ılık bir rüzgar esti, Nereden geldi bilmiyorum… nereye gidiyorsun diye sordum.. Özlenen herseye dedi.. Aklima sen geldin. cünkü özlenen bir tek sendin… Eger insanlara bos elimi uzatir ve birsey alamazsam cok üzücü; Ama asil ümitsiz durum; Dolu elimi uzatip kabul edecek kimseyi bulamamamdir… Hic yüz vermedim günese bugün.. Resmini gösterip hava attim ciceklere.. Adini zipkinla kazdim gögün en yüksek yerine… Bir de SENi SEViYORUM diye bagirdim duydun mu? Hayalin hafizamdan silinene kadar, izdirabin saclarim dökülene kadar, Aglamaktan gözlerim kör oluncaya kadar Her dakika Seni Sevecegim… Sen hic Bugulanmis cama “SENi SEViYORUM” yazip, Harflerin arasindan disariyi seyrederek, Kar taneleri altinda Sevdigini hayal ettin mi?? Seni ne yagmurlar, seller koparabilir kalbimden, Ne de deli gibi esen firtina, cünkü bir agacin topraga kök salmasi gibi baglandim sana.. Kulaklarim sessizlige, gözlerim sensizlige, Gönlüm katlanirsa derde, Anlami yok yasamanin.. Nefes almak bosuna.. Senin olmadigin yerde … Bulutlarin gözyaslari pencerene vururken, Düslere daldigin bir gecede, Hangi hayaller sana uyumayi unutturuyorsa, Gelecek sana onlari yasatsin… icinde öyle umut tasi ki Onu senden kimse alamasin. Gözlerin hep gülsün, mutlulugu hep sende arasinlar. Ama onu kalbinde öyle sakla ki, Gercekten isteyen bulsun… Her aya bakisinda beni hatirla, Yildizlar gözlerine takilirsa, Gözlerine baktigimi sakin unutma, Bir yaprak düserse avuclarina, Ellerimdir sakin birakma…. Hayatin bir sevgi öpücügü kadar doyumsuz, Sevinc gözyaslari kadar güzel, Seven bir kalp kadar heyecanli, Askin dokusu kadar masum, Bir gül kadar gururlu olsun…Askin Kalbindeyse.. Mutlulugun elindeyse, istedigin iki kelimeyse SENi SEViYORUM…
ERTELENMİŞ SÖZCÜKLER Ertelenmiş sözler var dilimde Buruşmuş bir kağıdın içinde duygularım. Gecikilmiş bir aşk yazılı köşeye atılan kağıtta Hiç bir şey için geç değil belki Belki, şimdi tam zamanı. Bir de yürek sözden anlasa… Hergün bir sonrasına ertelenir itiraflar Bir kaçış ki, bu insanı kendinden eder Sorular döner beynimin içinde Beynin içinde satır satır işlenir duygular Bir gün sonraya ertelenir hergün.
Bir yaprağın yere düşüşü gibi olabilsem Ağır ağır süzülsem herşeyin farkında olarak Bir şelale gibi olsam Coşkunca düşsem arzularımın yüreğine Korkularımı erteleyebilsem bir anlığına Hergün koskoca bir yaşam ertelenir oysa.
Sözcüklerin ucuna yüklüdür yaşam Kendimin kendimle savaşı bu Kendimle ertelenmiş sözcüklerimin savaşı Korkularımızın esiri olmuşuz Ertelenmiş bir yaşam var sırtımızda Ertelemiş sevdalar yaşarız Ertelenmiş dostluklar Ertelenmiş kendini buluşlar.
En çokta yüreğimizdeki parıltıları erteleriz. Oysa sevmek, daha kolay gözükür korkmaktan. Sevsek hesapsızca, Aşık olsak ertelemeden yüreğimizdekileri. Sözcükler aksa billur bir su gibi Ertelemesek yaşamımızı.
