Sevgililer günü özel mesajları 2012 2012 sevgililer günü için kısa mesajlar
Sabahları seninle dogar içimdeki güneşin,gülücüklerinle sıcaklıgımı arttırır ve batmazcasına daha çok ısınırım…Kaynagı sevgi olan ne batar ki hayatta ?
İçimden bir şiir yazmak geldi, Yazıyorum,çünkü seviyorum, Seviyorum,çünkü hissediyorum, Hissediyorum,çünkü yaşıyorum, Yaşıyorum,çünkü seninleyim!…
Doğan her günün sabahında içimde gözlerini görebilmek aşkı olmasa, inan hiçbir şeye değmezdi yaşamak. Sevgililer günün kutlu olsun!
Sevgilim nerdesin, Gecenin bak kaçı olmuş, Ben hala aşkımıza nöbetteyim, Gözlerim dolmuş, içim burkulmuş, Ben senden hiç gidemedim ki Hala SENDEYİM…
Sen çöllerde serap gibisin, engin denizlerde yakamoz gibisin, ışığım sensin, güneşim sensin… Bil ki çok özlendin… Sevgililer günün kutlu olsun!
Kalbimdeki aşka, dudaklarımdaki gülüşe, akan gözyaşlarıma, yalnızca sen layıksın… Çünkü benim için çok özelsin aşkım…
Maviler giyer bulut olurum, yeşiller giyer bahar olurum, bakarsın bir gün beyazlar giyer senin olurum. Sevgililer günün kutlu olsun.
Yağmurun toprağa kavuşması gibi… Bir toz kalkar yüreğimden, aşkınla yıkanırım…
Hani en güzel aşklar imkansız gelir ya insana, imkansız olduğun için aşığım sana!.. Sevgililer Günün kutlu olsun birtanem, seni çok seviyorum.
İnsanlar tanıdım yıldızlar gibiydi, hepsi parlıyordu, hepsi gökteydi. Ama ben seni, güneşi seçtim, bir güneş için bin yıldızdan vazgeçtim…
Seni sevdiğim kadar yaşasaydım ölümsüzlüğün adını aşk koyardım… Sevgililer günün kutlu olsun biricik aşkım!
Sevgililer gününde beyaz bir güvercin yolluyorum sana; kanatlarında mutluluk, yüreğinde sevgi ve sadakat, karbeyaz tüylerinde umut ve gagasında iyi geceler öpücüğü, yanağını uzat. Yüreğin kadar yanındayım. Kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy; ben hep ordayım!
Konuşmadan Önce DİNLEMEK, Yazmadan Önce DÜŞÜNMEK, Harcamadan Önce KAZANMAK, Vazgeçmeden Önce ÇABALAMAK lazım.
O sessiz aksamda ay ışığı geceme girdi, karanlıkta kalan kalbimi aydınlattı, ardından yakamozun ışıltıları ressamları kıskandıran resmini yansıttı deryaların kalbine bebeğim…
Gecenin karanlığındasın, güneşin ışığında, Suyun damlasında, selin coşkusunda Kimi yanımdasın kimi rüyamda Ama hep aklımdasın sakın unutma…
Elbet rüzgar ve deniz taşır emanetlerini, Bekle gün gelir güneşim bulacaktır seni, Akşamları balkona çık, gözlerini kapat, Rüzgar benim yerime öpecek seni…
Sana Binlerce Gül Vermek Isterdim Ama Güller Solar, Sana ömrümü Vermek Isterdim Ama Bir Gün ölecegim, Sana Sadece Sevgimi Veriyorum Sonsuza Dek Süreceği Için..
Ne zaman tutsam ellerini gözlerimin önünden mevsimler geçer, ne zaman gözlerin gözlerime değse samanyolundan bir yıldız düşer. Sevgililer günün kutlu olsun!
Denizi içerken maviler takıldı boğazıma, karaya vuran balık gibi çırpınıyorum. Mavi gözlerini özlüyorum. Sevgililer günün kutlu olsun.
Bu sevgililer gününde beyaz bir güvercin yolluyorum sana kanatlarında mutluluk, yüreğinde sevgi ve sadakat, karbeyaz tüylerinde umut ve gagasında iyi geceler öpücüğü, yanağını uzat.
Ne zaman tutsam ellerini gözlerimin önünden mevsimler geçer, ne zaman gözlerin gözlerime değse samanyolundan bir yıldız düşer. Sevgililer günün kutlu olsun!
Denizi içerken maviler takıldı boğazıma, karaya vuran balık gibi çırpınıyorum. Mavi gözlerini özlüyorum. Sevgililer günün kutlu olsun.
Sen dünyaya sürgün bir meleksin ve ben seni o kadar çok seveceğim ki bir daha cennetine geri dönmek istemeyeceksin… Sevgililer günün kutlu olsun!
Ayrılık küçük sevgileri öldürür ama büyük sevgileri güçlendirir. Tıpkı rüzgarın mumu söndürüp yangını güçlendirdiği gibi… Bizim de sevgimiz hep yaşayacak ve daha da güçlenecek sevgilim. Nice sevgililer günlerinde birlikte olmak dileğiyle…
Kuyruklu yıldızlar vardır, dünyaya yetmiş yılda bir gelirler. İnsanlar onu hayatı boyunca belki bir kez görürler. Ben o yıldızı gördüm, o da sensin birtanem.
Doğan her günün sabahında içimde gözlerini görebilmek aşkı olmasa, inan hiçbir şeye değmezdi yaşamak. Sevgililer günün kutlu olsun!
