Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, kalp pillerinin hamilelik sürecine etkileri hakkında bilgi verdi.
Birçok hasta grubu gibi ritim bozukluğu nedeniyle kalbine pil takılan hastalar da, hamilelik öncesi aynı korkuyu yaşıyor.
Ancak yaşadıkları bu korku tamamen yersiz. Çünkü kalbinde pille yaşayan kadınlar hamile kalabiliyor, normal doğum ya da sezaryen ile bebek sahibi olabiliyor.
Dünyada milyonlarca kişi kalp pili ( pacemaker) taşımaktadır. Bu ileri teknoloji ürünü küçük cihazlar, kalp hızının yavaşlamasını engellemekten kalp yetersizliğini tedavi etmeye, kalbe pompa görevi yapmaktan ani ölümleri engellemeye kadar birçok amaç için kullanılmaktadır. Takıldıktan sonra yaşanılan şikayetleri ortadan kaldıran cihaz, hastanın yaşam kalitesini artırarak normal hayata dönmesine yardımcı olmaktadır. Kalp pili ile yaşayan kişiler işlerini yapabilir, araba kullanabilir, yolculuk edebilir, yüzebilir, hobilerine ve cinsel yaşamlarına devam edebilir hatta anne olabilirler.
Kalbine pil takılmış olan hastaların büyük bir kısmını, ritim bozukluğu sorunu yaşayanlar oluşturmaktadır. Aritmi yani ritim bozukluğu, kalp vuruşları arasındaki düzenin kaybolması bununla birlikte ya da yalnız başına ritmin normal sınırların üzerinde hızlanması ya da belirgin seviyede yavaşlaması durumudur. Özellikle kadınlar, daha çok hormonal sebeplere bağlı olarak ritim bozukluğu sorunu ile karşı karşıyadır. Ritim bozukluğu, çocukluktan itibaren var olan altyapıyı tetikleyen; aşırı stres, yoğun efor, korku ve gerilim gibi nedenlerle ortaya çıkabildiği gibi, genç kızlık döneminde ilk adet ile birlikte, bunu takip eden regl dönemlerinde ve hamilelikte de ortaya çıkabilir.
Ritim bozukluğu kendini nasıl gösterir?
Hastalar; ‘çarpıntım var’, ‘kalbim tekliyor’, ‘göğsüme yumruk hissi var’, ‘göğsümde kuş çırpınıyor’, ‘kalbim sürekli koşuyor’ gibi şikayetlerde bulunur. Ritim bozukluğu ilk ortaya çıktığı anda ölümcül olabileceği gibi, artıp şiddetlenerek kalp fonksiyonlarında hasara hatta kalp yetmezliğine neden olabilir. Bu nedenle altta yatan neden mutlaka araştırılmalı, EKG, EKO, efor, Holter gibi tetkiklerle aritminin sebebi belirlenmelidir. Ailesinde ani kalp ölümü hikayesi olan kişilerin ritim bozuklukları ise, genetik incelemeler ile birlikte yapılarak altta yatan neden detaylı olarak araştırılmalıdır.
Ritim bozukluğu gebelik döneminde ortaya çıkabilir mi?
Gebelik döneminde gebeliğin verdiği stres ve yük nedeniyle bazı ritim bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu aritmilerde betabloker ilaçlar kullanılmaktadır. Bu grup ilaçlar, yan etkileri diğer ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında, güvenilirdir. Radikal olan ve tedavi edilemeyen ritim bozukluklarında kullanılan öteki antiaritmik ilaçlar gebelik sırasında kesilmektedir. Bu ilaçlar daha az yan etkisi olan diğer ilaçlarla değiştirmek zorunda kalınabilir. Hamilelik döneminde özellikle bradikardiler, yani kalbin yavaş çalıştığı durumlar çok önemlidir. Normal yaşamda tolere edilebilen bazı kalp hızları
(45-50) hamilelik döneminde bebeğin beslenmesini olumsuz etkilemekte, düşük kalp hızları bebek için tehlike oluşturmaktadır.
Aritmi sorunu yaşayan bir kadın anne olabilir mi?
