Posts Tagged ‘başım’

Ağla Yüreğim

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Ağla Yüreğim

Akşam olur
Bir başıma kalınca
Bu yerde…

Özlemin
Ateş olur..!
Dokunduğun her yerde
Kıvılcımlar saçar
Özlem ateşin
Yangınlara döner…

İçimde
Yıkılmaz sandığım
Dağlar erir
Ormanlar bir bir yanar.

Eğil başım
Sen..
Öne eğil….

Bunca yıldız varken
Gece neden karanlık olur
Sevdiğim…..

Kaybetmeyince
İnsan
Bilmezmiş
Elindeki nimetin kıymetini.

Ağla yüreğim kendi haline
Sen
Şimdi ağla..

Melih Baki

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

BEN EYLÜL SEN HAZİRAN

Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde

Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık

Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

Sevgi Şiirleri Nazım Hikmet

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nazım Hikmet Sevgi Şiiri
Nazım Hikmet in sevgi ile ilgili şiirleri

NE GÜZEL ŞEY HATIRLAMAK SENİ

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti…
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık…

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya…

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…

Nazım Hikmet Ran

SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN

Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.

Nazım Hikmet Ran

YİNE SANA DAİR

Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil…

Nazım Hikmet Ran