Hatırlar mısın doğduğun günü… Sen ağlarken herkes gülüyordu. Öyle bir ömür yaşa ki öldüğünde herkes ağlasın sen mutlulukla gülümse. İyi ki doğdun…
* Bugün belki de çok kişiden doğum günü mesajı alacaksın ancak şu an okuduğun en farklısı. Çünkü tümüyle sevgiyle yazılmış bir mesaj. İyi ki varsın…
* 160 kısa karaktere neler sığdırabilirim diye düşünüyorum ancak aklıma mutlu bir yaş ve sevgi dolu nice yıllar dilemekten başka bir şey gelmiyor. Seni seviyorum.
* Sesim güzel olmadığı için sana bir doğum günü şarkısı söyleyemiyorum. Bu yüzdendir ki böyle kısa bir mesaj çekiyorum. Mutlu yıllar!
* hmmmm bu mesajı neden çekiyorum unuttum inan hiç hatırlamıyorum. Dur bakayım… Dur dur buldum doğum günün kutlu olsun!…
* Dileğim bugün dilediğin tüm dileklerin gerçek olması. Belki yanında değilim ama bil ki kalbimin en derin yerinde bugünü seninle kutluyorum. Nice yaşlara…
* Bugün doğum günün olduğu için farklı ve özel olduğunu mu sanıyorsun sen? Oysa sen benim için sadece bugün değil her gün farklı ve özelsin. İyi ki varsın…
* Doğduğun gün bulutları yırtarak bir güneş gibi etrafına aydınlık saçarak girdin hayata. Hep sevgiyle yaşa! Nice yaşlara…
* Geleceğini oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel isteklerine uygun ve seni mutlu edecek şekilde olmasını dilerim. Nice seneler…
* Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar başarı merdivenlerini tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler neşeni hiç yitirmezsin. Doğum günün kutlu olsun!
* Dünyada eşsiz bir güzellik varsa o da kalbindedir. Hayatının bundan sonrası kalbinin güzelliği gibi geçsin. İyi ki varsın ve iyi ki doğdun!
* Yaşa. Sev. Gül! Bunlar eksik olmasın yaşamında. Yaşın kaç olursa olsun her şeyin en güzeli seninle olsun. Nice mutlu neşeli ve yaşam dolu yaşlara…
* Bugün bir yaşını daha doldurmanın mutluluğunu yaşarken geleceğin sana kalbindeki tüm dilekleri vermesini diliyorum. Doğum günün kutlu olsun.
* fluuuppp! Bu bir sms sürprizi. Sana şans getirmek için burada. Bu yüzden hemen gözlerini kapat ve bir şey dile. Mutlu yıllar sana mutlu yıllar sana.
* Kısa bir mesaj olmalı bu. Sana binlerce öpücük ve sevgi yolluyorum buradan… Bil ki unutulmadın… Doğum günün kutlu olsun!
* Arkadaşlar yıldızlar gibidir onları her zaman göremezsin ama senin için her daim var olduklarını ve seni düşündüklerini bilirsin. Bugün beni göremezsen de bil ki yanındayım! Doğum günün kutlu olsun… İyi ki varsın… Birlikte daha nice yaşlara…
* Dikkat! Bu mesaj sevgi neşe ve iyi dilek içermektedir. Bir dakika için yaşamın ve seni düşünen birinin olduğunun sevincini hisset ve mutlu ol! Bu mutluluğun her zaman sürsün. İyi ki doğdun. Nice mutlu yaşlara…
* Dilerim yeni yaşında mutlulukların en güzelini yaşar başarı merdivenlerini rahatlıkla tırmanırsın ve dilerim yüzün hep güler neşeni hiç yitirmezsin. Sevgi dolu kalman ve mutlu olman dileğiyle… Doğum günün kutlu olsun!
* Biraz şans biraz sevgi ve sabır birer parça zaman başarı ve memnuniyeti de eklersek malzemelere hepsini karıştırıp senin için uzun ve dileklerinin gerçekleştiği bir “hayat pastası” yapabiliriz sanırım… Nice yaşlara!
* Bir yıl daha bitti ama sakın üzülme zaman çabuk geçiyor diye… Unutma ki herkes aynı şeyi yaşıyor. Bu yılın sonunda geriye baktığında umarım “harika bir yıldı” dersin… Tüm dileklerinin gerçekleşmesi dileğimle… Nice yıllara…
* 365 sayfalık bir öykü daha başlıyor her güne bir yaprak sakla her yaprağa bir öykü sığdır mutluluk de adına. Nice güzel öyküler senin olsun. İyi ki doğdun.
* Güneş kadar sıcak kar tanesi kadar berrak yağmur kadar saf ve temiz bir ömür dileğiyle.
baska bir rengi sevmeyen renk olur ben senı sevıyorum kalbım kırmızı beyaz.
bu sene sensın sampıyon haydı bastır haydı bastır haydı bastır sanlı trabzon
gemi üstünde biber fenere goller gelir gider
iki taraftar mactan sonra benzin istasyonuna gitmis biri benzin pompasını almıs …üne sokmus dieri ona saskın bır bakısla bu yaptıgın normalmı demıs oda hayır super demıs
Usta oyuncu Cüneyt Türel bir süredir tedavi gördüğü hastanede vefat etti.Cüneyt Türelin ölüm nedeni hastalığının ne olduğu henüz belli değil..
Türel, bu yıl 10 Mayıs ile 5 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek olan 18.Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali için Elim Elinde adlı bir gösteri hazırlıyordu. Sanatçı, festivalde Başar Sabuncu ile birlikte Onur Ödülü’nü de alacaktı.
