Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Yasamak güzel.” “Bos ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın… Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın… Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin… Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiçbir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canin yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin… Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın… Buna yasamak denirse… Razı mısın bütün bunlara… Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
Beliki daha önce okudunuz belki ilk defa okuyacaksınız. Ben okudum çok hoşuma gitti. Okuyupta anlayabilene helal olsun dedirtecek türten…
Yitik emeller… Sonuçsuz çabalar… Hep aynı dönme dolaplarda varlığını bulan fikirler Hepsi anlamlı yerine göre Aynı zamanda manasız, hiç manasız Her şey tezat Her şey de hiçbir şey belki Tüm sorun da bu ya Bazen her eşy, bazen hiçbir şey Hiçbir şey için yiten “her”ler Herşeye rağmen ayaktaki “hiç”ler Hiç “hiç” olmasa Belki hiç “her” de olmayacak Ama “her”den habersiz “hiç”ler “hiç”ler içih mefta olan “her”ler “Her şeyin bir sonu var” derler Peki “hiç”lerin sonu yok mu “hiç” deyince “hiç” mi oluyor sanki Her “hiç”in arkasında milyonlarca “her” var Ama “hiç”in boşluğuna sürüklenip Kaybolup giden “her”ler Peki “her”lerin altında hiç mi “hiç” yok? Bilke var, belki yok Bazen var bazen yok Nereye kadar?! Bu sahte düzen, bu düzenbaz aynalar Arkası kapkara, yüzü parlak aynalar Ne zamana kadar ışığı yansıtırlar? Bir gün “her” ayna da bir “hiç” için Yok olup kaybolacak İşte o zaman “hiç”ler varlığını, “her”ler yokluğunu anlayacak!!!
“HER”ler “her”liğiyle övünürken; “HİÇ”ler “hiç”liğinde kaybolacak! Ama bir gün “HER”ler de Bir “HİÇ” olduğunu anlayacak!!!
Döndüm daldan kopan kuru yaprağa “özgür dağ havası koklamış insanların örselenmiş gururuna…” siz, boğdunuz hayatı savruldu aşkların külleri kalplerimizden o sevinçler göz kırparak geçtiler düşlerimizden!
bilinir, dışarıda zemheri vardır ama barış için, aşk için yine de her mevsim bahardır
aşklarımızın gözbebeğinde kıvılcım her mevsim bahardır yine de…
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına bir güvercin uçurup kıtalar arasından çağırdın beni geçerek birer birer sürgün kanyonlarını derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek istemiyorum her hecesi amansız bir kor dudaklarımda her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım adını söylemek istemiyorum Rüveyda dediğim zaman anla ki, senin için yürüyor kelimeler çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin kayar da üzerime Rüveyda önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime sonra açılır önümde ıstırab vadileri silik renkleriyle adımlarıma çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir hayalin bittiği menfeze doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda oysa Rüveyda baştan başa ben kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim
kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden bir anlatsam nasıl utandığımı bir doğrulsam eğrildiğim yerden ağarır tanyeri nilüferlerin alaca bir at koşar içimde ezer toynaklarıyla anılarımı
sular köpürmemeliydi Rüveyda kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin ben zehire alışkınım, şerbete değil rüyalar nefret eder avare duruşumdan kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş yargılamak için zeval kayıtlarını inkilap bekliyorum
hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin uzanır da gönlüme Rüveyda derinden bir ok saplanır bağrıma beynimi çağıran bir sese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
artık eskisi gibi bakamıyorsun göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin güneş bir ane gibi dururdu başucunda artık dokunamıyor kakülün bulutlara karalara bürünmüş saçlarında dolunay BEN BU KADAR ZULME LAYIK MIYIM RÜVEYDA
hangi ressamı vurur bilmem, endamın sarar da benliğimi ben beni tanımam kaldırımlarda kafesleri yutan kafese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına duydun mu orkideye dua eden birini bu ısmarlama yüzler yok mu Rüveyda bu yapmacık bebekler gözyaşı akıtırken gülenler yok mu beni kahrediyor geceler boyu
hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün soluk bir dünyanın mezarlarına gömerek gurbetimi kapadı karanlığa Yesrib, kapılarını meydan okuyuşun çağın ordularına bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır doruklarından öte hevese doğru alaca bir at koşar içimde zamansız, mekansız nefese doğru
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda amansız bir ütopya üfleyen pencereler lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi önümde, haksızlığın hesaba çekildiği hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer arkamda, kare kare ömrümü belirleyen hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını yeniden bir Nil olup taşar mıyım çölllere kim giydirir başıma tacını nihayetin kim takar bileğime hürriyet künyesini karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle Rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı asırlardır köhne barınaklarda küflenen, çürüyen çığlıklarımı
at vuruldu içim paramparça Rüveyda gölgelerin ardına sakladım kusurumu sen orada kayıtsızca gülümsüyor gibisin ben burda damla damla eriyip akıyorum yine de, çiğnetmem kimseye gururumu istenmediğim yeri sessizce terk ederim hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
sevgililer günü şiir, Sevgililer gününe özel Şiirler, 14 Şubat sevgililer günü şiir,
BENİ UNUTMA
Bir gun gelirde unuturmus insan En sevdigi hatiralari bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurdugu zaman Beni unutma Cunku ben her gece o saatlerde Seni yasar ve seni dusunurum Hayal icinde perisan yururum Sen de karanligin sustugu yerde Beni unutma O saatlerde serpilir gulusun Bir avuc su gibi icime, ey yar Senin de basinda o cilgin ruzgar Deli deli esiverirse bir gun Beni unutma Ben ayagimda carik, elimde asa Senin icin su yollara dusmusum Senelerce sonra sana donusum Bir mahser gunune de raslasa Beni unutma Hala duruyorsa yesil elbisen Onbir gun benim icin giy Saksidaki penbe karanfilde cig Ve bahcende yorgun bir kus gorursen Beni unutma Buyuk acilara tutustugum gun Cok uzaklarda da olsan yine gel Bu olurcesine sevdigine gel Ne olur Tanriya kavustugum gun Beni unutma.
Ümit Yaşar Oğuzcan
ROMANS
Kök olsam gövdem ol isterim seni Bir göl olsam gümüşten Yüce bir çam ol koru beni Usul uçan kartal olsam Sen, özlemli şarkım ol derim Bir yolcuyum yeryüzünde Hep gexerim izinde.
(Nicoloe Dragos)
İSTİYORUM GİDEYİM SEVDİĞİMLE
İstiyorum gideğim sevdiğimle. İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak. İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötü mü. İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu? İstiyorum gideyim sevdiğimle.
(Bertold Brecht)
ADSIZ BİR ÇİÇEK
Rengini dunyaya ilk defa sunan Adsiz bir cicek gibi parliyorsa gozlerim Sevgilim Bana ‘sen bir sairsin’ dedigin zaman.
Yalniz sana yaziyorum bu siiri Istersen bir siir gibi okuma Cunku her yil yeniden yazacagim onu Sogukllar baslayince havalanip Millerce yol katettikten sonra Guneyi tadan bir kusun sevinciyle.
Ve yazmis olacagim bir de Her donemde her cagda Sevdanin kendine ozgu diliyle
Edip Cansever
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi
Ölebilirim genç yaşımda, En güzel şiirlerimi götürebilirim. Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.
(Özdemir Asaf)
YALIN
Her seven Sevilenin boy aynasıdır Sevmek Sevilenin o aynaya bakmasıdır.
Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum
Nazım Hikmet Ran
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerin kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
bırakıp gittin beni bütün kapılarda bütün çöllerde tek başıma kodun şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim vardığım hiç bir yerde değildin sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını denizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği
bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden
başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç bana bakıp görmediğin için ben yokken içini çektiğin için
En güzel Asker şiirleri Kısa asker şiirleri Asker şiirleri
Asker asker,korkusuz bir kahraman asker,cesaretli bir kaplan asker,milletini satmayan, asker,vatanın huzurunu sağlayan asker,gece gündüz bizi koruyandır.
