Kankalara Doğum Günü Mesajları,erkekler için doğum günü msjları,erkek adam doğum günü smsleri,komik doğum günü sözleri
Bugün bir yaşını daha doldurmanın mutluluğunu yasarken geleceğin sana kalbindeki tüm dilekleri vermesini diliyorum. Doğum Günün Kutlu Olsun.
Öpücükler gülücükler cicili bicili smsler atmıyorum erkeğiz biz delikanlıyız doğum günü de neymiş desem de olmaz öyle nice yıllara
Bu gün doğum Günün biliyorum gardaş..Fakat..Satılmayı satmanın ne demek olduğunu öğrettiler bize kitabımızda doğum günü mesajı yazmaz bizim o kadar..=)
Mutlu Yıllar kardeşim ..İyiki Doğdun..
Unuttum sandın dimi yemezler ben hiç unuturmuyum kanka böyle bir günü unutmak mümkün mü,şampiyon olmuştuk bugün hey gidi
Doğum gününmüş kanka…Ebeninnnnnn eline sağlık:)))
Bit olsam saçlarında, taradığın zaman dökülse çoğalsam kafanda kazımadan çıkmam saçından doğum gününü unutmam
Daha dün annemizin Kollarında yaşarken, Çiçekli bahçemizin Yollarında koşarken.
Şimdi okullu olduk, Sınıfları doldurduk. Sevinçliyiz hepimiz, Yaşasın okulumuz !
Okul yurt güneşidir. Bize bilgiler saçar. Annemizin eşidir, Severek kucak açar.
Okul insanlık yolu, Her yanı şeref dolu. Sevinçliyiz hepimiz, Yaşasın okulumuz ! İLKÖĞRETİM HAFTASI
Okulları açıyor, Bize neşe saçıyor, Hafta sonu kaçıyor, İlköğretim Haftası.
Yaşın yediyse tamam, Okul çağın gelmiş tam, Bize en büyük bayram, İlköğretim Haftası.
Çocuklar seni ister, Bilgi yolunu göster, Bütün yurda ışık ver, İlköğretim Haftası.
Fahrünissa ELMALI
SINIFTA
Sınıf kendi evimiz, Tertemiz tutmalıyız. Çamurlanmasın yerler, Sonra bize ne derler. Açık kalsın pencere, Kağıt atmayın yere, Ya öğretmen girerse, Ne ayıp size derse ? Tahtayı kirletmeyin, Duvarı pisletmeyin, Herkes bizi kıskansın, Üçüncü sınıf sansın. Çocuklar uslu durun, Rahat rahat oturun, Kimse sevmez haşarı Kavgacı çocukları!…
İlhami Bekir TEZ
OKULUMUZ
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası.
Güzel kitaplar burada, Bir çok arkadaş burada, İnsan nasıl sevinmez, Böyle yerde okur da ?
Senin çatın altında Girmez kötü duygular, Bilgi giren yerlerde Kalmaz artık kaygılar.
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul Neşe, bilgi yuvası !
Bak uzaklaştırdın güneşi bizden, Yeşili soldurdun sarı Sonbahar. Haber verirsin soğuk kışı güzden, Bağımı yoldurdun sarı Sonbahar.
Sapsarı ettin yeşil yamaçları, Yerlere indirdin yaprak taçları, Çırıl çıplak soydun gör ağaçları, Dalımı öldürdün sarı Sonbahar.
Sen gelince ölüm kokusu kokar, Bir yaşamın bitişi yüreğmi yakar, Acımasız tavrın canımı sıkar, Halime güldürdün sarı Sonbahar.
Ambardan, silodan dolar boşları, Tembele ders verir soğuk kışları, Sarılığndan korkar göçmen kuşları, Kuşumu saldırdın sarı Sonbahar
Sarı güzelliğne doymuyor gözüm, Katarsın yaşama tat aşım tuzum, Başlattın eğitimi yükselir hazım, Hayatı yeldirdin sarı Sonbahar.
Güzün DOĞANİ’ye verdin tahılı, Bereket katarsın evime malı, Sen olmazsan olmaz arının balı, Arımı kaldırdın sarı Sonbahar.
