Posts Tagged ‘gelir’

Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cahit Sıtkı Tarancı Şiirler, sıtkı tarancı’nın şiirleri, sıtkı tarancı şiir, cahit sıtkı tarancı şiirleri yaş 35, cahit sıtkı tarancı şiirleri kısa, cahit sıtkı tarancı şiirleri desem ki

Cahit Sıtkı Tarancı Bütün Şiirleri – Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri

Aşk İle Cahit Sıtkı Tarancı

Baktım ki gökyüzü baştan başa bulut
Unut diyor o güzel günleri unut
Baktım ki deniz her dalgasıyla düşman
Kuşlar av peşinde balıklar pusuda
Çok gerilerde kalmış cıktığım liman
Yok görünürde sığınacak bir ada

Baktım ki o musibet gün gelip çatmış
Yolcusunda tayfasında şafak atmış
Ne yelken kar eder ne kürek ne istim
Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi
Aşk ile koskoca dağları düz ettim
Avladım sonunda o civan kekliği

Kulak Ver Ki… Cahit Sıtkı Tarancı

Kulak ver ki havasında bahçemizin,
Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Nasıl dinlersen öyle, sen veya hazin.

Kulak ver, dolaşan ruhumuzu tel tel;
Dallardaki tomurcukları ürperten
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Dinlenmedikçe ömrün artar, öyle güzel!

Korktuğum Şey Cahit Sıtkı Tarancı

Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha.
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha.

Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu taş nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmıyan ejderha?

Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden

Karasevda Cahit Sıtkı Tarancı

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere yandığının resmidir.
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona.
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?

Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir.

İlk Aşk / Cahit Sıtkı Tarancı

Felek ne kadar kahretse kalbimize,
Zaman zaman hatırladığımız olur,
Hangi dilber ilk aşkı tattırdı bize;
Bir bahtiyarla yaşadığımız olur.

Ah o yaz gecesi, o mehtap, o havuz!
Balkonundan gül atan cömert sevgili!
Aşkınla deli divane olduğumuz,
Sarmaşığa tırmandığımızdan belli.

Belki bugün bu yaşta tekrar olunmaz,
İlk aşk gecesinin masum yeminleri,
Fakat nerde ilk öpüşün verdiği haz?
Saadet bilmiyorum o hazdan gayri.

Abbas / Cahit Sıtkı Tarancı

Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün söyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Otuz Beş Yaş / Cahit Sıtkı Tarancı

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N’eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri – ümit yaşar oğuzcan’ın şiirleri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri kısa – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri ayten – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri istanbul

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!”
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Ümit Yaşar Oğuzcan

Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını…


Adak şiiri

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

Andıkça

Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.

Tevfik Fikret Sen Olmasan Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Sen Olmasan Şiiri
Tevfik Fikret Sen Olmasan
Sen Olmasan Şiiri Tevfik Fikret


SEN OLMASAN

Puan Ver :
Sen olmasan… Seni bir lâhza görmesem yâhut,
Bilir misin ne olur?
Semâ, güneş ebediyyen kapansa, belki vücud
Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,
Ve bulur;
Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak
Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu,
Bu rûh-ı mecrûhu?..

Sen olmasan… Seni bulmak hayâli olsa muhâl,
Yaşar mıyım dersin?
Söner ufûlüne bir lâhza kaail olsa hayâl;
Soğur, donar, kırılır senden ayrılınca nazar
Ne hazin
Gelir hâyât o zaman hem vücûda hem rûha,
Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim,
Bu kalb-i muztaribim?

Sen olmasan… Bu samîmî bir îtirâf işte;
Sen olmasan yaşayamam:
Seninle rabıtamız hoş bir îtilâf işte;
Fakat bu râbıta hâlî mi rûhu ezmekten?…
Akşam
Gurûba karşı düşündüm sükûn içinde bunu:
Fenâ değil sevişip ağlamak, fakat heyhât,
Bükâya değse hayat!..
Tevfik Fikret

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri
Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri
Tevfik Fikret Tarihi Kadim

TARİH’İ KADİM
Puan Ver :
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu.
Ve başlar bize maval okumaya.
Ninniler uydurup uyutur bizi
dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun,
zifiri karanlık hayatından.
Gösterir bize evvel zamanı,
tek doğru, en güzel örnek, der.
Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden.
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku.
Başı geçmişe bir düşe değer,
sürünür ayağı bomboş bir geleceğe,
bir deri bir kemik,
ayakta zorla durur.

Ben hiç tiksinmem ondan,
karşıma alırım onu arada bir,
anlat bakalım, derim, şu eskilerden.
Bir parça feylesofa benzer o,
bir parça sırtlana benzer,
berbat suratıyla da bir hortlağa.
Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin,
başlar paslı, boğuk bir sesle
bir bir bana anlatmaya,
sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse:
Hep yıkım üstüne yıkım,
acı üstüne acı!
Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu,
çöküverir ağır gölgesi bir bulutun,
kanlar yağar dört bir yana.
En başta bir kanlı bayrak.
Kanlı bir taç gelir arkasından.
Sonra araçlar sökün eder kan içinde:
Balta, topuz, yay, kılıç, mızrak,
mancınık, top, tüfek, sapan.
Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri.
En son alay alay esirler geçer.
Yenen bir kişiye yenilen on kişi,
çiğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu.
Yıkımlara, acılara alkış tut,
yüksekten bakanlar önünde eğil,
insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk,
doğruluk lafta, yürekte değil,
iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda.
Bir gerçek var, tek bir gerçek:
Eli kolu bağlayan zincir.
Bir tek şey var sözü geçen: yumruk.
Hak güçlünün, kötünün yanı.
Uzun lafın kısası:
Ezmeyen ezilir!
Nerde bir şeref var, iğreti.
Nerde bir mutluluk var, yama.
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna.
Din şehit ister, gökyüzü kurban.
Her yanda durmadan kan akacak,
durmadan her yanda kan!

İşte böyle inler, sayıklar o,
anlatır insanoğlunun bu belalı ömrü
ne yolda, nasıl sürdüğünü.
Bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında.
Duyarım sesinin titreyen kuyusunda
yankısını korkunç bir iniltinin,
ben de başlarım birdenbire titremeye,
toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana.
Savaşın gürültüsü, patırtısı, indir artık
indir bu acıklı sahnenin perdesini!
Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık!
Sen de, gelenekçi iskelet,
yazdığın kara yazılara bir son ver,
aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık.
Uzun karanlıklar içinde uyumak isteyen mi var?
Bizden iyi geceler onlara,
bizden onlara iyi uykular!
Kimsin, ey gölge, kendinden geçmiş,
koşuyorsun karanlıklara doğru?
Kanla oynamış gibisin,
kırmış geçirmişsin insanoğlunu.
Sen buna kahramanlık mı dedin?
Onun kökü kan ve hayvanlık be?
Şehirler çiğne, ordular dağıt,
kes, kopar, kır, sürükle,
ez, vur, yak ve yık.
Yalvarmalara yakarmalara boş ver,
gözyaşlarına iniltilere aldırma.
Ölümle, acıyla doldur geçtiğin yeri,
ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun.
Sönsün evler, sürünsün insanlar orda burda,
kalmasın alt üst olmayan hiçbir yer,
mezar taşına dönsün her ocak,
damlar çöksün yetimlerin başına.
Bu ne alçaklık böyle bu ne namussuzluk!
Hey bana bak, başbuğ musun ne?
Yerin dibine bat, cakanla gösterişinle!
Her başarı bir yıkım bir mezarlık,
işte bir yavrucak yatıyor şurda,
ey cihangir, onu gör de utan!
Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril,
nice acılar verdin bütün insanlara,
inim inim inlettin bütün insanları.
Parçalan, kararmış tac, tuz buz ol,
hep senin yüzünden yoksulluğu insanların.
Göz yaşından incilerin nerde hani?
Nasıl da yosun tutmuşlar, bi görsen!
Eski çağlar nasıl kanmış size?
Ey kan içen kargalar,
bütün karanlıklar sizinle dolu!
Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada
zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.
Hadi gidin tarih korusun sizi,
-haydutlara en iyi sığınaktır gece-,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta.
İşte müjdelerin en güzeli,
işte en gerçek özgürlük
düşümüzdeki gelecek çağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmün kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!

Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman,
kimse bilmeyecek senin sayıp döktüklerini,
savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne?
Belki duyulmadık bir öykü,
belki korkunç bir masal.
Çok sürmez köhne kitap,
fikri gömen sayfaların
bugün olmazsa yarın yırtılacak.
Ama kim yapacak dersin bu işi?
Bu öyle büyük, öyle kocaman bir devrim ki,
hangi güç kalkar, ben yaparım der?
Yerlerin ve göklerin sahibi mi?
Tamam, işte oldu şimdi!
Yeri göğü elinde tutan o kibirli,
o somurtkan ve dokunulmaz.
Bütün bu kavgalar onun yüzünden değil mi?
Gökyüzü, sen söyle,
yüzyıllarca sel gibi akan su,
– şimdi esrik bir ağzın türküsü,
kuru sesi zindandaki bir adamın,
iç açan bir söz ya da yakan bir söz şimdi,
bir geniş “oh!”, bir derin “eyvah!”,
bir yakarış, bir övgü,
Şimdi tüy gibi bir rüzgar,
Şimdi ağzın bir kasırga.
Dokunaklı bir yakınma şimdi,
sabredemeyen bir başa kakma,
bir titreme, bir çan sesi,
bir savaş davulunun gümbürtüsü,
için için ağlamasi çaresizliğin,
kahrın iyilikbilir kişnemesi,
bir söylev, apaçık, gürül gürül,
Şimdi utangaç ve hasta bir yalvarış,
bir rahatlık bir iç sıkıntısı,
Şimdi korkunç bir haykırma –
bütün bu karman çorman gürültü patırtıyla
inleyen boş kubbe, sen söyle!
Sen ki her sesi yankılayansın,
söyle, bu bir sürü boş çabalama içinde,
daha yukarlardaki şu tanrı katına
hangi sesin yankısı varabilmiş ki?
Hangi dua kabul olmuş bugüne dek?
Binlerim seni, göklerin tanrısı,
din ulularından dinlerim seni:
“Ne benzer var, ne noksanı,
canlı ve ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve yüce.
Odur veren yiyeceği içeceği,
düşleri gerçek yapan o,
bilen, haberi olan, kahreden ve öç alan,
açık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan,
el uzatan yoksullara ve çaresizlere,
her zaman her yerde bulunan ve her yeri gören…”
Seni böyle övüp duruyorlar işte.
Oysa senin en üstün özelliğin ne,
“Ortaksız” oluşun değil mi?
Kaç ortağın var şu bataklıkta, bir bak.
Topu ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve kahreden.
Ve topu ortaksız ve tek.
Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var,
ve topunun yukarlarda bir gökyüzü.
Bütün ordan gelir yüreğe doğan.
Topunun güneşi, ayı, yıldızları var,
ve topunun görünmez bir tanrısı.
Topunun adanan bir cenneti var,
ve topunun bir varlığı, bir yokluğu,
ve topunun saygıdeğer bir peygamberi.
Ve topunun cennetinde körpecik güzel kızlar yaşar.
Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar.
Tanrılar ne derse onu yapacak halk,
sabırla ve kahırla olacak iki büklüm.
Ama tanrılar ne derse onu yapacak.

İnanasım gelmiyor bunların hiçbirine.
“Ne bileyim?” diyor kime sorsam.
Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa?
Belki aldanmak yaşamanın bir gereği.
Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir,
belki ben hiç bir şeyin farkında değilim,
karıştırmaktayım “yok” la “var” ı.
Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?
Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru.
İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan.
Belki de yok olacağız bir gün topumuz birden.
Kimbilir, öbür dünya belki de var.
Madem bu beden o ölümsüzün işi,
ne diye kıvranır durur bin türlü dert içinde?
Hadi diyelim aslımız toprak bizim,
sen gel onu kederden bir çamur yap.
– her yeri kanla, göz yaşıyla dolu –
insaf be, bu kadarı da olur mu?
Sen gel hem yoktan var et,
sonra da ettiğini boz, kötüle.
Hiç bir yaradandan ummam bunu:
Yaradan yok eder, ama perişan etmez!

En zorlu düşmanın işte, tanrı,
boğmak ister seni ulu katında,
çok iyi tanırsın sen o yılanı,
onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
bir tadımlık vermiştin hani.
Kuşku! En zalim en güçlü düşman.
Bunu ya bildin ya koydun kafamıza,
ya da bilemedin işin nereye varacağını.
“şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey var ya,
bugün yerinden yurdundan edecek seni o.
Tapınağında ışıklarını söndürüyor,
elleriyle parçalıyor heykelini.
Sense, iler tutar yerin kalmamış,
göçüp gidiyorsun olanca gücünle.
Burçlarında yıkılmalar falan hani?
Nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının?
O kızgın soluğun hani nerde?
Ne cehennemlerinde bir kaynama var?
Ne büyük acını gören bir göz.
Ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama.
Oysa bir ufak parçası kopsa insanın,
bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma.
Sen Yeryüzü ve Gökyüzü’nle göç gir de,
bir inilti bile duyulmasın ortalıkta.
Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor.
Zaten yalana ağlasa ağlasa,
bir ikiyüzlüler ağlar,
bir de ahmaklar.

Murathan Mungan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Murathan Mungan yazıları
Murathan Mungan sözleri
en güzel Murathan Mungan şiirleri

Bıçak

Yere düşürülen bir bıçak sesi
Kristali tuzla buz olmuş gözlerinin
biliyorum ay kanatıyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susmayalım. Bıçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanlı bir şerbet gibi akar dururdu
İpeği ikiye bölen kılıçların ağzı
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yağmuru buruştu elimizde
Örtülü çarşılarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasına çağıran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Oğul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde

Bana Zamandan Söz Ediyorlar

Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.

Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır
anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın
şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı
halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır.

Mevlana Haftası Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

mevlana haftası ile ilgili şiirler,
mevlana haftası şiirler

Mevlana ve Hoşgörü

Mevlana değince, aklıma ilk gelir, hoşgörü
İslam Dininin, ana temelidir, hoşgörü
İnsanların kalbini fethetmektir, hoşgörü
Yaratılmışı, yaratandan ötürü sevmektir, hoşgörü

Yıllardır hoşgörünün simgesisin, Ey Mevlana
Ellerimizi göğe değil, açarız Mevla’ma
Konya’dan, Dünyaya ışık tuttun, Ey Mevlana
Dualarımız daim ulaşsın, Mevla’ma

Mevlana, tasavvufun babası
Çok değerlidir, üzerindeki abası
İncelik ondadır, yoktur kabası
Oraya koşuyor, Mevlana kasabası

Kâinat dönüyor, Mevlana’nın döndüğü gibi
Mevlana’nın kıymetini bilmeyenlerin, göründü dibi
Onun elinde ve dilinde, hiçbir zaman bulunmaz çivi
Mevlana ve hoşgörüden anlamayanlara, sunarım kivi

Fikret Gürsoy

Mevlana

Nice canan terk eyleyip aşkını
Döne döne gelir sana Mevlana
Nice tövbe kıran, dergah kaçkını
Yuna yuna gelir sana Mevlana

Kimi uddan geçip kimi kopuzdan
Kimi Hintten, Çinden kimi Oğuzdan
Bir gün içmek için şeb-i arusdan
Kana kana gelir sana Mevlana

Gönül sığmamışsa gönül kabına
Derdi olan bakar mı hicabına
Vahdet lokmasını Hak şarabına
Bana bana gelir sana Mevlana

Varlığın sırrını bildi bileli
Evini barkını terk eden veli
Kendini savrulan yaprak misali
Sana sana gelir sana Mevlana

Sultan’ın bir ateş düştü içine
İster Çine gitsin ister Maçine
Terk edip varlığı senin hiçine
Yana yana gelir sana Mevlana

Sultan Mustafa

Mevlana…!

Senin yolun hak yoludur
Kokuların gül kokudur
Dedin şems de pirimdir
Sana dönerim Mevlana

Hak ilmidir Amelinde
Hoş görülük temelinde
Hak şerbeti ellerinde
Sana dönerim Mevlana

Güller gülistan da açar
Gül kokusu amber saçar
Gül yüzünde güllerin var
Sana dönerim Mevlana

Elbet varırsam diyarına
Ellerim de güller sana
Eğri boynum düşer yana
Sana dönerim Mevlana

Feriha bir garip kuldur
Fersah fersah dert doludur
Fırsatçı mahşer kurdur
Sana dönerim mevlana

Feriha Ceylan

Mevlana ile Hoşgörü

Uzayın derin bir sırrı var,döner kardeşçe
Dünya döner,devran döner,sonra yine döner
Kendi etrafında döner Dünya,hiç durmadan
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Güneş çok uzaktır,hem ısıtır hem de yakar
Herşey toprakta başlar,toprakta tekrar biter
Zaman,döner bir Dünya’dır; ışığı Güneş’tir
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Yağmur yağan râhmettir,tekrarlanan zahmettir
Toprak,verir,tekrar alır,tekrar can’dır toprak
Yaradan yaratmış,çok çeşitli ve de kutsal
Ezeli ve ebedi bir sabırdır,Mevlana

Dönerek işleyen ‘İlâhi’ bir ışıktır ‘O’
Dönerek işleyen bir Dünya’dır,Mevlana
Sabırla akan,zamanla mekandır Mevlana
Yüzde yüz ilimdir yaradan; elçi Mevlana

Selim Temiz

Sana Geldim Mevlana

Sana geldim Mevlana…
Düştüm yollara Fatiha’larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz

Sana geldim Mevlana…
Herşey öylesine mağrur,sessiz,tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz
Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri

Sana geldim Mevlana…
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül, ne bülbül
Şimdi ezan nur alem, nur Konya
İşte sabır, işte aşk, işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlana…

Sana geldim Mevlana…
Ayet ayet İslam,nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana
Serin bir rüzgarla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlana…

Yavuz Bülent Bakiler

Turizm Haftası İle İlgili Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Turizm Haftası Şiirleri


Turizm Haftası İle İlgili Şiirler

Turizm Haftası

İnsanoğlu çalışmalı,
Çalışmaya alışmalı.
Yılda bir kerede olsa,
Bir yerleri dolaşmalı.

