ben artik büyüdüm baba hata yaptim ama hatami anladim sen kissan bile, dövsen bile babamsin senin vurdugun yerde gül biter baba affet beni baba bana SEN göz kulak oldun beni SEN büyüttün SEN kucagina aldin SEN sevdin SEN korudun benim icin SEN üzüldün SEN korkdun bana birsey olacak diye hic bir eksigim yok herseyim var cünkü hep sen yanimdasin bana güc veren sensin ve seni istemiyerek üzen benim AFFET BENI BABA
BABA
Sevgisiz çıkarsan hayat yoluna Dünyada tek başına kalırsın baba Unutma ki bizler hep biriz Birlikten güç doğarmış baba
Karanlık yüreğinin efendisi olmuş Bizi karanlığa neden sokarsın baba Yüreğin korkuyla beslenir olmuş Bizi neden korkutursun baba
Neden bu şiddet bu celal Biz sana ne yaptık ki baba Her zaman kanımız sana helal Bizi neden yaraladın ki baba
Bunca yıl umutla bekledik Umutlarımız acıyla söndü baba Ufacık gülüşüne bile sevinirdik Artık bize gülmez oldun baba
Baba şefkati nedir bilmez misin Bunu neden bize çok görürsün baba Dayanışma nedir bilmez misin Neden hiç yanımızda değilsin baba
Baba olmaya hiç çalışmadın Aldırış bile etmedin baba Sende alıp başını gidersen bir gün Kin nefret ayırmasın bizi baba
Baba Sevgisi
Bir baba vardı Ailesini kollayan Ailesine yardımcı olan
Bir baba vardı Sevgiyle Ailesine baka
İşte bu benim babam Ailesi sevinçle babaların yanına koşan Bir baba
BABACIM
BABACIM SENİ SEVİYORUM HAYATTA EN KIYMETLİ ŞEYLERDEN BİRİSİN BENİM İÇİN EN SEVDİĞİM ÇİÇEK EN SEVDİĞİN GÜN VE SEVDİĞİM HERŞEY SENİ İFADE EDER BANA CANIM BABAM
Babaya Haykırış
Çocuklar ölene ağlayamazki Gitme baba diye yalvaramazki Çocuklar babayı unutamazki Dönülmez gidişin böylemi baba
Seslensem sesimi duyarmısınki Ay geçer yıl geçer uyanmassınki Muhtacım elimi tutamassınki Dönülmez gidişin böylemi baba
Bir mezar taşına işte baban dediler Ağladum elime hep resmini verdiler Sordum çaresi dönülmez dediler Dönülmez gidişin böylemi baba
Nerdesin Baba
Bu dünyada ne yaşarsam yaşiyim Ne kadar mutlu olursam oliyim Hayat tüm isteklerimi versede Hiç bi sevgi senin yerini tutmuyorki baba
Artık o küçük kızın değilim baba Büyüdüm Ama yıllar geçtikçe Özlemini daha çok büyüttü içimde Ve benim bu aciz bedenim Özlemini taşımaya yetmiyor
Çok canım yanıyor baba Yüreğimin bi yanında sanki koca bi yara var VVe senden başka hiç kimse O yaraya merhem olamıyor Ama sen yoksun
Çoooook uzun zaman oldu seni görmeyeli Artık rüyalarımada girmiyorsun Resimlerinde yetmiyorki hasretimi dindirmeye Sana sarılmak sarılmak sarılmak istiyorum yaa
Ankara dediler yavrum götürdüm Haftalarca hastanede yatırdım Bırakmadım başucunda oturdum Çaresiz diyerek attın Ankara
Ankara’da hiç hastane koymadım Kaçını gezdimse bilmem saymadım On beş günde hiç elbise soymadım Gözümde bir hiçsin bittin Ankara
Yirmi yıl getirdim Ankara sana Hiç umut vermedin çareden bana Hep zorluk çıkarttın yavrumdan yana Beni ciğerimden ettin Ankara
Bu kalbin yarası seni bitirir Gün geçtikçe kalp ritmini yitirir Gücü kalmaz tehlikeye götürür Sonsuz karanlığa ittin Ankara
Başkentte dediler ciğer çalışmaz Ankara tıp dedi dermanı kalmaz Hacettepe dedi fazla yaşamaz Ver artık yavrumu yettin Ankara
Yoğun bakımdayken dardı odası Bir kural koymuşlar girmez babası Kapısında ağlar garip anası İster Ali’sini nettin Ankara
Bu acıyı gözyaşında aradım Her köşede gizli gizili ağladım Akan yaşla mendilleri suladım Geri ver Ali’mi çattın Ankara
Ben bu derdi Ankara da azdırdım Param yoktu beş de altın bozdurdum Bilet aldım veresiye yazdırdım Refiki Ali’den ettin Ankara
Refik Kutlu
Ankara Şiiri
Ankara’da doğdu gün; Öğün Türk oğlu öğün. Tan yeridir Türklüğün, Bahtı ak, taşı kara Adı büyük Ankara.
Ordu kuruldu, Düşman orda vuruldu. Türk’e bir kale oldu. Bahtı ak, taşı kara Yurdun kalbi Ankara.
Harp meydanı orası Başkomutan ovası Bahtı ak, taşı kara Can evimiz Ankara.
H.Ali YÜCEL
Ankara Marşı
Ankara, Ankara, güzel Ankara, Seni görmek ister her bahtı kara. Senden yardım ister her düşen dara, Yetersin onlara güzel Ankara.
Burcuna göz diken, dik başlar insin, Türk gücü orada her zoru yensin, Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin, Varolsun toprağın, taşın Ankara.
Halil Bedii YÖNETKEN
27 Aralık
Yirmi yedi Aralık’ta, Atam geldi, Ankara’ya. Ülkem kalmış, karanlıkta, Merhem oldu, her yaraya.
Atam, Ankara’da durdu, Meclisi, buraya kurdu. Kurtuluşa, karar verdi, Hep toplandık, bir araya.
Düşmanları, yurttan attı, Türklüğüme çok şan kattı. Ankara’yı, başkent yaptı, Hemşeri oldu, buraya.
Atatürk’ü, çok severiz, Onun yolundan gideriz. Uygar ülke, hedefimiz, Örnek olalım, dünyaya.
