları kazandırdıklarına işaret etti. Abdullah Gül ve vakıf üniversitesi Melihşah Üniversitesi’nin bazı fakülteleri, idari binası, kütüphane ve öğrenci yurtlarının da hizmete girdiğini ifade eden Başbakan, “El birliği ile güç birliği ile kafa birliği ile Türkiye’yi önümüzdeki 11 yılda inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri haline getireceğiz. Bu hizmetlerle Kayserimizi daha da büyütüyoruz. Allah, yar ve yardımcımız olsun.” şeklinde konuştu.

        Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinin tesislerinin de açılışını gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, Mimar Sinan ve İncesu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 144 milyon liralık özel sektör yatırımlarının da resmi açılışlarının yapıldığını anlattı.

        Konuşmanın ardından, Başbakan Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, AK Parti Kayseri İl Başkanı Ömer Dengiz ve AK Parti milletvekilleriyle toplu açılışı yaptı.

        Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açılışın ardından AK Parti otobüsüyle şehir turu attı. Erdoğan, çocuklara oyuncak dağıttıktan sonra partisinin yeni il teşkilat binasının açılışını yaptı. Erdoğan, parti binasını gezdikten sonra burada partililerle bir süre sohbet etti.

CHP İsrail değerleriyle omuz omuza

Pazar, Temmuz 1st, 2012

Başbakan’ın konuşmasından konu başlıkları şöyle:

-‘Tam bin yıldır bir olankardeş olan bu halkların arasına kukla diktatörler giremez. Şam ile İstanbul’un, Halep ile Kayseri’nin arasına girmek isteyenler, tarihin tokadını yemeğe mahkumdurlar.

-Kayseri kardeşlik şehridir. Buradaki saldırı, terör örgütünün kardeşliğe düşman olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

– Bu örgütün milli değerleri yok. Bu örgütün manevi değerleri yok. Dini diğerleri yok. Bunlar Zerdüşt’tür.

– Bu örgütün gölgesinde, bunların vesayetinde siyaset yapan parti de, artık bu örgütün gerçek yüzünü görmeli ve terörle arasına mesafe koymalıdır.

– Bu örgütü temsil eden partinin bugüne kadar bunlara “terör örgütü” dediğini duydunuz mu? Diyemezler. Çünkü bunu demek yürek ister.

– Bütün senaryoları, bütün karanlık tezgahları boşa çıkaracağız.

– Son 1-2 gün içinde Amerika’nın Wall Street Journal gazetesi, Suriye’de düşürülen uçağımızla ilgili bir haber yapıyor. Bu haberde, düşürülen uçağımızın Suriye sınırları içerisinde olduğu iddia ediliyor. Amerika’da yaklaşan seçimler var. Geçen günlerde de Türkiye ile ilgili yalan bir haber yapmışlardı. Bu yalan haberlerin nedeni, Başkan Obama’yı yıpratmak ile ilgili. Kaynağını açıkla diyoruz, hiçbir şey yok. Mertlik, kaynağı açıklamayı gerektirir. Demek ki bu gazetede mertlik söz konusu değil.

– Bu tarz hava sahası ihlalleri olur. Uluslararası uygulamada, böyle bir ihlal olunca uyarı yapılır. Yapılan uyarı sonucu, söz konusu saha terkedilir. Bunların yaptığı gibi saldırılmaz.

– Bakın biz içerde de dışarda da kimlerle mücadele ediyoruz, bunu anlayın. Dışarıdaki ile mücadele etmek kolay. Asıl zor olan nedir biliyor musunuz? İçerideki ile mücadele etmek zor. Onun için ben CHP’ye gönül veren kardeşlerimize seslenmek istiyorum. Bu takip ettiğiniz başkan Türkiye’nin değerleriyle değil, İsrail’in değerleriyle omuz omuza.