Dolaşana turist denir,
Değerini herkes bilir.
Toplanan büyük gelirden,
Devlet halka hizmet verir.

Tüm ülkeler turist bekler,
Kasasına para ekler.
Kutlayalım bu haftayı,
Vatanımız olsun lider.

Baycan Kacaroğlu

Turizm’dir Mesleğim

Turizm’dir mesleğim,
Güleryüzdür görevim.
Gece gündüz çalışır,
Harekettir bereketim.

Uluslararasıdır hedefim.
Ama vatandaşımdır önceliğim,
Ayşe, Fatma, Hasan, Mustafa
Sizleride beklerim.

İşletmenin öz kişiliği,
Sevmektir mesleğini.
Yarınlardır geleceği,
Yine bekleriz derken.

Güzel anılarınızı bırakırken,
Hatırlanmak isteriz.
Size hoşçakalın derken,
Yeniden bekleriz.

Türkan Yakın

Dinle Çukurova’yı

Her gün saat 15’te,
Dinle Çukurova’yı;
TRT Radyo 4’te
Dinle Çukurova’yı.

Kulağın büyülenir,
Ruhun çabuk dinlenir,
Dimağın bilgilenir
Dinle Çukurova’yı.

Tarihi,kültürüyle,
Oyunu,türküsüyle,
Şiiri,öyküsüyle
Dinle Çukurova’yı.

Sosyal etkinliğiyle,
Sanatsal kimliğiyle,
Köy-kent, tüm şenliğiyle
Dinle Çukurova’yı.

Aşkın,en cefakârı,
Halk şiiri mimarı;
Karacaoğlan diyarı
Dinle Çukurova’yı.

Toros’tan Akdeniz’e,
Antakya’dan Mersin’e,
Her yönü bir hazine,
Dinle Çukurova’yı..

Naim Yalnız

Hoş Geldin Turist Kardeş

Öyle güzel bir ülke,seçmişsin görmek için,
Gezdiğin her yer sana,olacak gönülden eş;
Bıkmadan tadacaksın,zevkleri biçim biçim
Hoş geldin Türkiye’ye,hoş geldin,Turist Kardeş.

Sıcak kanlı insanlar diyarıdır bu ülke,
Türkler konukseverdir,hepsi yürekten kardeş;
Doğruluk ve temizlik,en önde gelen ilke
Doya doya gez,eğlen; gönlünce Turist Kardeş.

Türkiye’nin her yeri,cennetten bir köşedir,
Zümrüt dağ,berrak deniz,altın sarısı güneş;
Halkının her hüneri,doyulmaz bir neşedir
Sağlık,sevinçle doldur,gönlünü Turist Kardeş.

Türk’ün başta emeli,barış sunmak dünyaya,
Dil,din,ırk renk gözetmez; herkesi bilir kardeş;
Aranmak,anımsanmak,tutkusu doya doya
Ya gel; ya selam gönder,dostunla turist kardeş.

Bir tarih hazinesi,baştan başa Türkiye,
Bin bir çeşit uygarlık bulursun,değil üç-beş;
Tanrı, bol bol bahşetmiş,her şeyi bu ülkeye
Sımsıcak kucağına,hoş geldin Turist Kardeş…

Naim Yalnız

Ülkemiz

Bu ülke bizim ülke,
Tertemiz olmalıyız.
Böyle yakışır Türk’e,
Ve böyle kalmalıyız.

Güler yüzlü milletiz,
Severiz misafiri.
Çok güçlü bir devletiz,
Koruruz turistleri.

Dünya bizi tanısın,
Tanısın ülkemizi.
Gittiği yerde ansın,
Dürüstlük ilkemizi.

Şanlıdır tarihimiz
Onurlu, guruluyuz,
Parlak istikbalimiz,
Uygarlık yolundayız.

Kasım KAPLAN

Tarsus’un Çağlayanı

Gelir kıvrıla kıvrıla,
Artar yavrula yavrula,
Düşer savrula savrula,
Tarsusun çağlayanı.

Akar devrile devrile,
İner çevrile çevrile,
Oyar sivrile sivrile,
Tarsusun çağlayanı.

Üzeri aynadır kırılır,
Taht yapar kendi kurulur,
Bulanır bulanır durulur,
Tarsusun çağlayanı.

Suyun hırslanıp dinişi,
Köpüğün köpüğe binişi,
Parsın merdivenden inişi,
Tarsusun çağlayanı.

Gökten elene elene,
Yerden dolana dolana,
Sudur ki çıkmış törene,
Tarsus’un çağlayanı.

Behçet Kemal ÇAĞLAR


Turizme önem verin

Ülke ve bölgelerin
Gelişmişlik faktörü
Toplumu etkiliyor
Çağa gönderir körü
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Bütün turizm sektörü
Gelişmeli doluca
Emekler verilmeli
Durmaksızın topluca
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Her yıl beş yüz milyon can
Araba uçak ile
Yollanır dört tarafa
Yemekli yatak ile
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
400 milyon dolarlık
Paralar harcanmakta
Yeşil mavi ve deniz
Çoğu koşarlar yata
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Her sene ortalama
Büyümekte bu pazar
Bizlere ulaşmalı
Yapacaklarımız var
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Dağ yayla turizmini
Geçirin harekete
Sağlık mutluluk gelsin
Topluca cemiyete
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Devamlı artmaktadır
Vatana gelen turist
Hizmeti erken yapın
Hemen yanlarına git
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Sevindirici olay
Bu önemli seçenek
Teşvik edilmelidir
Harekete geçsin tek
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
Hayvancılık ve tarım
Sanayi açısından
İlçemizi geliştir
Gel zorluğa eli ban
Turizme önem verin
Yüksekte olsun yerin
En önemli mesele
Turizm der Hasan Sancak
Gösterilirse önem
Biz kalkınırız ancak
Turizme önem verin

Turizm’dir Mesleğim
Turizm’dir mesleğim,
Güleryüzdür görevim.
Gece gündüz çalışır,
Harekettir bereketim.

Uluslararasıdır hedefim.
Ama vatandaşımdır önceliğim,
Ayşe, Fatma, Hasan, Mustafa
Sizleride beklerim.

İşletmenin öz kişiliği,
Sevmektir mesleğini.
Yarınlardır geleceği,
Yine bekleriz derken.

Güzel anılarınızı bırakırken,
Hatırlanmak isteriz.
Size hoşçakalın derken,
Yeniden bekleriz .

Yurt Türküsü

Güzel yurdum dağlarını,
Uzaktan göresim gelir.
Keskin esen yellerine,
Kendimi veresim gelir.

Gözümde tüter damların,
Sakız kokulu çamların,
Türkü söyler akşamların,
Bana kendi sesim gelir.

Su içtim kaynaklarından,
Gölgelerinde uyudum.
Kuşlarının söylediği
Şen türkülerle büyüdüm.

Ninniyle salladın beni,
Şefkatle kokladın beni,
Sevginle bağladın beni,
Güzel yurdum, güzel yurdum.

Vasfi Mahir KOCATÜRK

2 Kıtalık Kısa Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Güzel Şiirler Kısa

Kısa Şiirler 2 Kıtalık

kitaplar

En iyi dostumdur kitaplar benim
Kitap okumayı çok severim
Her insan kitap okumalı
Çeşit çeşit bilgilerle donanmalı

Kitaptır bizi cahillikten kurtaran
En iyi dostumuzdur hiç darılmayan
Çevirdiğinde sayfalarını elini okşayan
Kitap okumak bir ayrıcalıktır her zaman

Beyza Nihan Ercan

orman

Ağaçlar ormana
Ormanlar ağaca
Fidanlar ağaca
Bağlıdır ormana

Kuşlar böcekler ormanda
Sevinin dala dala
Bitkiler toprağa
Bağlıdır ormana

nagehan uysal

Çırpınıp İçinde

Çırpınıp içinde döndüğüm deniz
Dalgalanır coşar rüzgarından
Mevce gelir coşar inleyen aşkım
Ah çektikçe kaynar gelir derinden

Derya coşar inci saçar kenara
Aşk ehli dayanır ateşe kara
Bülbüller gül için giyinler kara
Seherler uyanır gülizarından

Dert ile mihnete dalmayan aşık
Ne yemiş ne doymuş eli bulaşık
Kınama Veysel’i fikri dolaşık
Ayrılmış yarinden yar diyarından

AŞIK VEYSEL

BAHAR GELİYOR

Damlardaki kar, saçaklardaki buz
Kanı kaynayan suya dar geliyor
Haberin var mı Oluklardan
Akan su sesinde bahar geliyor

Duy güneyden estiğini rüzgarın
Göreceksin neler olacak yarın
Yuvada çırpınan yavru kuşların
Uçmak hevesinde bahar geliyor

Cahit SITKI TARANCI

Kardelen

Erken doğum yaptı bahar
Karçiçeği doğdu
Karların altından
Artık bahar yakın derken
Erken doğum yaptı bahar

Kış bahara gebe
Bahar çiçeklere
Oysa kış bahardan önce
Kardeleni doğurdu

Hikmet Elp

Vatan Ve Sen

Bir elinde vicdan, bir elinde cüzdan,
Savaşıp kendini bulacaksın.
Bir elinde silah, bir elinde Bayrak,
Gerektiğinde VATAN için öleceksin.
Sevdanda Ayla-Yıldız olmasa,
Kendinden utanacaksın.
VATAN için varsın sen,
Bunu asla unutmayayacsın..