Güven Aşık
Çanakkale Askeri
Adına binlerce destan yazılan Yıllar sonra bir bir anılan Toprağına taşına yazılan Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Adım adım koşan asker Düşmanını yenen asker Vatanını seven asker Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Tüm dünya’ya örnek asker Komutanıyla yürek asker Vatan millet diyen asker Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Çanakkale geçilir mi sandın Topuna tüfeğine mi kandın Türk’ü yenilir mi sandın Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Al bayrakla koşan asker Ölüm emrini alan asker Yaralı düşmanı saran asker Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Bu destan anlatılmaz yaşanır Bu şehitler unutulmaz anılır Koca Seyit Bismillah der kaldırır Çanakkale mi şehit,şehit mi Çanakkale
Ramazan Bilgin Çelik
Mehmetçik Benim mehmedim Savaşır vatanı için Vermez kimselere Benim mehmedim Savaşır bayrağı için İndirmez göklerden
Benim mehmedim Savaşır ulusu için Düşmanı girdirmez Benim mehmedim Savaşır namusu için Düşman eli değdirmez
iyi Geceler Şiiri En Güzel iyi Geceler Sözleri İyi Uykular Şiirleri Sevgiliye İyi Geceler Şiirleri
İyi geceler dilerim her birinize Yalnız sevgili gelsin düşlerinize içten bir buse kondursun yüzünüze Güneşiniz olsun ay gecelerinizde Eğer hüzünlüyseniz bu gece Cümbüş dolsun yüreğinize Eğer sevinçliyseniz bu gece Latife kalmasın dilinizde Eğer yalnızsanız bu gece Ruhen bütünleşin sevdiğinizle
*****************************************
İyi Geceler Sevgilim sen uyu bana bırakarak sessizliği suretinin kahrına yaş döksün gözlerim sen uyu düşlerinle sarmaş uykusuzluğun yürüyüşleriyle pullansın kirpiklerim sen uyu ben aşkı çekerim ben aşkı sererim senden bir sofracık da kahır içerim çatlayıncaya kadar kalbim budur ey sevgili aşk dediğin iyi geceler sevgilim
************************************
geceleri için rahatlıyla uyu korkma ben daha ölmedim
geceleri dizeler dile gelir saçların için acar karanfiller
Cumhuriyet ilkedir, nizamdır Herkes bunlara mutlaka uyacaktır Cumhuriyet devrimdir Dünya ondan yol bulur Cumhuriyet laikliktir Din ve devleti savunur Cumhuriyet ışıktır Her karanlığı aydınlatır Cumhuriyet kelepçedir Karanlık güçleri bağlayacaktır Cumhuriyet güneştir İnsanın kalbini ısıtır
SENİN İÇİN CUMHURİYET
Oku oğlum, oku kızım Senin için Cumhuriyet Dağda kurdum, evde kuzum Senin için Cumhuriyet
Gazi olduk, şehit olduk Hürriyete canlar aldık Aç yaşadık, susuz kaldık Senin için Cumhuriyet
Ayyıldız’a ala verdik Ana verdik, bala verdik Canımızı pula verdik Senin için Cumhuriyet
Başta büyük o kumandan Düşman sardı dört bir yandan Görünmüyor toprak kandan Senin için Cumhuriyet
Kısa polis şiirleri, polisler haftası şiirleri, polisler haftası ile ilgili şiirler Polisler haftası polis şiirleri
Türk polisi şiirleri
Türk polisi kahramandır Vatanını milletini sevenlerdir Bizleri korurlar hiç durmadan Türk polisi kahramandır
Türkün kahramanlığı sende Cesursun sen Türk polisi Gözünü kırpmadan gidersin olaya Canını feda edersin bu vatana
Türk polisinin kahramanlığı Dillere destan olur Türk polisini görünce Gönlüm huzur bulur
Günün kutlu olsun Yaşa sen Türk polisi Geleceğin aydınlık olsun Yaşa sen Türk polisi ERVA KEVSER YURTLU
Polis
Haksızlar secde eder,haklının da tacıyız, Vatandır ;vatanımız halkla oğul bacıyız, Güven verirken halka huzurun amacıyız… Elimiz kalbimizde, kalbimiz elimizde… Vatan için amade,hizmet için varız biz…
Anam yaktı elime, kınamı anam yaktı, Yaş deryası gözleri geri bakmayacaktı… Yüreği hasret ile yanan koca çanaktı… Uğrun uğrun dualar, aheste çıktı dilden Kokusunu duyarım verdiği bez mendilden…..
