2012 Eurovision Şarkı Yarışması’nı galibi Euphoria isimli şarkısıyla 372 puan toplayan İsveç’li yarışmacı Loreen oldu.
Oylama bitiminde yarışmaya katılan her ülkeye canlı bağlantı yapılarak ülkelerin puanlamaları alındı. Puanlama sonucunda 57’nci Eurovision Şarkı Yarışması’nda 372 puan alan İsveç’i temsil eden sanatçı Loreen birinci olurken ikinci Rusya, üçüncü ise Sırbistan oldu. Türkiye yarışmayı 7’nci olarak tamamladı.
Çocuklara dikkat! 25 yaşındaki adam Facebook’u çocuklara sapıkça tuzaklar kurmak için nasıl kullandı.
ABD’de 25 yaşındaki bir adam Facebook.com internet platformunu çocuklar ile cinsel ilişkiye davet etmek için kullandığından dolayı 35 sene hapis cezasına çarptırıldı.
Chicagotribune.com’un bildirdiğine göre fail web sitesinde kendini küçük yaşta bir kız olarak tanıttı. 25 yaşındaki adam sahte hesap ile reşit olmayan erkek çocuklarla irtibata geçerek cinsel ilişkide bulunmak için bir buluşma ayarladı. Kurbanlara kız ile (bu kendisi oluyor) buluşmak için öncelikle onun erkek arkadaşıyla ilişkiye girmek zorunda oldukları anlatan sapık, bu yolla erkek çocuklarını kandırarak ilişkiye girdi.
Facebook sapığı girdiği cinsel ilişkileri kaydedip bunlarla kurbanlarına baskıda bulundu. Çocuk adama karşı çıktığında ise kendi videolarının yayınlanmasıyla tehdit edildi.. Fakat, ikinci kez ilişkiye girmek istediği 15 yaşındaki bir erkek çocuğu durumu polise haber verince Facebook sapığı yakalandı. Mahkeme faili çocuk pornosu ile ilgili 6 olaydan, cinsel tacizle ilgili 2 olaydan suçlu buldu ve cezalandırdı. Ayrıca 35 senelik ağır cezasından sonra da devlet gözetiminde tutulacak.
Gül/ümün narin hatlarıyla Tatlı bir yüzü olan İnce ve zarif bir kadın o Gençliğinde zarafet neşe dolu Bir güzelliği olduğu belli Ama şimdi yıpranmış gibi Her iki gözaltları morarmış İstanbul Hanım efendisi zarafetinde Onlara özgü, canlı kahverengi gözleri Duman gibi hafif, dalgalı kızıl saçlarıyla Zamanın modasına uygun saç stili Yumuşacık teni, sabun menekşe özü kokusu Düz mini eteğiyle, küçücük ayaklarına Uzun sivri uçlu, yandan düğmeli çizmesiyle Ölçülü yuvarlak beliyle de çok ta övünür Ağır başlı, huzurlu ve bilgili bir kadın Onu herkesin tanımasını o kadar isterim ki Tek bir kusuru var ama beni mutlu ediyor Üzerime çok titriyor ve bir o kadar da kıskanç Kalbimi eline almış ikinci baharımız da Mutluluğumuzu, geleceğimizi o şekillendiriyor..
dünya gıda günü ile ilgili şiirler,dünya gıda günüyle ilgili şiir,dünya gıda günü şiirleri
Bizim Pazar
Kış gelince pazara Bir renk gelir can gelir Havuç yiyen çocuğun Yanağına kan gelir
Küfeler tıka basa, Dolu beyaz pırasa, Önünde kırık masa, Bay sebzeci yan gelir.
İşte turfanda kabak, Yeşil yeşil ıspanak, Olursa sakız kabak, O pazara şan gelir.
Karnıbahar lahana Elma can katar cana Bulgur kuskus tarhana Başka şey yavan gelir
Mandalinanın sulusu Muşmula içim su Sarımsağın kurusu Arkadan soğan gelir
Sepet sepet portakal peynirler kangar kangar Görünce sapsarı bal Aklıma kovan gelir
Mümtaz Zeki Taşkın
Besinler
Artık “dişiniz çıktı” der, Süt vermez cici annemiz. Alır kucağına sever, Toprak, ikinci annemiz.