Yılmaz Çelik

Kalp Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp İle İlgili Şiirler,

En Güzel Kalp Şiirleri,

İKİ KALP

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

CEMAL SÜREYA

Kırık Kalp

En iyleşilmez yaramdır aşk benim
Çileden,dertten bir habercidir
Bir ömrün dökülen son yaprağı
Gece kadar uzun,hayat kadar eskidir

Kimbilir bozulan kaçıncı tövbedir bu
Bu kaçıncı sancıdır içime saplanan bazen
Yağmur yüklü bulutlara benzer
Sağanak sağanak dökülür gözlerimden

Firari bir mahkumdur,içimde saklanan
Boynum bükük,kalbim kırık,darmadağınım
Bir sır saklı gözlerinde,anlamadığım

Hasret yüre, derin sızı
Gönlümün sultanı,ömrümün yazı
Yaşamak seninle güzel,ölmek seninle
Sevmek,sevilmek,dünya seninle güzel
Kırdığın kalbimi hasretinle sardım
Bir ateş yaktın ki,yandıkça yandım

YASEMİN

Kırık Kalp

Bir başlangıçtı ayrılık
Yalnız adımlarım için
Düzendi bu kaçık hayat
Açılan bir pencere
Kırılan bir kalp

Ayrılıkdı ders olan
Yalnızlıktı konu
Yoktu parlayan yıldız
Gülen insanlar
Kırılan bir kalp

Yoktu parlayan güneş
Kıyıya vuran hırçın dalgalar
Umutsuz yaşam
Direnecek bir hayat

Yaşamak vardı, kaçamak hayatı
Duygusuz bu zamanı
Direnmek vardı, mutsuzluğa
Yakalamalı, yeni hayatı

Orhan Eren Uncu

KALBİM DİNAMİT KUYUSU

Beni, gözlerin götürür
Gözlerin
Aşkla, acıyla…
Kuşatmışlar
Sesimi, soluğumu
Kesilmiş
Tuz-ekmek payım
Vurgunum
Ve darda,
Gözaltındayım.
Dal, kor keser
Penceremde açarsa
Kuş, vurulur
Üzerimden uçarsa.
Ve hal böyle böyle,
Yol bu yöndeyken
Gelir,
Ki her gelişinde
Daha da içten
Gelir,
Soluk soluğa
Benim olursun.
Amansız sarmasında
Kollarımın
Esrik,
Çığlık çığlığa
Erir, kar gibi vücudun…
Nicedir,
Kahpe ağzında
Bir salgın,
Bir deprem gibi künyemiz.
Nicedir,
Başımıza zindan dünyamız.
Biz ki
Yarınıyız halkın,
Umudu, yüzakıyız,
Hıncı, namusu…
Şafakları,
Taa şafakları
Hey canım,
Kalbim
Dinamit kuyusu…

AHMED ARİF

DAYAN KALBİM

Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

NECİP FAZIL KISAKÜREK

KALBİM UNUT BU ŞİİRİ

Uğuldayan ve hep uğuldayan
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgarlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

Su ve ses kadar beklediğim
ne kaldı geride,bilmiyorum
uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
ve sarınmak o kocaman gözlerin
uğuldayan rüzgarlarına

Bir acıyı yaşarım ben zehirden
çiçekler üretirim kömür karası
uçurum kadar bir yalnızlık
yaratırım kendime,atlarım
Anısı yoktur küçük rüzgarların

Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
büsbütün viran oldu dağlarım
ezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

Yanlış.. daha baştan yanlış
bir şiirdi bu, biliyorum
ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
bu kadar doğruydu ancak, kimbilir
Kalbim unut bu şiiri

AHMET TELLi

AŞK VE KALP

Bir kalb ki onun sevmesi aldanması yok
Tutkunluğu yok , bir güzele yanması yok
Bin kez yazık olsun sevisiz yüreğe
Aşksız geçecek günlerin faydası yok

ÖMER HAYYAM

Namık Kemal Beyitler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Namık Kemal Beyitler Şiiri,

Namık Kemal Şiiri Beyitler,

BEYİTLER

Sana senden gelir bir işte ‘dâd’ lâzımsa
Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah’ındır.
Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır

En Çok Okunan Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çok Okunan Şiirler


En Çok Okunan Şiirler Neler


HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kada…Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin…

Can Yücel

Zindandan Mehmet’e Mektup

Zindan iki hece Mehmed’im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’ im!
Kavuşmak mı? … Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli…
Git vegel… yüz adım… Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

Bir alem ki, gökler boru i…Zindan iki hece Mehmed’im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’ im!
Kavuşmak mı? … Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli…
Git vegel… yüz adım… Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak

Bir alem ki, gökler boru içinde!
Akıl olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu sus mu unut mu,,?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, Bir kaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil…

Müdür bey dert dinler bu gün ‘maruzat’!
Çatık kaş… hükümet dedikleri zat…
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem…
Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, Bir yırtıcı zil;
Sayım var, Maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemiyet
Urbalarla kemik, Mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, Nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
Yalnız seccademin yüzünde şevkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem;
Öp beni anlımdan, Sen öp seccadem!

Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, Duman duman erisin!

Peykeler duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
gömülmüş duvara, baş baş gölgeler
Duvar katil duvar, yolumu biçtin!
kanla dolu sünger… beynimi içtin!

sükut… kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez Dünyadan nazar.
Yerinde mi acep ölü ve mezar
yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç varda kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir…
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir elden kader bu emir…
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünya ya kapalı, Allah’a açık.

Dua dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış…
Bir soluk, Bir tütsü Bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zahir şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!

Mehmed’im sevinin başlar yüksekte!
Ölsekte sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Necip Fazıl Kısakürek

İMKANSIZ AŞK

Falcı kadın yalan söylüyor yalan

Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız

Nasıl mümkün değilse

Yıldızları toplamak gökyüzünden

Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar

Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı

Sadece hatıralarda ebedi olan

Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız

Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa

Unutmak tesellidir ya…Falcı kadın yalan söylüyor yalan

Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız

Nasıl mümkün değilse

Yıldızları toplamak gökyüzünden

Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar

Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı

Sadece hatıralarda ebedi olan

Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız

Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa

Unutmak tesellidir yalnızlığın

Güneşi bir kadeh şarap gibi içip

Delicesine sarhoş olmak

En güzel tarafı imkansızlığın

Ümitlerimiz fırtınalı denizler ortasında

Bir hurda teknedir şimdi

Dalgalar dünden daha zalim

Rüzgar daha hoyrat

Ne bulut var ufuklarda ne gemi

Mevsimler toz pembe değil

Gündüzler gecedir, geceler zindan

Güneşin doğmasını beklemek boşuna

Boşuna artık medet ummak

Taş kalpli zamandan

İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi

Paramparça, kırık dökük aşkımız

Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü

Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü

Büyük aşkımız

Ümit Yaşar Oğuzcan

YALNIZLIK ŞİİRİ

Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.

Orhan Veli Kanık

AŞK DERSI

Yabancı bir televizyon görüncesinde
Bitkilerin nasıl çiftleştiğin seyrederken ağlıyorum
Derken aklıma geliyor Güler’le ilk seviştiğimiz
Orda da ağladığımı gülerek hatırlıyorum

YOKLUĞUNDAKİ SEN
Yine yalnız değilim her zamanki gibi
Bu Uzakdoğu gecesinde yokluğunlayım

Aramızda yirmibeşbin kilometre
Sen kıştasın ben yazdayım
Sen bir yarısında dünyanın
Ben öte yarısındayım
Yine de bırakmıyor ellerimi yokluğun
Daha da bir gönlümcesin
Varlığından bin kat güzel
O yalımsal çıplaklığın yalaz yalaz
Ve en gizlerden konuşurken ellerin
İçimden gelmiyor mektup yazmak demeden
Sevişiyoruz yirmibeşbin kilometreden

SENI SEVIYORDUM

Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi…

Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi

İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri

SENİ SEVİYORDUM ve senin haberin yoktu

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte…

Güldüğü zaman yukarıya bakardı;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı…

Ne güzeldiler sen bilmiyordun…

BEN SENİ SEVİYORDUM…

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler

Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu

Geri dönüyordu, çoğalıyordu

Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, herseyi erteliyişim oluyordun

Kalp ağrısı oluyordun,

Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun,

Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk,

Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyorduk ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk

Cesurduk…

Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kızmızıydı bütün karanfiller…

Ben SENİ SEVİYORDUM sen bilmiyordun…

Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun, bütün sevinçlerim bittikten sonra

Yağmurlar yağdı, serin haziran akşamları

Derken bir gün uzaktan gördüm seni…

Saçların bana inat başın herseye meydan okuyarak işte yine aynı

Kalbimi acıttı her zaman ki gibi…

Değiştik sanıyordum ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri kim bilir yada boşver bilme en iyisi…

BİRGÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına…
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

Namık Kemal Kısa Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Namık Kemal Şiirleri Kısa

Kısa Namık Kemal Şiirleri

YOKTUR

Gül ruhluların misali yoktur.
Hurşidin o rengi âli yoktur.
Ağyar ile ülfet etmek ister
Ben ölmeden ihtimali yoktur.
Cevretme değil fedayı aşka,
Öldürse dahi vebali yoktur.
Allah’adır istinadım ancak
Nevi beşerin kemali yoktur.

