Keith Haring 4 Mayıs 1958 tarihinde dünyaya geldi 16 Şubat 1990 tarihinde hayata gözlerini kapatmış grafik sanatçısıdır.
Keith Haring 1988 yılında yakalandığı AIDS hastalığına karşı verdiği mücadeleyi kaybederek 16 Şubat 1990 yılında hayata veda etmiştir.
Keith Haring’in kariyer hayatı, New York alt geçitlerine tebeşir ile çizdiği grafikler ile başladı. Yaptığı çizimler Tseng Kwong Chi adlı fotoğrafçı sayesinde ün kazandı ve bu zaman zarfında The Radiant Baby emekleyen bebek simgesi onun sembolü haline geldi. Onun çizimleri hayata dair önemli mesajlar vermekteydi. 1980 yılında New York’daki Club 57′de eserlerini sergilemeye başladı.
Keith Haring 1981 yılında kara kağıt üzerine ilk kabataslak tebeşir çizimlerini yapmış oldu. 1981 1982 yılları arasında ilk özel sergisini Tony Shafrazi sanat galerisinde yaptı. Bu arada Kenny Scharf, Madonna, Futura 2000 ve Jean-Michel Basquiat gibi ünlülerle arkadaş oldu.
Keith Haring 1984 yılında Avusturalya‘yı ziyaret etti ve kendine özgü sanatıyla Melbourne‘de duvar resimleri yapmaya başladı. Keith Haring 1985 yılında çeşitli ülke ve şehirlerde eserleri sergilenmeye başladı. Keith Haring’in sanatı Absolut votka ve Swatch saatleri reklamları için ilham kaynağı olmuştur.
Bir Gün Anlayacaksın Seni Ne Kadar Çok Sevdiğimi Beni Bırakıp Gittiğinde Arkanda Bıraktığın Özlemi Hani Hep Derdin ya Hiçbir Zaman Ayrılmayalım Şimdi Nerdesin O Zaman Neden Gittin Yanımdan
Tabi Sevgim Az Geldi Demi Söylesene Anlatsana Bana Sen Gidince Tüm Sevgim Duygularım Bitti Anlamsızca Beni Sensiz Bıraktığın Varlıkla Yaşamaya Mecbur Ettin ya Biliyorum Sende Yaşayacaksın Bu Acıları Bir Hiç Uğruna
Türkiye-Portekiz maçı 3-1 Türkiye Portekiz’i 3-1 Yendi
A Milli Futbol Takımımız, hazırlık maçında karşılaştığı Portekiz’i 3-1 mağlup etti.
Abdullah Avcı’nın öğrencilerine, EURO 2012’nin favorilerinden olan Portekiz karşısında galibiyeti getiren golleri; 34, 52’de Umut Bulut ve 88’de Pepe’nin kendi kalesine attığı goller getirdi.
Lizbon’daki maçta ev sahibinin tek sayısı 57’de Nani’den geldi. Başarılı bir performans ortaya koyan Volkan Demirel, skor 2-1’ken 65’te Cristiano Ronaldo’nun penaltısını kurtardı.
Türkiyede Yaşanan Doğal Afetlerle İlgili Gazete Haberleri Afetlerle ilgili Gazete Haberleri Türkiyedeki Afetlerle ilgili Gazete Haberleri
Türkiye’de Sel, Depremin Ardından 2. Doğal Afet – Türkiye’yi Tehdit Eden Doğal Afetler Arasında Sel, Depremlerin Ardından 2. Sırada Geliyor. – Türkiye’yi tehdit eden doğal afetler arasında sel, depremlerin ardından 2. sırada geliyor. AA muhabirinin, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nden aldığı bilgiye göre, Türkiye’de su baskınları, ”doğal afetler içerisinde en sık karşılaşılan ve ekonomik kayıpları hayli yüksek olan olaylar arasında” yer alıyor. Depremlerden sonra en çok can ve mal kayıpları, su baskınları, bunlardan hemen sonra gelişen çamur akmaları nedeniyle meydana geliyor.
