Posts Tagged ‘başka’

Öyle İçimdesin Ki

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öyle İçimdesin Ki

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

Hatunumun Gözleri Eladır Da (Nazım Hikmet)

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hatunumun gözleri eladırda
İçinde hareler var yeşil yeşil..
Altın varak üstüne yeşil yeşil meneviş..
Kardeşlerim bu ne biçim iş:
Şu dokuz senedir eli elime değmeden;
Ben burda ihtiyarladım
O orda..

Kalın,beyaz boynu kırışan kızım
İmkansızdır ihtiyarlamamız bizim
Etin gevşemesine bir başka tabir gerek
Zira ki ihtiyarlamak;
Kendinden başka hiç kimseyi
Sevmemek demek..

Kumsalda

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Semra cicigöz Kumsalda şiiri

Mehtap çok güzel
Yakamozlar ise
Daha farklı bu gece

Kumsal da tek başıma yürüyorum

Bir tek seni almışım yüreğime
Yalnız değilim
Yüreğimde ki sen eşlik ediyorsun bana
Yakamozlar dans ederken denizde
Kavalyelik yapıyorsun sende yüreğimde

Martılar çığlık atıyor
Kalbimin seni çağırışı gibi
Kayalar dalga beklemekte
Seni beklediğim gibi
Gökyüzü mehtapla eşleşmiş
Başka güzel
Gözlerin gibi
Rüzgar kumları savuruyor
Sevdam gibi
Uzakta gençler ateş yakmışlar
Alev alev
Kalbim gibi

Kumsalda tek başıma yürüyorum
Yüreğimde ki sen
Eşlik ediyorsun bana…

Bir de peşimi bırakmayan sevdan…

Semra Cicigöz

Tatlı Izdırap

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşk sessiliği yırtan feryat
Aşk bağlandığına kör inat
Aşk gönüllerde başka tat
Aşk ne ki dilsiz edebiyat
Aşk medine aşk mecnun
Aşk gök kuşağında salıncak
Aşk alemlerin Rabbinde ara
Aşk umman yelken
Aşk çölde serab
Aşkı bul aşkı yaşa

Aşk İle İlgili Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşkla İlgili Şiirler

En güzel Aşk İle İlgili Şiirler

AŞK

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf


AKIL GÖZÜ

Seni bulmakdan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir Asaf

AŞKIM GÖZLERİNDE KALDI!!!

Bir gelişin vardı, sanki kalbimi durduracaktı
Geldiğin an, sana sarılmak istedim
Ama önümde mezarım vardı olmadı
Aşkım gözlerinde kaldı

Gidişinden anlamadım gittiğini
Kokun yoktu artık tenimde
Dikkat et önündeki çukura düşme
Mezarımdır orası benim
Sen gitti
Aşkım gözlerinde kaldı

Bir gidişin vardı, yüreğimide götürdü
Sanki depremdi kalbimin en derinlerinde
Sağ elime bak…

SONBAHARDA AŞK

bir sonbahar mevsimimde
yaprakların dallarından
ellerin birbirinden ayrıldıgı
yalnızların agladıgı tanışmıştık seninle
yalmızikimiz vardık sanki

ikimiz yaşıyorduk yer yüzünde
sanki buharlasıp bulut olduk gök yüzünde
saatlerce sen benim gözüme baktın
ben senin gözüne
gözlerimle konuşmuştuk adeta

umut dolu sevgi dolu yaklaşmıştık birbirimize
ayrılan sevgililer misali
boş ümitler vaadetmedik
konuşmadan sessizce
sadece sevgi sevgi istedik
sonbahar da aşıklar gibi

BİR AŞK SAYFASI
Şimdi hatırımda iri,mavi ama sıcaklıktan yoksun bakışları
Kulaklarımda aşkımın ruhumu günaha çağıran ağrı akışları

O şimdi yeni başka bir aşka koşmaya başlar
Akıtacak gözyaşım artık kalmadı arkadaşlar

Ben her gün her gece arınık bir sevgi büyütürken ona
O’ysa sebepsiz boş yere bir ayrılık sundu aniden bana

Hicran yaşama sevincimi alıp götüren bir sel oldu
Sevdiğim ’n’olur gel’ diyeceğim anda bana el oldu

Ansızın ocakta ayrıldı anılar ruhuma sarıldı
Mutluluklar ona, acı burukluklar bana kaldı

BU AŞKIN ADI HASRET OLDU
Yokluğun özlemini biledi bir bıçak gibi
Yollarda dolaştım kimsesiz gibi
Özlemin büyüdü bir çığ gibi
Sen gittin ya
Bu aşkın adı hasret oldu

Keşke demicem bu sefer diyemicem
Ne keşke diyecek bi sewgiydi bu
Nede sen bir keşkeye sığabilirdin
Sen gittin ya
Bu aşkın adı hasret oldu

Yol ayrımı bu yaşadığımız şimdilerde
Yalnızız artık bu koskoca ewrende
Mutluluk ayrılmasın yanından ömrünce
Sen gittin ya
Bu aşkın adı hasret oldu
Sen gittin ya
Ben yarım kaldım…

AŞK
Süzülerek akar boş yüreğime,
Işıklı gözlerin nur bakışları.
Kanatlanır uçar hoş dileğime,
Sineme saplanan yar bakışları.

Yeşeren gönlümde ateş közledim.
İçimdekileri elden gizledim.
Görmedim rüyada nasıl özledim?
Dantele işledim zar nakışları.

Ağaç gövdesine ismini kazdım.
Kıyıda kumsala resmini çizdim.
Adına şiirler ezgiler yazdım.
Gene çare olmaz var akışları.

Ben bir onu sevdim başka bilmedim.
Ağladım yaşımı açık silmedim.
Kader böyle imiş çok da gülmedim.
Eritti bitirdi nar yakışları.

