Posts Tagged ‘için’

Ahmet Haşim Merdiven Şiiri Tahlili

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Merdiven şiirinin tahlili
Ahmet Haşim Merdiven şiirinin tahlili

1. MUHTEVA VE KONU

Şiir tahlillerinde ilk önce, metne bağlı olarak ortaya çıkan, biri görünen anlam, biri de şiirin içinde gizli olan iki yön olduğunu unutmamak lâzım. İlk bakışta çeşitli yorumlara açık olan bu şiirde, herkes tarafından görülen anlam içinde bulunanlar şunlardır: Hayatı simgeleyen bir merdiven imgesi, bir akşam tablosu, güneş rengi sarı yapraklar, yüzün perde perde soluşu, kızıl bir akşam dekoru içinde yere eğilmiş şekilde sürekli olarak kanayan güller, dallardaki kanlı bülbüller, sararan sular, tunç rengini almış mermerler ve bütün olarak bunlara ait olan gizli bir lisan.

Şairin “merdiven” sembolüyle anlatmaya çalıştığı ‘hayat yolu’dur. Bu sembolün dışında şiirde, “etek”, “güneş rengi bir yığın yaprak”, “yüzün perde perde soluşu” gibi semboller ile “suların sararması”, “kızıl havalar”, “alev gibi dallarda duran kanlı bülbüller” ve tunca benzeyen mermer” gibi anlatımlar empresyonist (izlenimci) özellikleri ortaya koyucu özelliklerdir. Ana konuyu destekleyen bu benzetme ve anlatımlar, görülen anlamı bir tabloya benzetecek olursak, eksik kalan yönleri tamamlar niteliktedir.

Şiirin bütününe hâkim olan bu akşam tablosu içinde, şairin bize duyurmaya ve hissettirmeye çalıştığı psikoloji ise içinde hüznün ağır bastığı, biraz karamsar ama dolaylı anlatımın şairene kullanışlarını saklar. Bu akşam tablosu içinde, hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimi ve sarı yapraklar, zamanın geçişi ve yaşlanmayla beraber duyulan hüzünle birlikte bir korkunun ortaya çıkışı neticesinde yüzün perde perde soluşu, güneşin batış anında dallardaki bülbüllerin aldığı renk, ve yanmış izlenimi veren sular içinde gizli bir lisan saklı oluşuyla şairin bize anlatmaya çalıştığı şey, ne yaparsak yapalım akşamdan (ölümden) kaçışın olmadığı gerçeğidir.

2. DİLE VE ANLATIMA DAYALI ÖZELLİKLER

Aslında onun şiirleri, özellikle başlangıçta, o güne ait olan, yani Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtînin dil özelliklerini yansıtan (bugünün diline çok yabancı, kök itibariyle içinde çokça Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu) bir dildir. İşte bu yüzden onu günümüz şiir okuyucusu dil olarak anlamaktan uzaktır; fakat daha sonraları Haşim, “Bir Günün Sonunda Arzu” ve ölümüne yakın yıllarda yazdığı “Ağaç”, “Süvari” gibi şiirlerde, dil anlayışını değiştirir. Şiir içinde muttasıl (ara vermeden, durmadan), hafî (gizli) anlamındaki kelimelerin bulunması, bugünün okuyucusu için bir sorun teşkil etmemekte ve şiirin o güzel anlatımı içinde kaybolup gitmektedir.

Ahmet Haşim, Merdiven şiirinde kendi şiir anlayışına uygun olarak, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil , dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir. “ Güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dallarda kanlı bülbüller”, “kızıl havalar” gibi sıfat tamlamalarını çokça kullanarak şiirde daha çok tasvire ait olan öğelerle söylemek istediklerini okuyucuda çağrışım yaratacak şekilde duyurmaya ve sezdirmeye çalışmıştır.

Bu onun “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” başlığıyla Piyale kitabına koyduğu önsözdeki şiir anlayışıyla doğru orantılıdır. Bu yazısının bir bölümde Haşim şöyle der: “Şair ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucudur. Şairin dili düzyazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş, musiki ile söz arasında, sözden fazla musikiye yakın, iki arada bir dildir.”

Haşim’in genel olarak şiirlerinde olan anlatım özelliği, mana noktasında okuyucunun hayalini harekete geçiren, imgeye dayalı farklı çağrışımlarla şiirin anlamını kişinin anlayışına göre genişleten bir yapı arzeder. Haşim, şiirde manadan çok musikiyi ön plana çıkarmış ve aruzunda yardımıyla şiirlerinde müthiş bir ses güzelliğine ulaşarak anlamda kapalılığı hemen hemen her şiirinde kullanmıştır. Yaşadığı devirde, özellikle “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirindeki anlatımıyla anlaşılamadığını düşündüğü için “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” adlı şiir görüşlerini açıklayan bir yazı yazmak zorunda kalmıştır. Haşim’in şiirinin tesiri daha sonraları (1950’den sonra) II. Yeni şairleri üzerinde ortaya çıkmıştır.

3. SES ÖZELLİKLERİ

Ahmet Haşim’in şiirlerinde anlamda açıklıktan çok ses öğesine önem verişi, şiiri “söz ile musiki” arasında düşünmesinden kaynaklanır. O, “şiirde her şeyden önce önemli olanın kelimenin anlamı değil, mısradaki söyleniş değeri” olduğu görüşündedir. İşte bu yüzden de, şiirlerinde aruz veznini kullanılır. Merdiven şiiri aruz ölçüsünün “Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)” kalıbıyla yazılmıştır.

Şiirde kullanılan, “solmakta / olmakta, güller / bülbüller, dolmakta / olmakta” gibi tam uyaklar, veznin dışında bu ses güzelliğinin oluşmasına yardımcı olan öğeler olarak düşünülebilir.

Şiir içinde daha çok “r” sesi kullanılışı aliterasyon sanatına yol açmış ve bu da şiirde ortaya konan ses birlikteliğine katkı sağlamıştır. Şiirde içinde “r” sesi geçen kelimeler şunlardır: “Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, sular, sarardı, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, durur, benziyor, mermer.” Ayrıca şiir içinde kullanılan harf tekrarı dışındaki mısra tekrarı olan “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” söyleyişi de okuyucuya verilmek istenen mesajının duyurulması ve şiirde ses olarak bir bütünlük oluşması açısından önemlidir.

Kafiyelerin seçimindeki “solmakta / olmakta” ve “dolmakta / olmakta” kelimelerindeki “makta” eki, ortaya konan durumun bitmiş bir şey olmadığını ve devam etmekte olduğunu bize duyurması açısından önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bu açıklamamızdan hareketle Haşim, mısralarını kurarken şiirinde, “sesi, anlatımı, manayı ve şiirde bütünlüğü oluşturan kurgu”ya dair hemen hemen her şeyi düşünmüştür diyebiliriz. Şiiri cazip hale getiren öğelerden biri de, Haşim’in mısraları içinde gizli bir şekilde duran, söyleyişte bulunan içtenliktir.

4. EDEBÎ SANATLAR

Haşim “Merdiven” şiirinde, birçok söz sanatından, anlam olayından ve tamlamadan yararlanmıştır. “güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dal”, “kanlı bülbül”, kızıl hava” şiirde bulunan tamlamalardan birkaçıdır. Özellikle sıfat tamlamaları içine gizlenen anlam, şiirde mana derinliğine yol açmaktadır. Ayrıca, “alev gibi dallar” ve “tunca benzeyen mermer” bölümlerinde teşbih (benzetme) sanatı kullanılmıştır.

“Merdiven” kelimesi ile ‘açık istiare’ sanatı yapılmış. Sadece benzetilen (Merdiven) verilerek, benzeyen (hayat yolu) anlatılmaya çalışılmıştır.

“Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?” mısraında, güneşin batış anındaki olaydan dolayı, suyun yanıyor gibi görünmesi ile mermerlerin üstünü tunca benzeyen bir rengin kaplayışı doğal bir olaydır. Şairin bu durumdan haberi vardır ama bundan habersizmiş gibi duruş ile bilip de bilmezlikten geliş hali tecâhül-i ârif sanatına yol açmıştır.

5. ŞİİRDE BULUNAN İMGELER

Şiirin ismi olan “merdiven” kelimesi başlı başına bir imgedir. Kanaatimce “hayatı anlatan” bu kelime, her okuyucuda farklı bir anlam kazanabilir. Kimimiz için “hayat” kimimiz için başka bir şey olabilir.

Şiirde “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” sözünün iki defa tekrarı, şiirin “akşam” –ki bu da başlı başına bir imgedir- üzerine kurulduğunu gösterir. “Akşam” bir anlamda bize ölümü hatırlatır. Şiir içinde gizli olan hüzün, her geçen saniye ölüme yaklaşmaktan dolayıdır.

Haşim on mısralık bu şiirinde bize öyle bir tablo çizmiştir ki bu resim içinde, eksik bir yön bulunmaz. Şiirin “ağır ağır” diye başlaması ve “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” diye bitişi aslında çok anlamlıdır. Güneş nasıl “ağır ağır” batarsa insan da hayatı “gün gün” yaşar ve zaman geçtikten sonra her şey bir anda olmuş gibi hatırlar. İnsan, bakmakla görmek arasındaki farkı çözerse her şey gözüne farklı görünür. Şiirin sonundaki “lisan-ı hafi” (gizli dil), aslında tabiatın, kuşların, yaprakların ve bu dünyaya ait her şeyin bize söylediği şey, geçen her saniye akşama (ölüme, mutlak sona) yaklaştığımız gerçeğidir. Haşim bunu bütün ruhuyla hissetmiştir. İşte o yüzden bu gizli lisan ruha dolmaktadır ve ne yaparsak yapalım akşam olmaktadır.

Mehmet Nuri Parmaksız (Gölbaşı Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / ANKARA)

MERDİVEN

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…

Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

Ahmet Haşim
Kaynak: Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi (MEB Yayınları) – Sayı 85

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiiri
Tevfik Fikret Bir İçim Su Şiir
Bir İçim Su Tevfik Fikret Şiiri

Bir İçim Su
Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor

Güzel çocuk senin olsun hayatım istersen
Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor?

