Cuma günü İle İlgili hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
– Cuma, müminlerin bayramıdır Bugün yapılan ibâdetlere en az, iki kat sevab verilir Bugün işlenen günahlar da, iki kat yazılır
-Sevablar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur Ramuz
-Cuma günü selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer İGazali
-Cuma günü, kuşlar, vahşi hayvanlar birbirine, “Selam size, bugün Cumadır” derler Deylemî
-Cuma diğer Cumaya kadar ve fazladan üç gün içinde işlenen günahlara kefaret olur Çünkü iyi bir amel işleyene on kat sevab verilir Taberânî
-Cuma günü veya gecesi ölen, şehit olur, kabir azabından kurtulur Ebu Nuaym
-Büyük günah işlenmediği müddetçe, beş vakit namaz ile Cuma namazı, öteki Cumaya kadar aralarda işlenen günahlara kefarettir Müslim
-Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur Tirmizî
-Cuma günü gusleden kimsenin günahları affolur Taberânî
–Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur İbni Sünni
-Böyle büyük mükâfat verilebilmesi için, o kişinin, düzgün itikada sahip olması, kul hakkını, kazaya kalan farzlarını ödemesi ve haramlardan vazgeçmesi şarttır
–Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn yani iki Kul euzüyü okuyan kimseyi, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, belâdan, kötü işlerden korur İbni Sünni
-Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur Dare Kutni
–Cuma namazını kılmayan kimsenin kalbi mühürlenir iyilik yapamaz olur, gafil olur – Müslim
–Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cuma namazını farz kıldı Adil veya zâlim bir imam başkan zamanında küçümseyerek veya inkar ederek Cuma namazını terkedenin iki yakası bir araya gelmesin! Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekâtı, haccı, orucu ve hiçbir ibâdeti kabul olmaz ibni Mace
–Allaha ve ahırete inanan, Cuma namazına gitsin! Taberânî
– Kendisine Cuma namazı farz olan her müslümanın alış-verişini bırakıp namaza gitmesi farzdır Özürsüz Cumaya gitmemek haramdır Ezan okunurken de, alış-veriş yapmak mekruhtur Hâlbuki alış-verişin kendisi helaldir Yani alınan mal mekruh değil, helaldir Fakat ezan okunurken alış-veriş yapılması mekruhtur
– Seferi olana Cuma kılmak farz değildir, kılarsa farz sevabını alır Hindiyye
– Cuma namazı kılınmayan çok küçük köylerde ve kâfir ülkelerinde, cemaatle öğle namazı kılınır ve ikamet okunur
-Cumanın sahih olduğu yerlerde, öğleyi cemaatle kılmak ve ikamet okumak mekruh olur Fetava-i Abdurrahim
– Mahkumlara Cuma namazı farz değildir Öğle namazını cemaatle kılabilirler
– Cuma namazı yalnız erkeklere farzdır Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi şöyle:
-Cuma namazı kılmak, köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır Hakim
-Cumaya gelmeyen erkeklerin evlerini yıksam diye düşündüm Buharî
– Kadınların Cuma günü, öğle namazını evlerinde kılmak için cemaatin camiden çıkmasını beklemeleri şart değildir Hidaye
Cuma günü oruç tutmak müstehaptır Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Cuma günü oruç tutana, on ahıret günü oruç sevabı verilir- Beyhekî
Bazı âlimlere göre de yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutun Buhari Sünnet ve mekruh olduğu bildirilen bir işi yapmamalıdır! Bunun için Cuma günü orucu perşembe veya cumartesi ile birlikte tutmalıdir
-Cuma namazını kılmayan kimsenin kalbi mühürlenir iyilik yapamaz olur, gafil olur – Müslim
-Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cuma namazını farz kıldı Adil veya zâlim bir imam başkan zamanında küçümseyerek veya inkar ederek Cuma namazını terkedenin iki yakası bir araya gelmesin! Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekâtı, haccı, orucu ve hiçbir ibâdeti kabul olmaz ibni Mace
-Allaha ve ahırete inanan, Cuma namazına gitsin! Taberânî
– Kendisine Cuma namazı farz olan her müslümanın alış-verişini bırakıp namaza gitmesi farzdır Özürsüz Cumaya gitmemek haramdır Ezan okunurken de, alış-veriş yapmak mekruhtur Hâlbuki alış-verişin kendisi helaldir Yani alınan mal mekruh değil, helaldir Fakat ezan okunurken alış-veriş yapılması mekruhtur
– Seferi olana Cuma kılmak farz değildir, kılarsa farz sevabını alır Hindiyye
– Cuma namazı kılınmayan çok küçük köylerde ve kâfir ülkelerinde, cemaatle öğle namazı kılınır ve ikamet okunur
-Cumanın sahih olduğu yerlerde, öğleyi cemaatle kılmak ve ikamet okumak mekruh olur Fetava-i Abdurrahim
– Cuma, müminlerin bayramıdır Bugün yapılan ibâdetlere en az, iki kat sevab verilir Bugün işlenen günahlar da, iki kat yazılır
-Sevablar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur Ramuz
-Cuma günü selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer İGazali
-Cuma günü, kuşlar, vahşi hayvanlar birbirine, “Selam size, bugün Cumadır” derler Deylemî
-Cuma diğer Cumaya kadar ve fazladan üç gün içinde işlenen günahlara kefaret olur Çünkü iyi bir amel işleyene on kat sevab verilir Taberânî
-Cuma günü veya gecesi ölen, şehit olur, kabir azabından kurtulur Ebu Nuaym
-Büyük günah işlenmediği müddetçe, beş vakit namaz ile Cuma namazı, öteki Cumaya kadar aralarda işlenen günahlara kefarettir Müslim
-Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur Tirmizî
-Cuma günü gusleden kimsenin günahları affolur Taberânî
-Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur İbni Sünni
-Böyle büyük mükâfat verilebilmesi için, o kişinin, düzgün itikada sahip olması, kul hakkını, kazaya kalan farzlarını ödemesi ve haramlardan vazgeçmesi şarttır
-Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn yani iki Kul euzüyü okuyan kimseyi, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, belâdan, kötü işlerden korur İbni Sünni
-Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur Dare Kutni
Aysel Tuğluk, kökenli Türk siyasetçi. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan olan 24. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Barış ve Demokrasi Partisi’nin destekleyeceği bağımsız aday olarak Van’dan aday olmuştur. Hayatı
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. İnsan Hakları Derneği Üyesi ve Yurtsever Kadınlar Derneği Kurucusu oldu. Demokratik Toplum Partisi Eşbaşkanlığı görevini yürüttü. XXIII.Dönem Diyarbakır milletvekilidir. Bekârdır. Abdullah Öcalan’ın eski avukatı ve arkadaşlarından Alaattin Tuğluk’un kız kardeşidir. Abisinin PKK’daki aktif görevleri nedeniyle örgütle ilişkisi eskiye dayandığı iddia edilmektedir.