Öznur Karaman

Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum…

Nazım Hikmet Ran

Birisi

Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda
Senin gözlerinde ışıldıyor
Benim dilimin ucunda

Nahit Ulvi Akgün

AŞK BENİM MABEDİMDİ..

Aşk sağ yanımdı
Aşk bir omuzdu yaslandığım
Aşk yanında ağladığım
Gittin bitti…

Aşk küçük çocuktu içimde
Aşk aldığım soluktu
Aşksız ellerim soğuktu
Gittin bitti…

Aşk gözyaşımdı
Aşk senle doğmam

AŞK ŞARKISI

Ellerini ver, öpeceğim,
Binlerce el içindeyim,
Şu beyaz çizgilerden gideceğim.
Ellerini ver, ellerini…
Seni öldüreceğim.

Gözlerinden gireceğim,
İçinde yer edeceğim.
Sana oradan sesleneceğim;
Ellerini ver, ellerini…
Seni öldüreceğim.
Özdemir Asaf

SAÇLARIN
Saçların omuzlarından aksın
Mermer üzerinden geçen su gibi
İçinde ezgin bir his duyacaksın
Yaz vaktinin gündüz uykusu gibi

Saç tel tel örtüler hep tül tül düşer
Gözünün değdiği yere gül düşer
Sonunda sana da bir gönül düşer
Gönlümün şimdiki duygusu gibi

Dillerde dökülüp sayılır saçın
Sıcak nefeslerle bayılır saçın
Bir tütsüdür kalbe yayılır saçın
Kararan gözlerin buğusu gibi

Necip fazıl kısakürek

Aşk İki Kişiliktir

Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Ataol Behramoğlu

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun

Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..

Attila İlhan

Aşk/larım…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Büyüleyici Aşkım dediğim şehirde,
Mavi patiska gibi uzanan boğazın,
Kıyısına vardım, sabahladım,
Seni çok aradım bir tanem, yoktun,
Martıların çığlık seslerine karşı,
Kadıköy’den kalkan vapurun sesi,
Seni aradım, ekmek arası yediğimiz,
Balıkçılar rıhtımında sevdiceğim.

Güvertede gözlerime düşen hayalin,
Martılara attığımız simitleri,
İçimde kıpırtılar vardı sen yokken.

Sanki yanımdaydın, sandım bir ara,
Ama yoktun çok bekledim gelmeden,
Sen yanımdaydın ama göremiyordum,
Sadece suretin, sıcaklığını biliyorum,
Deniz, sen, ben, oradaydık aslında,
Bir başka güzeldin, güneşin sıcaklığında,
Kollarım boynunda geziyorduk sahilde,
İstanbul bir başka güzeldi seninle.

Aşkım İstanbul’u, seni o kadar seviyorum,
Seni seni ve yine seni belki de daha çok,
Seviyorum yanımda olmasan da,
Sen aşkım ve her şeyim İstanbul’um.

Sami Arlan…

Ahmet Selçuk İLKAN Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ayrılık Çanları

Ayrılık çanları çalsa ansızın
Elveda sevgilim diyecek misin?
Önünde diz çöksem, gitme kal desem
Bakmadan ardına gidecek misin?

Ayrı yönde akan ırmaklar gibi
Dalından uçuşan yapraklar gibi
Ümitsiz, çaresiz aşıklar gibi
Kalbinden aşkımı silecek misin?
Son ümidi yere serecek misin?

Kendini boş yere teselli edip
Sevdadır nasılsa geçici deyip
Yaşlı gözlerini gizlice silip
Bakıp da yüzüme gülecek misin?

Beni Unutamazsın

Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın
Denizin durgunluğu, gözlerimi
Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır
Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin
Beni unutamazsın bilirim.

Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın
Mutsuz gökyüzünde bir-iki yıldız, ışık tutacak karanlığına
Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın
Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin
Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını
Dudaklarının pembeliği solacak
Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin
Kahrolacaksın!
Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın.
Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak

Ama sen yine de sözlerime aldırma.
Gözlerin zamansız ıslanmasın.
Çünkü, artık çocuk değilsin
Güneşin nereden doğduğunu bilirsin
Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin
Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin
Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin…

Bu Nasıl Ayrılık

bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda
gözlerin kal diyor, dudakların git.
bakışın anahtar, ellerin kilit,
gözlerin aç diyor, dudakların git.

ayrılık dönüşü olmayan bir nehir
yalnızlık bomboş bir şehir.
kaç sevda kül oldu böyle kimbilir,
gözlerin kal diyor, dudakların git.

gidersem bir daha dönmeyeceğim,
kalırsam kalbime yenileceğim.
çözemedim seni delireceğim.
gözlerin kal diyor diyor, dudakların git.

duvardan insin mi resimlerimiz,
yabancı olsun mu isimlerimiz.
ya deli dolu günlerimiz,
anılar kal diyor, dudakların git.

bu roman da biter belki birazdan,
ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan.
ağlıyor besteler yine hicazdan,
şarkılar kal diyor, dudakların git…

Nankör

Hani ”pazara kadar” değil
”Mezara kadardı” aşkımız
Gel gör ki
”Pazartesine” kadar bile sürmedi
Senin gibi nankörden
Başka ne beklenirdi

Annem İçin

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Annem İçin – Ahmet Hamdi Tanpınar..

Annem İçin

Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anne…

Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.

Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.

Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.

Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz.

Ahmet Hamdi Tanpınar

İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler,
İstanbul’un Fethi şiirleri,
istanbulun Fethi Şiir,

İstanbul’un Fethi

Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!

Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!

Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!

İbrahim MİNNETOĞLU

BİZANS GÖRÜNDÜ KARŞIDAN

Geldik surların önüne,
İçimizde garip bir sevinç
Tamamlamışız vuslatın tadını
Böyle hiç.

Yeditepe kardeş kardeş gülümser,
Boğaz’ın mavi rüzgârları,
Bir esinti sarhoşluğu içinde
İstanbul sizin der.

Elbet bizim olacak İstanbul,
İnanmışız,
Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen
Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.