Cüneyt Türelin Oynadığı bazı sinema filmleri ve diziler şöyle;
1979 Paranın Kiri 1979 Savunma 1990 Duygu Çemberi 1995 Aşk Üzerine Söylenmemiş Her şey 1997 Kuşatma Altında Aşk 1998 Kaç Para Kaç 2000 Herkes Kendi Evinde 2001 Son 2002 Abdülhamit Düşerken 2002 Gülbeyaz 2002 Her Şey Aşk İçin 2003 Estağfurullah Yokuşu 2004 Arap Saçı 2005 Eylül 2005 Kayıt Dışı 2006 Çinliler Geliyor 2006 Sıla 2006 Tutkunum Sana 2007 Doktorlar 2009 Parmaklıklar Ardında 2010 Deli Saraylı 2010 Doktorlar
Facebook denen bu sitede Politik görüs veya hissiyatlarinizi paylasmayiniz. Paylasacaksaniz muhakkak sanal (uydurma) bir hesap açiniz. Yazilarinizi postaladiktan sonra ADSL yi kapatıp bir süre bekledikden sonra ve yeniden baslatıp (Yeni bir IP aldukdan sonra) gerçek hesabınızdan giriş yapınız.(Tabii illede Facebook üyesi olucam diyorsanız!) Bu sitede veri tabanına sahip kisi sizin hemen her türlü eğilimlerinizi, arkadas akraba baglantilarinizi, resim ve videolarinizi, neye kizip neye kizmadiginizi, okulunuzu, şakalarinizi, size takılan lakapları… v.b. gibi daha bir çok şeyi elde etmis oluyor (Tabi bu zaman içerisinde sizin ve arkadaşlarınızın arasında geçen site üstünden yapılan haberleşme trafiğinizle ve neyi ne kadar paylastiginiz ile orantili).
Ülkemizin malum durumu nedeniyle bu tür konularda hassas olmanizi, Ülke ve Kisisel güvenliginiz (siz ve arkadas, akraba çevreniz) için buna azami dikkat etmenizi rica ediyorum.
Güvenlik olarak Ülkemiz sınırları içinde olmayan bir server ( internet sunucusu )’da ve yabancı bir şirket tarafından hizmet verildiği bilinciyle ; Facebook da 2 ayrı hesap açmanızı birinin sanal kişilik ve kişisel bilgi belge olmayan diğerinin ise kendi isim ve istediğiniz ölçüde bilgi ile donatılmış hesaplar olmasına dikkat ediniz.(Burda IP nizin değişmiş olması gerekliliğini unutmayınız) Kısaca facebook gerçek kişisel bilgiler ile girilecek pek güvenli bir site değildir.
Kişisel Kredi Kartı olan kişilerin zaten ABD merkezli uluslar arası veri bankası nedeniyle hesap hareketliliğiniz, bütçeniz, ev iş adresiniz v.b gibi bilgiler Veribankasında bulunmaktadır. Bu profilinizde yapmış olduğunuz detaylı bilgi girişi, (Arkadaş, Dost çevre, etnik köken, din, politik inançlarınız v.b gibi) bilgiler pekiştirildiğinde mükemel gönüllü bir “kisisel” istihbarati ABD ve bagli Hükümet yada gizli servislere vermis olursunuz. Bu komplo degil ; çünkü ABD, KANADA, INGILTERE v.b gibi ülkeler ulusal güvenlik yada bolgesel operasyonlar geregi bu bilgileri adi gecen merkez yada kuruluşlardan , ülkelerinde/etki alanlarında hizmet veren vebsitelerinden alabilmektedir. Ve bu ülkelerin Türkiye Cumhuriyetini ve Vatandaşlarını nezaman ve ne koşulda düşman ilan edeceği, yada bu bilgi ve belgeleri bölücü yada yardakçıları ile paylaşmayacakları nın garantisi yoktur. 911 den sonra ABD yönetimi 50 Milyar Dolar dan fazla bir bütçeyi Dünyayı dinleme, izleme ve yeni anti terör çalışmaları ve soğuk savaşlarda kullanmak üzere senato onayı ile elinde bulundurmaktadir. Bu hazir altyapı ve teknolojiyi yeri geldiğinde, olası bir çıkar çatışması/çatışma v.b gibi bize karşı yürütebileceği operasyonlarda da kullanacağı açıktır.
Yonja, Hi5 v.b gibi sitelerde de aynı önlemleri almanızı şiddetle tavsiye ederiz. Ayrica Yesil Kart (Green Card) uygulaması da pek farkli degildir. Yesil Kartda da Kültür sömürüsü sonucu gelisen : daha iyi bir hayat seviyesi balonu, yada Türkiye ye olan sevgisizlik, çevresel olumsuzluk, politik anlayisi v.b gibi nedenlerle bir baska Ülkenin kapisina gidip Göçmenlik basvurusu yapan vede büyük bir çogunlugu, bu hakki kazanamayan ; “zayif halka” olarak ABD göçmen bürosu veri bankasinda detayli bilgileri ile birlikte arsivlenmekte / fislenmektedirler.
2006’da kurulan sosyalleşme ağı Facebook, bugünlerde Türkiye’de de oldukça popüler. Evde, işyerinde, okulda çok sayıda insan önemli bir zamanını Facebook’ta profil güncelleyerek, sağa sola pençe atarak geçiriyor. Ancak bazı noktalara dikkat edilmezse Facebook ileride canınızı sıkabilir. Şunu unutmayın, patron için Facebook’tan daha mükemmel bir radar olamaz. Dünyada Facebook’taki eylemleri yüzünden işinden olan insanlar var; birçok işyeri, okul ve kuruluşsa öğrencilerinin, çalışanlarının veya üyelerinin Facebook’a girmesini yasakladı. Facebook üyesi binlerce kişi de ”privacy-gizlilik” seçeneğini topyekün göz ardı ettikleri için sıkıntılı anlar yaşadı, başlarını belaya bile soktu… İş aramak gibi profesyonel amaçlarla da kullanılan Facebook, saf anlamda sosyalleşmeyi sağlayan son yılların en önemli internet araçlarından biri. Ancak Facebook kullanmaya yeni başlayanların, yabancıların kendilerine ait bilgileri ne ölçüde görebileceklerini tayin eden gizlilik ayarlarına önemsemeden bodoslama dalması rahatsız edici sonuçlara neden oluyor.
İlişki düzeyini belirleyin: Bir kişiyi tanıyıp tanımadığınızı tayin eden 3 pozisyon var. Facebook’a girdiğinizde size göre herkes yabancıdır; ”network” yani ağ, bir bölge, yer, okul veya şirket sakinlerinin oluşturduğu gruptur. Arkadaşlarınızsa karşılıklı olarak birbirinizi tanıdığınızı onayladığınız kişilerdir. Facebook’ta profilinize arkadaşlarınız gibi erişebilecek ”o benim ‘arkadaşımın arkadaşı ama arkadaşım değil” seçeneği yok.