Güzel çoban, ne kadar tatlı söylüyorsun sen
Yalan da olsa içim doğru söyledin sanıyor

Güzel çocuk, bana bak, aldatır mıyım seni ben?
İçin bu yaşları boş anlıyorsa aldanıyor!

Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden
Bugün sıcak yine pek, sanki her yanım yanıyor!

Etkileyici Şiirler Kısa

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Etkileyici Kısa Şiirler
etkileyici şiir
Etkileyici Şiirler

Etkileyici Şiirler Kısa

topladım sevgimi gidiyorum hayatından
hiç bir anı kalmasın geride
sana beni hatırlatan
kırdığın kalbimin parçalarını
yükledim bavullara açmamak üzere
ne bir resim ne bir plak olmalı
sana beni hatırlatan

**

Karlar yağdı üzerime, tipi misali
Buz tuttum,kımıldamaz oldum,dondum
Baharı bekledim zamanla soldum
Kalkmaz oldu karlar üzerimden
Kardelenleri bekledim,açmaz oldular
Umutlarıma kokular saçmaz oldular
Küstün mü kardelenim?
Güneş ısıtmadı mı seni?
Benim gibi darda mısın?
Yoksa sen de çıkmazda mısın?

**
Hayatımdan çıkarttığım ilk ve tek kişisin.
Garip bir ayrılık bu. Birazda zorunlu…
Sevmek yetmiyor işte, Cesaret lazım sevmeye.
ellerinin ellerimde olması yetmez,
Kalbinde gerekiyor bu oyunda.
Ne yazıkkı kaybettin sen bu oyunu
gule gule sevdigim….

**

Elveda deyip hayatından çıkmayı
senin kadar kolay söyleyemedim
arkamı dönüp gitmeyi
senin gibi beceremedim
başka çarem kalmasa da bu aşk için
yaşadıklarıma saygımdan
gözlerine bakarak
dinmeyen fırtınalar ardından
fısıltıyla gelen en sözüm olur ELVEDA

**

Aklım seninle olmaz diyor
bir kez daha üzülmek istemiyor
ömrüm hep seni beklemekle geçti
verilecek son bir şans kalmadı bizim için
yinede kalbimle aklım savaşıyor
yıkıntılar kırık parçalar uçuşurken kalbimde
ben sessizce bekliyorum savaşın galibini
aldığım nefes gibi alışmışken sana
gitmek çok zor olacak biliyorum

**

bugün,eskiye dair ne varsa
atıyorum belleğimden
ve başlıyorum yeniden hayata
hayallerle yaşıyorum artık
tüm kalbimle gerçek olmasını dilediğim hayaller
karşılıksız sevdalara elveda
Hayatımda hiçbir sözcükten
Bu kadar nefret etmedim ben
Ve hiçbir sözcüğü telaffuz etmedim
Bu denli içten
Neden diyeceksin bu nefretin
Sebebi sensin
Evet sen,
Beni keşkelere mahkum eden.
Sen bunun farkında bile değilsin
KEŞKE farkında olabilsen…

**

yürekten dilediğim dileğimsin sen benim
içimde en çok hissettiğim kişisin
belki birleşik yüreklerimiz
belki de bana ait değil senin yüreğin
varsın bana ait olmasın
varsın başkası için çarpsın
sen yine de benim Can’ımsın
kimbilir belki birgün kavuşacağım sana
ya da belki de hep sensiz olacağım
belki ölesiye seveceğiz birbirimizi
belkki de öleceğiz birbirimizsiz…

**

bir tek sözün bağlar beni sana
gel demen yeterli bana
öl desen ölecek kadar
aşığım sana.
bir tek bakışın alıyor beni benden
başka başka diyarlara götürüyor
gittiğim heryer
buram buram aşk kokuyor.
ben bu kadar aşıkken
bir tek hayelimdesin ya sen
işte bu yüzden ölmekteyim ben.

**

gidiyorum bu şehirden
Yarınlarımı seninle yaşadıklarımı …
Her şeyi geride bırakarak
Sensiz gidiyorum…..
Geride sana solmuş bir gül,
Kırılmış bir kalp bırakarak,
Belki de bir daha dönmemek üzere…

**

gitme gitme dur diyemedim
günahım dududaklarımı kapamışken
seni bulduğumuma tanrıya dua ederken
sana söyleyemediğimi artık sende biliyorken
gitme dur gitme diyemedim
böyle olsun istemezdim deken bile
sensizlikk genzimi yakıyor
senden tek kalan sensizliğim
sensizliği kalbimin bedenimle çarpan heryerine
işledim takii bedenimde kalbimin atışları duyulmayana dekk
gitme gitme diyemedim…

**

senınle baslayan yollarda ertelıyorum adımlarımı
oysa adımlarımda hep yalnızdı
onlarda ne yapacgını bılımiyordu
ama ıste dusundum taşındım ve yolarına bır yol daha cızdım
yolun suan sende sen ıse yoksun yokluklar ıcınde
gitmek kalmanın yarısıdır hep bir taraflarını unutursun
oralar sakindir onlarsız oralar zindandır
birbaşına kalmanınsuskunluğunu yediremiyorsan kendine
bizi hatırla ve gülüşün eksik olmasın yüzünden
çünkü şunu unutmaki özlemler hep özlenir

***
Umutlarımı bana bırak.
Yalnızlığımı al götür uzaklara
boşalan yere bir yudum sevgi koy.
Ölümümü bana bırak
sevgilerimi de Ve çocukluğumu
Ve de şiirlerimi de.
Yenilmişliğimi al götür sonzuza
yerine bir direniş koy ucunda zafer olsun…..

Ey Şanlı Askerim !

Cuma, Haziran 22nd, 2012

asker,
mehmetçik,
asker şiirleri,
asker hakkında güzel yazı

Belki aramızda asker arkadaşlarımız belkide asker bekleyen kardeşlerimiz, anneler, babalar, abla, abilerimiz vardır.
Asker olmak o kadar şanlı birşeydir ki onlara bu yazı yaraşır.

Ey Şanlı Askerim!

Dağlarda yaşar gerekirse Vatan için
Ey Şanlı Askerim Sen Birtanesin!
Sen Vurmuşsun Yüregime Mauzer Vız Gelir Bedenime.. Senin Sayemde uyuruz huzurla Mehmedim Canım benim… Asker Arkadaşı öLümüne Arkadaştır, öLüm Arkadaşı Can Arkadaşındır. Sesini Dünya Duysun Ey Askerim Türk miLLeti Durmaz Daima iLeri… Şafak Bitince Eve Dönüşünü beklerim Askerim.. Ne Hitler Verdik Ne Savaşlar Geçirdik Türkiye Cumhuriyetine Canım fena Türk Askeri Sen Çok Yaşa. her Askerin uLaşmak istediği O Mertebede Rahat uyu Askerim gece Nöbetinde Askerim Vatanı Korur Askerim Bize Bulaşan Düşmanları Nöbette Avlar Askerim. Geceleri Nöbet Tutarsın Vatan için Sabahları Eğitim Yaparsın ulus için
Ey Askerim Vatanım benim.
Askerim Canım benim Türk miLletinin Kalbi Sensin..

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa için yazdığı şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kanuni Sultan Süleymanın oğlu Şehzade Mustafa için yazdığı şiir

Yapragın döksün ağaçlar bu cihan oldı hazan
Ata oglına kıyar oldı aceb oldı zaman.

Sen Muhibbi olasun sende mahabbet bu mudur
Mustafa gibi ciger-kûşene şefkat bu mudur.

Ol mehün şevkıne eflake atardum külehüm
Şimdi görünmez olupdur kanı ey çarh mehüm..

Murathan Mungan Yalnız Bir Opera

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Murathan Mungan Yalnız Bir Opera şiiri
Yalnız Bir Opera Murathan Mungan

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,
Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim.
Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
Çerçevesine sığmayan
Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.
Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?
“Eylül’de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen” notunu buldum kapımda.
Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04’tü onu bulduğumda.
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını.

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.
Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,
Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi
bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

Kış başlıyor sevgilim
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
Oysa yapacak ne çok şey vardı
Ve ne kadar az zaman
Kış başlıyor sevgilim
İyi bak kendine
Gözlerindeki usul şefkati
Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
Ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,
Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak…
Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır
Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır
İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar,
Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

Dışarda hayat düşmandır size
İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
Kulak verdiğiniz saat tiktakları
Kaplar tekin olmayan göğümüzü
Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
Bakınıp dururken duvarlara
Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek,
Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,
Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında
Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya
Kendimizi hazırlar gibi.

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
Ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
Göremeseniz de, bilirsiniz
Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi
kavranır.
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş
Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Günlerin dökümünü yap
Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
Kim bilebilir ikimizden başka?
Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,
Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği
Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün
Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor
Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir işe yaramadıysa
Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Solgun yollardan geçtim.
Bakışımlı mevsimlerden
İkindi yağmurlarını bekleyen
Yaz sonu hüzünlerinden
Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
Geçti her çağın bitki örtüsünden
Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
Bakarken dünyaya
Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
Çiçek adlarını ezberlemekten geldim
Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
Unuttuklarını hatırlamaktan
Uzun uzak yolları tarif etmekten
Haydutluktan ve melankoliden
Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti
Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
Şimdi nerdeyim?
Yaram vardı, bir de sözcükler
Sonra vaat edilmiş topraklar gibi
Sayfalar ve günler
Işık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe…Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
Karardı dizeler.
Aşk…Bitti. Soldu şiir.

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum:
Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.
Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
Eksiliyorduk
Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
Her otelde biraz eksilip, biraz artarak
Yani çoğalarak
Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
Ağır ve acı tanıklıklardan
Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de…
Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
Ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri…
panayır yerleri…
Ölü kelebekler…
Ölü kelebekler…
Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

Adım onların adının yanına yazılmasın diye
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden
Acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
İpek yollarında kuzey yıldızı
Aşkın kuzey yıldızı
Sanırsın durduğun yerde
Ya da yol üstündedir
Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
Gözlerim
Aşkın kuzey yıldızıdır bu
Yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
İlerlerim
Zamanla anlarsın bu bir yanılsama
Ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
Yeniden yollara düşerler
Düşerim
Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda
Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
Yaşamsa yerli yerinde
Yerli yerinde herşey
Şimdi herşey doludizgin ve çoğul
Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
Şimdi herşey yeniden
Yüreğim, o eski aşk kalesi
Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren.

