Ne gidecek kadar cesur,
Ne kalacak kadar güçlü
Kendi kendime yabancı
Bir masal yolcusuyum…”
Şahdamarımın atışında bir aşk bu…Bir masal perisinin sihirli değneğinin
ucundaki ışıltılı yıldız..”.Hayır” diyemez insan bu parlak coşkuya…Sonra bir
gün gelir yeniliverir kahraman, yüreğini kötülüğün bürüdüğü devin
hoyratlığına…Al ipekli, gümüş sicimlerle sardım sarmaladım seni bir kuytu
köşede, ellerin uzanamayacağı bir saraya…Hapsoldun sevdama çarpışan iki gözün
yarattığı bir zindanda…Gönüllü tutsağın oldum, esaretinde seni yalnız
bırakmamak adına!
“Alazlanan bir yüreğin
Çatlak sesi kulaklarımda
Özünü eritip akıtmış
Yangınımın en alevli yerine.”
Emanetin; yüreğin, gözyaşların sımsıkı tutundu sevdalı gecelerime. Korkma
birtanem, hiç üzer miyim kanımla adını yazdığım, alt tarafı bir yumruk
büyüklüğündeki parçamı…Kanatır mıyım sanıyorsun? Boğar mıyım gözyaşlarını
kanımla…Kutsal tüm bedenim. Dudaklarınla mühürledin
“Ben sende saklı,
Sen kaderime büyük harflerle yazgılı
Yenilmeyen bir de AŞK var
Yaman mı yaman bir deli savaşçı”
Zamanın acımasız hükümdarlığına yenilir bu aşk dediler. Kilometrelerin koca
kuyusunun içinde yitip gider…Gözden ırak olan gönülden de ırak olur diye
kandırmaya çalıştılar…Birbirimizin yapraklarına dolanan iki sarmaşık olduk.
Mesafeler uzayınca, yeşillerimiz yeni filizler verdi. Denizler ayırmaya kalksa,
sarmaşıklar yüzmeyi öğreniverdi! Yoklukları, barındırdığı o deli tutkuyla
varlığa çevirdi. Ve asla yenilmedi…
“Gözbebeğinle seviştim ben ilkin,
Kalbimi öptü gülen bir çift kahve çekirdeği
Belki bu yüzden hiç silinmedi bedenimden