Belki olacak ertelemesiz yaşayışlar Bir umut ışığı yanar yürekte Umudu erteleriz bu sefer Umudu erteleriz bir sonraki güne. Ertelenmiş bir umudun sırtına yüklemişiz korkularımızı Ertelenmiş sözcüklere saklamışız yüreğimizi Ertelenmiş bir varoluş yaşarız.
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim, “Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Kaçmaya çalıştığın gerçek, Birgün karşına çıkacak. Ve işte o gün Kaçacak yerin olmayacak. Ben senin varlığını seviyorum, Yokluğunu seviyorum Sana ulaşamadığım dakikalarda. Seni duymayı Seni özlemeyi Hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum. Hiç korkmuyorum seni sevmekten. Senin gülüşünü seviyorum. Her bana bakışında Gözlerinede okuduğum o duyguyu Gözlerindeki gözlerimi seviyorum. Gönlünü seviyorum Özünü seviyorum senin Dudaklarındaki sözlerimi seviyorum Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sendeki o sıcaklığı Sana olan uzaklığı seviyorum. Yanaklarından akan göz yaşlarını En çok, dağınık olduğunda saçlarını Beni arayan ellerini seviyorum. Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen Ayrılığını seviyorum, En çok yalnız kaldığımda Beni bulan gönlünü seviyorum. Ben en çok senin bana olan Sevgini seviyorum. İçimden haykırmak geliyor. Dünyaya sığdıramadığım seni Kalbime sığdırmak geliyor. Ağlamak geliyor seni görmezsem Özlemek geçiyor içimden seni Sevmek geçiyor. İçimden sana doğru giden Bin bir türlü yol geçiyor. İçimden sen mutlu olacaksan Ölmek bile geçiyor gülüm. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben yalnızca seni seviyorum, Ne o muhteşem güzelliğin Ne kalbimdeki özelliğin Ne de sevdiğim için değil, Seni yalnızca sen olduğun için, Ruhun için Kalbin için Aklın ve sevgin için seviyorum seni. Ben seni en çok kendim için seviyorum Belki de ilk defa bencil oluşumu Sana borçlu olduğum için. Seni her şey için seviyorum. Ve sahip olmadığım Hiçbir şey için. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her dakika seninle olmayı seviyorum. Gözlerimi her açtığımda Aklıma gelişini seviyorum. Her gece uyumadan önce Seni sevdiğim aklıma gelince Sensiz uyumayı bile seviyorum Uyumadan önce seni düşününce. Ben seni en çok Umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben seni bu şehirde olduğun için değil Benimle aynı toprağa ayak bastığın için Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum. Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı Senin de gözlerine vurduğu için seviyorum. Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi Sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni. Beş bin yaşındaki bu dünyada Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum. Ben seni benimle yaşadığın için Benden hiç gitmediğin için seviyorum Beni hiç terketmediğin için. Ellerini seviyorum tanrıya açıldığında Kalbini seviyorum kapıları açıldığında Ve gözlerini seviyorum Her karşımda kapanıp açıldığında. Bana baktığında İçimde yakaladığın coşkumu seviyorum, Her bana baktığında Seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Her kibrit çaktığımda Alevin içinde seni görmeyi seviyorum. Her sigara yaktığımda Dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum. Her bana baktığında O kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi Yalnızca sen olduğun için hayatımda Kendimi bile seviyorum Sen olunca aklımda. Kalbimi seviyorum seni seviyor diye Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye. Ruhumu seviyorum, senin ruhuna Bu kadar yakın diye. Varlığımı seviyorum, Sırf sana borçlu olduğum için Mutluluğumu seviyorum. Gülümsememi seviyorum seni düşününce Ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Ben sana olan sevgimi yazan Kalemimi seviyorum. Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum. Sana olan sevgime benzettiğim Her sevgiyi seviyorum. Bana seni hatırlatan herşeyi Sana giden yolları seviyorum. O kadar çok seviyorum ki seni Seni kaybetmek korkusunu bile, İçinde yalnızca, sen olduğun için Sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için Korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Yine de korkmuyorum seni sevmekten. Seni seviyorum.