Temiz ellerimizde açacak,
İstanbul çiçek çiçek.
Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak,
Yarın Bizans göklerine yükselecek.

Arif Hikmet PAR

GAZEL
İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm
Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm

Allah için küfürle cihadın misalini vermektir niyetim;
Mücerret gayretim, (sadece) İslâm dini içindir.

Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm

Hakk üstünlüğü ve Allah’ın yücelttiği veliler himmetiyle
Kâfirleri baştan sona kahreylemektir niyetim.

Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm
Lutf-ı Hak’dandur hemân ümmîd-i feth ü nusretüm

Peygamberlerle velilerdir istindım benim;
Hakk’ın lütfundandır, fetih ve başarı ümidim.

Nefs ü mâl ile n’ola kılsam cihânda ictihâd
Hamdülillah var gazâya sad hezârân ragbetüm

Nefis ve malla cihadıma şaşılmasın;
Hamdolsun, gazaya binlerce rağbetim var.

Ey Mehemmed mu’cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile
Umaram gâlib ola a’dâ-yı dîne devletüm

Ey Mehmet, Seçilmiş Ahmed’in mucizeleriyle
Umarım, galip gelir din düşmanlarına devletim.

Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım…

İstanbul,
İstanbul…

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik…

Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat…

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…

O manayı bul da bul!
İlle Istanbul’da bul!

İstanbul,
İstanbul…

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar…

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir “Katibim” i…

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,
İstanbul…

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…

Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,
İstanbul…

Necip Fazıl KISAKÜREK

Fetih Zamanı
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.

Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.

Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.

Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

İstanbul
Boğazı bir başka
Gören düşer aşka
İnsanları bir başka
Ey istanbul, ey istanbul

Haydar paşa’dan kalkar tren
Gemiler öttürür siren
Bu güzelliği Tanrıdır veren
Ey istanbul, ey istanbul

Adı çıkmış beyoğlunun
Bunları yazan, ben kulunun
Gözdesisin sen
Ey istanbul, ey istanbul

Kadıköyü, üsküdarı
Zengini, hem fukarası
Yetmiş iki millet burası
Ey istanbul, ey istanbul

Beyazıtı, aksarayı
Konağı, kevransarayı
Gece sanki, fener alayı
Ey istanbul, ey istanbul

Babıali yokuşu
Göztepesi, feneryolu
Kötülüklerin, her bir yolu
Ey istanbul, ey istanbul

Fatih yaptırmış hisarı
Yedikule zindanları
Hanları, hamamları
Ey istanbul, ey istanbul

Güzel heybeli adası
Güzellerin çoktur edası
Bilen sürer, sefasını
Ey istanbul, ey istanbul

Ayasofya, selimiye
Tanrıdan bize hediye
İnsanları çoktur niye
Ey istanbul, ey istanbul

Kilyosu, kumburgazı
Sulukule çalar defi, sazı
Çekilmez kızların nazı
Ey istanbul, ey istanbul

Emirganı, yıldız parkı
Yeşil anadolu kavağı
Gezilecek yer rumeli kavağı
Ey istanbul, ey istanbul

Görürsün var kiliseler
Yapılsın hep abideler
İnsandır hep faniler
Ey istanbul, ey istanbul

Işıl, ışıl galata kulesi
Bitmez bu şehrin hilesi
Bitsin artık halkın çilesi
Ey istanbul, ey istanbul

Kumkapıda balıkçılar
Kol kola gezer aşıklar
Gece çok güzeldir ışıklar
Ey istanbul, ey istanbul

Boğazdadır kız kulesi
İnsanın çok çilesi
Dolmaz halkın filesi
Ey istanbul, ey istanbul

Beşiktaşı, tophanesi
Eyüp sultan türbesi
Padişahlar manzumesi
Ey istanbul, ey istanbul

Bakırköyü, topkapısı
Binaları kul yapısı
Yok çoğunun tapusu
Ey istanbul, ey istanbul

Kasımpaşa, şişanesi
Şehrin çoktur birahanesi
Bu serdarın bir nağmesi
Ey istanbul, ey istanbul

(Serdar Sayıl-2005)

İstanbul Destanı
…var ki İSTANBUL /…yok ki İSTANBUL

Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL

Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL

Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL

Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
Âlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL

Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL

Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL

Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL

Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL

Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İSTANBUL

Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki’midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL

İSTANBUL
Zeki İ.KIZILIŞIK

En güzel Babalar Günü Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Babalar Gününe özel en güzel şiirler, Babalar günü için şiirler

Baba
Sakın ha aldırma çileye derde,
Bunları çok çabuk aşarsın Baba
Ağzından kötüsöz çıkmaz biryerde
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

Şefkatle kol kanat açarken bize,
Ciğerde hastalığa almışsın vize
Yer yoktur kalbinde karabir ize
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

Bizim üstümüzde çoktur emeğin
Herkesede yeter aşın yemeğin
Söze hakkıyoktur birkaç ineğin
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

Duygularım katkat kabardı yine,
Sanki Dev sokmuşlar küçük bir ine
Çoğu değişirken parayı Dine,
Sen hep şerefinle yaşarsın Baba.

Şu anda birdöksem gönül bendimi,
İnanki dolupta taşarsın Baba.
Şerefsizler bir b… sansın kendini,
Sen hep şerefinle yaşarsın BABA.

Durmuş Karakuş

Babalar Gününe

Yanağımda Kuruyan Bir Damlasın…
Geceden bir damla düşer gökyüzünden
Ve takılı kalır kirpiklerimde
İki kişi sedanın derinliğinde
Terennümde…

Birler bir’i bilebilirler mi? ..
Şimdilerde zaman uğultu renginde
Eriyip gidiyor tuval denen hüzünlerden
Ellerim yok ki tutayım
Yetmezmiş gibi
Yarenidir zamanın gözyaşım
Ardında ki ellerde özlem dolu kovayım
Döküyorlar zamanın peşinden geri gelsin diye..
Yada bilmem niye.

