sen gidiyorsun ya işine yetişmek için saçlarını, gözlerini, ellerini neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak termometrede yükselen çizgi kimbilir nerelerde soğuyorsun
senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen insan insan bakan gözbebeklerin beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
ne gelirse onlardan gelir bana çalışma gücü yaşama direnci mutluluk gibi kazanılması zor mutluluk gibi yitirilmesi kolay
bir açarsın ki mutluyum bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş
Aşk bir kelebek gibidir, Peşinden koştukça hep senden kaçar, En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunu verir… Aşk mutlu eder bazen de üzer ama aşk özeldir, Aşkını hak eden birine sunrsan eğer…
Sevgilisi Olanlara;
Aşkın amacı birileri için ‘mükemmel insan’ olmak değildir. Seni mükemmelliğe en çok yakıştıracak insanı bulmaktır…
Çapkınlara;
Sevmediğin birine asla ‘Seni Seviyorum’ deme.. İçinde olmayan duygulardan varmış gibi sözetme.. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere Asla Yalan söyleme.. Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birine kendine aşık etmektir…
Evli Olanlara;
Seven insan ‘senin hatan yerine ‘özür dilerim’ diyendir… ‘Neredesin’ yerine ‘ben buradayım diyendir’.. ‘Nasıl yaparsın’ yerine ‘niye yaptığını anlıyorum diyendir… Ve aşk ‘keşke’ yerine daima ‘iyi ki’ diyenidir.
Kalbi kırık olanlara;
Kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer, Ve ilacı bu acıya alışmak değil; ondan ders çıkarabilmektir..
Aşık olmaktan korkanlara;
Aşka düş ama tökezleme, anla ama bekleme, Paylaş ama isteme, yaralan ama acıyı içinde büyütme…
Sevdiğini fazla sahiplenenlere;
Sevdiğini bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, Oda seninle mutsuz olduğunu görmektir.
Aşkını itiraf etmeyenlere çekinenlere;
Sevdiğinden ayrılında aşk acı verir, SEVDİĞİN seni terk edince daha çok acı verir.. Ama en acısı onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir…
DÖNMEYECEK BİRİNİ HALA BEKLEYENLERE….
Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini gördüğün andır. Ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllarındır… Senin Aşkını şu gün hak etmeyen , bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir.
____SeninAdınAşk___ Aşkının ateşi yaksın yok etsin herbir zerremi Hayelin heran her dakika dursun yanıbaşımda Yalnızca suskunluğun anlatsın Aşkın adını ve sadece gözlerin söylesin en güzel şarkıları Çok özlediğimde bile Ellerinin kokusu kalsın bende tükenmek bitmek nedir bilmesin İlkkez yaşıyor gibi yaşayalım her günü ve Nedeni olmasın hiçbirşeyin sadece adın aşk olsun senin
Sensiz Ne Yapacağımı Bilemedim Sensiz ne yapacağımı bilemedim.. Senin için inlemedim…Hergun. Kurşun gibi deldi kalbimi.. sanki aşkın.. Ne yapıcam dedim..Fikir veren, olmadı..
Sevdim..Ama kimse anlamadı.. Söyledim ama, deli dediler…Hor gördüler.. Ağlamam..Gururum var , benimde.. Sevdim ben sevdim…Anlayan yok!
Yüreğim sızlar, sen diye.. Seviyorum diyip gelmedin diye.. Sevdim ben sevdim… Her geçen gün öldüm..
