2 Eylül 1982 İstanbul doğumlu olan Bergüzar Gökçe Korel’in Babası ünlü oyuncu Tanju Korel annesi ise Hülya Darcan’dır. Çocukluğunu Ulus’ta geçiren Korel, ilk öğrenimini Nilüfer Hatun İlköğretim Okulu, orta öğrenimini Yıldız Koleji’nde yaptı. Kolej’den mezun olmasının ardından Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünü tamamladı. Üniversiteden önce profesyonel kulüplerde voleybol oynadı. Okul hayatı boyunca birçok oyun ve kısa filmde yer oynadı. Aynı zamanda Devlet Tiyatrosu Kuva-yi Milliye oyununda yardımcı oyuncu olarak yer aldı. Bir süre Nicole Kidman ve Tom Hanks’in oyuncu koçluğunu yapan Susan Baston ile çalıştı ve Özay Fecht’in workshop çalışmalarına katıldı. İlk dizi rolünü 1998 yapımı olan “Kırık Hayatlar”da aldı. Ardından 2005 yapımı Kurtlar Vadisi:Irak filminde Leyla karakteriyle izleyicilerin karşısına çıktı. Kurtlar Vadisi filmi için rol teklifi geldiğinde hasta olan babası Tanju Korel’in doktorları hastayı kaybetmek üzere olduklarını söylüyorlardı. Bu koşuşturmanın içinde önce rolü geri çevirdi. Ancak annesinin “Baban bu görüşmeye gitmeni isterdi” sözüyle ikna oldu ve teklifi kabul etti.Bu rolun bir zorluğu da Leyla karekterinin arapça konuşuyor ve filmin canlı çekilecek olmasıydı. Bergüzar Korel bu dili hiç bilmemesine rağmen çok kısa bir süre de rolune hazırlandı ve çok başarılı oldu film gişe rekorları kırdı..
“Kurtlar Vadisi Irak”ta yakaladığı başarının ardından gene aynı yıl çekilen “Zeytin Dalı” dizisinde İklim karakterini canlandırdı.Bu arada reklam filmlerinde rol aldı. Asıl büyük çıkışını ise Kanal D’nin “2006’nın en fazla reyting alan dizisi” ünvanını alan “Binbir Gece”deki Şehrazat Evliyaoğlu rolüyle yaptı. Bu rol de kendisine oyuncu koçluğu ünlü sanatçı Ayla Algan yaptı.Bu dizi de ki başarılı performansı ile 2006 Altın Kelebek En Başarılı Kadın Oyuncu ödülünü aldı.
Bergüzar Korel, tiyatro ve sinema oyuncusu Halit Ergenç ile evlidir. Çift, Ali isminde bir erkek çocuğa sahiptir.
Albert Einstein was born at Ulm, in Württemberg, Germany, on March 14, 1879. Six weeks later the family moved to Munich, where he later on began his schooling at the Luitpold Gymnasium. Later, they moved to Italy and Albert continued his education at Aarau, Switzerland and in 1896 he entered the Swiss Federal Polytechnic School in Zurich to be trained as a teacher in physics and mathematics. In 1901, the year he gained his diploma, he acquired Swiss citizenship and, as he was unable to find a teaching post, he accepted a position as technical assistant in the Swiss Patent Office. In 1905 he obtained his doctor’s degree.
During his stay at the Patent Office, and in his spare time, he produced much of his remarkable work and in 1908 he was appointed Privatdozent in Berne. In 1909 he became Professor Extraordinary at Zurich, in 1911 Professor of Theoretical Physics at Prague, returning to Zurich in the following year to fill a similar post. In 1914 he was appointed Director of the Kaiser Wilhelm Physical Institute and Professor in the University of Berlin. He became a German citizen in 1914 and remained in Berlin until 1933 when he renounced his citizenship for political reasons and emigrated to America to take the position of Professor of Theoretical Physics at Princeton*. He became a United States citizen in 1940 and retired from his post in 1945.
After World War II, Einstein was a leading figure in the World Government Movement, he was offered the Presidency of the State of Israel, which he declined, and he collaborated with Dr. Chaim Weizmann in establishing the Hebrew University of Jerusalem.
Einstein always appeared to have a clear view of the problems of physics and the determination to solve them. He had a strategy of his own and was able to visualize the main stages on the way to his goal. He regarded his major achievements as mere stepping-stones for the next advance.