Hüseyin Celep
Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi
Dokuzyüz ondokuz aralık ayı Dikmen sırtlarına vardı Atatürk Tüm seğmenler karşıladı Ata’yı Milleti bağrına sardı Atatürk
Vatan aşkı ile düş olduk nara Zafer türkün oldu sarıldı yara Bir yüce ses dedi Başkent Ankara Millet meclisini kurdu Atatürk
Koca dünya şaştı eyledi hayret Tükenmedi azim ihtikat gayret Artık hiç kimseye eylemem minnet Bana lisanımı verdi Atatürk
Sefil ERÖKSÜZ’üm vatan can bağım Cumhuriyetliktir tarihim çağım Göklere taht kurdu şanlı bayrağım İstiklal gülünü derdi Atatürk
Mehmet Ali Eröksüz
ANKARA
Ey insan arşı yayla! Ey bozkır! Ey Ankara! Seslen bana: Ben senden nasıl uzak yaşarım; Bahtım, senin bağrından ayrıldığım an kara, Ben sendeki gözlerden feyz alarak yaşarım.
“Halep ordaysa arşın burda.” dersen ne çıkar? Sende al atım için meydan da cirit de var. Başka yerin sahrası hız almaya bile dar! Ben sende heyecanım şahlanarak yaşarım!
Koşarım bozkırlarda gem bilmeyen bu tayla, Hislerim sürü sürü benim, bağrım da yayla. Ana gibi, yar gibi kaynaştım Ankara’yla, Alnım gökten yukarı, mermerden ak yaşarım.
Fatih’in gemileri nasıl kaydı karada? Nasıl bir sızı vardır şerefli bir yarada? Ben böyle imkânsızlık içinde Ankara’da, Hayatımı sürerim, hislerimi yaşarım.
Gönlümü atsalar da dünyanın bir ucuna, Düşer bir gülle gibi Ankara’nın burcuna, Bilmem şahin sığar mı avuçların ucuna, Ankara’da ben böyle çırpınarak yaşarım.
Namuslu bir kitap gibi güler, alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın
Dost!
Yollarımız ayrılsada… Yüreğim dost kalır sana! Habersiz gitsen uzağa… Arar bu can seni,ey dost! Bulur bu can seni,bil dost! Dost…
Çatlamış topraklar gibi, Susamışsa dostun dili, Sular seller, yağmur gibi… Akar bu can sana, ey dost! Yağar bu can sana,bil dost! Dost…
Arar insan,arar dostu! Bulursa o gerçek dostu, Gönlümde tapulu yurdu… Kurdu bu can sana,ey dost! Kurar bu can sana,bil dost! Dost…
Açılır kapılar sana… Sen de kapılar aç bana! Dost olan dostundan yana… Gelir bu can sana,ey dost! Koşar bu can sana,bil dost! Dost…
Gerçek dostlar unutur mu? Gezer o dostun yurdunu… Derdin dost derdim olurdu, Devam sen de,bilesin dost! Özün gerçek,sözünse dost! Dost…
DOSTUM
Hayat akıp giderken, Düşler birer birer biterken, Ben kendime bir dal ararken, Seni buldum DOSTUM.
Şimdi çok mutluyum. Hatta uçuyorum. Adeta kendimi, Bir cennette sanıyorum.
İyiki varsın bitanem, İyiki yumuşak kalbin var, Denizler kadar derin, Güzel gözlerin var.
Ben seninle olmaktan, Seninle dertleşmekten, Seninle gülmekten, İnan çok mutluyum.
DOST DEDİĞİN
Dost dediğin Dostun yüreğinden geçeni bilmeli Dost dediğin Dostunu karşılıksız sevmeli Dost dediğin Verecekse almadan vermeli Dost dediğin Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli Dost dediğin Kara toprak gibi sadık kalabilmeli Dost dediğin Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli Dost dediğin Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli Dost dediğin Geceye parlayan yıldız olabilmeli Dost dediğin Sırtını yasladığın asırlık bir çınar Dost dediğin Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli Dost dediğin Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli Dost dediğin Velhasıl dost olduğunu bilmeli Dost dediğin
Dostluk
Dostluk; yemek,içmek,eğlenmek değil Dostluk; fedâkarlık,dostluk emektir Dostluk; bir nefeslik dinlenmek değil Dostluk; kötü günde birlik demektir
Acıyı paylaşmak,kederi silmek Yerinde bir lokma ekmeği bölmek İçten duygularla sevmeyi bilmek Dostluk can istese,canı vermektir.
Dostluk; sığınılan liman olmalı Dostluk; nefes,nefes kalbe dolmalı Dostluk; yaşadıkça baki kalmalı Dostluk; dost bağından çiçek demektir
Dostluk kolay olmuyor
Dost dediğin dostu ile yoldaştır Belki arkadaştır belki kardeştir Belki ana baba belki de eştir Dost dediğin kolay bulunmuyor ki…
Ne ana kaldı,ne baba; nerede evlat? Her şeyi aldın , ettin mi rahat? Görmedim gerçeği bende kabahat Yalan dünya; boşa aldattın beni
Verdiğin bu muydu, bu nasıl yatak? Doldurdun gözümü taş ile toprak İster ağla , ister gül halime bir bak Yalan dünya; boşa aldattın beni
Bir Hayatın Anatomisi
Hayat dediğin oyun üç,bilemedin beş perde Kural yoktur tınısı hep aynıdır her telde Açılışı dünyaya gelmekle yaparsın Sonra zamanı saati kendin göre kurarsın Dünyaya gelerek başlattığın diriliş Onbeşsene sonra olurmu sana bir serpiliş Farkında değilsindir yaşıyorsundur en güzel günleri Karşına çıkan ilk kızı sanarsınki bir huri Heyelana kapılmış kaya misali geçer zaman Birden yapaylnız kalırsın nedenini anlamadan İşte ilk perde tam burda kapanır Sınav denilen illetle ikinci perde aralanır Hazırsan geçersin sınavı ilk seferde Eğerki değilsen sayarsın olduğun yerde Aşılmayacak engel yoktur atlatırın bunuda Artık kendine güvenirsin sözlerin kalmaz havada Sahneye bi çıkarsın karşında kocaman kitle Kendince düşünürsün işte budur kapalı gişe Tadını alamadan elvedda derin mutlu günlere Çıkarsınsabah yeliyle uzun bir sefere Şafak saymakla geçermi dörtyüzaltmış gün Onbeş aydan daha yoksun kalır kısacık ömrün Onbeş aydan sonra hiç bozmadan kafiyeyi Kapatırsın uzun bir aradan sonra perdeyi Herkes gibi kurmak istersin mutlu mesur bir yuva Bu arada bir perde daha katılır kuyruğa Artık benimde olsun dersin bir kaç çocuk Derken anlarsınki kolay değilmiş yoksulluk Dertler belini büksede bunlarıda atlatırsın Hepsini bir bir katlayıp cebinde saklarsın Bundan sonra kalmamıştır ben diye birisi Sende anlarsın yalanmış aileden gerisi Yıllar birbirii kovalarken dört nala Yavrunda düşüverir uzun bir yola Çok geçmeden alırsın kucağına bir iki torun Onlar için herşeyi yaparsın dinlemezin hiçbir kanun Artık birşey düşünmezsin dalmadan önce uykuya Yüreğinde yer yoktur en ufak korkuya
Altmış beş senelik hapisten sonra hayat Açıklar kararını artık;’hakkın beraat’ Yakan yapışır alaşağı eder ölüm ummadığın yerde Tam burada anlarsın açılmıştır artık son perde Önünden geçek üzeredir ayrılık treni Bir telaş başlar duymadan son sireni Şehadet getirerek çıkarsın dönüşü olmayan yola Yoktur artık hiçbir durakta bir nefeslik mola Ağır ağır uzaklaşırken kıpırdayamadan yerinden El bile sallayamazsın buğulu pencerenden Cenazende okunan senin içindir bu son beste Kimse bulamaz artık seni herzamanki adreste.!