Namık Kemal

BEYİTLER

Sana senden gelir bir işte ‘dâd’ lâzımsa
Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;
Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah’ındır.
Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır

Namık Kemal

Namık Kemal Hürriyet Kasidesi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Hürriyet Kasidesi Namık Kemal

Namık Kemal Hürriyet Kasidesi şiiri

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten

Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten

Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za’f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif’atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye’s ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten

Kalp Kapağı Hastalıkları

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Dünyada tüm ölümlerin %1-2’sinin sorumlusu olan hastalığın kalp üzerindeki olumsuz etkileri genellikle hastalığın kalbi tahrip etmesinin ardından ortaya çıkıyor. Bu nedenle hastalığı bilip, erken dönemde tedavi olmak çok önemli…
Kalp kapağı hastalıkları özellikle ülkemizin bulunduğu coğrafyada, gerek yaşam kalitesine, gerekse de yaşamın kendisine karşı ciddi bir tehdit boyutunda varlığını koruyor. Esasen dünyada tüm ölümlerin %1-2’sini kalp kapağı hastalıkları oluşturuyor.
Bunun da ötesinde kimi zaman koroner kalp hastalıklarına eşlik eden kalp kapağı hastalıkları rahatsızlığın boyutunda artışa yol açarken, kalp kapağı hastalıkları zemininde oluşan kalp yetmezlikleri, kalp atışlarında düzensizlikler (ritm bozuklukları) insanlarda ciddi yakınmaların oluşumuna yol açabiliyor.

KALP KAPAKLARI NEDİR

Kalp, gevşeme ve kasılma hareketleri yaparak kanı sürekli ileri doğru pompalayan en hayati organımız. Birbirinden kaslarla ayrılan dört odacıktan oluşan kalp içinde kanın, vücutta yaptığı gibi hep ileri doğru hareket etmesi, geriye kaçmaması gerekiyor. İşte bu ileri hareket sağlayan yapılara kalp kapakları deniyor. Malp kapakları motorlardaki karbüratörlerin valflerine benzetilebilir.
Kalbin alt ve üst odacıklar arasında yer alan iki kapağının sağdakinin ismi triküspit, soldakinin ise mitral kapaktır. Kanın kalbi terkettiği noktalarda, yani kalp ile ana atardamarlar arasında yer alan diğer iki kapağın sağındakine, akciğer ana atardamarları ile kalp arasında yer alır, pulmoner kapak, soldakine ise ki bu da aort dediğimiz temiz kanı vücuda taşıyan büyük atardamar ile kalp arasında yer alır, aort kapak denir. İşte kalp kapağı hastalıkları bu kapakların etkilendiği tüm hastalıkların genel ismidir. Kalp kapağı hastalığında kaşımıza üç tip bozukluk çıkar.

Birinci tipte kapakların açılımı kısıtlanmıştır.
Kapak açılamadığından darlık oluşmuş, normalde geçmesi gereken kan miktarından az bir kısım ileri doğru geçebilmektedir. Hortumun ucunu sıktığınızı düşünün, suyun geçişi ne kadar tazyikle olur, su akamadığı için geride göllenir, oluşan zorlanma belki de hortumun musluktan çıkması ile sonuçlanır. İşte kalp kapak darlıklarında da bu meydana gelir. Kapak darlığına bağlı olarak yeterli miktarda kan ileriye geçemediğinden kan basıncı düşer (hipotansiyon), çoçuklarda gelişme gerilikleri, erişkinlerde nefes darlığı, çabuk yorulma yakınmaları, bazı tiplerde de göğüs ağrıları oluşur.
Açılamayan kapağın gerisinde ise kan göllenmeye, artan basınçla bu kalbin bu bölümleri genişlemeye başlar. İleri akamayan kan ve sıvılar kimi zaman akciğerde kimi zaman ise çevre organlarda birikir. Bu nefes darlığı, ayaklarda ödem, şişme gibi tablolara yol açar. Kapak darlıklarında bulgular oluşum mekanizmasına da bağlı olarak erken dönemde ortaya çıkar.

İkinci tipteki kalp kapağı hastalıkları kapakların açılımında değil ama kapanmalarındaki bozukluk ile oluşur.
Kapakların asli görevleri kanın hep ileri doğru akışını sağlamaktır demiştik. İşte bu görevdeki aksama kapakların tam kapanamaması sonucu oluşur ve kapak kaçakları meydana gelir. Yine bahçe hortumu ile sulama örneğini verirsek; hortumda büyük bir delik olduğunu varsayalım. Bu durumda hortumun ucunu daraltmasak bile yeterli suyu sağlamayacağız. Aynı tablo kalp kapak kaçaklarında vücudun başına gelir. Eğer kaçak fazla ise dokular yine yeterli miktarda kana kavuşaz, kan basıncı düşmeye meyleder.
Öte yandan ileri doğru gidemeyen kan kalp boşlukları içinde birikir, bu sefer basınç, tazyik artışı ile değil ama hacim artışı ile kalp kaslarını gererek büyütür ve zaman içinde kalbin pompalayabilme, yani kasılıp gevşeme özelliğine zarar verir.
Bu kalp kapağı hastalığının zemininde, kalp yetmezlikleri gelişir. Kalp kapak kaçakları özellikle yavaş seyirli ise uzun süre belirgin şikayet oluşturmaz. Belirgin yakınmalar oluştuğunda kalp çalışmasındaki bozukluk artık iyileşmez düzeye gelmiş olabilir. Bu yüzden kalp kapak kaçakları kapak darlıklarına göre daha tolere edilebilen ancak sinsi ilerleyen rahatsızlıklardır.

Kalp kapak hastalıklarının üçüncü ve en sık görülen tipinde, hem kapağın açılması hem de kapanması kısıtlanmıştır.

En fazla yakınma oluşturan bu tipteki kalp kapağı hastalıklarıdır. Hakim olan lezyon, açılım ya da kapanmadaki sıkıntı, kişinin şikayetlerinin tipini de belirler.

NEDENLERİ

Kalp kapağı hastalıklarının nedenlerine gelince; kalp kapağı hastalıklarının içinde en önemli yeri (ülkemizde de en önde gelen sebeptir) çoçukluk çağında, boğazda yerleşen, üst solunum yolu infeksiyonuna yol açan özel bir tipteki mikroplara karşı vücudda oluşan savunma mekanizmasının yanlış bir yola girerek vücudun kendi organlarına (başta kalp ayrıca böbrekler, beyin ve eklemler) zarar vermesi ile oluşur. Aslında biraz da kafa karıştırıcı olacak şekilde “romatizmal kalp kapak hastalığı” olarak adlandırılan bu grup kalp kapağı ameliyatlarının da önde gelen nedenidir.
Hayatın ileri yaşlarında özellikle kalbin sol tarafında yer alan kapakların etkilendiği kireçlenmelere bağlı kapak hastalıkları, kalbi besleyen koroner damarlardaki tıkanmalar yani kalp krizleri sonucunda özellikle mitral kapağın çalışmasını sağlayan kasların hasarlanması sonucu gelişen mitarl yetmezlikleri kalp kapağı hastalıklarının önde gelen sebebleri arasındadır. Toplumun önemli bir kısmını, %2-5’sini etkileyen, kapak yapısının daha esnek, daha elastik, bir kısmında da süngerimsi bir kalınlaşmanın eşlik ettiği “mitral kapak prolapsusu” özellikleri nedeni ile ayrı bir yazı konusudur.
Doğumsal kalp hastalıkları kalp kapağı hastalıklarına neden olan ayrıcalıklı başka bir gruptur.

TANI

Kalp kapağı hastalıklarının tanısı günümüzde çok kesin ve net olarak, risksiz bir tetkik yöntemi olan kalp ultrasonografisi, yani ekokardiografi ile konur. Yaklaşık yarım saat süren bu inceleme ile kalbin anatomisi, yani yapısı bu arada performansı incelenir. Kalp kapaklarının yapısı, açılımı ve kapanması izlenerek varsa kaçakların miktarı, kalp odacıklarının boyutları, yani kalbin büyüyüp büyümediği, kalp içi ve damarlardaki basınçlar saptanıp kalbin pompa gücünde azalma olup olmadığı araştırılır.
Kimi zaman ek bilgiler edinilmek istendiğinde yemek borusuna endoskopiye benzer bir yöntemle ince bir tüp konarak yapılan transözofajiyal ekokardiografiye, kimi zaman da ilaç ya da koşu bandının kullanıldığı stress ekokardiografiye başvurulur.