Yerel iklim değişiklikleri ve çevresel bozulmalarla yakından ilgili olan su baskınlarının büyüklüğü ve sıklığı bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyor. Kurak bölgelerdeki yetersiz bitki örtüsü ve dik meyiller, ani su baskınlarının hızını artırıyor. Erozyon ve çarpık kentleşme de en önemli faktörler arasında yer alıyor.
Özellikle şehir planlaması aşamasında arazinin yanlış kullanımı, yetersiz yağmur suyu drenaj sistemleri, son yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, Mersin gibi büyük illerde yaşanan ve önceden tahmin edilemeyen, ani su baskınları riskinin sürekli artmasına yol açıyor.
Kırsal alanlardan, kentlere göçün halen yoğun olarak devam etmesi ve kentleşme hızlarının sürekli artması nedeniyle şehirsel alanlardaki su baskınlarının, tekrarlanma süreleri doğru tahmin edilemiyor.
Su baskınlarına ilişkin Devlet Su İşleri’nin hazırladığı istatistiklere göre, 1955-2002 yılları arasında 1308 sel meydana geldi. Bu olaylarda 1.235 kişi hayatını kaybetti, 61 bin konut yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi.
1955-1969 yılları arasında, ortalama yıllık su baskını sayısı 80 oldu. Ancak ”taşkın önleme ve kontrol programı” çerçevesinde bu rakam, 1970-2000 yılları arasında 24’e düşürüldü. 1955-2002 yıllarına ilişkin sel tehlike ve ekonomik kayıp haritasına göre, İzmir, Bartın, Hatay, Gaziantep ve Trabzon’da, 100 milyon Dolar üzerinde kayıp meydana geldi. Son günlerde selin vurduğu illerin başında gelen Diyarbakır ve Şırnak’ın aralarında bulunduğu 17 ilde ise bu dönemde sellerden kaynaklı 1-4 milyon Dolar arasında ekonomik kayıp oldu.
Şanlıurfa, Mardin, Elazığ ve Batman’ın yeraldığı 24 ilde 5-9 milyon Dolar, Mersin ve İstanbul’un içinde bulunduğu 27 ilde de 10-100 milyon Dolar arasında ekonomik kayıp hesaplandı.
Uluslararası Afet Veri Tabanı EM-DAT verilerine göre, 1903 ile 2006’nın Haziran ayı arasında Türkiye’de 32 büyük sel felaketi meydana geldi. Bu olaylarda 1.272 kişi yaşamını yitirdi, 99 bin kişi evsiz kaldı.
UEFA’dan Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ne; Trabzonspor’un da Avrupa Ligi’ne katılmasıyla ilgili onay yazısı TFF’ye gönderildi.Hatırlanacağı gibi; Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor’a UEFA tarafından men cezası verilmişti.
Bu kulüplerin itiraz başvurusunun UEFA Disiplin Kurulu tarafından değerlendirilmesine devam edildiği için ön onay yazısının henüz gelmediği öğrenildi. Gaziantepspor zaten kupada yok ama Beşiktaş mali açıdan men edilmişti. Bursaspor ile ilgili Avrupa Ligi’ne onay yazısının, inceleme yapıldıktan sonra gelebileceği belirtildi.
Şimdilik sadece Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ne; Trabzonspor’un da Avrupa Ligi’ne katılmasıyla ilgili onay yazısı TFF’ye gönderilirken, UEFA’nın Fenerbahçe hakkındaki kararı önümüzdeki hafta içinde vereceği öğrenildi.
Geldi 23 nisan Herkez sevinçli olsun Erken kalkıp gidin okula 23 nisanınızı kutlayın
Giderim oyunlar oynarız Yürüş yaparız Güzel şeyler yaparız 23 nisan çok güzel
ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRİ
Arkadaşlar, sevinelim, Hep gülelim, eğlenelim; Sıkılmasın hiç canımız; Çünkü bugün bayramımız… Oyun, alay, dernek düğün, Hepsi bizim işte bugün… Çocuklara hor bakmayın;
İncitmeyin, esirgeyin… Ana yurdun oğlu, kızı, Umut veren şen yıldızı. Yarınları parlatacak; Şenlenecek her bir ocak… Korunacak cumhuriyet, Yükselecek bu memleket…
Ekrem ŞENOZAN
23 Nisan
23 Nisan’da açtı Büyük Meclisi. Meclise oldu başkan Atatürk’ün kendisi. Dedi: Kendin yönetir halkın kendi kendisi. Bu millete yakışan en iyi demokrasi.