Sonsuza Kadar
Güz gülleri gibi ömür olmasa Engelleri aşsak sonsuza kadar Gök ekinler biçilerek solmasa Baharlar yaşasak sonsuza kadar
Yürek yangınları acıtır teni Ateş hâleleri henüz çok yeni Derin acılara atmayın beni Huzura kavuşsak sonsuza kadar
Gönül güzelliği olmalı her an Yürek sesleriyle geçmeli zaman Hoyrat bakışları istemem aman Kemale ulaşsak sonsuza kadar
Gülistan içinde güller açmalı Nefisten, şeytandan hemen kaçmalı Hakikati bulup her dem uçmalı Hikmeti konuşsak sonsuza kadar
Sureti cemali seyretmek güzel Âşıklarla olmak arife özel Bülbül gülü için şakıyor gazel Cananla buluşsak sonsuza kadar.
Ömür Dediğin
Debelenip dursun akıl ‘niçin’de, Bir varmış bir yokmuş ömür dediğin. Gönül sanki zindan, zindan içinde, Bağrımdaki okmuş ömür dediğin.
Gel seyre dal bir ırmağın başında, Çölün ortasında, dağın başında, Bir gurbet ki gözlerinin yaşında, Ne yaman firakmış ömür dediğin.
Adım adım menziline yürüyen, Gece-gündüz damla, damla eriyen, Bahtımın yeline düşüp titreyen, Bir sarı yaprakmış ömür dediğin.
‘La rahate’..bitmez dertler, çileler.. Şeytanda tuzaklar, ‘ben’de hileler, Yüzümde gül olup açsın haleler, Ahiri toprakmış ömür dediğin…
Hayat Devam Ediyor
Hayat yaşamaksa bir lokma nasılsa gelir. Bir bak doğaya. Kelebek bile doyuyorsa eğer. Ezdim diye sevinme üzül bence. Ezildiğinde bile yemdir birilerine. Bilen bilir bilmeyen inler dercesine. Hayat devam ediyor.
Ne çağlayanlar dayanamadı kurudu. Bir bak doğaya. Karıncalar bile doyuyorsa eğer. Basıp ezdiğine üzülme sevin bence. Ölüsünü bile diğerleri ambara taşır. Yaşam biri için biterken. Öteki için yeniden başlamaktadır. Hayat devam ediyor.
Hani Harun’dan kalan mallar. Karşındakinde büyük mal var. Bitirmen mümkün değil. Yüklen ezdim diye sevin.. Ye yiyebildiğin kadar. Öyle bir yürek ki bitiremezsin. Kendini geleceğine bırakmış zaten. Hayat devam ediyor.
Neler çaldın dünyada görebildin mi? Çantana bakma bulamazsın. Aldıklarını sende bırakacaksın. Bırakmasan bile alacaklar elinden. Ağlama o zaman. Bir bak doğaya hepsi geçiciydi de. İşte o zaman iş işten geçmiştir. Hayat devam ediyor.
Bütün kalbimle her şeyi vereceğim. Dönülmez yolda bende yalnız gideceğim. Hissetmekse acıyı sende bileceksin. Doğduğumda yalnızdım ya. Ben o yalnızlığıma geri döndüm. Yürü artık sen git gidebiliyorsan. O anılarla maddiyatınla mutlu ol yeter. Geriye bir söz kalır. Hayat devam ediyor.
Hayat Yolu
Zaman çizgisinde kaybolan yollar, Yürümen içindir durmadan yürü. Sağından solundan uzanan eller, Üstüne kirini sürmeden yürü.
Dört yana dizilmiş kahpeler mertler, Karşında sıralı çileler dertler. Arkandan kuyuyu kazar namertler, Sırrını düşmana vermeden yürü.
Hayal mi gerçek mi düşün bir kere. Nefsine hükmeden düşer mi yere? Yüreğin mahkûmsa bitmez kedere, Mutluluk düşleri kurmadan yürü.