Onlar O’nu Görebilirler mi? ..
İç profilimin saman renkli duvarlarında
Özlemlerimin elinde bir fırça
Boyadıkça boyuyor, çizdikçe çiziyor
Ardında ne var ne yok demeden
Çizdiği yere göçüp gidiyor
Çizgi ötesini görmeden
Neyin ne olduğunu bilmeden.
Orada O var ya!

Yüzler Yüz’ü Tanıyabilirler mi? ..
Yalnızlar içinde bile yalnızken
“Şahadet parmağımı” kaldırıyorum
-Ben yalnızım ben yalnızım
Üşüyor parmağım sonsuzluğu delerken
Kimseler duymuyor Ondan başka
Yalnızlık ağlarken, vakit değimliydi çok erken
Ah! çok erken çok erken…
Avuçlarımda zaman boğulurken.
Sınıf Çok kalabalık
Yine ben çok yalnızım…

Zaman derken …sonra eklerdin
Ah aman! Çok yaman.
Aklımda kalmış, Kızılırmağın kıyısındaki taş ocağı
Kimbilir nasıl vuruyordun
hınçla toprağın bağrına kazmayı
Sonra yine ekliyordun,
Oğlum! Nefsin tanımamalı “azmayı”
Hani bir bisikletin varmış
Sonra askere gitmişsin,
babandan harçlık istemişsin
Baban, yani cicibıyığın Yusuf
Satmış bisikletini yollamış harçlığını.
Sende, askerden gelecende, velesbitine bineceksin…
Bilirim, en çok bir anana yangındın. Bir de avradına
Yani anama…
Helal sana. Harama uşkur yok…

Bilirsin senin gibiydim bende
Yani sen öyle derdin…
En Çok Z_amansız ayrılıklardan nefret ederdik
Sadece ikimiz, ne kızın ne karın
Ne çocuğun, nede oğulun!
Hep şuna kızdık ikimiz
Ardına dönmeden, gidiyorum bile demeden
Çekip gitimelere! Ah gitmelere
Suçluymuşum gibi neden bakıyorsun ki!
Bırakıp giden benmiyim sanki..
Giderken bıraktığın Gözlerin, halâ Gözlerimde saklı…

Orkun Işık

Babama

Sana, çiçekler getirdim baba,
Sana, torunlarından sevgiler
İğde kokularını getirdim sana,
Hanımeli ballarını…
İyot kokusunu Ege’nin..
Toprağın kokusunu örtmek için,
Bebek kokusu getirdim sana.

Bak üçüncü pazarı geliyor Haziranın,
Ezgisi yanık türküler getirdim sana
Yılların söndüremediği
Yangın alanı yürekte,
Özlemlerimi getirdim sana.
Toprağın karanlığını kaybetmek için,
Sevginin ışığını getirdim sana.

Babam, yarım kalmış bir öykünün
Hazan yapraklarını getirdim sana
Bugün hergün gibi senin günün
Bugün hergün gibi senin özlemin
Babalar günün kutlu olsun.

Uyan Baba

Hadi uyan baba…
Sabah olmadan çık balığa
Oltan hasret kaldı sana
Çaparin paslanacak dura dura
Hem tam balığa çıkılacak hava
Hadi uyan baba!

Hadi uyan baba…
Tıraş takımların banyoda
Aynanın önünde durmakta
Hepsi bıraktığın yerde
Uzamıştır sakalların tıraş olsana
Hadi uyan baba!

Hadi uyan baba…
Bak palton eskidi dolapta
Güz geldi geçti,kış kapıda
Paltonu giy baba,hastalanma
Bu soğuk havada,ayazda
Hadi uyan baba!

Hadi baba uyansana…
Uyansana baba!
Üzerinde yeşiller var
Sen yeşili sevmezsin ki baba
Baba?
Sıkılırsın orada
O daracık dört duvar arasında
Baba hadi uyansana
Uyan baba uyansana
Uyansana…

Şehnaz Baykuş

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici – hep , hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ’mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim

CAN YÜCEL

Türkiye Şiirleri Ünlü Şairler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

ünlü şairlerden türkiyeyi anlatan şiirler,
türkiyeyi anlatan şiirler

En Güzel Türkiye Şiirleri

Güzel Türkiye

Uzunca yürüdüm yollarında
Deresinden köprüsünden geçtim
Dağlarından akan pınarlarında
Buz gibi akan sularını içtim

Türkiye Zümrütten yeşil
Göllerinden,ırmaklarından geçtim
Dağlar,ovalar,ormanlar yemyeşil
Türkiye`mi yıldızlara bakarak seçtim

Türkiye denizlerin ne güzel
Denizlerinin üzerinden geçtim
Türkiye şehirlerin ne güzel
Türkiye körfezlerinde güzelliği seçtim

Türkiye tarihi eserlerine hayran kaldım
Öyle güzelsinki güzel Türkiye
Tarihi eserlerinden, rüyalara daldım
Dünya`yı dolaştım,seni seçtim,Türkiye

Mustafa Cemil Dirier

Yok ki Başka Türkiye

Memleket bizimdir,insanlar bizim
Hepimiz aynıyız salkımda üzüm
Hoşgörü,kardeşlik en iyi çözüm
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Türkiye karışsın ister ecnebi
Karışsında farketmez ki sebebi
Unutma hoşgörü denen edebi
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

İsimlerimiz bir, birdir dinimiz
Aynı denizlerde yüzer gemimiz
Ayrılık demeye varmaz dilimiz
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Saygı gösterirsen saygı görürsün
Bölmeye kalkarsan elbet ölürsün
Kötü düşünenler her gün sürünsün
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Ozan Kasım bende ülke evladı
Başka memlekette bulmadım tadı
Her daim yaşasın Türkiye adı
Akıllı ol yok ki başka Türkiye

Kasım Kol

Can Türkiye’m

Dağlarında soğuk suyun
Çanakkale’dir can ruhun
Dumlupınar, İstanbul’un
Öz mekanım can Türkiye’m.