İstanbul – 1987

Anneler Günü İçin Şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Anneler Günü Şiirleri,

En Güzel Anneler Günü İçin Şiirler,


Anneme Mektup

Ben bu gurbete ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.

Necip Fazıl Kısakürek


Benim Annem

Ana:su,hava,topraktır yeryüzünde
Ana:yıldız, ay,güneştir gökyüzünde
Ana:bulut, yağmur, dalgadır denizde
Doğa kokan bir çiçektir benim annem

Yüzünde hayatın yaşam çizgileri var
Ellerinde çekilen çilelerin nasırları var
Bedeninde geçen ömrün günlüğü var
Söylenen bir destandır benim annem

Doymadan doyuran yanların da var
Uyumadan da uyandıranların da var
Koruyan kolalayan kanatların da var
Bir huridir bir melektir benim annem

Acılara,yoksulluğa hep göğüs gerdin
Yemedin,giymedin,yinede üzülmedin
Tok tuttun; haram lokma yedirmedin
Kaşıktır,aştır,nimettir benim annem

Mevsimler gelip geçti saçında karlar
Gezsem dünyayı arasam diyar diyar
Bulsam da bulamam ki anam gibi yar
Duygudur,sevgi,aşktır benim annem

Sultanım diyiyor of bile deme anana
Ne yapsam ödenmez ki hakkın sana
Ana hakkını helal edecek misin bana
Cennet bahçesindendir benim annem

Emrah SARIKAYA

Üşüyorum Anne

Üşüyorum bu soğuk kış gecelerinde
Garip bir duygu var yorgun bedenimde
Bir ölüm korkusu var yüreğimde
Üşüyorum Anne can yok gözlerimde

Anne ellerim soğuk vücudum titrek
Belkide bu acım hiç bitmeyecek
Kar tipi boran gözlerim ürkek
Üşüyorum Anne derman yok dizlerimde

Anne üşüyorum sıcak yurdumda
Bedenim donuyor Erzurum ayazında
Gözlerim süzülüyor Ayyıldızlı bayrakta
Üşüyorum Anne hal kalmadı yüreğimde

Kaldırın yerden soğuk bedenimi
Anlatın herkese Vatan Bayrak sevgimi
Sahipsiz koymayın güzel ülkemi
Üşüyorum Anne can kalmadı bedenimde

Arif Arifoğulları

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur..
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını.
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene.

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim.
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim.

Hüseyin KALABA


Anacığım

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.

Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.

Ümit Yaşar oğuzcan

Anam

iş uyku bırakıp beni emzirdin,
Ekmeği çiğneyip bana yedirdin
Üşümesin diye sıkı giydirdin,
Fedakarlıkların sembolü anam

Dünyada Ananın yeri başkaymış,
Gönüllerdeki Ana aşkıymış
Çekemeyenlerin hali başkaymış.
Kalp tahtım seninmiş Anam

Fesatlar ağzından lafmı aşırdın.
Elinden yavrunu nasıl kaçırdın
Gurur edipte içmi geçirdin,
El etsen uçardı kurbanın Anam

Doymadım dünyada Ana sevgine.
Sıktın elimi gidiyon diye
Dilin varmadımı geliver diye,
Dertlerde bıraktın beni Anam .

Dilim dolandı bağıramadım,
Gözlerim dolduda ağlayamadım
Geceler yok oldu uyuyamadım.
Ufaktan öksüzmüş Mustafan Anam .
Yemyeşil sandıkta salınır gider,
Mustafan gönülden feryad eder
İçersi yanar dışarsı güler,
Meleklerin temsili Anam

Mustafa Yazka

Anneler

Rahmet üstüne rahmet iner annelerin üstüne
Görülmemiştir annelerin evladına küstüğüne
Darılsa, kırılsa da görse evladının düştüğüne
Ölümüne de olsa, hemen koşar sarılır üstüne

Hiçbir sevgi, gelmez onun sevgisinin üstüne
Kalbimizi yaptırmak lazım annelerin büstüne
Nadiren görülse de evladın anneye küstüğüne
Görülmemiştir, annelerin evladına küstüğüne

Annelere verilen paya, kimseye verilmedi
Belki de hediyelerin en güzeli annelerindi
Cennet, annelerin ayakları altında denildi
Anneye bu payeyi kazandıran acep neydi

Annenin fedakarlığını, hiçbir şey ölçemez
Annenin mükâfatını hiçbir beşer veremez
Onun içindir ki; Onlarınkini Rabb’imiz verdi
Cennet, annelerin ayakları altındadır dendi

Her kalemin, tam manasıyla yazamadığı gibi
Her kelamın da tam olarak anlatamadığı gibi
Bayram’ın kalemi de yazamaz, onun kıymetini
Şairin kelamı da kifayet etmez, onu anlatmayı

Her zaman, selam çakılması gereken anneyi
Ancak bu kadar anlatabildi, bu şairin kelamı
Ancak bu kadar yazabildi, Bayram’ın kalemi
En güzel Allah kelamı Kur-an anlatır anneyi

Tün annelere, en güzel yüce Allah verir, paye
Başka her kimin sözü olursa olsun kalır yaya
Anneye her kim öf derse, başına düşer iri kaya
Her kim annesinin rızasını alırsa, kalmaz yaya

Bayram TUNCA

ANNEM için

Bir günümüz bile sensiz geçmezken,
Şimdi mezarına hasretiz anne..

Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer,
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin,
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.

Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.

Seni gömdük anne, yıllarca evvel,
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere,
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel,
Matem dağıtırken hasta kalblere.

Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun,
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz…

Ahmet Hamdi Tanpınar

Sakla Beni Anne

Sen ninni söylerken anne
Ak güvercinler evimize
Gelinböcekleri konuyor
Saçımın tellerine

Sen masal söylerken anne
Mor menekşeler açıyor sesinde
Yüzünden kalkan kelebekler
Yavaşça konuyor kirpiklerime

Sen ninni söylerken anne
Başucumda mı uykum
Yastığımın altında mı
Söyle girsinler gözlerime

Söyle şu kedilere anne
Miyavlamasınlar eğri büğrü
Oyuncağımı korkutmasınlar
Girmesinler düşüne

Yumuyor gözlerimi gizli bir el
Yüzünü göremiyorum anne
Sar beni sakla beni
Sıcak sevgiler içine

Tavan nere gitti anne
Nere gitti evimizin duvarları
Daya ellerini anneciğim
Kediler düşmesin üstüme

Ali YÜCE

Anne

Kırklar meydanı mahşer,cümlesi anne arar,
Diller, Aziziye’den Nene Hatun’u söyler.
Gülistan yüzlü bebek,emmeye anne arar,
Yıllar, idam fermanlı,Halide Edip söyler.

Pamuklar arasında,gülşende açmış bir gül,
Seherde tütün kırar,çay tarlasında bülbül.
Keçi çobanlığına şahitlik eder sümbül,
Dağlar ana deyince,Şerife Bacı söyler.

Çamaşırı tokmakla,kin’i sevgiyle yıkar,
Gelin olur şansına,hicran güftesi çıkar.
Yaz-kış tandır başında,ekmeğin ter’i akar,
Yollar,Tarsus’lu ana,Kara Fatma’yı söyler.

Kuyulardan su çeker,pancarda çapa vurur,
Ölümünede olsa,koca evinde durur,
Yüreği ah-u zar’da,dil’i hal hatır sorar,
Güller,ana deyince,Emir Ayşe’yi söyler.

Tencerede taş kaynar,kiraz çiçeği ağlar,
Kilosunca yük taşır,göğsüne bebek bağlar.
Kışlık tezeği yapar,kalkar koyun’u sağar,
Çağlar,ana deyince,Asker Nezehat söyler.

Tarlada burçak toplar,kapı önüne konur,
Üstüne kuma gelir,harman terinden tanır.
Töre’ye kurban verir,baharda kış’ı solur,
Bağlar,ana deyince,Halime Çavuş söyler.

Anam yoğu var eder,yetmez tozu alınır,
Zorla dağ’a kaldırılır,sırça köşkler yıkılır.
Hayvanca saldırılır,yağlı kurşun sıkılır,
İnler,ana deyince,Tayyar Rahmiye söyler.

İlk öğretmenim anam,ilmin peşinde gezer,
Sırdaşım olur gönlü,sevdama türkü yazar.
Yüreği gülistandır,her kötülüğü ezer,
Küller,ana deyince,Sultan hanımı söyler.

Sokağa tek çıkamaz,nazenin gül’dür evde,
Asla fikri sorulmaz,açık hapishanede.
Başında kır saçları,siyaset sahnesinde,
Teller,ana deyince,Zübeyde hanım söyler.

Yolda kalsam duadır,başımın tacı anam,
Yetim kalsam dağ gibi,yerine göre babam.
Kar’ları yorğan yapan,hangi derdini yanam,
Tüller,ana deyince,Satı Çırpanı söyler.

İmkan verilse vali’dir,cevher dolu özünde,
Akrep sancısı çeker,güller açar yüzünde.
Kitabı yüreğidir,sırlar gizli sözünde,
Yeller ana deyince,Amine hanım söyler.

Anam üretir bol bol,anam yaşatır can can,
Anam sever derinden,anam büyütür han han,
Manğal gibi yürekli,yeniden doğar tan tan,
Eller ana deyince,Evren annemi söyler.

İshak der,Veysel olsam,hac’ca taşısam yetmez,
Gönlüne ateş düşse,kır çiçekleri bitmez.
Cennette adın geçer,şan’ın cihan’a sığmaz,
Kollar ana deyince,asırlar Havva söyler.

İshak Özlü

Anneler Günü

Anneciğim bugün sen dur,
Ben bakayım sana n’olur..
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını.
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene.

Canım kadar sevdiğim kim
Benim canım anneciğim.
Canım kadar sevdiğim kim?
Benim canım anneciğim.