Başımdaki yazmayı devrim ile düşürdüm Toprak kokan saçımı rüzgar ile uçurdum Orak vurdum ekine bebeme süt içirdim Salın benim peşimi adım kadındır benim
Eylemlemlerde eşime omuz verdim el ele Saçlarımı yoldular cehalete bak hele Panzerler ezdi geçti of demedim bile Ezdirmedim eşimi adım kadındır benim
İki evlat büyüttüm gözlerim,den sakındım Asker verdim vatana tezkereye bakındım Bana tabudu geldi öle öle dokundum Toprak aldı koçumu adım kadındır benim
Bir yavrum,da mapusta yargı günü bekliyor Ölüm orucu tutmuş bir damla su çekmiyor Duyan yok feryadımı kimse dönüp bakmıyor Kafesledim kuşumu adım kadındır benim
Yüreğimde yükselir eşsiz banaz kalesi Emektir alın terim bir damla yok hilesi Vurun boynumu ulan olmam hınzır kölesi Yapacağım işimi adım kadındır benim
Bir daha doğsam yine kadın doğardım Ne türbanı dolardım ne çarşafa sığardım Pir Sultan la Bedrettin le Nazım ile göğerdim Eğemezler başımı adım kadındır benim
BENİ AĞLATAN KADIN
Beni ağlatan kadın; Sen kimsin, Bir melek mi! Bir huri mi! Yoksa beni benden çalan Bir şeytan mı? Sen kimsin? Gecemin karanlığında Yıldızım mı! Gündüzüm de Güneşim mi? Aşımda ekmeğimde Tuzum biberim Acım zehirim Sen kimsin… Saatim yoluna ayarlı Kalbim yürüyüşüne atıyor. Gözlerim cemaline hayran Bütün şarkılar bizi, Bütün şiirler ikimizi Bütün geceler benliğimizi Aşkımız,telefon tellerine kilitlenmiş Rüyalarım,uyur gezer Şu koskoca dünyada Kimse beni ağlatamadı Bir sen yaptın bu işi, Beni ağlatan kadın, Sen kimsin!… Kimsin? Necisin? Gülüp kaçıverdin bir ahu mu? Hücrelerimi uyuşturan Peri mi!… Söyle Allah aşkına; Beni ağlatan kadın Sen kimsin…
O Kadın
Bunca nefret, kızgınlık Ve yatağıma giren onca kadın Silmeliydi, bir ölü gibi ismini Bu kadar uykusuzluk çekmemeliydim Resimlerini; Bıyıkları yeni terleyen bir çocuğun Sigara paketini saklar gibi, saklamamalıydım. Her gece, Evet! Her gece, İlk defa içer gibi, O resimlere duyduğum heyecanım.
Ağacına tutunan bir sarmaşık, Tanrıya sığınan bir günahkar gibiyim. Ben sana anlatamam Anlatırsam, anlarsın. Anlatırsam, acırsın. Yeniden sevmek istersin, dokunamazsın Çünkü hiçbir şey, bıraktığın yerde değildir Toplamak istersin, dağılırsın. İşte bu yüzden, ben sana anlatamam. Anlatırsam, ağlarsın
SEN İSTANBUL GİBİ GİZEMLİ KADIN
geceler agladı hep karanlıklarda gözlerinin güzelligine. yapraklar sarardı,güller kurudu, dudaklarının muhteşemligine. denizler kudurdu,rüzgar çıldırdı, saçlarının özelliginden. dar geldi dügmelere gömlegin dikişleri, minik şehvetlerin yaktı, kül etti. çizgisi,hatı,işvesi, nazı, çıldırdı tüm güzeller,hurileri kızdırdı. yerler sarsıldı, çatladı alem, bastıgın yerlerde acı güller fışkırdı, günler gece oldu, lal oldu o şuh diller. kuşlar gülüşüne hep hayran oldu, mecnuna unutturdu bekleyen leylasını, aşıklar hep mecnun, kerem deli divane. nice kem gözler hep sana kızgın, adını duyup ta kalan olmadı, sesini duyupta giden olmadı. sen bir ahu derya, afeti güzel, sen güzeller güzeli,abu hayatım, söyle, giderken ne bıraktın ellerime senden hatıra. kadınlar içinde muhteşem kadın, sen, istanbul gibi muhteşem kadın.
YALNIZ BİR KADINA
Bir istasyon sessizliğinden iniyordun Yalnız gelmiştin bu şehre belli ki Saçlarına bir yağmur hoş geldin diyordu Kaçak bir yolcu gibiydi o gün İstanbul Konuşmuyor, ağırdan alıyordun Bir istasyon sessizliğinden iniyordun
Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun İstanbul seni tanımaya çalışıyordu Sen ser verip sır vermiyordun Bilmediğin sokaklara giriyordun Yüzünde tarifsiz şüpheler taşıyordun Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun
Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun Üsküdar’a nerden, neden geçiyordun Üç yüz altmış beş derece dönüyordu Etrafında İstanbul Sanırım git gide kayboluyordun Az sonra dönüp geriye Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun
Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun Yağmurda duruyor, rüzgârda geçiyordun Pek tekin olmayan muhitlerindeydin yalnızlığın Ellerin sıcak bir çay bardağına dokunuyordu Fiyakalı bir geceye iskemle çekiyordun Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun
Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum Sen de diğer insanlar gibi konuşabiliyor muydun? Sen yine bana bakıyor ve sigara yakıyordun Gece müsaade isteyip kalkıyordu yanından İstanbul’a sığdıramadığım bir sabah oluyordu Bakınca geceden yalnız gözlerin görünüyordu Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum
ADI KADIN YÜREĞİ YANGIN
Adı kadın Anadır bacıdır kadın Candır cananadır, eşdir kadın Eli öpül esidir, duygu selidir kadın
Anlattıkça çoğalan, çoğaldıkça güçlenen kadın Adı kadın yüreği yangın, acılarla yoğrulan kadın Gözyaşlarını içine akıtan kadın Eşinin şekillendirdiği kalıba giren kadın
Sorgusuz sualsiz istenileni yapan kadın Gözü yaşlı, bağrı yaslı kadın Daha küçücük bir kızken gelin edilen kadın Ne olduğunu anlamadan bebe karnına koyulan kadın
Küçücük bir çocukken çocuk doğuran kadın Ummanda kaybolan kadın Adı kadın Yüreği yangın kadın…
Kadın Vardır
Kadın vardır,kocasını şah eder Kadın vardır,padişaha ah eder Kadın vardır,geceyi sabah eder Kadın vardır,koca illallah eder