At the start of his scientific work, Einstein realized the inadequacies of Newtonian mechanics and his special theory of relativity stemmed from an attempt to reconcile the laws of mechanics with the laws of the electromagnetic field. He dealt with classical problems of statistical mechanics and problems in which they were merged with quantum theory: this led to an explanation of the Brownian movement of molecules. He investigated the thermal properties of light with a low radiation density and his observations laid the foundation of the photon theory of light.
In his early days in Berlin, Einstein postulated that the correct interpretation of the special theory of relativity must also furnish a theory of gravitation and in 1916 he published his paper on the general theory of relativity. During this time he also contributed to the problems of the theory of radiation and statistical mechanics.
In the 1920′s, Einstein embarked on the construction of unified field theories, although he continued to work on the probabilistic interpretation of quantum theory, and he persevered with this work in America. He contributed to statistical mechanics by his development of the quantum theory of a monatomic gas and he has also accomplished valuable work in connection with atomic transition probabilities and relativistic cosmology.
After his retirement he continued to work towards the unification of the basic concepts of physics, taking the opposite approach, geometrisation, to the majority of physicists.
Einstein’s researches are, of course, well chronicled and his more important works include Special Theory of Relativity (1905), Relativity (English translations, 1920 and 1950), General Theory of Relativity (1916), Investigations on Theory of Brownian Movement (1926), and The Evolution of Physics (1938). Among his non-scientific works, About Zionism (1930), Why War? (1933), My Philosophy (1934), and Out of My Later Years (1950) are perhaps the most important.
Albert Einstein received honorary doctorate degrees in science, medicine and philosophy from many European and American universities. During the 1920′s he lectured in Europe, America and the Far East and he was awarded Fellowships or Memberships of all the leading scientific academies throughout the world. He gained numerous awards in recognition of his work, including the Copley Medal of the Royal Society of London in 1925, and the Franklin Medal of the Franklin Institute in 1935.
Einstein’s gifts inevitably resulted in his dwelling much in intellectual solitude and, for relaxation, music played an important part in his life. He married Mileva Maric in 1903 and they had a daughter and two sons; their marriage was dissolved in 1919 and in the same year he married his cousin, Elsa Löwenthal, who died in 1936. He died on April 18, 1955 at Princeton, New Jersey.
From Nobel Lectures, Physics 1901-1921, Elsevier Publishing Company, Amsterdam, 1967
This autobiography/biography was first published in the book series Les Prix Nobel. It was later edited and republished in Nobel Lectures. To cite this document, always state the source as shown above.
Charles Robert Darwin – 12 Şubat 1809 / 19 Nisan 1882
Charles Robert Darwin, İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi.
Charles Robert Darwin, insan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur. Darwin’in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir. Evrimin gerçekleştiği gerçeği Charles Darwin’in yaşadığı dönemde, doğal seçilim teorisinin evrimin ana açıklaması olduğu ise 1930’lu yıllarda bilim dünyası tarafından kabul görmüştür. Darwin’in orijinal teorileri modern evrimsel biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın çeşitliliği üzerine birleştirici bir mantıksal açıklama sunmaktadır.
Darwin’in doğa tarihine duyduğu ilgi, önce Edinburgh Üniversitesi’nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesi’nde teoloji okurken gelişti. Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell’ın ortaya attığı, geçmişteki jeolojik süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi. Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller üzerine yaptığı dikkatli gözlemler sonucunda, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgilenmeye başladı ve 1838’de doğal seçilim fikrini geliştirdi. Daha önce benzer fikirlerin “sapkınlık” olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını görmüş olduğundan, uzun süre fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye açmadı. Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek için araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı. 1858’de Alfred Russell Wallace’dan aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace’ın da kendisininkine benzer bir teori geliştirdiğini anladı, ve nihayet teorisini yayımlamaya karar verdi.
1859’da yayımladığı On the Origin of Species (Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği fikrinin geniş kabul görmesini sağladı. Daha sonra yayımladığı The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçilim) kitabında insan evrimini ve cinsel seçilim fikrini inceledi. The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu.
Darwin bugün, John Herschel ve Isaac Newton gibi isimlerle beraber Westminster Kilisesi’nde gömülüdür.
