Posts Tagged ‘daha’

Şimdi biz ayrıldık ya!!!

Cuma, Haziran 22nd, 2012
Senden sonra hic acim olmadi
ne deliligim kaldi sevdadan yana
ne de aska inancim bir damla
Oysa ben seni severken hic aci cekmemistim
ne olduysa sen beni sevince oldu
bir zaman varligini arzulayan gonlum
yeri geldi yoklugunu aradi durdu
yazik sevilme sureni kendin kisalttin
artik donmesende olur
hem sen yokken daha guzeldim
hem sen varliginda tanidigim sen degildin
yine sevilirdin bu kadar
inan donusune bagli degildi sevdamin agirligi
yokluguna ve imkansizligina direnmek herseyden daha anlamliydi
eger donmeseydin ne yapar ne eder gozlerini tedarik ederdim bir yerlerden
elini en karanliklarda bulup tutardim
en azindan oyuncagiyla oynayan cocuk gibi
kirmadan kirilmadan kendi kendime severdim seni
artik donmesende olur
Herseyin ikincisi yenilgidir
Her donus ispatidir biraz daha kaybetmisligin
maluptur ileriye bakamayan
bakamaz ki bir turlu pismanligindan
onu tutar geride biraktigi her neyse
daha da baglanir ardinda kalana
terkedilen cabuk buyur
huzun kalana dussede
pismanlik hep gidenin payina
ayrilik zor zanaat
kimse yuzde yuz gulemez
kimse yuzde yuz gidemez
giden donuyorsa sevdiginden degil kaybettigindendir
ve aradigini bulamadigindan
donene kapiyi acmayin
sevseydi o gitmezdi hic bir zaman
iste bu yuzden donene kapilarinizi bir daha asla acmayin
ve sen
Gelme
O kapi hic acilmayacak sana
Eski ruzgarlarin sozu gecmez terkettikleri daglara
geceye yeni siirler gerek
gemiye yeni firtina
her eylule baska yagmur
kalana taze baharlar lazim
ve gidene biraz yurek
kacanlar pisman simdi
kalanlar sevmeye devam edecek
simdi biz ayrildik ya
birkac gun sendeleyerek yururum
ayagim takilsa da dusmem
yine dogrulurum biliyorum
yasadigim tum asklarin uzerine yemin ediyorum
ben artik senden vazgeciyorum !!!

alntı

Aşk…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşk…

Yalnız olanlara;

Aşk bir kelebek gibidir,
Peşinden koştukça hep senden kaçar,
En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunu verir…
Aşk mutlu eder bazen de üzer ama aşk özeldir,
Aşkını hak eden birine sunrsan eğer…


Sevgilisi Olanlara;

Aşkın amacı birileri için ‘mükemmel insan’ olmak değildir.
Seni mükemmelliğe en çok yakıştıracak insanı bulmaktır…

Çapkınlara;

Sevmediğin birine asla ‘Seni Seviyorum’ deme..
İçinde olmayan duygulardan varmış gibi sözetme..
Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme..
Sevgi dolu bakan gözlere Asla Yalan söyleme..
Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birine kendine aşık etmektir…

Evli Olanlara;

Seven insan ‘senin hatan yerine ‘özür dilerim’ diyendir…
‘Neredesin’ yerine ‘ben buradayım diyendir’..
‘Nasıl yaparsın’ yerine ‘niye yaptığını anlıyorum diyendir…
Ve aşk ‘keşke’ yerine daima ‘iyi ki’ diyenidir.

Kalbi kırık olanlara;

Kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer,
Ve ilacı bu acıya alışmak değil; ondan ders çıkarabilmektir..

Aşık olmaktan korkanlara;

Aşka düş ama tökezleme, anla ama bekleme,
Paylaş ama isteme, yaralan ama acıyı içinde büyütme…

Sevdiğini fazla sahiplenenlere;

Sevdiğini bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa,
Oda seninle mutsuz olduğunu görmektir.

Aşkını itiraf etmeyenlere çekinenlere;

Sevdiğinden ayrılında aşk acı verir,
SEVDİĞİN seni terk edince daha çok acı verir..
Ama en acısı onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir…

DÖNMEYECEK BİRİNİ HALA BEKLEYENLERE….

Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini gördüğün andır.
Ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllarındır…
Senin Aşkını şu gün hak etmeyen , bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir.

O YÜZDEN BIRAK GİTSİN!……

__________________

Susma Ömrüm; Yol Kesil Cehenneme..!