Kurtulmuş AK Parti için açık kapı bıraktı

Pazar, Temmuz 1st, 2012

HAS Parti Kocaeli İl Gençlik Kolları tarafından Derince İlçesi’nde düzenlenen pikniğe katılan Genel Başkan Numan Kurtulmuş, Ak Parti’ye geçeceğine ilişkin fazla konuşmanın doğru olmadığını belirtti ve bunun henüz kendilerine ulaşan bir konu olmadığını söyledi. İşte Kurtulmuş’un konuyla ilgili açıklaması:

“Ak Parti Merkez Yürütme Kurulu içerisinde sayın Başbakan bu konuyu gündeme açmış ve buradan basına sızmış bir konu. Bizde, bize ulaşmış, herhangi bir şekilde bizim bildiğimiz bir konu olmadığı için, bunun etrafında, olmamış bir konu etrafında çok fazla konuşmak doğru değildir. Bizim Has Parti siyaset tarzıyla, üslubuyla, yöntemiyle Numan Kurtulmuş ortaya koyduğu yöntemleri ve siyaset tarzı ile koskoca büyük bir kitlenin oyunu almış olan iktidar partisinin içerisinde böyle bir şeyin konuşuluyor olması da gerçekten bizim açımızdan, sözlerimizin karşılığı olduğunu teyit eden bir gelişmedir. Söyleyeceklerim bu kadar. Eğer bir şey biliyor olsam seve seve sizinle paylaşırım.”

Güler: AKP Batı’nın taşeronu

Pazar, Temmuz 1st, 2012

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, ”CHP’ye Suriye’nin Baas’çı partisi demek doğru değildir ama AKP’ye Batı’nın taşeronu demek de, şamar oğlanı demek de çok gerçekçidir ve doğrudur” değerlendirmesinde bulundu.

Güler, yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun haritadan Şam’ın yerini gösteremeyeceğine ilişkin sözlerini hatırlattı.

Başbakan Erdoğan’ın haritayla arasının iyi olmadığını ve herkesi kendisi gibi bilmesinin normal olduğunu öne süren Güler, şöyle devam etti:

”Başbakan gerçekten haritadan anlamaz ama radar okumasını iyi bilir. O nedenle, ABD-İngiliz radarlarının işaret ettiği bombalanacak başkentlerden ve başına bomba yağdırılacak eski dostlarından haberdar olur, radarların işaret ettiği başkentlere ve eski dostlarına saldırır.

CHP, Cumhuriyeti ilan eden, demokrasiyi getiren Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisidir. CHP’ye Suriye’nin Baas’çı partisi demek doğru değildir ama AKP’ye Batı’nın taşeronu demek de şamar oğlanı demek de çok gerçekçidir ve doğrudur.”

Hükümetin dış politikasını eleştiren Güler, sıfır dış politika anlayışının Türkiye’yi taşeron ülke konumuna ve savaşın eşiğine sürüklediğini iddia etti.

Başbakan Erdoğan valilik ziyaretini iptal etti

Cuma, Haziran 29th, 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il kongresi ile bir dizi açılışlara katılmak üzere geldiği Erzurum’da valilik ziyaretini iptal ederek, partisinin il kongresinin yapılacağı stadyuma geçti.

Havalimanından üniversite kavşağına kadar gelen Erdoğan, yol boyunca vatandaşların sevgi gösterileriyle karşılandı. Yolda çocuklara oyuncak dağıtan Erdoğan, partisinin il kongresinin yapılacağı Erzurum Stadyumu’na geçti.

Erdoğan, Kurtulmuş’un eşinden ne istedi?

Cuma, Haziran 29th, 2012

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile Demokrat Parti eski Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun Başbakan Erdoğan’ın isteği doğrultusunda AK Parti’ye katılacağı iddiası somutlaşmaya başladı.

Siyaset dünyasını sarsan  bu transfer görüşmeleri taraflarca kesin bir dille yalanlanmazken, Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür ile Milat Gazetesi yazarı İsa Tatlıcan’ın paylaştığı bilgiler de dikkat çekti.

SOYLU: YAZMAMAK KOŞULUYLA DOĞRULADI

Sabah yazarı Mahmut Övür, DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun Mart ayında Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme yaptığını belirttiği yazısında Soylu’nun kendisine ifade ettiği, “Yazmamak koşuluyla şunu söyleyebilirim; evet böyle bir görüşme oldu ve böyle bir teklif geldi.” sözlerini de paylaştı.

ARACI ŞENTOP

Milat Gazetesi yazarı İsa Tatlıcan ise HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un AK Parti’ye katılım sürecine aracılık eden ismi açıkladı. AK Parti’nin yeni dönem hukukçu kurmaylarından ve Anayasa Komisyonu üyesi de olan Prof. Dr. Mustafa Şentop’u işaret eden Tatlıcan’ın satırları şöyle: “İki aydır Numan Kurtulmuş ile Erdoğan arasında bir görüşme trafiği sürüyordu. Süreci de Kurtulmuş’un da, Erdoğan’ın da güvendiği bir isim olan AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop yönetiyordu.”