Seni seviyorum…… Seni sevdim, yanlız biliyorsun bunu Ellerim boş, bitsin artık oyunun.. Nedendir bilmem, kalbim çıkacakmış gibi çarpar İllede ölmem gerek anladım bu gece
Seni Seviyorum Sevdim kardaş sevdm..Tek günahım bu.. Ekledim bir yıldız..daha gökyüzüne Var, olan bir kalbim vardı oda gitti İllede ölmem gerek anladım bu gece Yalnızda,yaşarım ben yalnızda Onun bunun lafına inandım yapayalnız bıraktın beni Rüzgar,sevgimi alıp götürdü artık Umutlarımı bırakıp gittim ben..Sensizliği kabullendim Melek, gibi yüzün
Bana her bakışın aşk bulaştırdı üzerime, Senin için umutlar büyüttüm çocuksu düşlerimde, Sana gelirken yüreğimde umut vardı. Şimdi bir demet hüzün bıraktın bende…
İlk yıkılışım değil bu, İlk hayal kırıklığı, İlk kaybediş değil. Mavi bir göğü olmadı hayallerimin, Sen yüreğimi çaldın hırsız gözlerinle. Bana kaldı hayat denilen intihar, Bir demet hüzün bıraktın yüreğimde…
Oysa ben avuç avuç sevgi topladım yürüdüğün yollardan. Görmedin sana titreyen dalı, Yollarına serdiğim gençliğimin üzerine basıp geçtin…
Sen mahrem düşlerimi çaldın benim. Dar günlere saklanmış umutlarımı,
El gün için biriktirilmiş tebessümlerimi, Biliyorsun,
Herkesin saklanmış bir yarası vardır hayatta.. Sen bütün yaralarımı sattın çarşı-pazar, Zaten yaralıydı yüreğimde, bir de sen… Bir demet hüzün bıraktın bende…
Söyle neden?
Neden beni katladın üçe dörde? Yüze beşyüze neden böldün beni? Bir han gibi kilit vurdun yüreğime, Neden bir demet hüzün bıraktın bende…?
Belki de ucuz kahramanlar gerek sana, Ben yüreğimi bir kartvizit gibi yakamda taşımam ki… Cebimde bozuk para değildir ki aşk… Bir yanım çocuk masumluğudur bu yüzden, Bir yanım baba merhameti…
Ben seni gerekçesiz ve neticesiz sevdim. Ve nasıl sevmişsem seni, Böyle dolu dizgin, Ulu orta, Öylece hüzne belenmişim işte! Bir demet hüzün oldun bende…
Sen çocuksu düşlerimin katili, Başı sonu belli bir cinayetin meçhul maktülü. Üşüttün beni ateşlerde, Yağmurlarda yaktın. Hüzün oldun…
Bundan sonra ihlal ediyorum yürek yasalarını ve ilan ediyorum. Gülüm. Sen bir demet hüzünsün yüreğimde büyüttüğüm…
Bak senin için şiir doldu gözlerim, Şairce ağlayacağım. madem ki; söndürdün lambaları, O zaman yakma!
ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım yağmur sönecekti yanacaktı sameland seferden dönecekti duvardaki saat duracaktı kalbim kendiliğinden duracaktı ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var emperyal otelinde bu sonbahar bu camların nokta nokta hüznü bu bizim berheva olmuşluğumuz bir nokta bir hat kalmışlığımız bu rezil bu çarşamba günü intihar etmiş kötümser yapraklar öksürüklü aksırıklı bu takvim ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sesleri liman sislerinde boğulur gemiler yorgun ve uykuludur sabahtır saat beş buçuktur sen kollarımın arasındasın onlar gibi değilsin sen başkasın bu senin gözlerin gibisi yoktur adamın rüyasına rüyasına sokulur aklının içinde siyah bir vapur kıvranır insaf nedir bilmez otelin penceresinde duracaktın şehri karanlıkta görecektin karanlıkta yağmuru görecektin saçların ıslanacak ıslanacaktı kış geceleri gibi uzun uzun tek damla gözyaşı dökmeksizin maria dolores ağlayacaktı istanbul’u yağmur tutacaktı bütün bir gün iş arayacaktım sana bir türkü getirecektim kulaklarımız çınlayacaktı emperyal oteli’nin resmini çektim akşam saçaklarından damlıyordu kapısında durmanı söylemiştim yüzün zambaklara benziyordu cumhuriyet bahçesi’nde insanlar geziyordu tepebaşı’ndaki küçük yahudiler asmalımesçit’teki rum kemancı böyle rüzgarsız kalmışlığımız bu bizim çektiğimiz sancı el ele tutuşmuş geziyordu gazeteler cinayeti yazıyordu haliç’e bir avuç kan dökülmüştü emperyal oteli’nde üç gece kaldık fazlasına paramız yetmiyordu gözlerin gözlerimden gitmiyordu dördüncü gece sokakta kaldık karanlık bir türlü bitmiyordu sirkeci garı’nda sabahladık bilen bilmeyen bizi ayıpladı halbuki kimlere kimlere başvurmadık hiçbiri yüzümüze bakmıyordu hiç kimse elimizden tutmuyordu ben hiç böylesini görmemiştim vurdun …. kanıma girdin ….. kabulümsün.