Can Türkiye’m, can Türkiye’m
Toprağın kutsal Türkiye’m
Al bayrağım göklerinde
Dalgalansın can Türkiye’m.

Gökten bayrak inmeyecek
Ezanlar hiç dinmeyecek
Bu meş’ale sönmeyecek
Canım cananım Türkiye’m.

Değişmem seni dünyaya
Selamlar olsun ataya
Hacı Bektaş, Mevlana’ya
Dergah olan can Türkiye’m.

Celal Sevencan

Türkiye’m

Sırtımı dayadım karlı dağına
Ormanın güzeli sende Türkiye’m
Vuruldum bahçene hem de bağına
Meyvenin güzeli sende Türkiye’m

Sevgi dolu dost canlısı insanın
Rağbet görmez hiç birisi kavganın
Kalbimizde yeri başka sevdanın
Aşkların güzeli sen de Türkiye’m

Ovası yaylası güzel yurdumuz
Gönülden sevdalı sana ferdimiz
Barış için savaş eder ordumuz
Askerin yiğidi sende Türkiye’m

Zengin toprakların bakir dağların
Denizi arzular coşkun suların
Demir kömür daha nice madenin
Zenginliğin hepsi sende Türkiye’m

Gönül arzular ki hep böyle olsun
Nefret çıksın kalpler sevgiyle dolsun
Güzel insanımın yüzü hep gülsün
Dilekler umutlar sende Türkiye’m
Osmaniye 15.06.2006

Mustafa Kuruldak

Babacığım O Mübarek Elini Öpeyim. ( Şehit Çocuğunun Babalar Günü.)

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öyle bir zamanda bırakıp gittin ki bizi.
Arayıp sormadın bile.
Hayal meyal hatırlıyorum güzel yüzünü.
4-5 yaşlarında var yoktum. Her kez akşam olunca babasını karşılardı kapılarda.
Ablam la ben camın önünde beklerdik gelmeyen babamızı.

Anlatırdı çocuklar okulda babam bize yardım etti. Beraber ödevlerimizi yaptık hafta sonu gezmeye gideceğiz. Ya da babamız bize çok kızdı derlerdi. Yoktu ki babamız bize kızsın.
Sevemez olmuştum bayramları seyranları. Baba olmayınca bir anlamı yok ki. Sabah erken kalkmaya güzel giyinmeye hem saten bir annem vardı el öpülecek. Olsa idin birde sen. Her bayramda bir balon isterdim. Başka da hiçbir şey.

Bak baba karnemi de aldım. 5.sınıfa geçtim hem de takdirle. Öğretmenim de bir kalem hediye etti. En güzel en içten duygularını bu kalemle yazarsın diye. Senden başka kimsem yok ki duygularımı yazacağım. Anne’me ablama zaten söylüyorum.

Her gün şehitliğin önünden geçiyorum okula giderken. Bu babalar gününde bari gel hiç olmazsa rüyama. O mübarek elini öpeyim.
BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN…

16-06-2010
Yılmaz BARITLI

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri – ümit yaşar oğuzcan’ın şiirleri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri kısa – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri ayten – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri istanbul

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!”
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Ümit Yaşar Oğuzcan

Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını…


Adak şiiri

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

Andıkça

Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.

Etkileyici Şiirler Kısa

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Etkileyici Kısa Şiirler
etkileyici şiir
Etkileyici Şiirler

Etkileyici Şiirler Kısa

topladım sevgimi gidiyorum hayatından
hiç bir anı kalmasın geride
sana beni hatırlatan
kırdığın kalbimin parçalarını
yükledim bavullara açmamak üzere
ne bir resim ne bir plak olmalı
sana beni hatırlatan

**

Karlar yağdı üzerime, tipi misali
Buz tuttum,kımıldamaz oldum,dondum
Baharı bekledim zamanla soldum
Kalkmaz oldu karlar üzerimden
Kardelenleri bekledim,açmaz oldular
Umutlarıma kokular saçmaz oldular
Küstün mü kardelenim?
Güneş ısıtmadı mı seni?
Benim gibi darda mısın?
Yoksa sen de çıkmazda mısın?

**
Hayatımdan çıkarttığım ilk ve tek kişisin.
Garip bir ayrılık bu. Birazda zorunlu…
Sevmek yetmiyor işte, Cesaret lazım sevmeye.
ellerinin ellerimde olması yetmez,
Kalbinde gerekiyor bu oyunda.
Ne yazıkkı kaybettin sen bu oyunu
gule gule sevdigim….

**

Elveda deyip hayatından çıkmayı
senin kadar kolay söyleyemedim
arkamı dönüp gitmeyi
senin gibi beceremedim
başka çarem kalmasa da bu aşk için
yaşadıklarıma saygımdan
gözlerine bakarak
dinmeyen fırtınalar ardından
fısıltıyla gelen en sözüm olur ELVEDA

**

Aklım seninle olmaz diyor
bir kez daha üzülmek istemiyor
ömrüm hep seni beklemekle geçti
verilecek son bir şans kalmadı bizim için
yinede kalbimle aklım savaşıyor
yıkıntılar kırık parçalar uçuşurken kalbimde
ben sessizce bekliyorum savaşın galibini
aldığım nefes gibi alışmışken sana
gitmek çok zor olacak biliyorum

**

bugün,eskiye dair ne varsa
atıyorum belleğimden
ve başlıyorum yeniden hayata
hayallerle yaşıyorum artık
tüm kalbimle gerçek olmasını dilediğim hayaller
karşılıksız sevdalara elveda
Hayatımda hiçbir sözcükten
Bu kadar nefret etmedim ben
Ve hiçbir sözcüğü telaffuz etmedim
Bu denli içten
Neden diyeceksin bu nefretin
Sebebi sensin
Evet sen,
Beni keşkelere mahkum eden.
Sen bunun farkında bile değilsin
KEŞKE farkında olabilsen…