DTP içindeki ılımlı kanattan olduğu iddia edilen ve Ahmet Türk’le beraber parti içinde “pasif ve uzlaşmacı” olmakla suçlanan Tuğluk, 9 Kasım 2007 tarihindeki DTP Olağanüstü Kongresi’nde eşbaşkanlık görevinden ayrıldı. 11 Aralık 2009’da milletvekilliği Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması ile sona erdi. 12 Haziran 2011 seçimlerinde Van ili bağımsız milletvekilliği adayı olmuş ve seçilmiştir.
Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir, evlilik gibi bir noktayla ebedileştirdiğiniz sevginizin hep çoğalmasını dileriz. Yaşamınız boyunca güneş hep önünüzde olsun ki gölgeler ardınızda kalsın. Ömür boyu mutluluklar dilerim.
Eğer yanınızda olsaydım size simsimi sarılır, yasam boyu gözlerinizdeki ışıltının devam etmesini, birbirinizi daima sevmenizi ve hep neşe içinde, huzurlu bir hayat sürmenizi dilerdim. İşte bu mesaj da benim orada söyleyemediklerime aracılık ediyor. Elleriniz birbirinden hiç ayrılmasın. Omur boyu mutluluklar sizin olsun!
Yaşantınızı birleştirmek yolunda attığınız bu ilk adımda belki yanınızda yokum ama bilin ki tüm kalbimle sizinleyim. su andan itibaren birbirinizin kalbini kırmamaya ve hep sevgi dolu olmaya özen gösterin. Sevginizin hep ilk anki gibi taze kalması ve mutlu olmanız dileğimle…
Ebedi sevgi yolunda attığınız bu ilk adımda belki yanınızda değilim ama bilin ki tüm kalbim sizinle. Hayat boyu mutlu olmanızı diliyorum.
Bir yaşam boyu birbirinizi sevmeniz ve hep neşe içinde, huzurlu bir hayat sürmeniz dileğimle… Elleriniz birbirinden hiç ayrılmasın. Mutluluklar!
Her günümü her an bitecekmişçesine birbirinize daha da sıkı sarılarak ve sevgi dolu yaşamanızı diliyorum… ömür boyu mutluluklar?
Tüm yaşantınız boyunca en güzel günleri, en neşeli anları ve sevginin doruklarını beraber yasamanızı dilerim… Mutluluklar?
Sana esinle birlikte huzur ve mutluluk dolu bir yasam diliyorum. Her ikinizi de tebrik eder, mutluluklar dilerim.
Birlesen elleriniz ve kalpleriniz birbirinden hiç ayrılmasın. Bir hayati tüm güzellikleriyle paylaşmanız dileğimle… Mutluluklar!
Her Gunuzu Her An Bitecekmiscesine Birbirinize Daha Da Siki Sarilarak Ve Sevgi Dolu Yasamanizi Diliyorum… Omur Boyu Mutluluklar
Zaman Cok Kisa, Yasam Boyu Birlikte Olmaya Soz Verdiginiz Bugunden Itibaren Birbirinizin Kalbini Kirmamaya Ve Hep Sevgi Dolu Olmaya Ozen Gosterin. Mutluluklar
Bir Elmanin Iki Yarisi Gibisiniz. Yasam Boyu Bunu Korumaniz Ve Birbirinizi Hep Tamamlamaniz Dilegiyle… Mutluluklar!
Hayat Kadehse Eger, Ask Da Kadehi Dolduran Saraptir. Kadehinizin Hic Sarapsiz Kalmamasi Dileklerimizle, Hayat Boyu Mutluluklar Dileriz
baska bir rengi sevmeyen renk olur ben senı sevıyorum kalbım kırmızı beyaz.
bu sene sensın sampıyon haydı bastır haydı bastır haydı bastır sanlı trabzon
gemi üstünde biber fenere goller gelir gider
iki taraftar mactan sonra benzin istasyonuna gitmis biri benzin pompasını almıs …üne sokmus dieri ona saskın bır bakısla bu yaptıgın normalmı demıs oda hayır super demıs
29 Ekim Kutlama Mesajları Cumhuriyet Tebrikleri Cumhuriyet Bayramı Kutlama Sözleri,E kartları
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı ile tarihte eşine az rastlanır bir başarı gerçekleştirilmiştir. Yaşanılan tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen inanç ve kararlılıkla kazanılan bu zafer Milletimize kayıtsız şartsız egemenliği temin eden Cumhuriyeti armağan etmiştir. Milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum.