23 Nisan
Atamızdan armağan Bu mutlu gün bize Sevinsin her türk Bu bayram hepimize
Biz çocuklar buradayız Hep gülüp oynamalıyız Atamız bize verir bayram Biz bu bayramı kullanmalıyız
Burcu Çarıkçı
23 Nisan
Bugün ne mutlu bize, Haydi hep gülsenize, Müjde dağa, denize, Geldi 23 Nisan.
Sokaklar dolu bayrak, Yollara kurulmuş tak, Şöyle bir etrafa bak, Geldi 23 Nisan.
Sen giderken el sallayişlardaki hüzünü öğrendim artik sen giderken biliyorum şimdi tren sesineden ağlatir insani ogrendim ayriligi, ogrendim aciyi sen giderken…
Sen giderken caresizligi ogrendim, ogrendim aksamlari ve ogrendimki insan nicin bakar ufuklara aglamakli…
Sen giderken geldi huzun, sen giderken geldi dert sen giderken geldi acilar ayriliği öğrendim, yamanmiş…….
Şarkılardan çıkıp geldi bir esmer ansızın Koyu renk gözleri çıldırasıya hüzünlü Bir esmer geldi pencerelerden kapılardan Bir esmer geldi kokularla baygın Dökülmüş bir kadeh gibi Kopmuş bir gerdanlık gibi Bir esmer geldi darmadağın
Bir esmer geldi diyorum size Tüy tüy Işıl ışıl Kapkara saçları alnına düşmüş Öylesine öpülesi dudakları Öylesine alımlı Öylesine aşka çağıran Şarkılardan masallardan romanlardan Beste beste satır satır
Duyabildigin tüm sesle Haykırabildigim kadarıyla Cevaplayabildigim her soru.
Gecenin lakırtısı hala kulaklarımda. Zaman ise sensizliğin sınırsızlıgında. Ve bensizligin ilk demleri kaplanıyor ..
Ankara da karsı pencerede yagıyordu kar. Görebildigim tek buydu Bugulu bir kırmızıydı gök.
Sana yazdıgım harfleri Birlestirip cizgi yapsam Ne kadar uzak olsan Sana gelirdi biliyorum ..
Karmakarısık sanmalar içinde her geleni O zannederdim.
Tabi gidenleride ..
Beni görmeye gel!
Gittigim geldi aklima. Karşı bir yoldan Bir trene binipte. Arkamda aglayan iki göz ..
Aglardım.. Süzülürdü yanaklarımdan. Buz çiçek olurdu .. Aglardım. Toprak yeşerir. Gonca çıkartr. Aglardım. Deniz maviş gök laciverte dönerdi. Gözlerim yanardı maviye bakamazdim. Her şey senden yana Ben yalnızdım. Kapatırdım sayfaları kilit vururdum. Deniz kara gök siyah olurdu.