**

yürekten dilediğim dileğimsin sen benim
içimde en çok hissettiğim kişisin
belki birleşik yüreklerimiz
belki de bana ait değil senin yüreğin
varsın bana ait olmasın
varsın başkası için çarpsın
sen yine de benim Can’ımsın
kimbilir belki birgün kavuşacağım sana
ya da belki de hep sensiz olacağım
belki ölesiye seveceğiz birbirimizi
belkki de öleceğiz birbirimizsiz…

**

bir tek sözün bağlar beni sana
gel demen yeterli bana
öl desen ölecek kadar
aşığım sana.
bir tek bakışın alıyor beni benden
başka başka diyarlara götürüyor
gittiğim heryer
buram buram aşk kokuyor.
ben bu kadar aşıkken
bir tek hayelimdesin ya sen
işte bu yüzden ölmekteyim ben.

**

gidiyorum bu şehirden
Yarınlarımı seninle yaşadıklarımı …
Her şeyi geride bırakarak
Sensiz gidiyorum…..
Geride sana solmuş bir gül,
Kırılmış bir kalp bırakarak,
Belki de bir daha dönmemek üzere…

**

gitme gitme dur diyemedim
günahım dududaklarımı kapamışken
seni bulduğumuma tanrıya dua ederken
sana söyleyemediğimi artık sende biliyorken
gitme dur gitme diyemedim
böyle olsun istemezdim deken bile
sensizlikk genzimi yakıyor
senden tek kalan sensizliğim
sensizliği kalbimin bedenimle çarpan heryerine
işledim takii bedenimde kalbimin atışları duyulmayana dekk
gitme gitme diyemedim…

**

senınle baslayan yollarda ertelıyorum adımlarımı
oysa adımlarımda hep yalnızdı
onlarda ne yapacgını bılımiyordu
ama ıste dusundum taşındım ve yolarına bır yol daha cızdım
yolun suan sende sen ıse yoksun yokluklar ıcınde
gitmek kalmanın yarısıdır hep bir taraflarını unutursun
oralar sakindir onlarsız oralar zindandır
birbaşına kalmanınsuskunluğunu yediremiyorsan kendine
bizi hatırla ve gülüşün eksik olmasın yüzünden
çünkü şunu unutmaki özlemler hep özlenir

***
Umutlarımı bana bırak.
Yalnızlığımı al götür uzaklara
boşalan yere bir yudum sevgi koy.
Ölümümü bana bırak
sevgilerimi de Ve çocukluğumu
Ve de şiirlerimi de.
Yenilmişliğimi al götür sonzuza
yerine bir direniş koy ucunda zafer olsun…..

Murathan Mungan Yalnız Bir Opera

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Murathan Mungan Yalnız Bir Opera şiiri
Yalnız Bir Opera Murathan Mungan

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
“Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen” notunu buldum kapımda.
Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04’tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak…
Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır
Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş
Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her çağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çiçek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe…Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk…Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de…
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri…
panayır yerleri…
Ölü kelebekler…
Ölü kelebekler…
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde herşey
Şimdi herşey doludizgin ve çoğul
Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi herşey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren.

İstanbul – 1987

Murathan Mungan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Murathan Mungan yazıları
Murathan Mungan sözleri
en güzel Murathan Mungan şiirleri

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde

Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır.

Hayatı Iskalama Lüksün Yok Senin Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hayatı Iskalama Lüksün Yok Senin Şiiri
Nazım Hikmet Hayatı Iskalama Lüksün Yok Senin Şiiri Sözleri

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu
yapmadın” diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
“Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak”
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…. Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası….

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…

NAZIM HİKMET

2 Kıtalık Orman İle İlgili Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

2 Kıtalık Orman İle İlgili Şiirler

Orman İle İlgili Şiirler 2 Kıtalık

Orman

Sen insansın, o ağaçtır,
Suya, ışığa, sevgiye
Bir insan kadar muhtaçtır;
Ağaçların şehri orman.

Onu ne yak, ne sök, ne kır.
Bir dal kopardığın zaman.
Gizli bir sesle hıçkır..
Her orman yurda bir ordu
Ormanı iyi koru…

Hüseyin KALABA

_________________________________

AĞACIM

Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.

Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.

Orhan Veli KANIK

____________________________________

AĞAÇ ve UYGARLIK

Yeter uyuduğun asırlar boyu,
Aç artık şu gözlerini haydi aç!
Yağıyorken bunca yağmur, bunca kar,
Ah! Şu yamaçlar hâlâ, niçin kıraç?

Kuşlar şarkı söyler hüzünden ırak,
Yeşile durduğu gün şu karşı yamaç.
Ölçü diyorsan; gökdeleni bırak,
Uygarlık timsali dikilen ağaç!

Mehmet EROL

___________________________________

alıntı

Anneler Günü İçin Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Anneler Günü Şiirleri,

En Güzel Anneler Günü İçin Şiirler,


Anneme Mektup

Ben bu gurbete ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.

Necip Fazıl Kısakürek


Benim Annem

Ana:su,hava,topraktır yeryüzünde
Ana:yıldız, ay,güneştir gökyüzünde
Ana:bulut, yağmur, dalgadır denizde
Doğa kokan bir çiçektir benim annem

Yüzünde hayatın yaşam çizgileri var
Ellerinde çekilen çilelerin nasırları var
Bedeninde geçen ömrün günlüğü var
Söylenen bir destandır benim annem

Doymadan doyuran yanların da var
Uyumadan da uyandıranların da var
Koruyan kolalayan kanatların da var
Bir huridir bir melektir benim annem

Acılara,yoksulluğa hep göğüs gerdin
Yemedin,giymedin,yinede üzülmedin
Tok tuttun; haram lokma yedirmedin
Kaşıktır,aştır,nimettir benim annem

Mevsimler gelip geçti saçında karlar
Gezsem dünyayı arasam diyar diyar
Bulsam da bulamam ki anam gibi yar
Duygudur,sevgi,aşktır benim annem