Hüseyin KALABA

ANNELER GÜNÜ

yeşildir artık yüreğinde kara bulut
bugün anneler günü annem beni unut

evde acılar koynuna yangelip yatmış
inadına giyin sen de mayısa batmış
yürü sokakta çocukların düşü aksın
yürü ki saksıda çiçekler sana baksın

diline genç anılarından bir türkü seç
beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç
ıslanırsa anıların güneşte kurut
senin günün bugün unutma beni unut
gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur
durma eteğinden beni bir daha savur

annem yıldız kayıyor içinden dilek tut
koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk
gözünde gözümde gözlerinde bin umut

Nevzat Çelik

ANNEM

Bağım olsa, bahçem olsa
İpek kumaş bohçam olsa,
Sabah olsa, akşam olsa
Annem gitmese yanımdan

Her zaman baksam yüzüne,
Uyurum yatsam dizine.
Rastlamadım kem sözüne
Sesi çıkmaz kulağımdan.

Bir sözünü iki etmem.
Canımı verir incitmem
Annemsiz cennete gitmem
Onu severim canımdan

İbrahim ŞİMŞEK

CANIM ANNEM

Momiyim diye diye saldın beni gurbete
Her geçen gün hasretini çekiyorum elbette
Yalnız yaşıyorum ağlıyorum gurbette
Benimle ağladığın günleri unutamam elbette.

Her yıl köye geldiğimde ağlarsın
Beni benden alıp beni de ağlatırsın
Seni görmek için geliyorum köye canımsın
Canım annem unutulmaz aşkımsın.

Gurbette özlemin çekilmiyor
Yalnızım hasretin bitmiyor
Yüreğim seni yaşıyor
Momiyin seni özlüyor.

Her gelişimde ağlarsın
Beni de ağlatırsın
Yüreğimdeki sevgimsin
Sevgimi bilirsin Canım ANNEM.

Muhammet PINALOĞLU

Gül Ve Annem

Anam gül gibidir her mevsim açıktır, sanki nevbahar,
Gönül bahçesi dopdoludur, sevgisinin rengi gül nar,
Ahvalimizin en zor durumunda bile, gönlümüzde yar,
Gül çiçektir solar bir gün, anamsa gönlüde daima yaşar.

Gül mevsimi gelince, gül kokusunu getirir badı sabalar,
Oysaki dört mevsim başımızda güller gibi kokar analar,
Figana düştüğümde evlat derdinin dermanıdır onlar,
Gül çiçektir solar bir gün, anamsa gönlümde daima yaşar.

Yavrusu için gözyaşlarını şebnem gibi akıtır yanağından,
Acı çekerse yavrusu, o gülemez çare yaratır bağrından,
Gündüzleri yaratır sevgisiyle, gecelerin karanlıklarından,
Sevgisini cuybar eder akıtır, gönlündeki pınarlarından.

Gül dalında tek renktir, başkası güzeldir bir başka dalda,
Oysa anamın yüreğinde çok çeşitlidir her türlü sevda,
Çok çeşidi bulunur güllerin, kokar elvan, elvan koynunda,
Gül çiçektir solar bir gün, Anamsa gönlümde ömrümce yaşar.

Bülbülün sevdası güledir gülistanda öter o güllerin dalında,
Gül rengi bir başka hoştur solmadıkça, bahçelerde bağında,
Anamın teni en güzel gülden güzel kokar benim burnumda,
Resulüm bile demiş çünkü cennet anaların ayağının altında.

Anam beni bin bir eziyetle doğurup, dünyaya getiren kadın,
Adın tespihattır dillerimde, yüreğimde, gönlümde sultansın,
Sığınacak liman, ak sütünle yavrulara, helalinden membasın
Gül çiçektir solar, oysa sen yaşam boyu yüreğimde yaşarsın,

Selahattin Ölmez

Çiçek ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Çiçek ilgili şiirler,çiçeklerle ilgili şiirler,çiçek şiirleri, kır çiçeği şiiri, güzel çiçek şiirleri,çiçek ile ilgili şiir,çiçek konulu şiirler,çiçekler hakkında şiirler,çiçek hakkında şiir

Kır Çiçekleri

Merhabalar olsun, merhabalar
Bahar geldi, yine ballıbabalar
Daktilo ve karbon kağıdı kullanmadan
Harcamayıp gereksiz çabalar
Bütün bu taraflarda, birden…
Baharı başlattılar.
Gerçi tesbihleri dinleyen,
Erenlerden eser yoksa da…
Bütün çocuklar için,
Ve akşam diz ağrılarıyla inlerken,
Evinin yolunda onları görüp
“Evladım ne güzel açmış”
Diyebilen nineler için,
Baharı başlattılar üşenmeden

Hüsrev HATEMİ

GELİNCİK

Rengi bayrağıma eş
Tarlalarda bir ateş
Ekinlerle hep kardeş
Çayırlarda biricik
Al ipekli gelincik
Rüzgarlara gelemez
Yaprağına değilmez
Gelinciği kim sevmez
Sapları da incecik
Kara gözlü gelincik

Veysel çelebi şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Yolum düştü yanınıza
Selam duydum şanınıza
Benide alacakmısınız aranıza
Arkadaşlar sevgili dostlar

beni.. davet etti(… adını unuttum sen yaz)
Size beni sevdirdi
Dediğine göre sitedekiler bir aileydi
Aranıza bir kardeş daha geldi

Biz ara sıra buluşacağız
Beraber olacağız
Aileden farksız olacağız
Bunuda yavaş yavaş başaracağız…

Beni de alın aranıza
Selam duydum bütün dostlara
En içten sevgi ve saygılarla

(UMARIMİSTEDİĞİNİZ BEĞENDİĞİNİZ TARZDA OLUR bu daha başı devamı da olucak)

Kalp Damar Hastalıkları Nedir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp Damar Hastalıkları Nedir?

Organlarımızın çalışmaları için gerekli olan maddeleri taşıyan kanı pompalamakla görevli olan kalp, bu görevini yapmak için dakikada ortalama 70 kere kasılır ve her defasında ortalama 70 ml kanı organlarımıza gönderir. Ortalama bir insan ömrü boyunca, kalbimiz yaklaşık 2.5 milyar kez kasılmakta ve bu süre boyunca 180 milyon litre kanı vücudumuza pompalamaktadır.

Organların canlılığını koruyabilmeleri ve görevlerini yapabilmeleri için besin maddelerine ve oksijene gereksinimleri vardır. Bunlar organlarımıza kan ile ulaştırılır. Kan ise organlara atardamarlar (arter) yolu ile taşınır. Kanın atardamarlara pompalanması işini kalbimiz yapar. Her organ gibi kalbin de beslenmesi gereklidir. Kalbin kendisini besleyen damarlara “koroner damar” (koroner arter) denmektedir. Koroner damarlarda olabilecek hastalıklar doğrudan kalbin çalışmasını ve verimini etkileyeceğinden dolayı hayati öneme sahiptir.

Ateroskleroz
Koroner damarların en çok görülen ve en önemli hastalığı koroner aterosklerozdur (damar sertliği). Bu hastalıkta, koroner damarlarda yer yer, başta kolesterol olmak üzere bir takım maddeler birikmekte ve buralarda darlıklar ve tıkanıklıklar oluşmaktadır.

Burada kalp damar kesitlerinde ateroskleroz (damar sertliği) gelişmesini görmekteyiz. Damardaki ateroskleroz sonucu oluşan plak dediğimiz yapılar zaman içinde büyüyebilir ve damar boşluğunu daraltır. Damardaki daralma da, içinden geçen kan miktarını azaltacağından dolayı kalbin beslenme bozukluğuna bağlı problemler gelişir.

Oluşan tabloya, koroner arter hastalığı veya koroner kalp hastalığı denir. Bunun sonucu olarak kalbin beslenmesi bozulmakta, kalbin ritmik çalışmasında ve kasılmasında hastalığın ciddiyetiyle orantılı olarak bozukluklar oluşmaktadır. Koroner arter hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de erişkinlerde başta gelen ölüm ve iş gücü kaybı nedenidir.

ALINTI

Kalbe Takılan Piller Anneliğe Engel Mi?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalbe Takılan Piller Anneliğe Engel Mi?

Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kani Gemici, kalp pillerinin hamilelik sürecine etkileri hakkında bilgi verdi.

Birçok hasta grubu gibi ritim bozukluğu nedeniyle kalbine pil takılan hastalar da, hamilelik öncesi aynı korkuyu yaşıyor.

Ancak yaşadıkları bu korku tamamen yersiz. Çünkü kalbinde pille yaşayan kadınlar hamile kalabiliyor, normal doğum ya da sezaryen ile bebek sahibi olabiliyor.

Dünyada milyonlarca kişi kalp pili ( pacemaker) taşımaktadır. Bu ileri teknoloji ürünü küçük cihazlar, kalp hızının yavaşlamasını engellemekten kalp yetersizliğini tedavi etmeye, kalbe pompa görevi yapmaktan ani ölümleri engellemeye kadar birçok amaç için kullanılmaktadır. Takıldıktan sonra yaşanılan şikayetleri ortadan kaldıran cihaz, hastanın yaşam kalitesini artırarak normal hayata dönmesine yardımcı olmaktadır. Kalp pili ile yaşayan kişiler işlerini yapabilir, araba kullanabilir, yolculuk edebilir, yüzebilir, hobilerine ve cinsel yaşamlarına devam edebilir hatta anne olabilirler.

Kalbine pil takılmış olan hastaların büyük bir kısmını, ritim bozukluğu sorunu yaşayanlar oluşturmaktadır. Aritmi yani ritim bozukluğu, kalp vuruşları arasındaki düzenin kaybolması bununla birlikte ya da yalnız başına ritmin normal sınırların üzerinde hızlanması ya da belirgin seviyede yavaşlaması durumudur. Özellikle kadınlar, daha çok hormonal sebeplere bağlı olarak ritim bozukluğu sorunu ile karşı karşıyadır. Ritim bozukluğu, çocukluktan itibaren var olan altyapıyı tetikleyen; aşırı stres, yoğun efor, korku ve gerilim gibi nedenlerle ortaya çıkabildiği gibi, genç kızlık döneminde ilk adet ile birlikte, bunu takip eden regl dönemlerinde ve hamilelikte de ortaya çıkabilir.

