Duyabildigin tüm sesle Haykırabildigim kadarıyla Cevaplayabildigim her soru.
Gecenin lakırtısı hala kulaklarımda. Zaman ise sensizliğin sınırsızlıgında. Ve bensizligin ilk demleri kaplanıyor ..
Ankara da karsı pencerede yagıyordu kar. Görebildigim tek buydu Bugulu bir kırmızıydı gök.
Sana yazdıgım harfleri Birlestirip cizgi yapsam Ne kadar uzak olsan Sana gelirdi biliyorum ..
Karmakarısık sanmalar içinde her geleni O zannederdim.
Tabi gidenleride ..
Beni görmeye gel!
Gittigim geldi aklima. Karşı bir yoldan Bir trene binipte. Arkamda aglayan iki göz ..
Aglardım.. Süzülürdü yanaklarımdan. Buz çiçek olurdu .. Aglardım. Toprak yeşerir. Gonca çıkartr. Aglardım. Deniz maviş gök laciverte dönerdi. Gözlerim yanardı maviye bakamazdim. Her şey senden yana Ben yalnızdım. Kapatırdım sayfaları kilit vururdum. Deniz kara gök siyah olurdu.
Seni seviyorum, Inanmiyormusun, Sevgi sözde degil, Sevgi özdedir, Bak gözlerime, Bak ta gör senin için yanan atesi.
Günler geçmek bilmiyor, Bu kalbim yalniz seni seviyor, Zamana düsman olmus, Bir kenarda otuyorum, Seni bekliyorum, Geleceksin, Beni göreceksin, Ve gülümseyerek, Bana beni sevdigini söyleyeceksin.
Duygularim doldu, Doldu da tasiyor. Seni seviyorum diyorum ama, Aslinda ben degil, Gönlüm seni seviyor.
Seni seviyorum, seni seviyorum, Gel artik seni hala bekliyorum, Özleminle cehennemi yasiyorum, Hergün birazha sensiz yaslaniyorum, Ben kendi kendime sasiyorum, Biliyorum sana çok karisiyorum, Ama mutluluga kavusamiyorum.
Kimseye söyleme gidişini, ben söylemedim. Elimde senin siparişin olmayan torbalarla geliyorum eve.. Ağlaya ağlaya öpüyorum yattığın yastığı yorganı Sanki beni az önce yolcu etmişsin gibi çıkıyorum sokaklara.. Üst komşuya hava atarak, bi fiyaka bi görsen.. Ne garip bu insanlar! Bütün mahalle, hatta alttaki bakkal bile seni geçen kasım öldü sanıyor… Ne garip bu insanlar! Hala her sabah bana selam veriliyor.. Sanki yaşıyormuşum gibi.. Ceyhun YILMAZ
Her eğilip baktığımda başımın gövdemden ağır gelmesiyle yerde buluyorum kendimi… Deyimlerden cıkmış bi cümle olabilir ama kafamın içindekiler, beynimi sömüren anlamsız yada belkide fazla anlamlı düşünceler tasımıyor artık bu bedeni…Her defasında düşmek mi bana yazılan, yada en acısı yerlerde sürünürken bile başımı kaldırabilecek gücü bulup (ki nerden bulduğumu anlamış değilim hala) düştüğüm yüksekliği görmek mi? Gülücük perisi niye uğramıyorsun yüzüme? Hala kaçırıyorum gözlerimi insanlardan… Kaybolmasınlar içimdeki boşlukta diye.. Niye farklı olduğumu devamlı yüzüme vuran kelimeler seçiyorlar benimle konusurken?… Niye hissettiriyolarki bunu? Yüzümdeki tepkisiz maskenin atında devamlı ağlayan bi yüz olduğunu öğrenmek içinmi bütün bu çabalar? Ne zaman acık vericek diye ben kaçtıkca bıkmadan üstüme gelmeleri… Neden?… Herşey yalan sadece düşlerim gerçek… Düşlerim var rüzgara ters düşen…
Her attığım adımda onlara, biraz daha kaybediyorum içimdeki beni… Vardığıma kalacak mıyım? Bilmiyorum. Yalnız mıyım? onların dediklerine göre yalnız olamam… Etrafımdalar çünkü… Ve evet bencede yanlız değilim kimsenin bilmediği 2 kişilik bi dünyam var benim.. Adım hala hayat kitabında yazıyor… Gerçek cok şeffaf tıpkı, ağladığımda gözlerimin kıpkırmızı kesilmesi kadar… Kahretsin, acınacak haldeyim yine, kelimelere vurmak bu olsa gerek… Melekler, duymuyor sesimi Karanlık işte yine her yer Gözyaşlarım, keşkeleri yok edemiyor Korkuyorum İnancım kalmadı benim….