Kadın vardır,dikenini gül eder Kadın vardır,gülüde diken eder Kadın vardır,insanı bülbül eder Kadın vardır,yakar,yıkar kül eder
Kadın vardır,samanlığı seyran eder Kadın vardır,sarayıda viran eder Kadın vardır,her haliyle hayran eder Kadın vardır,hayatı zindan eder
Kadın vardır,alay misafir eder Kadın vardır,biride kafir eder Kadın vardır,ilhamdır şair eder Kadın vardır,hayatı zehir eder
Kadın vardır,yuva için cenk eder Kadın vardır,düşmanına denk eder Kadın vardır,aşk ile ahenk eder Kadın vardır,hayatını felç eder
Herşey zaman Zaman zahiri Zaman herşey Zaman hayat Zaman su Zaman sevgi Zaman bir ömür Sona giden sonsuzluk Zaman varoluş Zaman, zaman,zaman
Zaman Zaman
Zaman zaman olur ki, hayal denizinde Boğulurum, en sığ yerlerinde
Zaman zaman olur ki, düş denizlerinde Yüzerim boğulmadan, en derinlerinde
Zaman zaman olur ki, verimli geniş ovalarda Bakir kalmış cıplak gibi dolanırım, bozkırlarda
Zaman zaman olur ki, yaşamak için direnen kısır çöllerde Kel traş edilmiş beynimle,şaşkınlık içinde dolanırım, seraplarda
Zaman zaman eririm, sığ düşüncelerin içinde Zaman zaman isyanları oynarım, meydanların içinde
Zaman zaman kaybolurum, kalabalığın ortasında Zaman zaman durur beynim, bir şiirin başlığında…
Öyle Bir Geçer Ki Zaman
Dünyaya geldiğinde, başlar zaman Şanslıysan su gibi, akar gider zaman Şansın yok ise, vay haline o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Çocukluk evreleri, anlamadığın zaman Gençlik çağlarında, delirir zaman Olgunluğunda sıkılırsın, zaman zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Geçmişi düşündüğün, zaman Muhasebe yaparsın, zaman zaman Ya ağlarsın, ya gülersin, o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Yanında kimseyi, bulamadığın zaman Yolun sonunu, gördüğün zaman Yaradan’a sarılırsın, işte o zaman Öyle, bir geçer ki, zaman
Zamân-ı
Zamân-ı zamânında değerlendir, Zamân-ı zamansız bırakma, Zamân-ı zamâna karşı kullan, Zamân-ı ebedî kıl, Zamân-ı teslim etme fâni zamana, Zamân-ı ediniver servet, Zamân-ı yol aldır zamana, Zamân-ı nur’lu kıl, Zamân-ı bırakma ışıksız, Zamân-ı etme bâd-ı hevâ, Zamân-ı kazandır zamana, Zamân-ı kıl şifa zamana, Zamân-ı zamansız kullanma, Zamân-ı zaman içinde kullan, ,Zamân-ı zamana bırak, Zamân-ı zaman’la kıyas’la…..
ZAMAN
Zaman bir çeşme misal, Akıp geçer zaman, Zaman bir kuş misal, Uçup gidiyor zaman.
Zaman özgür bir tay gibidir, Tutamaz kimse ateş gibidir, Zaman bir matbaadır, Hemen basılır biter zaman.
Ne zaman
Ne zaman bu addan sandan geçeceğiz, ne zaman? Can meclisinin halkasına ne zaman hep birden girip oturacağız? Dudağımıza bir tek kadeh dokundurmadan ne zaman içeceğiz büyük dostumuzun huzurunda can şarabını, ne zaman içeceğiz, ne zaman
Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, uzat elini. biz bu yana göçtük artık, armağanlar getirdik sana.
Ne zaman diyeceğiz can sâkisine, ne duruyorsun, tutulduk bikere, düştük ocağına senin, gurbet elde üşüdük,donduk kaldık, selâm ver, hatırımızı sor, kucakla, ısıt bizi, bize kırmızı şarap sun.
Ne zaman bize cevap verecek o, ne zaman? Ne zaman diyecek, nem varsa sizin, buyurun, âfiyetler olsun?
Kayıp Zaman
Sevdiğini söylemen yalanmış Uğurumda ölmeler yalanmış Ne bir doğru ne bir gerçek Yalanmış herşey yalanmış…
Seni tanıdıktan sonra Dönüp baktım yalancı maziye Yaşamamış, yaşanmamış yılları saydım Ve yandım… Senin gözlerin kadar Mazinin boşluğu da yakıyordu içimi Üç-dört ay geçmişti 19’umu bitireli Hevestir geçer diyordu Çevremizin tecrübelileri Ama geçmiyordu… Bilmiyordum sonbaharın güzelliğini Sanki ilk defa yaşıyordum mevsimleri Yağmur olup yağıyordum yerlere Işık olup açıyordum gecenin rengini Ve sen doğuyordun içime güneş gibi Ayrılık dağının ardından gülüyor Mutluluk çiçeğini koparıyor Üstelik pişman olmuyordun Her ayrılık vakti güldüğün için Önceleri seni affetmek istemedim Benim ki aşk mı, yoksa tutku mu Bunu bir türlü çözemedim Senin ki dalga mı, avuntu mu Bir de bunu, bunu bilemedim…
Beni Affet Bebek
Beni affet bebek Doğuşundan ölümüne kadar karar verdim haksız Koşup eğlenme hakkını aldım elinden Belkide öperek uyandıracaktın beni Affet ne olur, kefensiz oldu ölümün
Beni affet bebek Baba diyemedin, anne diyemediğin gibi Nasıl kıydınız diye sorma ne olur Rüyalarımada gelme yalvarırım Seni görüp isyan etmekten çok korkuyorum
Beni affet bebek Ben istemedim gitmeni ama evet dedim Kime benziyordun acaba annene mi yoksa banamı Kafamda milyon soru ve gözümde yaş var şimdi Affetmek zorunda değilsin ama ne olur affet
Affetmek
Yeter artık durup düşündüğün, İnsan sabrı bir yere kadar! Nedir yüzünde o gördüğüm? Nefret bile olamaz o kadar…
İstrsen yalvar ama, Şunu asla unutma! Affetmek bana değil, Yalnız Allah’a mahsustur…
Acımasız!
İnsanlar acımasız, Hayat acımasız, Sevdiklerimiz acımasız, Herkes acımasız…
Affetmek unutuldu, Kendi derdimize yandık. Hep biz dedik durmadan. Akıp giden zamanda…
Hep biz doyalım dedik Kardeş kavramını unuttuk Herkes acımasız… İnsanlar acımasız…
Analardır adam eden adamı aydınlıklardır önümüzde gider. Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.
Gelinler aynada saçını tarar, aynanın içinde birini arar. Elbet böyle sizi de aradılar. Gelinlere kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin.
İhtiyarlıkta aklına insanın, tatlı anıları gelmeli yalnız. Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın, efendiler, siz de ihtiyarsınız. Bulutlar adam öldürmesin.
Nazım Hikmet Ran
———————————
ŞEHRİN ÜSTÜNDEN GEÇEN BULUTLAR
Bakıp imreniyorum akınına Şehrin üstünden geçen bulutların. Belki gidiyorlardır yakınına Rüyamızı kuşatan hudutların.
Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an Sanki bulutlarla bir, akıyoruz; Onların hevesine uyaraktan Cenup ufuklarına bakıyoruz.
Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan, Yer alsaydık şu bulut kervanında, Güzel’e ve Yeni’ye doğru koşan Bu sonrasız gidişin bir yanında;
Dağlara, denizlere, ovalara Uzansaydık yağarak iplik iplik, Tohumları susamış tarlalara Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.
Bakıp imreniyorum akınına Şehrin üstünden uçan bulutların. Gidiyor, gidiyorlar yakınına Rüyamızı kuşatan hudutların.
Ahmet Muhip Dıranas
————————————-
BULUT MU OLSAM
Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür.
Bulut mu olsam, gemi mi yoksa? Balık mı olsam, yosun mu yoksa?.. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Sosyal etkinliğiyle, Sanatsal kimliğiyle, Köy-kent, tüm şenliğiyle Dinle Çukurova’yı.
Aşkın,en cefakârı, Halk şiiri mimarı; Karacaoğlan diyarı Dinle Çukurova’yı.
Toros’tan Akdeniz’e, Antakya’dan Mersin’e, Her yönü bir hazine, Dinle Çukurova’yı..
Naim Yalnız Hoş Geldin Turist Kardeş
Öyle güzel bir ülke,seçmişsin görmek için, Gezdiğin her yer sana,olacak gönülden eş; Bıkmadan tadacaksın,zevkleri biçim biçim Hoş geldin Türkiye’ye,hoş geldin,Turist Kardeş.
Sıcak kanlı insanlar diyarıdır bu ülke, Türkler konukseverdir,hepsi yürekten kardeş; Doğruluk ve temizlik,en önde gelen ilke Doya doya gez,eğlen; gönlünce Turist Kardeş.
Türkiye’nin her yeri,cennetten bir köşedir, Zümrüt dağ,berrak deniz,altın sarısı güneş; Halkının her hüneri,doyulmaz bir neşedir Sağlık,sevinçle doldur,gönlünü Turist Kardeş.
Türk’ün başta emeli,barış sunmak dünyaya, Dil,din,ırk renk gözetmez; herkesi bilir kardeş; Aranmak,anımsanmak,tutkusu doya doya Ya gel; ya selam gönder,dostunla turist kardeş.
Bir tarih hazinesi,baştan başa Türkiye, Bin bir çeşit uygarlık bulursun,değil üç-beş; Tanrı, bol bol bahşetmiş,her şeyi bu ülkeye Sımsıcak kucağına,hoş geldin Turist Kardeş…
Naim Yalnız Ülkemiz
Bu ülke bizim ülke, Tertemiz olmalıyız. Böyle yakışır Türke, Ve böyle kalmalıyız.
Güler yüzlü milletiz, Severiz misafiri. Çok güçlü bir devletiz, Koruruz turistleri.
Dünya bizi tanısın, Tanısın ülkemizi. Gittiği yerde ansın, Dürüstlük ilkemizi.
Şanlıdır tarihimiz Onurlu, guruluyuz, Parlak istikbalimiz, Uygarlık yolundayız.
Gökten elene elene, Yerden dolana dolana, Sudur ki çıkmış törene, Tarsusun çağlayanı.
Behçet Kemal ÇAĞLAR
Turizme önem verin
Ülke ve bölgelerin Gelişmişlik faktörü Toplumu etkiliyor Çağa gönderir körü Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Bütün turizm sektörü Gelişmeli doluca Emekler verilmeli Durmaksızın topluca Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Her yıl beş yüz milyon can Araba uçak ile Yollanır dört tarafa Yemekli yatak ile Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin 400 milyon dolarlık Paralar harcanmakta Yeşil mavi ve deniz Çoğu koşarlar yata Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Her sene ortalama Büyümekte bu pazar Bizlere ulaşmalı Yapacaklarımız var Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Dağ yayla turizmini Geçirin harekete Sağlık mutluluk gelsin Topluca cemiyete Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Devamlı artmaktadır Vatana gelen turist Hizmeti erken yapın Hemen yanlarına git Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Sevindirici olay Bu önemli seçenek Teşvik edilmelidir Harekete geçsin tek Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin Hayvancılık ve tarım Sanayi açısından İlçemizi geliştir Gel zorluğa eli ban Turizme önem verin Yüksekte olsun yerin En önemli mesele Turizm der Hasan Sancak Gösterilirse önem Biz kalkınırız ancak Turizme önem verin
Sana sevgimi anlatmak biliyorum imkansız Dünyada imkansız olan bir tek şey bu benim için Çünkü senin sevgin ölçülmez Ana yüreğinden fazlaydı senin bana sevgin
Anca bu anlatır senin iyi olduğunu Hatırlıyorum seninle geçen saatlerimizi Seni yılan ısıracak diye benim paniğim O gün senden o tatlı öpücüğü almak hayatımda en güzel anımdı
Ne kızlar ne arabalar ne evler vs… Bunların hiç biri seni tutamaz anneanne Çok erken gittin anneanne Ben daha 9 yaşındaydım
Ben sana doyamadım O güzel yüzüne doyamadım Hani sen hasta olduğunda bir yastık almıştık ya… Sen öldükten beri hep onla yatıyorum
Her akşam yastığa bakarak ağlıyorum Elimden bir şey gelmiyor dua ediyorum Senden sonra en sevdiğim şey vatan Hayatım boyunca onu koruyacağım
15 yaşındayım anneanne Bir Zonguldak çocuğuyum Annem hastanede dedeme bakarken Senin elinde büyüdüm
Senin hakkını ödeyemedim en çok buna yanarım Delin tutulduğunda benim fotoğrafıma işret etmişin Biz şehirdeydik anneanne benim fotoğrafımı öpmüşsün Biz kötü haberi duyunca geldik
Bana bir sarılışın vardı ya onu ben ne annemden ne babamdan aldım Kimseden de almam beni öperek öldün Dayım ise son anda yetişti fakat sen ölmüştün Tabuta baktı ve bayıldı
Bende baktım sana bir kez sanki gülüyordun Ama ben ağlıyordum Lütfen geri gel Anneanne lütfen! ! !
Nasri Aydemir
İyi Günler İlerde Anneanne
iyi günler ilerde anneanne iyi günler ilerde bense yirmidört saatlik günlerdeyim anneanne
rüyalarında senin ne kıyamet kopuyor ne de bir gül düşüyor dalından sen böyle istersin bilirim gülümseyerek anneanne
oysa ne sarışın kızlar göz kırpıyor esmer delikanlılara ne de ortadoğu bir gül bahçesi oluyor
yine de iyi günler ilerde anneanne esmerliğimiz kıyamet herkese
halime bakıp üzülme anneanne bir bakarsın dayımla beraber ortak bir iş kurar belki bir süpermarket açarız
ne dersin, kasada da muzaffer durur, gülümseyerek yok yok olur, dandy, pop-corn ve kalve çorba satarız.
kahrolsun amerika deriz sonra kahrolsun fransa için ve mançurya kahrolur biz böyle deyince devr-i daim düzeniyle dönen dünya
Dedelikte göster büyük başarı Torunlar dünyanın en kutsal varı Damadı gelini atma dışarı Kırılır bir başı eldir Yusuf’um
Biraz düşün batın ile zahiri İnsanların en son topraktır yeri Yüksele yardım et duyma gahiri Kitaplar elinde kaldı Yusuf’um
Osman Yüksel Anneanne
Gökgözlüm… çok zaman oldu bana sarılmayalı sen çok zaman oldu anneanne çocukluğumu özledim ben fındık bahçelerinde koşarken ömrümün çoğu daha önümde dağ gibi dururken ve bilmezken hastalık nedir yaşlılık nedir aklım ermezken hep sen vardin yanimda yanimda değilsen hemen ardimda.. bilmezdim çiçekler ne işe yarar ben evelek mantarlari arardim dört dönerek bahçelerde gözüne girmek ve seni mutlu etmek için bana aferin oğlum demen için şimdi söyle niçin anneanne ne zaman bir bahçeye adimimi atsam buruk olurum ben o an bir avucumda çocukluğum bir avucumda ellerin koşmak isterim findik bahçelerinden sana hernerdeysen……. Mete Çakır
Benim Çocuklarım Anneanne Diyemediler
Ne büyük eksiklik anneciğim yokluğun. Benim kızım,oğlum Seni tanımadılar. Sarılıp da boynuna anneanne diyemediler.
Ellerini öpüp bayramlarda,harçlık alamadılar. Masallarını dinleyemediler, Kucağında,ayağında uyutamadın sen onları, Senin güzelim yeşil gözlerini görmediler.
Okula gönderip, Karşılayamadın dönüşlerinde, Ders çalışmadılar dizinin dibinde. Senle başbaşa olamadılar gönüllerince.
Anneanne demeyi bilemediler, Elbette dede de demediler babama, Mehmet Babam dedeleri idi ve, Bu duyguyu, bu kelimeyi biliyorlar.
Anneanne diye bildikleri ise, Yeşil demir bir çerçeve ile sarılmış çepeçevre, Bir mezar. Gidilen, eller açılarak dualar edilen, Bir toprak parçası, Bir mermer isim levhası. Bayramlar,özel günler ötesi, Her dertleşmek istenildiğinde gidilen, Bir ömür törpüsü.
Hep soruyorlar anneciğim seni, Hep anlatıyorum, Pelinsu biliyor,bu sohbetin sonunun gözyaşı ile biteceğini, Anlatırken beraber yaptıklarımızı, Sohbetlerimizi, Kısacık ömründe bana kattıklarını, Vefa, sadakat, çalışkanlık, dürüstlük, Sevgi doyasıya coşkulu,heyecanlı,mutlu, Sahiplenme,kıskanma,paylaşmama, Dinliyor koskoca iri gözlerle, Uykuya dalarken koynumda, Sana dualar okuyor annem.
Bak yine anneler günü, Anneanne günü geldi çocuklarımın. Pazar günü ellerimizde çiçeklerle sana geleceğiz. Akıllarında kalan hep bu günler olacak sana dair. Fotoğraflar,ve bu toprak parçası. Anneanne demeyi öğrenemeyecekler belki Bu eksik hiç kapanmayacak, Ama anneciğim seni asla unutmayacaklar. Hep getireceğim sana onları. Seslerini duyacaksın sarılamasanda, Göreceksin yüzlerini. Küçücük elleriyle dualar okuyacak, Gözlerinde yaşlarla Anneanneciğim anneler günün kutlu olsun diyecekler. Günün kutlu olsun bir tanem. Allahısmarladık.
Aynur Meydan Anneanne Evi
Resmim çerçevede Evin baş köşesinde… Sevilmek, şımartılmak Zirvelerde… Bahçe kapısından girerken daha Akşamsefaları, Pencerenin önündeki saksılarda Sardunyalar, karanfiller, güller… Ama asıl ben gelince Açar bu evde güller… Mutluluk ben demek… Her şey benim içindir zaten: Ne istesem önüme serilir, Sütlaç ister canım, Hemen sakızlısı pişirilir… Portakal, mandalina, elma Dilim dilim, Zorla ağzıma verilir… Tuttuğum yarım oruçlar için Para da ödenir… Hiç aç kalmadığım, Hiç üşümediğim, Hiç azarlanmadığım ev… Anneanne evi… Çocukluğumun en güzel evi, Hep özlemle beklendiğim ev, Anılarımın burcu burcu koktuğu, Özlemlerimin yüzüme güldüğü ev…
Hayatın garantisi, Yaşamın siğortası, Hayatla ölüm arasındaki, ‘ÇIT’sesini duy. Geri kalan hayatın, köprüsünü kur. Emniyet kemerini tak, aracını sür.
Ramazan Çiçekli Emniyet Kemeri
Şehir içi ve şehir dışı yollarda. Kalsın sağ kol içerde,sol kol dışarıda. Faydasını görürsün,herhangi bir kazada. Yoksa bulursun kendini,ön camdan dışarıda.