Besler bizi bin bir öğün Yemişler, sebzeler her gün, Beni yanına götürün, Toprak ikinci annemiz.
Hepsinde bir türkü, bir ses, Buğday, dut, kiraz, patates. ¦Hadi bana bir kavun kes, Toprak ikinci annemiz.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
EKMEK
Çiftçi sürer tarlayı, Sonra eker buğdayı, Boy verir azar azar Saplar gittikçe uzar.
Başaklar olgunlaşır, İçleri dolgunlaşır. Yazın artınca başak Sararır her bir başak. Biçerler ekinleri Şenlenir harman yeri Olup bitince harman, Ayrılır Buğday saptan.
Bitmedi işler gene Oradan değirmene Buğdayı götürürler Değirmen taşı döer Ezer Un yapar bunu Su,maya kor yoğurur Yapar bir güzel hamur, Sonra fırına atar, Pişirir bize satar.
Güzel kokulu ekmek, Olmaz seni sevmemek Sensin her yemeğe baş, Her yemeğe arkadaş!
HASAN ALİ YÜCEL
SÜT
Sütte sımsıcak varız Aktır, ak eder bizi. Daha iyi duyarız İçince kendimizi.
Bir ev sevinci verir Sanki annece bir su. Bize ondan gelmiştir Bu yaşama duygusu.
Fazıl Hüznü Dağlarca
Vücudumuz
Mini mini bir çocuktum, Bilmiyordum vücut nedir. Fakat şimdi öğrendim ki Bu en Güzel makinedir.
Uzun yıllar çalıştırmak, Hatalıkla yıpratmamak, İsterim bu makineyi Bakacağım ona iyi…
Yeme içme uyku filân Zamanın yapacağım. Sağlığıma, temizliğe Yaşadıkça tapacağım.
Gül/ümün narin hatlarıyla Tatlı bir yüzü olan İnce ve zarif bir kadın o Gençliğinde zarafet neşe dolu Bir güzelliği olduğu belli Ama şimdi yıpranmış gibi Her iki gözaltları morarmış İstanbul Hanım efendisi zarafetinde Onlara özgü, canlı kahverengi gözleri Duman gibi hafif, dalgalı kızıl saçlarıyla Zamanın modasına uygun saç stili Yumuşacık teni, sabun menekşe özü kokusu Düz mini eteğiyle, küçücük ayaklarına Uzun sivri uçlu, yandan düğmeli çizmesiyle Ölçülü yuvarlak beliyle de çok ta övünür Ağır başlı, huzurlu ve bilgili bir kadın Onu herkesin tanımasını o kadar isterim ki Tek bir kusuru var ama beni mutlu ediyor Üzerime çok titriyor ve bir o kadar da kıskanç Kalbimi eline almış ikinci baharımız da Mutluluğumuzu, geleceğimizi o şekillendiriyor..
Ayasofya Müzesi Hakkında Ayasofya Müzesi tarihi Ayasofya Müzesi Hakkında Bilgi verir misiniz?
Ayasofya Müzesi İstanbul’da Bizans devrinden kalan en ünlü kilisedir. 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u almasıyla camiye çevrilmiş, 1935’te müze oluncaya kadar bu amaçla kullanılmıştır. Büyük Kostantinos’un İstanbul’u imparatorluk merkezi haline getrip kenti yeni baştan ele alması sırasında bugünkü Ayasofya’nın yerinde bir kilise yaptırılmış, M.S.326 yıllarına rastlayan bu ilk yapıdan sonra M.S. 360’ta imparatorun oğlu Konstantinos küçük geldiği veya bir depremde yıkıldığı için yapıyı yeni baştan daha büyük olarak ele aldırmıştır. Büyük kilise (Megale Ekklesia) adıyle anılan ve bazilikal bir plan gösterdiği sanılan yapı V. yüzyıldan sonra daha çok Hagia Sophia adıyle tanınmış ve bu ad sonuna kadar yaşamıştır.
