30 ağustos şiirleri kısa 30 ağustos şiirleri 30 ağustos ile ilgili şiirler
30 Ağustos Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos İçime bir ordu havası dolar. Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos, Bayrak imil imil, geçer ordular…
Geçer tunç adımlar demir göğüsler, Geçer Mehmetçikler, geçer subaylar, Hepsinin alnında zaferden süsler. Geçer hayalimde bir bir alaylar.
Geçer toplar, geçer atlar, yağız, al, Geçer dağlar, geçer yollar, şehirler… Yangınlar üstünde ince bir hilal!.. Yaralılar düşe kalka geçerler.
Çılgın bir istekle bu şan akını Afyon’dan, İzmir’e kaçlar çağıldar. Unutmuş at gemi, kılıçlar kını, Can canı unutmuş zafere kadar.
Ne var bu dünyada sana yakışan, Alnında bir zafer sabahı kadar; Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman, Sana zafer kadar yakışan ne var?
Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos, İçime bir zafer havası dolar. Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos, Bayrak imil imil, geçer ordular…
Ahmet Kutsi TECER
30 Ağustos Otuz Ağustos… Ufukta bir duman, bir toz. Türk süvarisi yürüyor; uzakta, Top sesleri homurdanmakta. Köpük içinde, tere batmış atlar… Bunlar at değil. Ayaklı kanatlar. Sisli tepelerde gölgeler boğuşuyor Gölgeler düşüyor, kalkıyor, koşuyor Süngüler parlıyor, Eziyor, vuruyor; Mehmetçik yeni Türkiye’yi yuğuruyor. Bir sürünün dağılışı. Boğulan bir boğazın kısık nefesi… Bir el, Akdeniz’i gösteriyor. Bir el ki, bütün cihana bedel. Uçuyor atlar, Köpüklü kanatlar. Kaçıyor gölgeler, Eriyor mesafeler… Dokuz Eylül, İzmir, Sanki bir Gelincik tarlası, İki sevgilinin kavuşması, Gözler yaşlı, denizler sapsarı, Sevinç içinde çırpınıyor, Akdeniz’in Dalgaları.
Server ZİYA
30 Ağustos Kocatepe’nin büyük düşünceleri, Doğuyor kalplere aydınlık, zamanlı. Uyku tutar mı ağustos geceleri, Bu ay cümle fetihlerle heyecanlı, Heyecanlı hey.
Mustafa Kemâl’in dudağında eli, Gözlerine vurmuş vaktin en güzeli. Bu dağlar, askeri deli eder deli. Vermiş omuz omza destanlı destanlı, Destanlı hey.
Hazır ol vaktinde şafaklar! Hazır, yürümeye topraklar, Tepe tepe kımıldanıyor…
Endişeli, uzakların benzi uçuk, Düşman, düşman ama çocuk kadar küçük. Yirmi altı ağustos, saat beş buçuk. Dram, Dumlupınar’da başlıyor, kanlı, Alkanlı hey.
Mustafa Necati KARAER
30 Ağustos Ey isimsiz meçhul asker, Ağustosun otuzunda Kazandığın büyük zafer, Karşısında: Cihan titrer.
Yüreğinde ateş yandı, Mecbur oldun harp etmeye. Elin kana bir boyandı, Destanını cihan andı.
Tarihlere dönüm yaptı; Demir elin: -Dur, diyerek… Bütün dünya hisse kaptı; Huzurunda irkilerek.
Meçhul asker; alkış sana, Yaşıyorum sayende ben… Vazifedir her an bana, Hürmet etmek mezarına.
Atatürk cumhuriyet bayramı şiirleri, cumhuriyet ve atatürk şiirleri,Atatürk ve cumhuriyet şiirleri kısa
Mustafa Kemal Atatürk ve 29 ekim cumhuriyet bayramı şiirleri
ATATÜRK VE CUMHURİYET
Baş eğmişken önünde altı asır her zorluk, Göçtü bir çınar gibi koca imparatorluk!.. Çatırdattı bu göçüş göklerini vatanın, Duyunca silkindi Türk narasını “Ata”nın!…
Haykırdı kadın, erkek: “İhtilâl var, ihtilâl”! Çiğnenemez yerlerde mübarek, şanlı hilâl… Alev alev bayrağım kızıllıklarda yandı, Bütün millet “Kemal”in etrafında toplandı!..
Dönünce yurt ananın gözleri bir pınara Can verdi ulu tanrım bu devrilen çınara!.. Saldı o yeniden kök, filiz, gövde, dal budak: Irkının şahlanışı ısırttı “Garb”a dudak!..
Çekince Mehmetçik’ler kılıçları kınından, Göl göl oldu her taraf korkak düşman kanından! Birleşti siperlerde gazilerle, şehitler, Yeni bir düzen verdi dünyaya koç yiğitler!..
Dile gelince otuz asırlık şanlı mazi, Türk’ün kara bahtını ağarttı “Büyük Gazi”!.. Son verip bu cenkte biz binbir kötü niyete, Kavuştuk sevgilimiz: İstiklâl, hürriyetle!..
Değildir zindan artık bize Anadolu’muz, Cumhuriyet nuruyla aydınlandı yolumuz!.. Onun kutsal sevgisi taşıyor içimizden, Gökler dolusu selâm, ölmez “Ata”ya bizden!..
Cemal Oğuz ÖCAL
BUGÜN
Durmadan dalgaları şanlı bayrağım, Yurdumun en büyük bayramı bugün. Ufuklar gül açsın, gülsün toprağım, Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Ağaçlar bezensin, dallar süslensin. Bahçeler donansın, güller süslensin. Ata’nın açtığı yollar süslensin. Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Yurt için savaşmak bir şanlı düğün, Yaşamak duygusu her şeyden üstün, İstiklal sevdası ufkumuzda gün, Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Tarihe sığmayan şanlar Türk’ündür. Ölümden korkmayan canlar Türk’ündür. Bayrağa renk veren kanlar Türk’ündür, Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Ata’mız her zaman kalbimizde hız, Ülkümüz uğrunda ölmek ahtımız, Şölenler kurulsun, içilsin kımız. Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Kanım toprağa katanımız var, Bayrağın altında yatanımız var, Destanlar kaynağı vatanımız var, Yurdumun en büyük bayramı bugün.
M. İhsan BULUR
CUMHURİYET
Hani bulutlu gökte birden şimşek çakar ya! O zifiri karanlık birden aydınlanır ya! Hani kurak bir yazda, birden yağmur yağar ya! İşte öyle bir günde kuruldu Cumhuriyet
Bu öyle bir ışık ki bir daha sönmeyecek, Bu yola baş koyanlar, geriye dönmeyecek. İlelebet sürecek, bu sevda dinmeyecek Bir Deha nın peşinde kuruldu cumhuriyet.
