Posts Tagged ‘hastalarda’

Kalp Pili Hakkında Her şey?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp pilleri (pacemaker), kalbin ritmini oluşturan ve düzenleyen elektronik cihazlardır. İlk çıkış amacı kalbin yavaş atması sonucu gelişen rahatsızlıkları tedavi amacını taşırken son yıllarda ritim bozukluklarında (antitakikardik pacemaker’ler ve takılabilir kardiyoverter-defibrilatör piller -ICD-) ve kalp yetmezliğinde de kullanılmaya başlanmıştır (biventriküler pacemaker’ler).

Kalıcı kalp pilini gerektiren durumları inceleyelim:

Sinüs düğümü hastalığı:

Hasta sinüs sendromu olarak da adlandırılır. Bu durum, kalbin normal uyarı oluşturan hücreleri (sinoatrial düğüm veya sinüs düğümü) görevini yeteri kadar iyi yapamadığı zaman ortaya çıkar. Kalp hızında çoğunlukla yavaşlama bulunur. Çeşitli aritmiler ve bu arada hızlı ritimler de (takikardi) olabilir. Hastalarda efor ile yeteri kadar kalp hızı yükselmez. Kalıcı kalp pili uygulamasının önde gelen nedenidir.

Hasta sinüs sendromunda EKG. Bu sendromda zaman zaman yukarıda görüldüğü gibi kalp ritminde duraklamalar veya bazen de kalp hızında yavaşlamalar görülür. Bu dönemlerde hastalarda bayılma, bayılacakmış gibi olma, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetler olur. Bu şikayetlerin olduğu hastalarda kalıcı pil takılarak yavaşlamış kalp hızı normale döndürülür.

Eğer kalp hızı dakikada 40’ın altına düşmüş ve belirti ve şikayetler açık bir şekilde bradikardiye bağlanıyorsa kalp pili hemen daima önerilir. Eğer kalp hızı dakikada 40’ın üzerindeyse ve zaman zaman bradikardiye işaret eden şikayet ve belirtiler varsa da kalp pili önerilebilir. Anormal olarak yavaş kalp ritimleri olsa bile şikayeti olmayan hastalar genellikle kalp pili adayı değildirler

Kalp blokları:

Kalp pili uygulamalarının ikinci en sık nedenidir. Kalp blokları, kalpte iletim sisteminin her kademesinde olabilirse de en çok probleme, atrioventriküler düğüme ait olan atrioventriküler (AV) bloklar neden olur. AV bloklar, birinci, ikinci ve üçüncü derece olmak üzere 3 tiptir. En ağır şekli 3. derece olandır. Buna AV tam blok da denir. Bu blok şeklinde sinüs düğümünden çıkan uyarılar AV düğümden aşağı geçemez, ve böylece ventriküllerin kasılması için uyarı aşağı inemez. Eğer AV düğümün ilerisinden başka bir noktadan yeni uyarı çıkışı olmaz ise bu durum hayatla bağdaşmaz. Böyle bir durumda çoğunlukla vücudun hayatta kalma mekanizmaları devreye girer ve bloğun ilerisinde bir odak, uyarı çıkarma görevini üstlenir. Ancak çıkan bu uyarılar, sinüs düğümünden çıkanlara göre az sayıdadır ve insanın yaşamını normal olarak devam ettirmesi için yeterli değildir. Bu durumda kalp pili takılarak uygun kalp hızı sağlanır.

Sık görülen AV blok nedenleri içinde; kalp krizi, iletim sisteminin dejeneratif hastalığı, ilaçlar, ameliyat veya ablasyon komplikasyonları sayılabilir.

Karotis sinüs aşırı duyarlılığı (hipersensitivitesi):

Boyunda beyine giden atardamarın (karotis arter) 2’ye ayrıldığı yere karotis sinüs denir. Bu bölge, vücutta kan basıncının ayarlandığı yerlerden biridir. Kan basıncı yükseldiği zaman burada bulunan basınca duyarlı hücreler (baroreseptörler), beyindeki basınç merkezi ile haberleşerek atardamarların etrafındaki düz kasları gevşetir ve böylece atardamarlar biraz genişleyerek yükselmiş olan kan basıncını düşürmeye çalışır. Ancak bazen bu hücrelerde aşırı duyarlılık gelişir. Bu durumda boyun bölgesine olan temas veya hafif basınçlarda (dar yakalı gömlek giymek, boyun hareketleri, tıraş olurken bu bölgeye temas vb) bu hücreler yanlış olarak kan basıncı yükseldi zanneder ve kan basıncı ve bazen de ek olarak kalp hızı düşürülür.