Ben En Çok Sonbahar’ı Seviyorum
Ben en çok sonbahar’ı severim. Ben en çok baharın sonunu severim. ne kış kadar üşütür sonbahar nede yaz kadar yakar içini. hep bana yakındır çünkü sonbahar, hep benden yanadır, bana döker için. yapraklar bile iple çeker gelişini toprağa değebilmek için. Hele kuşlar, onlar bile yolunu gözler sevdiğine kavuşmak için. Sonbahar gelsede göç etsem sevdiğimin yanına diye. güneş kendi halinden memnun zaten her zaman. O hep aynı ısıtır. Ama sonbahar bunun adı. Onuda kandırır. çaktırmadan… ben en çok sonbahar’ı severim. yaz da güzeldir… kış da beğenir kendisini bazen. o bahar yokmuuu. Aklı sıra kafa tutar sonbahar’a… Ama dedim ya ben en çok sonbahar severim… Çünkü; Ben seni Sonbaharda tanıdım
ADIM SONBAHAR
Nasıl iş bu her yanına çiçek yağmış erik ağacının ışık içinde yüzüyor neresinden baksan gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul adım sonbahar
Attila İlhan
Sonbahar
Her ilkbahar yeşerir yapraklar dallarda Sevgi ile sarılır tüm ağaca Sonbahar gelsin istemez yapraklar Bilirler sonbaharı, Sonbahar ayrılıktır, özlemdir,hasrettir
Hep kalmak isterler dallarda ayrılmaksızın Tıpkı bize benzerler yapraklar Ben sensizliği nasıl istemezsem yapraklarda Bilirler sonbaharı, Sonbahar ayrılıktır,özlemdir hasrettir
Her yeni gün doğacak güneş gibi Kalmak isterler dallarda Düşmek istemezler yapraklar toprağa Bilirler sonbaharı, Sonbahar ayrılıktır,özlemdir,hasrettir
Her sonbahar geldiğinde seni özlerim Yağan yağmurların seni bana getirmesini beklerim Islak sokaklarda yürürken Beynimin hasret dolu sokaklarında yürüyüşümü düşlerim Her sonbahar geldiğinde seni özlerim Kabaran dalgalarda kaybolmak Bir sonbahar günü yok olmak isterim Düşen her yaprakla beraber biraz daha hüzne gömülürüm Her sonbahar geldiğinde seni özlerim Yaşamdan koparım tamamen Kendi dünyama gömülürüm birden Karanlıklar içinde bir ışık bulamam ben Sensiz günlerde ölmek isterim HER SONBAHAR GELDİĞİNDE SENİ ÖZLERİM
Sen ağaçların aptalı Ben insanların Seni kandırır havalar Beni sevdalar Bir ılıman hava esmeye görsün Düşünmeden gelecek karakış.. Acarsın çiçeklerini .. Bense hayra yorarım gördüğüm düşü… Bir güler yüz bir tatlı söz.. Açarım yüreğimi hemen Yemişe durmadan çarpar seni karayel Beni karasevda Hem de bilerek kandırıldığımızı Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza Koş desinler bize şaşkın Sonu gelmese de hiç bir aşkın Açalım yine de çiçeklerimizi Senden yanayım arkadaşım Havanı bulunca aç çiçeklerini Nasıl açıyorsam yüreğimi Belki bu kez kış olmaz Bakarsın sevdan düş olmaz Nasıl vermişsem kendimi son sevdama Vur kendini sen de bu güzel havaya
Ölüm yanıma gel Benim için tek ol,gelen bir tek sen ol Nehirlerim donmuş, ve etrafımdaki gölgeler kalbimi iğrendiriyor.
Ölüm yanıma gel yanımda kal,sessiz ağlayışımı duy üzüntümün içine saklandım,üzüntüye mıhlandım. ve etrafımdaki acı dünyamı donduruyor. Dünyam soğuk…
Hayatta başarısız oldum. yıllardır feryat ettim. Zamanın içinde dondum.. geride kaldım.. Kederin sevinci tüm bulduğum… Kederin büyük sevinci!
hayatın gölgesinin arkasında kayıp umutlar acı çekiyor. Geceyi arıyorum sevgiyi bulacağımı umut ederek. Yaşamın kısa sonsuzluğunun sessizliği içine boğuldum. Gözyaşları doğru yoldan sapmış kalbimdeki boşlukları dolduruyor
Beni bağrına bas, zevkli rahatlık Eşsiz bir barışın olduğu bir dünya ver bana kalbimdeki umutsuz çığlığı dindir.
Ölüm yanıma gel Bu soğuk dünyadan bu boşluktan kurtar beni Hayat, beni öldürdün ve şimdi beni bu mutsuzluktan ayır beni
Hayatta ağlıyorum , hayattan uzakta uçuyorum bu duvarların içine düşmeyi seçtim. Büyük sevinç.. Kederin büyük sevinci!
Kaybolan masumiyet için göz yaşı dök İçimizde ki ağlayan terk edilmiş ruhlar için… Acıya teslim olan kalpler için… Geride kalmış yanlızlık için ağla.
Acının ve dünyanın kederinin farkına var Bu kabus gibi yerden öte bir yer düşün Gecenin içinde bize sevgi ve birlik veren bir yer Ölüm, yanıma gel ve bize hayat ver!
Bu acı dolu dünyanın yerine ölüm daha iyi Sevgiyi ver bana yada ölümü!
Baş eğmişken önünde altı asır her zorluk, Göçtü bir çınar gibi koca imparatorluk!.. Çatırdattı bu göçüş göklerini vatanın, Duyunca silkindi Türk narasını “Ata”nın!…
Haykırdı kadın, erkek: “İhtilâl var, ihtilâl”! Çiğnenemez yerlerde mübarek, şanlı hilâl… Alev alev bayrağım kızıllıklarda yandı, Bütün millet “Kemal”in etrafında toplandı!..
Dönünce yurt ananın gözleri bir pınara Can verdi ulu tanrım bu devrilen çınara!.. Saldı o yeniden kök, filiz, gövde, dal budak: Irkının şahlanışı ısırttı “Garb”a dudak!..