Acıklı aşk şiiri Ağlatan aşk şiirleri hüzünlü aşk şiirleri
O yağmurlar Yüreğime her değdiğinde acı bir sevda gibi Alı koyardı bizi
Sonra o sessiz türküler başlardı Sen aklıma gelirdin Haliçte bir balık çırpınır Haliçte bin balık ölürdü
Kara-Denizde Oltaya balık takılmıştı Sen çekmiştin oltayı Tıpkı gökyüzünden bir yıldız çeker gibi
Sen aklıma gelmiştendin Kumsalda kum tanesiyken yüreğim Çığlığı sende kalmıştı Bedenime kondurduğun öpücüğün Depreşen bir alev düşmüştü Ağrı-yan yanlarıma Sen aklıma gelmiştin Çekip vurmuştun kendimi
Osman eren
******
Bir gün yolun mezarliga düserse, mezarimi acda bak! Mezarin icinde Tabut, Tabutun icinde Kefen, Kefenin icinde ben, ve benim icimde hala SEN
*****
Ne zaman sığınsam aşka
Yersiz yurtsuz kaldı yüreğim
Böyle bin parçaya bölündüm sonra
Yavaş yavaş azaldım ve bir anda tükendim
Hüznü sevdim yürekten
Hep imkansızken geldi aşk
Ben kimi sevsem sonra
Ağır geldi yaşamak
*****
Bütün gün kırlara bakmışım Başaklarla kımıldanan O bitek yalnızlığa Burnumda gökyüzünün ince kokusu Bütün gün sana bakmışım Derin mırıltılarla ırmağa karışan Çakıntılı gövdene senin Uzanmışım terli toprağa Yanına gözlerinin Çıplak gecelere dokunuyorum Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu Yüreğim kamaşıyor şavkından Ellerim böğürtlen moru Yorulmaz işçileriyiz aşkın Soluk soluğa ıslak yaylar Ürkek sokulmaların Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü Başdöndürücü yerlerindeyim dağın Kollarımdan akan ırmak, Sonsuza tamamlanıyorum
****
Gönlümdeki tertemiz duyguları nasıl sidlin bir anda ben seni sevmiştim yıkıp viran ettin beni sonunda her ahşam seni düşünüp ararım ruyamda sen ise zevk sefa dünya malı derdine düşmüssün su tükenip geçmek bilmeyen zamanda içimdeki duygularla oyandın alaylar ettin sen beni neden bir cam gibi kırdında gittin ardında bıraktıgın hayatı yerle bir ettin sen beni düşünme ben artık iflas ettim sanmaki unuttum yaptıklarını sanmakı kapatıp yırttım yapraklarını satır satır yazdım bana oynadıgın yalanlarını sen bir bir başka kollarda gezerken tek başına bıraktın su güzel rol oynadığın yanlız ADAMI
yoksa, kelebeğin kanadındaki inadına sessiz bir çığlık gibi mi?
ya da, tuz-buz olan bir sırçanın haykırışı gibi mi?
nasıl bir sestir ki,perişan eder bizi duyduğumuzda??
ne kalpler kırdık bilmeden.. ya da bile bile……
ne setler koyduk aramıza bu kırılmış kalplerden de..
sonra aşmaya çabaladık durduk çok…
dokunmak istedik,ulaşamadık….
ulaşmak istedik,kendi ellerimizle kurduğumuz
setler engel oldu yine kendimize…..
oysa, nasıl da kolaydı yıkıvermek han duvarlarını….
sıcacık bir gülümseme,
içten bir çift gözle birleştiğinde,eritmez mi en büyük buzulları???
esirgedik birbirimizden maliyeti sıfır olan gülümsemelerimizi…
kolay geldi bencillik en dar anlarda..koyuvermek..koyuup kaçıvermek…. kaçarken bakmamak ardımıza
ya da, bakıp da görmemek…görmek istememek…
her ne varsa…
oysa,ne de kolaydı düşmanlığı yoketmek, sıcacıık bir gülümsemeyle… olmaz dedik.
o bana düşman
denemedik bile hiç.. korktuk belki de yanılacağımızdan..
oysa hayat ne de kısa..
düşünmek için bile vakit yokken…. bile bile zehir ettik günlerimizi.. kavgalarla.. itişip kakışmakla harcadık dünlerimizi… ziyan ettik hem düne.. hem bugüne.. hem de yarınlarımıza..
sahi,kalp kırıldığında nasıl bir ses çıkarır? duydunuz mu hiç?
Ömer Hayyam genelde kısa şiirler yazdığı için Bir kaç şiiri birden aldım
AŞk… Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben Perde ardında sen ben dedikodusu var amma… Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun Dünya esen yel üstüne kuruldu.. Varlığımız iki yokluk arasındadır Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak Yarını düşünmen beyhude bir heves Bir çok kişiden arda kalanlar Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin…
ÖMER HAYYAM
Cennet Cehennem… Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin, Tekkede manastırda eremezsin. Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada, Cennetin, Cehennemin üstündesin.
ÖMER HAYYAM
Ey Kör.. Ey kör!Bu yer, bu gök, bu yıldızlar,boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
ÖMER HAYYAM
Niceleri Geldi.. Niceleri geldi neler istediler Sonunda dünyayı bırakıp gittiler Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenlerde hep senin gibiydiler Bu dünya kimseye kalmaz bilesin Er geç kuyusunu kazar herkesin Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela Sonunda yok olacak sen değil misin ?