Bir yudum sevgi koskoca bir okyanusa bedeldir. Şimdi uzaklarda senin bir yudum sevgine hasretim sevgilim. Seni hasretimi tüketircesine kucaklıyorum.
Sesini duysam da her an görmek gibi değil. özlediğimi bil, her an hiç bir şey seni sevmek gibi değil..
Aşk günah olmayacak kadar masum, köle olmayacak kadar özgür, ulaşılmayacak kadar derin, unutulmayacak kadar yakın seninle yaşanacak kadar özeldir.
Bazen anlatmak zor geldi korktum, bazen cesurdum sen yoktun, ve artık bir karar aldım söylüyorum. Seni Çok ama Çok Seviyorum.
Sana Ne Demeliyim Bilmiyorum GüneşIm Desem Güneş Batıyor, Hayatım Desem Hayat Kısa, Gülüm Desem Oda Soluyor, Sana Canım Demeliyim Çünkü Bu Can Seninle Yaşıyor..
Bir rüzgar eserse oralara, sana olan sevgimi fısıldarsa kulağına, cevabını sevgimden ıslandığın yağmurlarla yolla.
Aşkına döksem gözyaşlarımı, elinle bir defa silecek misin? Şu kalbimi sana versem, bir gün gelecek sevecek misin?
Sevgilime Mektup Her gün gözlerinde yeniden dogmak icin avuc iclerine bir bebek gibi kivrilip soluklarina gömülüyorum yine. Kirpiklerine yaslanmis rüzgarlarin kanatlarina uzanip gözlerinin huzurunu soluyorum. Yalnizlik anbarindan bir dirhem sevgini dudaklarima degdirip sana geliyorum. Topraga mevzilenmis günese seni anlatip sonsuzluga ciziyorum güllerin gözyaslarinda yikanmis ismini.
Ben gözlerine kangren acilari sermeye degil; yüzünün cografyasinda cicek acmis gülüsleri gözlerine ilmeklemeye geliyorum. Yasadigim sehrin tüm isiklarini söndürüp yüreginin aydinliginda karanliklarimi ezmeye geliyorum. Haydi gözyaslarinla sil terli yüregimi, gülüslerinle öp seni kirpiklerinden kiskanan gözlerimi. Nefeslerinden bir yudum sun susuz dudaklarimin kurak topraklarina.
Bir yudum mutlulugun hazzinda vur beni. Gözlerim, gözlerinden baska yurt bilmesin. Dizlerim, yüregin gölgesinde topraga sarilip son kez gözlerinde gülümsesin Cennetin gölgelerine. Saclarindan örülmüs daragacindaki urganim olsun parmaklarin. Zehir olup dolassin damarlarimda keskin bakislarin. Simdi seni seviyorum diyen dilime kilit son kez vur ve sah damarımdan süzül içeriye. Zehrini sür hücrelerimin dudaklarina. Bal diye kana kana icsin damarlarim ölümün zehrini. Ne olur üzülme hicranim. Ölüm, senin kollarindan gelmeli. Cünkü; sen benim yüregimin satirlarina örülmüs ölümsüzlügümsün….
SEVGİLİM
Sen…Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi…Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay’ım,akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim sen… Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım hayat sen…Sebebim,niyetim,geleceği m,geçmişim,bilinmezl iğim,belirsizliğim,kararlılığı m,kararsızlığım sen…Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,göz üm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen… Hani gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN.Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlı ğımdandır.Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen…Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam seni,öyle.Gereğinden fazla ‘erkeğim’bazen,bağışla… Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,ba kışınla,konuşmanla,ç ocukluğunla,olgunluğunla,kızgı nlığınla,şaşkınlığın la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.NE DEĞİŞ,NE DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz ***** sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi. Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki…YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o ‘fazla erkek’yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği ‘yok’ hükmünde sayıyorum.Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok. Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma…Ben maviyi sende buldum,beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA…
Bu yazıda ünlü ozanlarımızdan Z. Osman Saba kitapları hakkında duygu ve düşüncelerini anlatıyor.