Gebelik döneminde normal bir kalpte bile ritimde bazı düzensizlikler olabilir. Ancak bu tolere edilebilir sınırlardadır. Çoğu zaman hastanın endişelerinin giderilmesi yeterli olmaktadır. Ancak hastanın daha önceden belirlenen bir ritim bozukluğu varsa ve gebelik planlanıyorsa, hastanın yakın takip altında olması gerekir. Çünkü ritim bozukluğu için kullanılan ilaçlar, betablokerler dışında, bebek için güvenli olmayan ilaçlardır. Bunun için ritim bozukluğunu radikal olarak kökten tedavi etme şansı varsa; elektrofizyolojik işlem ve radyofrekans kateter ablasyonu gibi girişimsel yöntemlerle bu mümkün olabiliyorsa, hastaların gebelikten önce bu tedavileri uygulatmaları gerekir. Çünkü işlem sırasında yoğun radyasyon alınmakta ve bu miktar da bebek için tehlike oluşturmaktadır. Bebek çok özel korumalarla, kurşun önlüklerle korunabilir ancak bu durum, hekimler tarafından tercih edilmemektedir. Bu nedenle hastaların bu işlemleri gebelik öncesinde yaptırmaları önemlidir.
Tedavi için hamilelere kalp pili takılabilir mi?
Tedavi bakımından, ‘henüz kalp pili takılması için erken’ gibi düşünülen ancak artık gebeliği gündemde olan bir kişinin kalbine pil takılması, gebelik öncesine alınabilir. Takılan kalp pili ile bebeğin yaşamının önündeki risk de engellenmiş olur. Kalp pili takılması işlemi anjiyo – elektro fizyoloji laboratuvarında yapılmakta, anne az da olsa radyasyona maruz kalmaktadır. O nedenle pil işleminin gebelik öncesine alınması bir avantajdır.
Kalbinde pille yaşayan bir kadın anne olabilir mi?
Bebeklik döneminde bile hastalara kalp pili takılabilmektedir. Birkaç aylık, hatta birkaç günlük bir bebeğe kalp pili takılabilir. Gençlerde de sıklıkla kalp pilinin takılmasının gerekli olduğu durumlar ortaya çıkabilir. Kalbinde pil olan kişiler sosyal yaşamlarında evlilik ve sonrasında çocuk sahibi olmak isteyebilirler. Bu kişilerin evlenmelerinde ve çocuk sahibi olmalarında bir sakınca yoktur. Kalbinde pille yaşayan kadınların anne olmalarının önünde bir engel bulunmamaktadır. Ancak bu durumdaki anne adaylarının normal gebelere göre yakın takibi yapılmalıdır. Kalp pili taşıyan hastaların pil kontrolleri zaten periyodik olarak 6 ayda bir yapılmaktadır. Kalp pili olan gebelerde hastanın ihtiyacına göre değişmek kaydı ile bu kontroller 3 ayda bir yapılabilir. Ancak bazı durumlarda ayda bir de yapılabilir. Buna doktoru karar verir. Bu kontrollerin hastaya ya da bebeğe bir zararı yoktur. Sadece kalp pilinin iyi bir şekilde çalıştığını ve yeterli desteği verdiğini görmek bakımından çok önemlidir.
‘Eyvah anne olamayacağım’ korkusu yaşamayın!
Kalp pilinin çocuğa da bir zararı bulunmamaktadır. Aksine, aritmi nedeniyle zarar görebilecek olan çocuğun anne karnında sağlıklı bir şekilde büyümesi için annenin kalbine pil takılmaktadır. Kalbinde pille yaşayan hamilelerin kardiyolog ve kadın doğum uzmanı ile iyi bir işbirliği içinde takipleri ve sağlıklı bilgi alış verişi yapıldığında, anne adayı için herhangi bir sorun yoktur. ‘Eyvah anne olamayacağım’ korkusu yaşamaları yersizdir. Kalp pili taşıyan hamileler normal doğum ya da sezaryen ile bebeklerini dünyaya getirebilir. Hamilelik süresince de normal sağlıklı anne adaylarının dikkat etmesi gerekenler dışında bir kurala da uymaları gerekmez.
Defibrilatör kullananlar dikkat etmeli!