ÖMER HAYYAM
Kul Olup Bir Güzele… Kul olup bir güzele gönülden Geçtik her bağdan , her tövbeden Herkes koyu müslüman döner Biz putperest döndük kabeden
ÖMER HAYYAM
Yürek… Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık En boş geçen günün o gündür inan bana
Atatürk’ü Anma Şiirleri 10 Kasım şiir 10 Kasım şiirleri Atatürk Şiirleri
10 Kasım
Her doğum başlangıçtır ölüme Ölüm; sığdırılmışsa içine bir yaşam yaşam adanmışsa yaşamlara ve öldüğünde insan selam duruyorsa hala topuyla,tüfeğiyle ve elinde çiçeğiyle gözyaşlarıyla damla damla insanlar
ve varsa hala ardından ağlayan kadınlar ve çocuklar doğduklarında yokken bile sen senin resminse yakalarındaki cepheye giderken
ve anılıyorsan hala senin adını taşıyorsa sokaklar,okullar akıyorsa damlalar gözpınarlarından yığınların ve hala adın yazılamıyorsa nüfus kütüklerinde ve hala varsa öldürmek isteyenlerin ölümün adı değildir 10 kasım olsa olsa bir merhabadır ölüme
10 KASIM ATA’ YA SESLENİŞ
Sensiz 10 kasım da, nasıl güleyim Ah çeker ağlarım, dertli yüreğim Albayrak yarıda, durur direğim Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Hazan geldi Atam, çiçekler soldu Hergün şehit geldi, millet kahroldu Şehit anaları saçların yoldu Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Ordular ilk hedef, akdeniz dedin Savaşın sonunda zafere erdin Sana yas tutuyor, şimdi milletin Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Gündüz güneş idin, gecede aydın Bütün devrimleri ülkeye yaydın On kasım da aramızdan ayrıldın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Yurdumuzdan hain düşmanı attın Kurtardın ülkeyi bayram yaşattın Ecel geldi atam, bahtımızı kararttın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Devrimlerle bu günlere gelindi Zaferlerle bütün ulus sevindi Bayram etti ulus, sana güvendi Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Bakari’ yem ben Atamı ararım On kasımlar da, sever anarım Kaybettim ben Atama yanarım Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
10 KASIM Atatürk’üm biliyorum ugün 10 Kasım. Senin ölüm yıl dönümün. Ama sen gidince seni buvatan arar oldu, Bu genç yüreğim seninle doldu.
Sen merak etme Atam. Senden aldığımız örneklerle olduk adam, Atam seninle var olduk, Senin ilkelerinle yoğrulduk.
Sıra biz gençlerde yolundayız, Sözlerinle ilkelerinle doğru yoldayız, Seni canaım kadar vatanım kadar, Çok seviyorum Atam,dünyalar kadar…
10 KASIM
Atam seni çok seviyoruz! Türk ordusu ile savaştın. Atam!seni saygı ile anıyoruz. Türk cumhuriyetini kurdun. Ülkemizi korodun. Ruhun hep cennette olsun. Keşke seni görebilseydim…
Yeniyıl şiirleri, yılbaşı için şiirler, yılbaşına özel şiirler, yeniyıl için güzel şiirler
Yılbaşı Eski takvimden bir yaprak kaldı, Demek geçen yıl iyice usandı, Umutlar bu yeni yıla dayandı, Geldi yılbaşı,yılbaşı,yılbaşı.
Dünyamız bir yaş daha ihtiyarladı, Nice insanlarla doldu boşaldı, Sevinciyle kederiyle bir yıl geride kaldı, Geldi yılbaşı,yılbaşı,yılbaşı.
Hangi canlı dünyada ebedi kaldı, Yaşımız bir yıl daha çoğaldı, Söylemek istemesemde ömür daraldı, Geldi yılbaşı,yılbaşı,yılbaşı.