Bizleri tek Millet, tek Bayrak, tek Devlet, tek Vatan yapan değerlerimizi, birlik ve beraberliğimizi koruyarak, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizin aziz hatıralarını rahmet ve minnet duygularıyla anıyorum. Büyük milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı en iyi dileklerimle kutluyor, selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Milletimizin, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürüttüğü Milli Mücadele’nin uzun ve çileli yıllarından sonra, memleketimizi işgal eden emperyalist devletlerin mağlup edilmesiyle 29 Ekim 1923’te TBMM tarafından ilan edilen Cumhuriyet’imizin 87. kuruluş yıldönümü hepimize kutlu olsun.
Sevinç ve coşkuyla kutladığımız ve büyük milletimizin tarihteki en parlak başarılarından biri olan Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. Yılı hepimize kutlu olsun
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda, 1920’li yılların heyecanı, umudu ve inancıyla bağımsızlığımıza, ulusal birliğimize ve Cumhuriyet’imize sahip çıkmak, Cumhuriyetimizi kuşatanlara ve kurumlarımızı fethetme arayışında olanlara karşı mücadele etmek hepimizin en öncelikli görevi olmalıdır.Bu görevin bilincinde olan bir Cumhuriyet neferi olarak herkesin Cumhuriyet Bayramını kutluyor, bize bu büyük mutluluğu yaşatan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurucularımıza, Cumhuriyet devrimini gerçekleştirenlere şükranlarımızı sunuyorum.
Cumhuriyet; esarete boyun eğmeyip, vatanı ve değer yargıları uğruna verdiği milli mücadelede, top mermilerine göğsünü siper ederek, hiçbir millete nasip olmayan kahramanlık destanları yazan ve adını tarihe altın harflerle kazdırtan milletimizin, dünya milletleri arasındaki şerefli yerinin bir sembolüdür. Huzur ve güven içinde, bu şerefli günün 87. yıldönümünü kutlamanın büyük mutluluğunu yaşıyoruz.
İlk aşka yazılmış duygusal bir mektup Maziye zincirlenmişti birzamanlar kaderim. Kalbime de zincir vurulmuştu sanki. Fırtınalar hep içimde dolmayan bir boşluk ise benimleydi hep. Büşra ın gözyaşları durmadan akıyordu. Oturmuştu bir banka gelene geçene aldırmıyordu hiç. Biraz evvel bir holding binasından çıkmıştı. İlk aşkı ilk sevdiği birzamanlar komşusunun oğlu olan Kaanı ziyarete gelmişti. Senelerdir görmemişti onu. Öyle bunalımdaydı ki Yeni eşinden ayrılmış sanki bir iki laf edecek birini aramış ve Kaanı görmeye gelmişti. Sevinçle girdiği yerden ağlayarak çıkmıştı. Kaanın bir sene önce öldüğünü öğrenmişti. Oysa lisede birlikte okurken üniversiteyi bitirip evleneceklerini söylüyorlardı birbirlerine. Hemen kalemini çıkarıp ağaca bir kalp çizmiş ve içine isimlerini yazmıştı Kaan. Düşüncelere dalmıştı Büşra. Apartopar banktan kalktı. Edinekapı Mezarlığına gitti. Kaanı görememişti ama mezarına gidecekti. Bulacağına inanıyordu. Arkadaşları tarif etmişti. Mezarlığın kapısında ki çiçekçiden ençok sevdiği birzamanlar sevdiğinin verdiği kırmızı gülleri aldı. Kapıda ki görevliye sordu. Birlikte aramaya başladılar. . İçinden durmadan Sonunda buldu mezarı Gözyaşları durmuyordu. Şimdi ben senin için aldım. Nişan yüzüklerimizi bile almıştın. Gençlik işte mantıklı düşünemiyor ki insan. Hem ağlıyor hem konuşuyordu Büşra. Evliliğinde çok acılar çektirmişti eşi. Devamlı aldatıyor ve manevi işkenceler yapıyordu. Sonunda dayanamayıp kızını da alıp annesinin yanına gitmişti. Aslında . Kaandan bir beklentisi yoktu. Çünki Kaanda evli ve iki kızı vardı. Yalnızca arkadaş olarak görmeye gitmişti. Trafik kazasında öldüğünü öğrenmesi onu geçmişe götürmüştü. Ve bizi ayırdı. Belki sen de mutlu olamadın eşinle. Bense hiç olmadım. Bazen seni düşünürdüm. Seninle evli olsaydım mutlu olurdum. Sen beni anlıyan sevgi dolu biriydin. Yine gözlerinde ki yaşlar sicim gibi iniyordu Büşra ın. . Keşke bugün hiç uğramasaydım. İçimde ki aşk kırıntıları kalsaydı yerinde. Ama mazimin saf ve temiz aşkı köz gibi yanacak bundan sonra içimde. Elinde ki gülleri mezarın toprağına tek tek bıraktı. Birzamanlar aşık olduğu deliler gibi sevdiği arkadaşını gözü yaşlı olarak bıraktı. Hayat herzaman süprizlerle doluydu. Bazen böyle acı süprizler de insanın karşısına çıkabiliyordu.
Karşılıksız platonik aşk mektubu Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.
Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.
Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.
Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.
MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL.
Özlem Mektubu; Sevgilim!.. Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..
Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli…
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.
Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.