Pek çok çeşit kalp pili vardır. Genellikle defibrilatörler dışındaki kalp pilleri için annenin ve bebeğin hayatını tehdit edici bir engel yoktur. Ancak defibrilatörler konusu biraz daha özel bir alanı ilgilendirmektedir. Defibrilatörler hayatı tehdit edici özelliği olan ritim bozukluklarında takılan kalp pilleridir. Elbette yaşamı tehdit edici ritim bozuklukları gebelik döneminde ve doğum esasında bir risk oluşturabilir. Bu hastalarda ancak çok özel durumlarda, çok dikkatli ve iyi bir değerlendirme sonucu bir gebeliğe karar verilmelidir.
Boy Uzatma Yolları Hakkında Bilgiler Boy Uzatma Yolları Nelerdir
Çocukluk döneminde tüketilen besinler boy uzunluğuna etki etmektedir. Bu sebeple aileler boy uzatma yöntemleri hakkında evlatları daha küçükken bilgilenmeye başlamaktadır.
Süt tüketiminin boyu uzattığı yönündeki kanı kısmen doğru olmakla birlikte süt içmenin doğrudan boy uzunluğu üzerinde etkisi olduğunu söylemek bireyi yanılgıya düşürecektir. Boy uzatma yolları arasında elbette ki gelişim döneminde süt tüketmek ve gerekli besinleri gerektiği miktarda almak bulunmaktadır.
Boy uzatma yolları arasında ortopedi ve özellikle travmataloji dalında oldukça sık kullanılan ‘İlizarov’ yöntemi yer alıyor. Bu yöntem ile doğum sırasında ya da sonradan ayak üzerindeki deformasyonlara çözümler üretilmekte ve boy uzatma konusunda yararlanılmaktadır. Uzmanlık gerektiren özel bir yöntem olan İlizarov yöntemi, boy uzatma yöntemleri arasında yer almaktadır ve alanında başarılı doktorlarca hastaya uygulanmalıdır.
Boy uzatma ameliyatlar gibi zahmetli yollara her zaman başvurmak durumunda kalmıyoruz. Elbette ki daha pratik yöntemler de mevcut ve bunlar da boy uzatma yolları arasında yer almaktadır.
Bir diğer yöntem ise kemik içerisine çivi yerleştirmek suretiyle boy uzatma yoluna gidilmesidir. Günlük olarak daha önceden belirlenen miktarda kemiklerde uzama sağlanıyor.
Boy uzatma yöntemleri arasında ayrıca belirtmek gerekirse televizyon ekranlarında da karşılaşabileceğiniz doğal besin takviyeleri yer alıyor. Fakat kemik dokunun oluşumunu tamamladığı yaşlardan sonra bu ürünlerin kullanımı pek de faydalı olamayabiliyor.
Boy kısalığı bazılarımız için büyük bir sorun olabilir Ama size vereceğimiz tarif sayesinde büyük değil çok küçük bir sorun haline gelecek boy kısalığı Sorun etmeyin kısa olmayı yaşamı sevin yaşamla olmayı , kompleks haline gelmesin boy kısalık sorununuz. Sizlere şifalı bitkilerle yardımcı olmaya çalışıyoruz..
1 tatlı kaşığı toz çemen otu diğer adıyla boy otu 1 çay kaşığı toz karabiber Bir miktar sızma zeytinyağı
Bir miktar zeytinyağına belirttiğimiz miktarlarda çemen otu ve karabiberi karıştırdıktan sonra 5 gün bekletin. Elde edilen yağ ile de eklem yerlerine, dizlerine, dirseklerine, topuklarına sürerek masaj yapın.
Dünya Miras Listesinde Yer Alan Doğal eserlerimiz Dünya Miras Listesinde Kültürel Değerlerimiz
Dünya Mirasları Türkiye
GÖREME MİLLİ PARKI VE KAPADOKYA
Listeye alınma yılı; 1985 Niteliği; Kültürel / Doğal Nedeni; Volkanik tiplerde oluşan doğal Peribaca görünümlerinin yanında tarihsel-kültürel açıdan birçok Bizans Kilisesi ve eserini barındırması. Nevşehir’de, Göreme’nin de içinde bulunduğu Kapadokya “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelir. Volkanik oluşan Peribacaları yöreye ayrı bir güzellik katmaktadır. Bizans döneminde Peribacalarının içleri oyularak 360 kadar kilise ve manastır yapılmıştır. Bu yapıların duvarları dinsel resimlerle donatılmıştır.
DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI
Listeye alınma yılı; 1985 Niteliği; Kültürel Nedeni; İnsanlığın kültürel-tarihsel sürece ve yaratıcılığına tanıklık eden özgün bir başyapıt oluşu Etkisi; Korunması ve restorasyonuna yönelik ödenekler çıkarıldı
1228-1229 yıllarında Mengücekoğulları Beyi Ahmet Şah tarafından yapılmıştır. Sivas’ın Divriği ilçesindedir. Mimarı Ahlatlı Hürrem Şah’tır. Minberi 1240-1241 tarihinde bitirilmiştir. Camiden 12 yıl sonra yapılan şahane abanoz minber, Tiflisli Ahmet Usta’nın eseridir. “Çok kuvvetle belirtilmiş olan taş mihrap, adeta duvardan fışkıran iri plastik Barok palmetlerin sıralandığı ve kuvvetli silmelerin çevrelediği çok büyük ölçüde, sade bir niş içine yerleştirilmiştir. Anadolu’da bu ölçüde ve zenginlikte tek kalan bu mihrabın bir benzeri daha yoktur.” (Aslanapa, 1993: 116).
HATTUŞA – BOĞAZKÖY Listeye alınma yılı; 1986 Niteliği; Kültürel Nedeni; Hitit Uygarlığının Başkenti olması Etkisi; Boğazköy ve Alacaköy Tarihi Milli Park ilan edilmesi
Çorum ili Boğazköy’deki Hattuşaş, İlkçağ’da Hitit İmparatorluğu’nun başkentiydi. M.Ö. XIX-XVIII. Yüzyıllarda bir Hatti kenti olan Hattuşaş M.Ö. 1700 civarında ilk Hitit Kralı Kuşara tarafından ele geçirildi. I. Hattuşi tarafından başkent yapılan şehir M.Ö. 1190’da Hitit İmparatorluğu yıkılınca önemini yitirdi.
NEMRUT DAĞI Listeye alınma yılı; 1987 Niteliği; Kültürel Nedeni; İnsanın kültürel-tarihsel sürecine ve yaratıcılığına tanıklık eden özgün bir başyapıt niteliğinde olması Etkisi; Nemrut Dağı ve Çevresi Milli Park ilan edildi.
Nemrut Dağı Adıyaman’ın Kahta ilçesinde 2150 m yüksekliğindedir. Bölge M.Ö. 80 – M.S. 72 yılları arasında Kommagene Krallığı’nın egemenliği altında kalmıştır. M.Ö. 69 – 36 yılları arasında hükümdarlık yapan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tümülüsü ve Hierothesion’undan kalan Tanrı, Kral heykel ve kabartmaları yer almaktadır. 1881 yılında Alman yol mühendisi Carl Sester tarafından keşfedilmiştir.
PAMUKKALE – HİERAPOLİS Listeye alınma yılı; 1988 Niteliği; Kültürel/doğal Nedeni; Olağanüstü nitelikte ve güzellikteki doğal oluşumu ve kültürel-tarihsel açıdan son derece önemli ve özgün nitelikler içeren bir arkeolojik dokuya sahip olması Etkisi; Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planı yapıldı
Mineralli suların oluşturduğu traverterlerden dolayı günümüzde Pamukkale olarak tanınan yöredeki Hierapolis antik kenti Denizli’ye 20 km uzaklıktadır. Şifalı termal kaynaklarıyla tanınmıştır. Kent M.Ö II. Yüzyılda Bergama Kralı II. Eumenes tarafından kurulmuştur. Şehir adını Bergama’nın kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan almıştır. Frigya bölgesine başkentlik yapan kent, Bizans döneminde piskoposluk kenti olmuştur. Kentteki hakim mimari yapı Roma dönemine aittir.
XANTHOS – LETOON Listeye alınma yılı; 1988 Niteliği; Kültürel Nedeni; Kültürel ve Tarihsel açıdan kendine özgü niteliklere sahip Likya Uygarlığı’nın yönetsel ve dinsel merkezleri olmaları, Hint-Avrupa dillerinin kökenine dair, önemli ipuçları sunması Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır
Xanthos; Fethiye’ye 46 km uzaklıkta Kınık Köyü’nün yakınında bir antik kent İlkçağ’da Likya bölgesinin en büyük idari ve dini merkezi M.Ö. II. Yüzyılda Likya bölgesinin başkenti olmuştur. Roma ve Bizans döneminde önemli yapılarla donatılmıştır. VII. Yüzyılda Arap akınları kentin terk edilmesine yol açılmıştır.
Letoon; İlkçağ’da Anadolu’nun Likya bölgesinin kutsal bölgesi olan Letoon, Xanthos’a 4 km uzaklıktadır. Burada Leto, Apollon ve Artemis tapınakları bulunmaktadır. Kentte bu 3 tapınaktan başka; 1 çeşme 1 manastır ve Roma tiyatrosu dikkat çekmektedir.
SAFRANBOLU EVLERİ Listeye alınma yılı; 1994 Niteliği; Kültürel Nedeni; Geleneksel Türk konut mimarisinin Tarihsel ve Kültürel dokusunu yansıtması Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır.
Safranbolu, eski kent dokusu bozulmamış bir yerleşim merkezidir. XVIII. Yüzyıl sonlarıyla XIX. Yüzyıldan kalma konaklar; evler, mimari ve iç dekorasyonuyla büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. Safranbolu; konakları, evleri, sokakları, çeşmeleri ve geleneksel halk yaşantısıyla tümüyle bir Açık Hava Müzesi görünümündedir.
TROYA ARKEOLOJİK KENT Listeye alınma yılı; 1998 Niteliği; Kültürel Nedeni; Homeros’un İlyada destanında geçen Troyalılar’a ait arkeolojik kent kalıntıları Etkisi; Bölge koruma altına alınmıştır.
M.Ö. 3000 yıllarında kurulan ve 400 yılına değin yaşantısını sürdüren Troya kenti, Homeros’un ünlü İlyada destanındaki bazı önemli olaylara sahne olmuştur. 1871 yılından itibaren Arkeolog Schliemann’nın yaptığı kazılarda Troya’nın 9 kent kalıntısı ve 42 yapı katı ortaya çıkarılmış ve Troya hazinesi bulunmuştur. “Schliemann’ın yurt dışına kaçırdığı hazine 1873’te bulundu. Hazine; 155 parça altın, gümüş, elektrondan takılar, kaplar, bakır/tunçtan silahlar ve aletlerden oluşuyordu.” Daha sonra (Esin, 1993: 184). Schliemann hazineyi gizlice Atina’ya yollar, ardından hazine İngiltere’de sergilenir ve Berlin müzesine devri gerçekleşir. Hazine 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’ya götürülmüştür.
Ayasofya Müzesi Dilek Taşı hakkında bilgi; Ayasofya Müzesinde Terleyen sütun olarak bilinen ve hakkında sayısız rivayet bulunan bu sütun günümüzde dilek dileme yeri olmuştur. Dilek dilemek isteyenler elinin başparmağını sütundaki deliğe sokup elleriyle bir daire çizerler. Delik taşı sütuna geçirilmiş bronz bir plakanın ortasında yer almaktadır.
Yapının kuzeybatı yönünde terleyen sütun ya da dilek sütunu olarak adlandırılan bronz levhalar ile kaplı, ortası oyulmuş bir sütun yer almaktadır. Bazı kaynaklarda, bu sütunun, zaman içerisinde halk arasında kutsallık kazandığı belirtilmektedir. Doğu Roma döneminde insanların iyileşmesine yardımcı olduğu konusunda rivayetler oluşmuş; efsaneye göre, yapının içersinde şiddetli bir baş ağrısıyla dolaşan İmparator Justianos, başını bu sütuna yaslamış ve bir müddet sonra baş ağrısının geçtiğini fark etmiştir. Bu olayın halk arasında duyulması üzerine, sütunun şifa özelliğinin olduğu söylencesi yayılmıştır. Bu nedenle insanlar, parmaklarını sütundaki bu oyuğa sokup, ıslanan parmaklarını, hastalığı hissettikleri yerin üzerine sürdüklerinde iyileşeceklerine inanmışlardır. Başka bir efsanede ise bu ıslaklığın Meryem’in gözyaşları olduğu söylenmektedir.