Ya zamanından erken gelirim; Dünyaya geldiğim gibi, Ya zamanından çok geç; Seni bu yaşta sevdiğim gibi. Mutluluga hep geç kalırım; Hep erken giderim mutsuzluğa. Ya herşey bitmiştir çoktan, Ya hiçbir şey başlamamış daha Öyle bir zamanına geldimki yaşamın Ölüme erken sevgiye geç. Yine gecikmişim bağışla sevgilim; Sevgiye on kala, ölüme beş…
Gözlerin, gözlerime değince, felaketim olurdu, ağlardım Beni sevmiyordun, bilirdim Bir sevdiğin vardı, duyardım Çöp gibi bir oğlan, ipince Hayırsızın, hayırsızın, biriydi fikrimce
Ne vakit, karşımda görsem Öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım Ne vakit, Maçka’dan geçsem limanda, hep gemiler olurdu, ağaçlar, kuş gibi gülerdi, Sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdüm, içim, ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım, Akşamlar, bir roman gibi biterdi Jezabel, kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi, sen, sen kalkıp ona giderdin Benzin, mum gibi giderdin, sabaha kadar kalırdın,
Hayırsızın, biriydi fikrimce, güldü mü, cenazeye benzerdi Hele, seni kollarına aldı mı, felaketim olurdu, ağlardım, ağlardım …
Ata Demirer’in Beyaz Show da söyledigi Sarkı’nın Sözleri sarkıyı bulabilen varsa istiyorum :):):)
Değdi saçlarıma bahar gülleri Nazende sevgilim yâdıma düştün Sevenin bahtına bir güzel düşer Sen de tek sevgilim aklıma düştün Nazende sevgilim yâdıma düştün
Gözlerim yoldadır, kulağım seste Ben seni unutmam en son nefeste Ey ceylan bakışlım, ey boyu beste Gurbette sevgilim aklıma düştün Nazende sevgilim yâdıma düştün
Sensiz dağ yoluna çıktım bu seher Öksüz kumru gibi güller lâleler “Sen niye yalnızsın?” sordular eller Gurbette sevgilim aklıma düştün Nazende sevgilim yâdıma düştün
Bazen dostlarim soruyorlar… ne zamandır yanlızsın. sahi ne siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ocak diyorum buz gibi bir kıştı.. bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini. “o artik yok.” gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan… efkar..
Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim. ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..
dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi. bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi. geçikmiş yağmurlar vardi.. birden bire gitti…
dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye; son bahar diyorum.. galiba eylül baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım… anneyi ve bebeği kaybettik. dedi sana çok benzeyen bir hemşire
dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın ne zaman ayrildin sen diye.. biLmiyorum… herzaman soruldugunda yalan söylüyorum.. galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum..
Ben Kimseyi böyle çıldırasıya sevmedim. Zorla değil ya Sevemedim işte.. Kimseler yer etmedi içimde.. Senin Her yanımı.. Sarıp sarmaladığın kadar. Kan yerine Senin damarlarımda dolaşıp İliklerime işlediğin kadar…
Ben Bir tek seni. Bugün.. Yarın.. Ve daima Hep seni seveceğim.
Kalbinde ben kaldıkça Ve yaşadıkça.. Adının her harfine.. Kirpiğinin Saçının her teline.. Binlerce şiir yazacağım.