SEVGİ KURTULMUŞ’A ŞİKAYET ETTİ

Mahmut Övür ayrıca Başbakan Erdoğan’ın daha önce partiye davet ettiği Numan Kurtulmuş’u, eşi Sevgi Kurtulmuş’a şikayet ederek bir an önce karar vermesinde yardımcı olmasını istediğini de kaydetti.

– Mahmut Övür’ün köşe yazısı sayfa 2’de
– İsa Tatlıcan’ın köşe yazısı sayfa 3’te
Sayfa: 1 2 3

AK Parti Eskişehir’de de stadyumda olacak

Cuma, Haziran 29th, 2012

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Eskişehir İl Başkanı Süleyman Reyhan, partisinin Eskişehir 4. Olağan İl Kongresi’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 15 Temmuz’da stadyumda yapılacağını bildirdi.

Reyhan, Saffron Hotel’de düzenlediği basın toplantısında, 2001 yılında kurulduğunda herhangi bir siyasi parti olarak görülen AK Parti’nin, bugün yaptığı icraatlar ve kazandığı seçim zaferleriyle Türk siyasetinin asla unutamayacağı bir hareketi olarak akıllara kazındığını söyledi.

Son üç genel seçimde oylarını artırarak tek başına iktidar olmayı başaran AK Parti’nin, milletin emanetini her dönemde alnının akıyla taşımayı başardığını ifade eden Reyhan, ”Bu unutulmayacak başarıların arkasında birden çok etken vardır. Ancak, bunların başında güçlü bir teşkilat ve dünyaya mal olmuş bir lidere sahip olması gelmektedir. Bu hareket, siyasi yaşamında teşkilatın her kademesinde görev yapan bir genel başkanın önderliğini yaptığı bir harekettir. Her bir üyesi de aynı heyecan ve samimiyet içinde milletin hizmetkarı olarak bu yolda bizlerle beraber yürümektedir. Kadın kollarından gençlik kollarına, mahalle ve köy teşkilatlarına kadar her kademesinde uyum ve gayretle çalışan teşkilatımız, her zaman kendisini yenilemekte ve vatandaşın içinde olmaya devam etmektedir” dedi.

Reyhan, genel merkezin onayıyla 1,5 yıldan bu yana partinin il başkanlığı görevini yürüttüğünü anımsatarak, ”Liderinden aldığı ilhamla, milletin verdiği destekle, milleti için çalışan AK teşkilatımız, bayrak yarışı misali durmadan yenilenerek yoluna devam ediyor. 2011 genel seçimlerinden sonra başlayan kongrelerde, ilçe yönetimlerimiz, gençlik ve kadın kolları yönetimlerimiz yenilenerek bayrağı taşımaya devam ediyorlar. Partimiz için bir bayram niteliği taşıyan kongrelerimiz, teşkilatın her kademesinde görev yapan bizleri de ayrıca heyecanlandırmakta ve gururlandırmaktadır. Teşkilatımızla birlikte omuz omuza yürüttüğümüz bir seçim kampanyası ve arkasından teşkilatımızın kongrelerini hep birlikte tamamladık” diye konuştu.

   -”Bana verilen bu onurlu görevi layıkıyla yerine getireceğim”-

AK Parti Genel Merkezi’nin il kongresi programlarına göre, Eskişehir 4. Olağan İl Kongresi tarihinin 15 Temmuz 2012 olarak kararlaştırıldığını belirten Reyhan, şöyle devam etti:

”Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımlarıyla gerçekleştireceğimiz il kongremiz, ülke genelinde yapılan son kongre olma özelliğini taşıyor. Hemşehrilerimizin Sayın Başbakanımıza olan sevgisini göz önünde bulundurarak, il kongremizi genel merkezimizin de onayıyla Atatürk Stadı’nda yapma kararı aldık. Teşkilatımızın duygu ve düşünce dünyasını anlayan ve onlarla birlikte çalışmaktan heyecan duyan biri olarak, yorulmadan, sıkıntıları dert etmeden çalışmayı ilke edindim. Başta Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güvenine layık olarak, Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı’mızın onayıyla, milletvekillerimizin desteğiyle bana verilen bu onurlu görevi layıkıyla yerine getireceğim. Eskişehir için yapılması gereken her şeyi hassasiyetle, adaletle, kararlılıkla asla rehavete kapılmadan yapacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Türk Dünyası Başkenti’nde Türk Dünyası’nın Lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la buluşmak üzere tüm hemşehrilerimizi 15 Temmuz Pazar günü saat 17.00’de Atatürk Stadı’na davet ediyorum” diye konuştu.