Yoksun, gittin, tek başına koydun… Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n’olur dayanamıyorum.
insanın ekonomideki yeri hakkında kısa yazı insanın ekonomideki önemi hakkında yazı
EKONOMİ VE İNSAN
İnsan ve ekonomi artık birlikte düşüneceğimiz iki kavram.Sistemin yürümesi için kredi sisteminin rantabl çalışması gerek ancak bankalar kriz endişesi içinde kredi taleplerinde nazlı davranıyor , geri çeviriyor oysa bankaların yaşam kaynağıda kredi faizi.Sadece kamu çalışanlarına verilecek ihtiyaç kredisiyle yürümez sistem. Zarar eden şirketlere devletin el koyması doğru değildir derken tüm devlet işletmelerinin kar ediyoruz deseler bilanço gösterseler de reel de sürekli zarar ettiğini unutmayalım. Çünkü devlet işletmesi batsa da asla zarar etmez patron devlettir para basma yetkisi devlettedir zararı para basarak karşılar , size enflasyon olarak döner. Enflasyon yasal emek hırsızlığıdır. Türkiye de yıllardır enflasyonist politika denen uygulama buydu. Devletin işlettiği tüm kurumlar zarar ediyordu yani geliri giderinden azdı. Bunu reel olarak söylüyorum tekelci zihniyetle elde edilen gölge karların adı kar değildir zorunlu gasptır. Bir liraya üreteceğin malı beş liraya üretir on liraya satarsın verimsizlikten kar edemezsin bir sürü aracı tefeci yolunu bulur stok karaborsa vesaire ile haksız sektör yaratırsın. Bunları yaşadık. Devlet zarar eden şirketleri satın alsın deniyor peki nasıl yapacaktır devlet. Bir kendi bütçesinden şirketin zararını kapatmak için batan şirketi satın alacak yani içeriden borçlanacaktır kimden halktan. İki: dışardan borç alacaktır yani IMF den borç talep edece-k şartlarına razı olacaktır eskiden olduğu gibi, Üç : para basacaktır basılan para enflasyon getirecektir eskisi gibi …Biz bunları yaşadık . Her fatura sadece ve sadece bütçeyi verdikleriyle dolduran emekçi üretici kesime yani halka çıkar .Zenginlere yada kira ve rant yiyenlere çıkmaz. Devlet şimdilik sermayenin yani egemen sınıfın yani burjuvanın egemenlik ve politik mücadele alanıdır yöneten onlardır ve onlar yapacaklarını yaparlar buna engel olacak herhangi bir güç henüz yoktur belki beş senede bir sahnedekiler değiştirilebilir o kadar. Demokrasi bu arenada sadece bir oyundur. Cumhuriyet denilen halk yönetimi ise henüz bir kandırmacadır. Özelleştirmek demek kar denilen gelirlerin özelleştirmesidir ki devlet vergi yoluyla bir kısmını alır ve sosyal hizmetleri genelleştirir , ne kadar yaparsa o kadar, devletleştirmek kötü işletmecilikten kaynaklanan zararların devletleştirilmesidir ki buda zararın üreten kesimin halkın sırtından çıkması demektir ki buda sosyalleşmeyi engeller. Yani ak kara yada kara ak diye kolayca gösterilir ekonomide. İnsan ve ekonomi iç içedir. Kısaca kapitalist sistemde devlet işletmeciliği felakettir . Keynesçi yaklaşımlar geçici bir köprüdür. Devlet ne kadar egemen sınıfların elinde olsa da ücretli kölelik sistemini değiştirmek için mutlaka çoğunluk lehine çaba gösterecektir bunun içinde yeterli baskı unsurları oluşturmak kitlenin görevidir ve devletin egemen sınıflar yerine halkın istekleri doğrultusuna yönlenmesi de herhalde sosyal demokrasi dediğimiz geçiş süreçlerindeki işbirlikçi rejimlerin görevidir. Elimize verenlerin elimizden tutanlardan az olacağı bir dünya için.
İnsanın Değeri İle İlgili Kompozisyon İnsanın Değeri ile ilgili makale
Her şeyden önce değer nedir. Ne değildir? Önce onu tanımlamaya çalışalım. Bir şeyi tanımlamak için önce onu anlamlandırıp manalandırmamız gerekir ki, o şeye bir değer kazandırıp, kıymet biçebilelim. Yoksa ne varlığımızın ne de yaşadığımız hayatın hiçbir kadri, kıymeti, değeri olmaz.
Bu gün içinde yaşadığımız toplumda bir değersizlik, bir kadir kıymet bilmezlik varsa hepsi bundandır. Yoksa yeryüzünde Allah’ın yaratıp var ettiği her varlığın bir değeri, bir kadri kıymeti vardır. Çünkü evrende hiçbir varlık ne boşuna yaratılmıştır. Ne de başıboş bırakılmıştır. O nedenle Allah değersiz hiçbir varlığı boşu boşuna yaratıp var etmez. Çünkü evren külli akıl, ilim, idrak, irade ve kuvvet üzerine yaratılıp / oluşturup var edilmiştir.
Peki, o zaman insanoğlu ne yapıp edecek. Nasıl bir hayat yaşayıp sürdürecekte hem kendine hem de yaşayıp var olduğu hayata değer katıp onunla yaşayıp onunla var olacak. Var olduğu süreçte de onu ve kendini daha çok değerlendirecek. Değerlendirdiği oranda da varlığının bir değeri, bir kadri kıymeti olacaktır.