Yaşadığım her günün sonrası Zindan karası gözlerin Zindan karası saçların Süslerdi gecelerimi. Sen bilmezdin.. Ellerini ellerimde tuttuğumda O karanlık gecelerde Yıldızlar kadar ışıldayan bendim.. Her hangi bir gecede Gökyüzüne baksaydın beni görebilirdin . Belki o zaman Ben diye .. Ellerine yüzüne Bir avuç gökyüzü sürebilirdin.
Kır çiçekleri kadar keskin kokun vardı Soluduğum havada. İçtiğim her bardak çayda.. Her bardak suda.. İçtiğim her kadehte.. Yudumladığım sendin. Bilmezdin. Sen de içerken bir bak bardağına Kadehine.. Mutlaka beni göreceksin. İşte o zaman.. İstersen.. Seni içtiğim gibi Sen de beni içeceksin.
Şimdi Sen varsın ya dünyamda.. Artık sırtım gelmez yerlere… Sen de kendini bana bırak Mutluluk işte o zaman gelecek Önümüzdeki bütün kapıları açılarak…
Artık biliyorum.. Her şey Gün gibi açık.. Gün gibi ortada…
Sen /benim/ Günlerimi binbir renkte Fener alaylarına döndüren.. üzümü güldüren İyilik meleğimsin. Sen benim içinde yüzdüğüm Denizimsin okyanusumsun Sen benim huzur bulduğum Sessiz maviliğimsin.
işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum. Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun, Soluduğum havanın, Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun. Yokki sevenim, Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden. Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm. Yaşamımdaki aşkı, içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı. Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim… Beni bugün benimle bırakın acılarımla, Tükenip giden umutlarımla. Uğraşmayın benimle, Acımayın boş çuvallar gibi atın. Atın ne fark eder ki… Vurun be vurun; Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı? Korkmuyorum ölmekten, Artık ölüm bile bana boş geliyor. işte ben bunlerı yaşıyorum. işte ben denizim. Azgın dalgalara kapılmış bir gemi, Yokki yok gidecek hiç bir yeri.
Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi yazıyorum Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu. Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..! Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.
seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı, seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı, seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…
üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde, yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…
bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…
gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin sana olan bu sevgim hiç bir zaman dinmeyecek!! içimi ısıtan sözlerin ruhumda atan kalbin uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin hiç bir zaman ölmeyecek!!…
aslında gece gündüze sevdalıdır gündüz geceye, bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın gündoğumlarında gece gündüzü dinler günbatımlarında gündüz geceyi, insanlara duyuramasalar da seslerini ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine: Özlüyorum Seni..
(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)
seni kalbime yazdım aşkımı şiirlere bir sana yenildim ama bir de sana kıyamadım kendi hayatıma kıydığım gibi…
seni yıllara yazdım yıllarca sevdim yıllarca bekledim ve her yıl bir asır oldu sensiz her anın yıl olduğu gibi…
seni camlara yazdım her yağmur arkasından ve her yağmurda ağladım bulutlarla sana ve aşkıma ağladım öksüz bir çocuk gibi…
seni şarkılarıma yazdım söylendin mısralarda ama ne yazık ki hep kederli şarkılar meylere meze olanlardan benim aşkına ziyan olduğum gibi…
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….