İman zırhlı göğüsler siper olur düşmana, Babam olsa acımam, dil uzatsa vatana. Değil yerde yaşayan, topraklarda yatana, Dönülmez söz verdikte kuruldu cumhuriyet.
Emanettir gençliğe Atam böyle söyledi Canınız pahasına onu koruyun dedi. Gençlik bir cevap verdi, yerler gökler inledi. Böylesi gönüllerde kuruldu cumhuriyet.
Atam sen müsterih ol, biz senin emrinizdeyiz Mukaddes emanete bir zarar verdirmeyiz. Canımızı verirde bundan geri dönmeyiz. Şehitler sayesinde kuruldu cumhuriyet
Kasım Kaplan
CUMHURİYET GÜNEŞİ
Cumhuriyetten önce, Köle gibiydi millet. Sade bir tek kişinin, Emrindeydi memleket.
Yoksulluk, bilgisizlik, Sardı dört yanımızı. Yaşardık, dişimize Takarak canımızı.
Düşmanlar da üstelik, Saldırınca vatana. Başkaldırdı Atatürk, Yurdumuzu satana.
Toplanıp etrafına, Dünyaya ateş açtık. Dört yıl yokluk içinde, Kahramanca savaştık.
Nihayet temizlendi, Yabancılardan vatan. Cumhuriyet güneşi, Parladı işte o an.
Onun ışıklarıyla, Kavuştuk hürriyete. Her gün bir bayram etsen Azdır cumhuriyete.
Fahrünissa ELMALI
ATATÜRK VE CUMHURİYET
Rabbimin armağanı batıdan doğan nurdun, Sine-i millet ile önderi oldun yurdun, Adım adım dolaşıp gereğini buyurdun, Saygılar duyulan bir Türk gücünü duyurdun,
Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.
Dağılan orduları ve halkını dererek, O günkü imkanları önlerine sererek, Gençliğine güvenip idealler vererek, Sevgiyle toparlayıp Türk gücünü duyurdun,
Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun, Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.
Yaptığın mücadele yedi düvelle yarış, Alamadı düşmanlar bu vatandan bir karış, Seninle geldi zafer, sayende oldu barış, Zaferler kazanarak Türk gücünü duyurdun,
Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun, Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.
Yıllar sonrayı görüp istikbal belirledin, Devrimlerinle fersah fersah hep ilerledin, Ekonomiyle sosyal hayatı da derledin, İnkılaplar yaparak Türk gücünü duyurdun,
Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun, Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun.
Vatan millet minnettar ve şükranlar borçluyuz, Türk’üz mayamız sağlam çünkü demir harçlıyız, Başka nişan istemez, Atam senle taçlıyız, Ne mutlu Türk’üm deyip Türk gücünü duyurdun,
Gerçek bir dehaydın, hep bir adım önde durdun, Tertemiz ufkun gibi Cumhuriyeti kurdun…
Cumhuriyet şiirleri, 29 Ekim cumhuriyet şiirleri Atatürk ve Cumhuriyet şiirleri
29 EKİM Bin dokuz yüz yirmi üç, Saat tam 20.30, Duyurdu bir iki, üç. Yüz bir pare topumuz Sanlı büyük ordumuz Ünümüzü dünyaya
Dağ, taş, dere, ova, çay; Ağaç, kuş, yıldız, gün, ay. Asker, işçi, okullu Neşe ile dopdolu Varol ey cumhuriyet! Adı güzel hürriyet!
Dökülen kanımızla Sönmez inancımızla, Kavuştuk bizler sana Can veririz uğruna. Gel tatlı şenliğimiz, Gel kutlu benliğimiz,
Sen, bizim yüzümüzsün, Gönlümüz gözümüzsün, Damarımızda kansın. Dizimizde dermansın. Selam ey cumhuriyet! Selam ey büyük millet!
29 Ekim Rüzgar gibi savrulur dağlarda Bozguna uğramış düşman anadolu’da Yiğitler,kahramanlar senin uğruna Bölünmez padişah vahdettin uğruna
Bayram’dır bayrak’tır bu bizlere Cephede şehit düşmüş ölümüz Toprak’la bayrak’la sarılı bedenimiz Çıkmaz bu bizim kefenimiz
Yine savaşırız bin yıl bin sene Geri gelme sekte vatanımız Miras’tır yeni gelen nesiller 29 ekim özgürlüktür yurdumuza
Dalgalansın sancak dört bir yanda Armağandır şehitlerden gazilerden Bin yıllık tahtı deviren, padişah’ı sürgün eden Bu cumhuriyeti kuran armağan eden atam
Cumhuriyet bayramı şiirleri, cumhuriyet bayramı için şiirler, liseler için cumhuriyet bayramı şiirleri
29 EKİM
Cumhuriyet bayramı Geldi diye ne mutlu ! Bayraklarla donattık, Güzel okulumuzu. Sokaklarda, evlerde Al bayrak dalgalanır. Onun al rengini Bütün bir dünya tanır. Yirmi dokuz Ekimi Karşılarız neşeyle Çünkü bugün erdik, Büyük Cumhuriyet’e Yürüyün arkadaşlar Hep ileri koşalım, Bugün bayramımız var, Gelin bayramlaşalım.
Ali PÜSKÜLLÜOĞLU
CUMHURİYET
Al yıldızlı al bayraklar, Her yanda dalgalanıyor. Süslendi evler, sokaklar Renk renk ışıklar yanıyor. Yirmi üç yıl önce bugün. Cumhuriyet kurdu millet, Bize büyük Atatürk’ün, Armağanı Cumhuriyet. En birinci vazifemiz, Onun yolunda yürümek. Canımız gibi koruruz, Cumhuriyet Türklük demek. Sevinçle, sağlıkla geçsin. Sabahımız, akşamımız. Kutlu olsun hepimize, Cumhuriyet Bayramımız.
Vasfi Mahir KOCATÜRK
CUMHURİYET
Biziz bu memleketin, Kanı, iliği, eti, Yirmi dokuz Ekim’de, Kurduk Cumhuriyeti. Yirmi dokuz Ekim’de Yeni bir ay parladı. İşte bu parlak ayın, Cumhuriyettir adı. Yirmi dokuz Ekim’de, Bütün ışıklar yansın, Caddeler baştan başa, Bayraklarla donansın. Elele tutuşalım, Hiç değişmez bu niyet, Yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Cumhuriyet.
Halil SOYUER
CUMHURİYET MARŞI
Cumhuriyet, cumhuriyet, en güzel şey hürriyet Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet ! Gazimin sen en büyük yadigarısın bana Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet ! Dalgalansın her tarafta şanlı Türk’ün bayrağı Korumaktır ve yüceltmek azmimiz bu toprağı ! Bu vatan hiç sensiz olmaz, ey güzel cumhuriyet Milletim öyle demiştir ; ya ölüm, ya hürriyet !
