Posts Tagged ‘ettiği’

Dua Ederken Nelere Dikkat Etmeliyiz

Cumartesi, Haziran 23rd, 2012

Dua Ederken Dikkat edilmesi gerekenler

Nasıl Dua Edilmelidir

Duâ, hayrı çeker, belâ ve zararı defeder. Duâ, insanı belâdan korur, inmiş ve inecek musîbetlere karşı bir kalkandır.
Belâların etkisini azaltır, Allah’ın kaderini hafifletir.

Dua ederken dikkat etmemiz gerekenler:

1- Şerefli Vakitleri Gözetmek; Senenin Arefe gününü, aylardan Ramazan ayını, haftanın Cuma gününü ve saatlerin de seher vaktini gözetmek.
Nitekim Allah Teala ´Sabahın erken vakitlerinde de istiğfar ederlerdi´ buyurmaktadır. (Zariyat, 18)
2- Şerefli Halleri Fırsat Bilmek; Ebu Hureyre (ra) şöyle der: “Gök kapıları Allah yolunda, Allah´ın düşmanlarıyla çarpışanların safları
düşman saflarına yaklaştığı zaman açılır ve yine o kapılar, yağmur yağdığı zaman, farz namazlar için kamet edildiği zaman açılırlar.
Bu bakımdan bu vakitlerde dua etmeyi bir ganimet bilin. Kulun, rabbine en yakın olduğu hal secde ettiği haldir.
Bu nedenle secdenizde çok dua ediniz!”(Müslim) “Oruçlu bir kimsenin duası geri çevrilmez.” (Tirmizi)
3- Kıbleye Yönelerek Dua Etmek; Selman-ı Farisi Resulullah’ın (cc) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Muhakkak Rabbimiz hicap edici ve Kerim dir.
Kulları ellerini dergah-ı izzetine kaldırdıkları zaman o elleri boş çevirmekten hayâ eder. (Tirmizi)
4- Sessizce Ve İhlasla Dua Etmek; Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin. Muhakkak ki Allah, bağırıp çağırarak haddi aşanları sevmez. (Araf, 55)
Kur´an-ı Kerim’de mealen buyruluyor ki: İhlaslı olarak dua edin! (Mümin, 65)
5- Duayı Kafiyeli Okumaya Çalışmak; Hz. Peygamber (sav) duayı kafiyeli söylemek suretiyle ifrata kaçmayı şu hadisiyle yasaklamıştır:
Duada seci (kafiyeli okumaktan) yapmaktan kaçının. Ey Allahım! Ben senden cenneti isterim ve cennete yaklaştırıcı söz ve amelleri isterim.
Cehennemden sana sığınırım. Ona yaklaştırıcı söz ve amellerden de sana sığınırım, demeniz kafidir.
6- Yalvarış, Korku, İstek ve Sığınma; Onlar, hayırlara koşarlar. Umarak ve korkarak bize dua ederler. (Enbiya, 90)
Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah Teala bir kulunu sevdiği zaman, onun yalvarış ve yakarışlarını duymak için onu belalara müptela kılar. (Deylemi)
7- Duanın Kabul Olunacağına Kesinlikle İnanmak; Kabul edileceğine yüzde yüz inanarak Allah Teala’ya dua ediniz ve biliniz ki, muhakkak Allah Teala,
gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez. (Tirmizi)
Dua edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür yahut ahirette mükâfatını bulunur. (Deylemi)
8- Duada Israrla Yapmak; İbn Mesut (ra) Hz. Peygamber’in, dua ettiği zaman duasını üç defa tekrarladığını, Allah´tan istediği zaman istediğini
üç defa tekrarladığını söylemektedir. (Müslim) Herhangi biriniz acele etmedikçe duası Allah tarafından kabul olunur.
Acele etmek şu demektir: Ben dua ettim, duam kabul edilmedi. Bu nedenle ey Allah´ın kulu! Dua ettiğin zaman Allah´tan çokça iste.
Çünkü sen Kerim ve cömert bir zattan istiyorsun. (Müslim ve Buhari)
9- Allah´ın Zikriyle Duaya Başlamak; Hz Peygamber´den şöyle rivayet edilmektedir: Siz Allah Teala´dan bir ihtiyacınızı istediğiniz zaman,
önce salavat getirmekle başlayınız. Çünkü Allah Teala’nın şanına yakışmaz ki, kendisinden iki türlü ihtiyaç istendiğinde birisini (salavat-ı şerifeyi)
kabul edip diğerini reddetsin!
10- Duanın Kabulü Edep İledir; Duanın kabul olunmasının temeli edeptir ki o da, tevbe etmek, bütün varlığıyla Allah Teala´nın ibadetine yönelmektir.
Malik Bin Dinar (ra) şöyle demiştir: İsrailoğullarında büyük bir kıtlık meydana geldi. Birkaç defa yağmur duasına çıkmalarına rağmen, yağmurun yüzünü
göremediler. Bunun üzerine Allah Teala, peygamberlerine şöyle vahiy gönderdi: Onlara söyle ki, sizler necis bedenlerinizle benim huzuruma geliyorsunuz.
Kana boyanmış ellerinizi benim dergâhıma uzatıyorsunuz. Mideleriniz haramla dolu olduğu halde geliyorsunuz.
Şimdi ise benim gazabım sizin üzerinize daha da artar. Bu durumda bana gelmeniz sizi gittikçe benden uzaklaştırır;
(bu söylediklerimden tevbe eder gelirseniz, o zaman size rahmet ederim. Aksi takdirde rahmetin yüzünü göremezsiniz. (İhya-i Ulum id-Din)

Alıntı

Tekfur Sarayı nerede

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Tekfur Sarayı çinileri
Tekfur Sarayı resimleri
Tekfur Sarayı hakkında bilgi
Tekfur Sarayı istanbul
Tekfur Sarayı tarihi

Tekfur Sarayı

Tekfur Sarayı, İstanbul’da bulunan Blakernai saray kompleksinden günümüze kalan tek saray.