404 tarihinde bir ayaklanma sırasında yanan kilisenin yerine Theodosios II. devrinde 415’te yapılan yenisinin bazı kısımları bugünde görülmektedir. Bu yapının batı yüzünü süslediği anlaşılan sütunlu galeri ile narteks duvarlarını bir kısmı 1935 yılında yapılan kazılarla bugünkü Ayasofya’nın batı avlusunda ortaya çıkmıştır.
532 yılında çıkan yangından Ayasofya kurtulamamış, ayaklanmadan sonra Justinianos’un çağında ikinci bir örneği olmayacak büyüklükte ve özellikte bir yapı istemesi üzerine, devrin iki önemli mimarından Aydınlı Anthemios ile Miletoslu İsidoros sorumluluğu yüklenmişler, yangınların etkileyemeyeceği her türlü malzemenin en zengin şekilde kullanılacağı bir kilisenin yapımına girişmişler 537 tarihinde tamamlanan yapı, büyük bir açılış töreninden sonra imparatorun “Ey Süleyman seni geçtim” demesine sebep olacak kadar etkileyici olmuştu.
Zaman içerisinde birçok yangın ve deprem atlatan Ayasofya, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiş ilk Cuma namazı burada kılınmıştı. Camiye çevrilmesi sırasında yapının ana çizgileri korunmuş, figürlü mozaiklere bile dokunulmamıştır. Bunlar ancak Kanuni devrinde badanayla örtülmüştür. Güneydoğudaki büyük dayanak duvarların Fatih devrinde yapıldığı, ayrıca tuğla minarenin eklendiği kabul edilir. Sultan İkinci Bayezid devrindeyse kuzeybatıdaki ince minare, Sultan İkinci Selim devrinde de Mimar Sinan tarafından batıdaki iki kalın minare eklenmiş ve yer yer dayanaklarla kuvvetlendirilmiştir. Mimar Sinan’ın yaptığı dayanaklar ve onarımlar yapının bugüne kadar ulaşabilmesini sağlamıştır.
Bu yapının çevresinde Bizans devrinden kalan ek yapılar vaftizhane ve hazine dairesidir. Bu ek yapılardan vaftizhane Osmanlı devrinde Sultan Mustafa ve İbrahim’in türbesi olmuş, Sultan İkinci Selim türbesi Mimar Sinan, Sultan Üçüncü Murad türbesi de Davut Ağa tarafından yapılmıştır. Ayrıca Sultan Üçüncü Mehmed’in kendi türbesi, bir okul binası, Sultan Birinci Mahmud döenminden özellikler taşıyan bir şadırvan ve imaret yapının çevresinde yer alır.
Ayasofya, birçok özelliğiyle uzun yıllar birçok mimarı etkilemiş, çeşitli devirlerde gördüğü ek ve onarımlarla bugünkü şeklini almış bir yapıdır. Mimari ve süsleme zenginliğinin yanı sıra her devirde eklenen efsaneleriyle de büyük bir geçmişi içinde saklamaktadır
Kayseri Etnografya Müzesi kayseri Etnoğrafya Müzesi ve Güpgüpoğlu Konağı
Etnografya Müzesi Kayseri
1969 yılında Arkeolojik eserlerin Gültepe Mahallesindeki yeni yapılan binaya taşınmasından sonra, Hunat Hatun Medresesi’nin, restorasyon çalışmaları tamamlanıp 06 Mart 1983 tarihinde Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Daha sonra Bakanlık emirleri gereğince medrese boşaltılarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilmiştir.
Güpgüpoğlu Konağı’nın doğusunda yer alan ve binaya sonradan ilave edilen selamlık bölümüne, etnografik eserler taşınmış, teşhir ve tanzim işlemleri tamamlandıktan sonra 18 Mayıs 1998 tarihinde Etnografya Müzesi ziyarete açılmıştır.