Yoksa dünyada başıboş yaşayacağından insanın da diğer şuursal / ortak akılla yaşayan varlıklardan hiçbir farkı olmaz. Hatta onlardan bile daha değersiz olabilir. Çünkü doğadaki her varlığın sorumluluk dışı şuursal aklıyla yapabileceği gayri ihtiyari bir görevi vardır. O görevi yapmak bile ona çok büyük değerler kazandırır. Örneğin güneş, ay, yıldızlar, hava, su, ateş, dağ, deniz, kır, bayır, ağaç, çiçek, böcek ve diğer tüm canlı cansız varlıklar.
Doğada hepsinin bir işi, bir görevi yok mu? Hepsi hayatın akışını ve sürekliğini sağlarken biz insanlığa hizmet etmiyorlar mı? Değer ve kıymetleri bizlere hizmet etmekten gelmiyor mu?
Hepsinin bizim yanımızda ve varlığımızın devamının sürdürülebilirliğinde bir değerleri yok mu?
Onların doğadaki varlıklarının denkliğinde hayatımızın akışı normalken eksikliklerinde ya da fazlalıklarında yaşadığımız hayat çok zorlaşıp daha çok kolaylaşmaz mı?
Demek ki, hayat ve yaşamı kolaylaştırıp zorlaştıran bütün varlıkların yaşadığımız hayata kattıkları değerler vardır.
Demek ki, şuursal varlıklar bile bizim yaşadığımız hayatı kolaylaştırmak için var güçleriyle çalışıp çabalamaktadırlar. Çalışıp çabalayarak sürekli kendi çaplarında üretim yapıp hayata değer katmaktadırlar.
Kattıkları değer ile de yaşadığımız hayatı anlamlandırıp manalandırmak. Ona değer kazandırıp güzelleştirmek içinde yaşayıp var olduğumuz doğal hayatın sürekli akışını sağlayıp yaşamı kolaylaştırmaktadırlar.
Kolaylığın arkasından da insanın hayata olan ilgisini çekip, meraklandırıp ve cazibesini artırarak onu hayata bağlamaktır. Oluşan bağlılığın arkasından da onu peşi sıra koşturmaktır. Her peşinden koştuğu şeyle de onu tekâmüle erdirip olgunlaştırıp güzelleştirmek için deneyip sınayıp test etmektir.
Hayattaki her deneme, her test, her imtihan insan için sonunda bir kazanım, bir değerdir.
Demek ki, değer, insanı olgunlaştırıp kemale erdiren her şey. O halde insanın olgunlaşıp kemale ermesi için sürekli koşup, çalışıp çabalayacak. Değer üretip değerli olacak. Yoksa insanın da diğer varlıklardan hiçbir farkı, hiçbir değeri olmaz.
Onun için insan kendine verilen her şeyin farkında olacak. Kadrini kıymetini bilecek. İnsan olup değer verecek. Yoksa tüm hayat manasını kaybedip anlamını yitirir. İnsanı yılgınlaştırır. Başıboşluğa çeker. Yaşamı içi boş koca bir hiç eder.
Demek ki, hayat sürekli mücadele ister. Boşluktan, hiçlikten, yılgınlıktan hiç hoşlanıp haz etmez.
O halde insanın yaşadığı hayattan haz alıp huzur bulup mutlu yaşayabilmesi için içinde yaşadığı dünyanın nasıl bir yer olduğunu, burada daha güzel nasıl yaşanılacağını akıl edip düşünmesi gerekir. Bir insanın düşünmesi için bilgi, bilmesi içinde okuması gerekir. Çünkü bir insan için en büyük kazanım, en büyük değer düşünmektir.
Düşünen insan okur. Okuyan insan bilir. Bilen insanda düşünür. Çünkü düşünmek bilgeliktir. Bir insan içinde bilgi en büyük hazinedir. Bu hazineye sahip olan herkes dünyada kolay yaşar. Çünkü bu dünya akıl ve bilgi dünyasıdır. Onun için bu dünyada bilgisi çok olanın her iki dünyada hem değeri hem de itibarı çok olur. Bilgisi olmayanın da her iki dünyada da değer ve itibarı olmaz. Çünkü insanın değer ve itibarı, değer ve itibar verdiği şeyler kadardır.
Onun için insan okuyup aklını büyütmeli. Düşünüp yüreğini genişletmeli. / Onun için insan okuyup aklını büyütmeli ki, (bilgi sahibi olup) düşünüp yüreğini büyütebilsin. Çünkü bilgi aklın meyvesi, yüreğin tohumudur. Bilgisiz akıl ne düşünür. Ne de düşünüp düşünce üreterek (sağduyulu düşünceyle) meyve verir. Yani insana artı bir değer kazandırır.
Akla değer kazandıran sağduyuyla elde edilmiş bilgi de kalbe ekilen tohum gibidir. Bu tohumda kalpte yerini bulup yeşerirse insanı eğitip edep ve güzel ahlak sahibi yapar. Vicdanını olgunlaştırıp insanı, insan yapar. İnsanı, insan yapmayan bilgi, ne akılda, ne düşünce de ne de kalpte bir işe yarar. Hiç bir işe yaramayan bilgi, başı mezar taşına çevirir. Kalbide vücutta hiçbir işe yaramaz et parçası haline getirir. Öyle bir kalpte sadece vücuda kan pompalayan bir makine olur. Hiçbir işe yaramaz. Hiçbir değer üretmez. İşe yarayıp değer üretmeyen her şey gibi o değersiz ve kıymetsiz bir şey olur.
Onun için değer akıl ve yürekle üretilir. Akılsız ve yüreksiz olmakla hiçbir kazanım elde edilip değer üretilmez.