Osmanlı Dönemi’nde, Ayasofya camiye çevrildiğinde Fatih Sultan Mehmed ve mahiyeti, Hocası Akşemseddin imametinde ilk cuma namazını kılmak için secdeye varmış, ancak, yapının yönü Kâbe’ye dönük olmadığı için namaza bir türlü başlayamamışlardır. Tam o sıra da Hızır Aleyhisselam’ın geldiği ve bu sütundan güç alarak yapının yönünü Kâbe’ye çevirmeye çalıştığı fakat halktan biri tarafından görülmesi üzerine, caminin yönünü çeviremeden kaybolmak zorunda kaldığı söylenir. Günümüzde ise, insanlar sütundaki bu oyuğa soktukları başparmaklarını saat yönünde tam bir tur döndürerek dilek tutmaktadırlar.
Adet öncesi dönemde görülen ashabiyet ve adet dönemiyle devam eden duygusallık sorununa uzmanlar “Premenstrüel (premenstrual), adet öncesi gerginlik sendromu” PMS adını veriyorlar. Hemen her hanım adetlerinden önceki birkaç günü gergin geçirir ancak bu durum günlük işlevselliğini çok etkilemez.
Aşağıdaki belirtilerin varlığı ile son 12 aylık adetlerde belirtiler devam ediyor veya artarak sizi rahatsız ediyorsa adet öncesi gerginlik sendromundan bahsetmek gerekir.,
Duygulanımında donukluk, mantıkdışılık veya kayıtsızlık gibi negatif belirtilerde yavaş yavaş ortaya çıkma ve şiddetlenme
En az bir yıllık süre içerisinde sosyal mesleki ve akademik işlevselliğinde belirli düşüşe sebep olması
Kişiler arası uyumda bozulma, kendini toplumdan yalıtma yada toplumsal çekilme varlığı.
Kadınlar her ay adet dönemlerine yakın fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşıyor. İşyeri ve aile içi tartışmaları en çok bu dönemde oluyor. Çünkü kadınların hoşgörüsü, sabrı, dayanma gücü en aza iniyor.
Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu kadınları esir alıyor.
Premenstruel Sendrom (PMS) kadınlarda adet öncesi dönemde adetten yaklaşık 1 hafta önce başlayan ruhsal ya da fiziksel bir takım sıkıntılara ve gerginliklere verilen isimdir. Bu belirtiler genellikle adetin başlamasına 1 hafta kala ortaya çıkar ve adet görülmesiyle birlikte sıkıntılar azalır ve birkaç günde kaybolur.
Regl döngüsünün sivilcelere etkileri üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma bu etkinin gerçekten var olduğunu ortaya koyuyor. 12 ile 52 yaşları arasındaki 400 hastanın üzerinde yapılan araştırmaya göre hastaların %44’ünün âdet öncesi dönemde sivilceleri artıyor.
3 yaş ve üstü kadınlarda gençlere oranla âdet dönemi esnasında daha fazla sivilce çıktığı görülüyor. Etnik kökenlerin ise sivilce oluşumunda bir etkisi olmadığı gözleniyor. Adet döngüsünün sadece mevcut lezyonları değil ayrıca iltihaplanmayı da arttırdığı görülüyor.
Regl döneminde ki sivilcelerden kurtulmak için aşağıdaki sivilceler için özel tarifi uyguluyabilirsiniz.. Bir çay kaşığı kuru maya,
Bir toz haline getirilmiş Aspirin ve
Bir çay kaşığı oksijenli suyu karıştırın.
Bunu sivilceli bölgeye sürüp 20 dakika bekletin. Ilık su ile cildinizi temizleyin.
