Rüyada Baklava Yemek Rüyada Baklava Yaptığını Görmek Rüyada Baklava Satın Almak
Rüyada baklava görmek, güçlükle kazanılan paraya yorulur. Baklava yemek ve yapmanın yorumu da böyledir ancak karşılaşılan güçlüklerin sonu iyi gelir. Rüyada baklava yediğini görmek, müjdeli bir haber almaya da yorulur. Bir tepsi baklava satın aldığını görmek, emlak sahibi olmaya delalet eder.
insan doğar büyür yaşar ve öLür, önemli Olan Yaşadığı Süre içindeki Görevleri Dualarımız Muhteremle Olsun Başımız Sağolsun.
üzüntüyle geçmez içimizdeki yara Dualarla Rabbimize Dua Edelim Mekanı cennet Eyliyelim, başınız Sağolsun Acımız Bir Olsun.
Hayatın Acı gerçekleri Gelir bir gün Vurur Ummadığımız Bir Anda, Acınızı içten Paylaşıyoruz Ruhuna Dua Ediyoruz Başınız Sağolsun.
Yalan Hayatta Ne Yaptıysak kendimize Ahiret Sorularını Hazırlayalım Fani yerimizde, ölümüşlerinizin Ruhlarına Dualarımızı, Çektiğiniz Acıyı Paylaşarak yaşıyoruz, Başınız Sağolsun.
Hayatımızı idame ettirmekte olduğumuz fani dünyada Kötü gününüzde yanınızda Olduğumuzu Unutmayınız, Başınız Sağolsun ALLAH Yardımcınız Olsun.
Bir Gün gelir biter Bu canda Bir gün gelir Gülen Gözlerimiz Ağlar bir Anda, herzaman Dua Edelim Kalbimizi temizleyeLim Ölümü Hayatımızda Hissedelim başınız Sağolsun.
cennetin güzellikleri ruhumuza işlesin, ALLAH korkusunu Kalbimizden SilmeyeLim imanı hayat felsesi Olarak Bilelim, öLdüğümüzde yerimizi Yaptıklarımızla Görelim Başınız Sağolsun.
ALLAH’ım Mekanını cennet Eylesin Dualarımızı Kabul Etsin, Acınızı Sizinle paylaşıyoruz ALLAH Güç versin Ailesine ve yakınlarına.
Cennetin Suyu Ruhuna işlesin Toprağı bol ruhu huzurlu Olsun Başınız Sağolsun.
Dualarımız Birlikte Olsun Dileğimiz Tek Olsun Mekanı cennet Olsun Başımız Sağolsun.
öLenle öLünmez, Acılarımız Bitmez Hayatın gerçekliği Bu işte Dualarımız Birleşsin Bu Kötü Günde Acılarımızı Ufakta Olsa tesseli Edelim Birlikte, başımız Sağolsun.
Hayata Elveda Deyip öLüme Merhaba Diyen Ruhlara edelim hep birlikte dua ruhları şad mekanı cennet Olsun hepimizin Başı Sağolsun.
Acıyı kederi Bıraktı Bu Dünyada Dualarımızla Cennet Yüzü Görmeyi Nasip Etsin Yüce ALLAH’ım Merhuma, Acınızı Paylaşıyoruz Gözyaşlarımızla Başınız Sağolsun.
uzak Değil öLüm yakın Bütün KUllara Güzel öLüm Nasip Etsin ALLAH bütün insanlara, Mekanımız Cennet Olsun Kabrimiz iman dolsun ALLAH’ın Huzurunda Günahlarımız Af Olsun Başımız Sağolsun.
öLüm her insana gelicek Ummadığı Bir Anda, imanımızı Kuvvetli Tutalım Edelim ALLAH a dua, Yaşanmış Güzel Günlerin hatına öLümü unutmayaLım Acıyıda paylaşalım Bir Arada Başınız Sağolsun.
Bedelli Askerlik Başvuru İçin Son Gün 15 Haziran 2012
Bedeli askerliğe ilişkin başvurular, 15 Haziran Cuma günü sona eriyor. Bedelli askerlikle ilgili düzenlemeleri içeren, Askerlik Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un sağladığı haklardan yararlanmak için 45 bin 500 kişi başvuruda bulundu.
31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) 30 yaşından gün alanların, 30 bin TL ödemelerini öngören düzenleme çerçevesinde, toplam 945 milyon 400 TL ödeme yapıldı. Uygulama kapsamında elde edilecek gelir, şehit yakınları, gaziler, özürlüler, muhtaç erbaş ve er aileleri, jandarma ve sahil güvenlik komutanlıkları dahil TSK’ya mensup vazife malulleri ile emniyet hizmetleri sınıfına mensup vazife malullerine yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerinin finansmanında kullanılacak.
“Şimdi değilse ne zaman?”, “Böyle olacağını tahmin edemezdi”, “Göreceksin…”, “Bazen olur öyle” gibi mesajların ne olduğunu kimse anlamaz. Kendi kendine mırıldanır gibi mesajlar yazan bir Facebook modelidir, zararsızdır. Gizemliden ziyade manasız mesajlar yazar.