Reyhan, ilk günden beri kendisini destekleyen ailesine, milletvekillerine, kadın ve gençlik kolları, ilçe, belediye başkanlarına ve tüm teşkilat mensuplarına teşekkür etti.

Toplantıya, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı, AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı, AK Parti Eskişehir Milletvekilleri Salih Koca, Ülker Can, Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, İl Genel Meclis Başkanı Ahmet Yapıcı ve parti yöneticileri de katıldı.
   

AK Parti Eskişehir’de de stadyumda olacak

Cuma, Haziran 29th, 2012

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Eskişehir İl Başkanı Süleyman Reyhan, partisinin Eskişehir 4. Olağan İl Kongresi’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 15 Temmuz’da stadyumda yapılacağını bildirdi.

Reyhan, Saffron Hotel’de düzenlediği basın toplantısında, 2001 yılında kurulduğunda herhangi bir siyasi parti olarak görülen AK Parti’nin, bugün yaptığı icraatlar ve kazandığı seçim zaferleriyle Türk siyasetinin asla unutamayacağı bir hareketi olarak akıllara kazındığını söyledi.

Son üç genel seçimde oylarını artırarak tek başına iktidar olmayı başaran AK Parti’nin, milletin emanetini her dönemde alnının akıyla taşımayı başardığını ifade eden Reyhan, ”Bu unutulmayacak başarıların arkasında birden çok etken vardır. Ancak, bunların başında güçlü bir teşkilat ve dünyaya mal olmuş bir lidere sahip olması gelmektedir. Bu hareket, siyasi yaşamında teşkilatın her kademesinde görev yapan bir genel başkanın önderliğini yaptığı bir harekettir. Her bir üyesi de aynı heyecan ve samimiyet içinde milletin hizmetkarı olarak bu yolda bizlerle beraber yürümektedir. Kadın kollarından gençlik kollarına, mahalle ve köy teşkilatlarına kadar her kademesinde uyum ve gayretle çalışan teşkilatımız, her zaman kendisini yenilemekte ve vatandaşın içinde olmaya devam etmektedir” dedi.

Reyhan, genel merkezin onayıyla 1,5 yıldan bu yana partinin il başkanlığı görevini yürüttüğünü anımsatarak, ”Liderinden aldığı ilhamla, milletin verdiği destekle, milleti için çalışan AK teşkilatımız, bayrak yarışı misali durmadan yenilenerek yoluna devam ediyor. 2011 genel seçimlerinden sonra başlayan kongrelerde, ilçe yönetimlerimiz, gençlik ve kadın kolları yönetimlerimiz yenilenerek bayrağı taşımaya devam ediyorlar. Partimiz için bir bayram niteliği taşıyan kongrelerimiz, teşkilatın her kademesinde görev yapan bizleri de ayrıca heyecanlandırmakta ve gururlandırmaktadır. Teşkilatımızla birlikte omuz omuza yürüttüğümüz bir seçim kampanyası ve arkasından teşkilatımızın kongrelerini hep birlikte tamamladık” diye konuştu.

   -”Bana verilen bu onurlu görevi layıkıyla yerine getireceğim”-

AK Parti Genel Merkezi’nin il kongresi programlarına göre, Eskişehir 4. Olağan İl Kongresi tarihinin 15 Temmuz 2012 olarak kararlaştırıldığını belirten Reyhan, şöyle devam etti:

”Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımlarıyla gerçekleştireceğimiz il kongremiz, ülke genelinde yapılan son kongre olma özelliğini taşıyor. Hemşehrilerimizin Sayın Başbakanımıza olan sevgisini göz önünde bulundurarak, il kongremizi genel merkezimizin de onayıyla Atatürk Stadı’nda yapma kararı aldık. Teşkilatımızın duygu ve düşünce dünyasını anlayan ve onlarla birlikte çalışmaktan heyecan duyan biri olarak, yorulmadan, sıkıntıları dert etmeden çalışmayı ilke edindim. Başta Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güvenine layık olarak, Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı’mızın onayıyla, milletvekillerimizin desteğiyle bana verilen bu onurlu görevi layıkıyla yerine getireceğim. Eskişehir için yapılması gereken her şeyi hassasiyetle, adaletle, kararlılıkla asla rehavete kapılmadan yapacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. Türk Dünyası Başkenti’nde Türk Dünyası’nın Lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la buluşmak üzere tüm hemşehrilerimizi 15 Temmuz Pazar günü saat 17.00’de Atatürk Stadı’na davet ediyorum” diye konuştu.