Ancak okuyup bilip düşünerek yüreğini değerli kılan her (sağ duyulu) akıl sahibi (değer üretip) dünyayı satın alır.
Rüzgâr Ile Güneş Güneş ve rüzgâr kimin daha güçlü olduğunu tartışıyorlarmış. Rüzgâr
-Ben daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım. Şu karşıdaki paltolu yaşlı adamı görüyor musun ? Paltosunu senden daha hızlı çıkaracağıma bahse girerim demiş. Güneş bir bulutun arkasına çekilmiş ve rüzgâr kasırga şiddetinde esmeye başlamış. O kuvvetle estikçe ihtiyar adam paltosuna daha sıkı sarılıyormuş.
Sonunda rüzgâr pes edip durmuş. Güneş bulutların arkasından çıkıp yaşlı adama nazikçe gülümsemiş. Çok geçmeden adam alnındaki teri silip paltosunu çıkarmış.
Sonra , rüzgâra dönmüş nazik ve dostça davranışın, şiddet ve güç gösterisinden daha etkili olduğunu söylemiş
BİR KEDİ İKİ SERÇE
Bir kediyle bir serçe Bir arada büyümüşler kardeşçe Sepet, kafes bir arada, İçtikleri su ayrı gitmezmiş Gerçi kedi ara sıra, Serçeye sinirlenirmiş, Suratında gagasıyla süngü talimi yapıyor diye, Ama o da zaman zaman Bir pençecik atarmış serçeye, Fazla canını yakmadan, Tırnaklarını tutarak Yumuşak yumuşak Serçeyse boyuna bakmaz Gagalarmış kediyi düpedüz Kedi ne de olsa daha akıllı, Hoş görürmüş bu oyunları – Böyle şeyler olur, dermiş, Dostlar arasında; Dostun dosta kızması saçma Uzatmayalım, kediyle serçe Şakayı kaka etmiyorlarmış, Barış içinde yaşayıp gidiyorlarmış Derken bir başka serçe Görmeye gelmiş bizimkileri Bakmış filozof bir kedi, Cıvıl cıvıl da bir serçe Dost oluvermiş ikisiyle Ama bir gün barış bozulmuş, İki kuş arasında kavga çıkmış Kedi ne yapsın bu durumda? Taraf tutmak zorunda kalmış: – Bu serseri kim oluyor da, demiş: Kafa tutuyor benim dostuma? Dağdan gelip bağdakini kovacak ha? Yoo, demiş kedi, öyle yağma yok Kedilik adına çıkıp ortaya, Girmiş iki kuş arasındaki kavgaya Bir pençede yakalayıp yemiş Yabancı serçeyi Bir de ne baksın kedi, Serçe eti tatlı mı tatlı, – Dayanamam doğrusu, demiş; Ötekini de yemiş
adresine girin ve Gönder’e tıklayın. Açılan pencerede Şifrenizi girdikten sonra tamam’a tıklayın ve facebook hesabınızı silin. Eğer hesabınızı 14 gün içinde tekrar aktifleştirmezseniz hesabınız kalıcı olarak slinecektir.
Jobs’un Ölümü Twıtter’ı Kilitledi Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un ölümü Twitter’ı da kilitledi Steve Jobs’un ölümü Twitter’ı da salladı
Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un ölümü Twitter’ı da kilitledi.
Haberi duyan Twitter kullanıcıları hissettiklerini paylaştı. Jobs’ın ölümünün ardından milyonlarca insanın duygularını paylaştığı Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey, kendi başsağlığı mesajında, “Teşekkürler Steve” yazdı.
İşte bazı twitler:
Jeremy Bryan: Huzur içinde yat. Dünyayı 21’inci yüzyıla sen taşıdın.
Jack Nicholson: Sevgili Steve. Tanrı kesinlikle Windows kadar iyi bir insan. Ona yardım edebilir misiniz? Böylece hayat daha güzel ve kolay hale gelir.
Jonathan Tejeda: Annemin iPad’in ne olduğunu bildiğini söylemesi, Steve Jobs’ın dünyada yaptığı etkiyi bana gösteriyor.
Fajar Jay Fikri: Üç elma insanların hayatını değiştirdi: Adem’in elması, Newton’un elması ve Steve Jobs’ın elması.
Reina Hidalgo: Steve Jobs, sen olmasaydın bugün ailemizle ve sevdiklerimizle iletişim kuramazdık.
DailyWordz: Steve Jobs neden farklı? Çünkü o hayalleri satmıyor ama üretiyor.
Brian Burgess: Teknoloji dünyası için üzücü bir gün. Dünya çok büyük bir hayalciyi kaybetti.
Darren Rovell: Steve Jobs, huzur içinde yat. Çalışma masalarımızda, kulaklarımızda ve ellerimizde izini bıraktın.
Nil Karaibrahimgil: Steve Jobs, elimize büyülü elmalar bırakan büyük buluşçu, huzur içinde yat ve mümkünse tekrar gel.
Yaşar Günaçgün: Rip Steve Jobs. Yaptığın her şey için teşekkürler…
Salih Kapusuz: Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un ölümü dünya için büyük bir kayıp. Teknoloji ve iletişim adına çığır açan büyük dahi Jobs’a insanlık adına yaptıkları için sonsuz teşekkür ediyoruz.
Berna Laçin: Hayal kadar uzak, şu anda evimde olacak kadar yakın, ürettiğin her şey icin teşekkürler Steve Jobs.Ve en güzel söz S.J’un arkasından söylenen: Üç elma insanların hayatını değiştirdi: Adem’in elması, Newton’un elması ve Steve Jobs’ın elması…
Gülben Ergen: ”Sağlıklı bir dilenci, hasta bir kraldan daha mutludur.” – -Steve Jobs.