Gizlilik ayarlarını değiştirin: ”Privacy” birçoğunun Facebook kariyerine başladığında umursamadığı bir seçenektir. Ancak başlangıç ayarlarına göre ağınızda (network) olan herkes, size ait olan her şeyi görebilir. Türkiye’den yola çıkalım; Türk kullanıcıların büyük çoğunluğunun ”kafadan” Türkiye ağına üye olduğunu düşünürsek, bu ağdaki herkes, size ait olanları arkadaşlarınız kadar görebilir. Bir ağın mensubu değilseniz, bilgilerinizi sadece arkadaşlarınız görebilir. Ama ben mesela Türkiye ağına üyeyim, o halde yapmam gereken Privacy başlığı altındaki Profile’e girip, çıkan ekranda ”profile: only my friends-yalnızca arkadaşlarım” şıkkını seçmektir. Bu ekrandan e-posta adresinizi yalnızca arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenlemeniz hatta ”Profile” başlığı altındaki birçok maddeyi arkadaşlarınıza özel olacak şekilde ayarlamanız menfaatiniz icabınadır.
Facebook’da geçirdiğiniz zamanı kimse bilmesin: ”Privacy” başlığı altındaki ”Newsfeed and mini feed”e mutlaka uğrayın çünkü, bu seçeneğin başlangıç ayarları, sizin Facebook’ta yaptığınız her eylemi yayımlıyor. Bu kadar küresel olmaya, Facebook başında sabahladığınızı başkalarının bilmesine gerek yok. Bu sosyalleşme ortamının, yaptığınız her şeyi herkesin görebileceği seyir defteri diye tanımlanabilecek ”mini feed” adında bir özelliği var. Yani sizin mesai saatinizde Facebook’ta ne zaman, ne kadar zaman geçirdiğiniz tespit edilebilir. Şimdilik bizim buralarda tutatanak tutacak siber işyeri polisleri yok gibi, ancak yine de temkinli olmakta fayda var. Bu yüzden en azından işteyken önce ”privacy”, ardından ”news feed and mini feed”e girerek ”show times in my mini feed” seçeneğini iptal edip yaptığınız eylemlerin zamanının görünmesini engelleyin.
Arkadaşlarınız için gizlilik: Başlangıç ayarlarında herkes arkadaşlarınızın listesini görebilir. Bu durum ”Poke, Message and Friend Request” ayarları kısmında ”Friends-arkadaşlar” seçeneğinden vazgeçerek ortadan kaldırılabilir.
Bir profesyonel, bir de kişisel profiliniz olsun: Facebook arkadaşlarınızla şakalaşıp eğlenebileceğiniz bir ortam olduğu kadar, profesyonel/mesleki amaçlara da hizmet edebilir. Her ne kadar Facebook kurallarına aykırı olsa da iki profiliniz olsun, profesyonel profilde tam ad, mesleki durum, eğitim ve yalnızca sektörel bağlantılar olsun. Bu profil altında iş ve okul ağlarınıza takılın. Sulu değil profesyonel bir fotonuzu ekleyin ya da hiç eklemeyin. Kişisel ve özel profilinizdeyse isim, takma isim kullanabilrisiniz; soyadınaysa gerek yok ya da tek bir harfle ifade edin. Bu profille okul ve işyeri, meslek ağlarına bağlanmayın. Mesleki deneyiminizi paylaşmayın. İş e-posta adresinizi kullanmayın. Ve istediğiniz her şeyi yapın. Ancak iş ve özel arkadaşlarınızı birbirine karıştırmayın.
Herkesle arkadaş olmayın: Şu kısacık Facebook kariyerimde en çok dikkatimi çeken şey, birçok insanın bir zombi açlığıyla arkadaş listelerini şişirme çabası oldu. Arkadaşlığa onay verdiğiniz kişilerin sizin arkadaşlarınızın bilgilerine erişebileceğini unutmayın.
Kimlik hırsızlığı: Hakkınızdaki bilgileri kamulaştırmanın, kaba kimlik bilgilerinizin başkaları tarafından kullanılabilmesi riskini doğruyor ki bu bir başkasının ”sizin adınıza” başka bir sosyalleşme ortamında faaliyet göstermesi riskini doğuruyor.
Facebook gizlilik politikası: Facebook ile yaptığınız anlaşma gereği, bu oluşum size ait bilgileri diğer şirketlerle paylaşabilir ya da satabilir, bunu unutmayın.
Paranoyakların dikkat etmesi gereken 5 nokta
Facebook’ta size yönelik 5 erişim seviyesi bulunuyor; arkadaş, sınırlı, ağ, yabancı veya bloke…
Gizlilik ayarları oldukça karmaşık; arkadaşlarınız dışında rahatsız edilmek istemiyorsanız hiçbir ağa üye olmayın.
Duvarlara yazmak yerine özel mesaj gönderin. En kibar ifadesiyle duvar yazıları ileride size karşı delil olarak kullanılabilir.
Geçirdiğiniz zamanı ve hatta olduğunuzu kimse bilmesin…
Görülebilir seyir defterinize (mini feed) ince ayar çekin.
‘Privacy’ birçoğunun Facebook kariyerine başladığında umursamadığı bir seçenektir. Ancak başlangıç ayarlarına göre ağınızda (network) olan herkes, size ait olan her şeyi görebilir. Türkiye’den yola çıkalım; Türk kullanıcıların büyük çoğunluğunun ‘kafadan’ Türkiye ağına üye olduğunu düşünürsek, bu ağdaki herkes, size ait olanları arkadaşlarınız kadar görebilir. Bir ağın mensubu değilseniz, bilgilerinizi sadece arkadaşlarınız görebilir. Ama ben mesela Türkiye ağına üyeyim, o halde yapmam gereken Privacy başlığı altındaki Profile’e girip, çıkan ekranda ‘profile: only my friends-yalnızca arkadaşlarım’ şıkkını seçmektir. Bu ekrandan e-posta adresinizi yalnızca arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenlemeniz hatta ‘Profile’ başlığı altındaki birçok maddeyi arkadaşlarınıza özel olacak şekilde ayarlamanız menfaatiniz icabınadır.
Aşağıda Facebook altında güvenlik tavsiyeleri yer almaktadır. Yararlı olması dileğiyle.
Facebookta herkesle arkadaş olmayın:
Arkadaş listenize kabul ettiğiniz her kişi sizin profilinizi görebilir ve bu ölçüde özel bilgilerinizi arkadaş listenizin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak sunmuş olursunuz. Arkadaş listenizi mümkün olduğunca sınırlı tutmanız ilerideki muhtemel “bu kimdi yahu?” karmaşasının önüne geçecektir.