Reyhan, ilk günden beri kendisini destekleyen ailesine, milletvekillerine, kadın ve gençlik kolları, ilçe, belediye başkanlarına ve tüm teşkilat mensuplarına teşekkür etti.

Toplantıya, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı, AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı, AK Parti Eskişehir Milletvekilleri Salih Koca, Ülker Can, Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, İl Genel Meclis Başkanı Ahmet Yapıcı ve parti yöneticileri de katıldı.
   

‘Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?’

Cuma, Haziran 29th, 2012

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ”devlet adamlığının one munitle, ABD Başkanı Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmayacağını” ifade ederek, ”Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. ‘Gereğini yapın’ demek savaş çığırtkanlığı değildir, ülkenin onurunun korunmasıdır” dedi.

İnce, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesini kınadıklarını söyledi.

Arama ve kurtarma çalışmalarının bir an önce sonlandırılmasını istediklerini belirten İnce, ”Bu fiyaskonun, rezaletin sorumlusu AK Parti’dir, Recep Erdoğan’dır ve Davutoğlu’dur. Bu iktidar, Başbakan ‘muhafazakar demokratız’ diyorlardı, sonunda muhafazakar demokratlıktan muhafızlığa geçtiler. Esed ile kankaydılar, kanlı oldular. Ordunun başına çuval geçirildi, sustu. Mavi Marmara’da insanlarımız öldü, esti gürledi, sonucu hikaye çıktı. Rum kesimi deniz sahamızda arama yaptı, Başbakan Recep Erdoğan ‘savaş sebebidir’ dedi arama devam ediyor, yine hikaye çıktı” dedi.

İnce, ”Beygire binmeyi bilmeyen, uçakta pozlar vermeye başladı. Beygirden düşen, pilot pozu vermeye başladı. İki pilotunu bulamayan ülkenin Başbakanı, pilot pozu veriyor şimdi. Suriye’ye demokrasi götürüyordu sözde, Libya’ya nasıl demokrasi götürdüğünü hep birlikte gördük” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan’a, ABD’den, AB’den ve NATO’dan destek gelmediğini iddia eden İnce, şöyle konuştu:

”Attan düştüğün günleri özleyeceksin. Gözden düştün, dikkat et deliğe süpürüleceksin ve bunu hep birlikte göreceğiz. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuğa benziyor. Ama işin kötüsü kavga etmeyi de beceremiyor. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuklar vardır, onlar sıkıştıklarında babaya şikayet eder, bizimki sıkıştığında Obama’ya şikayet eder. Yaramaz çocukla Başbakan arasındaki fark budur. Devlet adamlığı, görüntü vermekle, one munitle, Bush’un gözünden kararlılığı okumakla, Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmaz. Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. Bu konuyla ilgili geçmişte örnek arıyorsa, 74’teki Ecevit’e bakmasını tavsiye ediyorum. Devlet adamlığı öyle olur. 74’teki Ecevit’i kendisine örnek alırsa, ülkenin ve Başbakan’ın geleceği için de doğru olur.”

-”Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?”-

İnce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile yapacağı görüşmenin sorulması üzerine, ”Görüşebilirler. Fakat bu sorun adına ne derseniz deyin, kişilerin özel istekleriyle, girişimleriyle çözülmez. Bu ortak akılla çözülür. Sayın Zana geçmişte ‘özerklik yetmez’ demişti, sonra ‘Başbakan bu işi çözer’ dedi. Acaba Başbakan özerklik konusunda kendisine bir söz mü verdi?” ifadelerini kullandı.

Özel yetkili mahkemeler ile ilgili soruyu da yanıtlayan İnce, ”DGM’ler, sıkıyönetim mahkemeleri, terör mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler… Bunlar hiç önemli değil, olaya ilkesel yaklaşmak lazım. Adalet herkese lazım. Olağanüstü yargılama mantığıyla adalet olmaz. olağanüstü yargılama mantığına karşı olmamız lazım” dedi.