Çekince Mehmetçik’ler kılıçları kınından, Göl göl oldu her taraf korkak düşman kanından! Birleşti siperlerde gazilerle, şehitler, Yeni bir düzen verdi dünyaya koç yiğitler!..
Dile gelince otuz asırlık şanlı mazi, Türk’ün kara bahtını ağarttı “Büyük Gazi”!.. Son verip bu cenkte biz binbir kötü niyete, Kavuştuk sevgilimiz: İstiklâl, hürriyetle!..
Değildir zindan artık bize Anadolu’muz, Cumhuriyet nuruyla aydınlandı yolumuz!.. Onun kutsal sevgisi taşıyor içimizden, Gökler dolusu selâm, ölmez “Ata”ya bizden!..
Cemal Oğuz ÖCAL
BİZE SORARSANIZ ÇOCUKLAR
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu bastığımız toprak, Ay-yıldızlı bayrak, Diye dalgalanırız çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu okuyup yazdığımız Yazıdır dilimize uyan, Diye konuşuruz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu kılık kıyafet, Bütün uygar dünyanın Diye giyiniriz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu kadın-erkek eşitliği, Türk’ün benliğine yaraşır, Diye övünürüz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu millî egemenlik, Kendi kendimizi yönetmek, Diye güveniriz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu kalkınma yarışı, Çağdaş uygarlık seviyesi, Diye çalışırız çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; Türk milletinin temeli Atatürk inkılâpları, Diye savunuruz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu korkusuz yaşama, Karşılıklı sevgi saygı, Diye seviniriz çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu okul ve eğitim, Size olan inancımız, Diye kazanırız çocuklar…
Bize sorarsanız çocuklar: Cumhuriyet ne demek; İşte bu kutlu gün Hepimize armağan Diye kavuşuruz çocuklar…
Atilla Yekta ÇIKAN Turgut Reis İlköğretim O. Öğretmeni/ANTALYA
Bir gece habersiz bize gel Merdivenler gıcırdamasın Öyle yorgunum ki hiç sorma Sen halimden anlarsın Sabahlara kadar oturup konuşalım Kimse duymasın Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum, işte yalnız sen varsın Öyle halsizim ki hiç sorma Anlarsın.
* Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor * Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
* Figüran heykeller var kül tablası boyunda * Yediyüz göbek atar dakikalık oyunda * İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da
* Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım * Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.
(Abdurrahim Karakoç)
Antik Eserler Bütün antik eserler, Toplamdar müzede. Tüm turistler gezerde, Döviz kalır bize de.
Türkiye’m bu yönüyle, Her yeri bir şaheser. Seyreder beğeniyle, Gezen bütün turistler.
Kıymetini bilmeli, Tarihi eserlerin. Gezilip görülmeli, Her yeri müzelerin.
Tarihi eserleri, Müzelere verelim. Ülkeyi gezenleri, Müzeye götürelim.
Tarih, kültür ve sanat, Hepsi onda toplanır. Hazine onlar fakat, Müzelerde saklanır.
Kasım KAPLAN
Hazinedir Müzeler Bir hazinedir müze, Bilgiler verir bize. Tarihi aydınlatır, Gerçekleri anlatır.
Nice antik eserler, Heykeller ve resimler. Hepsi müzede yatar, Geçmişe ışık tutar.
Çok şehirde müze var, Tarihi eser arar. Bulununca eserler Onları incelerler
Kayıtları tutulur Müzelere koyulur. Tarihi belirtilir, Orda teşhis edilir.
Ülkeler tarihiyle, Eski eserleriyle. Kazanır değer, kıymet, İşte bu medeniyet..
Kasım KAPLAN
Müze Tarih, sanat, kültürün,hazinesidir müze. En gerçek bilgileri,o verir hepimize.
Onunla aydınlanır,en eski uygarlıklar. Orada sergilenir,çok değerli varlıklar.
Müzeleri gezmeyi,hiç ihmal etmeyelim. Bilgimize yepyeni, bilgiler ekleyelim.
Antik eser bulursak, verelim müzelere. Tarihi hazinemiz, ün salsın ülkelere.
Tarihi eserleri,özenle koruyalım. Turisti çektiğini, her an hatırlayalım.
Her turist, yurdumuzun,döviz, reklam kaynağı. Onu hoşnut tutalım,gezsin denizi, dağı.
Böylece, hem tanınır,hem de gelir sağlarız; Dünyayı ülkemize,sevgilerle bağlarız.
Naim YALNIZ
Müzeci Her ulusun tarihi Müzelerinde yatar Çok yaşasın o güzelim Müzeleri oluşturanlar.
Oralarda sergilenenlere Sadece bakmak değil erek Baktıklarımızı görebilmemiz gerek.
Müzelerdir geçmişimizi sergileyen Unutmayalım Geçmişi olmayanın Geleceği de olamaz. Bizim geçmişimiz de Geleceğimiz de var Geleceğimiz gençlerimizin Ellerinde büyüyor.