TEDAVİ VE TAKİP

Tanı konup rahatsızlığın ciddiyeti ortaya çıkarıldıktan sonra artık sıra tedavi ve takip sürecine gelir. Takip için belli aralıklarla ekokardiografi işlemi tekrar edilir. Ekokardiografi ve kişinin kliniği, yani şikayetlerinin derecesi, efor yapabilme kapasitesi tedavide strateji geliştirmede kullanılan iki temel unsurdur. Tedavi seçenekleri arasında medikal yani ilaçla tedavi ayrıca girişimsel tedavi yer alır. Kimi zaman bu iki seçeneğe aynı anda başvurulabilir. İlaç tedavisinde anlaşılması gereken esas, ilaçların kapaktaki mekanik rahatsızlığın kendisini ortadan kaldırmayacağıdır. Çoğu zaman ilaçlar kapaktaki rahatsızlığın ilerlemesini engellemekten de acizdirler. Ancak kapak rahatsızlığının kalp üzerindeki olumsuz etkileri ilaçla büyük oranda engellenebilir. Kalp kapak hastalığı zemininde gelişen kalp yetmezliklerinin ve ritm bzoukluklarının tedavisinde de çoğu zaman ilaç tedavisi tek başına yeterli olur.

Girişimsel yöntemler

İlaç tedavisi yetersiz olduğu anda ya da kalp kapağı hastalığı kalbe belirgin bir şekilde olumsuz etkimeye başladığında, kalbi büyüttüğünde, kalbin çalışmasını bozmaya başladığı zaman girişimsel yöntemlere sıra gelir. Girişimden kasıt genel olarak cerrahi ve kateter yolu ile yapılan balon işlemidir.

Cerrahi yani ameliyat gündeme geldiğinde yapılan şey genel olarak kapağın tamir edilmesi, bu mümkün olmuyorsa bozuk kapağın çıkartılıp yerine protez, yapay bir kapak takılmasıdır. Kapak tamiri daha ziyade kaçak oluşan, kapak yapısında fazla kireçlenmenin olmadığı mitral ve triküspit kapaklara başarı ile uygulanır. Bu işlemin yapılamadığı durumlarda, kapak darlıklarında, özellikle kireçlenmenin ön planda olduğu kapak rahatsızlıklarında ise kalp kapakları protez kapaklarla değiştirilir. Kişinin özelliğine göre tamamen ****lik kapaklar ya da kısmen organik madde içeren bioprotez kapaklar kullanılır.
Kapak yapısında fazla kireçlenmenin yer almadığı açılım kısıtlılıklarında başka etkin bir girişim yöntemi kateter yani anjiografi yöntemi ile yapılan balon işlemidir. Hemen ertesi gün kişinin taburcu edilebildiği, genel anesteziye ihtiyaç duyulmayan bu yöntemde ince bir tel ile kasıktaki damarlardan girilip kalbin içine dek ilerlenir, açılımında kısıtlama gelişmiş kapağın hizasında şişirilen bir balon ile yeterli açılma sağlanır.Sonuçları iyi olmakla beraber bu işlem daha ziyade zaman kazanmaya yöneliktir. Zaman içinde kapakta yeniden açılım kısıtlılığı gelişebileceği gibi balonla açma sırasında gelişen yırtılmalarla bu sefer kaçak problemi ortaya çıkabilir. Bu durumda ameliyat her zaman için yapılabilir bir seçenek olarak hazır bekler.

Kapak hastalığının girişim zamanlaması çok önemlidir. Zamanı gelmeden kapağın protez kapakla değiştirilmesi protez kapağın yaratabileceği riskleri gereksiz yere daha uzun bir sure yaşamak anlamına gelir. Aslında protez kapak cerrahisi bu konuda çok deneyimli ve ünlü cerrahın dediği gibi “bir hastalığı başka bir hastalık yaratarak tedavi etmektir”. Öte yandan gerektiği halde girişime başvurulmaması kalpte geriye dönüşümsüz değişikliklerin oluşmasına yol açar ve kişinin hayatını çok ciddi anlamda önlenemez bir risk ile karşı karşıya bırakır.
Aslında esas olan, tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi kalp kapağı hastalıklarında da oluşmadan önüne geçebilmek

-Alıntı-

Açık Kalp Ameliyatı Nedir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Açık Kalp Ameliyatı


Koroner bypass ameliyatı nedir

Göğüs ağrısına ve kalp krizine neden olan koroner arterlerdeki daralmalar belli bir seviyenin üzerine çıktığında kanın akışında engel oluşturur. Bu da kalbin yeterince beslenememesi ve dolayısıyla görevini tam anlamıyla yapamaması anlamına gelir.

Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan cerrahi işleme koroner bypass ameliyatı denilir. Koroner bypass ameliyatının amacı; varsa göğüs ağrısını ortadan kaldırmak ve oluşabilecek bir kalp krizinin önüne geçmektir.

Her organ gibi kalbimizin de yaşamak ve görevini yapmak için kanla beslenmeye gereksin duyar. Kan, kalp kasımıza koroner arter adı verilen atardamarlar yoluyla gelir. Bilindiği gibi damar sertliği (ateroskleroz) tüm vücuttaki damar iç duvarında yerleşebilen ve yerleştiği bölgede darlıklara neden olan bir hastalıktır. Koroner arterler de damar sertliğinden önemli oranda etkilenir. Bunun sonucunda kalp kasının beslenmesi için tek kaynak olan koroner arterlerde daralmalar ve tıkanmalar oluşabilir.

Kimler Açık Kalp Ameliyatına Adaydır

Koroner arterlerin daralmalarında tedavi çin 3 seçenek söz konusudur. Bunlar; ilaç tedavisi, koroner balon anjioplasti (stent uygulamaları bu grup içinde düşünülür) ve koroner bypass ameliyatıdır. Hangi tedavi şeklinin seçilmesi gerektiğine, hastalığın durumu göre kalp cerrahı ve kardiyolog birlikte karar verir. Tedavi yönteminin seçiminde; hastanın genel durumu, koroner arterlerin yapısı ve kalbin kasılma gücü gibi bir çok faktör etkili olur.

Ameliyat Ne Kadar Sürmekdedir

Ameliyat süresi yapılacak bypass sayısına ve varsa ek işlemlere bağlı olarak değişmekle birlikte yaklaşık 4 saat kadar sürer.

Alıntı

Ozon Yağı Nelere İyi Gelir

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı yararları

Ozon Yağı Faydaları Nedir

Ozon Yağının iyi geldiği rahatsızlıklar şöyledir;

Akne;Yüzünüzü yıkadıktan sonra sonra günde iki kere ozonlanmış jeli uygulayın. Ozonlanmış jel yüzünüzdeki dolaşımı arttırır ve gün içerisinde karşılaştığınız zararlı toksinlerden arınmak için yardım eder.

Sporcu Ayakları;Temiz ve kuru ayağınıza günde 2,3 kere uygulayın.Ayak mantarlarını ayağınızdan uzak tutar. Çürükler; Ozonlu jeli çürüğe uygulayın. Ağrıyı azaltır, hücre dokularını iyileştirir, iyileşme sürecini hızlandırır.

Kesikler, yaralar;Ozonlu jel her türlü cilt yarası ve sıyrık için birebirdir. Çünkü mükemmel bir antiseptiktir. Çok hafiftir kesinlikle acı yapmaz, günde iki kez uygulayabilirsiniz..

Kepek ve kafa derisi problemleri;Saçınızı yıkayın. Daha sonra ozonlu jeli saç derisine uygulayın.Derinin içerisine doğru masaj yapın. Eğer mümkünse saçlarınızı hafif sıcak bir havluyla sarıp 1 saat bekletin.

Egzema;Günde 2 kez derinizdeki etkilenmiş bölgelere uygulayın. Lipodermic banyo için 1 çay kaşığı ozonlu jeli suya katın.

Pişik;Pişik olan yerlere uygulayın. Acıyı ve yanmayı durdurmaya, iyileştirme yardımcı olur. İyileşene kadar günde 2 yada 3 kez uygulayın. Bebeğinizin banyosuna birkaç damla ozonlu jel katmayı unutmayın.

Baş ağrısı;Ağrıyan bölgenize 1-2 damla ozonlanmış jel ile masaj yapın.

Hemoroidler;Tahriş, kaşıntı ve ağrıyı azaltmak için anal bölgeye ozonlanmış jeli uygulayın. İyileşene dek günde 2-3 kez tekrarlayın.