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir ATATÜRK ŞİİRİ
Düşmanların elinden Bizi kurtaran sensin. Bu toprağı yeniden Özenle kuran sensin.
Ünümüzü dünyaya Mertçe duyuran sensin. Gündüz gün, gece aya Benzer kahraman sensin.
Adını büyük, küçük Anıyoruz her zaman, Adı büyük Atatürk Anlı şanlı kahraman.
Nabzımızda atansın Ey ! ölmeyen atamız. Gönlümüzde yatansın Seni unutamayız.
Mehmet Necati ÖNGAY
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir Atatürk Sevgisi
sen öldüğünde Atam hüngür hüngür ağlamış o rahmetli babam senin şapka devrimin ilk onu etkilemiş Çankırı ya getirdiğin fötrü her halde ilk babam giymiş hiç çıkartmazdı rahmetli Atamdan yadigar derdi sana ilk sarılan elini ilk öpende oymuş ben doğar doğmaz hemen adımı KEMAL koymuş
Fikret Kemal Aslan
ATATÜRK TÜRKİYE
Seni hiç görmedim Atatürk’üm Sesini duymadım yakından Seyredemedim bakışlarını bir kerecik olsun Ama öylesine bizim olmuşsun, Öylesine dolmuşsun ki içimize… Her iyi şeye Her güzel şeye Atatürk diyesim geliyor, Tutsak değilsek başka uluslara, Okuduğumuzu anlıyor, Yazabiliyorsak kolayca, Özgürsek, Düşünebiliyorsak uygarca, Sana borçluyuz. En güzel özlemler seninle başlar Türkiye’miz de Bütün ak düşünceler seninle Su gider ışık gider yol gider köyleri, Seni anarız Heykel,heykel olmuşsun meydanlarda, Okullarda, kışlalarda Resim, resim olmuşsun duvarlarda “Yaman sevmişiz seni Atatürk yaman” gönlümüze taht kurmuşsun Eserlerinle dolmuş Türkiye’miz Sen Türkiye olmuşsun.
SAMİ AYHAN Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir ATATÜRK İÇİN
Tutun elimizden çıktık sefere, Kurtardık vatanı, milleti Atam. Serdik kör denilen talihi yere, Zaferdir savaşın nimeti Atam.
Dağlar altımızda at oldu bizim, Sen dedin.-Uyan Türk! Açıldı gözüm. Sakarya suyunda yununca yüzüm, Bilindi Türklüğün adı Atam.
Duyarım, dalgalar sahili döğer, Sen sade bir “Paşa” olaydın eğer Tine kalbimizde alacaktın yer, Sensin bu vatanın ziyneti Atam.
Bir eşin varmıydı civanmertlikte? İyi ettik sana”Ata”dedik te; Sevgin göğsümüzde, eller tetikte, Sendin bize Tanrı himmeti Atam.
Her Türk olan”Atam”der de tutuşur, İşitir emrimi derdi yatışır; Kâfi bu teselli ona yetişir; Sana lâyık olmak niyeti Atam
OSMAN ATİLLA ATATÜRK’E DAİR MISRALAR
SENİ ANLIYORUZ
Alfabenin ilk harfinde, kelimenin ilk hecesinde, Türkiye’nin her ilinde, yabancının dilinde, Gencin bitmez gücünde senden izler görüyoruz; Saygıyla hayranlıkla hep seni anıyoruz…
Sınıfta karşımızda resmin, seninle beraberiz her an, Ama inan bize içimizde var olan; Bir buruk acıyı aralıksız duyuyoruz; Alışmadığımız bir kederle hep seni anıyoruz.
Anlatmakla bitmiyor şerefi hayatın, Sensin tarihimizin altın yaprakları. Bizlerse kanınla olmakla daima öğünüyoruz; Gururla kıvançla hep seni anıyoruz…
Umutsuzluğa düşüyoruz zaman, zaman. Göğe kaldırıyoruz yaşlı gözlerimizi: Kara bulutlar arasında bir ışık arıyoruz. Çaresizlikle, özlemle hep seni anıyoruz…
OSMAN GÜNGÖR FEYZOĞLU
Atatürk şiir ,atatürk şiirleri ,Atatürk ile ilgili şiir SENİ ANAR, SENİ ARARIZ
İçli şarkılar gibi dolaşır Dudaklarımızda ismin, Sevgin çiçek, çiçek Açar gönüllerinizde, Bir yıldız, bir güneş, bir saman yolu, Bizim için bir evren oluverirsin, Seni arar, seni anarız Ağlayan gözlerimizle.
Düşüncelerin fidan olur, dal olur Boy, boy filiz sürer, ağaç olur; Al al, mor mor, sarı sarı Çiçekler açar vatan vadilerinde Sonra bahar olur, Sensiz baharların tadı gelmez; Baharlar güz olur… Gönüllerimiz seni anar, seni bekler Sararan güz gecelerinde…
Ciğerlerimize nefes nefes Özlem dolar, Sensiz güller Solar gönül bahçelerimizde. Gözyaşlarımız dere olur; Irmak olur, deniz olur, okyanus olur; Büyür büyür sonra Mustafa Kemal olur Yaralı yüreklerimizde, Ve asırlaşan On Kasımlarca Sana ağlar, seni arar, seni ararız Yattığın yerde, Anıtkabir’de…
OKTAY YİVLİ ATATÜRK
Ellerin üstünde bir tabut değil, Yerinden oynayan dağ olmalıydı O, bizi bırakıp gitmesin diye, Gönüller sarılıp bağ olmalıydı
Ey dağlar, açınız başlarımızı, Bağrınıza basın taşlarınızı.. Bulutlar, saçınız yaşlarınızı; Atatürk, Atatürk sağ olmalıydı!
ORHAN SEYFİ ORHON ATATÜRK
Yeşil mavi gözlerin ufuklardan çekilip Tarihinin bir ebedî âlemine çevrildi. Parçalanmış bir güneş tutuşturup alev alev Dünyamızın üstüne bir dağ gibi devrildi.
Tarih şimdi ayakta, en uzak çağlarıyla Gülüyle, baharıyla, bülbülü, bağlarıyla Dünyayı dört dolaşan eski ortağıyla Tek bir çelenk halinde baş ucuna çevrildi.
Seni gök yüzlerinde tahayyül edeceğiz, Seni masallar anarak gideceğiz, Sihirli ateşinle yanarak gideceğiz, Diyeceğiz fanilik ayağına serildi.
Senin beşiğin tarih, mezarın tarih olur. Senin bizlerden soran seni tarihe bulur. Akla sığınma kaybınla desem tarih kaybolur Fakat Türk tarihinin tacı sana verildi.