Yıldırım Aşkı Şiirleri Yıldırım Aşkı Yıldırımlar Aşkı Şiir
Yıldırım Aşk
yıldırım düştü dedin kalbime. ne biçim yaktı seni, söylesene. böyle bir sevgi de hiç görmedim. ne hale geldiğini gördüm söylemedim. sevgi sözcükleri düşmez oldu ağzından. ne biçim yıldırımmış birşeyler aldı hayatından. yıldırım aşkı diyorlar buna, seni fena çarptı. sarhoş gibiydin fena kapıldın bu aşka. aşk güzeldir birlikte yaşandığında. bence bu yıldırım aşkı at içinden. seni yıpratmasına izin verme hiçbirzaman. heyecan önce, insana mutluluk verir. daha sonra da aşkın, acıya dönüşür. ateş düştüğü yeri yakar derler. sende ki ateş ise, yalnız seni yakar. bence yıldırımlar dan koru kendini. yakmasın bir daha senin içini. ne biçim aşkmış bu, anlayamadım. bir türlü çözüm bulamadım. adına yıldırım aşk diyorlar. insanı elektrikten fena çarpıyor. çarpılmak istemiyorsan eğer. sen de vazgeç bu sevda dan. kendine gel kaç bu aşktan.
Menekşe Gülay
Yıldırım Aşkı
İlk görüşte içim tuhaflaştı birden, Ben de anlayamadım acaba neden, Galiba yıldırım aşkı bu gelen, Çarptı beni aniden.
Artık hayatımdaydın sen, Hayallerimde sen, rüyalarımda hep sen, Halâ kendime gelemedim ben, Ne oluyor bana nedir bu acayip neden?
Halâ tanışamadık seninle, Sen de olmak istemez misin benimle, Ama biliyorum bütün hata bende, Cesaretim yok tanışmaya seninle.
Seni başkasıyla görünce, Veda ediyorum içimdeki sevince, Bir gün anlayacaksın sen de, Sevmek nasıl bir işkence.
AŞK nedir, neye AŞK denir? Aşk bir sarmaşıktır ve en iyi bir tanımı da budur. Aşk kelimesinin kökeni de oradan gelir. Sarmaşık bir ağacı dıştan sarar, yemyeşil gösterir ama içten içe kurutur. Nice çınarlar, nice selvi boylular aşkın sarmasıyla içten sararmış kurumuştur, dışı yeşil görünür hâlâ.
Maşuk uğruna ölmek, aşkı ispatlar mı? Aşkın ispatı için can vermek en kolay yoldur. Dirilip tekrar can verebilecek, yani aşkı için hergün ölmeyi göze alabilecek olan ise gerçek âşıktır. //İskender PALA//
dalgalar sırılsıklam, dökülmüş elleri kolları yorgun argın, güneşi kıyıya sürüklüyorlar kıran kırana vuruşuyor hüzün mavisi ışıkları ıskalayan tüm kurşunlar onda karar kıldılar çoktan gelmiş olmalıydı göğün ak kanatlıları beni alıp götürmedi, neden bu sabah sular sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
denize düşerken gördüm aldırmıyordu insanlar bulutların arasından yuvarlandı koya önce burna çarptı çığlık çığlığa kayalıklar sonra can havliyle devrildi suya ah…bayram etti cümle balıklar ama bir gariplik var, hiç ağlamazdı kuşlar sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
ışıktan öpücük konduruyor sahile sular ellerim hatırassı, güneş bulaşıığı ellerim abdest organlarımda hâlâ izi var şafağın bitmesini boşuna beklemişim gözlerime ne oldu, neden bir tuhaf oldular sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
ne geceler atardım önüne, hepsini de yerdi ayrılığı felaket, yanımdayken burnuma tüterdi eyvah ki yalnız beni değil yıldızları da kırdılar onlarsız yapamaz, bilirim, hep koynunda yatardı geç oldu, hâlâ anlayamadım, saati niçin sordular? Sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular
tam alır yerinden yemiş kurşunu güneş melekler her ahından bir cehennem yontarlar güneş ki masum kadınların iffetine eş göklerin maksadı ne ki kırılıyor gerdanlar neden beni okşayan melekler uykudalar sahi, unutmuşum, güneşimi vurdular.