ılık bir rüzgar esti, Nereden geldi bilmiyorum… nereye gidiyorsun diye sordum.. Özlenen herseye dedi.. Aklima sen geldin. cünkü özlenen bir tek sendin… Eger insanlara bos elimi uzatir ve birsey alamazsam cok üzücü; Ama asil ümitsiz durum; Dolu elimi uzatip kabul edecek kimseyi bulamamamdir… Hic yüz vermedim günese bugün.. Resmini gösterip hava attim ciceklere.. Adini zipkinla kazdim gögün en yüksek yerine… Bir de SENi SEViYORUM diye bagirdim duydun mu? Hayalin hafizamdan silinene kadar, izdirabin saclarim dökülene kadar, Aglamaktan gözlerim kör oluncaya kadar Her dakika Seni Sevecegim… Sen hic Bugulanmis cama “SENi SEViYORUM” yazip, Harflerin arasindan disariyi seyrederek, Kar taneleri altinda Sevdigini hayal ettin mi?? Seni ne yagmurlar, seller koparabilir kalbimden, Ne de deli gibi esen firtina, cünkü bir agacin topraga kök salmasi gibi baglandim sana.. Kulaklarim sessizlige, gözlerim sensizlige, Gönlüm katlanirsa derde, Anlami yok yasamanin.. Nefes almak bosuna.. Senin olmadigin yerde … Bulutlarin gözyaslari pencerene vururken, Düslere daldigin bir gecede, Hangi hayaller sana uyumayi unutturuyorsa, Gelecek sana onlari yasatsin… icinde öyle umut tasi ki Onu senden kimse alamasin. Gözlerin hep gülsün, mutlulugu hep sende arasinlar. Ama onu kalbinde öyle sakla ki, Gercekten isteyen bulsun… Her aya bakisinda beni hatirla, Yildizlar gözlerine takilirsa, Gözlerine baktigimi sakin unutma, Bir yaprak düserse avuclarina, Ellerimdir sakin birakma…. Hayatin bir sevgi öpücügü kadar doyumsuz, Sevinc gözyaslari kadar güzel, Seven bir kalp kadar heyecanli, Askin dokusu kadar masum, Bir gül kadar gururlu olsun…Askin Kalbindeyse.. Mutlulugun elindeyse, istedigin iki kelimeyse SENi SEViYORUM…
Seni özlemenin Ne demek olduğunu sor bana, Yetmiş iki dilde anlatabilirim Kitabını yazabilirim sayfalarca. Yalnızlığın rezilliğini Kokuşmuşluğunu Ve çıplaklığını da. Ama hiç kimse Kavuşmanın güzelliğini Sormasın bana / anlatamam. Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum Dudakların nasıldır. Sıcak mı ateş topu kadar, Yoksa soğuk mu Buza kesmiş bir bardak su gibi? Kıvrımlarına, Kırmızı karanfiller mi tutunmuş, Küle gizlenmiş kor mu var? Tenime değdiğinde dudakların Cemre mi düşer bedenime, Mızrap değen bir saz teli gibi Titrer mi yüreğim bilmiyorum. Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların, Ürkek ceylânlar Nasıl kurtulur tuzağından? Dolu yemiş yaprak gibi Nasıl titrer bir yürek? Ellerin nasıl okşar bir bedeni, Goncalar Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum. Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Ama hiç kimse / kavuşmayı, İki derenin birbirine karışıp Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu Sormasın bana ,anlatamam. Çünkü seninle ben, Ayrı kaynaktan doğmuş Sularında hasretleri taşıyan Başka denizlere koşan iki ırmağız. Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız. İşte onun için İki dere nasıl karışır birbirine Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum. Seninle Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca Ve sadece Kahpe sensizliği sor Rezil beklemeyi , özlemeyi sor. Tanrı şahidimdir Kurda kuşa Dağa taşa bile anlatabilirim. Demem o ki uzaktaki yakınım: Vuslatlara yabancıyım, Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim….
masalla gerçek arası bir yerlerdeydi zaman , gittikçe uzayan hüznünde gecenin . ben yaşlı bir adam gibi – ki öyleydim – sana yaslanıp , gözlerinde izinsiz gezindim .
ama bil ki : Londra ‘ nın bütün trenlerine kaçak binen , ve sana getirebilmek için , adını bile bilmediği , nefesi çam kokan bir adamı arayan ; o adam , bendim .
lV – çerçeve
ama ben durdurmadım zamanı , resmini çizdim sadece . bıraksan gidecekti , sen çerçeveledin o anı / o gece ..
bir gökyüzü gibi , örtülmüşse üstümüze sevda , gözlerimizi kaçıramadığımız , ve Oksijen kadar bulaşıksa kanımıza , biz ne kadar kendimiziz ?
ve kimbilir kaçımız , bir başkasını yaşıyoruz , o başkası bilmeden , o başkasından habersiz ..?