Cahit Sıtkı Tarancı 2 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır’da dünyaya geldi. Tarancı’nın babası Bekir Sıtkı, annesi Arife Hanım’dır. İlk öğrenimini Diyarbakır’da tamamlayan cahit Sıtkı Tarancı, orta öğrenimi için İstanbul Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi’ne gönderildi ve burada dört yıl eğitim aldıktan sonra 1931 yılında Galatasaray Lisesi’ne gitti.
Fransızcayı çok iyi öğrendi ve Baudelaire, Rimbaud, Mallarme’yi özümsedi. 1931-1935 yılları arasında Mülkiye Mektebi’nde ve Yüksek Ticaret Okulu’nda okudu. 1938-1940 yılları arasında Paris’te Sciences Politiques’te yüksek öğrenimini tamamladı. 1946′da CHP Şiir Ödülü’nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı’nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa’ya götürüldü. Ama iyileşemeyen Cahit Sıtkı Tarancı 13 Ekim 1956 tarihinde hayatını kaybetti.
Aysel Tuğluk, kökenli Türk siyasetçi. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan olan 24. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Barış ve Demokrasi Partisi’nin destekleyeceği bağımsız aday olarak Van’dan aday olmuştur. Hayatı
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. İnsan Hakları Derneği Üyesi ve Yurtsever Kadınlar Derneği Kurucusu oldu. Demokratik Toplum Partisi Eşbaşkanlığı görevini yürüttü. XXIII.Dönem Diyarbakır milletvekilidir. Bekârdır. Abdullah Öcalan’ın eski avukatı ve arkadaşlarından Alaattin Tuğluk’un kız kardeşidir. Abisinin PKK’daki aktif görevleri nedeniyle örgütle ilişkisi eskiye dayandığı iddia edilmektedir.
DTP içindeki ılımlı kanattan olduğu iddia edilen ve Ahmet Türk’le beraber parti içinde “pasif ve uzlaşmacı” olmakla suçlanan Tuğluk, 9 Kasım 2007 tarihindeki DTP Olağanüstü Kongresi’nde eşbaşkanlık görevinden ayrıldı. 11 Aralık 2009’da milletvekilliği Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması ile sona erdi. 12 Haziran 2011 seçimlerinde Van ili bağımsız milletvekilliği adayı olmuş ve seçilmiştir.
Benjamin Franklin 17 Ocak 1706 Boston’da doğmuştur. On yedi çocuklu bir sabun ve mum imalatçısının onuncu oğlu olarak dünyaya geldi. On yaşında okulu bıraktı. 12 yaşındayken basımevi yöneten ve liberal bir gazete yayınlayan ağabeyi James’in yanına çırak olarak girdi. Basımcılık mesleğini öğrendi ve edebiyat çalışmalarına başladı. 1730’da Philadelphia’da bir basımevi ve gazete kurdu.
Franklin, 1736’da Philadelphia meclis sekreteri oldu ve siyasete atıldı. 1750’de Pensilvanya meclisine seçildi, arazi vergisine karşı olan büyük ailelerle mücadele etti. İngiliz Amerikası postalarının genel müdürlüğüne getirildi. Posta servisinde çeşitli düzenlemeler yaptı. Özellikle elektrik olaylarıyla ilgili araştırmalar yapan Franklin, elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını keşfetti ve elektrik yükünün korunumu ilkesini ortaya attı. Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği deneyi sonunda şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfetti, paratoner’i keşfetti, güneş ışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını başlattı. 17 Nisan 1790’da hayatını kaybetti.
Benjamin Franklinin buluşları Franklin’in birçok buluşu oldu. Bunlar; yıldırımsavar (paratoner), Cam Armonica, Franklin sobası, bifokal gözlüktür.
Benjamin Franklin was born in Boston on 17 January 1706 to a dyer and soap maker Josiah Franklin and Abiah Folger. Josiah was an emigrant from British town Banbury to Massachusetts and Abiah was Josiah’s second wife. Benjamin was the tenth of seventeen children of Josiah Franklin.
Josiah’s economical condition was not so strong to let him pay for Benjamin’s schooling, so all he could afford for Benjamin was to send him only for one year into school. As Josiah knew that Benjamin was fond of reading, when Benjamin was 12, his father sent him to work with his brother James (who was a printer). Benjamin helped James in composing pamphlets; setting up type and other printing related works and also sold the printed products on the streets.