Görevi kutsal sayıp, ölüme yemin ettik, Toprağı sadık bilip bedene zemin ettik….. Ne ettiysek bu vatan, bu vatan için ettik Nefes tutup sessizce, girdik ölümle bahse… Şehit olmak müjdeydi, müjdeydi müjde ise …
Gürsoy Solmaz
Türk Polisi
Türk polisi, Türk polisi, Severiz biz hepinizi, Kim ne derse desin size, İnanmayın, kanmayın, Millet sever hepinizi, Türk polisi, Türk polisi, Severiz biz hepinizi, Gece gündüz demeden, Ekmek yemek yemeden, Edirne’den Erzurum’a, Gidersiniz seve seve, Doyamadan yavrunuza, Bu vatan, millet uğruna, Nice canlar verirsiniz, Türk polisi, Türk polisi, Severiz biz hepinizi, Her daim çalışırsınız, Yakalarsın hırsızı, uğursuzu, Minnettardır bu millet, İhtiyarı, genci, yetişkini, Severiz biz polisimizi.
Münevver Erilmez
Bir Polis Olacağım
Bir polis olacağım çelikten kanadımla, Edirne’den Kars’a kadar yurdumu koruyacağım, Bir polis olacağım şefkatli ellerimle, Her zaman iyilerin yanında yer alacağım.
Bir polis olacağım hak yolunda, Ebediyen iyiliğin timsali kalacağım, Bir polis olacağım kanımla canımla, Sonsuza denk kötülüklerle savaşacağım.
Bir polis olacağım üstün azmimle, Milletimi yükseltip yücelteceğim, Bir polis olacağım kişiliğimle, Bütün dünyaya örnek olacağım.
Bir polis olacağım dünyadan, İyileri seçip ayıracağım, Bir polis olacağım gönül bahçemden , Milletime güller uzatacağım.
10 Nisan
1845’de doğduk biz ölümsüzlüğe, O gün yemin ettik Milletimize, Koruyacağız asayişi,cumhuriyeti, Vatan yolunda karşılıksız ölmeyi.
Adadık kendimizi biz bu yurda, Ölürüz karşılıksız bu uğurda, Kopsa kolumuz,olmasa bacağımız, Vatan yolunda yok olsun canımız.
Okuma bayramı Okuma bayramı İle İlgili Şiirler Okuma Bayramı hakkında Şiirler Okuma bayramıyla İlgili Şiir
OKUMAYI ÖĞRENDİM ATATÜRK
Sınıfta en güzel yer Senin köşen Atatürk. Kalbimde en güzel yer Senin yerin Atatürk.
İlk yazıyı öğrendim Seni yazdım Atatürk. Okumayı öğrendim Sevindin mi Atatürk?
OKUMA BAYRAMI
Annem sabah uyandırdı Hani bugün bayram vardı?
Bir sevinçle koşuverdim, Koca yolu aşıverdim.
Hazır sınıf, hazır masa, Okumayan etsin tasa.
Kitap nedir bilemezdim, Daha önce sevemezdim.
Okumayı bilmeyince, Sanki günler birer gece.
Bugün bizim bayramımız, Okuyoruz, yazıyoruz.
Ne güzelmiş okuması, Her kitapla eş olması.
Çalışarak öğreniriz, Her güçlüğü yeneriz biz.
OKUYALIM KARDEŞİM
Okumak geleceğin Yolunu aydınlatır. Okumak insanlara Tüm dünyayı tanıtır.
Bizlere okumaktan Daha yararlı ne var? Bilgili olmak için Okuyalım çocuklar.
VEFA ÇAĞAN
SEVGİLİ ÖĞRETMENİM
Geçen yıl bilmiyordum. Ne okuma ne yazma. Sönmez ışıklar tutan, Siz oldunuz yoluma.
Bir yıl içinde bana, Çok bilgiler verdiniz. Anne sevgisi gibi içimdedir sevginiz.
VEFA ÇAĞAN
Okuma Bayramı Ne okumak, ne yazmak, Bilmiyordum evvelce. Kelimeleri bırak, Yazamazdım A.B.C.