ERTELENMİŞ SÖZCÜKLER Ertelenmiş sözler var dilimde Buruşmuş bir kağıdın içinde duygularım. Gecikilmiş bir aşk yazılı köşeye atılan kağıtta Hiç bir şey için geç değil belki Belki, şimdi tam zamanı. Bir de yürek sözden anlasa… Hergün bir sonrasına ertelenir itiraflar Bir kaçış ki, bu insanı kendinden eder Sorular döner beynimin içinde Beynin içinde satır satır işlenir duygular Bir gün sonraya ertelenir hergün.
Bir yaprağın yere düşüşü gibi olabilsem Ağır ağır süzülsem herşeyin farkında olarak Bir şelale gibi olsam Coşkunca düşsem arzularımın yüreğine Korkularımı erteleyebilsem bir anlığına Hergün koskoca bir yaşam ertelenir oysa.
Sözcüklerin ucuna yüklüdür yaşam Kendimin kendimle savaşı bu Kendimle ertelenmiş sözcüklerimin savaşı Korkularımızın esiri olmuşuz Ertelenmiş bir yaşam var sırtımızda Ertelemiş sevdalar yaşarız Ertelenmiş dostluklar Ertelenmiş kendini buluşlar.
En çokta yüreğimizdeki parıltıları erteleriz. Oysa sevmek, daha kolay gözükür korkmaktan. Sevsek hesapsızca, Aşık olsak ertelemeden yüreğimizdekileri. Sözcükler aksa billur bir su gibi Ertelemesek yaşamımızı.
Belki olacak ertelemesiz yaşayışlar Bir umut ışığı yanar yürekte Umudu erteleriz bu sefer Umudu erteleriz bir sonraki güne. Ertelenmiş bir umudun sırtına yüklemişiz korkularımızı Ertelenmiş sözcüklere saklamışız yüreğimizi Ertelenmiş bir varoluş yaşarız.
Güvercinim gözlerimi uzaklara dikip de yalnızlığıma ağlarken martıların asaletini keşfettim dedim yanımdan kaçıp gittin sen bir güvercin olabilirsin ama kıskanma martıları dost olmayı bil senden üstün olanlarla. sonra benim gibi yapayalnız kalma ağlama sende uzayıp giden bu yollara bakarken, kapın çalmazken yolunu gözlediğim var da yolumu gözleyen niye yok diye ağlama sen dost olmayı bil
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak… Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Önemli olan sağlık.” “Yaşamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin… Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin… Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiç bir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin… nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canın yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin… Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek… Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak… Gel gitler içinde yaşayacaksın… Buna yaşamak denirse… Razı mısın bütün bunlara…? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…? O halde aşık olabilirsin
aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun bir başladımı kalbine işler dantel gibi nakış nakış sökemesin söktüğün zaman için acır öyle acır ki ölmek istersin aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun o ayrılık ölümden beter o öyle bir duygudur ki yüreğini yakar öyle bir yakarki söndüremesin söndürsen bile külü kalır o kül bile yüreğini tekrar yakar ve yüreğin yangın yeri olur gider o öyle bir duygudur ki içini dalgalı fırtınayı bir deniz haline kalbini ise başından karı eksik olmayan ağrı dağı haline getirir aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun geldiğinde bahar gelir yüreğine çiçekler açtırır ruhunda gittiğinde günlünde sonbahar rüzgarları estirir döker açtırdığı çiçekleri yaprakları savurur her bir yana her düktüğü çiçekle yapraklar içinde bir şeyler alır götürür ve buda sana dayanılması zor acılar yaşatır aşk bu kolaymı geldiği gibi gidermi sanıyorsun
Tutsak bu yürek seninle dolu Sevgisiz öksüz bir çocuğun gözyaşı gibi Çaresiz sensiz ama benimle Ben sen olmuşum ben sendeyim Yokluğunda var olmak zormuş sebebim Sensiz bir çocuk gibi ağlar gözlerim Çaresiz ayıplardan gel kurtar beni Kaybolmuş kayıplarda tutsak yüreğim