Sultanım diyiyor of bile deme anana
Ne yapsam ödenmez ki hakkın sana
Ana hakkını helal edecek misin bana
Cennet bahçesindendir benim annem

Emrah SARIKAYA

Üşüyorum Anne

Üşüyorum bu soğuk kış gecelerinde
Garip bir duygu var yorgun bedenimde
Bir ölüm korkusu var yüreğimde
Üşüyorum Anne can yok gözlerimde

Anne ellerim soğuk vücudum titrek
Belkide bu acım hiç bitmeyecek
Kar tipi boran gözlerim ürkek
Üşüyorum Anne derman yok dizlerimde

Anne üşüyorum sıcak yurdumda
Bedenim donuyor Erzurum ayazında
Gözlerim süzülüyor Ayyıldızlı bayrakta
Üşüyorum Anne hal kalmadı yüreğimde

Kaldırın yerden soğuk bedenimi
Anlatın herkese Vatan Bayrak sevgimi
Sahipsiz koymayın güzel ülkemi
Üşüyorum Anne can kalmadı bedenimde

Arif Arifoğulları

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur..
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını.
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene.

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim.
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim.

Hüseyin KALABA


Anacığım

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.

Ümit Yaşar oğuzcan

Anam

iş uyku bırakıp beni emzirdin,
Ekmeği çiğneyip bana yedirdin
Üşümesin diye sıkı giydirdin,
Fedakarlıkların sembolü anam

Dünyada Ananın yeri başkaymış,
Gönüllerdeki Ana aşkıymış
Çekemeyenlerin hali başkaymış.
Kalp tahtım seninmiş Anam

Fesatlar ağzından lafmı aşırdın.
Elinden yavrunu nasıl kaçırdın
Gurur edipte içmi geçirdin,
El etsen uçardı kurbanın Anam

Doymadım dünyada Ana sevgine.
Sıktın elimi gidiyon diye
Dilin varmadımı geliver diye,
Dertlerde bıraktın beni Anam .

Dilim dolandı bağıramadım,
Gözlerim dolduda ağlayamadım
Geceler yok oldu uyuyamadım.
Ufaktan öksüzmüş Mustafan Anam .
Yemyeşil sandıkta salınır gider,
Mustafan gönülden feryad eder
İçersi yanar dışarsı güler,
Meleklerin temsili Anam

Mustafa Yazka

Anneler

Rahmet üstüne rahmet iner annelerin üstüne
Görülmemiştir annelerin evladına küstüğüne
Darılsa, kırılsa da görse evladının düştüğüne
Ölümüne de olsa, hemen koşar sarılır üstüne

Hiçbir sevgi, gelmez onun sevgisinin üstüne
Kalbimizi yaptırmak lazım annelerin büstüne
Nadiren görülse de evladın anneye küstüğüne
Görülmemiştir, annelerin evladına küstüğüne

Annelere verilen paya, kimseye verilmedi
Belki de hediyelerin en güzeli annelerindi
Cennet, annelerin ayakları altında denildi
Anneye bu payeyi kazandıran acep neydi

Annenin fedakarlığını, hiçbir şey ölçemez
Annenin mükâfatını hiçbir beşer veremez
Onun içindir ki; Onlarınkini Rabb’imiz verdi
Cennet, annelerin ayakları altındadır dendi

Her kalemin, tam manasıyla yazamadığı gibi
Her kelamın da tam olarak anlatamadığı gibi
Bayram’ın kalemi de yazamaz, onun kıymetini
Şairin kelamı da kifayet etmez, onu anlatmayı

Her zaman, selam çakılması gereken anneyi
Ancak bu kadar anlatabildi, bu şairin kelamı
Ancak bu kadar yazabildi, Bayram’ın kalemi
En güzel Allah kelamı Kur-an anlatır anneyi

Tün annelere, en güzel yüce Allah verir, paye
Başka her kimin sözü olursa olsun kalır yaya
Anneye her kim öf derse, başına düşer iri kaya
Her kim annesinin rızasını alırsa, kalmaz yaya

Bayram TUNCA

ANNEM için

Bir günümüz bile sensiz geçmezken,
Şimdi mezarına hasretiz anne..

Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer,
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin,
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.

Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.

Seni gömdük anne, yıllarca evvel,
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere,
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel,
Matem dağıtırken hasta kalblere.

Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun,
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz…

Ahmet Hamdi Tanpınar

Sakla Beni Anne

Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine

Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime

Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime

Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne

Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine

Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme

Ali YÜCE

Anne

Kırklar meydanı mahşer,cümlesi anne arar,
Diller, Aziziye’den Nene Hatun’u söyler.
Gülistan yüzlü bebek,emmeye anne arar,
Yıllar, idam fermanlı,Halide Edip söyler.

Pamuklar arasında,gülşende açmış bir gül,
Seherde tütün kırar,çay tarlasında bülbül.
Keçi çobanlığına şahitlik eder sümbül,
Dağlar ana deyince,Şerife Bacı söyler.

Çamaşırı tokmakla,kin’i sevgiyle yıkar,
Gelin olur şansına,hicran güftesi çıkar.
Yaz-kış tandır başında,ekmeğin ter’i akar,
Yollar,Tarsus’lu ana,Kara Fatma’yı söyler.

Kuyulardan su çeker,pancarda çapa vurur,
Ölümünede olsa,koca evinde durur,
Yüreği ah-u zar’da,dil’i hal hatır sorar,
Güller,ana deyince,Emir Ayşe’yi söyler.

Tencerede taş kaynar,kiraz çiçeği ağlar,
Kilosunca yük taşır,göğsüne bebek bağlar.
Kışlık tezeği yapar,kalkar koyun’u sağar,
Çağlar,ana deyince,Asker Nezehat söyler.