Bütün harfler yüzüme, Alay eder bakardı. Eğri büğrü çizgiler Çok canımı sıkardı.
Bir gün dedim içimden. Alay edin bakalım! Görürsünüz siz beni, Nasıl okur yazarım!
İ.Hakkı TALAS
HOŞ GELDİN
Hoş geldin güzel annem Hoş geldin güzel babam En mutlu gün bugün Okuyup yazdığım gün Dün kitaplar yüzüme Alay edip bakardı Harfler eğlenir bizle Dudak büküp kaçardı Bugün hepsi arkadaş Okuma kitaplarım En hakiki birer dost Sevgili arkadaşlarım
Ziller çalar düş yola Koşuşuyor çocuklar Herkes gider okula Cıvıl cıvıl çocuklar
Çocuk sever ilgiyi Hemen alır bilgiyi İster kalem silgiyi Cıvıl cıvıl çocuklar
Kardeş gibi olunca Sınıflara dolunca Arar bilgi bulunca Cıvıl cıvıl çocuklar
Okur, yazar çizerler Soruları çözerler Güzel güzel gezerler Cıvıl cıvıl çocuklar
Gülücükler yüzünde Sevgi parlar gözünde Çok samimi sözünde Cıvıl cıvıl çocuklar
Muallim Ayhan Bingöl
OKULUMUZ
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası.
Güzel kitaplar burada, Bir çok arkadaş burada, İnsan nasıl sevinmez, Böyle yerde okur da ?
Senin çatın altında Girmez kötü duygular, Bilgi giren yerlerde Kalmaz artık kaygılar.
Her yerden daha güzel Bizim için burası, Okul, sevgili okul Neşe, bilgi yuvası !
Yusuf olmaksa muradın ya da Züleyha; Korkmayacaksın ölümden. Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin.Dünyaya kafa tutacaksın tek başına. Yandaş yoldaş aramayacaksın. Bir Allah’ına bir kendine güveneceksin sadece. Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar. Tek başıma taşıyamam demeyeceksin. Ölünceye kadar taşıyacaksın şerefle.Karşılık beklemeyeceksin. Sevmek olacak tek amacın. Sevilmemişsin ne fark eder.
Ayıplanmaktan korkmayacaksın. Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde kim ne derse desin…Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın. Karanlıklar sırdaşın böcekler yoldaşın olacak.Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu. İsyan etmeyeceksin vuslat beklemeyeceksin. Zaman ve mekan sizi ayıramayacak. Nerede olursan ol her daim sevdiğinin yanında olacaksın. Üzüntüsüne üzülecek sevincine sevineceksin.
Sanma ki beraber olmak için yan yana olmak lazım. Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var!..
Gönül gözüyle görecek duyacaksın. Gönül diliyle konuşacaksın. Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir. Gönül dilinden anlamam konuşamam dayanamam bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan; talip olmayacaksın Yusufluğa. Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek gönül gerek iman gerek. Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların. Kendi ayarında birini seveceksin ki mutlu olasın. Her babayiğidin harcı değildir Yusufluk ve her kadının harcı değildir Yusuf yüreklileri taşıyabilmek layık olabilmek Züleyha olabilmek!…
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!
Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeğe doymak için ete doymak için kitaba doymak için hürriyete doymak için.
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak yürüyor ayakları kan içinde.
Açlık ordusu yürüyor adımları gök gürültüsü türküleri ateşten bayrağında umut umutların umudu bayrağında.
Açlık ordusu yürüyor şehirleri omuzlarında taşıyıp daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri fabrika bacalarını paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.
Açlık ordusu yürüyor ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.
Açlık ordusu yürüyor yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor yürüyor ayakları kan içinde.
ASYA-AFRİKA YAZARLARINA
Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tıpkı benim orda arslanın ağzındadır ekmek ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan sizin ordaki gibi tıpkı bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek şiirler bayraklaşabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeşlerim sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz toprağı sürebilmeli pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli dizlerine kadar bütün soruları sorabilmeli bütün ışıkları derebilmeli yol başlarında durabilmeli kilometre taşları gibi şiirlerimiz yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz