Kimsenin kucaklayamayacagı kadar kucakladım seni Bazen bir umut olmalıyım yureginde Güzel yarinlarda gercekleşmeyi bekleyen Sonra bir hayal düşüncelerinde Seni başka alemlere getiren Karanlık düşüncelerindeki son yapak olmalıyım ben Hic solmayan bir yaprak Seni yaşamalıyım duygularda Seni hissetmeliyim her nefes alışımda Yagmur olup üzerine yagmaliyim Her damla benim sana olan sevgimdir Islanmalısın sevgi yagmurlarıyla Aydınlıgın olmalıyım sonra Bugday sarısı güneşimle Kar’a kartanesi’ne ne dersin Bembeyaz saf aşklar yaşamak için Ben senin vazgecmediğin gökyüzün olmaliyim Ne sen beni unutmalısın Nede ben sensiz evreni kucaklamalıyım Seni seviyorum demek hiç bu kadar güzel olmamıştı Hiç böylesine sevip sevilmemişti bu yürek Şimdi ben o güzelligi seninle yaşıyorum Ve seni cok seviyorum
O Sen, O Sen, O Sen Sen; suda gölge, Gölgede ışık, Işıkta ateş gibisin… Ve başımda bulut, Bulutta suyum, Gökte yağmurum, Aşk ateşimi söndüren, Serinliğimsin… Ve sen yaşama gerekli her şeyde, Ve yaşanan her yerde; bereket gibisin… Sen kara sevdam, Sen gözyaşım, Sen sevincim, Sen, emsalsiz bir memleket gibisin… Sen açlara tokluk, Sen, kıtlıkları bitiren bolluk, Sen çokluk, Sen sayısızlıksın… Sen; Gönül yaralarına derman, Sevdalara ferman, Sen vazgeçilmezim, Ve sen uyuyamadığım, hep özlediğim, Ve uyumak istediğim en derin uykum… Sen, Aşkım, Dünyam, Rüyam, Yorgunluklarımın bitimi, Varmak istediğim son nokta… Sen; rüyamsın, o en çok görmek istediğim, Sen; hülyamsın, dalmakla bitiremediğim, Sen yaşamımsın, Ve hayatta kalmamın tek nedeni, Kısacası, Aldığım nefes gibisin..
“Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya. Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca” Böyle başladı ruhumun öyküsü… Ne zaman gördüm seni? Ne zaman baktın bana? işte o gün bu gündür anladım. Nasıl da gülümsermiş. Nasıl da “sen de bizdensin…” dermiş. Nasıl da dertleri unuttururmuş meğer hayat. Bir gün bana sevgiyi anlatsalar anlamazdım. Hatta inanmazdım. Olmayacak kadar uzaktı bana çünkü. Tutunamayacağım kadar uzak. Büyüyemeyen bir gönül ve onun ardına saklanan aşk. İçim öylesine kapalıydı, bilmeceydi. Birbirlerine bu kadar yakın ama bir o kadar kopuk olabilir mi? Gönülle aşk… Kopuktu benim işte. Düğüm kaldırmaz bir kopukluk. Yama yapılmaz bir açıklık. Sevdasızlık her yanımdaydı. Kaçışlar esas oğlandı. Umut uvertür olarak bile sahne almıyordu. Hayat ise derin bir uykuda, gözlerini kaybetmiş gibiydi, beni mi görecekti? Ancak ne olduysa oldu, sen çıkageldin. Poyrazı mı yoksa lodosu mu aldın ardına? Olsa olsa ada poyrazıdır ardındaki Zira bu kadar şiddetli bir giriş yapamazdın hayatıma. Acımasız pike. İlk önceleri umursamadım. Geldiği gibi gider melankolime sığındım hemen. Bir korku, anlaşılmaz bir kaçış, beni böyle düşünmeye sürüklüyordu. Yoksa, sevip, doyasıya sevilmeyi hangi insan istemez. Ben bu korkularla haşır neşir olurken sen boş durmuyor adeta ruhumun temellerini atıyormuşsun. Anlayamadım. Çıkagelmenin ardında, nereden geldiği belli olmayan, o derin fakat ruhumu ehlileştiren bakışlarını kilitledin gözlerimin umursamaz köşelerine. Hatta inanmaz kuytularına. Ya kalbime verdiğin geçici olmayan hasar? Tabela bile asmadın “Verdiğim geçici olmayan hasar için affet” diye. Her gece kalp sızlamalarıyla koyuyorum başımı yastığa. Sonra da göz kapaklarımla amansız bir mücadeleye tutuşuyorum. Onlar diyor ki; “kapanmayacağım”, Bense; “kapanın artık” demekten helak oluyorum. Nefesim beni terk etmiş, seni solur olmuş zaten. Nefessizim. Bedenim hareketsiz. Dokunmalarını beklercesine mahzun. Dilim susmuş, adından başka bir kelime yokmuşçasına. O çok şikayetçi olduğum hayat ise bıyık altından gülümsüyor, sevimli olma çabaları içinde. Şimdilerde bana “ben sana söylemiştim” demelerde. “Bendensin” derken ciddiymiş hani. Gerçekten de ondan oldum artık. Böyle şeylerden sürekli şikayet eden ben artık edemez durumlardayım. Elim ayağım kesilmiş, beni terk etmişler sanki. Beynim kalbimin oyununa gelmiş ve uzun süreli beraberlik yaşamaya başlamışlar adeta. Sen böyle süzüldün ruhuma işte. Ne bir haber ne de bir uyarı. Fütursuzca geldin, sana has tavrınla. Korkak hatta kaçışlara kapılmış ruhumu alt üst ettin. Olsun. Olsun ki seni yaşıyor, Olsun ki bedenime söz geçiremiyor ruhum. Geldin ve dedin ki; “Seninle yaşamak için geldim bu yalnız dünyaya. Senin kollarında yaşlanmak, ruhunda kaybolmak yıllarca” Tüm korkaklığıma ve kaçmalarıma karşın; Nasıl yaşamam seninle? Nasıl yaşlanmam? Nasıl kaybolmam ruhunda? Söyle nasıl..