Spamci Devamlı yeni bir Facebook uygulaması bulup listesindeki herkesi çağırır. Sizi türlü yardıma, sayfaya, gruba ve oyuna çağırıp durur ve “Cheap Viagra” e-postaları kadar spam’cidir. Kötü niyetli değildir ama canı sıkılmıştır.
Quizci Kronik davetkar semptomları da gösterebilen, canı sıkılmış bir başka Facebook gezginidir. Bu can sıkıntısını iyi kötü ayırt etmeden bütün testleri çözmekle geçirir. Aynı zamanda kronik davetkarsa size bütün bu quizleri yollayarak “büyük bir iyilik” yapar.
Zombi “Sabah uyandım”, “Dişlerimi fırçaladım”, “Kahvaltıda yağda yumurta yedim”, “İşten sıkıldım”, “Trafikte sıkıştım”… Ne kadar ilginç mesajlar değil mi? İnsanın gününe renk katıyor böyle şeyler! Karşınızda ne kadar hayatla ve düşünceyle dolu bir insan var artık anlayın.
Pazarlamacı İnsanın başarılarını sevdikleriyle paylaşması güzel bir şey olabilir ama devamlı, devamlı ve devamlı yaptığınız işlerin ne kadar süper olduğundan bahsedenler insanların canını sıkar. Blog’undaki her yazıya bir bağlantı veren, çektiği her fotoğrafı yükleyen, yaptığı tabloyu koyan, sınav notlarını veya iş yerinin yaptığı her kampanyayı Facebook’a koyanlar ve bunu iflah olmaz. Facebook yeteneklerinizi tanıtmak ve pazarlamak için iyi bir yer olabilir ama kimse sadece reklamları izlemek istemez.
Arşivci Sıradan bir Facebook kullanıcısının 100, bilemedin 200 arkadaşı vardır. Ama sosyal kelebeklerin arkadaş sayısı 1000’e kadar çıkabilir. Allah aşkına kim bu kadar insanı tanıyabilir? Ne derece tanıyabilir? Hayatta konuşmayacağı insanları ekleyenler bu kalabalığın içinden hiç kimseyi hatırlamadan boş kalabalık oluşturuyorlar. Hiç konuşmayacaksan niye ekliyorsun?
Haberci “Michael Jackson öldü!!! Bunu ilk benden duydunuz, ben söyledim! Herkes benden duydu! Ben ilkim! Herkese ben haber verdim!” Ne kadar sinir bozucu değil mi? Sanki milyonlarca insanla birlikte haberi televizyonda görmemiş gibi… Bu model sinir bozucu olmanın ötesinde zararlı da oluyor. Yalan yanlış haberler saçarak insanları yanlış yönlendirebiliyor. Daha da kötüsü bir kez yalan haberi belleyenlerin, bu yanlışta diretmeleri.
Patavatsız “Falanca eczaneye basur kremi almaya gitti” türünden mesajlar yazabilen patavatsızlar ne var ne yoksa sayıp döker, insanları rezil ederler. “Filanca geçen falancayla öpüşüyordu” der, ilişkileri parçalar. Dedikoducudur ama art niyetliden ziyade boş gevezedir. İlginç olsun diye kimseyi ilgilendirmeyen iğrenç detaylar anlatabilir.
Türkçe özürlü “Nbr şkrm?” Bu ilk örnek, SMS yazıp durmaktan sesli harfleri yutacak şekilde evrimleşmiştir. Bir başka alt model senelerdir klavye kullanmayı öğrenememiştir veya çok iri parmaklara sahiptir “Abi mne zamna yola ıçkıcas?” Yazım yanlışları bir miktara kadar doğaldır ama kasıtlı olarak “shey bak ne dichem” tarzı konuşanlar… onlar başka bir dünyanın insanı.
İlgi hastası “Bugün çok hastayım”, “Bir gün daha bitti oh be”, “İyi haberlere ihtiyacım var” türü mesajları zaman zaman herkes yazar. Ancak birileri her gün bu tarz mesajlar yazıyorsa ortada bir sorun var demektir. Sempati avcıları gerçekten sorunludur ama yazdıkları sebeplerden değil. Devamlı ilgi ve alaka çekmeye çalışırlar, çocuk gibidirler.
Sessiz takipçi İlgi hastasının zıttı karakterde bir karakter. Ses çıkarmazlar, yazı yazmazlar, durum güncellemezler, fotoğraf yüklemezler. Bununla birlikte herkesi takip ederler. Nereden mi anlarsınız? Denk gelir ve bir gün konuşurken daha önce yazdığınız bir yazıyla veya yayınladığını fotoğrafla ilgili bir yorum gelir. Sessizce takip ederler, bu sessizlik ürkütücüdür…
Paparazzi Facebook’ta çekildiğinin farkında bile olmadığınız fotoğraflara rastladıysanız, bu modeli de anlarsınız. Bir partide sarhoş hallerinizi çekip, sizi etiketlemeden yayınlayabilir. Siz fark etmeseniz de paparazzi her yerde, her şeyi çekmektedir. Bu modelin bir alt kolu da yüzlerce fotoğrafınızı yükleyip sizi etiketler. E-postayla uyarıyı kapatmadıysanız sizi uzun bir temizlik bekliyor demektir.
sen gidiyorsun ya işine yetişmek için saçlarını, gözlerini, ellerini neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak termometrede yükselen çizgi kimbilir nerelerde soğuyorsun
senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen insan insan bakan gözbebeklerin beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
ne gelirse onlardan gelir bana çalışma gücü yaşama direnci mutluluk gibi kazanılması zor mutluluk gibi yitirilmesi kolay
bir açarsın ki mutluyum bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş
Ufuklara savruldu gözlerim gecede, dünya üzerimeyikiliyor,şu küçük tepede savur beni…olmazsa yureğimi rüzgar içimde zaten firtina dolu pişmanliklar sensiz carklara takildim gidiyorum reddettigim fikirlerden takdir bekliyorum insanlar deniz,insanlar okyanus,insanlar damla gerçi zordur,zordur baskasini anlamak ama…. Bilirmisin ne zordur anlayinca insanlari aynalar yabanci,yabanci su gulen yuzum hayatim darmadagin,dusuncelerimdenedir cözüm? Bazen en buyuk huzunle takilirim geceye övgüler,sitemler….dizeler yazarim sevgiliye sonradan aci gelir,karsiliksiz sevdalarla ugrasmak düşünürüm yarini ve sonrasini yuregim yanarak düşünürüm zaman hizla geciyor daha dün dediğim mazi olmus gidiyor bazen gidebiliyosun coskun irmaklara katilip agitlara,acili bir türküye eşlik ederek duyamadigin sesinle,haykiriyorsan içini ezerek… Yasamak zor gelir,gülmekte,bir dert biter bin gelir aci tebessume dolasir dudaginda,eller guluyo bilir duygulu olma,dusunceli olma yoksa hep paylasirsin huzunleri,üzülmek için bulursun sebeb….. Geciypr geciyorda yillar ben yasadim….yasiyorum diyecek neyim var? Beni anlarmi insanlar gunlerce bagirsam, yanliş birseyler var,yanlis sürüupr yaşam………….
aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun bir başladımı kalbine işler dantel gibi nakış nakış sökemesin söktüğün zaman için acır öyle acır ki ölmek istersin aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun o ayrılık ölümden beter o öyle bir duygudur ki yüreğini yakar öyle bir yakarki söndüremesin söndürsen bile külü kalır o kül bile yüreğini tekrar yakar ve yüreğin yangın yeri olur gider o öyle bir duygudur ki içini dalgalı fırtınayı bir deniz haline kalbini ise başından karı eksik olmayan ağrı dağı haline getirir aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun geldiğinde bahar gelir yüreğine çiçekler açtırır ruhunda gittiğinde günlünde sonbahar rüzgarları estirir döker açtırdığı çiçekleri yaprakları savurur her bir yana her düktüğü çiçekle yapraklar içinde bir şeyler alır götürür ve buda sana dayanılması zor acılar yaşatır aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun
Deniz körpeliğinden sıyrılırken Bir esrik düş büyür de büyür Ve güneşten daha çok kavurur bizi Upuzun olsa da gece Uykularımız şafağa varma telaşına teslim olur
Ve iki ayrı ürperiş Usulca çıkar uzaklardan Sarmaşıklar gibi dolambaçlıdır özlem Ilık ilk yaz sabahının birinde Kavuşma sevinciyle parlar gözlerimiz… Bir bulut beyazlığı altında buluşur ellerimiz
Hangi seher Sıcaklığında konuk eder bizi Ve hangi esrarlı dokunuş Böylesine apak yapar Geceden arta kalan esmerliğimizi Hangi şairin şiirlerinde vardır böylesi vuslatlar? Hangi ressamın tablosunda Birbirine bakan mahmur gözlerden Lime lime dökülür yaşlar Sevi başlıbaşına bir tümlenişse eğer Bizden başka kim bilebilir Nerden gelir ve nasıl başlar?
Sesler ulaşır zambak kokuları gibi usuldan usuldan Sonsuzluğa doğru birlikte dolanır akreple yelkovan Dalgalar can bulduğu yerden vururken körfeze Islanır ayak Rengarenk çakıl taşlarına düşer gölgeler Kızıllıkta belirir iki silüet, Arzuları sivriltiyorken kutsanmış sözler Sevi’nin sağanaklarından ıslanır tüm bölgeler
Kaç günlük uzaklıkta saklanır durur ayrılık Kaç arşındır yol gözleyen nar kırmızısı yakınlık. Bir duman seli kalkmaya görsün Bir tını cömertçe kurar sofrasını İşte o an sunulur ötelerden tutunuşlara katık
Ordaydık Ağırdan ağırdan yırtılılırken yalnızlık Bir çarpışma an’ıyla büyür demlenişler Bir var oluşla dile gelir hiç söylenmemişler Alçalıp yükselirken iç çekişler Gün kurusu kıvamından alırız haz Yeni bir muştuyla avutulur yaz Bir kıvılcımla başlar ya orman yangınları Biz de öylesine yanarız biraz
O ses bizimdir O kıvılcım biziz Odlarla kavrulan hevesi barındırır nedenlerimiz İlk seherde yaralı yürekler demlenir O yerlerden semaya uzanırken eller Ertelenen zaman için kimsenin bilmediği Göklere uzanan bir yakarı filizlenir
Sen ne soylu can eriğisin ey gülüş O öyle bir mayadır ki sevinin gizine bulanır Tüm dereler boz bulanık akarken Gerçeğin ritmiyle bezenir diriliş…
Uzanır boylu boyunca efkar Kumsala düşer sızı Oyuna kanmaz çocuklar gibi afacan Tutuşur iki gönül hırsızı
Uğradığı yurtlara bereketler sunan his Sonrasızlığı barındıran nankör sis Gölgede yürüyen düş O şarkıyı çalan ıslık O son öpüş… O olan her nefes An biterken suskunlukta yorulur Odlarda kavrulan iki heves.. Eşkalini bırakmadan kaybolur
Artık Deniz işvelidir,kumsalda oynaşır Ortalıkta öksüz bir güneş dolaşır Ortalıkta öksüz bir güneş dolaşır
gecedir calarsın kapıyı acan olmaz gecedir hemde yıldızsız gözgözu gormez bir ses duyar ırkılırsın sarar korkusu yanlızlıgın ruzgar eser savrulursun dusersın kucagına karanlıgın
gecedır ararsınyolların bulunmaz gecedır kalbının gurultusunden durulmaz üşürrsün sevdiğini dusunur ısınırsın gözleri gelır aklına bir çift yıldız gıbı asılır kalır o karanlık göğe
gecedır an olur yenersın korkuyu an olur canın ceker oturursun bır koseye dinlersın geceyı hissedersın… gözlerını yumup susarsın an olur gece olursunn……
Sona erdi fırtınalı günlerim Özlem rüzgarları çiçek açtı, gel Doğdu özgürlüğün ısındı içim Özlem taburları çiçek açtı, gel
Seni Seviyorum
Sana baktığımda nedense içim ısınıyor Güneşin bile ısıtamadığı bu kalbi,beni ısıtıyosun Bilmiyorum şuan nerdesin Belki gezip,tozuyosun ama şunu unutmaki Yakında benim güneşim olacaksın
***
Demek ben suçluyum bir tek sen haklı Ben zalim bir düşman sense zavallı En güzeli alıp beni asmalı Beni affetmedin affetmiyceksin
***
Zorlama kendini veda etmeye Zorlama gözünden yaşlar dökmeye Mecbur değilsin birşey demeye Hiç bir şey demeden gidebilirsin..
****
Seninde gözlerin ıslanır bir gün Hele bir ümidin kırılsın da gör Ne yaşama arzun ne aşkın kalır Kurduğun hayaller yıkılsın da gör
****
Dumansız bir yangın başlar Amansız bir deprem kopar Yıkılır kalırsın bir dağ olsan da Hele bir sevdiğin terketsin de gör Bu koca dünyayı yakasın gelir Eski resimleri yırtasın gelir Bütün aynaları kırasın gelir Sırtına bir hançer vurulsun da gör
***
Adımın önünde adın yazılı Resmimin yanında resmin basılı Sabrım sabıkalı, sevdam azılı Hasretin kanıma girdi girecek
****
Hangi mahkum çekmiş böyle işkence Asmalı mı dersin bu kalbi sence Ne gündüzüm gündüz ne gecem gece Sensizlik kanıma girdi girecek
****
Aldığım her nefes sana yazılı Korkarım ki sensiz ömrüm sayılı Yüreğim tutuklu gönlüm cezalı Hasretin kanıma girdi girecek.
***
Sevmeyi bilemedin Sevilmeye hakkın yok Gün sayıp beklemedin Özlenmeye hakkın yok! Sevdamla coşmadın ki Dağ deniz aşmadın ki Umutla koşmadın ki Kavuşmaya hakkın yok!
****
Aşk nedir bilmedin ki Sevildin sevmedin ki Mutluluk vermedin ki Mutluluğa hakkın yok
***
Aşk nedir bilmezdim Aşk boş iş deeer geçerdim Ben sevmeyi öğrenemedim Bana sevmeyi öğrettin
Çağırsam Gelir Miydin şiiri en güzel Ayrılık şiirleri en güzel Özlem şiirleri
Çağırsam Gelir Miydin? Sen hiç böyle görmedin beni ..yorgun ..yıkık ve bıkkın ..harabeler içinde ..umut mu ? çoktan terk etmiş beni …koca bir kent yıkılıyor içimde … bedenim ölüm sessizliğinde.. maviler adadığım bir sevda masalı da kayıp gitti ellerimden sessizce bu sarı duvarlar..dile gelseler ne olurdu sanki ! onlarda inadına yıkılıyor üzerime .. şarkılar nehir olup doluyor gözlerime .. kimsesizliğim tokat gibi çarpıyor yüzüme ..
çağırsam gelir miydin ?
Aklımdan geçtin şöyle bir an ! arasam dedim ..saat gecenin bilmem kaçıymış bana ne ..atla bir taksiye .. 15 bilemedin 20 dakika da burdasın .. gelirken uğra bi tekele .. kap şöyle iki şişe şarap ..köpek öldürenin den yok iki yetmez üç olsun .. bu yoklukta başka ne içilir ha aslan sütümü hala duruyor dolap da ama mezem yok ki ! üşümeyi de göze alacaksın bu arada .. dizlerine bir battaniye sererim nasıl olsa .. bir iki kadeh den sonra geçerdi üşümen .. geçerdi ama…içimin zindanında çürümüş bu yüreğin yaralarını serdikçe gözlerinin önüne bakabilir .. dokunabilir miydin !