Benjamin helped James for about three years and also quenched his thirst for reading from the books and other material he found there. In 1721 when Benjamin was 15, James started a newspaper ‘The New England Courant’ in Boston. In his newspaper, James included articles, advertisements and views of people in Boston and also of his friends. As Benjamin knew that James would never allow him write for the newspaper, he found out a way to print his views and articles. Benjamin wrote letters to James by the name of a widow ‘Silence Dogood’ in which he wrote about problems and social conditions of women and about some other issues. His articles were getting more and more popularity every day. Everyone wanted to know about ‘Dogood’ but to no ones avail, no one could find it out as Benjamin managed to drop the letter in James’s mail box. After few days, Benjamin confessed that he wrote all the letters; as a result James rebuked him instead of praising.
Further, James was sent to jail because of his views and stance that made fun of Boston’s Puritan preachers (the Mathers) and their belief in inoculation against Smallpox. Benjamin carried out the responsibility of printing newspaper even when James was not around for several days. When James was released from jail, instead of being thankful to Benjamin for his contribution, James started harassing him and at times he even beat Benjamin. Benjamin could not bare this all and ran away from their in 1723 when he was 17.
After running away from his brother, Benjamin tried to find a job as a printer in New York and New Jersey but couldn’t get one. Few days later, Benjamin reached Philadelphia in a boat; he looked very tired and messy. In Philadelphia, Benjamin managed to get a job as an apprentice printer and also met his future wife, Deborah Read and her family and found shelter at their home. Few months later Benjamin left for London for some time.
Benjamin after coming back from London, borrowed money and started his own printing business and because of his hard work received many contracts to do government jobs. Further in 1728, Benjamin adopted a child (William), started a newspaper ‘Pennsylvania Gazette’ in 1729 (which became very successful newspaper) and in 1730 married Deborah Read who was previously married to some other man (who ran away leaving her behind). Soon after that Benjamin started a bookstore and a shop along with his printing business. In 1933, Benjamin started printing ‘Poor Richard’s Almanac’ which contained articles and news from entertainment media, politics, cooking etc.
Benjamin became one of the most successful businessman during 1730′s and he also took active part in several social events such as building and cleaning streets, building pavements, establishing a subscription library for readers who could not afford buying every book, helped in launching few organizations that worked towards social wellbeing (‘American Philosophical Society’ being one example) and he also helped in building Pennsylvania Hospital in 1751, Philadelphia’s Union Fire Company and Insurance company against the loss by fire to help those who suffered economical losses because of fire etc.
From the beginning Benjamin had deep interest in Science. In 1750s Benjamin got retired from his business and started experimenting and inventing new things/machines. He invented Franklin Stole (a heat efficient stove), oval shaped swimming fins, a musical instrument called glass harmonica etc. His experiments related to electricity helped Benjamin gain popularity in science world and he was considered a successful scientist.
Along with science, one thing that attracted Benjamin’s kin mind was Politics. From 1757 to 1775, Benjamin served in England as a Colonial Representative of Pennsylvania, Georgia, New Jersey and Massachusetts. Franklin was condemned when he leaked letters of Thomas Hutchinson to the King (‘Hutchinson Affair’).
Benjamin started working towards independence and was selected in the Second Continental Congress. He was also chosen in a committee, which helped in drafting the Declaration of Independence. He was further sent to France as an ambassador to the Court of Louis XVI. He also played an important role in France-America ‘Treaty of Alliance’ in 1778 and ‘Treaty of Paris’ in 1783.
Benjamin returned to America and served as President of the Execution Council of Pennsylvania and as a delegate to the Constitutional Convention. Before his death in 1790, Benjamin wrote ‘Anti-Slavery Treatise’ in 1789. Benjamin Franklin died on 17 April 1790 when he was 84.
Alexander Graham Bell hayatı Alexander Graham Bell biyografi
3 Mart 1847 yılında İskoçya’da Edinburgh’da doğdu. Edinburgh’daki McLauren’s Akademisinde öğrenim gördü. 1860 yılında Kraliyet Lisesi’nden mezun oldu. Graham Bell’in iki erkek kardeşi veremden öldü. Bu ölümler nedeni ile doktorlarının tavsiyesine uydular ve Kanada’ya göç ettiler. 2 sene gibi kısa bir süre burada yaşadıktan sonra Amerika’ya yerleştiler.1873 yılında Boston Üniversite’sinde ses fizyolojisi profesörü oldu.