Muharrem İnce, ”Gereğini yapmaktan neyi kastettiniz?” sorusuna, ”Başbakan’ın en büyük çılgın projesi Ahmet Davutoğlu’dur. Strateji derinliği değil, strateji sığlığı vardır. İşlere yanlış başlarsanız yanlış gider. Suriye ile ortak şirketler kurulmuştu. Ortak Bakanlar Kurulu yapılmıştı. Fenerbahçe futbol maçı yapmıştı, barış rüzgarları esiyordu, ailece görüşüyorlardı. Ne oldu da bu noktaya geldik? Gereğini yapmak savaş çığırtkanlığı değildir ama ülkenin onurunun da korunmasıdır. Ya uçağını düşürtmeyeceksin, komşularla ona göre geçineceksin, düşürdüklerinde de gereğini yapacaksın. Yoksa bu coğrafyada barınman zor olur” yanıtını verdi.

‘Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?’

Cuma, Haziran 29th, 2012

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, ”devlet adamlığının one munitle, ABD Başkanı Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmayacağını” ifade ederek, ”Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. ‘Gereğini yapın’ demek savaş çığırtkanlığı değildir, ülkenin onurunun korunmasıdır” dedi.

İnce, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesini kınadıklarını söyledi.

Arama ve kurtarma çalışmalarının bir an önce sonlandırılmasını istediklerini belirten İnce, ”Bu fiyaskonun, rezaletin sorumlusu AK Parti’dir, Recep Erdoğan’dır ve Davutoğlu’dur. Bu iktidar, Başbakan ‘muhafazakar demokratız’ diyorlardı, sonunda muhafazakar demokratlıktan muhafızlığa geçtiler. Esed ile kankaydılar, kanlı oldular. Ordunun başına çuval geçirildi, sustu. Mavi Marmara’da insanlarımız öldü, esti gürledi, sonucu hikaye çıktı. Rum kesimi deniz sahamızda arama yaptı, Başbakan Recep Erdoğan ‘savaş sebebidir’ dedi arama devam ediyor, yine hikaye çıktı” dedi.

İnce, ”Beygire binmeyi bilmeyen, uçakta pozlar vermeye başladı. Beygirden düşen, pilot pozu vermeye başladı. İki pilotunu bulamayan ülkenin Başbakanı, pilot pozu veriyor şimdi. Suriye’ye demokrasi götürüyordu sözde, Libya’ya nasıl demokrasi götürdüğünü hep birlikte gördük” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan’a, ABD’den, AB’den ve NATO’dan destek gelmediğini iddia eden İnce, şöyle konuştu:

”Attan düştüğün günleri özleyeceksin. Gözden düştün, dikkat et deliğe süpürüleceksin ve bunu hep birlikte göreceğiz. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuğa benziyor. Ama işin kötüsü kavga etmeyi de beceremiyor. Mahallede herkesle kavga eden yaramaz çocuklar vardır, onlar sıkıştıklarında babaya şikayet eder, bizimki sıkıştığında Obama’ya şikayet eder. Yaramaz çocukla Başbakan arasındaki fark budur. Devlet adamlığı, görüntü vermekle, one munitle, Bush’un gözünden kararlılığı okumakla, Obama’nın yanında bacak bacak üstüne atmakla olmaz. Devlet adamlığı gereğini yapmakla olur. Bu konuyla ilgili geçmişte örnek arıyorsa, 74’teki Ecevit’e bakmasını tavsiye ediyorum. Devlet adamlığı öyle olur. 74’teki Ecevit’i kendisine örnek alırsa, ülkenin ve Başbakan’ın geleceği için de doğru olur.”

-”Başbakan özerklik konusunda söz mü verdi?”-

İnce, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ile yapacağı görüşmenin sorulması üzerine, ”Görüşebilirler. Fakat bu sorun adına ne derseniz deyin, kişilerin özel istekleriyle, girişimleriyle çözülmez. Bu ortak akılla çözülür. Sayın Zana geçmişte ‘özerklik yetmez’ demişti, sonra ‘Başbakan bu işi çözer’ dedi. Acaba Başbakan özerklik konusunda kendisine bir söz mü verdi?” ifadelerini kullandı.