Şeker Nasıl Ölçülür

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Evde Kan Şekeri Nasıl Ölçülür

Kan Şekeri Nasıl Ölçülür

Eğer diyabetli bir hastaysanız kısa süreli hedefler belirleyip bunlara ulaşarak uzun dönemde çok sağlıklı ve hatta diyabetli olmayan bir bireyden farksız uzunluk ve kalitede bir yaşam sürebilirsiniz. Kısa süreli hedefler genellikle kan şekerini ölçme üzerinde yoğunlaştırılmıştır ve buna evden kan şekerini ölçme adı verilir. Tüm diyabetli hastalar ister Tip 1 ister Tip 2 ister gebelik diyabeti olsun kan şekerlerini ölçerek uygulanan tedavinin uygunluğu ve yeterliliği konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar. İnsülin ve oral antidiyatik haplar kan şekerini oldukça etkin biçimde düşüren ilaçlardır. Evde kan şekeri ölçümü bu ilaçların sizin için doğru ilaçlar olup olmadığı ve dozlarının yeterli olup olmadığı konusunda çok değerli bilgiler verir. Kan şekeri ölçümü yemeklerden sonra kan şekerinin nasıl değişim gösterdiğini ve ayrıca egzersiz sırasında ve sonrasındaki oynamaları bize söyler. İlaç kullanan diyabetik hastalar ayrıca düşük kan şekeri açısından da risk altındadırlar. Evden kan şekeri ölçümü hipoglisemiler konusunda bizi uyarır bu nedenle hayat kurtarıcı bile olabilir. Herhangi bir ilaç kullanmayan sadece diyet ve egzersizle tedavi edilen hastalar (bunlar bazı Tip 2 diyabetik hastalar ve bazı gebelik diyabeti hastalarıdır) kan şekeri düşüklüğü açısından risk altında olmasalar da evden kan şekeri ölçümü yine de gereklidir. Çünkü ilaç tedavisine geçme gerekliliği en erken ve doğru biçimde evden kan şekeri ölçümü ile anlaşılabilir. Ayrıca şekerleri iyi giden bir diyabetlinin evden ölçüm yaparak iyi sonuçları görmesi de onun diyet ve egzersiz tedavisine uyumunu artıran çok önemli bir motivasyondur. Ayrıca evde şeker ölçümü diyabetli bir gebenin sağlıklı çocuk doğurmasını sağlayan en önemli ve vazgeçilmez bir metoddur.

Ne sıklıkla evde kan şekeri ölçümü yapılmalıdır?
Bu sorunun yanıtı size ve sizi izleyen sağlık ekibinin kararına bağlıdır. Tip 1 diyabetik hastalarda kan şekeri düzeyleri gün içinde önemli oynamalar gösterme eğilimindedir. Bu nedenle Tip 1 diyabetik hastalar günde 4 kez ölçüm yapıp insülin dozu ve yemek planlarını bir önceki ölçüm sonuçlarına göre yapmalıdırlar. Eğer normale çok yakın kan şekeri düzeylerini hedefliyorsanız günde 4 ve hatta 5 kez ölçüm yapmalısınız. Ölçüm saatleri her yemekten önce yatma saati ve en azından bazı günler gece yarısı (sabaha karşı 3.00) olmalıdır. Çalışmalar günlük kan şekeri ölçüm sayısı arttıkça kan şekeri kontrolünün iyileştiğini ve günlük ölçüm sayısı 4’ün altına indiğinde de kötüleştiğini göstermiştir.

Tip 2 diyabetik hastalarda gün içindeki kan şekeri oynamaları daha azdır bu nedenle Tip 2 diyabetiklerin Tip 1 diyabetikler kadar sık kan şekeri ölçümü yapmaları genellikle gerekmez. Ayrıca hap kullanan Tip 2 diyabetiklerin de insülin kullanan Tip 2 diyabetikler kadar sık kan şekerlerini ölçmeleri gerekli değildir. Bu hastalarda sık ölçüm yeni bir tedaviye geçildiğinde, doz ayarlaması yapıldığında ve yaşam biçiminde önemli bir değişiklik olduğunda yapılmalıdır. Bu durumlarda günde en az iki kez ölçüm yapmak gereklidir. (Kahvaltıdan önce ve akşam yemeğinden önce veya yatma zamanı). Bunların kaydedilmesi sizin ve sizi izleyen sağlık ekibinin sizinle ilgili doğru kararlar vermesine yardımcı olacaktır. Kan şekerleri istenen düzeye geldiğinde günde bir veya bazen iki ölçüm yeterli olacaktır. Eğer hap veya insülin kullanmayan bir Tip 2 diyabetli iseniz ve kan şekeriniz kontrol altındaysa günde bir kez veya haftada 3-4 kez ölçüm yapabilirsiniz. Ayrıca örneğin her zamankinden daha ağır bir yemek veya ekstra-egzersiz gibi durumlarda da ölçüm yapılmalıdır.

Bunun dışında ölçüm sıklığı elbette parmağınızı ne sıklıkta delmek istediğiniz, iş yaşamınızda zamanınızın ne ölçüde elverdiği ve maddi durumunuz gibi tıbbi olmayan faktörlere de bağlıdır. Elbette ki her ölçümün size zaman ve para olarak bir maliyeti vardır. Bazen kendinizi iyi hissetmeyebilir ve bunun nedeni hakkında size fikir verebilir. Örneğin 5 km’lik bir koşudan sonra terli olabilir ve titreme hissedebilirsiniz. Bu basitçe yorgunluktan olabileceği gibi kan şekeri düşmesinden de kaynaklanabilir. Eğer kan şekeri ölçümü yapmazsanız şekeriniz yüksek olduğu halde karbonhidrat alabilir ve şekerinizin daha da yükselmesine sebep olabilirsiniz. Pek çok diyabetli hasta kan şekerleri düşük veya yüksekken bunu farkettiğini ve bu yüzden herhangi bir şey hissetmedikleri zaman ölçüm yapmanın gereksiz olduğu iddia ederler. Bunu asla yapmayın ve kan şekeri konusunda hislerinize kesinlikle güvenmeyin, mutlaka ölçüm yapın.

kaynak:hastaokulu