Ritim bozukluğu kendini nasıl gösterir?

Hastalar; ‘çarpıntım var’, ‘kalbim tekliyor’, ‘göğsüme yumruk hissi var’, ‘göğsümde kuş çırpınıyor’, ‘kalbim sürekli koşuyor’ gibi şikayetlerde bulunur. Ritim bozukluğu ilk ortaya çıktığı anda ölümcül olabileceği gibi, artıp şiddetlenerek kalp fonksiyonlarında hasara hatta kalp yetmezliğine neden olabilir. Bu nedenle altta yatan neden mutlaka araştırılmalı, EKG, EKO, efor, Holter gibi tetkiklerle aritminin sebebi belirlenmelidir. Ailesinde ani kalp ölümü hikayesi olan kişilerin ritim bozuklukları ise, genetik incelemeler ile birlikte yapılarak altta yatan neden detaylı olarak araştırılmalıdır.

Ritim bozukluğu gebelik döneminde ortaya çıkabilir mi?

Gebelik döneminde gebeliğin verdiği stres ve yük nedeniyle bazı ritim bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu aritmilerde betabloker ilaçlar kullanılmaktadır. Bu grup ilaçlar, yan etkileri diğer ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında, güvenilirdir. Radikal olan ve tedavi edilemeyen ritim bozukluklarında kullanılan öteki antiaritmik ilaçlar gebelik sırasında kesilmektedir. Bu ilaçlar daha az yan etkisi olan diğer ilaçlarla değiştirmek zorunda kalınabilir. Hamilelik döneminde özellikle bradikardiler, yani kalbin yavaş çalıştığı durumlar çok önemlidir. Normal yaşamda tolere edilebilen bazı kalp hızları

(45-50) hamilelik döneminde bebeğin beslenmesini olumsuz etkilemekte, düşük kalp hızları bebek için tehlike oluşturmaktadır.

Aritmi sorunu yaşayan bir kadın anne olabilir mi?

Gebelik döneminde normal bir kalpte bile ritimde bazı düzensizlikler olabilir. Ancak bu tolere edilebilir sınırlardadır. Çoğu zaman hastanın endişelerinin giderilmesi yeterli olmaktadır. Ancak hastanın daha önceden belirlenen bir ritim bozukluğu varsa ve gebelik planlanıyorsa, hastanın yakın takip altında olması gerekir. Çünkü ritim bozukluğu için kullanılan ilaçlar, betablokerler dışında, bebek için güvenli olmayan ilaçlardır. Bunun için ritim bozukluğunu radikal olarak kökten tedavi etme şansı varsa; elektrofizyolojik işlem ve radyofrekans kateter ablasyonu gibi girişimsel yöntemlerle bu mümkün olabiliyorsa, hastaların gebelikten önce bu tedavileri uygulatmaları gerekir. Çünkü işlem sırasında yoğun radyasyon alınmakta ve bu miktar da bebek için tehlike oluşturmaktadır. Bebek çok özel korumalarla, kurşun önlüklerle korunabilir ancak bu durum, hekimler tarafından tercih edilmemektedir. Bu nedenle hastaların bu işlemleri gebelik öncesinde yaptırmaları önemlidir.

Tedavi için hamilelere kalp pili takılabilir mi?

Tedavi bakımından, ‘henüz kalp pili takılması için erken’ gibi düşünülen ancak artık gebeliği gündemde olan bir kişinin kalbine pil takılması, gebelik öncesine alınabilir. Takılan kalp pili ile bebeğin yaşamının önündeki risk de engellenmiş olur. Kalp pili takılması işlemi anjiyo – elektro fizyoloji laboratuvarında yapılmakta, anne az da olsa radyasyona maruz kalmaktadır. O nedenle pil işleminin gebelik öncesine alınması bir avantajdır.

Kalbinde pille yaşayan bir kadın anne olabilir mi?

Bebeklik döneminde bile hastalara kalp pili takılabilmektedir. Birkaç aylık, hatta birkaç günlük bir bebeğe kalp pili takılabilir. Gençlerde de sıklıkla kalp pilinin takılmasının gerekli olduğu durumlar ortaya çıkabilir. Kalbinde pil olan kişiler sosyal yaşamlarında evlilik ve sonrasında çocuk sahibi olmak isteyebilirler. Bu kişilerin evlenmelerinde ve çocuk sahibi olmalarında bir sakınca yoktur. Kalbinde pille yaşayan kadınların anne olmalarının önünde bir engel bulunmamaktadır. Ancak bu durumdaki anne adaylarının normal gebelere göre yakın takibi yapılmalıdır. Kalp pili taşıyan hastaların pil kontrolleri zaten periyodik olarak 6 ayda bir yapılmaktadır. Kalp pili olan gebelerde hastanın ihtiyacına göre değişmek kaydı ile bu kontroller 3 ayda bir yapılabilir. Ancak bazı durumlarda ayda bir de yapılabilir. Buna doktoru karar verir. Bu kontrollerin hastaya ya da bebeğe bir zararı yoktur. Sadece kalp pilinin iyi bir şekilde çalıştığını ve yeterli desteği verdiğini görmek bakımından çok önemlidir.

‘Eyvah anne olamayacağım’ korkusu yaşamayın!

Kalp pilinin çocuğa da bir zararı bulunmamaktadır. Aksine, aritmi nedeniyle zarar görebilecek olan çocuğun anne karnında sağlıklı bir şekilde büyümesi için annenin kalbine pil takılmaktadır. Kalbinde pille yaşayan hamilelerin kardiyolog ve kadın doğum uzmanı ile iyi bir işbirliği içinde takipleri ve sağlıklı bilgi alış verişi yapıldığında, anne adayı için herhangi bir sorun yoktur. ‘Eyvah anne olamayacağım’ korkusu yaşamaları yersizdir. Kalp pili taşıyan hamileler normal doğum ya da sezaryen ile bebeklerini dünyaya getirebilir. Hamilelik süresince de normal sağlıklı anne adaylarının dikkat etmesi gerekenler dışında bir kurala da uymaları gerekmez.

Defibrilatör kullananlar dikkat etmeli!

Pek çok çeşit kalp pili vardır. Genellikle defibrilatörler dışındaki kalp pilleri için annenin ve bebeğin hayatını tehdit edici bir engel yoktur. Ancak defibrilatörler konusu biraz daha özel bir alanı ilgilendirmektedir. Defibrilatörler hayatı tehdit edici özelliği olan ritim bozukluklarında takılan kalp pilleridir. Elbette yaşamı tehdit edici ritim bozuklukları gebelik döneminde ve doğum esasında bir risk oluşturabilir. Bu hastalarda ancak çok özel durumlarda, çok dikkatli ve iyi bir değerlendirme sonucu bir gebeliğe karar verilmelidir.

Alıntı.

Öğle Uykusu Kalp Krizi Riskini Azaltıyor

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Öğle Uykusu Kalp Krizi Riskini Azaltıyor

Öğlen uyksu uyuyarak hem yaratıcı zekanızı geliştirin hem de kalp krizi riskinizi azaltın.

Gün ortasında 20-120 dakika kestirmek hem zekayı açıyor, hem de kalp krizi, felç ve diyabet riskini düşürüyor. Ama en ideal şekerleme süresi 45 dakika…

ABD’nin saygın gazetelerinden Boston Globe, öğle uykusunun yararlarını masaya yatırdı. Araştırmalara göre gün ortasında kısa bir uyku çekmek hem zekayı, hem de sağlığı olumlu etkiliyor. Şekerleme kişiyi yaratıcı, üretken ve mutlu kılıyor.

Bir saat kestirmek bile uyanık ve tetikte kalma süresini 10 saat uzatabiliyor. Harvard Üniversitesi araştırmasına göre günde 45 dakika kestirmek, öğrenmeyi ve hafızayı geliştiriyor. Öğle uykusu, stresi azaltıyor, kalp krizi, felç, diyabet ve obezite riskini düşürüyor. Şekerleme yapacağını bilmek bile tansiyonu düşürmeye yetiyor. Memelilerin çoğu, günde birkaç kez uyuyor. İnsanlar ise bir tek gece uykusu ile yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Ancak biyolojik saatimiz, her gün sabaha karşı 02:00 ile 04:00 ve öğleden sonra 13:00 ile 15:00 arasında uyuklamamıza neden oluyor.

Ne kadar kestirmeli?

* 20 dakika: Daha dinç uyanmak için uyumadan önce bir fincan kahve için. 20 dakikalık uyku duyuları güçlendiriyor.

* 45 dakika: En ideal öğle uykusu süresi. Bu uyku, yaratıcı düşünceyi geliştiriyor. Uyandıktan sonra çalışmanız gerekiyorsa 45 dakikadan fazla kestirmeyin.

* 90 dakika: Eğer gece uyuyamadıysanız, gün ortasında 90 dakika kestirmek, uykuyu telafi ediyor.

* 120 dakika: En derin uyku. Aklı boşaltıyor, hafızayı düzenliyor.

Kalp sağlığı için her gün Şam fıstığı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp sağlığı için her gün Şam fıstığı yiyin

Women’s Health dergisindeki bir habere göre; Penn State’te yapılan bir araştırmanın katılımcılarına, 4 hafta günde 43 gram, sonraki 4 hafta ise günde 85 gram Şam fıstığı yedirildi. Yapılan testlere göre; ilk 4 haftanın sonunda katılımcıların kötü kolesterolleri yüzde 9, sonraki 4 haftada ise yüzde 12 oranında düştü. Bu iki tip beslenme de, kalp hastalığı riskini artıran interlökin-1 oranını yüzde 15 azaltıyor.

Sebebi; Şam fıstığının doymuş yağ açısından fakir, doymamış yağ açısından zengin olması. Çalışmayı yürüten ekip, her gün bir avuç Şam fıstığı tüketilmesini öneriyor.

Kalp Pili Hakkında Her şey?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp pilleri (pacemaker), kalbin ritmini oluşturan ve düzenleyen elektronik cihazlardır. İlk çıkış amacı kalbin yavaş atması sonucu gelişen rahatsızlıkları tedavi amacını taşırken son yıllarda ritim bozukluklarında (antitakikardik pacemaker’ler ve takılabilir kardiyoverter-defibrilatör piller -ICD-) ve kalp yetmezliğinde de kullanılmaya başlanmıştır (biventriküler pacemaker’ler).