Sevgili okuma kitaplarım. O kitaplar aylara bölünmüştü. Kış aylarına düşen parçalarda kış resimleri vardı. Sonra, o resimler gittikçe değişirdi. Dallar, yavaş yavaş tomurcuklanır, ağaçlar çiçek açardı. Paltolu çocuklar, paltolarını çıkarmaya başlardı. O resimler böylelikle, bizlere de tatilin yaklaşmakta olduğunu hatırlatırdı. Bazen kitapların son sayfasını açardım. Orada bir kelebek veya çiçekli dala konmuş bir kuş resmine dalar giderdim. Bu sayfalara ne zaman gelece*ğiz? Bu sayfaları okuyacağımız günlere ne zaman kavuşacağız, diye düşünür dururdum. Oysa daha okulda yılın yarısına bile ulaşmamıştık. Sınıfımızın camlarını sert yağmurlu kış rüzgarları sarsıyordu. Böyleyken ben kitaplardaki o resimlere baktıkça yaz tatilinin hayallerine kapılmaktan kendimi alamazdım. Neler düşünürdüm neler … Sınavların başlayacağı günleri düşlerdim. Okuma dersinden hiç korkulur mu? Güzel bir Mayıs günü, sınav odasına girecektim. Öğretmenim beni güler yüzle karşılayacaktı. Önüme çıkan parça*yı okuyacaktım. Ben okurken dışardan kuşlar ötüşecek yeni yapraklanmış ağaçların sallandıkları görünecekti. Bahar yemişlerini satan satıcıların sesleri, çağrışmaları duyulacaktı. Öğretmenlerim okuduğum parça ile ilgili sorular soracaklar, ben hemen cevapları verecektim. Sonra «yeter» diyecekler, sınav odasından uçar gibi çıkacaktım. Okuma kitaplarındaki son parçalara baktıkça bunları düşünür*düm. Dost okuma kitaplarım. Onlarda neler yoktu? Kısa pantolonları diz kapakları örtecek şekilde biraz geçen saçları düzgünce taranmış güler yüzlü çocuk resimleri vardı. O kitaplarda temiz giyimli köylüler, babalar, analar vardı. Bu insanların güzel resimleriyle doluydu, okuma kitaplarım. Bu resimlerdeki insanlar güzel bir dünyanın insanlarıydı. Kötülük bilmezlerdi, iyilik*ten başka bir şey düşünmezlerdi. «Bizim gibi olun, iyilikten başka bir şey düşünmeyin» derdi. Bu unutamadığım eski okuma kitaplarından bugün bir tanesi bile yok. Onların şimdi hayalimdeki yapraklarım çevirirken yine de onları eskitmemek istiyorum. Onlardan ezberimde kalan parçaları yer yer okuyorum. Bu yüzden yangında yanmış kitaplar gibi sayfaların çoğu eksik. Sevgili dost okuma kitaplarım, sizleri zamanla bu kadar özleyeceğimi hiç bilmezdim. Böyle olacağını bilseydim, birkaçınızı olsun öbür kitaplarımın yanında saklamaz olur muydum?
Ziya Osman SABA
Bana Kitaplarımı Verin!
Okumak hayatın en zor işi belki de…
Kitaplar; keşfedilmeyi bekleyen bir umman, sevgi iklimiyle yoğrulmuş, buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli bir cennet bahçesi…
Gönlümüze nazlı bir sevgili edasıyla akacak karşı konulmaz bir cazibe, yalnızlığımızı paylaştığımız vefakar bir arkadaş, dara düştüğümüzde başvurabileceğimiz kadim bir dost…
Dost edindim her birini kendime ben. Şiirleri, öyküleri, dün akşam okuduğum kitaptaki Ayşe’yi, Sefer’i, Dursun Dayıyı, figür olsun diye konmuş pek iyi tanımadığım üçüncü şahısları…
Bazen dostluklarını düşlerime davet etmekten korkarım. Karanlık, kapkaranlık bir hayaldir bu bendeki. Bazen onlarla birlikte bir katille arkadaşlık ederim; bazen bir sevgili, bazen de kıskanç bir aşık olurum. Herhalde en çok bu yönünü seviyorum kitapların. Her kitapta bambaşka biri oluyorum. Yeniden doğuyorum hayata…
Hayatta hiç yaşamadığım, belki de hiç yaşayamayacağım hayallerimi yaşatırlar bana. Zaten onlar olmasa hayallerim de olmaz.
Bir an olsun uzaklaşırım onların ikliminde dünyanın gamından, kederinden… Bazen göz bebeklerimde asılı kalan garip bir sızıyı, bazen yüreğime ümit tomurcukları serpen serin bir rüzgarı, bazen de rahmetin ufuklarında çiseleyen, kuraktan çatlamış gönlümü sulayan bir bahar yağmurunu barındırır kitaplar.
Bir hikaye bitti az önce… Gönlümdeki gazel seni söylüyor, seni heceliyor şiirin her mısrası. Senden bahsediyor kuşlar, ağaçlar, yer, gök… ve sana yöneliyorum ruhumun her zerresiyle, sana bağlanıyorum her kelimede anbe an, seni solukluyorum kelimelerin nefeslerinde, buram buram kokuyor gül-i reyhan nefesin sayfayı her çevirişimde, seni sayıklıyorum kitabım göğsümün üzerinde uyuyakaldığım her gecenin seherinde, boncuk boncuk terliyorum sabahlara dek…
Biliyor musun, sayfalara sinmiş senin kokun. Biliyor musun, sana bağlanmışım her cümlede…
Geçenlerde okuduğum şiirin bir dizesi geldi aklıma. Aklımı taktım kafiyeyi oluşturan yumuşak “g” nin çengeline zülüflerine taktığım gibi. Bana senden haber verir mi diye bekledim. “h” dinlenmek için otak oldu bana, “u” ile susuzluğumu giderdim. Nedense “s” den haber çıkmadı. Komşusu “ş” ye gittim, seni sordum. Güler yüzle karşıladı beni her ne kadar sert olsa da. Teskin etti.