Mustafa Yazka
Yılbaşı Bugün yine yılbaşı Viskiler su oldu sanki akıyor Bosnalı çeçenli çocuk Nefes yok gözler bakıyor Hava soğuk kar yağıyor Beyazlar arama kardı Kar kara bulaşmış Ama bugün yılbaşı Zehir olsun küfrün aşı Yine çatladı islamın kaşı Bugün yine yılbaşı Ağaçlar kesildi çamlar dikildi İslamın beli büküldü Yavrular aç perişan bağrı söküldü Bugün yine yılbaşı Kesilmeli küfrün başı Dinmeli, dinmeli bu gözyaşı Zehir olmalı bu yılbaşı Bugün yine yılbaşı…
Feramuz Görel
Yılbaşı Ömür yaprağımdan bir sene sildi Bakarak yüzüme yeni yılbaşı Geçen yıldan birkaç hatıra kaldı Hoş gelmez gözüme yeni yılbaşı
Hayatta bizleri neler bekliyor İnsan yaşlandıkça beden tekliyor Dert üstüne gamı derdi ekliyor Düşer mi özüme yeni yılbaşı
Dışarı çok soğuk dağlarda karlı Yaşarım hayatta edepli arlı Bir yanım yaralı bir yanım zarlı Yarar mı çözüme yeni yılbaşı
Alemin tümünü yıllar eylemiş Kimi iyi kimi kötü söylemiş Felek bizi eğri büğrü eylemiş Rast gelmez düzüme yeni yılbaşı
Çağlari bilir mi ne yazmış Huda Ömür bağlanmıştır belli mi yada Bir sen mutlaka derim elveda İnan bu sözüme yeni yılbaşı
Başbakan’ın annesine okuduğu o şiir recep tayip erdoğanın annesine okuduğu şiir başbakanın annesine şiiri bizim yaşadığımız şiiri
Erdoğanın annesine okuduğu o şiir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yıllar önce kendi seslendirdiği şiir albümünde, İbrahim Sadri’nin “Bizim Yaşadığımız” adlı şiirini annesi için okumuştu
BİZİM YAŞADIĞIMIZ
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim biz de soluk alıp vermedeyiz yani her insan gibisevmekteyiz, seviecek şeyleri bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği kurban bayramlarında kınalı koçları başları eloyasıişlemeli yemeni ile kapalı bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları
kalbim ağrıyorsa da kardeşim gönlüm bulanıyorsa tedirginsem kuşkuluysam kalın kitapların yazdığına bakarsan acaip suçluysam havada ihanetdışarıda sıcak duvarda yazılar kalbimizde acılar varsa da bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
mektubun geldi bugün haziran kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından haberin geldi haberin geldi iki damla gözyaşın kağıtta çok bakarsın yağmur yağanda ıslak ve buğulu camların ardından bilirim bilirim, acı nasıl oturur adam yüreğine ne var yani işte iyiyim diyorum ya inan olsun iyiyim anne insan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe bak üzülme yazıyorum bir daha nolur üzülme üzülmüyor analar oğulları üzülmüyorum dedikçe
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim biz de soluk alıp vermedeyiz yani her insan gib isevmekteyiz, seviecek şeyleri bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği kurban bayramlarında kınalı koçları başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları
yeni yıl ile ilgili şiirler yeni yıl ile ilgili şiirler 2012
Bugün Yılbaşı Gerek yokmuş endişeye korkuya Bizde uyduk noel denen yortuya Korkma kardeş burası Türkiye Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Ertuğrul gazinin mağdur miğferi Utanmalı her türkün neferi Bunun gizli adı haçlı seferi Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Böyle değil asaletin düzeni Hile ile kardeşliği bozanı Unuttunmu yoksa sevr i lozanı Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Doğru giden şu düzeni bozdular Tarihimizi bile yanlış yazdılar Dost görünüp kuyumuzu kazdılar Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Zehir eylediler koklanan gülü Yanlış bellettiler hep doğru yolu Olmuşuz alkolün paranın kulu Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Sahiplenmek istiyorlar ovayı çölü Kabarıyor artık gönlümün,gölü Soykırım tutturmuş ermeni dölü Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Alkolik zannetti bizi hasetler Eğlence diyor buna necasetler Bu gece yollarda sarhoş cesetler Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Oyun oynuyorlar bak birileri Kundaklıyorlar otomobilleri İş başında şimdi it sürüleri Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Bize kin kustular yıllardan beri Dağda beslediler hain it leri Hesap soracak size türk şehitleri Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Aşık Mustafa yım cahil bi yazar Bu işler vallahi adamı bozar Canım TÜRKİYEme değmesin nazar Hadi gülüp eğlenin bugün yılbaşı
Yeni yıl Bir yaş daha büyüdük Girdik yeni yıllara On iki ay yürüdük Vardık yeni yıllara
Koca bir yıl devrildi Takvim başa çevrildi Hoş geldi, safa geldi. Erdik yeni yıla…
Yarınların yıldızı. Bu yurdun oğlu, kızı Çalışma hızımızı Verdik yeni yıllara.