Kalıcı kalp pilini gerektiren durumları inceleyelim:

Sinüs düğümü hastalığı:

Hasta sinüs sendromu olarak da adlandırılır. Bu durum, kalbin normal uyarı oluşturan hücreleri (sinoatrial düğüm veya sinüs düğümü) görevini yeteri kadar iyi yapamadığı zaman ortaya çıkar. Kalp hızında çoğunlukla yavaşlama bulunur. Çeşitli aritmiler ve bu arada hızlı ritimler de (takikardi) olabilir. Hastalarda efor ile yeteri kadar kalp hızı yükselmez. Kalıcı kalp pili uygulamasının önde gelen nedenidir.

Hasta sinüs sendromunda EKG. Bu sendromda zaman zaman yukarıda görüldüğü gibi kalp ritminde duraklamalar veya bazen de kalp hızında yavaşlamalar görülür. Bu dönemlerde hastalarda bayılma, bayılacakmış gibi olma, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetler olur. Bu şikayetlerin olduğu hastalarda kalıcı pil takılarak yavaşlamış kalp hızı normale döndürülür.

Eğer kalp hızı dakikada 40’ın altına düşmüş ve belirti ve şikayetler açık bir şekilde bradikardiye bağlanıyorsa kalp pili hemen daima önerilir. Eğer kalp hızı dakikada 40’ın üzerindeyse ve zaman zaman bradikardiye işaret eden şikayet ve belirtiler varsa da kalp pili önerilebilir. Anormal olarak yavaş kalp ritimleri olsa bile şikayeti olmayan hastalar genellikle kalp pili adayı değildirler

Kalp blokları:

Kalp pili uygulamalarının ikinci en sık nedenidir. Kalp blokları, kalpte iletim sisteminin her kademesinde olabilirse de en çok probleme, atrioventriküler düğüme ait olan atrioventriküler (AV) bloklar neden olur. AV bloklar, birinci, ikinci ve üçüncü derece olmak üzere 3 tiptir. En ağır şekli 3. derece olandır. Buna AV tam blok da denir. Bu blok şeklinde sinüs düğümünden çıkan uyarılar AV düğümden aşağı geçemez, ve böylece ventriküllerin kasılması için uyarı aşağı inemez. Eğer AV düğümün ilerisinden başka bir noktadan yeni uyarı çıkışı olmaz ise bu durum hayatla bağdaşmaz. Böyle bir durumda çoğunlukla vücudun hayatta kalma mekanizmaları devreye girer ve bloğun ilerisinde bir odak, uyarı çıkarma görevini üstlenir. Ancak çıkan bu uyarılar, sinüs düğümünden çıkanlara göre az sayıdadır ve insanın yaşamını normal olarak devam ettirmesi için yeterli değildir. Bu durumda kalp pili takılarak uygun kalp hızı sağlanır.

Sık görülen AV blok nedenleri içinde; kalp krizi, iletim sisteminin dejeneratif hastalığı, ilaçlar, ameliyat veya ablasyon komplikasyonları sayılabilir.

Karotis sinüs aşırı duyarlılığı (hipersensitivitesi):

Boyunda beyine giden atardamarın (karotis arter) 2’ye ayrıldığı yere karotis sinüs denir. Bu bölge, vücutta kan basıncının ayarlandığı yerlerden biridir. Kan basıncı yükseldiği zaman burada bulunan basınca duyarlı hücreler (baroreseptörler), beyindeki basınç merkezi ile haberleşerek atardamarların etrafındaki düz kasları gevşetir ve böylece atardamarlar biraz genişleyerek yükselmiş olan kan basıncını düşürmeye çalışır. Ancak bazen bu hücrelerde aşırı duyarlılık gelişir. Bu durumda boyun bölgesine olan temas veya hafif basınçlarda (dar yakalı gömlek giymek, boyun hareketleri, tıraş olurken bu bölgeye temas vb) bu hücreler yanlış olarak kan basıncı yükseldi zanneder ve kan basıncı ve bazen de ek olarak kalp hızı düşürülür.

Kalp Yetmezliği

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp yetmezliği kalbin kanı pompalama yeteneğinin kaybolması yani dokulara yeterli kan ve oksijenin gitmemesi durumudur. Kendi basma özgül bir hastalık olmamakla birlikte, yaygın ve ciddi sorunlara yol açabileceği için önemlidir.Kalp yetmezliği kalbin yeterince çalışmaması anlamına gelir. Kalbin işlevsel yeteneklerinin azaldığı bazı kalp hastalıklarında kalp yeterli çalışabilmek için düzenleyici süreçler geliştirir. Bu durumda kalp yetmezliği engellenmiş olur. Örneğin taşikardi, yani kalbin dakikada atım sayısının hızlanması böyle bir süreçtir. Her kasılmada gerekli miktarda kanı vücuda pompalayamayan kalp, bu yetersizliği karşılamak için daha sık kasılır. Bir başka düzeltici süreç
de kalp karıncıklarının genişlemesidir. Böylelikle karıncıklardaki kan miktarı artar. Bu durumda, güçsüz kalmış olan kalbin, normal miktardaki kanı bile atmakta zorluk çekerken, daha çok kanı vücuda pompalamakta yetersiz kalacağı düşünülebilir. Oysa kalp kası liflerinin gerilmesi daha büyük bir güçle kasılmalarına yol açar. Başka bir deyişle kalp boşluklarının genişlemesi sonucunda gerilen kalp kası lifleri yüksek bir güçle kasılır. Ayrıca kalp boşluklarının genişlemesine her zaman aşın büyüme (hipertrofi) eşlik eder. Olağan koşullara göre daha çok güç harcaması gereken kas lifleri büyüyüp kalınlaşırlar; böylece kasılabilme yetenekleri önemli ölçüde artar. Kalp boşluklarının genişlemesi, bir açıdan kalbin yeterli çalışmasını sağlasa da, birçok sakıncayı da birlikte getirir.
ikincil önem taşıyan bir başka düzenleyici süreç ise, karaciğer ve dalak gibi organlarda depolanmış durumdaki kanın genel dolaşıma aktarılmasıdır. Dokulara az miktarda kan gelmesi durumunda, kılcal damar ağı bakımından zengin organlarda depolanmış kırmızı kan hücreleri genel dolaşıma aktarılır. Bu süreç de, sonuçta kalbin daha çok çalışmasına yol açar.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
Tedavinin zamanında başlamasını sağlamak ve hastalığın ağırlaşmasını önlemek açısından başlangıç belirtilerim bilmek önemlidir.
Hastalık ani ve şiddetli bir güç harcandıktan sonra ortaya çıkabilir. Önceleri belirtisiz seyreden hastalık, şiddetli güç harcanması sonucunda dengelerin altüst olmasıyla belirti vermeye başlar. Ama genel olarak yavaş ilerleyen hastalığın önceleri hafif olan belirtileri giderek şiddetlenir. Sağlık durumu iyi olan bir kişi güç harcamayı gerektiren işleri başarıyla tamamlayamaz. Hastalar soğuk havada bir merdiven çıkarken ya da yokuş yukarı yürürken zorlanmaya başlarlar. Solunum zorlaşır ve hasta ya adımlarım yavaşlatmak ya da durmak zorunda kalır. Bu durum önceleri hastayı biraz şaşırtsa da, pek önem vermez, olayı bir anlık yorgunluğa bağlayarak geçiştirir. Bundan sonra, uyarıcı bir başka belirti ortaya çıkar: Yorucu bir günün sonunda ayak bileklerinde şişme (ödem) ortaya çıkar. Şişler hamur kıvamındadır ve sabah saatlerinde kaybolur. Nefes darlığı ve şişme önceleri hafiftir;
ileri dönemlerde ise çok şiddetli ve ağır bir tablonun gelişimine yol açarak kalp yetmezliğinin en önemli iki belirtisin! oluştururlar. Daha sonra tabloya eklenen morarma özellikle yüz, el ve ayakların kırmızı-mor bir renk almasına yol açar. Zamanında tedavi edilmezse belirtiler giderek şiddetlenir. Nefes darlığı artık basit hareketlerde de görülür;
ayaklardaki şişlikler giderek artar ve bacaktan yukarı doğru yayılır, morarma da iyice belirginleşir. Kalp yetersizliğinin en ileri aşamasında nefes darlığı dinlenme sırasında da görülür; şişme, bacakların dışındaki bölgelere de, örneğin kama, erkeklerde cinsel organlara ve hatta göğse yayılır; morarma ileri derecede yoğunlaşır.
Bu belirtilerle birlikte ikincil olarak, kalp astımı ya da akciğer ödemi (akciğerlerde sıvı birikimi) görülür. Ani gelişen bu durum boğulmaya benzer bir izlenim yaratan ciddi bir tablodur.
Belirtilerin nasıl ortaya çıktığım anlayabilmek için, yetersizlik halindeki kalp ve dolaşım sisteminin hangi koşullar altında bulunduğunu açıklamak gerekir. Kalp, içerdiği kanın tümünü pompalayamaz. Her kasılmada gerekenden daha az miktarda kanı damarlara vererek daha az enerji harcar. Sonuçta kanın dolaşma hızı giderek azalır ve morarma gelişir. Hastalığın ağırlığına göre, kalbin pompalayamadığı az ya da çok miktarda kanın karıncık içinde kalması sonucunda karıncık içi basınç artar. Bu basınçtan ötürü, dokulardan gelen toplardamar kanının sağ karıncığa, akciğer toplardamarından gelen kanın da sol karıncığa boşalması engellenir. Sonuçta büyük dolaşımın toplardamar sisteminde basınç artışı ve ödemler ortaya çıkar. Küçük dolaşımdaki basınç artışı ise akciğer ödemine ve nefes darlığına neden olur.