19 Mayıs Bayramı şiirleri 19 Mayıs Şiirleri 19 Mayıs Bayramı ile ilgili şiirler 19 mayıs Atatürk’ü anma ve spor bayramı şiirleri 19 Mayıs Bayramı şiirleri
19 Mayıs
Bugün 19 Mayıs Gençlik bayramı var Bugün samsun ufkundan Yeni bir güneş doğar
Karanlığa gömülmüş Vatana nur oldu o Yas bağlayan ruhlara Yüreklere doldu o
O bir yaman volkandı Baş buğdu kahramandı Bu günü kuran odur Yurdu kurtaran odur
Bugün 19 Mayıs Gençlik bayramı var Bugün samsun ufkundan Yeni bir güneş doğar
BEKİR DORUK
ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün, Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda Davul zurna sesinde şahlanır düğün, Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.
Ata’nın rüyasına gelincikler sun, Emek bahçelerinin güzel gülünü… Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun, Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola, Dağlardan dağlara o zafer türküsü, Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola, Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür, Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk, Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı, Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk, Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.
Ceyhun Atuf KANSU
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
F. ELMALI
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP
Siz beni hâlâ anlayamadınız, Ve anlayamayacaksınız çağlarca da, Hep tutturmuş “yıl 1919, Mayısın 19’u” diyorsunuz, Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.
Mustafa Kemal’i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler, Siz bana neler yaptınız ondan haber verin, Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,
Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bana muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan; Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı, Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,
Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz, Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın, Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.
Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız, Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil, Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar, Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş; Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken, Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen,
Mustafa Kemal’i anlamak işitmek değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla, Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla, Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister, Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter,
Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Ha bugün ha yarın diye beklemek yok, Varsa iki laf kelamımız acilen söylemek gerek.. Susa susa yaşanmaz, kelimeleri uçurmak gerek.. Varsın anlaşılmasın hiçbir cümlemiz, …Bizim kendimizle konuşmamız gerek.. Yaza yaza susun, çığlık atmak için sese ne gerek.. …Bir el.. Bir yürek.. Bize sesli kalem gerek.. Hadi sessiz sessiz yazın şimdi. Seslice okuyan vardır elbet..
dünya gıda günü ile ilgili şiirler,dünya gıda günüyle ilgili şiir,dünya gıda günü şiirleri
Bizim Pazar
Kış gelince pazara Bir renk gelir can gelir Havuç yiyen çocuğun Yanağına kan gelir
Küfeler tıka basa, Dolu beyaz pırasa, Önünde kırık masa, Bay sebzeci yan gelir.
İşte turfanda kabak, Yeşil yeşil ıspanak, Olursa sakız kabak, O pazara şan gelir.
Karnıbahar lahana Elma can katar cana Bulgur kuskus tarhana Başka şey yavan gelir
Mandalinanın sulusu Muşmula içim su Sarımsağın kurusu Arkadan soğan gelir
Sepet sepet portakal peynirler kangar kangar Görünce sapsarı bal Aklıma kovan gelir
Mümtaz Zeki Taşkın
Besinler
Artık “dişiniz çıktı” der, Süt vermez cici annemiz. Alır kucağına sever, Toprak, ikinci annemiz.
Besler bizi bin bir öğün Yemişler, sebzeler her gün, Beni yanına götürün, Toprak ikinci annemiz.
Hepsinde bir türkü, bir ses, Buğday, dut, kiraz, patates. ¦Hadi bana bir kavun kes, Toprak ikinci annemiz.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı, Sonra eker buğdayı, Boy verir azar azar Saplar gittikçe uzar.
Başaklar olgunlaşır, İçleri dolgunlaşır. Yazın artınca başak Sararır her bir başak. Biçerler ekinleri Şenlenir harman yeri Olup bitince harman, Ayrılır Buğday saptan.
Bitmedi işler gene Oradan değirmene Buğdayı götürürler Değirmen taşı döer Ezer Un yapar bunu Su,maya kor yoğurur Yapar bir güzel hamur, Sonra fırına atar, Pişirir bize satar.
Güzel kokulu ekmek, Olmaz seni sevmemek Sensin her yemeğe baş, Her yemeğe arkadaş!
HASAN ALİ YÜCEL
SÜT
Sütte sımsıcak varız Aktır, ak eder bizi. Daha iyi duyarız İçince kendimizi.
Bir ev sevinci verir Sanki annece bir su. Bize ondan gelmiştir Bu yaşama duygusu.
Fazıl Hüznü Dağlarca
Vücudumuz
Mini mini bir çocuktum, Bilmiyordum vücut nedir. Fakat şimdi öğrendim ki Bu en Güzel makinedir.