Tarlada burçak toplar,kapı önüne konur,
Üstüne kuma gelir,harman terinden tanır.
Töre’ye kurban verir,baharda kış’ı solur,
Bağlar,ana deyince,Halime Çavuş söyler.

Anam yoğu var eder,yetmez tozu alınır,
Zorla dağ’a kaldırılır,sırça köşkler yıkılır.
Hayvanca saldırılır,yağlı kurşun sıkılır,
İnler,ana deyince,Tayyar Rahmiye söyler.

İlk öğretmenim anam,ilmin peşinde gezer,
Sırdaşım olur gönlü,sevdama türkü yazar.
Yüreği gülistandır,her kötülüğü ezer,
Küller,ana deyince,Sultan hanımı söyler.

Sokağa tek çıkamaz,nazenin gül’dür evde,
Asla fikri sorulmaz,açık hapishanede.
Başında kır saçları,siyaset sahnesinde,
Teller,ana deyince,Zübeyde hanım söyler.

Yolda kalsam duadır,başımın tacı anam,
Yetim kalsam dağ gibi,yerine göre babam.
Kar’ları yorğan yapan,hangi derdini yanam,
Tüller,ana deyince,Satı Çırpanı söyler.

İmkan verilse vali’dir,cevher dolu özünde,
Akrep sancısı çeker,güller açar yüzünde.
Kitabı yüreğidir,sırlar gizli sözünde,
Yeller ana deyince,Amine hanım söyler.

Anam üretir bol bol,anam yaşatır can can,
Anam sever derinden,anam büyütür han han,
Manğal gibi yürekli,yeniden doğar tan tan,
Eller ana deyince,Evren annemi söyler.

İshak der,Veysel olsam,hac’ca taşısam yetmez,
Gönlüne ateş düşse,kır çiçekleri bitmez.
Cennette adın geçer,şan’ın cihan’a sığmaz,
Kollar ana deyince,asırlar Havva söyler.

İshak Özlü

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur..
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını.
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene.

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim.
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim.

Hüseyin KALABA

ANNELER GÜNÜ

yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut

evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın

diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut
gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut

Nevzat Çelik

ANNEM

Bağım olsa, bahçem olsa
İpek kumaş bohçam olsa,
Sabah olsa, akşam olsa
Annem gitmese yanımdan

Her zaman baksam yüzüne,
Uyurum yatsam dizine.
Rastlamadım kem sözüne
Sesi çıkmaz kulağımdan.

Bir sözünü iki etmem.
Canımı verir incitmem
Annemsiz cennete gitmem
Onu severim canımdan

İbrahim ŞİMŞEK

CANIM ANNEM

Momiyim diye diye saldın beni gurbete
Her geçen gün hasretini çekiyorum elbette
Yalnız yaşıyorum ağlıyorum gurbette
Benimle ağladığın günleri unutamam elbette.

Her yıl köye geldiğimde ağlarsın
Beni benden alıp beni de ağlatırsın
Seni görmek için geliyorum köye canımsın
Canım annem unutulmaz aşkımsın.

Gurbette özlemin çekilmiyor
Yalnızım hasretin bitmiyor
Yüreğim seni yaşıyor
Momiyin seni özlüyor.

Her gelişimde ağlarsın
Beni de ağlatırsın
Yüreğimdeki sevgimsin
Sevgimi bilirsin Canım ANNEM.

Muhammet PINALOĞLU

Gül Ve Annem

Anam gül gibidir her mevsim açıktır, sanki nevbahar,
Gönül bahçesi dopdoludur, sevgisinin rengi gül nar,
Ahvalimizin en zor durumunda bile, gönlümüzde yar,
Gül çiçektir solar bir gün, anamsa gönlüde daima yaşar.

Gül mevsimi gelince, gül kokusunu getirir badı sabalar,
Oysaki dört mevsim başımızda güller gibi kokar analar,
Figana düştüğümde evlat derdinin dermanıdır onlar,
Gül çiçektir solar bir gün, anamsa gönlümde daima yaşar.

Yavrusu için gözyaşlarını şebnem gibi akıtır yanağından,
Acı çekerse yavrusu, o gülemez çare yaratır bağrından,
Gündüzleri yaratır sevgisiyle, gecelerin karanlıklarından,
Sevgisini cuybar eder akıtır, gönlündeki pınarlarından.

Gül dalında tek renktir, başkası güzeldir bir başka dalda,
Oysa anamın yüreğinde çok çeşitlidir her türlü sevda,
Çok çeşidi bulunur güllerin, kokar elvan, elvan koynunda,
Gül çiçektir solar bir gün, Anamsa gönlümde ömrümce yaşar.

Bülbülün sevdası güledir gülistanda öter o güllerin dalında,
Gül rengi bir başka hoştur solmadıkça, bahçelerde bağında,
Anamın teni en güzel gülden güzel kokar benim burnumda,
Resulüm bile demiş çünkü cennet anaların ayağının altında.

Anam beni bin bir eziyetle doğurup, dünyaya getiren kadın,
Adın tespihattır dillerimde, yüreğimde, gönlümde sultansın,
Sığınacak liman, ak sütünle yavrulara, helalinden membasın
Gül çiçektir solar, oysa sen yaşam boyu yüreğimde yaşarsın,

Selahattin Ölmez

Veysel çelebi şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yolum düştü yanınıza
Selam duydum şanınıza
Benide alacakmısınız aranıza
Arkadaşlar sevgili dostlar

beni.. davet etti(… adını unuttum sen yaz)
Size beni sevdirdi
Dediğine göre sitedekiler bir aileydi
Aranıza bir kardeş daha geldi

Biz ara sıra buluşacağız
Beraber olacağız
Aileden farksız olacağız
Bunuda yavaş yavaş başaracağız…

Beni de alın aranıza
Selam duydum bütün dostlara
En içten sevgi ve saygılarla

(UMARIMİSTEDİĞİNİZ BEĞENDİĞİNİZ TARZDA OLUR bu daha başı devamı da olucak)