Kullanılabilir ilk telefonun icadını 1875 yılında yaptı ve patentini 1 yıl sonra aldı.1877 yılında Bell Telephone Company adlı şirketi kurdu. 1880 yılında şirketten ayrıldı ve işitme engelliler üzerinde çalışmak için Volta Laboratuvarı’nı kurdu. İşitm engelliler için konuşmaların ışınlar aracılığı ile iletilebilmesini sağlayan Photophone isimli icadını gerçekleştirdi.
1880 ve 81 yılları arasında Edison’un Fonograf’ını geliştirmeye çalıştı. Bu araştırma geliştirme sonucunda kayıt tutabilen Graphopone ortaya çıktı. Bu prototip ile yaptığı kayıtlar halen Amerika’daki Smithsonian Enstitüsü’nde saklanmaktadır.
Aynı yılın sonlarına doğru ilkel bir metal dedektör icat etti. Bunu geliştirmek için herhangi bir çaba göstermedi ancak 1925 yılında aynı temellere dayanan daha gelişmiş bir modeli Gerhard Fisher icat edecekti.Yeni doğan bir bebeği solunum rahatsızlığı nedeniyle ölünce bunun üzerinde çalıştı. Yapay bir akciğer üretmeyi başardı ve adını Vacuum Jacket koydu.
10 Kasım 1882 yılında Amerikan vatandaşlığına geçti. Bir yıl sonra Dünyaca ünlü bilim dergisi Science’ın kurulmasında birçok katkısı oldu.1888 yılında ise National Geographic Society’nin kurulmasına yardımcı oldu. Sağır vatandaşlara konuşma öğretmek için bir dernek kurdu.
1904 yılında Bileşik Hücresel Hava Aracı isimli bir icat için patent aldı. 1907 yılında havacılık deneyleri birliğinin kurulmasına yardımcı oldu.
Hayatı boyunca 30 patent aldı ve75 yaşına geldiğinde 1922 yılında hayata
Çevirmen. Prof.Dr. Levon Haçikyan’ın, Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan ‘Hemşinli’ vatandaşlarımızla ilgili bir araştırmasını ‘Hemşin Gizemi’ adıyla Türkçeye çevirdi. Kitap Belge yayınları tarafından piyasaya sürüldü.
Kaynak:Ermeni Portreleri Hüdavendigar Onur Burak Yayınları İstanbul 2000
Blaise Pascal, 19 Haziran 1623 doğumlu. Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünür.
En bilinen temel eseri Düşünceler’dir. Daha 16 yaşındayken konikler üzerine bir inceleme yazdı. 1642’de , henüz 18’inde iken, vergi tahsildarı babasının işini kolaylaştıracak, dişliler ve tekerleklerden oluşan mekanik bir hesap makinesi tasarladı. Matematikle uğraşan babasıyla birlikte Paris Mersenne Akademisi’ne kabul edildi.
19 Haziran 1623’te doğdu, 19 Ağustos 1662’de öldü. Pascal, henüz küçük yaşta kendisini gösteren dehalardandır. Henüz 12 yaşındayken, hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde, daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlamış, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendine bulmuştur. Avukat olan ve matematikle çok ilgilenen babası, onun Yunanca ve Latince’yi iyi öğrenmeden matematiğe yönelmesini istemiyordu. Bu nedenle bütün matematik kitaplarını saklayarak Pascal’ın bu konu ile ilgilenmesini yasaklamıştır. Pascal, çocukluğunda “Geometri neyi inceler?” sorusunu babasına sormuş ve “doğru biçimde şekiller çizmeyi ve şekillerin kısımları arasındaki ilişkileri inceler” cevabını almıştır. Pascal, bu cevaba dayanarak, gizli gizli geometri teoremleri kurmaya ve kanıtlamaya başlamıştır. Sonunda babası, onun yeteneğini anlamış ve ona Öklit’in (Euclid) Elementler’ini ve Apollonius’un Konikler’ini vermiştir. Dil derslerinden arta kalan zamanlarında babasının verdiği kitapları okuyan Pascal, 16 yaşında konikler üzerine bir eser yazmıştır. Bu eserin mükemmelliği karşısında Descartes, eserin Pascal gibi genç biri tarafından yazılmış olduğuna inanmakta güçlük çekmiştir.