Atatürk’ü Anma Şiirleri 10 Kasım şiir 10 Kasım şiirleri Atatürk Şiirleri
10 Kasım
Her doğum başlangıçtır ölüme Ölüm; sığdırılmışsa içine bir yaşam yaşam adanmışsa yaşamlara ve öldüğünde insan selam duruyorsa hala topuyla,tüfeğiyle ve elinde çiçeğiyle gözyaşlarıyla damla damla insanlar
ve varsa hala ardından ağlayan kadınlar ve çocuklar doğduklarında yokken bile sen senin resminse yakalarındaki cepheye giderken
ve anılıyorsan hala senin adını taşıyorsa sokaklar,okullar akıyorsa damlalar gözpınarlarından yığınların ve hala adın yazılamıyorsa nüfus kütüklerinde ve hala varsa öldürmek isteyenlerin ölümün adı değildir 10 kasım olsa olsa bir merhabadır ölüme
10 KASIM ATA’ YA SESLENİŞ
Sensiz 10 kasım da, nasıl güleyim Ah çeker ağlarım, dertli yüreğim Albayrak yarıda, durur direğim Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Hazan geldi Atam, çiçekler soldu Hergün şehit geldi, millet kahroldu Şehit anaları saçların yoldu Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Ordular ilk hedef, akdeniz dedin Savaşın sonunda zafere erdin Sana yas tutuyor, şimdi milletin Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Gündüz güneş idin, gecede aydın Bütün devrimleri ülkeye yaydın On kasım da aramızdan ayrıldın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Yurdumuzdan hain düşmanı attın Kurtardın ülkeyi bayram yaşattın Ecel geldi atam, bahtımızı kararttın Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Devrimlerle bu günlere gelindi Zaferlerle bütün ulus sevindi Bayram etti ulus, sana güvendi Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
Bakari’ yem ben Atamı ararım On kasımlar da, sever anarım Kaybettim ben Atama yanarım Ulusun sensiz, gülmüyor Atam.
10 KASIM Atatürk’üm biliyorum ugün 10 Kasım. Senin ölüm yıl dönümün. Ama sen gidince seni buvatan arar oldu, Bu genç yüreğim seninle doldu.
Sen merak etme Atam. Senden aldığımız örneklerle olduk adam, Atam seninle var olduk, Senin ilkelerinle yoğrulduk.
Sıra biz gençlerde yolundayız, Sözlerinle ilkelerinle doğru yoldayız, Seni canaım kadar vatanım kadar, Çok seviyorum Atam,dünyalar kadar…
10 KASIM
Atam seni çok seviyoruz! Türk ordusu ile savaştın. Atam!seni saygı ile anıyoruz. Türk cumhuriyetini kurdun. Ülkemizi korodun. Ruhun hep cennette olsun. Keşke seni görebilseydim…
19 Mayıs Bayramı şiirleri 19 Mayıs Şiirleri 19 Mayıs Bayramı ile ilgili şiirler 19 mayıs Atatürk’ü anma ve spor bayramı şiirleri 19 Mayıs Bayramı şiirleri
19 Mayıs
Bugün 19 Mayıs Gençlik bayramı var Bugün samsun ufkundan Yeni bir güneş doğar
Karanlığa gömülmüş Vatana nur oldu o Yas bağlayan ruhlara Yüreklere doldu o
O bir yaman volkandı Baş buğdu kahramandı Bu günü kuran odur Yurdu kurtaran odur
Bugün 19 Mayıs Gençlik bayramı var Bugün samsun ufkundan Yeni bir güneş doğar
BEKİR DORUK
ŞU SONSUZ KOŞU
Samsun’a ayak basmış Kahraman bugün, Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda Davul zurna sesinde şahlanır düğün, Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.
Ata’nın rüyasına gelincikler sun, Emek bahçelerinin güzel gülünü… Biz sonsuz bir sabahtayız… O uyusun, Sevincimiz coşturur O’nun gönlünü.
Nasıl çıkmış bir sabah Samsun’dan yola, Dağlardan dağlara o zafer türküsü, Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola, Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.
Al bayrağın Ankara Kalesi’nde hür, Dalgalanmakta altın bir çağa doğru, Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür, Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.
On dokuz Mayıs’ın hür başına çelenk, Kiraz mevsimi, gençlik ay’ı, gül ay’ı, Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk, Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.
Ceyhun Atuf KANSU
19 MAYIS
19 Mayıs günü, Yaşıyor kalbimizde, Atatürk güneş gibi, Her zaman içimizde.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan Türk gençleri.
Ülkü verir, hız verir. Bize 19 Mayıs. Yurdumuzu kurtaran, Ata’yı unutmayız.
Tembellik yasak bize, Parolamız ileri, Dünyaya örnek olsun, Çalışkan TÜRK GENÇLERİ
F. ELMALI
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP
Siz beni hâlâ anlayamadınız, Ve anlayamayacaksınız çağlarca da, Hep tutturmuş “yıl 1919, Mayısın 19’u” diyorsunuz, Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.