Sinek ısırıkları ve arı sokmaları; Ozonlanmış jeli etkilenmiş bölgeye ovarak uygulayın. Kaşıntıyı çabucak yok eder. Bir antiseptik gibi davranır. Acıyı azaltmaya ve iyileştirmeye yardım eder.
Kas Ağrıları; Spazm, kramp ve ağrıları iyileştirmek için etkilenmiş bölgeye yavaşça masaj yapın. Ozonlanmış jel özellikle sırt ağrıları ve boyun ağrıları için birebirdir.

Tırnak mantarı;Tırnağı mümkün olduğu kadar kesin. Sonra ozonlu jelle ovun. Mantar oksijen olan yerde yaşayamaz,Günde iki kez uygulayın.

Ter ;Ozonlu jel , hafif, çok etkili bir deodorant olarak kullanılabilir. Hassas koltukaltı dokularını tahriş etmez.

Güneş yanıkları;Ozonlanmış yağ güneş yanıklarından hemen kurtulmanızı sağlar.Kabarmaları engeller.

Çatlak Dudaklar;Ozonlu jeli dudaklara uygulayın.Çabuk ve kesin sonuç.

kaynak:estetiktr

Ozon Yağı Ve Faydaları

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağının Faydaları Ve Zararları,

Ozon Yağının Faydaları Nelerdir,

Ozon Yağı Faydaları

Cilt bakımına yeni bir bakış açısı getirmiş bu özel ürün; anti-akne özelliği ile cildin temiz ve taze bir görünüme kavuşmasına yardım eder. Yoğun oksijen moleküllerinin etkisi cilt lekelerine karşı savaşarak cildin yenilenmesine yardımcı olur. Özellikle yaz aylarında güneşe karşı hassas olan ciltlerin bakımı ve korunmasında yardımcı olur. Traş sonrası oluşabilen cilt tahrişlerinin azaltılmasına yardımcı olur. El ve tırnak bakımında destek ürünlerin başında gelir.

– Ph 5.5 ile cildin asit örtüsünü korur
– Taze ve pürüzsüz bir cilde kavuşmanız için doğanın hediyelerinden biridir.
– El ve tırnaklarınızın kusursuz görünmesine yardımcı olur.
– Cildinize uyguladığınızda oksijen moleküllerinin rahatlatıcı etkisini hissedersiniz.

Ozon Yağının Bilininen Hiç Bir Yan Etkisi Yoktur…

Çatlayan Topuklara Ne İyi Gelir

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Topuk Çatlakları Nasıl Giderilir,

Çatlayan Topuklar İçin Ne Yapılır,

Topuk çatlakları en sık rastlanan ayak problemlerinden biridir. Genellikle çift taraflıdır. Özellikle bayanlar için kozmetik olarak rahatsızlık verirken, bazen de ağrı problemine neden olurlar.

Topuk Çatlakları için

*Vazelin, Gripin

Hazırlanışı

Bir kutu vazelinin içine 2 adet Gripin,in içindeki tozu katıp karıştırın. Yatmadan önce ayaklarınıza iyice sürün. Çorabınızı giyip yatın.Sonuç mükemmel.

Ayak topuğunda oluşan çatlaklardan kurtulmak için bitkisel tedaviler..En sık rastlanan ayak problemlerinden biri topuk çatlaklarıdır hem görüntü hem de oluşturduğu ağrı yüzünden rahatsızlık verir.

Bazı durumlarda topuk çatlaması bakterilerin kolayca girmesine sebep olup ayakta kızarıklık, şişlik, ağrı ile seyreden bakteri enfeksiyonu oluşturur.

Vazelinin içine yağları karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınıza sürüp, biraz yağı emdikten sonra da çorabınızı giyip yatın.

Ahmet Maranki’den Ayak Topuk Kremi

* 1 fincan vazelin kremi

*5 adet dövülmüş aspirin

*Yarım limon

Tüm Malzemeleri iyice karıştırın. Yarım kova suyun içerisine deniz tuzu, koyup, ayaklarınızı yarım saat bu suyun içerisinde bekletin. Ayaklarınızı kuruladıktan sonra hazırladığınız karışımı ayağınıza sürün.

Hangi Yağlar Ne İşe Yarar

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Hangi Yağlar Neye Yarar,

Hangi Yağlar Ne İşe Yarar? Faydaları Nelerdir,


MELİSA:
Terletici,kas gevşetici,sinirleri yatıştırıcı ve ateş düşürücü özellikleri vardır Nefes darlığı ve astımda da kullanılır

ÇAM: Balgam söktürücü,terletici ve antiseptik özellikleri vardır Kaslarla ilgili ağrılara iyi gelir ve ferahlık verir Astım,bronşit,soğuk algınlığı ve gut hastalığı için kullanılır

SARMISAK:Mikrop öldürücüdür Yüksek tansiyonu düşürür İştah açar Hazmı kolaylaştırır Kabızlığı giderir Kanı temizler, kalp adalesini kuvvetlendirir Siyatik varis, romatizma, mafsal iltihabında faydalıdır Ayrıca saç uzamasını sağlar, dökülmesini önler Saçkıran hastalığına iyi gelir

HİNDİSTAN CEVİZİ:Hazmı kolaylaştırıcı, bulantı ve kusmayı giderici etkilere sahiptir İltihaplanmaya karşı etkili olması nedeniyle haricen eklem ve kas ağrılarına ve romatizmaya karşı kullanılır Fiziksel yorgunluğu giderici etkiye sahiptir Saç dökülmesinde de etkilidir Ayrıca pastalara esans olarak kullanılır

KAYISI:Akneleri temizler, cilde canlılık verir Nemlendirici özelliğe sahiptir Bağırsak solucanını öldürür

MENEKŞE: Mikrop kırıcıdır Cilt hastalıklarında kullanılır Egzama ve saç dökülmesinde etkilidir Kuru saçları nemlendirir, parlaklık ve canlılık verir

Itır: Dengeleyici, sakinleştirici, her tür cilt sıkıntısı için faydalı, hormon dengeleyen, adet sıkıntılarına iyi gelen, bedenin su tutması ve selülit için etkindir

GREYFURT : Kafa karışıklığı, kıskançlık ve hayal kırıklığı gibi olumsuz düşünce durumlarında ilaç olarak kullanılır Greyfurt, bu durumları yok eder ve canlandırıcı karakteri ile kararsızlık, sürüncemede bırakma ve geçmiş için kaygılanma durumlarında fayda sağlar Manik ve depresif arasında gidip gelen durumlarda yardımcıdır

BERGAMOT:Stres ve yorgunluğu giderici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiricidir Egzama tedavisinde de kullanılır İştah arttırıcı ve safra söktürücü etkisi vardır Ayrıca çayda lezzet ve koku verici olarak da kullanılır Moral yükseltici ve sakinleştirici bir yağ olan bergamot, öfke ve hayal kırıklığını giderir, özellikle endişe ile oluşmuş depresyonda mükemmel sonuç verir

LAVANTA:Ağrı keser, mikrop kırıcı; sakinleştirici, dengeleyici, tüm cilt sorunlarına birebir, baş ağrısı, böcek sokmalarına karşı, yanıkları iyileştiren, yatıştırıcı, huzursuzluk, korku, uykusuzluk, panik ve depresyon için çok yararlıdır Parfümeri sanayiinde de kullanılır İnfüzyon yoluyla antidepresyon ve uykusuzluğa iyi gelir Vücuttaki kötü kokuları giderir, antiseptik olarak kullanılır Romatizmaya iyi gelir Saçtaki sirkeleri gidericidir

PAPATYA:Fiziksel ve ruhsal bir rahatlatıcı olan papatya, depresyon, korku, histeri ve gerilimi yatıştırır Endişe içinde olanlar için yatıştırıcıdır Tedirginlik, huzursuzluk,öfke ve sabırsızlık durumlarında sükunet verir Bademcik ve diş iltihabında kullanılır Cilt için oldukça faydalı bir yağdır

OKALİPTÜS:Kişiye konsantrasyon ve zihin açıklığı sağlar Enerjilerin dengesiz olduğu durumlarda kullanılır Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, romatizma ve selülite etkilidir Bronşit,astım gibi akciğer hastalıklarında ve gripal enfeksiyonlarda kullanılır

REZENE:Sıkıntılı zamanlarda güç ve cesaret verir Stresli zamanlarda tepki olarak yeme sonucu oluşan oburluk ve alkolizm için kullanılır Midevi rahatsızlıkları giderir, gaz söktürücü ve süt arttırıcı etkisi vardır Yara iyi edici özelliğe sahiptir Cildi besler ve pürüzleri giderir

PORTAKAL YAĞI:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Kan dolaşımını düzenleyicidir Sinir yatıştırıcıdır Spazm çözücü ve ağrı giderici özellikleri bulunmaktadır

YASEMİN YAĞI: Depresyona iyi gelir,endişe giderir,deri ve saçlar için yararlıdır ve cinsel gücü arttırır Duygusal olarak dengeleyici ve yatıştırıcı özelliği vardır Uyuşukluğa ve tembelliğe iyi gelir Romatizma ağrılarında ve selülit giderici olarak kullanılır Adet sancılarını dindirir

KARANFİL YAĞI:Sinirleri uyuşturur Antiseptik ve ağrı kesici olarak kullanılır Diş ağrılarında etkilidir