Uzun yıllar çalıştırmak, Hatalıkla yıpratmamak, İsterim bu makineyi Bakacağım ona iyi…
Yeme içme uyku filân Zamanın yapacağım. Sağlığıma, temizliğe Yaşadıkça tapacağım.
kızılay haftası şiirler,kızılay haftası şiir,kızılay haftasıyla ilgili şiirler,kızılay haftası hakkında şiir
KIZILAY
Bu gün muhtaç değilsem, Yarın muhtaç olurum Her yardımı, şefkati, Kızılay’da bulurum
Yoksullara, açlara, Yaz, kış tüter ocağı Felakette, kazada, Bize açar kucağı
Savaşlarda, depremlerde, Bizi gelir o arar Acımızı dindirir, Yaramızı o sarar
İ Hakkı TALAS
KIZILAY
Saygı sana ey Kızılay, Yaptığın iş değil kolay, Yurt için, ulus için Çalışırsın, didinirsin Savaşta vurulan er, Senden çok yardım bekler, Kızıl aylı beyaz bayrak, Yaralıya açar kucak Arayarak her bir yeri, Kaldırırsın düşenleri İyilik ve can sunarsın Sevgi dolu bir pınarsın Yurdu bazen basınca sel, Uzatırsın oraya el Yersiz, yurtsuz kalan insan Senden yardım görür her an Yer sarsıntısı, kıtlık, yangın Günlerinde bir hızırsın Yetişirsin bize hemen Kara günün dostusun sen
Zeki TUNABOYLU
KIZILAY
Yardım elini açan, Yoksullara koşarsın Şefkat, merhamet saçan, Muhtaçlara sen varsın
Deprem olsa bir yerde, Veya yansa bir ocak Her acıya, her derde, Yine sensin koşacak
Seni bulur yanında, Her felaket, her olay, Zengin, fakir olanlar, Sana muhtaç Kızılay
Dünya Gıda günü şiirleri, Dünya Gıda günüyle ilgili şiir, Dünya Gıda günü konulu şiirler
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı, Sonra eker buğdayı, Boy verir azar azar Saplar gittikçe uzar.
Başaklar olgunlaşır, İçleri dolgunlaşır. Yazın artınca başak Sararır her bir başak. Biçerler ekinleri Şenlenir harman yeri Olup bitince harman, Ayrılır Buğday saptan.
Bitmedi işler gene Oradan değirmene Buğdayı götürürler Değirmen taşı döer Ezer Un yapar bunu Su,maya kor yoğurur Yapar bir güzel hamur, Sonra fırına atar, Pişirir bize satar.
Güzel kokulu ekmek, Olmaz seni sevmemek Sensin her yemeğe baş, Her yemeğe arkadaş!
HASAN ALİ YÜCEL
SÜT
Sütte sımsıcak varız Aktır, ak eder bizi. Daha iyi duyarız İçince kendimizi.
Bir ev sevinci verir Sanki annece bir su. Bize ondan gelmiştir Bu yaşama duygusu.
Fazıl Hüznü Dağlarca
Vücudumuz
Mini mini bir çocuktum, Bilmiyordum vücut nedir. Fakat şimdi öğrendim ki Bu en Güzel makinedir.
Uzun yıllar çalıştırmak, Hatalıkla yıpratmamak, İsterim bu makineyi Bakacağım ona iyi…
Yeme içme uyku filân Zamanın yapacağım. Sağlığıma, temizliğe Yaşadıkça tapacağım.
19 mayıs şiirleri Atatürk’ü anma gençlik ve spor bayramı ile ilgili şiirler Anlamlı 19 mayıs şiirler 19 mayısla ilgili şiirler
O GELİYOR
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını Yeryüzüne can veren, Cana heyecan veren Al yüzlü Oğan güneş. Takanın burnu nasıl Karadeniz’i yırtar ? Siz de bir an öyle yırtınız uykunuzu. Uyanın Samsunlular! Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını Al yüzlü Oğan güneş. Bugün Çaltıburnu’ndan gülerek doğan güneş.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Uyanın Samsunlular. Uyumak ölüme eş. Diriltir ruhunuzu, Ufukta bir gemi var. Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ? Fakat yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ? Bu gemi umut yüklü, insan yüklü, hız yüklü ! İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır. Kurulacak yarını düşünen baş geliyor. Bir baş ki, gökler bir küme yıldız yüklü. Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor.
Yıl 1919 Mayıs’ın on dokuzu. Ufukta duran gitgide yaklaşıyor. Sanki harlı bir ateş Yakıyor ruhumuzu. Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor. Üzülmemek elde mi ? Hız yüklü, iman yüklü, umut yüklü bu gemi.
O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak, O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi, Gizli inleyen her yürek canlanacak. Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi. Gittikçe büyükleşen Gölgene dikilmekten karardı gözlerimiz. Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz. Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel ! Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel !
Celal Sahir EROZAN
19 MAYIS GENÇLİK MARŞI
Bir şerefli milletin şanlı çocuklarıyız. Kalplerimiz, nabzımız, vatan diyerek atar. Ayrılmadan yürürüz, aynı yolda erkek, kız. Ruhumuzda ateş var, göğsümüzde iman var…
Vücudumuz yay gibi, bacaklarımız çevik, Kalplerde cumhuriyet, başımızdadır bayrak, Bir emanet taşırız, Ata’mıza söz verdik. Kuvvetimizi, gücümüzü, kanımızdadır kaynak…
Bilgi ile sporu, yürütürüz atbaşı, Çalışkanlık, çeviklik atalardan mirastır. Türk olmanın amacı kazanmaktır savaşı… Bize ülkü yaraşır, bize hamle yaraşır.
19 Mayıs bizim en kutsal bayramımız. Tarihlerde var mıdır, böyle bir günün eşi ? Bu pınardan içiyor, alıyoruz kuvvet, hız, Bu ocaktan yakıyor bütün gençlik ateşi…
İ. Hakkı TALAS
ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün, Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda Davul zurna sesinde şahlanır düğün, Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.
