İstanbul’un Fethi
Aştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!
Sustu kulakları tırmalayan çan; Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!
İbrahim MİNNETOĞLU
BİZANS GÖRÜNDÜ KARŞIDAN
Geldik surların önüne, İçimizde garip bir sevinç Tamamlamışız vuslatın tadını Böyle hiç.
Yeditepe kardeş kardeş gülümser, Boğaz’ın mavi rüzgârları, Bir esinti sarhoşluğu içinde İstanbul sizin der.
Elbet bizim olacak İstanbul, İnanmışız, Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.
Temiz ellerimizde açacak, İstanbul çiçek çiçek. Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak, Yarın Bizans göklerine yükselecek.
Arif Hikmet PAR
GAZEL İmtisâl-i câhidû fillâh olubdur niyyetüm Dîn-i İslâm’un mücerred gayretidür gayretüm
Allah için küfürle cihadın misalini vermektir niyetim; Mücerret gayretim, (sadece) İslâm dini içindir.
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetüm
Hakk üstünlüğü ve Allah’ın yücelttiği veliler himmetiyle Kâfirleri baştan sona kahreylemektir niyetim.
Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm Lutf-ı Hak’dandur hemân ümmîd-i feth ü nusretüm
Peygamberlerle velilerdir istindım benim; Hakk’ın lütfundandır, fetih ve başarı ümidim.
Nefs ü mâl ile n’ola kılsam cihânda ictihâd Hamdülillah var gazâya sad hezârân ragbetüm
Nefis ve malla cihadıma şaşılmasın; Hamdolsun, gazaya binlerce rağbetim var.
Ey Mehemmed mu’cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile Umaram gâlib ola a’dâ-yı dîne devletüm
Ey Mehmet, Seçilmiş Ahmed’in mucizeleriyle Umarım, galip gelir din düşmanlarına devletim.
Canım İstanbul Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.
İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım…
İstanbul, İstanbul…
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik…
Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat…
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…
O manayı bul da bul! İlle Istanbul’da bul!
İstanbul, İstanbul…
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar…
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir “Katibim” i…
Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak.
İstanbul, İstanbul…
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler…
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar…
Gecesi sünbül kokan Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul, İstanbul…
Necip Fazıl KISAKÜREK
Fetih Zamanı Havanın mavisinde, denizin yeşilinde Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz. Anamızın sütünden bayraklara kadar Yüce fetihle büyümüşüz.
Yakmış gecemizi yıldızlar Burçlardan yana uyanmışız. Bir yazı gibi tepeler alnında Yazılmışız, silinmişiz.
Nur ile kuvvet ile aşk ile Kaderin büyüsünü bozmuşuz. Görmüşüz suretini güzelliğin Koca feleklere görünmüşüz.
Cihanın yarısı gök; Önünde şehit şehit durmuşuz, Cihanın yarısı İstanbul Almışız.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
İstanbul Boğazı bir başka Gören düşer aşka İnsanları bir başka Ey istanbul, ey istanbul
Haydar paşa’dan kalkar tren Gemiler öttürür siren Bu güzelliği Tanrıdır veren Ey istanbul, ey istanbul
Adı çıkmış beyoğlunun Bunları yazan, ben kulunun Gözdesisin sen Ey istanbul, ey istanbul
Kadıköyü, üsküdarı Zengini, hem fukarası Yetmiş iki millet burası Ey istanbul, ey istanbul
Beyazıtı, aksarayı Konağı, kevransarayı Gece sanki, fener alayı Ey istanbul, ey istanbul
Babıali yokuşu Göztepesi, feneryolu Kötülüklerin, her bir yolu Ey istanbul, ey istanbul
Fatih yaptırmış hisarı Yedikule zindanları Hanları, hamamları Ey istanbul, ey istanbul
Güzel heybeli adası Güzellerin çoktur edası Bilen sürer, sefasını Ey istanbul, ey istanbul
Ayasofya, selimiye Tanrıdan bize hediye İnsanları çoktur niye Ey istanbul, ey istanbul
Kilyosu, kumburgazı Sulukule çalar defi, sazı Çekilmez kızların nazı Ey istanbul, ey istanbul
Emirganı, yıldız parkı Yeşil anadolu kavağı Gezilecek yer rumeli kavağı Ey istanbul, ey istanbul
Görürsün var kiliseler Yapılsın hep abideler İnsandır hep faniler Ey istanbul, ey istanbul
Işıl, ışıl galata kulesi Bitmez bu şehrin hilesi Bitsin artık halkın çilesi Ey istanbul, ey istanbul
Kumkapıda balıkçılar Kol kola gezer aşıklar Gece çok güzeldir ışıklar Ey istanbul, ey istanbul
Boğazdadır kız kulesi İnsanın çok çilesi Dolmaz halkın filesi Ey istanbul, ey istanbul
Beşiktaşı, tophanesi Eyüp sultan türbesi Padişahlar manzumesi Ey istanbul, ey istanbul
Bakırköyü, topkapısı Binaları kul yapısı Yok çoğunun tapusu Ey istanbul, ey istanbul
Kasımpaşa, şişanesi Şehrin çoktur birahanesi Bu serdarın bir nağmesi Ey istanbul, ey istanbul
(Serdar Sayıl-2005)
İstanbul Destanı …var ki İSTANBUL /…yok ki İSTANBUL
Sana bilmem hangi yönden bakayım Gece başka gündüz başka güzelsin Kâinatta eşsiz tek ve özelsin Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL
Efendimiz malum ezelden tanır Binlercesi şehrin can kıskanır Sinende yaşayan cennettir sanır Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL
Kalbini son defa fethedenlere Elveda deyip de gitmeyenlere İmkân bulamayıp gelmeyenlere Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL
Kâbe-i ziyaretgâhların vardır Şühedadan namazgâhların yardır Âlem-i insanlar çok arzu-dardır Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL
Köklü medeniyetlerin evisin Tarihler boyunca ananevisin Mukaddesatını yâd el de bilsin Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL
Her dinin mensubu ibadet eder Havra Kilise ve Cami’ye gider O insanlar gönül diliyle ne der Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL
Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar Anlatacak bir söz bırakmamışlar Nesillere misal hep taşımışlar Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL
Arz ile deniz ve mehtap bakıyor Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor Her gönülde sevdan ataş yakıyor Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL
Elbet ben de bir gün gelir geçerim İlahi yasaya ben de naçarım Yardan ya da senden vaz mı geçerim? Bir eser de benden al ki İSTANBUL
Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası Yıkar nefisleri def-i belası Zeki’midir sanki tek müptelası Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL
İSTANBUL Zeki İ.KIZILIŞIK
Tags:başka , benim , cihanın , çoktur , elbet , ezelden , fethi , Fetih , gece , gelir , gibi , i , içinde , iLgiLi , insanlar , istanbul , İstanbul'un fethi şiirleri , istanbulun fethi Şiir , İstanbul’un , kardeş , koca , onda , rüzgar , şehit , şiirler , sultan , ün , yarısı , yedi Posted in Genel | No Comments »
Cuma, Haziran 22nd, 2012 fetih destanı,istanbulun fethi ile ilgili şiir,istanbul’un fethi destanı,istanbul fethi destanı
Fetih Destanı – İstanbul’un Fethi
Bir mayıs gecesi bir şanlı ordu Bismillah diyerek yola koyuldu Sırtında kefenle kavgaya durdu Can feda edilen yârdı fethimiz
Hücum nidasıyla sarıldı cenge Alt üst oldu nice kurulu denge Görenler şaşırdı böyle ahenge Çağlara mührünü vurdu fethimiz
Duyuldu cihana Türk’ün gür sesi Ve hayran bıraktı duyan herkesi Son buldu bizansın o debdebesi Hain saltanatı kırdı fethimiz
Mehmetçikler vurdu Allah aşkına Bakmayıp bizansın gözyaşlarına Türk adı yazıldı her bir taşına Aziz İstanbul’u sardı fethimiz
O gün gönüllere doğmuştu fetih Bir yürek bin beden olmuştu Fatih Sinsi karanlığı boğmuştu fetih Öz yurttan düşmanı sürdü fethimiz
Yetimdi öksüzdü güzel yurdumuz Vuslata yürüdü aziz ordumuz Allah’tan gayrından yoktu korkumuz Zalimlerden hesap sordu fethimiz
Kimi çok zor dedi kimi imkânsız Kimiyse ölüme gitmek anlamsız Bir gerçek var idi şeksiz gümansız Tüm gönüllere taht kurdu fethimiz
Nerede mazlumu kesip asanlar Bu toprağa besmelesiz basanlar Yeri göğü dar eyledi aslanlar Nice Ulubatlı gördü fethimiz
İstanbul bir aşktı inanan için Geçilmişti candan bir canan için Şahlandı yiğitler bu iman için Resul müjdesine erdi fethimiz
Yazılmış mı aç tarihi bak hele Var mı böyle şanlı bir mücadele Bütün cihan saygı durdu hilale Fetihler içinde birdi fethimiz
Dilden dile söylenecek bu destan Bir çağ açıp diğerini kapatan Türklerindir ebede dek bu vatan Çok şükür hedefe vardı fethimiz
Hasan Konç
Tags:aziz , bizansın , böyle , destanı , durdu , fethi , fethimiz , Fetih , fetih destanı , gönüllere , için , istanbul fethi destanı , istanbul'un fethi destanı , istanbulun fethi ile ilgili şiir , İstanbul’un , şanlı , vurdu Posted in Genel | No Comments »
Cuma, Haziran 22nd, 2012 Fetih Marşı Şiiri Arif Nihat Asya Arif Nihat Asya Fetih Şiiri arif nihat asya fetih marşı FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek… Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek…
Yürü: “Hala, ne diye oyunda oynaştasın? Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden… Senin de destanını okuyalım ezberden… Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…
Elde sensin, dilde sen… Gönüldesin, baştasın: Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini, Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, selim’dir, Süleyman’dır; Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır; Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın? Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan; Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın… Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın…
Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın? Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Arif Nihat ASYA
Tags:Arif , asya , delikanlım , destanını , diye , doğuracak , fatih&8217in , fatihler , fethettiği , Fetih , görme , hala , işaret , istanbul&8217u , kizim , Marşı , nihat , sende , Şiiri , süleyman&8217dır , telaştasın , yaştasın , yelkenler , yürü , yürüyeceksin Posted in Genel | No Comments »