Pascal, 19 yaşında, aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesi icat etmiştir.
Pascal yalnızca teorik bilimlerde değil, pratik ve deneysel bilimlerde de yetenekli ve özgün bir araştırmacıydı. 23 yaşında, Toricelli’nin atmosfer basıncı ile ilgili çalışmasını incelemiş ve bir dağa çıkartılan barometredeki civa sütununun düştüğünü, yani yükseğe çıkıldıkça hava basıncının azaldığını göstermiştir. Diş ağrısından uyuyamadığı bir gece rulet oyunu ve sikloid üzerine düşünmüş ve sikloid eğrisinin özelliklerini keşfetmiştir.
Pascal, Fermat ile yazışarak, olasılık teorisini kurmuş ve bir binom açılımında katsayıları vermiştir. Pascal Üçgeni’nin keşfi de ona aittir.
Pascal, çok genç yaşlarda çok önemli çalışmaları tamamlamış ve matematiğin gelişimine çok önemli katkılar yapmıştır. Pascal, 25 yaşına geldiğinde kendisini felsefe ve dine adamış, 39 yaşında ölmüştür.
19 Haziran 1623’te doğdu, 19 Ağustos 1662’de öldü. Pascal, henüz küçük yaşta kendisini gösteren dehalardandır. Henüz 12 yaşındayken, hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde, daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlamış, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendine bulmuştur.
Pascal, 19 yaşında, aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesi icat etmiştir. Pascal yalnızca teorik bilimlerde değil, pratik ve deneysel bilimlerde de yetenekli ve özgün bir araştırmacıydı. 23 yaşında, Toricelli’nin atmosfer basıncı ile ilgili çalışmasını incelemiş ve bir dağa çıkartılan barometredeki civa sütununun düştüğünü, yani yükseğe çıkıldıkça hava basıncının azaldığını göstermiştir. Diş ağrısından uyuyamadığı bir gece rulet oyunu ve sikloid üzerine düşünmüş ve sikloid eğrisinin özelliklerini keşfetmiştir.
Pascal, çok genç yaşlarda çok önemli çalışmaları tamamlamış ve matematiğin gelişimine çok önemli katkılar yapmıştır. Pascal, 25 yaşına geldiğinde kendisini felsefe ve dine adamış, 39 yaşında ölmüştür.
Ahmed Arif, 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no’lu evde dünyaya gelir. Ahmed Arif Diyarbakır Lisesi’nden mezun olunca Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir.
Ahmet Arif Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968’de yayınlandı. Türkiye’de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmed Arif şiiri hala gençliğe damgasını vurmaktadır. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sanatçılarca bir çok şiiri bestelenmiştir. Ankara’da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
Hülya Avşarın hayatı ingilizce Hülya Avşarın biyografisi ingilizce
Career: She graduated from Ankara Cumhuriyet Lisesi and started swimming professionally for DSI. In 1982, she and her family moved to Istanbul. Avşar attended a beauty pageant organized by Bulvar magazine which she won. Later, the organization revoked her crown when it was discovered that she had been married for a brief period. In 1983, she debuted as an actress in the movie Haram. In the following years, she starred in over 70 films and won the best actress prize in the Moscow International Film Festival. In addition, she launched a singing career that saw a nation-wide concert tour, the release of 7 albums and 1 single to date. In 2000, Avşar won the best female singer award by Kral TV. That year, she wrote for Günaydın newspaper as a columnist. Avşar is currently the editor of Hülya (a monthly magazine). She plays tennis on an amateur basis and won a championship in the TED 2001 tennis tournament. Personal life: Hülya Avşar is of Turkish descent on her mother’s side and of Kurdish descent on her father’s side. In 1982 Avşar married Mehmet Tecirli, an engineering student; however, they divorced shortly after once she became pregnant at the age of 16. Avşar married for a second time in 1997 to Kaya Çilingiroğlu which ended in divorce in 2005; they have one daughter named Zehra. She has also dated former 1987-88 European Golden Shoe football player Tanju Çolak and businessman Sadettin Saran between 2007-10.