Kendimi buluyorum her zerrede. Memleketimin sisli havalarına bağladığım umutlarımı, ayrılıklarımı, heyecanlarımı, amansız bir hastalığa yenik düşen annemi, babamı, hiç usanmadan anlattığı hikayelerini dinlediğimiz dedemi, kuyruğuna teneke bağladığımız can havliyle sokak sokak kaçan kedileri, başbaşa verip ayazlı gecenin kutup yıldızına dilek bağladığımız zamanları, akşama kadar patlak bir topun peşinde koştuğumuz ilkokul günlerini, tebeşire benzeyen bir taşla tahtayı karaladığım günleri, gönlümü kaptırdığım; ama bir türlü açılamadığım…
Bundan da ötesi seni buluyorum çevirdiğim her sayfada, beni buluyorum… Şâir, hükmünü kağıda söyler. Gönlünün fermanıdır her kelam. Kalem erbabı kendi dünyasını oluşturur hayal alemlerinde. Malzemesi; sevgi, şefkat, gözyaşı, kelimeler ve el değmemiş hayalleridir. Hayallerini kelime tuğlalarıyla inşa eder sevgiyle, şefkatle… Emek işidir kelimelerle hayal dünyasını inşa etmek. Gelişigüzel bir sıralanış değildir kelimelerdeki ahenk. Tek tek, yavaş yavaş şekillenir kelimeler arasındaki samimiyet. Duvar ustasının tuğlayı dizmesine benzemez bu. Emek ister, sevgi ister, fedakarlık ister, şefkat, samimiyet ister…
Ben şimdi o emeği solukluyorum kitabımın büyülü ikliminde. Sana bırakıyorum dünyanın debdebesini, gamını, kederini… Sana bırakıyorum her şeyi. Bana kitaplarımı verin, dostlarımı, arkadaşlarımı. Ben onlarda buluyorum kendimi, ümitlerimi, hayallerimi… Onlarla inşa ediyorum kıskanç gözlerin dokunmadığı dünyamı. Yarınları sana bırakıyorum. Ben kendimi aldım, bir de kitaplarımı. Gidiyorum… Hayallerimi yaşamak için!..
Ne akılı gördüm deliden de beter Ne deli gördüm akıllı geçinen Bana bakma öyle şaşkın şaşkın Beni sevmek yürek ister
Bazen dalar giderim uzaklara Bazen kendimi bırakırım Rüzğarın kolarına Aklım terketmiş beni kaçarım Kaçarım gerçek sevgiden Sorarım sana Varmı sende benim gibi delilik Sever durursun umutsuzca
Ağız tadım perişan Sigara üstüne sigara yakarım Özlemi hasreti çekerim her seferinde Kendimle hesabım Bilemedin sevginin kıymetini Eğer istersen sende benden sevgimi Beni sevmek yürek ister Beni seveceksen eğer ki Cehennemde yanmayı göze alman gerek
Şu yazdığım gerçek Sana deli saçmalığı gelecek Sanmaki hayat yanlız çekilir Sıcak çorbaya hasret gidersin Kendine lanet edersin Kör olduğun aşk yüzünden Doğru bir karar veremezsin
Şimdi gel desen Bugünüm yarınım ol desen Koşa koşa sana gelebilir miyim Sevgimle duygularımla O büyük aşkımla kadınlığımla
Ben gelmek istesem de Kök salmışım cehenneme
Ben ben olabilmek için yürek ister Beni bende bulmak için emek ister Beni sevmek için cesaret gerek Beni sevmişsen eğer ki
Cehennemde yanmayı göze almışsın Cehennemde yanmayı göze almışsın demek…
Bir balıkçının oltasına takılan umuttu aşk. Gökkuşağının pembesiydi. Belki bir martının kanadında… Belki bir çileğin kırmızısında… Küçük bir çocuğun dondurmasıydı aşk. Aceleyle yazılmış hasret kokan bir mektuptu. Bazen bir damla göz yaşında, bazen dudaklardaki bir gülümsemede gizlenen duygu seliydi. Sırılsıklam olmaktı aşk yağmurda. Bir şampanyayı yudumlamaktı ay ışığında. Bir kahkahaydı aşk. Gülümsemekti acılara. Ve bir öpücüğü paylaşmaktı yiten günün ardından sevgiliye verilen bir ince kır çiçeğiydi aşk… Bir çift kara gözdü… Her gün yenilenmekti aşk aslında hiç değişmeden. Bir melodiydi sevgilinin sesinden sonsuzluğa uzayan. Aynı rüyayı görmekti. Yağmurun kokusuydu aşk… Yosun kokan beyaz köpüklerin türküsüydü. Bir hayali paylaşmaktı ve yaşatmaktı o hayali. Hayata sarılmaktı sevgilinin siluetinde. Aşk bir heyecandı kaçamak bakışlarda sobelenen. Özlemekti aşk… Seni özlemekti… Aşk sendin…
Bazen dostlarim soruyorlar… ne zamandır yanlızsın. sahi ne siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ocak diyorum buz gibi bir kıştı.. bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini. “o artik yok.” gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan… efkar..
Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim. ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..
dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi. bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi. geçikmiş yağmurlar vardi.. birden bire gitti…
dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye; son bahar diyorum.. galiba eylül baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım… anneyi ve bebeği kaybettik. dedi sana çok benzeyen bir hemşire
dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın ne zaman ayrildin sen diye.. biLmiyorum… herzaman soruldugunda yalan söylüyorum.. galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum..
işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum. Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun, Soluduğum havanın, Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun. Yokki sevenim, Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden. Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm. Yaşamımdaki aşkı, içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı. Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim… Beni bugün benimle bırakın acılarımla, Tükenip giden umutlarımla. Uğraşmayın benimle, Acımayın boş çuvallar gibi atın. Atın ne fark eder ki… Vurun be vurun; Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı? Korkmuyorum ölmekten, Artık ölüm bile bana boş geliyor. işte ben bunlerı yaşıyorum. işte ben denizim. Azgın dalgalara kapılmış bir gemi, Yokki yok gidecek hiç bir yeri.
Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi yazıyorum Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu. Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..! Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.
seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı, seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı, seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…
üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde, yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…
bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…
gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin sana olan bu sevgim hiç bir zaman dinmeyecek!! içimi ısıtan sözlerin ruhumda atan kalbin uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin hiç bir zaman ölmeyecek!!…
aslında gece gündüze sevdalıdır gündüz geceye, bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın gündoğumlarında gece gündüzü dinler günbatımlarında gündüz geceyi, insanlara duyuramasalar da seslerini ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine: Özlüyorum Seni..