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Parça Tesirli Sancılar Düşüyor Kalbime …

Düştükçe Uçurum Sancıdıkça Aşk …

Ve Aşklaştıkça Kalp…

Daha Çok Parçalanıyor Hayat …

Yaklaştıkça Daha Bir Özlüyorum …

Kabul Ediyorum Galibimsin …

Ve Ben Her Şeyini Savaş Alanında Bırakan…

Mağlup Bir Komutan Gibiyim Şimdilerde …

Tüm Zaferlerimi Sende Yitirmiş…

Kör Bir Şahinin Gözleriyle Yol Arıyorum Kendime ;

Sana Çıkmayacağını Bildiğim Yolları …

Görmekten Korkuyorum Belki de Kim Bilir …?

Çıkmaz Sokaklarda Kısır Kalıyorum Döngülere …

Ve Ben Dönemezken Kendime…

Labirentlerinde Kaybolmuşken…

Sağım Sen Solum Sen…

Yolum Sen Yönüm Sen Olmuşken…

Senden Gayrisine Yok…

Yokluğuna Ram Olmuşken…

Susma Ömrüm …!

Yol Kesil Cehenneme …

Keskin Bir Virajsın İçimde Bir Türlü Alamadığım …

Ne Zaman Geçmeye Kalksam Senden…

Ya Bir Uçurum Boşluğu…

Ya Bir Şarampol Oluyor Sonum …

Uzanan Elleri Tutmuyorum …

Yüreğime Taktığın Alyans Tutuyor İçimi…

İçini Bırakmıyorum …

Dul Bir Hasrete Yâd/igar Kalıyorum Ötelerde …

Yar Dediğimi Ağyar..

Yaban Dediğimi Yar Sanıyorlar …

Sancılanıyorum Sessizliğine…

Tam Vakti …!

Susturucu Takılmışken Yüreğime …

Haykıramazken …

Her Kurşun İçimi Parçalarken…

İnfilak Ederken İsyanlarım Sensizliğe…

Ve Akarken Gözümden Irmak Irmak…

Susma Ömrüm …!

Ateş Kesil Cehenneme ..

Tüm Piyonlarım TükendiElimde Bir Şah …

Nereye Koysam Kendine Mat Çekiyor …

Cemreler İhanet Ediyor Adına…

Aslı Hükümsüz Kendini Bile Isıtmıyor…

Adım Lâl Kalıyor Zemheri Ayazlarına…

(D)üşüyorum …

Muhaciri Değilim Gayrı Bu Araf’ın…

Ne Cennet Kokabiliyorum Ne Cehennem Yanabiliyorum …

Kendimsiz Bir Kent Kuruyorum Yokluğunun Sokağına…

Baykuşlara Sakinlik Yapıyor Kentimin Issızlığı …

Sesine Parazit Yapan Bir Sesle Yıkılıyorum ;

Uğraşma Aşk Kaldıramazsın …!

Kumdan Kaleler Gibi Bir Rüzgârlık Değil…

Bir Cümlelik Yıkımlarım …

Bilmem ki Hangi Richter Ölçer Sarsıntılarımı…

Artçı Sellere Verirken Sitemimi …?

Sana “Sus”arken Ölüme “Su”sarken…

MüptelâsıykenKahramanı Bıçaklanmış Masalların …

Aşk İçin Âşıkları Ezip Geçmişken…

Susma Ömrüm …!

Şehâdet Getir Cinnetime …

Öznesi Sen Olan Bir Ömre Verdim Adını

Ki Ölüm Yar Olana Kadar…

Tek Yâr Dediğim Ol Diye…

Sana GeldimÖlüme Yâr Etme Diye …

Susma Diye Çırpınışlarımın Tek Müsebbibisin …

Biliyorum Aldırmıyorsun …

Dönmeyeyim İstiyorsun Sultanlığına …

Ve Aslında Aşk’tan Korkuyorsun …

Zulmetin Sırtımda Yama Olurken Yar/alarıma …

Hani Olur Da Geldiğimde Bir Gün …

Kapanacaksa Yüzüme Şehrinin Kapıları…

Her Lisanı Lâl Bırakan Bakışlarım …

Anlamını Yitirecekse Eğer …

Ve El Elini Tutacaksa Ellerin…

Elimde Değil Yanacağım ;

O Vakit Gülüp Geçeceksen Yangınlarıma…

Sarmayacaksan…

Benimle Kınanıp Benimle Yanmayacaksan…

Cennetten Kovulmayı Göze Almayacaksan…

Bir Sözüne Çölde Vaha Gibi Susarken …

Öyle Umarsız Susacaksan …

Sen De Sus Ömrüm …


Sus …!

Sus Ki Ölüm Bana Yâr…

Ben Ölüme Yâr Olayım …

Sen Toprak Kesil Cesedime …!