Minber, camilerde cuma günleri, hatiplerin üzerine çıkarak hutbe okuduğu merdivenli yüksek kürsüdür. Ayasofya’da mihrabın sağında yer alan minber, Sultan III. Murad Döneminde yapılmıştır. Osmanlı dönemi 16 yüzyıl mermer işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
– Cinsel ilişki sırasında kan birikmesiyle, adet kanaması da kuvvetlenir. Bu olağanüstü birikme, geçici bile olsa, karın ve kalçalarda ağrılar oluşturabilir. Bu ağrılar kanamadan önce başlayabilir, gitgide artabilir ve kanama sırasında kuvvetlenebilir. Örneğin gizli kalmış bir kronik bel soğukluğu, adet kanaması sırasında aktif duruma gelebilir. Öte yandan adet kanaması sırasında mikroplar vücuda girebilir. Normal olarak vagina içindeki zararlı mikroplarla savaşan Doederlein bakterileri, adet kanaması sırasında etkisizdir. Kanla dolu organlar daha kolay yaralanabildikleri için, cinsel ilişki tehlikeli olabilir. Adet kanaması sırasında cinsel ilişkide bulunmayı isteyen çift, olası tehlikeleri çok iyi bilmeli ve bunları birlikte önlemeye çalışmalıdır. Özellikle rahme kuvvetli çarpmayı oluşturacak hareketler, bilhassa kanamadan önce yapılmamalıdır. Tersi durumda bunlar kanamayı zamanından önce getirir, kanama normalden daha kuvvetli olur ve kadın karnının alt kısımlarında ve kalçalarında ağrılar duyar.
– Eğer kanama çok kuvvetliyse, cinsel ilişkiden kaçınmak önerilir; yoksa arkadan veya yandan bir pozisyon seçilmelidir. Bu pozisyonlarda penis çok derinlere ulaşamaz, her türlü ateşli hareket olanaksızlaşır.
– Her iki eş, önceden cinsel organlarını, bunların çevresini ve ellerini sıcak suyla yıkamalıdır. Böylelikle mikrop kapma olasılığını azaltırlar. Prezervatife güvenmek yanlıştır, bu her ne kadar erkeği korursa da, dikkatle yıkanmış parmaklardan daha temiz olduğuna dair bir garanti yoktur; ayrıca vaginada kuvvetli sürtünme oluşturur ve iltihaplanmaları doğurabilir.
– Cinsel organların uyarılmasında, adet kanaması sırasında, dış kısımlara bağlı kalınmalıdır. Parmaklar hiç bir şekilde vaginaya sokulmamalıdır.
– Adet süresinin sonlarına doğru, kanama bir süre için durduğunda, cinsel ilişkide bulunabilinir. Fakat o zaman da şiddetli hareketlere izin veren pozisyonlardan kaçınılmalıdır.
– Yukarıdaki önlemlere, kanamaların azaldığı, adet süresinin son yarısında da uyulmalıdır.
– Kalçalarında veya karnında sancılanma ya da iç organlarında (Adnexe veya rahimdeki iltihaplar gibi) hastalık olan kadınlar, cinsel ilişkiden kaçınmalıdır. sözcükleri erkekte iktidarsızlık oluşturur. Sertleşme olmaz erken boşalma ve cinsel arzuların azalması sonucu doğar.
Normal koşullarda adet görürken hamile kalmak hemen hemen mümkün değildir. Fakat literatürde yumurtlamanın bu tarihte olduğu veya bu tarihte ikinci bir yumurtlama olması nedeniyle gebeliğin görüldüğü yazılıdır. Ama bunun çok çok nadir bir durum olduğu söylenebilir…
Kadının yumurtlama dönemi genellikle iki adet döneminin ortası olarak bilinir ve kabul edilir. Bu tarih değişiklik gösterebilir. Kadının adet dönemi döngüsel olarak ortalama 28 günde bir gerçekleşir ve kadının yumurlama dönemi adet döneminden itibaren 8. ve 16. günler arasında olması mümkündür.
Adet döneminde hamile kalmanın mümkün olup olmadığı sorusu ise kesin cevapları olmayan bir sorudur. Ülkemizde her 100 kadından 10′u adet döneminde girile cinsel ilişkilerden hamile kalmaktadır.
Adet döneminde hamile kalmak çok düşük bir ihtimalde olsa görülen ve yaşanan bir durumdur.