Yeni yıl kutlu olsun, İnsanlar mutlu olsun, Günler umutlu olsun, Dedik yeni yıllara.
Yeni yıl zehir olmasın Nedendir niçindir sevinir insan Sanki biten o gün ömür değildir Coşar yılbaşıyla her kesim insan Sanarsın geçen yıl zayi değildir
Alındı biletler beklendi zamanı Evlerde ki çamların ışıl ışıl dalı Hayaller yapılmış bırakıp dünü Aman ha yılbaşı zehir olmasın
Dost akraba birdir o gece evde Çare kabul edilir biletler derde Kazanan kazandı amorti nerde Sormayın yılbaşı zehir olmasın
Gece saat sıfır bir ışıklar söndü Ekranlar karardı bir cama döndü Sayıldı geri üç iki bir sıfır sondu Bırakın bu yılbaşı zehir olmasın
Gariban bu millet TV’ye takıldı Çoğu için hayaller seneye kaldı Hayali gerçek bilen inanın yandı Dikkat edin yılbaşı zehir olmasın
Yılbaşı bahane idi coştuk delice Kırıldı beli şeytanın işte bu gece Girdik iki bin ona buruk milletçe Sakin olun yılbaşı zehir olmasın
Yeni yıl Öyle çok şey değil Yeni yıldan beklediğim Katta, yatta, arabada Para pulda da gözüm yok. Şans oyunları: Piyango Toto loto çıkmasın, istemem At yarışı zaten oynamam Bir avuç duadadır ümidim
Çok şey değil yeni yıl Çok değil senden beklediğim Bir yudum sevgi Bir tutam sıcaklık getir yârdan.
Yeni yıl, yeni bin yıl Nasılsa sende geçip gideceksin Ömrümden bir parçada sen koparacaksın Ne isteyeyim ki Giden yılı aratma yeter.
Yeni yıl Bir, iki, beş, on derken Üç yüz altmış beş oldu. Göz açıp kapamadan Koskoca bir yıl oldu.
Her gün bir yaprak düştü Takvimden yavaş yavaş. Yıl bitti, şimdi biz de Aldık birer yeni yaş.
Yeni yıl kutlu olsun Dedim de dün babama, Sağol, sevgili yavrum Dedi; unutma ama,
Çalışmak zorundasın Bu yıl geçen yıldan çok Artık kocaman oldun, Boş vakit geçirmek yok.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Atatürk Şiirleri Fazıl Hüsnü Dağlarca Atatürk Şiirleri
ON KASIM’LARDA YÜRÜMEK
Atatürk’üm işte 10 Kasım yine Dalgalanır ağaçlarla oğullar Dalgalanır oğullarla nineler Dalgalanır ninelerle genç kızlar Özlemin ta yüreğime işlemiş Seni bulmak, seni görmek için ben Bütün toprakaltıyla barışacağım ..
Ereceğim sana usta, barışta, başarıda Öyle Güçlüsün ki Güçleneceğim Öyle yücesin ki, yüceleceğim Düşüne düşüne seni kocaman kocaman Dağlara, dağlara karışacağım ..
Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz Çağlar upuzun allığı yüreğimde ülkünün Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kağıt Sanki ellerim gece Sanki ellerim gündüz Yazacağım seni daha, bir daha Ben senin ölümünle yarışacağım …
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
—————————————————-
MUSTAFA KEMAL’İN OĞLU
Mustafa Kemal’in oğlu diyorlardı ona. Sırtını okşamıştı Mustafa Kemal bir sabah erken.