Umutsuz Bekleyiş

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yokluğun kadar hissediyorum varlığını
Beni hissettiğin kadar yoruluyorum seni sevmekten
soğukluğun söndürdükçe yürek yangınımı,
sözlerin şah çekmeden mat ettikçe beynimi,
Çırpındıkça batarken umursamazlığının denizinde
Sonunu görüyorum başlayamadığım sevdanın
Bir çiçeğin tabiata seslenemediği gibi,
haykırıyorum seni sevdiğimi Susarak…
Hiçbir yere ulaştıkça daha bi seviyorum seni
Toprağın altında tohum sana olan aşkım,
çaresizliğimin gözyaşlarıyla suluyorum ama
Bakışının, gülüşünün güneşi olmadan
Açamıyorum sevgimi sana.
Bir çığ altında kalıyorum,seni gördüğüm her rüyadan uyandıkça
Aslında baktığım her yerde gördüğüm kadar uzaksın bana,
kokladığım her çiçekte hissettiğim kadar daha da yalnızım şimdi,
okuduğum her dua kadar savunmasız kalbim
Dönüşü olmayan bir yolun son durağında indirdim,
İçimde biriktirdiğim sevgi sözcüklerini
Ruhumdan akan çürümüş bir isyan bulandırdıkça umutlarımın rengini,
İntihar kokmaya başlıyordu bütün güller.
Artık son sözlerini söylüyordu hayat,
son kozlarını oynuyordu mutluluğa karşı..
Varsın olsun ,
Ben bir ölüme gülerim, bir gülüme ölürüm…

Bir Şans

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hani derdim ya; yüzünü görmek istemiyorum, çıkma karşıma,
Hepsi yalandı hepsi palavra
Aşığım hala sana,
N’olur son bir şans daha ver bana…

Sensiz yapamıyorum
Anladım hayatımın anlamısın
Zaman geçmiyor, Yüzüm gülmüyor
Yaşlar sel oldu akıyor…

Eskiden kaderimdin, şimdi sadece hayalimsin
Derdim sana benimle evlenir misin?
Artık selam bile veremem
O güzel yüzünü göremem…

Sinirliydim ana bacı sövdüm,
İkimizde haksızdık, kötü işler yaptık
Çok pişmanım,
Kaderimedir isyanım…

Affetmezsen yaşayamam
Seninle ayrı olmaya dayanamam
Bir daha şiir yazamam
Hiç kimseye sana bağlandığım gibi bağlanamam…

Tekrar ellerini tutmak istiyorum,
Sana sarılmak, öpmek istiyorum
Her geçen gün biraz daha özlüyorum
Senden vazgeçemiyorum…

Sevgiye On Kala Ölüme Beş

Cuma, Haziran 22nd, 2012


Sevgiye On Kala Ölüme Beş

Ya zamanından erken gelirim;
Dünyaya geldiğim gibi,
Ya zamanından çok geç;
Seni bu yaşta sevdiğim gibi.
Mutluluga hep geç kalırım;
Hep erken giderim mutsuzluğa.
Ya herşey bitmiştir çoktan,
Ya hiçbir şey başlamamış daha
Öyle bir zamanına geldimki yaşamın
Ölüme erken sevgiye geç.
Yine gecikmişim bağışla sevgilim;
Sevgiye on kala, ölüme beş…

Aziz Nesin

düşüncelerde seyehat

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ufuklara savruldu gözlerim gecede,
dünya üzerimeyikiliyor,şu küçük tepede
savur beni…olmazsa yureğimi rüzgar
içimde zaten firtina dolu pişmanliklar
sensiz carklara takildim gidiyorum
reddettigim fikirlerden takdir bekliyorum
insanlar deniz,insanlar okyanus,insanlar damla
gerçi zordur,zordur baskasini anlamak ama….
Bilirmisin ne zordur anlayinca insanlari
aynalar yabanci,yabanci su gulen yuzum
hayatim darmadagin,dusuncelerimdenedir cözüm?
Bazen en buyuk huzunle takilirim geceye
övgüler,sitemler….dizeler yazarim sevgiliye
sonradan aci gelir,karsiliksiz sevdalarla ugrasmak
düşünürüm yarini ve sonrasini yuregim yanarak
düşünürüm zaman hizla geciyor
daha dün dediğim mazi olmus gidiyor
bazen gidebiliyosun coskun irmaklara katilip
agitlara,acili bir türküye eşlik ederek
duyamadigin sesinle,haykiriyorsan içini ezerek…
Yasamak zor gelir,gülmekte,bir dert biter bin gelir
aci tebessume dolasir dudaginda,eller guluyo bilir
duygulu olma,dusunceli olma yoksa hep
paylasirsin huzunleri,üzülmek için bulursun sebeb…..
Geciypr geciyorda yillar
ben yasadim….yasiyorum diyecek neyim var?
Beni anlarmi insanlar gunlerce bagirsam,
yanliş birseyler var,yanlis sürüupr yaşam………….