ORHAN RAHMİ ÖZLEYİŞ
1938’den bu yana Her Allah’ın günü Atatürk’ten ayrı olmanın hüznü Bütün dehşetiyle parlar gözlerimizde, Ah Atam biz göremedik yüzünü O mübarek ellerini öpemedik, Sana “yaşa” diyemedik, İçimize bir hasret ki anlatılmaz, Bir acı büyük yüreklerimizde…
Ninnilerimizde senin ismin vardı, Senin ismin karıştı türkülerimize, Sen gecelerimizde, gündüzlerimizde, Sen dağımızda, ovamızda, Sen şehirlerimizde, köylerimizde, Sen bütün Türkiye’mizde…
Sen Atatürk, Yirmi bir milyon kalbi Eşsiz güzelliğinde doldurmuşsun.,
Sen Atatürk, Yirmi milyon nabızda Aynı heyecanla vurmuşsun.
Ve o kadar büyümüş O kadar büyümüşsün ki içimizde Faniliğin dar çemberinde kurtulmuşsun. Dalga dalga, zerre zerre, ışık ışık, Bayrağımıza, toprağımıza karışıp, Toprak olmuşsun Bayrak olmuşsun Vatan olmuşsun
ÖZKER YAŞIN ATATÜRK
Başarmayı başaranlar, Çok azdır bu dünyada. Öldükten sonra da yaşayanlar, Ancak sayılır parmakla. Ey yüce Atatürk! Sen işte o azlardansın. Sen başardıklarınla, Parmakla sayılanlardansın. Sen her 29 Ekim’de, Her 10 Kasım’da, Her 30Ağustos’ta, Her 19 Mayısta değil Sen her sınıfına girişte, Her otobüse binişinde, Sen her şarkı söyleyişte, Her kelimede, her hecede, Hisse diyoruz. Seni anıyoruz diyemem; Çünkü anılmak unutulanlara mahsustur. Seni her özgür düşüncede, Barışta ve sevgide, İçimize duyuyoruz.
ZEYNEP KOCADAĞ
ATATÜRK’ÜM
Seninle doluymuş ninnilerim, Resmini bırakmazmışım elimden Sana benzemekmiş ilk dileğim “Yerine ölseydim” dediğim Mustafa’m
Bu senin aydınlığın, Anlatamazdı annem maviliğini, Bu senin sıcaklığın Ne varsa iyi, yeni Nehirlerde, rüzgarlarda Türk’üm Kemal’im Vatan kadar büyüksün
Bir buyruğunla Akdeniz şahlanırdı, Bayraklar yarıya inmiş yürekler yanar Önceleri sanki kanım dalgalanırdı Gönüllere sığmayan Atatürk’üm Her şey sana kucak açar.
Bu vatan seninle dolu Bölünmez aydınlığı Türkiye’min Gök kartalsız olur mu? On Kasım da yaprak, yaprak dökülürüm Mustafa’m Kemal’im Atatürk’üm
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN
ATATÜRK ÇOCUKLARI
Özgürlük şarkısı bizim şarkımız Yurt için ulus için hep çalışırız Vatanı yükseltmek tek amacımız BizlerAtatürk çocuklarıyız
Dostlukla dopdolu yüreklerimiz Dünya çocukları hep kardeşimiz Barıştan yana inançlarımız Bizler Atatürk çocuklarıyız
Çınınlayacak sesimiz dünyada yurtda Uzanacak ellerimiz evren boyunca Uygarlık yönünde bir meşaleyi Bizler Atatürk çocuklarıyız
Şiiri Yazan : ŞEYMA GÜLTEKİN
ATATÜRK YÜREĞİMDE
Atatürk yarın, Atatürk bugün, Atatürk dün.
Ben olmuş artık, Yüreğimde, Benimle her gün.
İleriye baktığımda, Mavi mavi, Atam bakar.
Anadolu kırlarında, Türüm türüm, Atam kokar.
Şiiri Yazan : İSMAİL MALATYA
Atatürk’ü Yitirmedik Yıllar Üst üste katlandıkça Acımasız uzadıkça Çelik mavisi gözlerinde Her geçen gün Işığını çoğalttıkça Güzel vatanımızı Kurtardığın anıldıkça Seni yitirmedik ki Dün olduğu gibi Bugün de aramızdasın her an Buna inan Ata’m Yüzyıllar da geçse aradan Sen her zaman anılan Kutsal bir kahramansın
ATATÜRK YÜREĞİMDE
Atatürk yarın, Atatürk bugün, Atatürk dün.
Ben olmuş artık, Yüreğimde, Benimle her gün.
İleriye baktığımda, Mavi mavi, Atam bakar.
Anadolu kırlarında, Türüm türüm, Atam kokar.
Şiiri Yazan : İSMAİL MALATYA Atatürk
Milletin enson lideridir ATATÜRK Dünya’da gurur kaynağımızdır ATATÜRK CUMHURİYET’in kurucusudur ATATÜRK TÜRK’lüğün koruyucusudu ATATÜRK
Medeniyetimin kurucusudur ATATÜRK Ali Rıza Bey ‘in oğludur ATATÜRK
Başöğretmen Atatürk
Bir güneş gibi doğdun Vatanımın üstüne, Millet seninle güldü İlke devrimlerinle
İlk okuma yazmayı Sen öğrettin bizlere, Bugün erdi milletin Kültürün zirvesine
Başöğretmen Atatürk, Yurdun ilk eğitmeni Emanet aldık senden Kurduğun Cumhuriyeti
turizm ilgili şiir şiirler,turizmle ilgili şiirler,turizm hakkında şiirler,turizm konulu şiir,turizm şiirleri
Turizim şiiri
Bir amme hizmetidir Turist toplama işi Yurdunu zengin eder Bunu bilen her kişi Tarihi yapılarla Her beldemiz doludur Tanı tanıt sen onu Bu bir vatan borcudur Güler yüzlü olanın Çevresi geniş olur Çok turist gelen yerin Bakırı altın olur Reklamsız alış veriş Olmuyor bu dünyada Tanıtmalı yurdumun Neler var Toprağında Gülyağı gül bahçesi Yurdumun bir köşesi Gelene huzur verir Cıvıldıyan kuşsesi Dağ deniz yayla ve göl Ayrı ayrı güzeldir Otel motel kampinkler Dinlenecek yerlerdir
Ertuğrul Eroğlu
Turizm şiirleri
Güller çiçek açtı Nağmeler sevgi saçtı Oyunlar neşe kattı Alkışlar tempo tuttu.
Kahve yemenden geldi Türküsü neşe verdi Gençlik şıkır şıkır oynadı Yönetmenim ustaca yönetti
Haftamız şen olsun Paramız bol olsun Dostluklar da baki olsun Teşekkürlerde emeği geçenlere olsun
Turizm Haftası şiir
İnsanoğlu çalışmalı, Çalışmaya alışmalı. Yılda bir kerede olsa, Bir yerleri dolaşmalı.