çağırsam gelir miydin ?
Öyle sessiz öyle durgun ki içim .. hep duyduğun gülüşlerim den uzak .. gittikçe bir boşluğa düşüyorum ..aynaya da bakmıyorum nice zamandır saçlarımı öylesine topluyorum .. nasıl bir kadındım güzel miydim .. çirkin miydim .. unuttum ! hani şu nikotin de olmasa..sokağımı da unutucam nerdeyse ..bir tek o sebeb / den çıkıyorum evden ..çalan telefonlara da cevap vermiyorum.. ne bir kimseyi görmek .. ne duymak istemiyorum .. kaç ezan sesinde isyanlarım çığlık çığlık bağırdı içimde .. uyumayı ne çok istedim ve diledim..uyusam / uyusam ve hiç uyanmasam ! tanrı da duymuyor sesimi ya da aldırmıyor !
çağırsam gelir miydin ?
Gelseydin .. ömrü ayaza kesmiş bir ömrü dinleyebilir / kahır dolu bu halimi çekebilir miy din ? ağlama derdin biliyorum ama gözyaşları çoktan firar etmiş bu gözlerle kocaman sarılıp sana katıla katıla ağlasay dım omuzun da geçer miydi üşümesi yüreğimin ! ve gözlerine topladığın hüznümle giderken … kurşuna dizilmiş bir dağın hikayesini yazar mıydı ardımdan kalemin !
Can Yücel Sevgi Şiirleri, Aşk Şiirleri Can Yücel, Can Yücel’in Sevgi Şiirleri
Can Yücel den Sevgi Şiirleri
Sevgi Duvarı
Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Dilimizde akşamdan kalma bir küfür Salonlar piyasalar sanat sevicileri Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine dadandık Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri Çöpcülerin elleriyle okşardım seni Yalnızlığım benim süpürge saçlım Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak Bol çelik bol yıldız bol insan Bir gece Sevgi Duvarını aştık Dustuğum yer öyle açık seçik ki Başucumda bi sen varsın bi de evren Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi Yalnızlığım benim çoğul türkülerim Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Can Yücel
SEN SENİ
sen seni seveni görmeyecek kadar körsen seni seven seni sevdiğini söyleyecek kadar gururludur Can Yücel
ANLADIM
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat okuyarak dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş Çok acıttığında anladım.. Fakat hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil gerçeği gizlememekmiş marifet Yüreğini avucuma koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur kaybedenlerin acizlerin maskesiymiş Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen beklemez sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş Emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş… CAN YUCEL
KÖRÜKÖRÜNE YAŞAMAK
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o’nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini.. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları.. Mesela Kuzey Yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin.. Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak… Can Yücel
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin Yaşadıklarını Kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün Gülebildiğin kadar mutlusun üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin işte budur hayat! işte budur yaşamak Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin Kadar Sevilirsin Can YüCEL
BOŞVER BE YAŞI BAŞI
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver! Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver! Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. Sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün? Büyü, büyü.. Bak ellerin, ayakların kocaman, aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver!
Takılmışsın yüzündeki, gözündeki çizgilere. O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin.. Parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin.. Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim? Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna.. Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa..
Yaş 70′e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin? Çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin? Can Yücel
MONNA ROSA Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona roza bu gün bende bir hal …var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdelerini çek Mona roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla mona roza benbir deliyim Açma pencereni perdelerini çek Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığına Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi Seni hatırlatır her zaman bana Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallarda durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ve parmakların Zaman nede çabuk geçiyor mona Saat on ikidir söndü lambalar Uyuda turnalar gelsin rüyana Bakma göğe tuhaf tuhaf bu kadar Zaman nede çabuk geçiyor mona Akşamları gelir incir kuşları Konarlar bahçemin incirlerine Kiminin rengi ak kiminin sarı Ah beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben mona roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım uymaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir garip bir soğuk bir mavi sızı Alev alev sardı her yanımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı geceye güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller MONNA ROSA niçin yazıldı? Belki de mahşeri kalabalığa okunan bu şiirin hangi hislerle yazıldığını tahmin bile edemezsiniz? Bilinen gerçekleri arda, arda sıralamak sizleri aydınlatabilir. Dilenirse şairimiz hakkında kısaca bilgi vererek konuya girmek istiyorum. Şöyle ki; şiirimizin yazarı Sezai Karakoç ilk, ortaokulu ve liseyi Diyarbakır, Gaziantep, K.Maraş’ta tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal bilimler fakültesini kazanır. Ve gider, gider ama başına