Arkadaş listenizi herkes görmesin
Başlangıç ayarlarında herkes arkadaşlarınızın listesini görebilir. Bu durum ‘Poke, Message and Friend Request’ ayarları kısmında ‘Friends-arkadaşlar’ seçeneğinden vazgeçerek ortadan kaldırılabilir.
Facebook’ta geçirdiğiniz zamanı kimse bilmesin:
ailenizden birinin, patronunuzun yada sevgilinizin ilgilisini çekerse sonu bir facia olabilir ve gazetelerin 3. sayfasına haber olabilirsiniz. ‘Privacy’ başlığı altındaki ‘Newsfeed and mini feed’e mutlaka uğrayın çünkü, bu seçeneğin başlangıç ayarları, sizin Facebook’ta yaptığınız her eylemi yayımlıyor.Yani sizin mesai saatinizde Facebook’ta ne zaman, ne kadar zaman geçirdiğiniz tespit edilebilir. Şimdilik bizim buralarda tutatanak tutacak siber işyeri polisleri yok gibi, ancak yine de temkinli olmakta fayda var. Bu yüzden en azından işteyken önce ‘privacy’, ardından ‘news feed and mini feed’e girerek ‘show times in my mini feed’ seçeneğini iptal edip yaptığınız eylemlerin zamanının görünmesini engelleyin.
İstemediğiniz kişiler size ulaşabilir:
Başlangıç ayarlarına göre ağınızda (network) olan herkes, size ait olan her şeyi görebilir. Türk kullanıcıların büyük çoğunluğunun Türkiye ağına üye olduğunu düşünürsek, bu ağdaki herkes, size ait olanları arkadaşlarınız kadar görebilir. Bir ağın mensubu değilseniz, bilgilerinizi sadece arkadaşlarınız görebilir. Ama ben mesela Türkiye ağına üyeyim, o halde yapmam gereken Privacy başlığı altındaki Profile’e girip, çıkan ekranda ‘profile: only my friends-yalnızca arkadaşlarım’ şıkkını seçmektir. Bu ekrandan e-posta adresinizi yalnızca arkadaşlarınızın görebileceği şekilde düzenlemeniz hatta ‘Profile’ başlığı altındaki birçok maddeyi arkadaşlarınıza özel olacak şekilde ayarlamanız menfaatiniz icabınadır.
Facebook uygulamaları:
Facebook’ta her önünüze gelen Facebook uygulamasını yüklemeyin. Facebook altında parolalarınız aynen MSN şifrelerinin akıbetine uğrayabilir. Facebook uygulamaları o kadar da güvenli olmayabilir.. Yani Facebook parolalarını ‘hack’layanlar mevcut. Facebook’ta genelde gerçek bilgiler verildiğinden durumun önemi daha da açık
^^^^arkadaslar daha önce paylaşılmamıstır ümidiyle yazıyorum^^
Ve gittin… Öncesini düşünmek istemedigim sonrası ise meçhul bir aşktı yaşadığımız… Ve aşk bitti… Giderken geride bıraktığın,içinden seni de almayı unttuğun bir kalp… Biraz hasarlı,ürkek,bi o kadar da beceriksiz… Seni unutmayı bile beceremedi bu kalp… Aşk bitti… Sensiz uyuyamadığım geceler,karanlıktan korktuğumda çevirdigim numara,sabah kalktıgımda huzur verici sesin yok,gözlerin yok… Dedim ya gittin… Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana… Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim… Seni seviyorumları ‘seni ne cok sevdim’ yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları ‘seni özlüyorum ‘ yaptım… Yaptım da bir ‘seni unuttum’ yapamadım… Seni seviyorumları ‘seni ne cok sevdim’ yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları ‘seni özlüyorum ‘ yaptım… Yaptım da bir ‘seni unuttum’ yapamadı Sadece bitti dedin… Fazlasına gerek yoktu zaten… Herkes anlamak istediğini anlardı degil mi…??? Ama inan hiçbir şey anlamıyorum… Sana lanetlermi yağdırmalıyım,yoksa yolun açık olsun mu demeliyim…??? Yok bu çok fazla,dilerim Allah’tan bensiz gittiğin hiç bir yol açık olmasın…!!! Sensiz aldığım nefes nefes değilken,bensiz aldığın nefes nefes olmasın… Yok bu da çok fazla… Ben kıyamam ki sana… Ben sadece geride bıraktıgın bu beceriksiz kalp için yalvarıyorum… GEL UNUTTUR BANA SENİ…
Herkes Öldürür Sevdiğini! Kulak verin sözlerime iyice, Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözlerle, Korkaklar öpücük ile öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini Kimileri yaşlı iken öldürür; Şehvetli ellerle öldürür kimi Kimi altından ellerle öldürür; Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur, Kimi satar kimi de satın alır; Kimi gözyaşı döker öldürürken, Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; Herkes öldürebilir sevdiğini Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Ustam! Aklım firarda. Gözbebeklerimde müebbet hüzün, Dilimde ay kesiği bir yara, Düşüm kırık dökük, Umudumun boynu bükük, Bir öksüzün omuzlarında sukut. Yüreğim sana emanet sıkı tut. Tut ki; kancık pusulara düşmesin. Bir hain kurşunu gelip deşmesin.
Ustam, Ne zaman o senin bildiğin zaman, Ne sevda gördüğün masallardaki. Eskiden, Halı tezgahında dokunurdu aşklar, Nakış nakış, körpe kız ellerinde. Mendillere yazılırdı isimler, Yüreklere kazılırdı gizlice. Sevdalılar asil ve de yürekli Sevdalar, kavgalar iki kişilik. Oysa şimdi; Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde. Meşru sevdalardan, Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara, Günahkar gecelerden.
Beni herkes sevdaya asi sanır, Oysa aşk, beni nerde görse tanır, Hasret tanır, Zulüm tanır, Ölüm tanır, Yüzüm yüzümden utanır.