Ata’nın rüyasına gelincikler sun, Emek bahçelerinin güzel gülünü… Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun, Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola, Dağlardan dağlara o zafer türküsü, Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola, Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür, Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk, Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı, Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk, Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.
Ceyhun Atuf KANSU
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
F. ELMALI
19 MAYIS
Gençlik şölenimiz var, Yurdumun dört bucağında. Meşaleler yanıyor,bandırma vapurunda. Güneş doğuyor,o güzelim Samsun’un ocağında…
Denizler artık dar geliyor, Zalim düşmanların yaptıkları,ar geliyor. Bakın; bakın enginlere, Mustafa Kemal’imiz geliyor…
Yeşeriyor artık umutlarımız, Şenleniyor artık otağımız evimiz. Bakın; bakın,enginlere… Mustafa Kemal’imiz geliyor
2 Kıtalık Öğretmen Şiirleri, İki Kıtalık Öğretmen Şiirleri, Kısa Öğretmen Şiirleri iki Kıtalık
Canım Öğretmenim Şiiri
Ailemden sonra seni tanıdım. Aynı sevgi,ilgi,sıcaklıgı sende tattım. Sen ögrettin sayıları,şekilleri,renkleri,
Sevmeyi,paylasmayı,ortak olmayı. Kendimi seninle kesfettim. Seni herseyden cok sevdim. BENİM CANIM ÖĞRETMENİM.
Sevgili Öğretmenim
Sevgili öğretmenim, İnan sen bir ışıksın. Yanarsın gece gündüz. Aydınlatırsın bizi. Doğruyu, güzeli, Bize sen öğretirsin.
Vatanıma sevgiyi, Kalbimize sen korsun. Çevreni aydınlatır, Bir mum gibi erirsin. Anne – baba gibisin, Bizi, bağrına hep basarsın.
Fethi BOLAYIR
İsim Bulunmaz Sana
İsim Bulunmaz Sana Kutsal İşine Uyan Sen Ki Örnek İnsansın Acıyan, Seven,Duyan
Kalbin Uçsuz, Bucaksız, Engin Denizler Gibi, Gözlerin İçindeki Cevheri Gizler Gibi
Öğretmenim
Yolsuz köye gittin yaya Gönül verdin cagdasliga Karanligi del dedinya Delecegim ögretmenim
Olur ettin olunmazi Deldin kaleminle tasi Bil dedinya bilinmezi Bilecegim ögretmenim
Öğretmenim
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum demiş ulu bir kişi sen bana sen yirmi dokuz harf öğrettin öğretmenim.
Köleliğe karşı olsan da sen ben olurum seve seve yirmi dokuz kere kırk yıl senin kölen!
Fevzi GÜNENÇ
KÖY ÖĞRETMENİ
Ben bir köy öğretmeniyim, Alnımda ışık, Gözlerimde nur.. Alıp götürmeyin beni şehirlere, Götürmeyin, ne olur.. Bir köy öğretmeniyim, Katıksız duygular içinde yaşarım.
Çıplak ayaklar basar yüreğime, Onları tutar, okşarım. Bir köy öğretmeniyim, Çaresizlik ekmeğim, keder gözyaşım, Umut ve sevgiyim çarpan kalplerde, Dağlardan daha çok yücedir başım. Ben bir köy öğretmeniyim, Evlerde motif, dillerde destan Gölgesi düşer ay-yıldızın üstümüze, Ve gönüllerde büyür vatan…
Göktürk Mehmet UYTUN
Canım Öğretmenim
Bir çok şeyler öğrettin, Yaramazlıklarıma sabrettin, Hatalarımı düzelttin, Benim Canım Öğretmenim.
Sen bir gül gibisin, Bize hep gülümsersin, Bilirim bizi seversin, Benim Canım Öğretmenim.
Atatürk’ü översin, Onu örnek alın dersin, En iyi olmamızı istersin, Benim Canım Öğretmenim.
Birbirinizi sevin dersin, Hepimizi seversin, Barışın güzel olduğunu söylersin, Benim Canım Öğretmenim.
Öyle bir zamanda bırakıp gittin ki bizi. Arayıp sormadın bile. Hayal meyal hatırlıyorum güzel yüzünü. 4-5 yaşlarında var yoktum. Her kez akşam olunca babasını karşılardı kapılarda. Ablam la ben camın önünde beklerdik gelmeyen babamızı.
Anlatırdı çocuklar okulda babam bize yardım etti. Beraber ödevlerimizi yaptık hafta sonu gezmeye gideceğiz. Ya da babamız bize çok kızdı derlerdi. Yoktu ki babamız bize kızsın. Sevemez olmuştum bayramları seyranları. Baba olmayınca bir anlamı yok ki. Sabah erken kalkmaya güzel giyinmeye hem saten bir annem vardı el öpülecek. Olsa idin birde sen. Her bayramda bir balon isterdim. Başka da hiçbir şey.