ARDIÇ:Antiseptik ve vücudu temizleyici özellikleri vardır İdrar söktürür ve spazmları çözer Romatizmal ağrılara iyi gelir Eklem iltihabı ve ödem durumlarında faydalıdır

NANE:Mide bulantısını keser Hazmı kolaylaştırır Gaz söktürücüdür Sinirleri güçlendirir Baş ağrısına iyi gelir Selülit tedavisinde kullanılır Anne sütünü arttırır Bağırsak solucanlarını temizler Yorgunluğa iyi gelir ve canlandırıcıdır Sinüzit,baş ağrısı ve migrene iyi gelir

BİBERİYE:Ağrı kesici ve antiseptik özellikleri vardır Baş ağrısına ve zihinsel yorgunluğa iyi gelir Hafızayı güçlendirir İdrar söktürücü, gaz giderir, kan dolaşımını arttırır, bronşite ve sinüzite, sarılık ve karaciğer yetmezliğinde de kullanılır

GÜL: Depresyon giderici,yatıştırıcı ve spazm giderici özellikleri vardır Cinsel olarak uyarıcıdır Uykusuzluğa ve sinirsel sorunlara iyi gelir Cilt bakımında kullanılır Alerjik ciltler, egzamalı ciltler ve açık yaralara iyi gelir Regl öncesi sorunlara iyi gelir

LİMON:Antiseptik ve bakteri gelişimine engel olucu özellikleri vardır Kişiyi canlandırır ve enerji verir Varisler,mide ülseri,depresyon ve endişe duyguları üzerinde etkilidir Boğaz ağrısı, mide yanması, kan temizlemede, böbrek taşında, bağ dokusu hastalığında kas kuvvetlendirir Sivilceleri giderir Cildi güzelleştirir Vücuttaki istenmeyen yağların atılmasını sağlar Böcek ve sinek ısırmalarında kaşıntı ve şişmeleri önler

ÖKALİPTÜS:Böcek ısırıklarına çok iyi gelir ve etkili bir böcek kovucudur Sinirsel ağrıları ve kas ağrılarını giderici özelliği vardır Solunum yolu hastalıklarına iyi gelir Romatizmal ağrılara iyi gelir Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, ve selülite etkilidir

PORTAKAL:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Dengeleyici ve yatıştırıcı özellikleri vardır

ADAÇAYI:Az söktürücü, ter kesici, ,idrar arttırıcı etkileri vardır Yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılmaktadır Bebeklerde gaz gidericidir Regl dönemi sıkıntılarına iyi gelir Uyku verici ve iltihap giderici özellikleri vardır

SEDİR:Gerilimleri yatıştırır Genellikle meditasyon aracı olarak kullanılır Balgam söker,sakinleştirir ve gençleştirir

DEFNE:Antiseptik ve gaz giderici özellikleri vardır Terletici ve antiseptik özelliklere de sahiptir Saç ve kafa derisi tedavilerinde kullanılır Saç büyümesine etki eder

HAVUÇ YAĞI: ildin bozulmasını önler Güneş yanıklarının iyileşmesine yardımcı olur Hücre yenileyici, idrar arttırıcı, kan temizleyici, kan yapıcı ve kolesterolü düzenleyici etkiye sahiptir Karaciğer ve safrakesesine iyi gelir

Not : Hangi yağı kullanırsanız kullanın bu yağları badem yağı yada susam yağı gibi bir yğla seyreltmeniz gerekmektedir..
SEYRELTME İŞLEMİNDE 4 ÇAY KAŞIĞI SEYRELTİCİ YAĞA (BADEM,SUSAM VS) 5 DAMLA ÖZ YAĞ DAMLATMALISINIZ DAHA FAZLASI ZARAR VEREBİLİR..

Yüksek tansiyonu olan kişilerde Biberiye kullanılmamalıdır

Şeker hastalığı söz konusu ise, ökaliptus, ıtır ve limon kullanılmamalıdır

Sara / epilepsi rahatsızlığı olan kişilerde rezene, ökaliptus ve kekik kullanılmaz Biberiye ise çok az dozda kullanılır

Yüz bölgesinde kullanılması sakıncalı olan yağlar tarçın ve karanfildir

Hassas ciltlerde sakıncalı yağlar: Tüm asitli yağlar Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye ve lemon verbena’dır

Vefat Sözleri

Çarşamba, Haziran 20th, 2012

Vefat Sözleri

Tugbam sitesinde en güzel Vefat Sözleri sizler için hazırlandı
. Buyurun Kısa Vefat Sözleri
insan doğar büyür yaşar ve öLür, önemli Olan Yaşadığı Süre içindeki Görevleri Dualarımız Muhteremle Olsun Başımız Sağolsun.

üzüntüyle geçmez içimizdeki yara Dualarla Rabbimize Dua Edelim Mekanı cennet Eyliyelim, başınız Sağolsun Acımız Bir Olsun.

Hayatın Acı gerçekleri Gelir bir gün Vurur Ummadığımız Bir Anda, Acınızı içten Paylaşıyoruz Ruhuna Dua Ediyoruz Başınız Sağolsun.

Yalan Hayatta Ne Yaptıysak kendimize Ahiret Sorularını Hazırlayalım Fani yerimizde, ölümüşlerinizin Ruhlarına Dualarımızı, Çektiğiniz Acıyı Paylaşarak yaşıyoruz, Başınız Sağolsun.

Hayatımızı idame ettirmekte olduğumuz fani dünyada Kötü gününüzde yanınızda Olduğumuzu Unutmayınız, Başınız Sağolsun ALLAH Yardımcınız Olsun.

Bir Gün gelir biter Bu canda Bir gün gelir Gülen Gözlerimiz Ağlar bir Anda, herzaman Dua Edelim Kalbimizi temizleyeLim Ölümü Hayatımızda Hissedelim başınız Sağolsun.

cennetin güzellikleri ruhumuza işlesin, ALLAH korkusunu Kalbimizden SilmeyeLim imanı hayat felsesi Olarak Bilelim, öLdüğümüzde yerimizi Yaptıklarımızla Görelim Başınız Sağolsun.

ALLAH’ım Mekanını cennet Eylesin Dualarımızı Kabul Etsin, Acınızı Sizinle paylaşıyoruz ALLAH Güç versin Ailesine ve yakınlarına.

Topraktan geldik Toprağa Gideceğiz, Yaşadığımız Hayatın hesabını Toprakda Vereceğiz, Acınızı Yürekten Paylaşıyoruz, Dualarımızı Kalpten Ediyoruz, başınız Sağolsun.

Merhuma Dualarımız, Acılı Ailesine Başsağlığı Diliyoruz, Mekanı cennet ruhu Şad Olsun.

Cennetin Suyu Ruhuna işlesin Toprağı bol ruhu huzurlu Olsun Başınız Sağolsun.

Dualarımız Birlikte Olsun Dileğimiz Tek Olsun Mekanı cennet Olsun Başımız Sağolsun.

öLenle öLünmez, Acılarımız Bitmez Hayatın gerçekliği Bu işte Dualarımız Birleşsin Bu Kötü Günde Acılarımızı Ufakta Olsa tesseli Edelim Birlikte, başımız Sağolsun.

Hayata Elveda Deyip öLüme Merhaba Diyen Ruhlara edelim hep birlikte dua ruhları şad mekanı cennet Olsun hepimizin Başı Sağolsun.

Acıyı kederi Bıraktı Bu Dünyada Dualarımızla Cennet Yüzü Görmeyi Nasip Etsin Yüce ALLAH’ım Merhuma, Acınızı Paylaşıyoruz Gözyaşlarımızla Başınız Sağolsun.

uzak Değil öLüm yakın Bütün KUllara Güzel öLüm Nasip Etsin ALLAH bütün insanlara, Mekanımız Cennet Olsun Kabrimiz iman dolsun ALLAH’ın Huzurunda Günahlarımız Af Olsun Başımız Sağolsun.

öLüm her insana gelicek Ummadığı Bir Anda, imanımızı Kuvvetli Tutalım Edelim ALLAH a dua, Yaşanmış Güzel Günlerin hatına öLümü unutmayaLım Acıyıda paylaşalım Bir Arada Başınız Sağolsun.

Rabbim cennetle müjdelesin ruhlarımızı hatalarımızı Dualarımızla Affetsin Dualarımızı kabul eylesin mekanımızı Cennetle Müjdelesin Başımız Sağolsun.

Vefat Eden Değerli Merhumun Ailesine Dualarımızı, Acılı Kederli Ailesine Başsağlığı Diliyoruz.

öLüm geldi Aldı Sevenlerimizi, ALLAH’ın takdiri uygun gördü Aldı Ahirete, Dualarımız Sevdiklerimizle Başınız Sağolsun iyi Dileklerim Sizlerle.

Güzel Günde nasıl Yanınızdaysak Kötü gününüzdede herzaman yanınızdayız, Başınız Sağolsun.

Sevapları Günahlarından Çok Olsun mekanı cennet olsun başınız Sağolsun.