geleceklerden veya başına getireceği olaylardan habersizdir. Neden sonra başlar okula dersler devam ederken şairimim gönlünü kaptırır bir muhacir kızına ve işte bütün mesele başlar, başlar ki ne başlar. Sonu olmayan bir başlangıçtır. Kısa bir süreden sonra dayanamaz ve kendini o kıza açmaya karar verir. Uzun bir tasavvurdan sonra İstediği gibi yapar ve gönlünde biriktirdiği aşkı artık kaldıramaz olmuştur.teklifine ret cevabı alma riski yüksek olduğu halde bırakır kendini uçsuz bir ummana.istediği cevabı alamamıştır,bu samimi Anadolu çocuğu kırılmıştır işte o an. Lakin bu kırgınlık uzun sürmez (çünkü uzunu daha başlamamıştır.) azimle tekrar deneyecektir.lakin istediği gibi hiç olmayacaktır.Ve bu hep böyle sürer gider. Ta ki gelir ,gelir ve bir yerde tıkanır işte bu tıkandığı yer 4. sınıf olur.ama o samimi delikanlı hiç pes etmemiştir.tam dört yıl hep istemiştir onu ,kendinden. Ama istediği hiç olmamıştır.belkide bir gün olacaktır.! Artık okul bitmek üzeredir.tam dört yıl geçmiştir .Geçmiştir ,ya delmişte geçmiştir kimi sineleri. Mezuniyet merasimi düzenlenmektedir Ankara üniversitesinde öğrenciler 4 yılın yorgunluğunu ,bitirmenin sevinciyle bu merasimde birleştirecektir.lakin birleştiremeyenlerde vardır o mahşeri kalabalıkta onlar gerçekle yapışmış yüreklerini koyacaklardır ortaya. İşte burada Sezai Karakoç onların hepsine tercüman olacaktır o mükemmel ve emsalsiz sevgisiyle . Bu program da Sezai Karakoç yazdığı şiiriyle yerini almıştır.ve de işte o beklenen an gelir çatar. O yılların gerçekleri bir şamar gibi patlar ortada ve sesi yankılanır Ankara sokaklarında. Sezai Karakoç anons edilir. Yazdığı şiiri okumak üzere. Ankara siyasalın önü ana baba günü gibidir herkes ordadır bütün hocalar öğrenciler ve hatta misafirler lebalep dolup taşmıştır.merasim alanı.Sezai Karakoç şöyle bir kalabalığa bakar o buğulu gözlerle ,gönlünde yer alamadığı insanı aramaktadır mahşeri kalabalık içinde ve şiirini okumaya başlar. Mona roza siyah güler ak güller Geyve’nin gülleri beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller … Şiir bitene kadar kalabalıktan hiç ses gelmez olur, ta ki son kıtayı okuyana dek ve kalabalıkta müthiş bir uğultu patlar. Herkes bir birine bir şeyler sormaktadır ama sadece bilinen bir gerçek var ki herkes bu şiirden çok etkilenmiştir hele biri var ki gönlünde fırtınalar kopmuştur tam dört yıl sonra geçte olsa anlamıştır ve işte o uğultunun arasından bir kız öğrenci sıyrılır kürsüye yaklaşır dört yılı harabeden ve sonrasını da edecek olan kişidir O,O MUAZZEZ AKKAYA’ dır.Ağlayarak ve yalvarmalı bir sesiyle -ben seni kabul ediyorum der. Ama çok geçtir artık çünkü bu samimi genciz bu ağır aşka dayanacak takati kalmamıştır kürsüye dönerek -şimdi de ben kabul etmiyorum der ne derece yürekten gelerek söylediği tartışılır ama beklide bir intikamdır ,beklide ilk defa gururu aşkının önüne geçmiştir delikanlının Ve bir daha Muazzez Akaya’yı hiç kimse görmemiştir çünkü o ret cevabının ardında intihar etmiştir. ve karakoç da bu şiirin ikincisini yazar (YAZAR HALA HAYATTA VE BEKARDIR…) Ve Monna Rosa Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun. Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü; Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun. Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti: Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun, Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü… Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa. Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler her gece sürünür yastıklara. Denizleri bahtiyar eden günler kısalır; Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara, Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır. Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi. Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık. Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi. Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık; Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi… Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim; Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura. Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim, İtimat edeceğim şu belalı yağmura. Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim Asılmış bir adamın iki eli yağmura. Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim. Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye. Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni Katıvermek sessizce söylenen bir türküye. Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya, Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni. Sana tavuskuşunun içime girdiğini Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu, Bana da bir çift ak kanat kaldığını Son, en son söz olarak söylemek istiyorum. Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara… (1952, Kış, Yılbaşı Gecesi) Sezai Karakoç
Turizm Haftası İle İlgili Şiirler Turizm Haftası Konulu şiirler 15-22 Nisan Turizm haftası Şiirleri Turizm Şiirleri
Ülkemiz
Bu ülke bizim ülke, Tertemiz olmalıyız. Böyle yakışır Türk’e, Ve böyle kalmalıyız.
Güler yüzlü milletiz, Severiz misafiri. Çok güçlü bir devletiz, Koruruz turistleri.
Dünya bizi tanısın, Tanısın ülkemizi. Gittiği yerde ansın, Dürüstlük ilkemizi.
Şanlıdır tarihimiz Onurlu, guruluyuz, Parlak istikbalimiz, Uygarlık yolundayız.
Kasım KAPLAN
****************************************
Turizm’dir Mesleğim
Turizm’dir mesleğim, Güleryüzdür görevim. Gece gündüz çalışır, Harekettir bereketim.
Uluslararasıdır hedefim. Ama vatandaşımdır önceliğim, Ayşe, Fatma, Hasan, Mustafa Sizleride beklerim.