-Nefes Darlığı
Kalp yetmezliğinin hastalık tablosunu başlatan ilk belirti nefes darlığıdır. Hastanın kalp-dolaşım sistemindeki bozukluk açısından büyük önem taşır. Bazı olgularda ise oksijen azalması ve karbon dioksit artışının (çok ağır olgular dışında kan gazları değerleri normaldir) solunum merkezlerim uyarması da nefes darlığına yol açabilir.
Ama nefes darlığının temel nedeni, akciğerde kan göllenmesi, yani akciğer damarlarında aşın kan birikmesidir. Benzer bir durum olan, büyük dolaşımın toplardamar sistemindeki basınç artışı da, daha önce belirtildiği gibi, kalbe gelen bütün kanın vücuda pompalanamamasının sonucudur. Aynı süreç kanın küçük dolaşımdan kalbe gelmesini de engeller. Solunum sistemindeki gaz alışverişi ve akciğer hareketleri de önemli ölçüde engellenir; solunum güçleşir. Kalp hastaları akciğerdeki sıvı birikimim azaltmak için daha uygun bir duruş seçer, yan oturur ya da oturur bir konum alırlar (ortopneik durum). Ağır kalp yetmezliğinde hastalar, geceleri yatakta yatmak yerine koltukta oturmayı tercih ederler.

-Akciğer Ödemi
Akut sol karıncık yetmezliği nöbetidir. Kalp yetmezliği, hastalığın nedenine göre, karıncıklardan birinde ortaya çıkar. Kasılma yeteneğinin azalması öncelikle sol karıncığı ilgilendiriyorsa, kalbe toplardamarlar ile vücuttan önemli miktarda kan geldiğinden sağ karıncık bu kam akciğerlere yollamayı başarabilir, akciğer engelim aşan kan sol karıncığa ulaşabilir, ama sol karıncık bu kanın hepsini aorta pompalayamaz. Böylece sol karıncığın gerisinde yani akciğer ağacında kan göllenmeye başlar, yani akut akciğer ödemi (göllenmesi) gelişir.
Bu koşullarda kalp astımı adı verilen bir nefes darlığı nöbeti ortaya çıkar. Bu nöbet hemen durmazsa, aşırı miktarda kan birikiminden ve oksijen eksikliğinden ötürü çok büyük bir yük altında bulunan akciğer damarlarından açığa çıkan sıvı hava keseciklerim (alveol) doldurur ve kan ile hava arasındaki normal alışverişi önemli ölçüde bozar; böylece kanın oksijen içeriği daha da azalır. Bu duruma akciğer ödemi denir. Solunum giderek zorlaşır ve hastanın boğulmaya karşı verdiği korku dolu bir mücadeleye dönüşür.
Vücut yatar durumdayken toplardamarlardan kalbe dönen kan miktarı arttığından, nefes darlığı nöbetleri daha çok geceleri görülür. Aynı koşullarda vücudun alt bölümüne giden kan miktarı da azalır ve hasta bu durumu gidermek için oturur vaziyet alarak ayaklarını yatağın kenarından sarkıtır. Nöbet oldukça ağır seyretmekle birlikte, uygun ilaçlarla denetlenebilir niteliktedir. Altta yatan kalp yetmezliği ne kadar hafifse tablonun düzeltilmesi de o ölçüde kolaydır. Belirtiler olguların çoğunda kısa sürede düzelir ama hasta bitkin düşer.

HASTALIĞIN NEDENLERİ
Daha önce belirtildiği gibi kalp yetmezliği, kalbi olumsuz etkileyen çeşitli hastalıklar sonucunda gelişmektedir. Bunların en önemlileri doğrudan kalbi ilgilendiren mitral kapak (sol kulakçık ile sol karıncık arasındaki kapak) yetmezliği ve darlığı ile aortun (daha doğrusu aortun yarımay kapağının) yetmezliği ve darlığıdır. Bu kapak bozukluklarının nedeni genellikle frengi ya da başka enfeksiyon hastalıkları, özellikle de akut romatizmal ateştir. Uygulanacak tedavinin amacı kalp yetmezliğim yenmektir.
Günümüzde önlenmesi oldukça zor olan bir rahatsızlık da vücudun bütünü-nü etkileyen damar sertliğidir. Bu hastalık atardamar duvarlarının sertleşmesi-ne, damarların esnekliklerinin azalma-sına yol açar. Kalbin bu sert damarlara kanı pompalaması güçleşir. Ama damar sertliğinin en önemli etkisi kalp kasım besleyen atardamarların (kroner atardamarlar) etkilenmesiyle kalbin kan akımının ve kalbe gelen oksijen miktarının azalmasıdır.
Kalp kası iltihapları ve tiroit bezinin aşın hormon salgılaması da (hipertiroidizm) belli oranlarda kalp yetmezliğine yol açan hastalıklardır.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ

Kalp yetmezliği olgularında kullanılan oldukça etkili ilaçlar vardır. Bu ilaçlar birçok insanın yaşamım kurtarmıştır. Bunların en önemlisi dijitaldir.
Kalp yetmezliği hastaları için beslenmenin büyük önemi vardır. Öncelikle alınan besin miktarı az olmalıdır. Hekimler ilk günlerde daha çok şekerli su, portakal suyu, açık çay, sebze sulan gibi sulu besinler önerir. Alınan besinler daha sonra aşamalı olarak artırılır ve günlük besinler birkaç öğüne bölünerek verilir. Sindirim işlevi, kalbin yükünü önemli ölçüde artırdığından besinlerin iyice çiğnenerek ve az miktarda alınma-sı gerekir. Öncelikle yağlar önemli ölçüde kısıtlanmalıdır ve hekim gerekli görürse ödemli olgularda tuz sınırlama-sı uygulanır. Beslenmede tuz sınırlama-sı uygulandığında idrarla atılan su miktarı artar, ödemler kaybolur ve kalbin yükü azalır. Kalp kası dokusunun oksijenlenmesini engelleyen sigara bütünüyle kesilmelidir; kahveye izin verilebilir.
Hekimin önerilerin! düzenli olarak uygulayan ve ilaçlanm alan bir hasta başanyia tedavi edilebilir. Tedavi başa-nlı da olsa, kalpte hastalık olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla kalp yetmezliğim ağırlaştıracak ağır bedensel güç
harcamaktan kaçınmak gerekir. Gerekli önlemleri alan hasta uzun yıllar yaşayabilir.

Kalp Büyümesi Nedir? Kalp Büyümesi Nedenleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalp Büyümesi Nedir Tedavisi,
Kalp Büyümesi belirtileri,
Kalp Büyümesi Neden olur

Kalp Büyümesi Nedir? Kalp Büyümesi Nedenleri

Kalp büyümesi genellikle kalp boşluklarının büyümesi sonucu oluşur. Burada kalp kapaklarının büyümesi söz konusu değildir.
Kalp boşlukları büyük olmaksızın da röntgen filimlerinde kalp büyük görünebilir. Her kalp büyüklüğü ciddi problemlere neden olmayabilir. Önemli olup olmadığı altta yatan nedenle ilgilidir ve tedavi de ona göre değişir. Önemli olanlardan biri kalp yetmezliklerinde görülen kalp büyümesidir.
Kalbimiz bildiğimiz gibi yaşamamız için gerekli oksijen ve besin maddelerini taşıyan kanı vücudumuza pompalayan yaşamsal öneme sahip bir organımızdır. KY dendiğinde kalbin çalışmaması anlaşılmamalıdır. Kalbin pompalama gücünün olması gerekenden daha az olması KY olarak bilinir. KY durumunda kalp kanı yeterli miktar ve hızda organlarımıza gönderemez ve kalp içindeki basınç artar. Sonuç olarak kalp vücudun ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli miktarda oksijen ve besini vücuda pompalayamaz. Bu duruma karşılık olarak kalp boşlukları gerilip daha fazla kan pompalamak için daha fazla kanı tutmaya başlar. Bu başlangıçta dolaşımın devam etmesine yardımcı olur ancak zamanla kalp kası zayıflar ve güçlü kasılmamaya başlar. Bir korunma mekanizması olarak böbrekler bu duruma sıvı (su) ve tuz tutarak cevap verir. Kollarda bacaklarda ayaklarda akciğerlerde ve diğer organlarda sıvı birikimi olduğunda da konjestif kalp yetmezliği denen durum ortaya çıkar.
Kalp krizinde şikayetin esasını göğüs ağrısı oluşturur
• Göğüs ağrısı:1
Göğüs kemiğinin arkasındaki göğüs ağrısı kalp krizinin en önemli belirtisidir; fakat özellikle diyabet hastalarında ve yaşlılarda bu ağrı çok belirsiz olabilir yada hiç hissedilmeyebilir (sessiz kalp krizi). Ağrı sıklıkla göğüsten omuz yada kollara ense dişler çene karın veya sırta doğru yayılır. Bazen ağrı sadece bu bölgelerden birinde hissedilir
Ağrının özellikleri:
• Ağrı 20 dakikadan fazla genellikle saatlerce sürer ve genelde dinlenme yada nitrogliserinle geçmez
• Ağrı şiddetli ve künt vasıftadır. Fakat keskin veya belirsiz olabilir
• Ağrı sıkıştıran ağırlık baskı yapıcı tarzda olabilir
• Göğüste daralma hissi uyandırabilir
• “Göğüsde fil oturuyormuş” gibi veya
• Hazımsızlık olarak da hissedilebilir. Beraberinde sıklıkla soğuk terleme ve ölüm korkusu da vardır.
Kendi başına yada göğüsteki ağrıyla birlikte hissedilebilen diğer belirtiler şunlardır:
• Nefes darlığı
• Öksürük
• Baş dönmesi ve sersemleme
• Bayılma
• Mide bulantısı ve kusma
• “Kıyametin geldiği” hissi
• Sıkıntı.

kardiyomyopati nedir,kardiyomyopati tedavisi

Cuma, Haziran 22nd, 2012

kardiyomyopati belirtileri nelerdir
kardiyomyopati belirtisi
kardiyomyopati nasıl tedavi edilir

Kalp kasının (miyokard) güçsüzleşmesini içeren herhangi bir kalp hastalığı kardiyomiyopati olarak adlandırılabilir. Bu, tamamı kalp kasının hasar görmesine ve kalp fonksiyonunun bozulmasına neden olabilecek birçok hastalığı içeren geniş bir terimdir.