Dolaşana turist denir, Değerini herkes bilir. Toplanan büyük gelirden, Devlet halka hizmet verir.
Tüm ülkeler turist bekler, Kasasına para ekler. Kutlayalım bu haftayı, Vatanımız olsun lider.
Baycan Kacaroğlu
Turizm Sektörü şiiri
Önce organizasyon şemasını belirle, Sonra insanları nitelendir. Yoksa eğer alternatifin, Çekirdekten yetiştir.
Değer ver tüm çalışanına, Arada bir ödüllendir. Ayağa kalk ve alkışla, Başarını güçlendir.
Böyle kalmışlık geri, Uzun yollardan beri. Düşman yok karşımızda, Yabancılar girerken, Hiç durmadan ileri.
Ata’mızın izinde, Gittikçe daha zinde. Dünyayı geçeceğiz; Cumhuriyet devrinde.
Arka çevirip düne. Otuz yıl önce bizi Kavuşturdu bugüne. Sultan yok başımızda, Milletin hür sesi var; Yükselen marşımızda. Devrimler dizi dizi, Dünya seyreder bizi Hele bir dokun da gör; Dalgalanmış denizi…
Zeki OZAN
ON BEŞ YILI KARŞILARKEN
Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı, Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.
Topraklaşan ellerde birer meşale yansın. Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.
Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden, Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,
Canlansın ışık selleri olsun da o damla Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.
Kim der ki en son rakamlar da delirsin. On beş asır on beş yılın eb’adına girsin.
Lirik şiir şairleri kimlerdir – Lirik şiir yazan şairler
Batı edebiyatında Rönesans devri şairlerinden daha sonra , ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik şairlerin duygusal ve öznel bir nitelik gösteren şiirleri bu türün başarılı örnekleridir Lirik şiir, Türk edebiyatında da en çok kullanılan şiir türlerinden biri olmuş; Divan edebiyatında, Halk tasavvuf edebiyatında , din-dışı Halk edebiyatında ve yeni edebiyatta bu alanda büyük şairler (ozanlar) yetişmiştir
Çanakkale Zaferi şiirleri,Çanakkale savaşı ile ilgili şiir,Çanakkale şehitleri ile ilgili şiirler Çanakkale savaşı şiirleri,Çanakkale şiiri kısa
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Gazi şehirlerimden , geçilmez Çanakkale , Nice şehitler verdik , fakat düşmedik dile , Bizi vuramazlardı , yaptılar birçok hile , Ne mutlu Türkiye’me yıkmadı onlar bile.
Ulaşamaz hiçbir güç , onun şeref şanına , Güçlü askerlerini topladı hep yanına , Çanakkale’yi seçti , kıydı soylu kanına , Ne mutlu Türkiye’me , sahipti vatanına.
Kana kan , dişe diş , savaşa koşuyorduk , Atlıyorduk ileri , tesadüf yaşıyorduk… Sanki savaş değil , cennete koşuyorduk, Ne mutlu Türkiye’me , sığmıyor taşıyorduk…
Bir bitiş miydi bu ? Yoksa diriliş mi ? Yoksa bir hasat mıydı , ya da biçiş mi ? Canlardan bir can alış , yoksa veriş mi ? Ne mutlu Türkiye’me , ona verilen iş mi ?
Yaşanan bu depremin ölçülmedi şiddeti , Kimindi belli değil , kemiği ve de eti, Yine de hep direndi , yıkmadı büyük seti , Ne mutlu Türkiye’me , solmadı benzi beti …
Milletim inanmıştı , yarış büyük olsa da , Biliyordu sonucu , onlar güçlü olsa da , Önüne düşman değil , yanan korlar dolsa da , Ne mutlu Türkiye’me “ dirilecek” solsa da …
( Hatice ÖLKE )
İSTİKLÂL ORDUSU ŞEHİTLERİNE
Düne kadar en vakur ölümlere güldünüz, Bugün bütün milletin gönlüne gömüldünüz, Rahat uyuyun son aşiyanınızda…
Artık ne gözünüzde köye dönmek emeli, Ne yaranızı saran ince bir kadın eli, Belki arkanızda yok bir ağlayanınız da…
Varsın dolu bulunsun bin elemle göğsünüz; Siz Tanrı’nın övdüğü kullardan büyüksünüz; Zemzem kutsiyeti var her damla kanınızda…
( Kemaleddin KAMU )
ZAFER TÜRKÜSÜ
Yaşamaz ölümü göze almayan, Zafer, göz yummadan koşana gider. Bayrağa kanının alı çalmayan, Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi, Gürleyen sesinle doldur gökleri, Zafer dedikleri kahraman peri, Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı, Diriler şerefli, ölüler şanlı! Yurt için dövüşen başı dumanlı, Her zaman bu şandan, o şana gider.
Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden
Sefil doymazlık: ete, kana, paraya Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen
Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!” Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz? Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken
Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen
En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen
Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen
Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven
Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden
İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen
Ümit Yaşar Oğuzcan
Acılar Denizi
Ben acılar denizinde boğulmuşum İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını…
Adak şiiri
Sana şiirler okuyacağım, gitme Güneşler doğacak yalnızlığımdan Sana bir ışık getireceğim Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim Küçük ellerine sığmayacak Sana Afrika gecelerini getireceğim Sımsıcak
Sana çiçekler getireceğim Bozulmuş güz bahçelerinden Sana bir serinlik getireceğim Yağmur tanelerinden
Sana avuç avuç yıldız getireceğim Güneşimden başka Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim Köpük köpük dalga dalga
Sana bir rüzgar getireceğim Dağlardan, tepelerden Gitme, sana zamanı getireceğim Zamanın bittiği yerden
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma Ne yapsam unutamam yaşadığımızı Sevgindi sevgilerin en yalansızı Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin Dünyada ne benim yerim var artık ne senin Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.
Çanakkale Zaferi Şiirleri En Güzel çanakkale Şiirleri Çanakkale Şiiri Mehmet Akif Ersoy Çanakkale şiiri dur yolcu
Bir Yolcuya Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda İstiklal uğrunda, namus yolunda Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele, Mehmed’in düşmanı boğduğu sele Mübarek kanının akıttığı yerdir.
Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti Yaptığı bu tümsek, amansız çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil ONAN
Çanakkale Destanı Bir destan yazılmıştı, Çanakkale isminde, Bin dokuz yüz on beşin, Mart’ın on sekizinde. O bir destan değildi, masal sayılır destan, Ölüm kalım savaşı, kurtuluştu kaostan. Bu savaş milletimin, varlık yokluk savaşı, Savaşan Mehmetçiğin, koltuğundaydı başı. Üşüştü başımıza, dünyanın yabanisi, Her birisi sanki de, cehennem zebanisi. Mahşeri aratmıştı, o günde Çanakkale, Kurdular her cephede, etten, yürekten kale. Haçlı haçın altında, hedef almış hilali Geldiyse de top yekun, yaşadı izmihlali. Bir mühür basılmıştı, dünyanın tarihine Kim ki şehit düşmezse, küserdi talihine. Düğüne gider gibi, gittiler şahadete, Koştular seve seve, en büyük ibadete. Vatan uğrunda canlar, fedadır birer birer Şehittir o yiğitler, ölmezler diridirler, Cephedeydi neferi, duadaydı hastalar, Kimi yetmiş den fazla, kimi çocuk yaştalar. Semadan yağmur gibi, yağıyorken kurşunlar, Sevindiler giderken, Allah’a kavuşanlar. Nerde mal mülk sevdası, canlarından geçtiler Kurşun kurşun, şehadet şerbetini içtiler. Ne Yâr var akıllarda, nede çocuk hayali, Hedef tek, canı verip, yüceltmekti hilali. Birkaç gazisi kalan, tek savaştır cihanda, Kanatlanıp uçtular, cennete hep bir anda. Toprak kan kustu o gün, denizler demir yuttu, Şehitleri O Nebi, kucağında uyuttu. Ne gerek mezar taşı, ne gerek ona mezar Bugün tarih onları, altın harflerle yazar. Namazsız ve Kur’an sız, düşse de bir yanına, Kefensiz, kanlı yelek, şahittir imanına. Bir damla şehit kanı, bütün dünyaya değer, Bir toprak parçasıdır, vatan değilse eğer. Kurtarıp boğazları, şehadete erdiler, Dünyaya yiğitliğin, bir dersini verdiler. Gafiller ucuz sandı,oysa paha biçilmez Sonunda anladılar, Çanakkale geçilmez. Vatana göz dikenler, azdırdıkça azdılar, Aslanlar savunmanın, destanını yazdılar. Okusun bütün dünya, oturup ezberlesin, Artık ininden çıkıp,yurduma göz dikmesin Bu vatanın evladı, kurbandır toprağına, Çakallar rüzgar olsa, değemez yaprağına. Bir Hilal ki bağrında, yaşatır bu milleti, Binlerce güneş feda, yaşasın Türk Devleti.
Kasım KAPLAN
Çanakkale Geçilmez Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren Vatan toprağı için can ile serden geçen Korkuyor bu kafirler tüyleri diken diken
Su üstü mayın dolu nusret toplar mayını Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını Komayacağız yerde şehitlerin kanını Korku bilmez bu millet artıracak şanını
Mehmedoğlu Seyyid’in mermiyi kaldırışı Dünya durdu, dönmüyor seyreyliyor yarışı Anlayacak kafirler bucağı ve karışı Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı
Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab! Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitab Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab
Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir Türktedir bu topraklar dünyada evvel ahir Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir ‘Çanakkale Geçilmez’ bu da açık gerçektir
Samet Mehmet Bora
Çanakkalede otuzbin şehit
Çanakkalede otuzbin şehit, Hepsi bir birbirinden yiğit, Bundan sonrasını tarihler yazar, Çanakkale de analar ağlar.
Derdim derdim garip halim, Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım, Ne analar ne bacılar, Çanakkalede zaferler yatar.
Düşman pusu atmış çanakkale yollarına, Yol vermiyor dağlar nice yiğit aslanlara, Yol vermesen küserim yara, Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.
Mermiler yağıyordu yağmur gibi yiğitlerimizin üstüne, Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde, Mekanınız cennet olsun ebediyetde, Çanakkalede şehitler yatar diz dize.
Ataol Behramoğlu Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var Ataol Behramoğlu Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var Şiiri Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
Can Yücel Atatürk Şiiri Atatürk Şiirleri Can Yücel
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk, öğün, çalış, güven! demiş a, Şimdilerde çalışan parasız, pulsuz Çalışıyor paralıya, Güvenen varsa, parasına güveniyor, Üstyanı, öğün babam öğün! Dövün babam dövün! Can YÜCEL
Hangi Atatürk?
Kimininki kalpaklı kiminki fraklı, kimi sert kimi güler yüzlü… Herkes kendine göre bir Atatürk portresi çiziyor. Peki bunların hangisi gerçek Atatürk?
Ben gözümle görmedim, anlattılar: Atatürk, Anadolu’nun direniş ruhunun nasıl örgütlendiğinden söz ederken ‘küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar doğabileceğini’ söylemiş. Sonra bu söz “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” diye pankart olup asılmış. Nereye biliyor musunuz? İtfaiyenin girişine… Erbakan’dan Çelik’e kadar Ne demek istediğimizi anlatmak için Atatürkçüler listesine şöyle bir göz atmak yeterli: Adnan Hoca da Atatürkçü, Doğu Perinçek de… Popçu Çelik de Atatürkçü, ‘ordu göreve’ pankartı açan gençler de… Erbakan Başbakanken “En büyük Atatürkçü biziz” demişti; tabii onu hapseden Kenan Evren de… Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, partisinin başkanı Tansu Çiller’in yarımyüz fotoğrafını Atatürk’ünkiyle eşleştirecek kadar Atatürkçüydü… Bu kadar farklı eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı. O zaman da sormak gerekiyor: Kaç farklı Atatürk var? Ve hangisi gerçek Atatürk?
Bir liderden kaç farklı kimlik çıkar? Devrimci Atatürk Aslında ‘Kuvvacı Atatürk’ demek daha doğru… Kuvvacılarınki, post bıyıklı, kalpaklı, antiemperyalist bir lider. Daha 1960’larda Deniz Gezmiş, anti-Amerikan gençlik mücadelesine başlarken babasına şöyle yazıyordu: “Sana müteşekkirim, çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde Kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. O zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız.” Bu antiemperyalist ve sivil direnişçi ruh, bugün de siyasal alanda pekçoklarına ilham veriyor. “Ordu göreve” diyen Türk Solu dergisi, kalpaklı Mustafa Kemal kapağıyla çıkıyor. Kemal Paşa’nın 1920’de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları… Onun Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname elden ele geziyor: “Müslüman kardeşlerim, komünist arkadaşlar…! Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır.”