İşletmenin öz kişiliği, Sevmektir mesleğini. Yarınlardır geleceği, Yine bekleriz derken.
Güzel anılarınızı bırakırken, Hatırlanmak isteriz. Size hoşçakalın derken.
*******************************************
Cennetim Türkiyem
Cennetim Türkiyem. Doğu ayrı bir güzeldir, Etsunlanmış gibidir, Van Kalesi, Ortasında gölünün, AHTAMARA adası, Gaziler diyan Antep, Halil Ibrahim Sofrası,Balıklıgöl, Tüm mevsimlerin bir arada yaşandığı Hakkâri,. Zap suyundan geçilemese de Bakir bir güzeldir Çölemerik. Kapadokyada. ihlara vadisi, Gözel bir rüyadır, Peri bacaları, Toroslardan inilince Güneye Akdeniz kucaklar bembeyaz suIarıyla, Karadenizin HA UŞAKLARİNİ unuttum sanma! Yeşilden başka renk tanımayan, Finduklar, çaylar, hamsiler diyarı Cennetim TÜRKİYEM
Münevver Erilmez
******************************************
Hayat Turizm
O gider Sen seyredersin sadece.. Elini kaldırdığında durmaz dinlemez geri dönüşlerin yoktur hep gidersin.. Mola veremez camından baktığın kadardır gördüklerin Birisi inmişse eğer Belki en iyi yol arkadaşın Belki sana uzak ama yine mekanı paylaştığın, Bilirsin ki son görüş, son sözcükler, son bakışlardır.. Hep birileri iner,belki yüreğin gider kalanlarla yetinir, yolun sonuna dek görmeye umarak geçer.. Geçer zaman.. Camdan güneş vurur bazen değerini bilmezsin, bunalır kaçmak istersin Sonra bir fırtına çıkar Kaçırdığın güneşe üzülürsün.. Belki yine görürüm umuduyla gözün gökyüzünde.. Yolculuğun seni boğsa da Bunaltsa da İnmek istesen de inemezsin.. Bilmelisin ki bitmeden yolculuk Sen içindekileri bitirmemelisin.. Ömründür çıktığın yolculuk.. Her dakikanı ayrı güzel ayrı yaşa.. Bil ki her koltukta bir anın olacak.. her camda seni bir kez daha görmek isteyenler.. Gökyüzünde uğurladıkların… Ömrün bu Bildiğin gibi doyasıya yaşa…
İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler, İstanbul’un Fethi şiirleri, istanbulun Fethi Şiir,
İstanbul’un Fethi
Aştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!
dünya gıda günü ile ilgili şiirler,dünya gıda günüyle ilgili şiir,dünya gıda günü şiirleri
Bizim Pazar
Kış gelince pazara Bir renk gelir can gelir Havuç yiyen çocuğun Yanağına kan gelir
Küfeler tıka basa, Dolu beyaz pırasa, Önünde kırık masa, Bay sebzeci yan gelir.
İşte turfanda kabak, Yeşil yeşil ıspanak, Olursa sakız kabak, O pazara şan gelir.
Karnıbahar lahana Elma can katar cana Bulgur kuskus tarhana Başka şey yavan gelir
Mandalinanın sulusu Muşmula içim su Sarımsağın kurusu Arkadan soğan gelir
Sepet sepet portakal peynirler kangar kangar Görünce sapsarı bal Aklıma kovan gelir
Mümtaz Zeki Taşkın
Besinler
Artık “dişiniz çıktı” der, Süt vermez cici annemiz. Alır kucağına sever, Toprak, ikinci annemiz.
Besler bizi bin bir öğün Yemişler, sebzeler her gün, Beni yanına götürün, Toprak ikinci annemiz.
Hepsinde bir türkü, bir ses, Buğday, dut, kiraz, patates. ¦Hadi bana bir kavun kes, Toprak ikinci annemiz.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı, Sonra eker buğdayı, Boy verir azar azar Saplar gittikçe uzar.
Başaklar olgunlaşır, İçleri dolgunlaşır. Yazın artınca başak Sararır her bir başak. Biçerler ekinleri Şenlenir harman yeri Olup bitince harman, Ayrılır Buğday saptan.
Bitmedi işler gene Oradan değirmene Buğdayı götürürler Değirmen taşı döer Ezer Un yapar bunu Su,maya kor yoğurur Yapar bir güzel hamur, Sonra fırına atar, Pişirir bize satar.
Güzel kokulu ekmek, Olmaz seni sevmemek Sensin her yemeğe baş, Her yemeğe arkadaş!
HASAN ALİ YÜCEL
SÜT
Sütte sımsıcak varız Aktır, ak eder bizi. Daha iyi duyarız İçince kendimizi.
Bir ev sevinci verir Sanki annece bir su. Bize ondan gelmiştir Bu yaşama duygusu.
Fazıl Hüznü Dağlarca
Vücudumuz
Mini mini bir çocuktum, Bilmiyordum vücut nedir. Fakat şimdi öğrendim ki Bu en Güzel makinedir.