Bir insan ne zaman sevgiye,olan inancını yitirirse, İşte o!an,hayata dair umutları yıkılır, Hayalleri söner, yaşama isteğini kaybedip avare yaşar, Kendini dipsiz bir boşlukta görür.
Hele birde bir insanın sevgisini yitirmişse, Dünya ona zindan olur hayatı mecburiyet,olarak yaşar. Zamanla kalbi taşlaşır kolay kolay kırılmaz, Ama yinedemaziyi anmadan duramaz.
Karşılıksız sevgi acıların demi,aşkını kalbine gömer, Asla bir daha kimseyi sevemez, Sevsede içinde hep ya beni sevmezse, Korkusu tüm sevgisini kemirir.
Sevgi işte O!!! Dağı deldiren,çöllerde viran edip gezdiren, Paylaştıkça artan arttıkça kendine bağlayan, Duyguların en güzeli tutkuların en büyüğü, Ölçüsüne terazi vurulmaz meşhur meçhul aşk.
Ahmet Hamdi Tanpınarın şiirleri Ahmet Hamdi Tanpınara ait şiirler
Ayna Derin sularında bu ayna her an Sizden bir parıltı aksettirecek Kah çıplak bir omuz sessiz düşecek Eriyen bir kuğu beyazlığından
Bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan Rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek Ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek Olgun akşamların ağırlığından
Başımızın Üstünde Bir Bulutun
Başımızın üstünde bir bulutun Güneşe asılmış gölgesi, Uzakta toz halinde dağılan Yoğurtçu sesi, Gün bitmeden başladı içimizde Yarınsız insanların gecesi.
Bursa’da zaman
Bursa’da eski bir cami avlusu, Küçük sadirvanda şakırdayan su. Orhan zamanından kalma bir duvar… Onunla bir yasta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden. Yüzlerce çesmenin serinliğinden Ovanın yeşili göğün mavisi Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir zafer müjdesi burda her isim: Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim Yaşiyor sihrini geçmis zamanın Hala bu taşlarda gülen rüyanin Güvercin bakışlı sesszilik bile Çinliyor bir sonsuz devam vehmiyle. Gümüşlü bir fecrin zafer aynası, Muradiye, sabrın acı meyvası, Ömrünün timsali beyaz Nilüfer, Türbeler, camileri eski bahçeler, Şanlı hikayesi binlerce erin Sesi nabzim olmuş hengamelerin Nakleder yadini gelen geçene.
Bu hayalde uyur Bursa her gece, Her şafak onunla uyanır, güler Gümüş aydınlıkta serviler, güller Serin hülyasıyla çesmelerinin. Başındayım sanki bir mucizenin, Su sesi ve kanat şakırtısından Billur bir avize Bursa’da zaman,
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam, Duyduk Bir musikî gibi zamandan Çinilere sinmiş Kur’an sesini. Fetih günlerinin saf nesesini Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle Başbaşa uyumak son uykumuzu, Bu hayal içinde… ve ufkumuzu Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk, Havayı dolduran uhrevi ahenk. Bir ilah uykusu olur elbette Ölüm bu tılsımlı ebediyette Belki de rüyası büyük cetlerin, Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Bütün Yaz
Ne güzel geçti bütün yaz, Geceler küçük bahçede… Sen zambaklar kadar beyaz Ve ürkek bir düşüncede, Sanki mehtaplı gecede, Hülyan, eşiği aşılmaz Bir saray olmuştu bize; Hapsolmuş gibiydim bense, Bir çözülmez bilmecede. Ne güzel geçti bütün yaz, Geceler küçük bahçede.
Acıklı aşk şiiri Ağlatan aşk şiirleri hüzünlü aşk şiirleri
O yağmurlar Yüreğime her değdiğinde acı bir sevda gibi Alı koyardı bizi
Sonra o sessiz türküler başlardı Sen aklıma gelirdin Haliçte bir balık çırpınır Haliçte bin balık ölürdü
Kara-Denizde Oltaya balık takılmıştı Sen çekmiştin oltayı Tıpkı gökyüzünden bir yıldız çeker gibi
Sen aklıma gelmiştendin Kumsalda kum tanesiyken yüreğim Çığlığı sende kalmıştı Bedenime kondurduğun öpücüğün Depreşen bir alev düşmüştü Ağrı-yan yanlarıma Sen aklıma gelmiştin Çekip vurmuştun kendimi
Osman eren
******
Bir gün yolun mezarliga düserse, mezarimi acda bak! Mezarin icinde Tabut, Tabutun icinde Kefen, Kefenin icinde ben, ve benim icimde hala SEN
*****
Ne zaman sığınsam aşka
Yersiz yurtsuz kaldı yüreğim
Böyle bin parçaya bölündüm sonra
Yavaş yavaş azaldım ve bir anda tükendim
Hüznü sevdim yürekten
Hep imkansızken geldi aşk
Ben kimi sevsem sonra
Ağır geldi yaşamak
*****
Bütün gün kırlara bakmışım Başaklarla kımıldanan O bitek yalnızlığa Burnumda gökyüzünün ince kokusu Bütün gün sana bakmışım Derin mırıltılarla ırmağa karışan Çakıntılı gövdene senin Uzanmışım terli toprağa Yanına gözlerinin Çıplak gecelere dokunuyorum Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu Yüreğim kamaşıyor şavkından Ellerim böğürtlen moru Yorulmaz işçileriyiz aşkın Soluk soluğa ıslak yaylar Ürkek sokulmaların Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü Başdöndürücü yerlerindeyim dağın Kollarımdan akan ırmak, Sonsuza tamamlanıyorum
****
Gönlümdeki tertemiz duyguları nasıl sidlin bir anda ben seni sevmiştim yıkıp viran ettin beni sonunda her ahşam seni düşünüp ararım ruyamda sen ise zevk sefa dünya malı derdine düşmüssün su tükenip geçmek bilmeyen zamanda içimdeki duygularla oyandın alaylar ettin sen beni neden bir cam gibi kırdında gittin ardında bıraktıgın hayatı yerle bir ettin sen beni düşünme ben artık iflas ettim sanmaki unuttum yaptıklarını sanmakı kapatıp yırttım yapraklarını satır satır yazdım bana oynadıgın yalanlarını sen bir bir başka kollarda gezerken tek başına bıraktın su güzel rol oynadığın yanlız ADAMI
Nazım Hikmet Sevgi Şiiri Nazım Hikmet in sevgi ile ilgili şiirleri
NE GÜZEL ŞEY HATIRLAMAK SENİ
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının… İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti… Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık…
Ne güzel şey hatırlamak seni, yazamak sana dair, hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya…
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinde, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Nazım Hikmet Ran
SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN
Sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
Nazım Hikmet Ran
YİNE SANA DAİR
Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil…
Dün gece yine seni düşündümKaynakwh: her zaman ki gibi geçtiğimiz yaz aylarını düşündüm hasretin sevginle birleşti gözyaşı olarak döndü bana. Sensizliğine bürünmüş dünyamda kendi egemenliğimi kurmaya çalışıyordum tam kendim için bir şeyler yapacaktım ki tekrar geldi hiç gözümün önünden gitmeyen gözlerin.