(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)
seni kalbime yazdım aşkımı şiirlere bir sana yenildim ama bir de sana kıyamadım kendi hayatıma kıydığım gibi…
seni yıllara yazdım yıllarca sevdim yıllarca bekledim ve her yıl bir asır oldu sensiz her anın yıl olduğu gibi…
seni camlara yazdım her yağmur arkasından ve her yağmurda ağladım bulutlarla sana ve aşkıma ağladım öksüz bir çocuk gibi…
seni şarkılarıma yazdım söylendin mısralarda ama ne yazık ki hep kederli şarkılar meylere meze olanlardan benim aşkına ziyan olduğum gibi…
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….
Ufuklara savruldu gözlerim gecede, dünya üzerimeyikiliyor,şu küçük tepede savur beni…olmazsa yureğimi rüzgar içimde zaten firtina dolu pişmanliklar sensiz carklara takildim gidiyorum reddettigim fikirlerden takdir bekliyorum insanlar deniz,insanlar okyanus,insanlar damla gerçi zordur,zordur baskasini anlamak ama…. Bilirmisin ne zordur anlayinca insanlari aynalar yabanci,yabanci su gulen yuzum hayatim darmadagin,dusuncelerimdenedir cözüm? Bazen en buyuk huzunle takilirim geceye övgüler,sitemler….dizeler yazarim sevgiliye sonradan aci gelir,karsiliksiz sevdalarla ugrasmak düşünürüm yarini ve sonrasini yuregim yanarak düşünürüm zaman hizla geciyor daha dün dediğim mazi olmus gidiyor bazen gidebiliyosun coskun irmaklara katilip agitlara,acili bir türküye eşlik ederek duyamadigin sesinle,haykiriyorsan içini ezerek… Yasamak zor gelir,gülmekte,bir dert biter bin gelir aci tebessume dolasir dudaginda,eller guluyo bilir duygulu olma,dusunceli olma yoksa hep paylasirsin huzunleri,üzülmek için bulursun sebeb….. Geciypr geciyorda yillar ben yasadim….yasiyorum diyecek neyim var? Beni anlarmi insanlar gunlerce bagirsam, yanliş birseyler var,yanlis sürüupr yaşam………….
yanlış bılmeyın benı mahcup bırıyım dıye bende sevdım hemde delıcesıne bır bakısla bıle yuregımın hopladıgı cok oldu
yanlış bılmeyın benı sevdım bazen yuzu guzel yüreği çirkin birini bazen hem yuzu guzel hem yuregıgüzeli sevdim.. söyleyemedım..
yanlış bılmeyın benı sevildim de imzasız mektuplar aldım içimde gizli bır sızı kalsada sevindim sevıldıgıme bir mektup arkadasıda sevdı benı ama hıc kımse ılk goruste sevemedı sevemezde…
yanlış bılmeyın benı
şarkılarla agladıgım oldu …..ölümü düşündüm care dıye güldüğüm oldu aglayısıma sevmeden yasadıgım o gun ıse olnmadı
yanlış bılmeyın benı yar dıye sevenım azsada dost dıye sevenım cok oldu dert anlatmaktan cok dert dınledım cok kez umutsuzken umut verdım içim aglarken gulumsedım
yanlış bılmeyın benı guldum eğlendımde eller gıbı olmasada kahkaha atmısımdır,belkıde…….
İnsan bazen hayatta küçükte olsa, Tutunacak bir dal arıyor. Yaşamak için bir umuda, Başını yaslayacak bir omuza, ihtiyaç duyuyor.
İnsan bazen hayatından beziyor, bunalıyor, Kendi ipini kendi çekesi geliyor. Hayata da isyan ediyor, Kendine de,bir sürü sorular soruyor
İnsan bazen kendini ifade edemiyor, Acılara kelimeler kifayetsiz kalıyor. Mutluluk kağıda kolay dökülmüyor, Yazdıkça kelimeler kaleme dolanıyor.
İnsan bazen sevgi arıyor ilgi arıyor, Tam birilerini buldum diyor! Bu hayatta, beni bir kaç kişi anladı; Onlarda yanlış anladı… By: Oğuz Demirci 27-02-2012
Herhangi bir geminin. Limandan ayrılmasına bile ağlar oldum… Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni. ”Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum”. Artık gerisini sen düşün. Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim. İster istemez öpüp kaçarlar beni. Hiçbir şey olmamış gibi. Nasıl bir selamına mutlu oluyorsam…. Sensizliğimde bir yağmur damlası. Bazen kahrediyor beni. Genç ölücem belki… Belki yaşayanlar kendi nefeslerine bile, İnanamayacaklar öldüğümde. Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanacağım.. Kimileri üzülecek kimilerinden fazla. Az yaşadı diyecekler benim için az yaşadı.. Ama Çok Sevmişti…
Beliki daha önce okudunuz belki ilk defa okuyacaksınız. Ben okudum çok hoşuma gitti. Okuyupta anlayabilene helal olsun dedirtecek türten…
Yitik emeller… Sonuçsuz çabalar… Hep aynı dönme dolaplarda varlığını bulan fikirler Hepsi anlamlı yerine göre Aynı zamanda manasız, hiç manasız Her şey tezat Her şey de hiçbir şey belki Tüm sorun da bu ya Bazen her eşy, bazen hiçbir şey Hiçbir şey için yiten “her”ler Herşeye rağmen ayaktaki “hiç”ler Hiç “hiç” olmasa Belki hiç “her” de olmayacak Ama “her”den habersiz “hiç”ler “hiç”ler içih mefta olan “her”ler “Her şeyin bir sonu var” derler Peki “hiç”lerin sonu yok mu “hiç” deyince “hiç” mi oluyor sanki Her “hiç”in arkasında milyonlarca “her” var Ama “hiç”in boşluğuna sürüklenip Kaybolup giden “her”ler Peki “her”lerin altında hiç mi “hiç” yok? Bilke var, belki yok Bazen var bazen yok Nereye kadar?! Bu sahte düzen, bu düzenbaz aynalar Arkası kapkara, yüzü parlak aynalar Ne zamana kadar ışığı yansıtırlar? Bir gün “her” ayna da bir “hiç” için Yok olup kaybolacak İşte o zaman “hiç”ler varlığını, “her”ler yokluğunu anlayacak!!!