Uzun yıllar çalıştırmak, Hatalıkla yıpratmamak, İsterim bu makineyi Bakacağım ona iyi…
Yeme içme uyku filân Zamanın yapacağım. Sağlığıma, temizliğe Yaşadıkça tapacağım.
Sırtıma saplanan bu kanlı hançer Bedenden ziyade cana ihanet Sanma hiç acısı gün gelir geçer Var olduğum her bir âna ihanet
Cümle anıların boynu hep bükük Candan çok sevene reva mı bu yük? Ettiğin kötülük o kadar büyük Bugüne yarına düne ihanet
Şiirlerle ettim her iltifatı Vefasız vicdanın ne kadar katı Adının önünde hain sıfatı İhanet derim ben buna ihanet
Senden bu boynumu büken karanlık Gözümden bunca yaş döken karanlık Sayende bahtıma çöken karanlık Ufuktan doğacak güne ihanet
Hasan’a cezadır seninle cennet Aklımı yitirip geçirsem cinnet Sen gibi kalleşe eylemem mihnet İhanet ettin sen bana ihanet
Hasan Hüseyin Yılmaz
İHANETİN YÜZÜ
Yapamıyorum ne sensiz bu şehirde Nede seninle olamıyorum Dar gelir oldu her yer Duvarlar üstüme üstüme geliyor Korkunç bir rüya sonrası kaçar olmuşum herkesten Seni yüz üstü bırakıp gitmek istemezdim Elimde değil seni sevsem de Seninle olamam… Nedenler girdi araya bir kere Çünküler le başlayan cümleler Ne kadar aşk olsa da bu sevdanın adı Yaşananlar aşk olmadıktan sonra Yürüyemez oldum aramızdaki ince çizgiden sonra Her adım ihanet kokuyordu Güller bile kırgındı bana Neden? Diyordu her seferinde Bazen yüreğim hesap soruyordu Her şey hesapsızdı Birden bire oluverdi Seni sevmem gibi İhanetimde birden bire oluverdi Gözlerine bakıp artık seni seviyorum diyemem Bile bile hayallerinle oynayamam Bu aşk için tek kurtuluş ayrılık Neden diye sorma Çünkü,cevap verecek cesarete sahip değilim İhanetin diğer yüzünü Anlatamam
Sağlık Şiirleri Sağlık Haftası Şiirleri Kısa Sağlıkla ilgili Şiirler
Sağlığımızı Koruyalım
Koru sağlığını bütün dertlerden Hastalıktan ölüm görmüş gibi kaç Al besini temiz yiyeceklerden. Vücut bol besine, geneşe muhtaç.
Gez temiz havada,iç temiz suyu, temizlik en güzel arkadaş olsun Zamanı gelince rahat et uyu Her zaman gürbüz ol benzinkan dolsun
Gül oyna,neşeli yaşa her zaman Neşe besinidir ruhun hayatta. Eleme, kederi hiç verme aman Dima neşeli ol.dertleri at da
Sağlıklı Yaşam
Tanrı hiç bir organını Eksik yaratmasın canlının, Yaratmasın insanoğlunu eksik, Çünkü neresi ağrırsa canı ordadır Ciğerinde, yüreğinde. Dişi ağrıdığında canı ağızındadır, Kafası ağrıyorsa beyindedir. Körlük çok kötüdür, çok…… Sağırlık, dilsizlik ondan iyi mi? Hele hele felç, yatalak, mongol. Hastalanmasın insan, Çürümesin tek bir organı Düşmesin hastanelere yolu Yinede yokluğu aranmasın doktorların. Ílaçlar, haplar, igneler iyi değildir, Vücut kendi eksiğini kendi gidersin. Kanser, Aids ugramasın kapımıza, Anam…, şuram ağrıyor demesin çocuklar. Bebeler acı içerisinde kıvranmasın gün boyu Derisi çizilmesin, tırnağı kırılmasın Eksik doğmasın insan Ömür boyu, yitirmesin en küçük organını, Ne gözlük takmak zorunda kalsın Nede topal deyneğiyle yürüsün. Dünyadaki tüm insanlar, Sağlam doğsun Sağlıklı yaşasın.
SAĞLIK ÖĞÜDÜ
Seviyorsan canını, Vücuduna iyi bak. Kuvvetlendir kanını, İstersen çok yaşamak.
Vakitli yat, erken kalk, Çok dikkat et zamana. Ne güzeldir çalışmak, Dinçlik verir insana.
Sen yaşartsan bu vatan, Ancak yaşar, yükselir. Bunu bil, böyle inan, Varlık sağlıktan gelir.
Vehbi Cem AŞKIN
VÜCUDUMUZ
Üç bölümdür vücudumuz, Baş, gövde kollar – bacaklar. Hepsini tutalım temiz İşleyip çalışacaklar.
Burun koku, dil tat duyar Hepsinin bir görevi var. Beşinci duyumuz deri Dokunmağa vardır yeri,
Sağ, sol arka ve önümüz Vücutta var dört yönümüz Kulak işitir, göz görür, El iş yapar, ayak yürür.
Vücuda iyi bakalım, Temiz mendil kullanalım. Temiz hava temiz suyu, Unutmayalım uykuyu,
Güneş sağlığın temeli. İyi gıdalar yemeli. Makine gibidir vücut, İyi koru çok temiz tut.