Sandığın içinden fotoğraflarımızı buldum sanki sensizliği tadacakmışım gibi sarılmışım sana yüzüm gülüyor. Mutluyum! Artık dayanamıyorum sensizliğe. Acı veriyor fotoğraflarınla yaşamak bana belki de aşkımızın kayan bir yıldız kadar.Kaynakwh: Çabuk parlayıp söndüğünü bilmek yıpratıyor bedenimi artık ben eski ben değilim. Mutlu olamıyorum eskisi gibi bedenim susuz kaldı ne kadar içsem de daha kalacak. Çünkü ben suya değil benim için daha da önemli olan sana, senin sevgine susadım. Tam sevdanın rengini bulmuştum ki gökteki yıldızımız kaydı. İlişkimizin başladığı gün bir fidan dikmiştik ve söz vermiştik birbirimize sevgi ile büyütecektik diye. Şimdi o ağaca kim bakacak sevgisiz kalıp sonsuzun derinliğine mi kapılacak benim gibi çünkü ben sensiz karanlığın içinde kaybolmuş gibiyim tek ışığım sendin yok olup gittin. Artık kendi içimde 4 mevsim kış yaşıyorum çünkü yazım ve baharlarım beni terk etti. Bende artık yalnız içiyorum senin sevdiğin şarabı. Aynaları da kaldırdım artık sevmiyorum onları. Bana iyi bir yüz vermiyorlar baktığımda. Bahçemdeki kuşlar da sustu artık aşkımızı şarkılara vurmuyorlar. Ne olur geri dön artık bebeğim hayatımı artık siyah beyaz yaşamak istemiyorum…
Salıncak Bir çocuk bahçesi düşün; Bir salıncak, Ve içinde bir çocuk sallanan, Bir tane daha salıncak, Ve içinde bir çocuk daha, Ne gam, ne de keder; Sarkaçta boncuk, sallanan.
Durup bir sayalım şu bahçeyi, Kaç kere çocuk? Kaç kere salıncak? Salıncak kere çocuk, Salıncak çarpı toprak, Kaç eder Çocuk kere çocuk?
Ne şenlik baksana; bunlar sadece çocuk, İpleri kopsa küflü demirlerin, Kuşlar gibi ufka kaçacak, Salıncakta dünya kadar mutlular, Yıldızlar kadar da ufak, Bahçede dalgalanıp uçacak sanki, Hepsi de yaldızlı sancak.
Eğriyi bilmeden çember çeviren, Gerçeği sormadan doğruyu bilmeyen, Yay çizerek sallanan bu çocuk; Bir kere çocuk.
O bir çocuk! O daha çocuk! Salıncak ne ister? Sadece bir çocuk…
Ölüm yanıma gel Benim için tek ol,gelen bir tek sen ol Nehirlerim donmuş, ve etrafımdaki gölgeler kalbimi iğrendiriyor.
Ölüm yanıma gel yanımda kal,sessiz ağlayışımı duy üzüntümün içine saklandım,üzüntüye mıhlandım. ve etrafımdaki acı dünyamı donduruyor. Dünyam soğuk…
Hayatta başarısız oldum. yıllardır feryat ettim. Zamanın içinde dondum.. geride kaldım.. Kederin sevinci tüm bulduğum… Kederin büyük sevinci!
hayatın gölgesinin arkasında kayıp umutlar acı çekiyor. Geceyi arıyorum sevgiyi bulacağımı umut ederek. Yaşamın kısa sonsuzluğunun sessizliği içine boğuldum. Gözyaşları doğru yoldan sapmış kalbimdeki boşlukları dolduruyor
Beni bağrına bas, zevkli rahatlık Eşsiz bir barışın olduğu bir dünya ver bana kalbimdeki umutsuz çığlığı dindir.
Ölüm yanıma gel Bu soğuk dünyadan bu boşluktan kurtar beni Hayat, beni öldürdün ve şimdi beni bu mutsuzluktan ayır beni
Hayatta ağlıyorum , hayattan uzakta uçuyorum bu duvarların içine düşmeyi seçtim. Büyük sevinç.. Kederin büyük sevinci!
Kaybolan masumiyet için göz yaşı dök İçimizde ki ağlayan terk edilmiş ruhlar için… Acıya teslim olan kalpler için… Geride kalmış yanlızlık için ağla.
Acının ve dünyanın kederinin farkına var Bu kabus gibi yerden öte bir yer düşün Gecenin içinde bize sevgi ve birlik veren bir yer Ölüm, yanıma gel ve bize hayat ver!