Regl döneminde metabolizma daha hızlı çalışır ve daha hızlı kilo verilebilir. Ancak regl döneminde vücut su tuttuğu için verilen kiloyu ancak adet bittikten 48 saat sonra fark edebilirsiniz.
Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir.
Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik,…vb problemler oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücutta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir.
Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır.
Adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek son derece önemlidir. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler. Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, fazla miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir.
Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda ortaya çıkan rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara dismenore ya da menstrüel kramp adı verilir. Adet sancısı alt karın bölgesine lokalize, sırta ve bacaklara yayılan yaygın bir ağrıdır. Ağrı genellikle adet başlamadan 1 gün önce başlar. Adetin ilk günü çok şiddetlidir ve en çok 2-3 gün sürer. Adet sancısı olan kadınlarda aynı zamanda bulantı, baş ağrısı, kabızlık veya ishal yakınmaları da izlenebilir.
Adet kanamaları 9–16 yaşları arasında başlar. Spor yapan kızların yanında, çok zayıf olan ve gelişmenin başladığı dönemlerde kilo veren kızlarda da menarş gecikebilir.Adet kanaması ayda bir olur. 25–30 gün arasında süren adet siklusları normaldir. Adet kanaması 3–7 gün sürer. İlk günlerde daha fazla olan kanama giderek azalır. Adet kanamalarının başladığı dönemlerde bu kanamalar her ay aynı şiddette olmayabilir. Bir ay daha fazla diğer ay çok daha az olabilir.
Kanamanın fazla ve krampların olduğu ilk günlerde pıhtıların gelmesi normaldir. Vücudunuzda pıhtılaşmayı önleyen faktörler üretilir. Kanamanın çok yoğun olduğu günlerde üretilen bu faktörler yetersiz kalabilir ve pıhtılaşma olur. Fakat her zamankinden büyük pıhtılar geliyorsa hekime başvurulması gerekir.
Adet kanamaları arasındaki dönemde de kanama olur mu? Adet kanmaları arasındaki dönemde lekelenme şeklinde kanamalar olabilir. Bunun en sık görülen nedeni yumurtlama döneminde (yumurta çatladığında) görülen kanamadır. Bu durum endişelenmeyi gerektirmez. Üreme organlarındaki enfeksiyonlar ve tümörler de kanamalara ve lekelenmelere yol açar.
Bu dönemlerde alkol, sigara, kahve ve aşırı çay tüketilmemesi, tuz kullanımının iyice azaltılması gerekir. Eğer regl olmadan önce içinde bolca B6 vitamini bulunan besinler ve lifli gıdalar ile beslenip, tuzdan ve kafeinden uzak durursanız regl dönemini daha rahat geçirirsiniz. Fazla tatlı ve karbonhidrat tüketmemeye özen gösterilmelidir. Regl olmadan önceki günlerde bal, reçel, pekmez, çikolata, pasta, dondurma, tatlı gibi basit karbonhidrat içeren gıdalardan kaçınmalısınız. Bunun yerine ekmek, pilav, makarna, patates gibi kompleks karbonhidrat içeren besinleri tüketmelisiniz.
Regl Döneminde hastalığın vücudumuzdan atmaya çalıştığı evre de bize düşen genitel bölgeyi sık sık temizleyip hijyene dikkat etmemizdir.
Regl döneminde rahim iç duvarında bulunan zar kanama yolu ile vücuttan atılmaktadır. Bu doku bakterilerin üremesi için doğal bir ortamdır ve mikrop kapma sorunları tamamen bu organdan kaynaklanmaktadır.Regl döneminde yapılan banyoların ayakta yapılması önerilir ya da kimsenin kullanmadığı bir oturak kullanılarak banyo yapılması gerektiği uzmanlar tarafında vurgulanmaktadır.
Regl döneminde kullanılan pedlerin mutlaka hijyenik olması gerekmektedir. Gün içerisinde pedleri sık sık değiştirmeniz ve açık pedleri kullanmamanız önerilmektedir. Adet dönemleri için özel olarak üretilen ve ambalaj içerisinde satılan pedleri kullanmaya özen göstermelisiniz.