Müze, binanın ikinci katındadır ve taş basamaklı ahşap korkuluklu bir merdiven ile çıkılmaktadır. Odalar, orta hol çevresinde düzenlenmiştir. Holün kuzeyinde yarı açık bir köşk vardır.
Holün doğusundaki büyük odada cam, çini, ahşap ve madeni eserler, ikinci odaya giriş koridorunda, ateşli, kesici ve delici silahlar ile erkek kıyafetleri, ikinci küçük odada ise kadın süs eşyaları ile kadın kıyafetleri sergilenmektedir.
Holün güneyinde girişte yer alan büyük odada, İslam devletlerine ait sikkeler kronolojik bir sıra halinde, diğer küçük odada ise el yazma Kuran-ı Kerimler, yazı takımları ve icazetnameler yer almaktadır. Holün batısındaki büyük oda da bakır ev eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir.
Yarı açık köşkte Türkmen Çadırı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait küpler, bahçede ise İslami mezar taşları ve taş tezyinat parçaları teşhir edilerek ziyarete sunulmuştur.
Güpgüpoğlu Konağı ve Etnoğrafya Müzesi’nde toplam 1121 adet eser sergilenmektedir.
Miyokard perfüzyon sintigrafileri (Talyum) nedir nasıl yapılır ? Miyokard perfüzyon sintigrafisi, bir nükleer tıp tetkiki olup risk altındaki damarların belirlenmesi yoluyla tetkik ve tedavileri doğru şekilde kararlaştırmamızı sağlar. Bu tetkikte amaç; koldan verilen talyum-201 veya Teknesyum maddelerinin kalbin koroner arterleri yoluyla kalp kasında dağılıp dağılmadığının belirlenmesidir. Bunu özel termal kameralarla da sıcak-soğuk alanlar şeklinde görüntüler. Çekim sırasında, egzersiz stres (yani kişiye “hareketler yaptırıldıktan sonra), farmakolojik stres (efor yapamayanlar için ise ilaçla başlatılan stres) ve istirahat döneminde alınan görüntülerle değerlendirme yapılır. Kalbin herhangi bir bölgesinde koroner damarlarda önemli daralmanın olduğunu ve buraya yapılacak yeniden kanlandırmanın (Balonla açma veya bypass ile yeni damar takma) faydalı olacağını belirlemeye yarar. Kalpte kan dağılımının tam olduğu alanlar ise normal olarak rapor edilir.
Talyum testine nasıl hazırlanılıyor ? * Testten 12 saat önce kafein içeren hiçbir şey yiyip içilmez (çay, kahve, kola, çikolata… vb.). * Testten en az 4 saat önceye kadar hiçbir şey yenmez. Fakat hastada şeker hastalığı varsa ve bunun için ilaç kullanıyorsa normal olarak yemeğe devam edebilir. * Testten 3 saat önceye kadar sigara içilmesi yasaktır. * Hasta istediğiniz zaman su içebilir. * Koşu bandında rahat yürüyebilmek için yanınızda rahat bir ayakkabı ve rahat kıyafetler getirmeniz gerekir.
Test sırasında neler olur ? * Test sırasında doktor hastadan koşu bandında yürümesini ister. Eğer hastanın yürümesine engel bir durum varsa, doktor yürümesini istemeden damar yolundan bir ilaç uygular. * Kalp ritminiz ve kan basıncınız gözlenir. * Radyoaktif madde damar yolundan enjekte edilir. * Yürüme bandındaki işlem bittikten sonra kalp görüntülerini almak için hastanın özel kameraları olan bir masaya uzanması istenir. * Masadayken hasta konuşmamalı ve hiç hareket etmemelidir. * Alman bu ilk görüntülerden 2-3 saat son ra ikinci görüntülerin alınması için gelmek üzere hasta laboratuarı terk edebilir, ikinci görüntülerin alınması işlemi, koşu bandında yürümeyi gerektirmez.
