Posts Tagged ‘demir’

Doğal Madde Nedir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Doğal Madde Nedir?


Doğal Maddenin Anlamı

Doğal madde, doğada saf olarak bulunan,işlenmemiş,herhangi bir katkı malzemesi katılmamış her maddeye denir. Doğal maddeler, doğadan olduğu gibi yada çok hazla yapısal değişikliğe uğramadan elde edilirler.

Doğal maddelerin bazıları çeşitli işlemlerden geçirilerek kullanılır. Örneğin tuz doğal bir maddedir ve doğadan elde edildiği gibi kullanılabilir. Şeker de doğal bir maddedir ve şeker pancarının yada şeker kamışının işlenmesi sonucu elde edilir. Ağaçtan elde edilen kereste ve tahta doğal bir maddedir. Günlük yaşantımızda kullandığımız altın, demir, ağaç, cam, taş, mermer, toprak gibi bir çok cisim eşya, alet ve malzeme doğal maddelerden yapılır.

Günlük yaşantımızda birçok doğal madde kullanırız. Tuz,su, ham petrol, taş, mermer, altın, şeker, pamuk vb. bu maddelerin en küçük parçası yine maddenin kendisidir.

Mıknatıs Ve Özellikleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Mıknatıs Ve Özellikleri

Mıknatıs ve Özellikleri

Demir, nikel, kobalt gibi maddeleri çekme özelliği gösteren cisimlere mıknatıs denir.

Üç çeşit mıknatıs vardır.
Doğal mıknatıs : Doğada oluşan ve taş olarak bulunan mıknatıslardır.
Yapay mıknatıs : Demir, nikel ya da kobalttan yapılır. Çubuk, pusula iğnesi, U şekline ve at nalı şekline benzeyen çeşitleri vardır. Bu mıknatıslara daimi ya da geçici mıknatıslık kazandırılabilir.

Mıknatısın Kutupları

Mıknatısların uçları çekme ve itme özelliği gösterirler. Mıknatıslık etkisinin en şiddetli olduğu bu uçlara kutup adı verilir. Bir mıknatısın şekli nasıl olursa olsun iki kutbu bulunur.
Bir mıknatıs ortadan iple asılırsa, kuzey-güney doğrultusuna yönelerek durur. Kuzeyi gösteren kutba N, güneyi gösteren kutba ise S kutbu denir.
Elektrik yüklerinde olduğu gibi, mıknatıslarında aynı kutupları birbirini iter, zıt kutupları ise birbirini çeker.

Mıknatıslar, demir, nikel, kobalt gibi maddeleri ve bunların alaşımlarını çeker. Bu nedenle bu maddelere magnetik maddeler denir. Cam, kağıt, tahta, plastik gibi maddeleri mıknatıs çekmez.

Mıknatısların Kullanıldığı Alanlar

Mıknatıslar;
pusula yapımında,
kapı zilinde,
telefon,
radyo,
televizyon,
voltmetre,
ampermetre,
elektrik motorları,
bazı oyuncakların yapısı gibi bir çok yerlerde kullanılmaktadır.
Sanayide demir parçalarını diğer maddelerden ayırmak için yine mıknatıslar kullanılır.

Yahya Kemal Beyatlı Ünlü Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri

Yahya Kemal Beyatlı en güzel şiirleri

Bir Başka Tepeden

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Rindlerin Akşamı

Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

Rindlerin Ölümü

Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar;her gece bir bülbül öter.

Sessiz Gemi

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden

En Çok Okunan Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çok Okunan Şiirler


En Çok Okunan Şiirler Neler


HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kada…Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…

Can Yücel

Zindandan Mehmet’e Mektup

Zindan iki hece Mehmed’im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’ im!
Kavuşmak mı? … Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli…
Git vegel… yüz adım… Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

Bir alem ki, gökler boru i…Zindan iki hece Mehmed’im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’ im!
Kavuşmak mı? … Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli…
Git vegel… yüz adım… Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

Bir alem ki, gökler boru içinde!
Akıl olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu sus mu unut mu,,?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, Bir kaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil…

Müdür bey dert dinler bu gün ‘maruzat’!
Çatık kaş… hükümet dedikleri zat…
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem…
Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, Bir yırtıcı zil;
Sayım var, Maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemiyet
Urbalarla kemik, Mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, Nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
Yalnız seccademin yüzünde şevkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni anlımdan, Sen öp seccadem!

Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, Duman duman erisin!

Peykeler duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
Duvar katil duvar, yolumu biçtin!
kanla dolu sünger… beynimi içtin!

sükut… kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez Dünyadan nazar.
Yerinde mi acep ölü ve mezar
yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç varda kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir…
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir elden kader bu emir…
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünya ya kapalı, Allah’a açık.

Dua dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış…
Bir soluk, Bir tütsü Bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zahir şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!

Mehmed’im sevinin başlar yüksekte!
Ölsekte sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek

İMKANSIZ AŞK

Falcı kadın yalan söylüyor yalan

Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız

Nasıl mümkün değilse

Yıldızları toplamak gökyüzünden

Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar

Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı

Sadece hatıralarda ebedi olan

Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız

Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa

Unutmak tesellidir ya…Falcı kadın yalan söylüyor yalan

Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız

Nasıl mümkün değilse

Yıldızları toplamak gökyüzünden

Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar

Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı

Sadece hatıralarda ebedi olan

Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız

Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa

Unutmak tesellidir yalnızlığın

Güneşi bir kadeh şarap gibi içip

Delicesine sarhoş olmak

En güzel tarafı imkansızlığın

Ümitlerimiz fırtınalı denizler ortasında

Bir hurda teknedir şimdi

Dalgalar dünden daha zalim

Rüzgar daha hoyrat

Ne bulut var ufuklarda ne gemi

Mevsimler toz pembe değil

Gündüzler gecedir, geceler zindan

Güneşin doğmasını beklemek boşuna

Boşuna artık medet ummak

Taş kalpli zamandan

İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi

Paramparça, kırık dökük aşkımız

Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü

Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü

Büyük aşkımız

Ümit Yaşar Oğuzcan

YALNIZLIK ŞİİRİ

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.

Orhan Veli Kanık

AŞK DERSI

Yabancı bir televizyon görüncesinde
Bitkilerin nasıl çiftleştiğin seyrederken ağlıyorum
Derken aklıma geliyor Güler’le ilk seviştiğimiz
Orda da ağladığımı gülerek hatırlıyorum

YOKLUĞUNDAKİ SEN
Yine yalnız değilim her zamanki gibi
Bu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım

Aramızda yirmibeşbin kilometre
Sen kıştasın ben yazdayım
Sen bir yarısında dünyanın
Ben öte yarısındayım
Yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun
Daha da bir gönlümcesin
Varlığından bin kat güzel
O yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz
Ve en gizlerden konuşurken ellerin
İçimden gelmiyor mektup yazmak demeden
Sevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden

SENI SEVIYORDUM

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi…

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri

SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte…

Güldüğü zaman yukarıya bakardı;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı…

Ne güzeldiler sen bilmiyordun…

BEN SENİ SEVİYORDUM…

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

Geri dönüyordu, çoğalıyordu

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteliyişim oluyordun

Kalp ağrısı oluyordun,

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

Cesurduk…

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kızmızıydı bütün karanfiller…

Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun…

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

Derken bir gün uzaktan gördüm seni…

Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

Kalbimi acıttı her zaman ki gibi…

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi…

BİRGÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına…
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

Ahmet Arif İçerde Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Arif İçerde Şiiri

Ahmet Arif İçerde Şiir

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…

İçeriklerine Göre Besin Grupları Tablosu

Perşembe, Haziran 21st, 2012

İçeriklerine Göre Besin Gruplarının Tablosu
İçeriklerine Göre Besin Grupları

Ekmek ve tahıl ürünleri
Kepekli ekmek,
şehriye, pilav, makarna
Protein,karbonhidrat,
B vitaminleri,demir, kalsiyum

Turunçgiller
Portakal,limon,
greyfurt
A ve C vitaminleri

Yağlar
Tereyağı,margarin,
bitkisel yağlar, balıkyağı
A ve D vitaminleri,temel yağ asitleri

Sebzeler
Lahana, Brüksel lahanası, ıspanak, taze fasülye, kabak, salatalık, marul, kereviz
Kalsiyum,klor,flor,krom,
kobalt,bakır,çinko,
magnezyum,potasyum,
sodyum,manganez gibi çeşitli mineraller

Proteinli besinler
Tavuk,balık,et,
sakatat, yumurta, peynir, fındık
Protein,yağ,demir, D ve
başta B12 olmak üzere B vitaminleri (B12 vitamini sadece hayvansal gıdalarda bulunur)