BurcuBaydur: Steve Jobs için çok üzgünüm :((
SteveHills: Thank you for the difference. Steve Jobs, 1955-2011 (Fark için teşekkürler)
TimzZ: Steve Jobs.. A huge loss to technology. His products genuinely changed my life and I use them daily. R.I.P. StEVE.. (Teknoloji için büyük bir kayıp. Onun ürünleri gerçekten hayatımı değiştirdi ve ben her gün onları kullanıyorum.)
JeLiBoNss: “Steve Jobs” mekanın Apple olsun 🙂
Damon Lindelof: Garajında oturan her hayalci ve dünyayı değiştirebilecek kadar çılgın olan herkes adına, seni özleyeceğiz.
Adrian Kessler: Seni özleyeceğiz Steve Jobs. İneklerin dünyasında çok üzücü bir gün.
Perry Opel: Steve Jobs sen bir öncüydün. Seni kesinlikle çok özleyeceğiz.
Jenna Molby: Steve Jobs, sen yenilik kelimesine yeni bir anlam kattı.
Salman Rushdie: İlk Apple Mac’ime kavuştuğum günden beri Steve Jobs’ın kurduğu dünyaya aşığım. Gerçekliğin en mükemmel mimarlarından biriydi. Huzur içinde yat.
Arnold Schwarzenegger: Steve hayatının her gününde California rüyasını yaşadı. Dünyayı değiştirdi ve hepimize ilham verdi.
Dennis Haskins: “Bir kişi” farklılık yaratabilir. Tanrım sen Steve Jobs’ı kutsa ve yanına kabul et.
Emma Kennedy: İlk kez iPod’u gördüğümde gözlerime inanamamıştım. Bize Ay’ı bir çubuğun içinde verdin. Huzur içinde yat.
Jim Carrey: Steve Jobs inanılmaz bir adamdı. Hard disk’imde sonsuza kadar yaşayacak.
Nisha Ezzati: Bu adam neslimizi ve çağımızı sonsuza dek değiştirdi. Huzur içinde yat Steve Jobs.
Richard Blackden: Bir sonraki Steve Jobs’ı nerede bulacağız?
Eos Chater: Steve Jobs’ın ölümü karşısında tek kelimeyle şok oldum. O benim hayatımın elmasıydı.
Dave Addey: Steve Jobs olmasaydı, kariyerim olmaz ve tüm Apple sanayisi var olmazdı. Teşekkürler Steve.
Nicki Minaj: Eğer Steve Jobs’ın ölümü hakkında bir şaka dahi duyarsam, deliririm. O adam dünyayı değiştirdi ve hastalıklı şakalar yapmak komik değil.
Kye Sones: Bizi teknolojide ileriye götüren bir efsane ve yenilikçiyi kaybettik. Huzur içinde yat.
Daisy Mcandrew: Dünyayı onun fikirleri ve başarılı olmadan düşünemiyorum. Geride bu kadar büyük bir elma damgası bırakmak ne kadar etkileyici.
Suhel Seth: Tanrılar Dünya’ya ağırbaşlılık ve yenilikle yeniden bir bakış atmalı. Apple onlara da erişecek… Cennette. Huzur içinde yat Steve Jobs.
Matt Galligan: Steve Jobs, teknolojinin çirkin dünyasına dokundun ve onu güzelleştirdin.
kısa istanbul şiirleri,istanbul kısa şiirler,istanbul hakkında kısa şiirler,istanbul şiirleri kısa,istanbul konulu şiir kısa
İstanbul Şiiri
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul.
Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır Kitaplara göre insan Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş Gözleri, yüreği kamaşmış insandır Aptaldır, hastadır, kahramandır Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır. İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar Bir tek meyve veren dalı keserler İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli Bir tek meyve veren dalı kesmeli İnsan dediğin derya misali Üstünde milyonlarca dalga İçinde kıyametler kopmalı İnsan dediğin derya misali Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel Gel kurtaralım birler hanesinden Çekelim gidelim bir uçtan uca Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar Sevelim sevelim sevelim Sevebileceğimiz kadar
Düşlerde Güldü Zaman Zaman geçiyordu düşlerden hiçliğine tamamlarken gerçeği kristal küreye vuran ışıktı zaman
Kırık ve renkli
Zaman geçiyordu acıtan gülüşlerden nakşında kuruyan kirpik rimeli nemlenmiş vedalarda bir ipek mendildi zaman
Yırtık ve kirli
Zaman geçiyordu telâşelerden sıkıntılar dökülüyordu heybesinden bir bir kaygılar tenhalıktı büyüyen karanlığında zaman
Dehşet ve kindi Aynıların görüntüsünden geçiyordu zaman haza haz, acıya acıydı kimineyse üzerinden yılları yüklenmiş nehirler geçen bir çakıl taşıydı zaman
Yük ve mihnetti
Zaman geçiyordu sevişmelerden ince ışıklarda kırılan aşkın süzüldüğü camdı zaman camdan süzülen ışığın hangi tarafı kimdi
Sen ve öteki
Bir büyük bütünden geçiyordu zaman silinemez sevgiden doğumun, ölümün ötelerinde güzeli yeşertiyordu içinde varoluşun çiçeği zamanı çoğaltan oydu belki de
Gül ve dikeni
Zaman geçiyordu düşünüşlerden savuruyordu saçlarını evrene bir telinde yıldız, diğerinde güneşti neyi kovalıyordu o koca bilge bilinir mi nasıl yaşardı zaman
Keyif ve zevki
Acılardan geçiyordu zaman, dertlerden kemer gibi dolamıştı beline sargı bezini merhemi dilindeydi derin yaralar gezginiydi zaman
Yorgun ve terli
Derilmez bahçeydi zaman, uçsuz bucaksız bütün kipleri içeren tüm hâlleri de her şey onun içinde büyütüyordu kendini aşıyordu zamanı yalnız
Yokluk ve sevgi
Tamlardan geçiyordu zaman kendini büyütenden hangi varlık tamamlansa, heplense tümü hiçe gönderiyordu yokluğun teğetinde hiçi başka zamana her anıyla kendini bütünlüyordu zaman
Uçuk ve yerli
düşürülen saatlerden geçiyordu zaman tik taksız bukağıdan, zincirden zihnin bilince açılan penceresinde beşikten mezara değildi zaman, daha öteleriydi
Artı ve eksi
Geçilemiyordu yokluk sessizlikler de