Enjekte edilen radyoaktif madde güvenli midir ? * Hastanın yediği yemekler, ikinci görüntüleri etkileyeceğinden laboratuar görevlisinin talimatına uyması gerekir. Bu maddelerin herhangi bir yan etkisine rastlanmamıştır. Alınan radyasyon dozu normal bir akciğer grafiği çektirmekten daha fazla değildir.
Hasta testin sonucunu ne zaman alır ? Testin sonuçları bir sonraki hafta verilir.
-Seven bir kadın için sevdigi erkeğin yüzü, ona tıpkı denizin denizciye gorundugu gibi görünür. HONORE DE BALZAC
– Bir kadın, eğer bir erkek onun eline düşmeden once kucağına düşebilseydi daha cazibeli olurdu. AMBROSE BIERCE
-Modası hiç geçmeyen birkaç şeyden biri de dişi bir kadındır. RALSTON -Tanrı, kadınları Ağzı laf yapan yakışıklı erkeklerden korusun. HONORE DE BALZAC
-Kadınların erdemi, erkegin en buyuk keşfidir. CORNELIA OTIS SKINNER -Bir kadına güzel oldugunu söylemeyin, ona baska bir kadının onun gibi olamadığını söyleyin ve göreceksiniz ki bütün kapılar size açılacak.JULES RENARD
Güzel bir kadın, görenleri kibarca Çıldırtan bir resim gibidir. RALPH WALDO EMERSON Zeki bir kadın hazinedir. Güzel ve zeki bir kadın güçtür. GEORGE MEREDITH
-Bir kadının yüzündeki ifade, üzerindeki giysiden çok daha önemlidir.DALE CARNEGIE – Bir kadın için şöyle bir bakılmak bile gözden kaçırılmaktan daha iyidir. MAE WEST
Eger bir kadin yeterince hirsli, kararlı ve yetenekliyse, yapamayacagi hic bir sey yoktur. HELEN LAWRENSON Dünya kadınsız varolamaz. Gelecek bizim elimizde. JOAN COLLINS
-Kadınlar bütün dünyada ikinci sınıf yaratık olarak görülürler ama dünyayı bir arada tutanlarda onlardır. PAM BROWN
– Kadınlar insanlara daha yumuşak davranır. Biz insanlara çocuk eldivenleriyle dokunuruz. SHIRLEY CAESAR
-Kadınlar başarılarını elde ettikleri zenginliklerle degil, çevrelerinde biriktirdikleri sevgiyle ölçerler.LINDA MCFARLANE
-Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aradan kimse gecemez. LINDA MCFARLANE
– Kahraman erkekler nasıl da yakıp yıktılar. Kahraman kadinlar nasil da hayata döndürdüler. PAMELA DUGDALE – Kadın tam bir dairedir. İçinde yaratma, besleme ve dönüştürme güçleri vardır.. DIANE MARIECHILD
Tugbam sitesinde en güzel Necip Fazıl Kısakürek Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Necip Fazıl Kısakürek Sözleri Necip Fazıl Kısakürek Sözleri kısa Necip Fazıl Kısakürek Sözleri aşk Necip Fazıl Kısakürek Sözleri kadın
Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!
Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
Yumruk, kafaya tabi olmak zorundadir.
Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
Tohum ek, vermezse toprak utansın.
Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
Bir hadiseyi düşünebilmek için filozof olmaktan başka çare görmemek, düşünme hakkından vazgeçmek değil midir?
Fikir besler, siyaset öldürür. Siyaset, fikrin kendisi değil; posasıdır.
Sonunda “eyvah” diyeceğin şeylere, başında “eyvallah” deme.
Dünya öküzün üstünde derler ama; dünyanın üstünde nice öküzler bilirim.
Ömrün ilk yarısı; ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısı da; İlk yarısının hasretiyle geçer.
İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir.
İmanın ticaretini yapanda, iman arama !
Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.
Arı bal yapar, fakat balı izah edemez.
Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum.
Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık. Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.
İnsanın sevdiğini kaybetmesi, dişini kaybetmesi kadar ilginçtir. Acısını o an yaşar, yokluğunu ömür boyu.