Bak baba karnemi de aldım. 5.sınıfa geçtim hem de takdirle. Öğretmenim de bir kalem hediye etti. En güzel en içten duygularını bu kalemle yazarsın diye. Senden başka kimsem yok ki duygularımı yazacağım. Anne’me ablama zaten söylüyorum.
Her gün şehitliğin önünden geçiyorum okula giderken. Bu babalar gününde bari gel hiç olmazsa rüyama. O mübarek elini öpeyim. BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN…
Merdiven şiirinin tahlili Ahmet Haşim Merdiven şiirinin tahlili
1. MUHTEVA VE KONU
Şiir tahlillerinde ilk önce, metne bağlı olarak ortaya çıkan, biri görünen anlam, biri de şiirin içinde gizli olan iki yön olduğunu unutmamak lâzım. İlk bakışta çeşitli yorumlara açık olan bu şiirde, herkes tarafından görülen anlam içinde bulunanlar şunlardır: Hayatı simgeleyen bir merdiven imgesi, bir akşam tablosu, güneş rengi sarı yapraklar, yüzün perde perde soluşu, kızıl bir akşam dekoru içinde yere eğilmiş şekilde sürekli olarak kanayan güller, dallardaki kanlı bülbüller, sararan sular, tunç rengini almış mermerler ve bütün olarak bunlara ait olan gizli bir lisan.
Şairin “merdiven” sembolüyle anlatmaya çalıştığı ‘hayat yolu’dur. Bu sembolün dışında şiirde, “etek”, “güneş rengi bir yığın yaprak”, “yüzün perde perde soluşu” gibi semboller ile “suların sararması”, “kızıl havalar”, “alev gibi dallarda duran kanlı bülbüller” ve tunca benzeyen mermer” gibi anlatımlar empresyonist (izlenimci) özellikleri ortaya koyucu özelliklerdir. Ana konuyu destekleyen bu benzetme ve anlatımlar, görülen anlamı bir tabloya benzetecek olursak, eksik kalan yönleri tamamlar niteliktedir.
Şiirin bütününe hâkim olan bu akşam tablosu içinde, şairin bize duyurmaya ve hissettirmeye çalıştığı psikoloji ise içinde hüznün ağır bastığı, biraz karamsar ama dolaylı anlatımın şairene kullanışlarını saklar. Bu akşam tablosu içinde, hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimi ve sarı yapraklar, zamanın geçişi ve yaşlanmayla beraber duyulan hüzünle birlikte bir korkunun ortaya çıkışı neticesinde yüzün perde perde soluşu, güneşin batış anında dallardaki bülbüllerin aldığı renk, ve yanmış izlenimi veren sular içinde gizli bir lisan saklı oluşuyla şairin bize anlatmaya çalıştığı şey, ne yaparsak yapalım akşamdan (ölümden) kaçışın olmadığı gerçeğidir.
2. DİLE VE ANLATIMA DAYALI ÖZELLİKLER
Aslında onun şiirleri, özellikle başlangıçta, o güne ait olan, yani Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtînin dil özelliklerini yansıtan (bugünün diline çok yabancı, kök itibariyle içinde çokça Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu) bir dildir. İşte bu yüzden onu günümüz şiir okuyucusu dil olarak anlamaktan uzaktır; fakat daha sonraları Haşim, “Bir Günün Sonunda Arzu” ve ölümüne yakın yıllarda yazdığı “Ağaç”, “Süvari” gibi şiirlerde, dil anlayışını değiştirir. Şiir içinde muttasıl (ara vermeden, durmadan), hafî (gizli) anlamındaki kelimelerin bulunması, bugünün okuyucusu için bir sorun teşkil etmemekte ve şiirin o güzel anlatımı içinde kaybolup gitmektedir.
Ahmet Haşim, Merdiven şiirinde kendi şiir anlayışına uygun olarak, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil , dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir. “ Güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dallarda kanlı bülbüller”, “kızıl havalar” gibi sıfat tamlamalarını çokça kullanarak şiirde daha çok tasvire ait olan öğelerle söylemek istediklerini okuyucuda çağrışım yaratacak şekilde duyurmaya ve sezdirmeye çalışmıştır.
Bu onun “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” başlığıyla Piyale kitabına koyduğu önsözdeki şiir anlayışıyla doğru orantılıdır. Bu yazısının bir bölümde Haşim şöyle der: “Şair ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucudur. Şairin dili düzyazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş, musiki ile söz arasında, sözden fazla musikiye yakın, iki arada bir dildir.”
Haşim’in genel olarak şiirlerinde olan anlatım özelliği, mana noktasında okuyucunun hayalini harekete geçiren, imgeye dayalı farklı çağrışımlarla şiirin anlamını kişinin anlayışına göre genişleten bir yapı arzeder. Haşim, şiirde manadan çok musikiyi ön plana çıkarmış ve aruzunda yardımıyla şiirlerinde müthiş bir ses güzelliğine ulaşarak anlamda kapalılığı hemen hemen her şiirinde kullanmıştır. Yaşadığı devirde, özellikle “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirindeki anlatımıyla anlaşılamadığını düşündüğü için “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” adlı şiir görüşlerini açıklayan bir yazı yazmak zorunda kalmıştır. Haşim’in şiirinin tesiri daha sonraları (1950’den sonra) II. Yeni şairleri üzerinde ortaya çıkmıştır.
3. SES ÖZELLİKLERİ
Ahmet Haşim’in şiirlerinde anlamda açıklıktan çok ses öğesine önem verişi, şiiri “söz ile musiki” arasında düşünmesinden kaynaklanır. O, “şiirde her şeyden önce önemli olanın kelimenin anlamı değil, mısradaki söyleniş değeri” olduğu görüşündedir. İşte bu yüzden de, şiirlerinde aruz veznini kullanılır. Merdiven şiiri aruz ölçüsünün “Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)” kalıbıyla yazılmıştır.
Şiirde kullanılan, “solmakta / olmakta, güller / bülbüller, dolmakta / olmakta” gibi tam uyaklar, veznin dışında bu ses güzelliğinin oluşmasına yardımcı olan öğeler olarak düşünülebilir.
Şiir içinde daha çok “r” sesi kullanılışı aliterasyon sanatına yol açmış ve bu da şiirde ortaya konan ses birlikteliğine katkı sağlamıştır. Şiirde içinde “r” sesi geçen kelimeler şunlardır: “Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, sular, sarardı, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, durur, benziyor, mermer.” Ayrıca şiir içinde kullanılan harf tekrarı dışındaki mısra tekrarı olan “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” söyleyişi de okuyucuya verilmek istenen mesajının duyurulması ve şiirde ses olarak bir bütünlük oluşması açısından önemlidir.
Kafiyelerin seçimindeki “solmakta / olmakta” ve “dolmakta / olmakta” kelimelerindeki “makta” eki, ortaya konan durumun bitmiş bir şey olmadığını ve devam etmekte olduğunu bize duyurması açısından önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bu açıklamamızdan hareketle Haşim, mısralarını kurarken şiirinde, “sesi, anlatımı, manayı ve şiirde bütünlüğü oluşturan kurgu”ya dair hemen hemen her şeyi düşünmüştür diyebiliriz. Şiiri cazip hale getiren öğelerden biri de, Haşim’in mısraları içinde gizli bir şekilde duran, söyleyişte bulunan içtenliktir.
4. EDEBÎ SANATLAR
Haşim “Merdiven” şiirinde, birçok söz sanatından, anlam olayından ve tamlamadan yararlanmıştır. “güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dal”, “kanlı bülbül”, kızıl hava” şiirde bulunan tamlamalardan birkaçıdır. Özellikle sıfat tamlamaları içine gizlenen anlam, şiirde mana derinliğine yol açmaktadır. Ayrıca, “alev gibi dallar” ve “tunca benzeyen mermer” bölümlerinde teşbih (benzetme) sanatı kullanılmıştır.
“Merdiven” kelimesi ile ‘açık istiare’ sanatı yapılmış. Sadece benzetilen (Merdiven) verilerek, benzeyen (hayat yolu) anlatılmaya çalışılmıştır.
“Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?” mısraında, güneşin batış anındaki olaydan dolayı, suyun yanıyor gibi görünmesi ile mermerlerin üstünü tunca benzeyen bir rengin kaplayışı doğal bir olaydır. Şairin bu durumdan haberi vardır ama bundan habersizmiş gibi duruş ile bilip de bilmezlikten geliş hali tecâhül-i ârif sanatına yol açmıştır.
5. ŞİİRDE BULUNAN İMGELER
Şiirin ismi olan “merdiven” kelimesi başlı başına bir imgedir. Kanaatimce “hayatı anlatan” bu kelime, her okuyucuda farklı bir anlam kazanabilir. Kimimiz için “hayat” kimimiz için başka bir şey olabilir.
Şiirde “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” sözünün iki defa tekrarı, şiirin “akşam” –ki bu da başlı başına bir imgedir- üzerine kurulduğunu gösterir. “Akşam” bir anlamda bize ölümü hatırlatır. Şiir içinde gizli olan hüzün, her geçen saniye ölüme yaklaşmaktan dolayıdır.
Haşim on mısralık bu şiirinde bize öyle bir tablo çizmiştir ki bu resim içinde, eksik bir yön bulunmaz. Şiirin “ağır ağır” diye başlaması ve “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” diye bitişi aslında çok anlamlıdır. Güneş nasıl “ağır ağır” batarsa insan da hayatı “gün gün” yaşar ve zaman geçtikten sonra her şey bir anda olmuş gibi hatırlar. İnsan, bakmakla görmek arasındaki farkı çözerse her şey gözüne farklı görünür. Şiirin sonundaki “lisan-ı hafi” (gizli dil), aslında tabiatın, kuşların, yaprakların ve bu dünyaya ait her şeyin bize söylediği şey, geçen her saniye akşama (ölüme, mutlak sona) yaklaştığımız gerçeğidir. Haşim bunu bütün ruhuyla hissetmiştir. İşte o yüzden bu gizli lisan ruha dolmaktadır ve ne yaparsak yapalım akşam olmaktadır.
Mehmet Nuri Parmaksız (Gölbaşı Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / ANKARA)
MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller, Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller, Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Ahmet Haşim Kaynak: Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi (MEB Yayınları) – Sayı 85