Gözyaşı Dökmek..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

“Kentin sokaklarında sevgilim var benim.

Nereye gittiği önemli değil bölünmüş zamanın içinde.

Artık sevgilim değil, herkes onunla konuşabilir.

Artık anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu ve kim aydınlatıyor uzaktan, düşmesin diye.”

René Char

Yalnız benim, değil ki:İnsanların sevgisi, hep bencilcedir.Ve her sevgi, karşılık beklentisi yaratır, ister istemez. ‘anne sevgisi’ dâhil..Belki de, asıl o!..

***

“hep kendini düşünüyorsun!..” demesi, gözümün önünde:Üzerinde siyah yağmurluğu -incecik olanı-; yüzü asık, hafif ağlamaklı sanki:Öfkeden mi, belli değil.. saçları, normalin aksine dağınık; bu görüntüsü, gerilimi arttırıyor.Sâkinliğimi koruyorum.Kulağımda çınlıyor bağırışı..

***

İki isimli kadınlarda, bu hep vardır:Kullanmayı tercih ettiği isim, daha ‘modern’dir; diğeri ise, büyükannesinin falandır: ‘eski’ bir isimdir hâliyle; kadın, onu kullanmak istemez.Ama, kişiliğine etkisi de kesin olmuştur: Genelde ‘olgundur’, iki isimli kadınlar:Hırçınlıkları ‘yoğun’ ama örtülüdür..

***

Bir keresinde, benzer bir şekilde tartışmıştık.Birbirimize çok kızmıştık.Ben de, onun kadar sinirliydim ama sâkin durabiliyordum.O, ne yapacağını bilemiyor gibiydi.

Bir kadın, sinirinden yumruğunu sıkıyorsa, seyretmeye değerdir:Bacağını da, şiddetle yere vurmalı ardından. Erkeğin ‘zaferi’ ise, bu kadardır ancak.

Ben gidince de, arkamdan ağlar şimdi, diyordum içimden; hem git der, hem de gidince ağlar:Hâlbuki, ağlayan kadınlara inanmayalı, çok oldu.Bunu, zaten biliyor olmalı..

***

Eve döndüğümde, uyuyamadım. o gün, içkiye tövbe ettim.Yatakta dönüp, durdum; kalan ömrümden ödünç aldığım uykuyu daha verimli kullanmalıydım:Ertesi gün, erken kalkacaktım.

***

Gözlerine baktım: tam, ağzımı açacakken, susmaya karar verdim; konuşursam, mağlup olurdum: karşımda bir kadın vardı.Susmayı sürdürdüm, kendimi galip sanıyordum.Neredeyse gülecektim; zaferimi kutlamak istiyordum:Tuzağına düşmemiş, saçma feryatlarına cevap verme gereği bile duymamıştım.Kendimden emindim.Kendimden eminken, karşımdakini daha çok seviyorum: rekabet yok oluyor:Mutlak galip benim. yanıldığımı fark ettim:Karşımda bir kadın olduğunu unutmuşum; kendi kendime söylendim:Saçma teorilerini erkeklere sakla!..

***

Gidiyordu.Sokak lambası, tam tepemizdeydi: gölgesini, ayaklarımın dibine düşürmüştü; kendi gölgemin olmadığını düşünüyordum.Başımı eğmiş, dinliyordum:Yüzüne bakamadım.Gidişini, gölgesinden izledim.

Konuşamadım: söyleyecek sözüm yoktu; gidişini kabullenmek istiyordum. kabullenmiş gibi yapıyordum: Yapmak zorundaydım.

***

Bilmediğim bir sokaktayım: yürüyorum; eve gitmem gerekiyor: yanına koşmam, artık anlamsız: yabancıyız: Birkaç saat geçti sadece; ama, ben onun hiçbir şeyi değilim şimdi.

Kendime kızdım. artık yoktu: onu kaybetmiştim. yağmur aradım, yağmadı.

***

Her zaman yürüdüğüm, kalabalık yol.

Eve ulaşmak istiyorum.

Bugün ne ben, eski benim; ne de bu yol, o bildiğim yol..

***

Keşke, ağlayabilseydim..

askımdın sen

Cuma, Haziran 22nd, 2012

askımdın sen benim
göz bebeğimdin
sana verdiğim değeri hic bir zaman bilmedin
seni ölesiye sevdim

askımdın sen benim
canımı bile verirddim senin icin
ama sen ne yaptın terk ettin gittin
askımdın sen benim

simdi ne oldu askımıza
ellerin oldun gittin
bir kalemde sildin
askımdın sen benim

simdi ellerin oldun
git artık bir daha sakın geri dönme
git uzaklaragözüme görünme
askımdın sen benim

ama artık ask yok
sevgide yok bende
ben artık bir tasım ruhsuz sevgisiz
lanet olsun böyle aska
:f109 :

Seni seviyorum

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ne güzel şey seni seviyorum demek
Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel
Her baharda gece gündüz her saniye
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seviyorum seni diyebilmek ne güzel

Bir kere sevdaya tutulmayagör
Ateşlere yandığının resmidir
Aşık dediğin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir

Çünküsü yok nedeni yok sevmenin
Zamanı hiç yok, dakikalar zaman üstü
Utangaç bir gecenin kucağında
Yağmurlar vuruyor pencereme
Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
Aşkın ayak seslerinin duyuyorum yüreğimde
Ve hasretin içimde
Seni seviyorum

Sesinin duymak istiyorum uyumadan önce
Sabahlara kadar konuşmak
Hiç kapatmamak telefonu
Aynı düşlere uyumak sonra
Ve uyanmak aynı güneşe

Bir kere sevdaya tutulmayagör
Ateşlere yandığının resmidir
Aşık dediğin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Daha bir güzelleştim son günlerde
Gözlerimin içi parlıyor
Kabıma sığdıramıyorum aşkı
Gülmek geliyor içimden
Sokaklarda koşar adım yürümek
Tanıdık tanımadık herkese selam vermek
Merhaba ülkemin güzel insanları
Hepinize hepinize merhaba
Sizi de seviyorum

Yağmuru, denizi, kokusunu toprağın
Gökmavisinde güvercinleri, martıları
Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı
Bindallılarıyla köy kızlarını
Ve elleri hamur kokan anaları
Hepsini sende seviyorum
Seni seviyorum

Bir kenara mahsun çekilen içim
Yemeden içmeden kesilen içim
Sensiz/yarsız uykuyu haram bilen için
Ayrılık ölümün diğer ismidir

Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı
Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime
Ve daha çok seviyorum limonlu çayı
Senin sevdiğin herşeyi seviyorum

Türkülerini memleketinin
Feneri ve kara kartalı senin için
Davamızı ve şiiri sende seviyorum
Seni seviyorum

İyi ki doğdun
İyi ki varsın
Doğum günün kutlu olsun
Seni çok seviyorum
Seni çok seviyorum

Yaşamaksa seni sevmek
Ben hiç ölmedim
Seni seviyorum


Şebnem Kısaparmak

Aşkın Acı Hali

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Aşkın Acı HALİ

Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak…
Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.”
“Yaşamak güzel.”
“Boş ver, her şey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…

Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını
kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın…

Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiç bir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…

Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek…
Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin…
nafile…

Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin…
Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksın…
Buna yaşamak denirse…
Razı mısın bütün bunlara…?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…?
O halde aşık olabilirsin

Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun

Gönülden sevene günler bitermi,
Kutlu olsun Sevgililer gününüz
Sevip sevilene, bir gün yetermi,
Kutlu olsun sevgililer gününüz.

En güzel hediye seviyorum demek,
Sevgi yollarında harcanan emek.
Gönülden gönüle sevgiyi vermek
Kutlu olsun sevgililer gününüz.

Sevgisizde insan yaşamaz idi,
Mecnun Leylasına koşamaz idi.
Ferhatda dağları aşamaz idi,
Kutlu osun sevgililer gününüz.

Sevene sevgili candan yar ise,
Her sevene bir sevgili var ise.
Seven, sevilende bahtiyar ise
Kutlu olsun sevgililer gününüz.

Özdemir de sevdi, sevecek daha,
Sevgiyle coşarak kalkalım şaha.
Dünyada sevgiye biçilmez paha,
Kutlu olsun sevgililer gününüz.

Alıntıdır

Tüm sevenlerin, seviyorum, seviliyorum diyenlerin ; 14 Şubat Sevgililer Gününü kutluyor, sevgi dolu günler diliyorum.

Aşk Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Susmusum
Farkında Olmadan
Arkamda Bıraktım Artık
Yüklerimi
Taşıyamaz Oldum
Farkında Olmadan
Içimi Acıtıyor
Bişeyler
çokmu Alışmıştım
Bu Yükü Taşımaya
Bir Boşluk Var
şimdi Adı Koyamadıgım
Nedenleri Sormaz Oldum Artık
Dedimya Yoruldum Artık
Sebebini Bilemedigim
Soruları Sormaktan
Bir şeyi şimdi
Daha Iyi Biliyorum
Ben Yükümü
Atsamda O Yük
Hep Benle Olacak
Sadece Agırlıgını Hissetmicem
Okadar Alışmışımki
Hep Varmış Gibi
Gelecek
Ama Gün Gelecek
Alışacagım

işte haykırsam
Gecelere karanlık sokaklara
Güneşin doğmadığı karanlık yüreğime
Anlarmısın beni
Umutsuzluğumu;
Sen nerden çıktın karşıma

Haykırsam korkularımı
Desem ki mutluluğu bekliyorum
Desem ki o sende var
Anlarmısın beni
Sarılsam sana sıkıca kal desem yanımda
Gözlerimdesin desem her zaman

Korkuyorum desem yarınlardan
Yıprandım desem aşktan
Anlatamıyorum desem duygularımı
Anlarmısın; hayır
Ben bile anlamıyorum ki
Sen beni hiç anlayamazsın

Gözlerimi kapatıp daldığımda düşlerine
Hayallerimi bir sandala bindirip
Yüzdürdüğümde bir okyanusta
Seni özlediğim zamanlarda
Kokunu aradığım güllerde
Sen, güneşin doğduğu bir yerdeki
İlk ışık gibiydin benim yüreğimde
Aydınlığıydın karanlık dünyamın
Doldurdun o sıcaklığınla bütün benliğimi.
Seni alıp gitmek isterdim
Bir bilenin hiç bilmediği bir yere.
Sana bir türkü tutturmak isterdim.
Olmayan sazımın bitmeyen nameleriyle.
Sana bir yürek vermek isterdim
Bitmeyen aşkımın tükenmez sevdasıyla
Seni anlatmak istedim şiirlerde
Seni tanıtmak istedim
Tanıdığım şeklin ile mısralara
Haykırmak istedim
Ben seni çok seviyorum diye

Sen kurumuş bir gülün yaprakları
Sen bitmeyen bugünün yarını
karanlıklar içinde kaybolan bir anı
istemiyorum seni ,dönme geri artık…

diz cöküp yalvarayımmı bir kez daha sana?
Ne olur birdaha yüzüme öylece bakma
Yıllarımı harcadım ben aşkımıza
İstemiyorum seni ,dönme geri artık

Aşkımıza sahip cıkmalıydın
Yıllardır beni hiç aramadın..
Beni resimlerinle başbaşa bıraktın.
İstemiyorum seni, dönme geri artık

Öyle İçimdesin Ki

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öyle İçimdesin Ki

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.

Nerdesin?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nedendir bilmem ama
Bugün her zamankinden daha çok ihtiyacım var sana…

El versen belki acılarım dinecek
Baksan gözlerime belki ruhum güçlenecek…

Eksiğim bugün yine eksiliyorum git gide
Kayboluyor umutlarım, dirençlerim
Batan güneşle birlikte…

Çözülmeyen düğüm, bitmeyen acı
Dinmeyen sancı, sinsice iç kanaması
Faili meçhul bir cinayet
Ha işlendi ha işlenecek…

Nedendir bilmem ama
Bugün her zamankinden daha çok ihtiyacım var sana…

Dokunsan belki arş’ta yürüyeceğim
Elimi tutsan belki mağlupsuz savaşlar vereceğim…

Hüzzam makamında gecem
Yas bağlamış hanem
Yüreğim yangın yeri matem
Bir yanar dağ lav’ı ayaklanmış öfkem
Nerdesin
Nedenini bilmiyorum ama çok koydu bugün sensizlik
Nedendir bilmem ama
Bugün her zamankinden
Daha çok ihtiyacım var sana…
…Nerdesin…

Aşkın Tarifi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak….
Evinizin sizi içine sığdırmayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz…
Sokağa fırlayacaksınız..
Sokaklarda dar gelecek..
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendinizi taşıyamayacak kadar büyüyecek,
Bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz…
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan…
‘ Önemli olan sağlık.’
‘ Yaşamak güzel !’
‘Boş ver her şey unutulur.’
Siz hiçbirini duymayacaksınız..
Göz yaşlarınızdan etrafı göremeyecek hale geleceksiniz…
O’ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek,
az sonra
kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz…
hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz…
‘Ölüme çare bulunda’ ya da
‘ yarın kıyamet kopacakmış !’ deseler
başınızı kaldırıp
‘ne dedin?’ diye sormayacaksınız…
Yalnız kalmak isteyeceksiniz..
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek,
Geçmişi düşüneceksiniz…
Neredeyse dakika dakika
Ama
Kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz…
Gittiğiniz yerlere gitmek…
Bu size hiç iyi gelmeyecek ama
Bile bile yapacaksınız…
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğinizi söyleyecek olsa,
Kaçacaksınız..
Aslında kurtulmak istediğiniz halde,
O acıyı yaşamak için
Direneceksiniz…
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek
İsteyeceksiniz..
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz…
Herkesi ona benzetip,
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız…
Hiçbir şey oyalayamayacak sizi..
İlaçlara sığınıcaksınız…
Birkaç saat kafanızı bulandıran ama
Asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından
Seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek..
Boğazınız düğümlenecek,
Dinlenemeyeceksiniz…
Uyumak zor, uyanmak kolay
Olacak…
Sabahı iple çekeceksiniz…
Bazen de ‘ hiç güneş doğmasa !’
Diyeceksiniz…
Ne geceler rahatlatacak sizi,
Ne gündüzler..
Ölmeyi isteyip ölemeyeceksiniz…
Belki çivi çiviyi söker diye
Can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz…
Nafile!
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek..
Rüyalar göreceksiniz…
Gerçek olmasını istediğiniz…
Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz..
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek..
Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla…
Yüreğinizi burkulacak…
Canınız yanacak..
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz..
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek
İçinizden..
Onun sesini bir kez daha duymak için
Yanıp tutuşacaksınız…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için
Kendinizden nefret edeceksiniz…
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz…
onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut..
Onunla bir gün bir yerlerde karşılaşma umudu..
Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksınız..
Buna yaşamak denirse…

Senİ sensİz yaŞamayi dÜŞÜndÜm dÜn gece

Cuma, Haziran 22nd, 2012

seni sensiz yaşamayı düşündüm dün gece
yapayalnızdı kimsesiz bir sokak çocuğu gibi sokaklarda kalmış
soğuktu içimi titretiyordu bu gece yarısında
dedimya sensizliği düşünüyordum
ayyaş bir şarapçı gibi köşe başlarında
parklarda sızıvermiş ve hayata küsmüştü
başıma dünyaların yıkıldığını hissettim
diyorumya sadece düşünüyordum
ve bu düşünceyle heran daha iyi kavrıyordum sensiz hayatın anlamsızlığını
ve her saniye seni daha çok seviyordum
belkide güneşin doğmayacağından dünyanın dönmeyeceğinden
belkide sensiz karanlığın soğuğundan korkuyordum
seni sensiz yaşamayı düşündüm dün gece
deliydi ne yaptığını ne yapmak istediğini bilmiyordu
karanlıktan yalnızlıktan kaçmaya çalışıyor
bir çıkar yol bulamıyordu
sefildi sensizlik yoksul ve sefalet içinde bir aileden farksızdı
huzursuz mutsuz ve umutsuzdu
bütün bunları düşündükten sonra
sensiz zenginlikleri mutlulukları sevinçleri düşündüm
bir şeye yaramazdı ki sensiz mutlu olmak ki zaten
sensiz mutlu olamazdım ki..

Adini koyamadiĞim sevdam

Cuma, Haziran 22nd, 2012

seviyorum seni senden habersiz
hayalimde tutuyorum ellerini
hayalimde geliyorum göz göze
hep bende seni diyeceğin günü bekliyorum
ve o gün gelecek biliyorum
hep uzaktan seyrediyorum seni
en çokta gözlerini
her yere bakıpta
beni göremeyen gözlerini…
oysa sevgimi anlatmak isterdim sana
ne kadar büyük olduğunu
ne kadar özel olduğunu
hani havayı içine çekersin
nefes alırsın yaşamak için
hani kana kana içersin ya suyu
işte öyle birşey…
yaşamak vardı seninle bu hayatı
aynı duyguları hissetmek vardı
akşamdan kalma sohbetleri uzatıp
sabahlamak vardı günlerce
ama yoksun ki…
bekleyeceğim seni
ömrüm yettiği kadar
son nefesimi verene kadar
hatta daha ötesinde bile bekleyeceğim
elbet birgün geleceksin
adını koyamadığım sevdam…

can dündar’dan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İnsan 5 yaşına gelmeden anlıyor; açlığın öldürdüğünü, soğuğun dondurduğunu,
ateşin yaktığını…
Sevgisizliğin insanın canını acıttığını…
Duyguları, nesneleri, kişileri, çevresini tanıyor.
Her şey ona çok büyük görünüyor:
Ev, masa, anne, baba…
10´una gelmeden oyunla, sayılarla, harflerle tanışıyor. Azgın bir iştahla
öğreniyor. Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor. Dünyanın evde, okulda
kendisine anlatılandan da büyük olduğunun ayırdına varıyor.
15´inde, tam da en çok kendini sevdireceği çağda, sivilcelenen yüzünden,
değişen bedeninden utanırken aşkı keşfediyor.
Dış dünya kadar iç dünyanın da büyük salonları ve kendisinin bile bilmediği
odaları olduğunu, açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığını
hissediyor, büyüleniyor. Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini, şiirin her
türden hasreti dindirdiğini anlıyor. Aşk acısını öğreniyor. Yine de seviyor;
ille seviyor, inadına seviyor.
20´sinde putlarını yıkıyor, başkaldırıyor, kanatlanıyor. Her şey ona küçük
görünüyor:
Ev, masa, anne, baba…
“Dünya küçükmüş; büyük olan benim” efelenmeleri başlıyor. Lakin dünya bunu
bilmiyor.
25´inde ayaklar biraz yere değiyor. Okul bitiyor, iş telaşı başlıyor.
Sınıfta öğrenilenlerin akı, sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp
grileşiyor.
Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak, sevdiğini bulanlarsa kalbinden
vurularak evleniyor genelde… 5 yıl önce uzak bir ülke olan “istikbal”,
daha yakına geliyor. “Bir denizde yangın çıkarma” hayali erteleniyor.
“Dünya zor”laşıyor.30´unda muhasebeye başlıyor insan:
“Dünya hâlâ beni tanımadı, üstelik galiba ben de dünyayı tam tanımıyorum”
dönemi…
Mevcut bilgilerin sorgu yeri…
Kuşkunun beyliği…Tehlikeli yaşlar: “Bunun nesine hayran oldum ki ben”
pişmanlıkları, “Hakkımı yediler” sızlanmaları, sırta saplanan hançerler,
çelmeler, dost kazıkları, ağır ağır olgunlaştırıyor insanı…
35, yolun yarısı…
Hiç okul asmadan, evden kaçmadan, bir terasta sevdiğiyle öpüşüp bir çadırda
uyanmadan 20´sine gelenler için gecikmiş telafi çağları…
Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babaların sözüne yeniden kulak kabartılan
yaşlar… Olgunluğun karasuları…
40´ında eski kotlar dar gelmeye, saçlara ak düşmeye, aile büyükleri yaşlanıp
ölmeye başladığında bocalıyor insan…
Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor, erkekleri araba galerilerine; ve
ikisini birden yeni sevda hayallerine…
Yiten gençliğe, boyalı saçlarla, içe çekilen karınlarla, kırmızı arabalarla
çare aranıyor.
45´inde “istikbal” denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan…
Hem ölüm yarınmış gibi, hem hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasını öğreniyor. Eski
dostlar, hatıralar kıymete biniyor.
Didişmenin yerini sükûnet, böbürlenmenin yerini nedamet, kinin yerini
merhamet alıyor. “Keşke”ler “iyi ki”lerle, hırslar hazlarla yer
değiştiriyor.
Bu dünyayı silkelemekten, daha iyi bir dünya için kavga vermekten
vazgeçmeseniz de, öbür dünya umuduna da kulak kabartıyorsunuz, ara sıra…
Genellenemez tabii; bunlar benim yaşlarım.
Sonrasını bilmiyorum henüz; öğrendikçe yazarım.

Can DÜNDAR

Sevgi Şiirleri Can Yücel

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Can Yücel Sevgi Şiirleri,
Aşk Şiirleri Can Yücel,
Can Yücel’in Sevgi Şiirleri


Can Yücel den Sevgi Şiirleri

Sevgi Duvarı

Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
Çöpcülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Dustuğum yer öyle açık seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can Yücel

SEN SENİ

sen seni seveni
görmeyecek kadar
körsen seni
seven seni
sevdiğini söyleyecek
kadar gururludur
Can Yücel

ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını kendimi bulduğumda
anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat okuyarak dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş
Çok acıttığında anladım..
Fakat hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil gerçeği gizlememekmiş marifet
Yüreğini avucuma koyduğunda anladım..
”Sana ihtiyacım var gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak
Sana ”git” dediğimde anladım..
Biri sana ”git” dediğinde ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur kaybedenlerin acizlerin maskesiymiş
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen beklemez sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş
Emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…
CAN YUCEL

KÖRÜKÖRÜNE YAŞAMAK

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
senin o’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini..
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa,
kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları..
Mesela Kuzey Yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin..
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak…
Can Yücel

SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını Kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin
Kadar
Sevilirsin
Can YüCEL

BOŞVER BE YAŞI BAŞI

Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver!
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver!
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
Büyü, büyü..
Bak ellerin, ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver!

Takılmışsın yüzündeki, gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü,
öl gitsin..
Parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin..
Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna..
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa..

Yaş 70′e gelse bile, hayat daha bitmemiş,
sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?
Can Yücel