Yorgunum ustam; Ne katıksız somun isterim senden, Ne bir tas su, Ne taş yastıkta bir gece uykusu. Var gücünle asıl sükunetime, Çığlığım kopsun, Uzat ellerini güneşe dokun, Uyandır uykusundan, Tut yüreğimden ustam tut, Tut beni, sür güne
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri… Yeryüzüne gönül indiremez onlar… Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar. Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar…Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez…Gönüllü sürgündür onlar…Gizliden gizliye hissederler bunu…Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere…Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir…Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri…Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını… Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden…Yorulur kendisini anlatamamaktan…Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir…Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır…O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır…İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır…İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer…Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık…Kaybolmuşluğa çok yakındır…Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır…Daha az acı çekiyordur artık…Ama daha mutsuzdur eskisinden….Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden… Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü…Kaybolmuşluğa yakındım…İçimdeki acı hızla eksiliyordu…Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi…Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi…Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi…Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı… Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil….Gerçekten değil…Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor….Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor… Konuşmaya susamıştık…Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye…Oysa böyle bir şey yoktu…Hep buradaydık…Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde…O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde…Hep o soluksuz kaldığımız yerde…Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde… Belki aynı gece,belki yıllar boyunca konuştuğumuz yerden bana geldik…susuz ve yorgun…Yaşamaya köpekler gibi aç,ama ölüme dünden razı… Bana geldik…Belki içimizdeki acıyı avutur,koptuğumuz ışığı ikna eder,biraz olsun hiç yaşamamış,hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapar,içimizden bir ömür çalar,yitirdiğimiz ve anlayamadığımız ne varsa uzakta bırakır,buradan,bu hayattan yolumuza devam ederiz,sanmaya geldik… İçtik,şımardık,ağladık,hayatı özledik,çığlık attık;ardımızda bıraktığımız ve bir kez olsun sahiden dönüp bakmadığımız onca kırıl kalp,onca vazgeçiş,onca erteleyiş,onca unutuş bir gecede bağışlanır sandık… Ama olmadı…Bunu ilk ve son kez sevişirken anladık…Birbirimizin çıplak bedenlerine dokunduğumuzda…Aynı anda,belki de peş peşe,derinden,çok derinden öksüz kalan bir çocuk gibi kesik kesik ağlamaya başladık…Engel olmaya çalışsak da,yine de kahredici bir hoşluğu vardı bu ağlayışın içimizde…Bu hayatta sevgili olarak birlikte gidecek bir yerimiz yoktu…Geçmişimiz bizi geri çağırıyordu…Gidecek bir yerimiz yoktu,ama kaybolmamıştık…Bu yüzden kahredici bir boşluğu vardı göz yaşlarımızın… Sonra sabah oldu…Sonra acı ve özlemin yerini utangaç bir boşluk aldı…Bütün o eksik hazların yerini derin bir suçluluk duygusu aldı… Sonra o gitti,yaramda hiç unutamayacağım bir ürperti bırakarak gitti…Yaram ki,kimse onun kadar beni anlayamaz,yaram ki onun kadar kimse beni sevemez…Gözlerimden çok içimdeki yaramı sevdim ben…Çünkü ondan başka kimse bana beni gösteremedi…Herkese,ama herkese yalan söyledim,ama bir tek o biliyordu hepsini…Bir tek o gördü beni kendimi aldatırken…Onu unutmaya çok çalıştım…Yok saymaya…Hayat diye içine girmediğim akvaryum kalmadı…Her mevsim mutluluk modaydı…O akvaryumların içinde mutluymuşum gibi yaptım…Yaramı unutup herkes ne yapıyorsa onu yapmaya çalıştım…Akvaryumun içinde,herkes gibi camların dışında bir yeri özledim…Bana ait olmayan bir hayatta,hiçbir ortak yanım olmayan insanlarla akvaryumun dışını özledim…Yaramı unutup,neyi özlediklerini bilmeyen insanların özleyişlerini sevdim…Bilmiyorum,belki bunu da kendi yaramı unutmak içim yaptım hep…Anladım ki,nereye gitsem sonunda yarama dönüyorum…Ne yapsam,ne etsem döndüğüm tek yer yine o eski kalbim…Bütün o oyunlardan bana kalan o eski yadigar…Ne kadar sevse de insan,tükenip,yorulduğu bir saat var…Herkesin bencil bir ömrü var…İşte en çok o zaman hatırlarım o eski kalbimi,onca insana kendimden öç alırcasına dağıttığım kalbimi,çok sevdiğim bir yabancı gibi hatırlarım…Mahcup bir özlemle çağırırım onu dağıttığım yerlerden;hayatlardan,yorgun ve bencil sevgilerden… Utanarak…Sanki kendi kalbimi geri çağırmak bir suçmuş gibi çağırırım…Güzellik ve soyluluk saklıdır o kalpte…Kalbimdeki kimsesiz kalmış güzelliğe ve soyluluğa vurgunumdur ben…Onu her arzulayışımda karşıma Tanrı çıkar…Beni böyle eksik,böyle yarım,böyle susuz,böyle bir başına O bırakmıştır…Tanrı vardır ve benim bu sonsuz susuzluğum ondandır… Bu susuzluğu hissettiğim andan beridir hayattan korkmamayı öğrendim…Kime dokunsam Tanrı’ya sonsuz bir yakarış;kime dokunsam o büyük kopuşun sancısıydı;kime dokunsam kendimdeki ilk ağrıya dokunuş gibiydi…Kime dokunsam eksik,ve yanlış bir Tanrı’ya dokunmak gibiydi… Tanrı’yı unutmak,içimdeki aşkı unutmak gibidir bazen…Böyle zamanlarda kalkıp giden her şeyin peşine takılırım…Bütün zamanların,bütün trenlerin,bütün