Posts Tagged ‘dizi’

cumhuriyet bayramı uzun şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Şiirler
29 Ekim Şiirleri Uzun
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Şiirleri

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Faydalı zararlı ne?
Düştü Gazi’miz öne,
Sormazlardı kendine.
Koşup dururdu millet,
Sultanın emrine.

Böyle kalmışlık geri,
Uzun yollardan beri.
Düşman yok karşımızda,
Yabancılar girerken,
Hiç durmadan ileri.

Ata’mızın izinde,
Gittikçe daha zinde.
Dünyayı geçeceğiz;
Cumhuriyet devrinde.

Arka çevirip düne.
Otuz yıl önce bizi
Kavuşturdu bugüne.
Sultan yok başımızda,
Milletin hür sesi var;
Yükselen marşımızda.
Devrimler dizi dizi,
Dünya seyreder bizi
Hele bir dokun da gör;
Dalgalanmış denizi…

Zeki OZAN

ON BEŞ YILI KARŞILARKEN

Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.

Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.

Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,
Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,

Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.

Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb’adına girsin.

Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.

Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,

Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.

Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.

Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.

Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.

Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Mithat Cemal KUNTAY

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

Bin dokuz yüz yirmi üç,
Saat tam 20.30,
Duyurdu bir iki, üç.
Yüz bir pare topumuz
Sanlı büyük ordumuz
Ünümüzü dünyaya

Dağ, taş, dere, ova, çay;
Ağaç, kuş, yıldız, gün, ay.
Asker, işçi, okullu
Neşe île dopdolu
Varol ey Cumhuriyet!
Adı güzel hürriyet!

Dökülen kanımızla
Sönmez inancımızla,
Kavuştuk bizler sana
Can veririz uğruna.
Gel tatlı şenliğimiz,
Gel kutlu benliğimiz,

Sen, bizim yüzümüzsün,
Gönlümüz gözümüzsün,
Damarımızda kansın.
Dizimizde dermansın.
Selam ey cumhuriyet!
Selam ey büyük millet!

N. Necati ÖNGAY

Şiir üzerine güzel sözler

Pazar, Haziran 17th, 2012

Şiir üzerine güzel sözler

Tugbam sitesinde en güzel Şiir üzerine güzel sözler sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Şiir üzerine güzel sözler
Şiir üzerine sözler
Şiir hakkında güzel sözler
Şiir üzerine söylenmiş güzel sözler

Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.

Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.

Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?

Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.

Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!

Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.

Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.

Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.

Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.

Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.

Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?

Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.

Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.

İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.

Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.

Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.

Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.

Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.

Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.

Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,

Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.

Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?

Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.

Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.

Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.

Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.

Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.

Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.

Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.

Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.

Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızı sanırız:

İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.

Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.

Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.

Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.

Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.

Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:

Önlenir oburluklar, erken kocamalar.

Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.

Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.

Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.

Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.
Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.
İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.

Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.

Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.

Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!

İyi şair, gereğince Karac’oğlan. O söyle

“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”

Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.

Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.

Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?

Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.

Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!

Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.

Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.

Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.

Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazen baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.

Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.

Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?

Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.

Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.

İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.

Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.

Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.

Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.

Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.

Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.

Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,

Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.

Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?

Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.

Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.

Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.

Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.

Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.

Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.

Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.

Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.

Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).

Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:

İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.

Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.

Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.

Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.

Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.

Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:

Önlenir oburluklar, erken kocamalar.

Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.

Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.

Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.

Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.

Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.

İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.

Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.

Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.

Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!

İyi şair, gereğince Karacoğlan. O söyle

“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”