Juan Gris 23 Mart 1887 tarihinde İspanya Madrid’de doğdu. Juan Gris Gerçek adı José Victoriano González-Pérez’dir. İspanyol ressam ve heykeltraş olan Juan Gris hayatının büyük bir bölümünü Fransa’da geçirmiştir ve eserleri Kübizm çizgisindedir
Juan Gris Madrid’de Zanaat ve Sanayi okulunda öğrenim gören Gris 1906‘da Paris‘te Assiet te Au Beurre ve Chavari dergilerinde desenler yayımladı. 1911 yılını Braque, Picasso, Manolo ile birlikte Ceret‘de geçirdi. Paris Art Modern müzesinde eserleri vardır. Max Jacob, Raymond Radiguet, Armand Salacrou‘nun çeşitli eserlerine litografi veya ofort resimler yaptı. 1924‘te Diaghilev yönetimindeki rus balesinin Çoban Kızının Baştan Çıkışı, Güvercin, eksik kalmış bir eğitim adlı eserlerinin dekorlarını ve kostümlerini hazırladı.
Juan Gris 11 Mayıs 1927 tarihinde Sur Seine’de hayatını kaybetti.
Newton 4 ocak 1643’te İngiltere’nin Lincolnshire kentinde doğdu. Çiftçi olan babasını doğumundan üç ay önce kaybetmişti. Annesi ikinci kere evlendi. İkinci evlilikten üç üvey kardeşi olan Isaac anneannesinde kalıyordu. On iki yaşında Grantham’da King’s School’a yazılan Newton, bu okulu 1661’de bitirdi. Aynı yıl Cambridge Üniversitesi’ndeki Trinity Kolej’e girdi. Nisan 1665’te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü çalışmalarına başlayacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı.
Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton, burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667’de Trinity Kollej’e öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış, beyaz ışığın renkli bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı. Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin türev ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayınlamıştır.
Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669’da henüz 27 yaşındayken Cambridge Üniversitesi’nde matematik profesörlüğüne getirildi. 1671’de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi yıl Royal Society üyeliğine seçildi. Royal Society’e sunduğu renk olgusuna ilişkin bildirisinin eleştirilere hedef olması, özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyla ilişkisini kesti.
1675’de optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu, Newton’un bunlara sahip çıktığını öne sürdü. Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678’de ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom ve matematikçi Edmond Halley’in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü. Newton’un Başarıları
Gelmiş geçmiş bilim adamlarının en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Isaac Newton, matematik ve fizikte çok önemli buluşlar gerçekleştirdi. Matematikte (a+b)ª ifadesinin üstel seriye açınımını veren genel iki terimli teoremini buldu. Newton’un bilime en büyük katkısı mekanik alanındadır. Merkezi Kuvvet yasası ile Kepler yasalarını birlikte ele alarak kütleçekim yasasını ortaya koydu. Newton hareket yasaları olarak bilinen eylemsizlik ilkesi, kuvvetin kütle ile ivmenin çarpımına eşit olduğunu ifade eden yasa ve etki ile tepkinin eşitliği fiziğin en önemli yasalarındandır.
Newton yaptığı çalışmalarda bazı hesaplamaların içinden çıkamayınca kendi bulduğu formüllere uyması için bazı varsayımlar ortaya atmak zorunda kalmıştır. Kendisi de bu varsayımların hatalı olduğunu bilmesine rağmen bunları kullanmak zorunda kalmış. İlerleyen yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarla Newton’un bu hataları tespit edilmiştir. Ama yine de yaptığı çalışmalara kıyasla bunlar göz ardı edilmiştir.Isaac Newton bu çalışmaları ile ün kazanmıştır.
Newton Başlıca eserleri
-Method of Fluxions -De Motu Corporum in Gyrum (1684) -Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (1687) -Opticks (1704) -Arithmetica Universalis (1707) -An Historical Account of Two Notable Corruptions of Scripture(1754)
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde dünyaya gelen Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen’de başladı. Daha sonra Ayancık’ta ve İstanbul’daki Mekteb-i Osmaniye’de devam etti. 1893 yılında Askeri Baytar Rüşdiyesi’ne geçti ve 1896 yılında bitirdikten sonra, babasının asker olmasının da etkisiyle, Kuleli Askeri İdadi’sine kayıt oldu. Bir süre sonra Edirne Askeri İdadisi’ne geçti ve eğitimini bu okulda tamamladı.