vaatlerin ve hızların arkasından giderim…Farklı olmak adına,kendim olmak adına,herkes gibi olmak adına koşarım giden her şeyin ardından…İçimdeki Tanrı’yı,içimdeki aşkı soluksuz,kimsesiz bırakarak koşarak giderim her şeyin ardından…Kendimi hatırlamamak için her anımı,her dakikamı tıka basa bu hayatla doldururum…içimdeki aşkı,içimdeki susuzluğu unutabilmek için bir projeye,bir yaz boz tahtasına dönüştürürüm kendimi…Her yerde ve herkesle olmak için kendimi boşlukta bir yerde yeniden yaratmaya çalışırım…Herkesle ve her yerde olmak için,beni her yere bir an önce yetişmek için,kendime bana ait olmayan bir kalp,bir yüz alıp kimsenin bilmediği,uğramadığı bir boşluğa yerleşirim…Herkes ve her şey olmaz için,beni çağırdıkları her yerde olmak için bu boşlukta yaşadım kimsesiz,bu boşlukta yüzüme çarpan kapılar,bu boşlukta hızlandıkça geciktiğim,bu boşlukta çırpındıkça yitirdiğim her şey bana aşksız geçen yıllarımı hatırlatır…Bana Tanrı’sız ömrümü,yüzümden yoksun geçen anlarımı hatırlatır…Böyle zamanlarda defalarca çiğneyip geçerim kendimi…Verdiğim sözleri,ettiğim yeminleri…Atarım kendimi herkesin ortasına…Gizlerimi atarım hoyrat gözlerin önüne…Önce ben başlarım kendimi yağmalamaya…O güvenmediğim hayatı ve zamanı yanıma alarak gizlediğim ne varsa ortaya dökerek…Öç alırcasına kendimden…Dökerim her şeyi ortaya…Herkesin kendinden kurtulmak için kışkırttığı yurtsuz ve kimsesiz bir gece için… Böylesi gecelerde herkes o eski yarasına haksızlık etmiştir;böylesi gecelerin sabahında herkes ezbere ve çabuk çabuk konuşur ve kimse kimsenin gözlerine korkusuzca bakmaz…Herkes bir an önce,eksik ve yanlış da olsa bir gece önceki ömrüne dönmek ister…Herkes susuz bıraktığı o eski kalbine dönmek ister… Bunları bilince,bunları hissederek yaşayınca kimseye kızamıyor insan…Öfke dönüp dolaşıp geliyor yine içte patlıyor…İçimde patlıyor…Çünkü kime kızıp,kimi lanetlesem en sonunda onu içimde buluyorum…Suçladığım herkeste biraz ben varım…Kimi yargılasam elimde kanı var…Kime bağlansam onda haksızlık ettiğim ömrüm ,susuz bıraktığım Tanrı’m var…Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var…Başkalarını yargıladıkça kendini tutsak eden,başkalarını küçümsedikçe küçülen sevgim var…Oysa ne yapsam o yurtsuz gecem,susuz bıraktığım aşkım beni hiç unutmaz…Sorar hesabını…Defalarca gidip gelerek ömrümden,kimlerdi,diye sorar o kanayan yüz bana,kimdi bütün gece onda yargıladıkların…İtildiğim ve sığındığım yüzümden tek bir yanıt çıkar,tek bir ses…O ses der ki,bütün gece yargıladıkların aslında sensin…Bilirsin ki o ıssız gecede bunu sana söyleyen senin sesindir…Sahibini ancak bu ıssız gecede bulmuştur…İçinde soluksuz bıraktığın Tanrı’nın sesi,içinde öyle kimsesiz,öyle kanlar içinde bıraktığın sahipsiz yüzünün sesidir…Ne olur sus ve öfkelenme der bu ses bana…Boyun eğ bu sese…Kabullen onu…Bir kez olsun kendi sesinin önünde eğil der…Bir kez olsun kulak ver ona…Kulak ver ona,onun neleri yitirdiğini,neleri sonsuza dek kaybettiğini bir kez olsun anların ağzından duy…Yüzünden akan kanı bir kez olsun öp…Sadece gözyaşı değil onlar…Dokun onlara,dokun kendi kanına,yitirdiğin ve özlemini çektiğin her şeyi kendi kanında bulacaksın…Orada bütün yargıladıkların var…Orada reddettiğin bütün ömrün var…Bu hayattan tiksinip lanetlediğin ne varsa,hepsi kanında saklı…Seni terk edip ihmal edenler,seni bir türlü anlamak istemeyenler,seni yargılayıp dışarıda bırakanlar orada…Orada,seni deliler gibi sevenler ve senin içine bir türlü giremeyenler…Ne olur bir kes olsun onca insana dağıttığın kendini geriye çağır…Ne olur bir kez olsun anla,ömründen daha uzağa gidemezsin…Onca yıl susuz bıraktığın Tanrı’ndan daha uzağa gidemezsin…Ne olur anla,onca yıl kimsesiz bıraktığın yüzünden daha uzağa gidemezsin…Ne olur bir kez olsun anla,yarını yok sayarak hiçbir yere gidemezsin… Yaşamak ne ki,hem kendini,hem sevdiklerini durmaksızın kimsesiz bırakmak değil?..Yaşamak yüzünü onca yemine rağmen ortada bırakmak değil mi?Yaşamak her gittiğin yerde bıraktığın yüzleri kanayarak özlemek değil mi?.. Yaşamak,içindeki o sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini bu hayatta aramak değil mi?.. Bu hayatın ne yengisi,ne yenilgisi teselli etti beni…Ne zaman kazandım,ne zaman,artık kurtuldum,desem,daha derin bir boşluk açıldı önüme…Bu hayatın kurallarıyla ne zaman çıksam yola,kazandıkça kaybettim,yükseldikçe alçaldım…Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim… İçimdeki erdem öylesine soluksuz kalmıştı ki,ne zaman aşkın bir güzellik görsem ertelediğim hayatım gelirdi aklıma…İçimdeki erdemi suç ve günahla sınamaya geç başlamıştım çünkü… Çünkü ne zaman yasadışı bir gece yaşasam anlamsızca ve kimsesiz bir ağlayış gelirdi içimden… Ne zaman beni bana hissettiren birine sarılsam;çok uzaktan,çok eski bir duygu bana rağmen,bana inat yanımdan geçip giderdi…Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı…Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi…Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme…Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrümle karşılaşırdım… Kendimi daha fazla ne kadar tüketebilirdim…Kime sarılsam verip de tutamadığım sözler çıkardı karşıma… İnsan her sabah doğan güneşten utanır…İnsan er ya da geç gelen mevsimlerden utanır… İnsan onca yıl susuz bıraktığı Tanrı’sından utanır… İnsan bunca işarete,bunca özleme rağmen bir türlü gidemediği yerden utanır… İnsan yalan bir hayattan onca yıl bir kurtuluş beklediğine utanır…
Mehmet Akif Ersoy şiirleri Mehmet Akif Ersoy güzel şiirleri en güzel Mehmet Akif Ersoy şiirleri
Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle İmânı olan kimse gebermez bu ölümle: Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir’ Davransana Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana Sen böyle değildin Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz? Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın? Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın! Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan Tek bir ışık olsun buluver Kalma yolundan Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk! Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk! Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın? Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun! Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez En korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez! Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin; Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman, Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan, Hüsrâna rıza verme Çalış Azmi bırakma; Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş Sesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş Batıyormuş! ‘ Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından, Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan! Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır! Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! ‘İş bitti Sebâtın sonu yoktur! ‘ deme, yılma Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma
Seni tanıdıktan sonra Dönüp baktım yalancı maziye Yaşamamış, yaşanmamış yılları saydım Ve yandım… Senin gözlerin kadar Mazinin boşluğu da yakıyordu içimi Üç-dört ay geçmişti 19’umu bitireli Hevestir geçer diyordu Çevremizin tecrübelileri Ama geçmiyordu… Bilmiyordum sonbaharın güzelliğini Sanki ilk defa yaşıyordum mevsimleri Yağmur olup yağıyordum yerlere Işık olup açıyordum gecenin rengini Ve sen doğuyordun içime güneş gibi Ayrılık dağının ardından gülüyor Mutluluk çiçeğini koparıyor Üstelik pişman olmuyordun Her ayrılık vakti güldüğün için Önceleri seni affetmek istemedim Benim ki aşk mı, yoksa tutku mu Bunu bir türlü çözemedim Senin ki dalga mı, avuntu mu Bir de bunu, bunu bilemedim…
Beni Affet Bebek
Beni affet bebek Doğuşundan ölümüne kadar karar verdim haksız Koşup eğlenme hakkını aldım elinden Belkide öperek uyandıracaktın beni Affet ne olur, kefensiz oldu ölümün
Beni affet bebek Baba diyemedin, anne diyemediğin gibi Nasıl kıydınız diye sorma ne olur Rüyalarımada gelme yalvarırım Seni görüp isyan etmekten çok korkuyorum
Beni affet bebek Ben istemedim gitmeni ama evet dedim Kime benziyordun acaba annene mi yoksa banamı Kafamda milyon soru ve gözümde yaş var şimdi Affetmek zorunda değilsin ama ne olur affet
Affetmek
Yeter artık durup düşündüğün, İnsan sabrı bir yere kadar! Nedir yüzünde o gördüğüm? Nefret bile olamaz o kadar…
İstrsen yalvar ama, Şunu asla unutma! Affetmek bana değil, Yalnız Allah’a mahsustur…
Acımasız!
İnsanlar acımasız, Hayat acımasız, Sevdiklerimiz acımasız, Herkes acımasız…
Affetmek unutuldu, Kendi derdimize yandık. Hep biz dedik durmadan. Akıp giden zamanda…
Hep biz doyalım dedik Kardeş kavramını unuttuk Herkes acımasız… İnsanlar acımasız…
Doğa şiirleri,doğa ile ilgili şiirleri, doğa hakkında şiirler, tabiat şiirleri, en güzel doğa şiirleri,doğa konulu şiirler
Doğa Şiiri
Doğa, şarkısını söylemeye başladı Yeşillere büründü ormanlar Mavi elbisesini giydi sevgili deniz
Doğa, ilahisini dilllendirmeye başladı Çeşit çeşit türde hayvan Renkli renkli yerde bitki
Doğa, kavuşmak için açtı bağrını Sevdiğini barındırdı yüzyıllarca Sevmediğini ezdi geçti bir çırpıda
Doğa, verilen gucleri sahiplendi Kabul edeni yaşattı sorunsuzca Resti çekenin, bakmadı gözyaşına
Doğa, sevda yüklü analar gibiydi. Yeri geldi, merhametini gösterdi Yeri geldi, kırdı, yıktı, geçirdi.
Doğa, İlah’ın kurduğu eşsiz mekan Milyonlarca yıldır devam eden hazine Kim yaşadı, kim yaşıyor, kim yaşayacak?
Abdülhamit Aydın
Dağlar
Daglari sevelim Tepesinde gezelim Deresinde yüzelim En büyük hayalim
Daglari asalim Üzerinde kosalim Ormanina dalalim Bulutlari tutalim
Huzur verir insana Dag basina cikinca Temiz hava alinca Kalmak ister hayatinca
Okuyunca bunu her an Besir demir yazardan Güven buluyor o an Daga cikinca insan
Yıldızları Seyrettim
Tek başına göçebe, mehtaplı bir gecede, Efsunlu bir şekilde, bir ardıcın dibinde, Oturdum saatlerce, hayal sessizliğinde, Meçhul bir sevgiliyi bekleyen, aşık gibi
Ateş böcekleriyle, kurbağaların sesi, En güzel orkestradan, daha güzel ahenkli, Akan dere kadar gür, huzur sardı içimi, Bir başka gezegende, bir başka biri gibi
Anıların içinde, kendimce geziyordum, Aradığını bulmuş, şimdi nasıl mutluydum, Yer ve zaman seçmeden, özgürce uçuyordum, Boşlukta yuvarlanan, bir tüy gibi, ruh gibi
Bütün ışıklar söndü, vakit gece yarısı, Saçlarım diken diken, yüzüm ayva sarısı, Bin kapılı sarayın, kapanmış her kapısı, Süleyman’ın Mühürü açmaz, birini gibi
Yeryüzüne uzandım, kulağımı dayadım, Arzın kalp atışını, ilk bu gece dinledim Kendimi alamadım, heyacana bulandım, Yıldızları seyrettim, uykusuz derviş gibi
AĞAÇLAR AZALIYOR
Bütün ağaçlar yıkılıyor, Yerine evler yapılıyor Oksijenler azalıyor, Hastalıklar çoğalıyor
Ne oluyor bu ağaçlara? Ormanlar tükeniyor Kalemler olmuyor yazı yazılmıyor
Baharın İlk Sabahları
Tüyden hafif olurum böyle sabahlar Karşı damda bir güneş parçası, İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar; Bağıra çağıra düşerim yollara; Döner döner durur başım havalarda
Sanırım ki günler hep güzel gidecek; Her sabah böyle bahar; Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum Derim ki: “Sıkıntılar duradursun!” Şairliğimle yetinir, Avunurum
Orhan Veli Kanık
DOĞAYA..