Süt ve süt ürünleri
Süt,kaymak,yoğurt, peynir, dondurma
Protein, yağ, kalsiyum,
A, D ve C vitaminleri

Diğer sebze ve meyveler
Patates, pancar, mısır, havuç, karnabahar, ananas, kayısı, elma, muz, erik, çilek
Karbonhidratlar, A,
B ve C vitaminleri

Mineral Nelerde Bulunur

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Mineraller Hangi Besinlerde Bulunur,


Minerallerin Faydaları ve Çeşitleri,

Mineral Nedir Ve Vücudumuzdaki Önemi :
Doğada yaygın olarak bulunan inorganik maddeler olan mineraller, vücudun %4 gibi çok küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen vücut sıvılarının, kan ve kemiklerin oluşumunda, sağlıklı sinir fonksiyonlarının devamı, kas gücünün düzenlenmesinde rol oynayan çok önemli yapı taşlarıdır.

Enzimleri etkinleştirmekten, kimyasal reaksiyonları harekete geçirmeye ve iyi bir kemik yapısı oluşturmaktan, sağlıklı beyin fonksiyonları sağlamaya kadar fonksiyonları bulunmaktadır. Vitaminlerin aksine mineraller inorganik maddelerdir.

Mineraller Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?

* Vücudun kendi kimyasal dengesini sürdürmesi vücuttaki çeşitli minerallerin oranlarına bağlıdır. Vücuddaki her bir mineralin diğeri üzerinde etkisi olduğu için birinin dengesi bozulduğunda, diğer minerallerin de seviyesi etkilenir. Bu dengesizliğin giderilmemesi, hastalığa neden olacak zincirleme reaksiyonları başlatabilir.

* Vitaminler vücudumuzda minerallerin yardımı olmadan fonksiyon gösteremediklerinden, mineral eksikliği vucudumuz için vitamin eksikliğinden çok daha fazla zarar vericidir.

* Mineraller vücut tarafından üretilemediği için besinler yoluyla alınması gerekir. Besinlerin yanısıra mineraller takviye şeklinde de alınabilir. Gıda takviyesi olarak kullanılan desteklerin çoğunda vitamin ve mineral çeşitleri bir arada formüle edilmiştir.

* Vücudumuz, minerallerin emilime hazır hale gelebilmesini sağlamak için, mineralleri sindirim sistemimizde şelat edilmiş hale getirir. Ancak birçok kişide bu süreç olması gerektiği gibi çalışmadığından, mineraller emilememektedir. Bu nedenle, emilimi on kat daha fazla artırabilen şelat edilmiş mineralleri kullanmak daha uygun olabilir.

Minerallerin Faydaları ve Çeşitleri

İnsan vücudunun günlük ortalama 100 mikrogramdan fazla gereksinim duyduğu mineraller makro-mineraller, bu oranın altındakiler mikro-mineraller olarak ifade edilir.

Kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve fosfor makromineraller, demir, selenyum, çinko, sülfür, bakır, germanyum, bor, brom, iyot, manganez, molibden, vanadyum gibi minerallerse mikromineraller olarak adlandırılır. Bütün mineraller ince bağırsaktan emilir, farklı yollarla taşınır ve depolanır. Bazıları gerekli hücrede kullanılır, fazlası idrarla atılır.

Demir Ne İşe Yarar? Kanda oksijenin dokulara taşınmasını sağlar. Vücutta oluşan karbondioksitin akciğerlere taşınıp solunumla atılmasında rol oynar. Büyüme, enerji üretimi ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için gereklidir.

Demir Nelerde Bulunur?
Kırmızı et, tavuk eti, balık eti, yumurta, kuru meyveler, kuru baklagiller, ıspanak, semiz otu, bezelye, pekmez.

Demir Eksikliğinde Ne Olur?
Kansızlık, halsizlik, kalp çarpıntısı, zihinsel işlevlerde zayıflama, saç dökülmesi, tırnakların kaşık şeklini alması gibi belirtilere yol açar.

Günlük İhtiyaç; Erkekler 8 mg/, kadınlar 18 mg.

Potasyum Ne İşe Yarar? Hücrelerin ve dokuların düzgün çalışmasında görev alır. Sodyumla beraber vücudun sıvı dengesini kontrol eder. Vücuttaki sıvılar ile hücreler arasında normal su dengesi için gereklidir. Glukozu glikojene dönüştürür. Asit/alkali dengesinin korunmasında rol oynar. Sağlıklı bir sinir sistemi ve düzenli bir kalp ritmi için önemlidir.