Ülkücü Atatürk Ata’nın sağlığında yazılan tek biyografisinde H. C. Amstrong, ona ‘Bozkurt Atatürk’ ismini takmıştı. Nazım Hikmet’in tabiriyle ‘sarışın bir kurda’ benziyordu. MHP Kongresi’nde asılan bir afişte o Atatürk’ü, bıyıkları fırça darbeleriyle sarkıtılmış, sert bakışlı bir asker olarak tanımıştık. Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, daha 1933’te Sovyetler’in ilerde dağılabileceğini görüp “Oralardaki dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmalıyız” diyen bir ‘başbuğ’… Atatürk, 1927’de piyasaya çıkarılan 5 ve 10 liralık banknotların üzerine bozkurt resmi koydurmuştu. 1930’da tarihçilere ‘Türk tarihinin ana hatları’nı yazdırmaya başladığında, İslam’ın Türk tarihinin sadece bir bölümünü oluşturduğunu, oysa ondan önce de Türklere ait şanlı bir mazi bulunduğunu anlatmıştı. Alfabede, giyside, müzikte Osmanlı’yı çağrıştıran ne varsa silmeye çalışıyordu. Yıllar önce Celal Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy’dan dinlediğim bir anıyı burada nakletmekte yarar var. Gürsoy’un anlattığına göre Atatürk, 30’lu yıllarda Türk bayrağını da değiştirmeyi düşünmüş. Çünkü ayyıldız simgesinin Osmanlı’yı ve Arap dünyasını çağrıştırdığına inanıyormuş. Türklere yeni bir ulusal kimlik kazandırmaya çalışırken, ona İslamiyet öncesi köklerini hatırlatan bir bayrağın yakışacağını hesaplamış ve Göktürk’lerin bayrağını düşünmüş. O proje gerçek olsaydı, bugün Türk bayrağında ne olacaktı biliyor musunuz: Mavi fon üzerinde yeşil bir kurt profili…
Kürtlerin Atatürk’ü Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçtikten sonra Amasya’dan Kâzım (Karabekir) Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu: “Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.” Bu kararla, Amasya protokolünde ‘Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler’ diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu. Meclis’teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey’in, “Türklerin sağlığı korunmalıdır” demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve ‘Meclis’in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu’ vurgulamıştı. Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti. Kürt sorunu yeniden gündeme geldiğinde, şahinler, Dersim isyanını sertlikle bastıran Atatürk’ü örnek alırken, güvercinler Mustafa Kemal’in 1920’lerdeki sözlerini arşivden çıkardılar.
Dindar Atatürk Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir. Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur’an’la Nutuk’u bir arada saklar kütüphanelerinde… Başuçlarında Ata’nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923’teki konuşması vardır. “Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.” Onlara göre ‘Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış’tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir. Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar. Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Demokrat Atatürk Ve nihayet liberal-demokrat Atatürk… Özellikle Cumhuriyet’le yaşıt İktisat Kongresi’nde uygulamaya konan ekonomi politikası ve Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde hayata geçirilen uygulamalar, Atatürk’ü, İş Bankası’nın kuruluşuna imza atmış bir ‘liberal devlet adamı’ yönüyle öne çıkarır. Hele İsmet Paşa’nın Başbakanlığında iki kez direkten dönen çok partili rejim arayışları onu ‘demokrat’ sıfatıyla bir arada değerlendirenlerin en inandırıcı kanıtıdır. Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi askıya alan tüm askeri müdahaleler, Atatürkçülük adına yapılsa da, Cumhuriyet’in asıl hedefinin demokrasi olduğuna inananlar, ‘muhtaç oldukları kanıt’ı, onun Afet İnan’a verdiği el yazısı notlarında bulabilirler: “Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”
Neden bu kargaşa? Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk? Bir insan aynı anda hem devrimci hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’, hem Türkçü, hem dindar hem pozitivist, hem otoriter hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı… Hangisi? Sanıyorum, bu zor sorunun yanıtını bulabilmek için 1920’lerin koşullarını ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in hangi şartlar altında gerçekleştirildiğini iyi bilmek gerek. Kurtuluş Savaşı verilirken, Anadolu ahalisinin kahir çoğunluğu, nihai amacın Saltanat ve Hilafet’i korumak olduğunu düşünüyordu. Kürtler’in bazısı özerklik peşindeydi. Komünistler, Sovyet devrimine özeniyordu. Bütün bu farklı eğilimlerden, ortak bir mücadele azmi yaratabilmenin yolu, hepsine yönelik sıcak mesajlar vermekten geçiyordu. O yüzdendir ki, Meclis’in açılışında eller açıldı, dualar edildi, Kürtler’e özerklik vaat edildi, muvazaalı bir resmi komünist parti kurulup Sovyet etkisindeki komünist hareket yok edildi. Ulus olma sürecinde din yerine tutkal olarak Türklük ruhu gerekiyordu; bozkurtlu bayrak düşünüldü. Ancak bunlar 1920’lere özgü geçici tedbirlerdi; hiçbiri bugün Atatürkçülük adına savunulamayacak kimliklerdi. O yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen bu sözler, tavırlar, tutumlar kargaşasını, Atatürk’ün olgunluk dönemine ait notlarının, konuşmalarının, eylemlerinin süzgecinden geçirmek şart… Bu yapılmayıp da 1920’lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.
Gün geçmiş,yıl geçmiş ne yazar. Her karış torağında bin,şehit bir mezar. Yeryüzünde yaşadıkça,tek dişi canavar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Sen rahat uyu ey şanlı şehit. Gölgesinde gölgelen al bayrağın. Hangi kem göz sana edebilir nazar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Yedi cihana yeter yazdığın destan. Gök kubbe ay,yıldız sana verir selam. Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez. Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez. Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar. Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Şefik Aydemir EY KAHRAMAN TÜRK ORDUSU
Çanakkale için akan kanlar Denizdeki dalgalara vurmuş Türk ordusunun zaferi Esir milletlere bir umut olmuş Ey Kahraman Türk Ordusu
Yurdun dörtbir yanından Toplanmış asker Bir istiklal uğruna Canlarını feda etmiş Çanakkale yolunda Ey Kahraman Türk Ordusu
FATMA NUR GEDİK
Çanakkale geçilmez
Kim geçebilir ki!? Bu iman,bu gönül zenginliğiyle, Geçebilir ki kim!?
Geçilmez Çanakkale, Bu vatan sevdasıyla, Kim geçebilir ki!? Gönülde zenginlik var.
Bir dakika bekle, Düşün biraz. Kaç bin asker, Can verdi senin 1 dakikan için
Bu canlar feda olsyn! Vatanını sevip sayana! Sonuna kadar feda, Sevip sayana!
Çanakkale Destanım Çanakkale şanımsın, En büyük destanımsın. Binlerce Mehmetçiğe, Bağrında kabristanımsın.
Çanakkale şerefim, Binlerce neferlerim. Dalgalanır rüzgarıyla, Bayrağım nefeslerinin.
Gökyüzünden hilal düştü, Al olmuş ten üzerine. Yıldız kopardı melekler, Sundular şehitlerime.
Ay yıldız kucaklaştı, Kanlarımızla bayraklaştı. Çanakkale geçilemedi, Şehitlerimle destanlaştı.