Geçiyordu paşalarla beylerle, Su içmişti tarlasından şuncağız. Öbür çocuklardan ayırmıştı kendini artık, Adını duyuyordu yüreğinde ateşçe, Soluk alırken, ekmek yerken..
Köyün yetimiydi, ölmüştü babası Çanakkale’de, Kale gibi tutardı omuzlarında başını. İnce bacakları altında koca ayakları vardı Sarıydı, kuruydu bozkırda bir çalı kadar, On üçündeydi ama, göstermiyordu yaşını.
Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan, Al al oldu dağların moru. Eli silah tutanlar girmişti cephelere bir bir, Kadınlar, çocuklar, dedeler toplandı cami avlusuna Sordu cümlesi birbirine ne yapak?
Ansızın düşman askeri görüldü çayırda, Geldi çattı köye gavurun zoru. Devrisi gün bir haber ulaştı evlere, samanlıklara Alanda ismi yazılacakmış herkesin.
O saat bir yangın sardı Mustafa Kemal’in oğlunu, Kimi Kadir diyecek, kimi Mıstık, kimi Özdemir.. Ankara’dan gelen rüzgarlar önünde, Ankara’ya uçan şahinlere karşı, O, ne desin? O, Mustafa Kemal’in oğlu, nasıl söyler Adını, bir avuç düşmana? Mustafa Kemal’in oğlu yenilmez, tutsak olmaz, Adını vermez süngüler altında, Kellesini verse bilem. Hem ağaç ağaçtır; öküz öküzdür, İsim yakışmalı cana.
…………
Bayrak mıydı ne, kartal kanadı mıydı ne, Ses verdi göklerden adı. O yürüyordu, köylünün dehşeti büyüyordu peşinde, Büyüyordu gövdesi, Büyüyordu dağ kadar. Dur diye haykırdılar, namluları çevirip üstüne, Durmadı…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
————————————————-
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını Kara geceden geceden. Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar İnliyordu dağın ardı, yasla Her bir heceden ..
Mustafa Kemal’in kağnısı derdi kağnısına Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı. Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik Nam salmıştı asker içinde .. Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü Doğrulmuştu yola önceden önceden ..
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar. Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra Gecenin ulu ağırlığına karşı Hafiftiler, inceden inceden ..
İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında. Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim; Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına Alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti Niceden niceden ..
Durdu birdenbire, Kocabaş, ova bayır durdu Nazar mı değdi göklerden, ne? Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur Nasıl durur Mustafa Kemal’in kağnısı. Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden ..
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş Süs beni, öldür beni, koma yollarda beni. Geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım. Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır Düşerim gerilere iyceden iyceden ..
Kocabaş yığıldı çamura Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar Örtüldü gözleri örtüldü hep . Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı bacım Kocabaş’ın yerine koştu kendini Elifçik Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden …
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
————————————————-
KAHRAMAN
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün, Seni gördük, bir mazi dağları sardı ses ses, Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes..
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da, Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu’da. O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen, Bulursun bu sevgide asırları istersen.
Ararsan bakışında uzun ovalar erir, Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir. Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..
Dört sınırın ucunu getirdin bir araya, Dört bucak sevgisini topladın Ankara’ya. Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller.
Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi, Sonra sanki ruhundan kartal sesleri geldi; Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.
Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil: Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil! Çok değil, kanımızın rengini süze süze, İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..
Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni, İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın; Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın.. Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün; Seni gördük sesimiz Hakk’a yalvardığı gün…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
—————————————————-
BÜYÜK MİSAFİR
Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine, İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın. Bir bahar yağmuru halinde derinden derine Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara’nın.
Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı, Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün? Gelin ay Bahr-i Muhit’in köpüren dalgaları, Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk’ü görün…
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
——————————————————
ANIT KABRİN KAPISI
Bu kapı başlar çok uzaklardan, İzmir’de, Akdeniz’de, Dört nala köpürürken atlarınız, Kılıçların parıltısındaki haklardan.
Bayrak bayrak olmuş şafaklardan, Göklere sığmaz Allah Allah sesleri, Geçer Hürriyet ebemkuşaklarında Taklardan.