Potasyum Eksikliğinde Ne Olur? Kaslarda yorgunluk, halsizlik, tansiyon düşüklüğü,düşük kalp ritmi, vücutta sıvı birikimi, aşırı cilt kuruluğu, akne.

Potasyum Nelerde Bulunur?
Süt ve süt ürünleri, et, balık, muz, kayısı, şeftali, avokado, hurma, incir, kiraz, kuru üzüm, patates.

Günlük İhtiyaç; Yetişkinler için 2-4 gram

Kalsiyum Ne İşe Yarar? Kalsiyum kemiklerde ve dişlerde, fosforla birlikte kalsiyumfosfat şeklinde bulunur. Sağlıklı kemik, diş ve dişetleri oluşumu için gereklidir. Normal kan basıncının sağlanması, kanın pıhtılaşması, kasların hareketi ve sinirsel mesajların iletiminde görev alır.

Kalsiyum Eksikliğinde Ne Olur?
Kemiklerde zayıflık, eklem ağrıları, tırnaklarda kırılma, diş çürümesi, yüksek tansiyon, kalp çarpıntısına sebep olabilir. Kandaki kalsiyum 1 desilitrede 9- 11 mg seviyesinin altına düşerse kas kasılmaları, kramplar ve titremeler ortaya çıkar.

Kalsiyum Nelerde Bulunur? Süt, yoğurt, peynir, yumurta sarısı, susam, kuru incir, kuru kayısı, pekmez, şalgam, kuru baklagil ve yağlı tohumlar kalsiyum içerir. Bir bardak sütte 300 mg kalsiyum bulunur. Yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardaki kalsiyumun ise emilimi düşüktür.

Günlük İhtiyaç;
Yetişkinler için 1000 mg, hamile ve emziren kanlarda ise 1300 mg’dır.


Fosfor Ne İşe Yarar?
Kemik ve diş oluşumu, hücre büyümesi ve onarımı, enerji üretimi, sinir ve kas hareketleri, kalp kasının kasılması, böbrek fonksiyonları için gereklidir. Vücut sıvılarının asit ortama dönüşümünü engeller.

Fosfor Eksikliğinde Ne Olur? Bedensel, ruhsal güçsüzlük, kaslarda yorgunluk ve kramplar, böbrek yetersizliği ve bağırsak sorunları ve çocuklarda dişlerin geç çıkması gibi sorunlara neden olur.

Fosfor Nelerde Bulunur?
Süt, et, tavuk, balık, yumurta, tahıllar, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar.

Günlük İhtiyaç 800-1.200 mg’dır.

Alıntı

Kan Yapıcı İlaçlar Kilo Aldırırmı

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Kan hapları kilo yaparmı
Kan ilacı kilo aldırırmı

Demir hapı kilo aldırmaz Halk arasında demir haplarının kilo aldırdığı inanışına sık rastlanıyor. Bu, yanlış bir bilgi. Bir element olan demir kalori içermiyor. Bu nedenle demir hapları doğrudan kilo artışı yaratmıyor. Bununla birlikte demir eksikliğinin belirtilerinden biri de kişide iştah azalması olduğu için tedavi ile yükselen demir düzeyleri, kişinin iştahını artırarak kilo alımına neden oluyor. Bu nedenle demir tedavisi gören kişinin beslenme konusunda çok dikkatli olması gerekiyor.

Kazakistan Atasözleri

Pazar, Haziran 17th, 2012

Kazakistan Atasözleri

Tugbam sitesinde en güzel Kazakistan Atasözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Kazakistan Atasözleri
Kazakistan Atasözleri
Kazak Türklerine Ait Atasözleri

Açın karnı doyar, gözü doymaz.

Önce düşün, sonra söyle.

Sakınan göze çöp batar.

Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde.

Beş parmak bir değildir.

Birlik olmayınca, dirlik olmaz.

Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.

Dostun bin ise azdır düşmanın bir ise çoktur.

İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.

Kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle.

Çok isteyen azı bulamaz.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.

Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır.

Altın pas tutmaz.

Hasta yatan ölmez eceli yeten ölür.

Boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım.

Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.

Misafir kısmetiyle gelir.

Ağaç yaprağıyla güzeldir.

Misafirin yüzsüzü ev sahibini ağırlar.