Özel yetkili mahkemeler ile ilgili soruyu da yanıtlayan İnce, ”DGM’ler, sıkıyönetim mahkemeleri, terör mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler… Bunlar hiç önemli değil, olaya ilkesel yaklaşmak lazım. Adalet herkese lazım. Olağanüstü yargılama mantığıyla adalet olmaz. olağanüstü yargılama mantığına karşı olmamız lazım” dedi.

Muharrem İnce, ”Gereğini yapmaktan neyi kastettiniz?” sorusuna, ”Başbakan’ın en büyük çılgın projesi Ahmet Davutoğlu’dur. Strateji derinliği değil, strateji sığlığı vardır. İşlere yanlış başlarsanız yanlış gider. Suriye ile ortak şirketler kurulmuştu. Ortak Bakanlar Kurulu yapılmıştı. Fenerbahçe futbol maçı yapmıştı, barış rüzgarları esiyordu, ailece görüşüyorlardı. Ne oldu da bu noktaya geldik? Gereğini yapmak savaş çığırtkanlığı değildir ama ülkenin onurunun da korunmasıdır. Ya uçağını düşürtmeyeceksin, komşularla ona göre geçineceksin, düşürdüklerinde de gereğini yapacaksın. Yoksa bu coğrafyada barınman zor olur” yanıtını verdi.

İşte Suriye’ye karşı eylem planı

Perşembe, Haziran 28th, 2012

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünkü grup toplantısında “Bu olaydan sonra artık yeni bir aşamaya geçilmiştir” dedi. Erdoğan Şam yönetimini köşeye sıkıştıracak eylem planının ipuçlarını verdi.

1-) Angajman kuralları değişti

“Suriye sınırındaki güvenlik riskleri hiçbir şekilde tolere edilmeyecek, karşılıksız bırakılmayacak. TSK angajman kuralları yeni aşamaya göre değiştirildi. Sınırda güvenlik riski oluşturacak her askeri unsur tehdit olarak değerlendirilip askeri hedef olarakmuamele görecek.”

2-) Muhaliflere her türlü destek

“Suriye halkı eli kanlı diktatör ve çetesinden kurtuluncaya kadar Türkiye gereken her türlü desteği verecektir. Buradan bir kez daha Suriyeli kardeşlerimize yürekten sesleniyorum; muhakkak ki Allah’ın yardımı yakındır. Haklı mücadelelerinde her zaman yanlarındayız.”

3-) “İç ve dış kamuoyu bilgilendirilecek

BM, Arap Ligi ve NATO gibi kuruluşlarla diplomasi trafiği sürecek. Türkiye yerini, zamanını ve yöntemini kendi tayin ederek bu haksızlığa karşı uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanacak. Gereken adımları kararlılıkla atacak.”

Başbakan Erdoğan İstanbul’da

Salı, Haziran 26th, 2012

  Erdoğan, özel uçak ‘DAP’ ile saat 16.25’te Atatürk Havalimanı VIP Salonu’na geldi. Erdoğan’ı havalimanında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu karşıladı. Erdoğan daha sonra havalimanından ayrıldı.

Başbakan’dan Suudi Arabistan Kralı’na taziye

Salı, Haziran 26th, 2012

Başbakan Erdoğan, Kral Abdullah’la yaptığı telefon görüşmesi sonrasında, Prens Nayif’in vefatının ardından veliaht prensliğe tayin edilen Prens Selman bin Abdülaziz Al Suud’u da telefonla arayarak Prens Nayif’in vefatından dolayı taziyelerini, veliahtlık prenslik görevi için başarı dileklerini iletti.

(ANKA)

 

Başbakan Erdoğan, Brezilya’dan ayrıldı

Pazar, Haziran 24th, 2012

Rio 20 Zirvesi için geldiği Brezilya’daki temaslarını tamamlayan Başbakan Erdoğan, Rio de Janerio’dan ayrıldı. Erdoğan ve beraberindeki heyeti taşıyan ”ANA” uçağı TSİ 02.15’de hareket etti. 

Başbakan Erdoğan ile birlikte eşi Emine Erdoğan’ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ile AK Parti Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı da Rio de Janerio’dan ayrıldı.

Başbakan Erdoğan’ın okuduğu Anneciğim Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Necip Fazıl anneciğim şiiri

Necip Fazıl Kısakürek Anneciğim

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!…