Kardiyomiyopatinin bazı türlerinde güçsüzleşmiş olan kalp kası incelir; diğer türlerinde ise anormal bir şekilde kalınlaşır. Bu durumlardan herhangi birinde ventriküller (karıncıklar) artık etkin bir biçimde kanı pompalayamaz. Kan, kalpte hareketsiz kalır ve bu da kanın pıhtılaşma olasılığını arttırır. Pıhtılar serbest kalıp arteriyal emboliye neden olabilir.Ayrıca, abluka altında olan kalp kası, potansiyel olarak tehlikeli olan anormal kalp ritimlerine (ritim bozukluklarına) karşı daha açık bir hale gelir. Sıklıkla konjestif kalp yetmezliği gelişir.
Bazen kardiyomiyopatiye, kalp kasının iltihaplanması olan miyokardit neden olur. Genel¬likle bir enfeksiyon, sorunun kaynağıdır. Coxsackie B virüsü ve ekovirüs, miyokarditin en sık rastlanan nedenleridir.

Daha yakın zamanlarda yapılan araştırmalar, mutant (türeşik) bir Coxsackie B virüsü türünün miyokardite ve kardiyomiyopatiye neden olma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. İnsan immun yetmezlik virüsü, Lyme hastalığı ve Ttypanosoma cruzi olarak adlandırılan tropikal bir parazit de sorumlu olabilir.

Lupus ve bir kalp naklinden »sonra gelişen reddetme reaksiyonları gibi kronik enflamatuar (iltihaplı) hastalıklar da miyokardite neden olabilir.
Koroner arter hastalığı da, kalbin büyük bir kısmına kan akışının azalmasına (iskemik kardi¬yomiyopati) neden olarak kalıcı (sürekli) bir kalp kası güçsüzlüğüne yol açabilir. Bu, koroner arter hastalığı bir kalp krizinden dolayı herhangi bir kalp kasının ölümüne neden olmamış olsa bile meydana gelebilir.

Diğer kişilerde kalp kası hasarı, çok fazla alkol almaktan kaynak¬lanan toksik etkilerden dolayı meydana gelir (alkolik kardiyomi¬yopati). Bu, ömür boyunca aşırı alkol almadan ya da 5 ila 10 yıldır bir sürede günde dört ya da beş alkollü içecek tüketmenin yarattığı kümülatif etkiden kaynaklanabilir.

Genellikle alkolizme eşlik eden zayıf beslenmenin neden olduğu vitamin eksiklikleri de kalbi güçsüzleştirebilir. Erken safhalarında, alkolden uzak durarak alkolik kardiyomiyopati yok edilebilir. Ancak, hastalık ilerledikçe, kalp kası hasarı kalıcı bir hal alır Restriktif kardiyomiyopati bir diğer türdür. Kalp kası ya kalınlaşır ya da anormal hücreler veya diğer maddeler tarafından istila edilir. En yaygın olarak görülen şekli, yüksek kan basıncına (tansiyona) ya da yüksek dirence (kalp, bu yüksek dirence karşı pompalama yapmak zorundadır) neden olan diğer hastalıklara bir tepki olarak gelişebilen genişlemedir aortik stenozdur.
Hipertrofik kardiyomiyopati olarak adlandırılan ve sıra dışı kalıtımsal bir hastalık, özellikle iki ventrikülün (karıncığın) arasındaki duvar olmak üzere kalp kasının kalınlaşmasına neden olur. Şiddetli vakalarda, kasın aşırı kalınlaş¬ması kanın kalpten dışarı akmasını engeller ve bayılma ya da hatta ani ölüme neden olabilir.Bu hastalık genellikle 40 yaşından önce gelişir ve 10 yaşın¬daki çocukları bile görülebilir. Birçok genç sporcunun ölümünden bu hastalık sorumludur.

SEMPTOMLAR

Kardiyomiyopati erken safhalarında semptomlara neden olmayabilir. Başka bir hastalığı teşhis etmek için çekilen göğüs röntgeni kalbin genişlediğini gösterdiğinde tesadüfen keşfedilebilir.Kardiyomiyopati semptomlara neden olduğunda, bunlar artık zayıf (sorunlu) bir kalbin neden olduğu semptomlar: halsizlik, güçsüzlük ve çok az efor sarf edildiğinde veya uzanırken bile oluşan nefessiz kalma.

Kardiyomiyopati anormal kalp ritimlerine (ritim bozukluklarına) neden olduğunda; semptomlar çarpıntı, sersemlik hali, bayılma ve hatta ani ölümü kapsayabilir. Hipertrofik kardiyomiyopitisi olan kişilerde göğüs ağrısı da gelişebilir.

TEDAVİ SEÇENEKLERİ

Fiziksel bir muayenenin sonuçlan olan semptomlara (özellikle kalp yetmezliği sinyalleri) ve bir göğüs röntgeni, ekokardiyogram ve elektrokardiyogramın sonuçlarına bakılarak kolayca kardiyomiyopati teşhisi konabilir.

Nadiren, endomiyokardiyal biyopsi olarak adlandırılan bir teste gerek duyulur. Bu testte, boyundaki bir vene (toplardamara) bir kateter sokularak kalbe inilir. Kateterin ucunda bulunan küçük bir alet kullanılarak kalp duvarının iç kısmından küçük bir parça alınır. Daha sonra bu kalp dokusu örneği mikroskop altında incelenir.
Semptomların en yaygın olarak görülen iki nedeni olan kalp yetmezliği ve anormal kalp ritim¬leri de (ritim bozuklukları da) dahil olmak üzere kardiyomiyopatinin tüm türleri için tedaviler mevcuttur.
Alkolik kardiyomiyopatisi olan kişiler, alkolün etkilerine karşı özellikle hassas gibi görünmektedirler.

Bu hastalığın tedavisindeki en önemli adım, alkolü bırakmaktır. Alkol bırakıldıktan sonra, kalp yetmezliği semptomları ilaçlar ve diyet (beslenme) değişiklikleriyle kontrol edilebilir.Hipertrofik kardiyomiyopati tedavisi, göğüs ağrısı ve nefessiz kalma semptomlarını kontrol etmeye yardımcı olabilir. Daha da önemlisi, bu tedavi ani kardiyak ölüm riskinizi azaltır. Bu genellikle beta blokörlerin ya da kalsiyum kanal blokörlerinin kullanılmasını gerektirir.

Anormal kalp ritimlerini (ritim bozukluklarını) önlemek için de ilaç almanız gerekebilir. Aşın yorucu egzersizlerden kaçınınız çünkü bu ani kardiyak ölüme neden olabilir.

Bazen, kalp ritimlerini düzenli tutmak için bir kalp pili (pacemaker) ya da vücuda yerleştirilebilen bir defiralatör kullanmak gerekir. Kalpteki kan akışı kalınlaşmış kalp kası tarafından şiddetli bir şekilde sekteye uğratılıyorsa, bu sorunu ortadan kaldırmak için kalp kasınızın bir kısmının cerrahi yolla alınması gerekebilir.

Aile bireylerinizde hipertrofilik kardiyomiyopati varsa, hiçbir semptom görülmüyorsa bile sizde de hipertrofilik kardiyomiyo¬pati olup olmadığını anlamak için muayene olmanız gerekir

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapabiliriz
Sağlıklı Olmak İçin neler yapılır

Düzenli olarak banyo yapmalıyız.
Tırnaklarımızın kısa ve temiz olmasına dikkat etmeliyiz.
Yemekten önce ellerimizi yıkamalıyız.
Yemeklerden sonra ve özellikle yatmadan önce dişlerimizi fırçalamalıyız.
Vücut sağlığımız için;
Düzenli olarak spor yapmalıSağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız? sağlıklı ve dengeli beslenmeliyiz.
Uykumuzun düzenli olmasına dikkat etmeliSağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız? erken yatıp erken kalkmalıyız.
Aşılarımızı yaptırmalıyız.
Meyve ve sebzeleri yemeden önce bol su ile yıkamalıyız. Yiyeceklerin temiz olmasına dikkat etmeliyiz.
Terliyken su içmemeliyiz.
Açıkta satılan yiyecekleri yememeliyiz.
Sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden uzak durmalıyız.
Anne ve babalarımızın izni olmadan hiçbir ilacı kullanmamalıyız.

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız İle İlgili Aramalar

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız
Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapabiliriz

Düzenli olarak banyo yapmalıyız.
Tırnaklarımızın kısa ve temiz olmasına dikkat etmeliyiz.
Yemekten önce ellerimizi yıkamalıyız.
Yemeklerden sonra ve özellikle yatmadan önce dişlerimizi fırçalamalıyız.
Vücut sağlığımız için;
Düzenli olarak spor yapmalı, sağlıklı ve dengeli beslenmeliyiz.
Uykumuzun düzenli olmasına dikkat etmeli, erken yatıp erken kalkmalıyız.
Aşılarımızı yaptırmalıyız.
Meyve ve sebzeleri yemeden önce bol su ile yıkamalıyız. Yiyeceklerin temiz olmasına dikkat etmeliyiz.
Terliyken su içmemeliyiz.
Açıkta satılan yiyecekleri yememeliyiz.
Sigara ve alkol gibi zararlı maddelerden uzak durmalıyız.
Anne ve babalarımızın izni olmadan hiçbir ilacı kullanmamalıyız.
Belirli aralıklarla hastaneden check-up yaptırmalıyız.

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız İngilizce

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapmalıyız İngilizce
Sağlıklı Olmak İçin Neler Yapabiliriz İngilizce

Regular bathing should be.
Have short and clean fingernails and toenails have to be careful.
Wash hands before eating.
To brush teeth after meals and especially before bedtime.
Body for our health;
What Must We Do to Be yapmalıSağlıklı sports regularly? beslenmeliyiz healthy and balanced.
Be sure to regularly etmeliSağlıklı sleep, what should we do? We have to leave early to bed early.
Yaptırmalıyız Aşılarımızı.
Wash fruits and vegetables before eating them with plenty of water. We should note that the food is clean.
Içmemeliyiz Terliyken water.
Yememeliyiz foods sold in the open.
Abstain from harmful substances such as cigarettes and alcohol.
Must not use any medication without the consent of mother and fathers.

alıntı