Erdinç Sert
ÇANAKKALE DİYARINDA
Denize takılan kilit Dünyayı kaldıran yiğit Alaylar var toptan şehit Çanakkale diyarında
Kahraman şehit cavuşlar Şehitliğe uçan kuşlar Savaşta yeni buluşlar Çanakkale diyarında
Çanakkale Şavaşı
Bir şavaş vardı Çanakkale’de Şehit kan verdi göz göre göre! Yaş 5-65 demedi, Şehit etti Türkiye’yi!
Gazisi var şehidi, Canını verdi bu vatana! Gerçek bir imanla, Kazandı bu savaşı.
Yenilgiye düştü karşı taraf, Silah bol,iman az. Vatan sevgisi yoktu, Gönülde büyük eksik var.
ÇANAKKALE
Çanakkale özeldir , Ayna gibi güzeldir. Ne kadar şehit verdik, Ama yine biz kazandık. Kaderimizde olurmuydu ulaşmak bu güzel ülkeye, Karadenizden esti geldi . Adı Mustafa Kemal idi, Layık mıyız şimdi biz bu güzel ülkeye. Ey atam rahat uyu,izindeyiz.
Zafer Türküsü
Yaşamaz ölümü göze almayan, Zafer, göz yummadan koşana gider. Bayrağa kanının alı çalmayan, Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi, Gürleyen sesinle doldur gökleri, Zafer dedikleri kahraman peri, Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı, Diriler şerefli, ölüler şanlı! Yurt için dövüşen başı dumanlı, Her zaman bu şandan, o şana gider.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL Çanakkalede otuzbin şehit
Çanakkalede otuzbin şehit, Hepsi bir birbirinden yiğit, Bundan sonrasını tarihler yazar, Çanakkale de analar ağlar.
Derdim derdim garip halim, Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım, Ne analar ne bacılar, Çanakkalede zaferler yatar.
Düşman pusu atmış çanakkale yollarına, Yol vermiyor dağlar nice yiğit aslanlara, Yol vermesen küserim yara, Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.
Mermiler yağıyordu yağmur gibi yiğitlerimizin üstüne, Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde, Mekanınız cennet olsun ebediyetde, Çanakkalede şehitler yatar diz dize.
Haydar Turan
18 Mart Çanakkale
Bulutlar sarmıştı her yanı, Kapkara bir geceydi, Yağmur,bardaktan boşalırcasına, Sağnak gibi yağıyordu, Yedi düvelin gemilerinden yükselen, Top,tüfek sesleri, Her yanı inletiyordu, Mustafa Kemalin askerleri, Aslanlar gibi dövüşüyordu, Ve Çanakkale kahramanca, Düşmana selam veriyordu,
Kükrüyordu tepeden, Mustafa Kemal, Vatanıma ayak basacaksa düşman, Yaşamanın ne gereği var, En son nefer ölünceye kadar, Dövüşeceksiniz aslanlar, Görecek bütün dünya, Ne aslanlar doğururmuş, Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.
Ali Osman Yılmaz Çanakkale ile Atam
Atam senin sayende herşey oldu, Sana minnettarız Atam Çanakkale savaşında Düşmanları yenip Vatanı milleti kurtardın Atam O,düşüncelerine,fikrine, Sevgine,saygına, Cesaretine,yeteneğine, Hayranım Atam
Herşey zaman Zaman zahiri Zaman herşey Zaman hayat Zaman su Zaman sevgi Zaman bir ömür Sona giden sonsuzluk Zaman varoluş Zaman, zaman,zaman
Zaman Zaman
Zaman zaman olur ki, hayal denizinde Boğulurum, en sığ yerlerinde
Zaman zaman olur ki, düş denizlerinde Yüzerim boğulmadan, en derinlerinde
Zaman zaman olur ki, verimli geniş ovalarda Bakir kalmış cıplak gibi dolanırım, bozkırlarda
Zaman zaman olur ki, yaşamak için direnen kısır çöllerde Kel traş edilmiş beynimle,şaşkınlık içinde dolanırım, seraplarda
Zaman zaman eririm, sığ düşüncelerin içinde Zaman zaman isyanları oynarım, meydanların içinde
Zaman zaman kaybolurum, kalabalığın ortasında Zaman zaman durur beynim, bir şiirin başlığında…
Öyle Bir Geçer Ki Zaman
Dünyaya geldiğinde, başlar zaman Şanslıysan su gibi, akar gider zaman Şansın yok ise, vay haline o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Çocukluk evreleri, anlamadığın zaman Gençlik çağlarında, delirir zaman Olgunluğunda sıkılırsın, zaman zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Geçmişi düşündüğün, zaman Muhasebe yaparsın, zaman zaman Ya ağlarsın, ya gülersin, o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Yanında kimseyi, bulamadığın zaman Yolun sonunu, gördüğün zaman Yaradan’a sarılırsın, işte o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Zamân-ı
Zamân-ı zamânında değerlendir, Zamân-ı zamansız bırakma, Zamân-ı zamâna karşı kullan, Zamân-ı ebedî kıl, Zamân-ı teslim etme fâni zamana, Zamân-ı ediniver servet, Zamân-ı yol aldır zamana, Zamân-ı nur’lu kıl, Zamân-ı bırakma ışıksız, Zamân-ı etme bâd-ı hevâ, Zamân-ı kazandır zamana, Zamân-ı kıl şifa zamana, Zamân-ı zamansız kullanma, Zamân-ı zaman içinde kullan, ,Zamân-ı zamana bırak, Zamân-ı zaman’la kıyas’la…..
ZAMAN
Zaman bir çeşme misal, Akıp geçer zaman, Zaman bir kuş misal, Uçup gidiyor zaman.
Zaman özgür bir tay gibidir, Tutamaz kimse ateş gibidir, Zaman bir matbaadır, Hemen basılır biter zaman.
Ne zaman
Ne zaman bu addan sandan geçeceğiz, ne zaman? Can meclisinin halkasına ne zaman hep birden girip oturacağız? Dudağımıza bir tek kadeh dokundurmadan ne zaman içeceğiz büyük dostumuzun huzurunda can şarabını, ne zaman içeceğiz, ne zaman
Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, uzat elini. biz bu yana göçtük artık, armağanlar getirdik sana.
Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, ne duruyorsun, tutulduk bikere, düştük ocağına senin, gurbet elde üşüdük,donduk kaldık, selâm ver, hatırımızı sor, kucakla, ısıt bizi, bize kırmızı şarap sun.
Ne zaman bize cevap verecek o, ne zaman? Ne zaman diyecek, nem varsa sizin, buyurun, âfiyetler olsun?
Kayıp Zaman
Sevdiğini söylemen yalanmış Uğurumda ölmeler yalanmış Ne bir doğru ne bir gerçek Yalanmış herşey yalanmış…