Şimdinin sarpında yaşanan ulaşılmazlar köprüsüydü zaman umudun sıratı selleyen uçurumuydu
Aşk bir kelebek gibidir, Peşinden koştukça hep senden kaçar, En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunu verir… Aşk mutlu eder bazen de üzer ama aşk özeldir, Aşkını hak eden birine sunrsan eğer…
Sevgilisi Olanlara;
Aşkın amacı birileri için ‘mükemmel insan’ olmak değildir. Seni mükemmelliğe en çok yakıştıracak insanı bulmaktır…
Çapkınlara;
Sevmediğin birine asla ‘Seni Seviyorum’ deme.. İçinde olmayan duygulardan varmış gibi sözetme.. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere Asla Yalan söyleme.. Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birine kendine aşık etmektir…
Evli Olanlara;
Seven insan ‘senin hatan yerine ‘özür dilerim’ diyendir… ‘Neredesin’ yerine ‘ben buradayım diyendir’.. ‘Nasıl yaparsın’ yerine ‘niye yaptığını anlıyorum diyendir… Ve aşk ‘keşke’ yerine daima ‘iyi ki’ diyenidir.
Kalbi kırık olanlara;
Kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer, Ve ilacı bu acıya alışmak değil; ondan ders çıkarabilmektir..
Aşık olmaktan korkanlara;
Aşka düş ama tökezleme, anla ama bekleme, Paylaş ama isteme, yaralan ama acıyı içinde büyütme…
Sevdiğini fazla sahiplenenlere;
Sevdiğini bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, Oda seninle mutsuz olduğunu görmektir.
Aşkını itiraf etmeyenlere çekinenlere;
Sevdiğinden ayrılında aşk acı verir, SEVDİĞİN seni terk edince daha çok acı verir.. Ama en acısı onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir…
DÖNMEYECEK BİRİNİ HALA BEKLEYENLERE….
Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini gördüğün andır. Ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllarındır… Senin Aşkını şu gün hak etmeyen , bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir.
Gözlerin, gözlerime değince, felaketim olurdu, ağlardım Beni sevmiyordun, bilirdim Bir sevdiğin vardı, duyardım Çöp gibi bir oğlan, ipince Hayırsızın, hayırsızın, biriydi fikrimce
Ne vakit, karşımda görsem Öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım Ne vakit, Maçka’dan geçsem limanda, hep gemiler olurdu, ağaçlar, kuş gibi gülerdi, Sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdüm, içim, ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım, Akşamlar, bir roman gibi biterdi Jezabel, kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi, sen, sen kalkıp ona giderdin Benzin, mum gibi giderdin, sabaha kadar kalırdın,
Hayırsızın, biriydi fikrimce, güldü mü, cenazeye benzerdi Hele, seni kollarına aldı mı, felaketim olurdu, ağlardım, ağlardım …
işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum. Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun, Soluduğum havanın, Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun. Yokki sevenim, Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden. Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm. Yaşamımdaki aşkı, içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı. Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim… Beni bugün benimle bırakın acılarımla, Tükenip giden umutlarımla. Uğraşmayın benimle, Acımayın boş çuvallar gibi atın. Atın ne fark eder ki… Vurun be vurun; Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı? Korkmuyorum ölmekten, Artık ölüm bile bana boş geliyor. işte ben bunlerı yaşıyorum. işte ben denizim. Azgın dalgalara kapılmış bir gemi, Yokki yok gidecek hiç bir yeri.
Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi yazıyorum Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu. Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..! Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.
seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı, seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı, seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…
üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde, yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…
bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…
gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin sana olan bu sevgim hiç bir zaman dinmeyecek!! içimi ısıtan sözlerin ruhumda atan kalbin uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin hiç bir zaman ölmeyecek!!…
aslında gece gündüze sevdalıdır gündüz geceye, bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın gündoğumlarında gece gündüzü dinler günbatımlarında gündüz geceyi, insanlara duyuramasalar da seslerini ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine: Özlüyorum Seni..
(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)
seni kalbime yazdım aşkımı şiirlere bir sana yenildim ama bir de sana kıyamadım kendi hayatıma kıydığım gibi…
seni yıllara yazdım yıllarca sevdim yıllarca bekledim ve her yıl bir asır oldu sensiz her anın yıl olduğu gibi…
seni camlara yazdım her yağmur arkasından ve her yağmurda ağladım bulutlarla sana ve aşkıma ağladım öksüz bir çocuk gibi…
seni şarkılarıma yazdım söylendin mısralarda ama ne yazık ki hep kederli şarkılar meylere meze olanlardan benim aşkına ziyan olduğum gibi…
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….