Çocuğa iş buyur ardından sen git.

Ergen gözüyle kız, gece gözüyle bez alma.

Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez.

Demir tavında dövülür.

Yiğit meydanda belli olur.

Ucuz etin yahnisi yavan olur.

Emanete hıyanet olmaz.

Açın karnı doyar, gözü doymaz.

Önce düşün, sonra söyle.

Sakınan göze çöp batar.

Baş yarılır börk içinde, kol kırılır yen içinde.

Beş parmak bir değildir.

Birlik olmayınca, dirlik olmaz.

Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.

Dostun bin ise azdır düşmanın bir ise çoktur.

İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.

Kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle.

Çok isteyen azı bulamaz.

Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.

Adamın alacası içinde, hayvanın alacası dışındadır.

Altın pas tutmaz.

Hasta yatan ölmez eceli yeten ölür.

Boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım.

Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.

Misafir kısmetiyle gelir.

Ağaç yaprağıyla güzeldir.

Misafirin yüzsüzü ev sahibini ağırlar.

Çocuğa iş buyur ardından sen git.

Ergen gözüyle kız, gece gözüyle bez alma.

Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez.

Demir tavında dövülür.

Yiğit meydanda belli olur.

Ucuz etin yahnisi yavan olur.

Emanete hıyanet olmaz.

Altay Türkleri Atasözleri

Gökte Tanrı, yerde Kağan.

Taze ota yağış gerek Küçük çocuğa yaramazlık gerek.

Sönen ateş yanmaz, ölen kişi dirilmez.

Yaşlının yanında alçak, itibarlının yanında mütevazi ol.

Barışçı başı kılıç kesmez.

Geniş ağaç ota zararlı, kötü kişi yurda zararlı.

Kötünün eline verene kadar, iyinin yoluna koy.

Kötü kişinin ayağı sekiz başı dokuzdur.

İyi misafir geldiğinde ev sahibi doyar.

Kendisiyle övünenin tabanı incedir.

Atmayanın oku altı kulaç.

Akıllı altı günde yapar, kurnaz beş günde yapar.

Çalışanın ağzı yağlı, Tembelin içi kuru.

Boş tenekenin sesi fazla, boş kişinin lafı fazla uzun olur.

Yürüme bilmeyen yolu bozar, söyleme bilmeyen sözü bozar.

Büyük söyleyen akşama yetmez, Geniş adımlayan eve ulaşamaz.

Öfkeliye kızma, sevinçliye sevinme.

Bilen kişiye bir söz, bilmeyene bin söz.

Elinle verdiğinde ayağınla dürtersin.

Kavgacının burnu kanlıdır.

Halkın kadını elbisenin düğmesi.

Anası kötünün kızını alma, kapısı kötünün evine gitme.

Soğukla savaşsan kulağın yok olur, beyle savaşsan başın yok olur.

Açın halini tok bilmez, fakirin halini zengin bilmez.

Zengin hediye verse sıyırıp alır.

Karacanın boynunu ok keser, yiğidin boynunu yokluk keser.

Beyin bildiğini kul da bilir, söylemeye gücü yok.

Geniş elbise yırtılmaz, Ata sözü bozulmaz.

Çok sözde hakikat yok, ata sözünde yalan yok.

Büyük sözde yanlış yok, ulu sözde ayıp yok.

Dil yarası iyileşmez, ağaç yarası iyileşir.

Tazeyken soğan da tatlı.

Demir olsa kısa kes, ağaç olsa uzun kes.

Ağacın çürüğünü kurt basar, kişinin yumuşağını söz bozar.

Acıkan kurt altını yer.

Deve kadar kötü düşünceden fare kadar iyi düşünce iyidir.

Ava gitsen akçe alma, avlanmadan önce iti besleme.

Kaşıkla yığsa kap dolar, taneyle yığsa yük olur.

Yeniyi süsleyerek giy, eskiyi tamir ederek giy.

Suyu görmeyince çizmeyi çekme.

Çok olup çöp olacağına az olup iyi olsun.

Dağ gibi kesmik olacağına, tabak kadar tane olsun.

Atılan ok taştan dönmez, giden elçi yoldan dönmez.

Aşım, tuzum az oldu, başım kel oldu.

Baş yarılsa börk içinde, kol kırılsa yeni içinde.

Bal tutan parmağını yalar.

Tatlı yiyecek çabuk tükenir.