Roma ve erken devir Doğu Roma sarayları şehrin merkezinde Hipodrom civarında bulunurdu. 7. ve 8. yüzyıl’dan itibaren Haliç kıyılarından tepeye devam eden surlara bitişik bölümde, geniş bir alana yayılmış Blakhernai saray kompleksi, fethe kadar kullanıldı. Sarayın günümüze gelen tek pavyonu, surlara bitişik inşa edilmiş Tekfur sarayıdır. Çatısı olmayan 3 katlı yapı 12. yüzyılda inşa edilmiştir.

Önünde küçük bir avlunun bulunduğu renkli cephe, taş ve tuğla sıraları ile dekorludur. Pencere üstlerinde süs kemerleri sıralıdır. Pavyonun giriş katı, şehir surlarına bitişik olup 4 büyük kemer avluya açılır. 18. yüzyılda bir süre çini atölyesi olarak kullanılmıştır.

Tekfur çinileri

18. yüzyılda çini atölyesi olarak kullanılan Tekfur Sarayı’nda yapılan çiniler bugün hâlâ birçok camiyi süslüyor. Tekfur çinileri olarak adlandırılan eserler, İznik’ten getirilen ustalar tarafından yapılıyordu. İstanbul’un fethinden sonra, İznikli ustaları sayesinde, kısa bir süre de olsa tekrar popülerleşen saray, daha sonra camhane, ardından 19. yüzyılda Yahudiler’in ikamet ettiği barınak olarak kullanılmış ve 1865 yılında çıkan yangınla beraber ara katları çökerek kullanılmaz hale gelmişti.

Tekfur Sarayı’nın zamanındaki ihtişamını anlamak için çinileri dışında sarayın ön cephesini süsleyen süs çömleklerinden bahsetmek de mümkün. Kırmızı tuğla ve beyaz taş kullanılarak yapılan bu çömlekler, iki farklı malzemenin bir arada kullanıldığı en güzel örneklerden. Daha çok Bulgaristan’da, Balkan Yarımadası’nda görülen bu süsleme sanatı Türkiye’de sadece Tekfur Sarayı ve Saint Benoit Fransız Lisesi’nin çan kulesinde görülüyor.

23 Nisanın Bize Kazandırdıkları

Perşembe, Haziran 21st, 2012

23 Nisanın Bize Kazandırdıkları Nelerdir
23 Nisanın Bize Faydaları

Bayramlar için yazı yazmak kadar güzel daha ne olabilir ki? Coşkuların, sevilerin, barışın,kardeşliğin, esenlik dileklerinin yürekten seslendirildiği başka kaç gün vardır? Ulusal ya da dini özel günlerimiz, bayramlarımız her zaman bir başka anlam taşır gönüllerde….

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”, TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kurulmasının onuruna, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece Türk çocuklarına değil, tüm dünya çocuklarına ithaf ettiği hem milli ve hem de milletler arası bir bayramdır.

Atatürk, 23 Nisan 1924’te, 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiş ve bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da çocuklara hediye etmiştir. 23 Nisan, ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.

23 Nisan 1920, aynı zamanda “Ulusal Kurtuluş Savaşı” mızın bir getirisi olarak yönetme yetkisinin ulusa verilmesine, ulusal egemenlik kazanımına, kişisel irade yerine milli iradenin gücüne tanıklık eden bir tarihtir.

23 Nisan, çocukların günümüz dünyasında yaşadıkları ya da yaşamak zorunda bırakıldıkları savaş, yoksulluk, sefalet, şiddet ve benzeri problemler yerine, sevgi, barış ve kardeşliğin aşılandığı çok özel bir gündür.

23 Nisan’a katılan çocukların temsil ettikleri ülkelerde, coğrafi, siyasal ya da ekonomik oluşuma göre, rahat bir yaşam tarzına sahip çocuklar kadar, ne yazık ki açlık, sefalet ve şiddet dolu bir ortamda varlıklarını sürdürmeye çalışan arkadaşları da vardır. Ancak bu bayramdaki ortak payda, evrensel dostluğa atılan özel bir köprü ile, geleceğin dünyasını karşılıklı yardımlaşma, dostluk, kardeşlik, sevgi ve barış içinde planlayabilmektir.

Yarım milyara yakın çocuğun yetersiz beslendiği;tarım, sanayi ve hizmet sektöründe çocuk işçilerin kullanıldığı; çocuk haklarının sürekli ihlal edildiği; bir dünyada yaşıyoruz.” İnsan öldürmek için harcanan para, yaşatmak için harcanandan kat be kat daha fazla”. Dünyada silahlanmaya ayrılan para ile açlık ve sefaleti ortadan kaldırmak olasıyken, açlık ve sefalet arttırılarak silahlanma teşvik ediliyor.

Çocuk hakları, insan hakları içinde değerlendirilmesi gereken önemli bir konu.
Bugün, dünyanın birçok yerinde var olan insan hakları ihlalleri, çocuk hakları açısından daha vahim boyutta. Çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge “20 Kasım 1989” tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan “Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”. Bu tarihten 60 (23 Nisan 1929) yıl önce Atatürk’ün önemine işaret ettiği çocuklar, halen gerçek değer ve önemini bulabilmiş değil..!