Ömer Seyfettin 1900 yılında Edirne Askeri İdadisi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’daki Mekteb-i Harbiye’ye kayıt oldu ve buradan piyâde asteğmeni rütbesiyle mezun oldu. Teğmen rütbesiyle 1903-1909 yılları arasında İzmir’de, üsteğmen rütbesiyle de Rumeli’de görev yaptı.
Askerlikten ayrılmasının ardından Selanik’e geçen Ömer Seyfettin, Genç Kalemler dergisinde yazı yazmaya başladı. İlk yazısı “Yeni Lisan”, 1911 yılında Genç Kalemler dergisinde yayımlandı. Balkan Savaşının başlaması üzerine askerliğe geri döndü ve bir yıl süreyle Yunanlıların elinde esir kaldı. Esaret hayatı süresince okumaya ve yazmaya önem verdi. Bu dönemde yazdığı en önemli hikayeler olan “Mehdi” ve “Hürriyet Bayrakları” Türk Yurdu dergisinde yayımlandı.
1913 yılında esirlikten kurtuldu ve İstanbul’a döndü, kısa bir süre sonra da askerlikten yine ayrıldı. Hayatına yazarlık ve öğretmenlik yaparak devam etmeye başladı. Türkçü bir akım izleyen “Türk Sözü” dergisinin başyazarlığına getirildi. 1914 yılında Kabataş Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak başladığı görevini ölümüne kadar sürdürdü.Ömer Seyfettin 6 Mart 1920 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybetti. Ömer Seyfettin’in Eserleri
Roman:Ashâb-ı Kehfimiz, Efruz Bey, Yalnız Efe
Öykü:Harem, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabed, Beyaz Lale, Asilzâdeler, İlk Düşen Ak, Mahçupluk İmtihanı, Dalga, Nokta, Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür
Robert Doisneau Fransız fotoğraf sanatçısıdır.Robert Doisneau Paris’te Estienne Okulu’nda gravür ve taşbaskı (litografi) üzerine eğitim alarak bu konuyu kendine meslek edindi.
Robert Doisneau 1931 – 1933 yılları arasında André Vigneau’nun uygulayıcı asistanlığını yaptı. Bir süre Renault fabrikalarının fotoğraf servisinde çalıştıktan sonra, çeşitli dergilerde görev yaptı.
Robert Doisneau Coşkulu bir mizahın, işlediği konuyla sıcak bir atmosferde aynı potada eritilmesi temelinde çektiği fotoğraflar için Paris metro banliyölerini sıkça kullandı. 2005 yılında bir yapıtının 155 bin Euro fiyatla satıldığı Robert Doisneau, II. Dünya Savaşı’nda aktif olarak asker ve savaş fotoğrafları çekti ve bastı.
Mustafa Asım Köksal, 1913 yılında Kayseri`nin Develi ilçesinde doğdu. Mustafa Asım Köksal İlköğrenimini Develi Numune Mektebinde gördü. Develi Müftüsü İzzet Efendi`den medrese usulüne göre eğitimi aldı. Mustafa Asım Köksal Ankara`da bulunduğu sıralarda Kerkük alimlerinden Muhammet Efendinin öğrencisi oldu. İskilipli İbrahim Etem`den tasavvuf terbiyesi aldı. 1933 senesinde Diyanet İşleri Başkanlığında memuriyete başladı ve 31 yıl boyunca üst kurullarda çeşitli vazifelerde bulundu. 1964 senesinde İslam Tarihi adlı eserini yazabilmek için emekli oldu.
Asım Köksal 1983 yılında 18 ciltlik İslam Tarihi adlı eseriyle, Pakistan Siret Ödülünü kazanmıştır. 1995 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın kültür adamı seçilmiştir. Asım Köksal 1998 tarihinde vefat etmiştir.
Asım Köksal Eserleri
İslam Tarihi-Hz Muhammed Aleyhisselam ve İslamiyet 18 cilt, Hz.Hüseyin ve Kerbela Faciası, Peygamberler Tarihi, Gençlere Din Kılavuzu, Tevbe, Reddiye, Peygamberler (manzum), Peygamberimiz manzum bir siret, Sohbetler, Armağan, Ezanlar, Bir Amerikalının 23 Sorusuna Cevap, Türkçe Ezan Meselesi, Şeyh Bedrettin basılmamıştır, Şeyh Ahmet Kuddisi hayatı, mesleği, üstün kişiliği ve eserleri, İslam İlmihali.