Bu acı dolu dünyanın yerine ölüm daha iyi Sevgiyi ver bana yada ölümü!
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. Iyisi mi,beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni gorebilesin Fedakarliğimi anlıyorsun vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşiyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacagız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? Içimden bir şey : belki diyor.
İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler, İstanbul’un Fethi şiirleri, istanbulun Fethi Şiir,
İstanbul’un Fethi
Aştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin… Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi ordan atana kadar… Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey : belki diyor.
30 ağustos şiirleri kısa 30 ağustos şiirleri 30 ağustos ile ilgili şiirler
30 Ağustos Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos İçime bir ordu havası dolar. Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos, Bayrak imil imil, geçer ordular…
Geçer tunç adımlar demir göğüsler, Geçer Mehmetçikler, geçer subaylar, Hepsinin alnında zaferden süsler. Geçer hayalimde bir bir alaylar.
Geçer toplar, geçer atlar, yağız, al, Geçer dağlar, geçer yollar, şehirler… Yangınlar üstünde ince bir hilal!.. Yaralılar düşe kalka geçerler.
Çılgın bir istekle bu şan akını Afyon’dan, İzmir’e kaçlar çağıldar. Unutmuş at gemi, kılıçlar kını, Can canı unutmuş zafere kadar.
Ne var bu dünyada sana yakışan, Alnında bir zafer sabahı kadar; Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman, Sana zafer kadar yakışan ne var?
Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos, İçime bir zafer havası dolar. Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos, Bayrak imil imil, geçer ordular…
Ahmet Kutsi TECER
30 Ağustos Otuz Ağustos… Ufukta bir duman, bir toz. Türk süvarisi yürüyor; uzakta, Top sesleri homurdanmakta. Köpük içinde, tere batmış atlar… Bunlar at değil. Ayaklı kanatlar. Sisli tepelerde gölgeler boğuşuyor Gölgeler düşüyor, kalkıyor, koşuyor Süngüler parlıyor, Eziyor, vuruyor; Mehmetçik yeni Türkiye’yi yuğuruyor. Bir sürünün dağılışı. Boğulan bir boğazın kısık nefesi… Bir el, Akdeniz’i gösteriyor. Bir el ki, bütün cihana bedel. Uçuyor atlar, Köpüklü kanatlar. Kaçıyor gölgeler, Eriyor mesafeler… Dokuz Eylül, İzmir, Sanki bir Gelincik tarlası, İki sevgilinin kavuşması, Gözler yaşlı, denizler sapsarı, Sevinç içinde çırpınıyor, Akdeniz’in Dalgaları.
Server ZİYA
30 Ağustos Kocatepe’nin büyük düşünceleri, Doğuyor kalplere aydınlık, zamanlı. Uyku tutar mı ağustos geceleri, Bu ay cümle fetihlerle heyecanlı, Heyecanlı hey.
Mustafa Kemâl’in dudağında eli, Gözlerine vurmuş vaktin en güzeli. Bu dağlar, askeri deli eder deli. Vermiş omuz omza destanlı destanlı, Destanlı hey.
Hazır ol vaktinde şafaklar! Hazır, yürümeye topraklar, Tepe tepe kımıldanıyor…
Endişeli, uzakların benzi uçuk, Düşman, düşman ama çocuk kadar küçük. Yirmi altı ağustos, saat beş buçuk. Dram, Dumlupınar’da başlıyor, kanlı, Alkanlı hey.
Mustafa Necati KARAER
30 Ağustos Ey isimsiz meçhul asker, Ağustosun otuzunda Kazandığın büyük zafer, Karşısında: Cihan titrer.
Yüreğinde ateş yandı, Mecbur oldun harp etmeye. Elin kana bir boyandı, Destanını cihan andı.
Tarihlere dönüm yaptı; Demir elin: -Dur, diyerek… Bütün dünya hisse kaptı; Huzurunda irkilerek.
Meçhul asker; alkış sana, Yaşıyorum sayende ben… Vazifedir her an bana, Hürmet etmek mezarına.
“Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek Giryemi füzun eşkımı hun etti felek Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek “
Günümüz Türkçesi:
Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki Gözümü kan içinde bıraktı, askımı artırdı Benim pençemin( gücümün) korkusundan arslanlar(bile) titrerken Felek beni bir ahu gözlüye esir etti.
Bu şiirin neden yazıldığında dair hikaye için TIKLAYIN>>>
Erkekler için şiirler Erkeklere romantik şiirler Erkekler için yazılmış şiirler
Bir Erkek, Bir Kadın Bir kadın ağladı, Bir erkek, gökyüzüne çekti kendini Bir erkek ağladı. Bir kadın ölmeyi büyüttü içinde.
Bir kadın, “Nasıl dikkat etmezsin! ” dedi. Bir erkek, “Asıl ben senin neyinim? ” dedi. Bir erkek, “Sen bendeki mavisin.” dedi. Bir erkek, “Üşüyorum.” dedi. Bir erkek, bir kadın… böylece gittiler günün yanan yüzüne.
Bir kadın, “Ben senin neyinim? ‘ dedi. Bir erkek ağladı, dünya küçüldü. Bir erkek, bir kadın dünya yok oldu. Bir erkek, bir kadın… böylece gittiler kimsesizler ülkesine.
Bir kadın, “Yaşayacak mıyım sende? ” dedi. Bir kadın, “Bekleyecek misin beni? ” dedi. Bir erkek ağladı, bir kadın “Git.” dedi. Bir kadın, “Gidiyorum.” dedi. Yangına döndü erkek, ağladı. Bir kadın, bir erkek… böylece düştüler ateşler içine. Bir erkek sustu, Bir kadın sustu. Sendelediler, düştüler, öldüler. Bir erkek, bir kadın… intihar ettiler.
Kadın ve Erkek Kadın ağladı doğum gününde Erkek rahat orali değildi bile
Kadın sabırla bekledi Erkek öyle demişti
Kadın çaresiz onu bekliyordu Erkek bugünü yarına atıyordu
Kadın sabırla bekledi Erkek öyle demişti
Kadın acılar içinde anımsıyordu Erkek sevebilmem zor diyordu
Kadın sabırla bekledi Erkek öyle demişti
Kadın usulca ağladı caresizdi Erkek asla sevildiğini bilmedi
Kadın buna müstehaktı Değer vermişti….Değersizleşmişti..
Erkek zaten bunu söylemekle yetinmişti Bekleme gelemem sana zor demişti.
Bir erkek düşünün
Bir erkek Dünyaya gelişiyle başına saltanat kurulur Babalar övgüyle kurulur da kurulur… Bir erkek Aslan oğlum der soyadını sürdürür Gelecekte ya adını güldürür! yada soyadını öldürür Bir erkek Gençlikte romantik serüven peşinde koşar Zaman ona erkek olmanın saltanatını kurar Bir erkek Yüreği mertse doğruluk özüdür yolunda yürür Delikanlıca evlenir, onurluca soyunu sürdürür Bir erkek kazancını sevdikleriyle paylaşır Emanet saydığı eşine,çocuğuna sahip çıkar Bir erkek Onlarla aile yapısının kutsallığına tapar Onuru namusu şerefi için yaşar Kimi erkek Erkek ya! kendini kadınlar için varım sanır Güç bende misali! yanılıp aklı karışır Kimi erkek Boşlukta, sürekli arayışta, sevdim sanıp yanılır Maceralarıyla kim bilir? kaç canın ahını alır kimi erkek Ona göre suçlu hep kadındır! görmez kendini Haklı olur her zaman yanılsa da sözleri Kimi erkek Evlenmek için can atar iki üç yıl sonra heves biter Ona ne bir kadın, nede çocuk,hisleri anlamını yitirir kimi erkek İşte ben evliyim der! herkese limanını gösterir evdeki