“HER”ler “her”liğiyle övünürken; “HİÇ”ler “hiç”liğinde kaybolacak! Ama bir gün “HER”ler de Bir “HİÇ” olduğunu anlayacak!!!
Başladığın noktaya dönmekti bazen hayat, Hem de, Maziye dair donuk yaralar bırakarak, Coşup coşup aniden durulmak, Kaderin cilveleriyle sevinmek, Gençliğin en ılık zamanlarındaydı bazen hayat, Gökkubbeyi delicesine ayaklarken İki kelime cümleyle dibe çakılmaktı bazen hayat, Meclup bir bülbülde gülün kokusunu aramak, Hercai sevgilide vefasızlığı okumak, Ağlayan bir çocukta unutulmuşluğu hissetmekti bazen hayat Mecnun olduğu hasret, Mecbur bırakıldığı asalet, Muhtaç kaldığı kudretti bazen hayat Aslında sevmekti çoğu kez hayat Çılgınca, korkakça, asilce ya da can gibi sevmek Sevgiyi kan gibi damarlarına sindirebilmek Ruh gibi sevgiyi de bedene sokabilmek Bu işte bizim sevgili hayat, Bilene ab-ı hayat, Bilmeyene heyhat
Hemşireler Haftası Şiirleri Hemşireler Haftasıyla İlgili Şiir Hemşireler Haftasıyla ilgili Şiirler
Hemşire
Amansız ANT takipçileri Günboyu siz dokundunuz hastalara Sekiz çarpı bir, belki de yirmidört çarpı bir Esas siz sevdiniz onları Boşuna dememişler ‘sevmek dokunmaktır’ diye Bir yol bulmak istiyorum Mutluluğu enjekte edecek Bolus tarzında Hemşirelerimin Yoğun insan ilişkilerimin En sempatik insanlarının damarlarına Bir sorunu var hastanın; ateşi 39° C Bir sorunu var hastanın; epileptik nöbet geçirmekte Bin sorunu var hemşirenin İnsanlar sağlıklı olsun diye
Gaffar Karadoğan
Hemşire
‘Sus sus sus! … gürültü eteme sigara da içme buralarda Görmüyor musun hasta var her yanda. zarar vermeye hakkın yok O insanlara…’
Doğru söylüyor hemşire ablam Ne güzel bir insandır bilemezsiniz Acıdan kıvranırken bana iğne yapıp Acılarımı dindiren de odur.
O beyaz giysilerin içinde O güzelim kepinle Yüzündeki gülümseyiş Gözlerindeki ışıkla Sen ne güzel bir insansın Hemşire abla!
Öneriyorum bütün kızkardeşlere İyi ve güzel bir meslek sahibi olmak isterseniz beni dinleyin hemşire olun siz.
Fevzi Günenç
Hemşire Abla
Beyaz önlüklü hemşire abla ‘Sus! ‘ yapıyorsun herkese Ama hep sen konuşuyorsun
Ama nedense hemşire abla ‘Sus’ yaptığını görünce Susup kalıyorum öylece
Yalancı hemşire abla Hiç inandırıcı değilsin bence Susan da yiyor iğneyi Susmayan da koluna bir iyice…
Ahmet Yozgat
Hemşireler Gününe
anamla organik bağımı koparan ilk oydu hatta kıçıma vuranda çığlığıma ortak olurken bende onu ilk tanıdığımda anamın ak sütü gibi giyinmişti boydan
onlar taze yağan kar gibi çocukların ilk sevinciydi sıcacık gözlerimizdeki yaşa ortak olan onlardı bir aşı kampanyasında onlar beyaz bir güldü toplum bahçesinde sevgileri dikensiz yüzleri çiğ damlası
onlar beyaz karanfildi hastane koridorlarında mis gibi kokan onlar karanlık gecelerde gökyüzünde dolunaydı bazen bir kızılay çadırında bazende bir depremde yıkık bir evin içinde
bir sıcak eldi çığlıklara uzanan savaşlarda onları gördük kan damlamış beyaz formaları kan çanağı olmuş gözleriyle merhem oldular sızılı yaralara bazen çok sevdik onları yaşama sevincini paylaştıklarında bizimle bazen kin kustuk ölüm haberleri verdiklerinde yine de beyaz bir güvercin gibi kanat gerdiler bize
bazen bir ana kadar sıcak bir baba kadar sevecen bir arkadaş kadar sırdaş oldular bazen’de bir güneş gibi doğdular hastane odasının penceresinden hasta yüzlerimize gülen bir çift göz gibi
onları anlatmak yetmez kelimelerle onlar yüreğimizin en derin yerinde bir umut ışığı gibi duruyorlar öylece
Çetin Erdoğdu
Hemşireler Melektir
Oy hemşire hemşire, Kalçam döndü kevgire, Yavaş batır iğneyi, Kimsem yok ki çevire
Kalmasa da takatin, Öyle asma suratın, Tatlı sözün ilaçtır, Yüz aynası hayatın
Işık sensin, umut sen, Dindir acım, uyut sen, Yükü ağır meleksin, Kendi derdin unut sen
Hasta ile yakını, Cahilse yer hakkını, Sabırlı ol ey melek, Bilen bilir farkını
Baştan sona muamma hayat denen yolculuk Bir durak çok sıcaksa bir durak çok soğuk Belki zifiri karanlık beklide kabuslu bir rüya Bazen hayatın binbir çilekeşli uzun yolu
Hayat kuru bir yaprak gibi savurur Beklide hiç istemediği bir yöne doğru Tutunacak dalının olmadığı o anı Kim ister ki engebelerle dolu yolu
Bazen sığınacak liman bulamadığında Dost olan kimselere koşamadığında Ufacık engeli bile aşamadığında Nefesin düğümlenir kalır bağrında
Direnç gösterirsin yıkılmamak için Oysa ardı arkası kesilmez artçıların Yalpaladıkça oluverir tepetakla Hayat denilen dipsiz çukurda
Bazen bütün haksızlıklara, yok etmelere, yok saymalara susmaktır ve ne olduğunu, ne yaşadığını sadece senin bildiğin ama asla onun bilmediği cehennemlerde yanarken, kan kusarken, seni terk ederken de tebessüm edebilmektir aşk.
Ellerin üşürken tutmasını beklemek, avuçlarının hapsinde kalmayı düşlemek, avuçlarına can çeken parmaklarının isterikliğini durdurabilmek ve her şeye rağmen, teninin yakıcılığını, teninde umut etmek ama son anda da gittiğine dayanabilmektir aşk.
Bazen uzun yolların sonunda kavuştum diye beklerken terk edilmektir aşk.
Ateşler içinde yatarken, bir bakışına kalmışken, bir nefesine can vermeye hazırken, bırakıp gidilmektir ve yine de tutkuyla beklemektir, her şeye rağmen döneceğinden ümidi kesmemektir aşk.
Bazen mutluluğu için, kalbinin seçimine razı gelmektir ve giderken başka bir kolda yeni hayatına, yinede mutluluklar dilemektir aşk. Onun mutluluğu senin ölümün dahi olsa, yaşam olmaktır ve yaşama dair ne varsa onun için düşünmeden yapabilmektir sonrada çekilip köşene sonsuza kadar dua etmektir, sana gelmeyeceğini bile bile yinede büyük bir tutkuyla sevmektir aşk.
Sevmenin de bazen kazanmak olmadığını anlamaktır aşk.
Tamda son anda kaybetmektir, oldu dediğin an “o” aşk karesinden silinmektir ve kavuşmaya susayan, titreyen bedenine, çatlamaya hazır yüreğine “dur!” Demektir aşk. Bazen durmasını bilmekten, bazen susmaktan ama her şeye rağmen bazen karşılıksız delicesine sevmekten geçer aşk.
Bütün olmak zaman ister, belki de bir ömrü feda bekler.
Aşk en az senin kadar tam, en az senin kadar eksiktir ve olgunluk asırlarla bedellendirilmiştir. Senin ömrün yetmese de, birilerininki yetecektir diye beklemek büyük hatadır. Hiçbir devirde aşkla yaşamak, aşkla sonsuz olmak ve aşkla noktalamak mümkün olmamıştır. Hiçbir aşk bir şey olamamıştır, hiçbir şeyi olamayanlarla dolu nice mevsimleri çürütmüştür aşk. Belki de böyle olmalıdır, belki de kavuşamamaktır aşk. Buluşmaların mahşere kaldığı sevmeler hep sonsuzlukla mükâfatlandırılmıştır aşkın “o” volkan bağrında…
Şimdi al eline kalemi ve yaz;
“Ey! Sonsuzluğun tükenmez ıstırap kraliçesi, (ıstırap kralı) biliyorum ki, sen gelmeyeceksin, biliyorum ki, sen hiç sevmeyeceksin aşıkları ve sen böyle mutlusun, biliyorum, çünkü kavuşmalar sende hep mahşere ertelenmiş.
Şimdi gidiyorum volkan bağrından bağıra bağıra, elbet bir gün gelirim, sukutu bulmak, acımasız ateşini söndürmek adına…”
“Sevmenin de bazen yaşamak değil, yanmak olduğunu bilmektir aşk.”
Vatan şiiri Vatan sevgisi şiiri Vatan sevgisiyle ilgili şiirler
ÖNCE VATAN
Bu toprağa nice canlar verildi, Haindir ülkemi satan diyorum, Zalimler ordusu yere serildi, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Toprağını sürdüm ekini biçtim, Ekmeğini yedim suyunu içtim, Asker olmak için sıraya geçtim, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Bir elimde silah birinde kuran, Geldi diyorlar bak şehitlik sıran, Babam bile olsa karşımda duran, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Gözümü kırparda durursam beri, Korkarda bir adım atarsam geri, Kalbime saplayın tüm süngüleri, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Mehmetçik sınırda nöbet tutuyor, Bütün sevdikleri rahat yatıyor, Kalbi vatan vatan diye atıyor, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Ağlamasın anam ağlamasın yar, Vatan için ölmek olurmu hiç ar, Size ahirette şefaatim var, Önce vatan sonra vatan diyorum.
Sedat KOCABEY
VATAN SEVGİSİ Bu vatan sevgisi var ya, vatan sevgisi, Hiçbir şeye benzemiyor. Bazen ana oluyor Anadolu’da Bazen baba oluyor ata yurdunda.
Ah bu vatan sevgisi, Hep ileride hep önde, Bir bakarsınız bir yetimin, Bir bakarsınız şehidin gözlerinde.
Bu vatan sevgisi var ya vatan sevgisi, Kan olup dolaşıyor damarlarımda. Bazen fatiha oluyor dudaklarımda Bazen bir hilâl, ay yıldızlı bayrağımda.
Bu vatan sevgisi var ya vatan sevgisi, Ana kuzusu gibi, kınalı kuzular, Bu yüzden ki, Sakarya’da Çanakkale’de Yedi düvele karşı koydular.
Ah bu vatan sevgisi, Sevgilerin en iyisi, Can içinde can, Önce Vatan, önce Vatan. Mehmet Şükrü Baş
BU vatan BİZİMDİR
Şehitler yurdu’dur cennet Vatanım, Bu vatan bizimdir bizim kalacak. Korkma sönmez dilimdeki destanım, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Tarih’in içinden gelen ses benim, Gel deyip çağıran şu nefes benim, Uğrunda şehitlik var heves benim, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Candan bağlanmışız Şahlar Şahına, Doğuştan neferiz karargâhına, Dönmeyiz baş koyduk güzergâhına, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Vatan dedik namus dedik ar dedik, Ana dedik, bacı dedik yâr dedik, Şerefle ölmeği cana kâr dedik, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
ALLAH nidasıyla oluşan ahenk, Yükseldi sesimiz yerden arşa dek, Cihanda bulunmaz Vatanıma denk, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.
Her zerre toprakta ecdat izi var, Bayrağa kan verdik renkte özü var, Ereninin daha nice sözü var, Bu vatan bizimdir bizim kalacak. Mehmet EREN
BEN BU vatan İÇİN ŞEHİT OLDUM ANA
Ben bu vatan için şehit oldum ana Basma ne olur yüreğine mezar taşlarını Ağlayıp ta güldürme düşmanlarımı Yolma sakın o ak düşmüş saçlarını
Ben bu vatan için şehit oldum ana Yurdumda gezdirmesinler diye kirli ellerini Kirletmesinler benim vatanımı Gerçekleştirmesinler düşmanlarım emellerini
Ben bu vatan için şehit oldum ana Bizim için şehit olanlar gibi, Sakarya da Benim gibi, canı pahasına direnenler Destan yazmadı mı Çanakkale de, Kütahya da
Ben bu vatan için şehit oldum ana Almadı düşmanımın bin kurşunu bedenimden canımı Yurduma ihanet edenin değerse bir kurşunu Akıtıverir o zaman bu yaramdan kanımı
Ben bu vatan için şehit oldum ana Şu yurdumun her karış toprağında Tomurcuk tomurcuk sevgi gülleri açsın diye Kelebekler uçsun konsun diye her bir yaprağında
Cenap Şahabettin Kış Ezgileri şiiri Cenap Şahabettin Kış Ezgileri şiiri oku cenap şahabettin elhanı şita şiiri Kış Ezgileri (Günümüz Türkçesiyle)
Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş, Eşini kaybeden bir kuş gibi kar Geçen ilkbahar günlerini arar… Ey kalplerin çılgın ezgileri Ey güvercinlerin marşları, O baharın işte yarını bu: Kapladı derin bir sessizliğe yeri karlar Ki sessizce sürekli ağlarlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek, Bir beyaz melek kanadının saçağı gibi kar Seni solgun bahçelerde arar; Sen açarken çiçek üstünde Ufacık bir çiçekli yelpaze gibi, Naaşın üstünce şimdi ey ölü Başladı parça parça uçmaya karlar Ki gökten düşer düşer, ağlar!
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar! Küçücük, beyaz başlı baykuşlar gibi kar Sizi dallarda, yuvalarda arar. Gittiniz, gittiniz ey kuşlar! Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar; Yuvalarda -feryatsız yetim gibi!- Son kalan mavi tüyleri kovalar karlar Ki havada uçar uçar, ağlar!
Ey kış günlerinin seması! Elinde yığın yığındır Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, sabah bulutu… Dök ey sema -tabiatın ruhu uykudadır;- Kara toprağın üstüne bembeyaz çiçekler!
Yapraksız ve çiçeksiz olan her ağaçlık şimdi Bir gölgeler, siahlıklar ve ümitsizlikler yığınıdır. ey kış semasının eli, durma, durma çek Her ağacın üzerine bir beyaz örtü.
Göklerden emeller gibi yağıyor kar, Her tarafta hayalim gibi koşuyor kar. Sessiz bir rüzgarın saf kanadında uyuklarmış gibi Bir aralık durur, sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçarak, Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmedeler. Karlar sükût ilahilerinin ezgileridir, Karlar melekler âleminin bahçelerinin çiçekleridir.
Ey semanın eli, kara toprak üzerine dök. Ey semanın eli, cömertliğin eli, kışın eli dök; Bahar çiçeklerinin yerine beyaz karı, Kuşların ezgilerinin yerine ümit sessizliğini!