Doğaya bakarsam aşık olurum Doğayı seversem maşuk olurum Doğayı korursam ışık olurum Aşık maşuk ışık doğa değil mi
Doğaya kulak as biraz sevgi ver Aşkın çilesini çektiğimiz yer Nefes aldığımız verdiğimiz yer Bizim için nefes doğa değil mi
Doğaya zulmeden kendine eder Yaşam kaynağını dibinden budar Kendisi yok olup ortadan gider Her zaman kalıcı doğa değil mi
Doğa verir sana ekmek aşını Üstünde görürsün her bir işini Zulmeden belaya sokar başını Doğayla barışan güler değil mi
Doğa da kurala uyan kazanır Çok mutlu yaşayıp ömrü uzanır Herkes kendisini çok güçlü sanır Doğa hepimizden güçlü değil mi
Yeri göğü insan kirletmiş neden Ozon tabakası delinmiş birden Buna sebep olmuş uzaya giden Dünya da sıcaklık artar değil mi
Kuzey de sıcaktan buzul eridi Eskiden doğal bir düzen varidi Ozon tabakası delinmiş miydi Fazla ışın kanser yapar değil mi
Herkes ne yaparsa kendine yapar İnsanlar yolundan ne çabuk sapar Şu kara toprak da çok insan yatar Doğa çok güçlüdür doğru değil mi
Oscar Wilde’nin Şiirleri Her İnsan Öldürür Gene De Sevdigini Her insan öldürür gene de sevdigini Bu böyle bilinsin herkes tarafindan, Kiminin ters bakisindan gelir ölüm, Kiminin iltifatindan, Korkagin öpücügünden, Cesurun kilicindan!
Kimisi askini gençlikte öldürür, Yasini basini almisken kimi; Biri sehvet’in elleriyle bogazlar, Birinin altindir elleri, Yumusak kalpli biçak kullanir Çünkü ceset sogur hemen.
Kimi pek az sever, kimi derinden, Biri müsteridir, digeri satici; Kimi vardir, gözyaslariyla bitirir isi, Kiminden ne bir ah, ne bir figan: Çünkü her insan öldürür sevdigini, Gene de ölmez insan. Oscar Wilde
Readıng Zindanı Baladı’ndan Kulak verin sözlerime iyice, Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözlerle, Korkaklar öpücük ile öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini Kimileri yaşlı iken öldürür; Şehvetli ellerle öldürür kimi Kimi altından ellerle öldürür; Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur, Kimi satar kimi de satın alır; Kimi gözyaşı döker öldürürken, Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; Herkes öldürebilir sevdiğini Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Yasaların yargısı doğru mudur Ya da yanlış mıdır bunu bilemem; Bildiğim tek şey bu hapishanede Demir gibi sağlamdır tüm duvarlar, Bir yıl kadar uzundur her geçen gün Yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.
Kabil’in Habil’i öldürdüğü Günden beri hiç dinmedi acılar Çünkü insanların insanlar için Koymuş olduğu bütün yasalar Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi Taneyi eleyip samanı tutar.
Bildiğim başka bir şey daha var -Ki bilmeli benim gibi herkes de- İnsanın kardeşlerine ettiğini İsa Efendimiz görmesin diye Utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla Örüldü yapılan her hapishane.
Parmaklıklar güneşi engelledi, Kararttılar tatlı ay ışığını, Cehennemi böyle ört bas ettiler Yaptıkları bütün iğrenç şeyleri İnsanoğlundan, tanrının oğlundan Gizlemeyi ustaca başardılar.
Zehirli otlar gibi kötülükler Büyür hapishanenin havasında, Yok olur burada harcanıp gider İyi olan ne varsa insanda: Kapıyı tutar soluk bir keder Umutsuzluk bekçiliğini yapar.
Yet Each Man Kills The Thing He Loves Yet each man kills the thing he loves By each let this be heard, Some do it with a bitter look, Some with a flattering word, The coward does it with a kiss, The brave man with a sword!
Some kill their love when they are young, And some when they are old; Some strangle with the hands of Lust, Some with the hands of Gold: The kindest use a knife, because The dead so soon grow cold.
Some love too little, some too long, Some sell, and others buy; Some do the deed with many tears, And some without a sigh: For each man kills the thing he loves, Yet each man does not die.
Tugbam sitesinde en güzel Yararlı Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Yararlı Sözler
Yararlı Faydalı Sözler İnsanların başına ne geldiği değil,O durumda ne yaptıkları önemli.
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle,Her işin iki yüzü var.
Olmak istediğim insan olabilmem çok zaman alıyor.
Karşılık vermek düşünmekten çok daha basit.
Sevdiklerinle iyi ayrılman gerek.Bittim’’ dediğin andan itibaren, daha pilinin bitmesine çok var.
Sen tepkilerini kontrol edemezsen,Tepkilerin hayatını kontrol eder.
Kahraman dediğimiz insanlar bir şey yapılması gerektiğinde Yapılması gerekeni Şartlar ne olursa olsun yapanlardır.
Şartlar ve olaylar, Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir, Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
İki kişinin darıldıktan sonra, birbirlerinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.
Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz
Aşk köprü kurmaktır İnsanlar köprü kuracaklarına duvar ördükleri için yalnız kalırlar
Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez
Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır
Karanlıkta duruyorum aşk vurmasın yüzüme, dokunmasın bana kimse,kimse ulaşmasın artık tenimin incinen yerlerine
Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz
İnsanlardaki önyargıyı parçalamak,benim atomu parçalamamdan çok daha zor
Konuştum sıkıntı çektim, sustum rahat ettim
Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz
Gerçeği aramak onu elde etmekten daha kıymetlidir
Ne olursa olsun hayatını durdurma!Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur Gerçek arkadaş:Bendeki iyi yönleri bulandır
Sanat;Gerçekleri tanımamıza yardımcı olan bir yalandır
İstemek,istiyorum demek değil,harekete geçmektir
Düşmanın zayıf noktalarını hedef alırsanız ilerlerken direnişle karşılaşmazsınızDüşmandan çabukçanız düşman takibinden kurtulursunuz”
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir
Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz
Hayat,size verilmiş boş bir filmdirHer karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın
Para her sey değildir. Mastercard ve Visa da vardır.
Su tasarrufu icin kiz arkadasinla beraber dus al
Her erkek evlenmelidir. Mutluluk hayattaki tek sey degildir.
Akrabalarımızı bize Tanrı verdi. Tanriya şükür arkadaslarımızı seçebiliyoruz.
Ogrendikce daha cok bilirsin, bildikce daha cok unutursun, unuttukca daha az bilirsin. O zaman ogrenmeye hic gerek yok
2 kişi münakaşa ediyorlarsa Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar Ve problem fırsatın yanında cüce kalır.
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,Pişmanlığı uzun yıllar sürüyor…Farkında mıyız acaba
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, gerisini karşı tarafa bırakırsınız. Güveni geliştirmek yıllar alıyor Yıkmak 1 dakika.
Hayatında nelere sahip olduğun değil, kiminle olduğun önemli.
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Kendini en iyiyle kıyaslamak değil,Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.