kadınını sürekli sevgilisine şikayet eder kimi erkek Dışarıda da arayış içinde, gördüğü her güzele takılır İçinden neler geçirir yüreği heyecanla kapılır kimi erkek Evinde eşine seni seviyorum,ilk ve son aşkımsın der Avutur,cep telefonuyla yatar kalkar,arayanları,mesajları Yok eder,mesaisine mesai toplantılarına toplantı eklenir Kimi erkek Evde ki eşini unutur, yalancı sevgililerle kendini avutur Korkusundan her yakalanışında! yeminler savurur kimi erkek Aptal sanırlar evdeki kadınları! kendilerini avuturlar Yuvam yıkılmasın diye hep’ son şans’ ister yalvarırlar Kimi erkek Kırklı yaşlarda giyimine daha da özenirler Saçlar özenle taranır ayna önünden gitmezler Kadınlar beni hala beğeniyor mu? kendilerini cezbederler. Kimi erkek. O neyse özü o dur! Öyle yaşamı çizer Ne kırkı akıllandırır nede yetmişi ancak mezarı pekler Kimi erkek Son demlerinde ayna önüne geçer! kendine bakar Ak düşmüş saçlarına çizgiler oluşmuş yüzünde Birde.. Gençliği düşer aklına! ah çeker..derinden Ben neydim oğlum? ne güzeller geçti yüreğimden Şimdi mi? .. Gençlikten ne eser! üzerimdekiler bile yakışmıyor Saltanatım bitmez sanırdım hanım bile aldırmıyor VE Bir erkek Yaşarken kendini biliyorsa namıyla anılır Gençliğinde ne yaptıysa ahiretinde onu bulur Bir daha gelmeyeceği dünyada onuru şerefi için yaşar Yanlışı son anda fark edenler eski saydığı eşine koşar Paşa gibi yaşayanlarda acı çekerek son nefesini sayar Her insan gibi,erkeklerinde bir gün hayatı kayar..
Birleşmiş milletler günü şiirleri Birleşmiş milletlerle ilgili şiirler Birleşmiş milletler şiirleri
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜNÜ
Hiç bir millet dünyada Tek başına yaşamaz. Tek başına uygarlık Yollarını aşamaz !
24 Ekim günü Milletlerin günüdür ! El ele tutunanlar Bu birlikle öğünür.
Birleşen milletlere Dünyada barış vardır. Bilgi alanlarında Topluca yarış vardır.
Savaş için hazır ol. Bu birliğin içinde ! Milletler yaşamalı Bu birliğin içinde
M. Faruk GÜRTUNCA
Birleşmiş Milletler “Birleşmiş Milletler” kuruldu bugün, her ülke, her ulus şimdi çok mutlu. Önleniyor nerede bir savaş çıksa, İnsanlar hayattan daha umutlu.
Özgürlükler için pek çok çalışır, Amacı : Barışı hep korumaktır. Mezhep, dil, cins, ırk farkı yapmadan, Bütün insanlığa ışık tutmaktır.
Açlığa çareyi onlar düşünür, Her ulusa kültür vermek isterler. İki ülke nerde harbe tutuşsa, Durmazlar, araya hemen girerler.
Büyük Atatürk de, barı isterdi : “Yurtta sulh, cihanda sulh” dedi durdu. Sevinçliyiz şimdi, tüm dünya mutlu, “Birleşmiş Milletler”, bugün kuruldu.
Hasan ŞEN
Birlikten Kuvvet Doğar Birlikte millet yapar, Yaşar hakka tapanlar. Her zaman zorluğu aşar, El birliği yapanlar…
Bir elin sesi çıkmaz, Topluluktan bıkılmaz. Bu amaçta, bu yolda Birleşenler yıkılmaz…
Kolay kolay sökülmez, Perçinleşen bükülmez. Birleşirse milletler, Boş yere kan dökülmez…
Kuvvet doğar birlikten, Düzenlikten, dirlikten… En çetin düşman yılar, Böyle beraberlikten.