Mustafa Kemal’i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler, Siz bana neler yaptınız ondan haber verin, Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,
Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Bana muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan; Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı, Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,
Mustafa Kemal’i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz, Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın, Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.
Mustafa Kemal’i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız, Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil, Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar, Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.
Mustafa Kemal’i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş; Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken, Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen,
Mustafa Kemal’i anlamak işitmek değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla, Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla, Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister, Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter,
Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Kırdın mı incittin mi birilerini Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan… Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum ‘İçtenliğin’ ya da ‘dünya görüşünün’ kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hâlâ bir umut var mıdır Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim Senin ve benim , yani bizim için…
Atatürkün doğa sevgisini anlatan şiir, Atatürkün doğa sevgisi
Siz beni hala anlayamadiniz Ve anlamayacaksiniz caglarca da Hep tutturmus “yil 1919” Mayis’in 19’u diyorsunuz Ve eskimis sozlerle beni ovuyor ovuyorsunuz Mustafa Kemal’i anlamak bu degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil Birakin o altin yapragi artik Birakin rahat etsin anilarda sehitler Siz bana neler yaptiniz ondan haber verin; Hakkindan gelebildiniz mi yoklugun sefaletin? Mustafa Kemal’i anlamak yerinde saymak degil Mustafa Kemal’in ulkusu sadece soz degil Bana mustular getirin bir daha Uygar uluslara esit yeni buluslardan Kuru soz degil is istiyorum sizden anladinizmi? Uzaya Turk adini Ataturk kapsuluyle yazdinizmi? Mustafa Kemal’i anlamak avunmak degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil Hala o acikli agitlar dudaklarinizda Hala oturmus on kasimlarda bana agliyorsunuz Uyanin artik diyorum uyanin uyanin! Uluslar fethine cikiyor uzak dunyalarin Mustafa Kemal’i anlamak goz boyamak degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil Beni seviyorsaniz eger ve anliyorsaniz; Laboratuvarlarda sabahlayin kahvelerde degil Bilim agartsin saclarinizi kitaplar Ancak boyle aydinlanir o sonsuz karanliklar Mustafa Kemal’i anlamak aglamak degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil Demokrasiyi getirmistim size ozgurlugu Goruyorum ki hala ayni yerdesiniz hic ilerlememis Birbirinize dusmussunuz halka egilmek dururken Hani koylerde isik hani bolluk hani kaygisiz gulen Mustafa Kemal’i anlamak itismek degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil Arayi kapatmanizi istiyorum uygar uluslara; Bilime sanata varilmaz rezil dalkavuklara Bu vatan bu canim vatan sizden calismak ister Paydos ovunmeye paydos avunmaya yeter yeter! Mustafa Kemal’i anlamak aldatmak degil Mustafa Kemal ulkusu sadece soz degil
Atatürkten son mektup şiiri oku Atatürk’ten son mektup
Atatürk’ten Son Mektup Siz beni halâ anlayamadınız. Ve anlamayacaksınız çağlarca da… Hep tutturmuş ‘Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u’ diyorsunuz. Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemâl’i anlamak bu değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Mustafa Kemâl’i anlamak yerinde saymak değil. Mustafa Kemâl’in ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan.. Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemâl’i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! Uluslar, feşine çıkıyor, uzak dünyaların.. Mustafa Kemâl’i anlamak gözboyamak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar.. Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar… Mustafa Kemâl’i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü.. Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş, Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? Mustafa Kemâl’i anlamak itişmek değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla. Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister, Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Mustafa Kemâl’i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil…
Abla İle İlgili Şiirler,Abla sözleri,abla sevgisi güzel sözler,ablaya resimli güzel sözler, abla şiirleri resimli, abla ve kardeş resimleri
Abla
İnanılmaz bir mutluluk var içimde abla İnanılmaz bir sevinç
Gün doğuyor artık yüzüme Gülüyorum abla gülüyorum yarınlara
Benim de artık topum olacak plastikten Kalemim, kağıdım, silgim Ben de artık koşacağım ablam ümitle yarınlara
Okulum olacak gideceğim Önlüğüm var giyeceğim Ablam sen de gül benimle Meğer sesimizi duyan varmış yarınlarda…
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar. Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi, Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi; Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede. Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede; Bahçende akasyalar açardı baharla. Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı; Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı. İçini gıcıklardı bütün erkeklerin Altın bileziklerle dolu bileklerin. Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin; Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla. Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya, En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya. Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın, Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın? Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın; Hâtırada kalan şey değişmez zamanla, Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!