Kaza sonunda ölüm ihtimali,yüzde altmış azalır. Böyle güzel bir koruyucudan,niçin kaçılır. Yoksa etrafa,al kanların nasıl saçılır. Emniyet kemeri,elbette daim takılır. 01-03-2001-Perşembe Ankara
Osman Karahasanoğlu
Emniyet Kemerini Tak
Emniyet kemerini tak, Mutlu ol sende. Neşe ile İlerle. Yanlış yapma sakın, Emniyet kemerini tak. Trafiğe dikkat et, Kurallara uy sende. Emniyet çok önemli bu devirde, Mutlu olmak istersen, Emniyet kemerini tak. Rahat ol sende, İlerle neşe ile.
Kadife rüzgârlar meltemli gülüşlerini saçacak Ayçiçeği tarlasının kanserine düşmüşüm Güneş fırtınaları uçuşuyor kalbimde Gökkuşağı renkli rüyalar yorgun gülüşlerde
Ayçiçekleri rüzgârın şarkısını söylüyordu Ayçiçeği denizi coşuyor meltemin bestesinde Renkli uçurtmalar ayçiçeği tarlalarını kuşatacak Ayçiçekleri zamanın çocuksu sevinçleriyle oynaşıyordu
Bulut ırmakları dağların doruklarında çağlıyordu Yorgun ümitler buğday tarlasının heybesinde Gönül mevsimleri zamanın kadehine demirlemişti Rüzgârın çığlıkları buğday tarlalarını kuşatıyor
Göğün heybesinden yıldız çiçekleri saçılıyordu Ayçiçekleri ovanın havuzuna düşmüştü Söğüt ağaçları zamanın ırmaklarında yüzüyordu Ayçiçekleri vefakâr bulutları özleyecek
Ayçiçeği rüzgârları dağlara koşuyordu Göğün tenhalığını kucaklamak özlemiyle Akşam güneşi oyuncak bahçesinde oynaşıyordu Dağların heybesinden zamanın gülüşleri dökülecek
AYÇİÇEĞİ
bir sabırdır bekleyişi ayçiçeğinin yönü daima güneşe gün boyu birlikte daima göz göze güneşin vedasında büker boynunu sabahın ilk aydınlanmasıyla kavuşur sevenler yeniden öğretir bize de sabrı sabırla bekleyişi yönelmeyi sevgiye sevgiye içtenlikle güç almak karşılıklı paylaşmak beklentisiz sevginin yüceliğinde her koşulda her zamanda ben değil biz olarak
Mehmet Gücüyener. AYÇİÇEĞİ
Her sabah Girersin sınıfa ışıltılarla. Nereye gitsen o yana Döneriz yüzümüzü. Sevgi dolu, bilgi dolu sözlerin Isıtır içimizi.
Sen bir güneşsin, Bizlerse ayçiçeği; Aydınlat bizi öğretmenim, Anlat bize gerçeği.
Bestami YAZGAN
AYÇİÇEĞİ
Ayçiçeği dans eder güneşle Döner döner sevişir güneşle.. Isınır, ışıtır, büyür, serpilir Yeşillenir.. kat kat elbise giyer Moda ondan esinlenir.. Boyu uzar gittikçe Bir gösteriş bir endam.. Saçları sarı rüzgarda uçusur Dalga dalga Güneşe yapar poz ve hava.. Döner, döner güneşle birlikte.. Aşkından solar, dolar, eğilir gittikçe.. Kurur saçları, renk değiştirir.. O ölürken bereketlidir.. AYÇİÇEĞİ
Bitkiler var onlarla besleniriz Çimenler otlar, yüksek ağaçlar Bitkiler var orta halli Orta boylu bize benzer
Örnektir, güne bakan Ya da ayçiçeği derler adına Kuvvetli gövdesi var Ellere benzer yapraklar
Ve taçlı bir baş dik duran önceleri Serpilip büyüdükçe insan gibi Renkli başı da güne bakar Her mevsim nisan gibi
Güneşe sevdalıdır besbelli Olgunlaştıkça baş eğer Görülür baştaki tohum çiçekler Düşünceler, projeler , fikirler
Gün gelir hasat başlar Sökülür kökünden ya da kesilir başlar Azık mı desem, yazık mı desem Ne desem arkadaşlar.
İlk önce sülük dadandı Yapraklar bir bir budandı Yandı dostlar içim yandı Biçemedim ayçiçeği
Deşer dururdun zibili Oldun ayçiçek katili Gözün kör olsun tibili Biçemedim ayçiçeği
Eskiden tek davar yerdi Kırkayak ortamı gerdi Çekilmez tavşanın derdi Biçemedim ayçiçeği
Çeşit çeşit zehir attım Aha ben yenice battım Gece tarlalarda yattım Biçemedim ayçiçeği
Bit, solucan. Kertenkele Toprak kurdu, fare bile Hepsinden de gördüm hile Biçemedim ayçiçeği
Bilemem ki nedir kârım Ayçiçeği yoğum varım Aman yetiş ilçe tarım Biçemedim ayçiçeği
KEMAL AKGÜL
AYÇİÇEĞİM
Sendeki sevdalara asılır kollar Gölgene yaslanır yorulmuş dallar Bir gülüşün beni bulutta sallar Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…
Hangi yöne dönsem sana gelirim Ben aşkı bir tek sende bilirim Dudak buruşuna üzülür irkilirim Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…
İçindeki volkanlar durulsun artık Yüreğim ezildi,her yanım yırtık Sevgimiz bir nimet,bebeler katık Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…
Ben zile basınca gülsün ayyüzün Sımsıcak sevgiyle ballansın sözün Gel benimle ol gece gündüzün Ayçiçeğim bana döndür yüzünü…
Güneş gibi emrindeyim her halimle Oluk oluk mutluluk sunarım elimle Yeter artık çatışma kendi kendinle AYÇİÇEĞİM BANA DÖNDÜR YÜZÜNÜ GÜLSÜN GÖZLERİN,ÇÖPE FIRLAT HÜZÜNÜ…..
Bir rüyaydın bir gece ansızın gördüğüm Bir rüya sözlerim gibi kördüğüm Bir rüyaydın hiç yaşanmamış Bir rüya adı henüz konmamış
Bir rüyaydın görülmeye değer Bir rüya yalanmış meğer Bir rüyaydın zamansız uyandığım Bir rüya büyüsüne bulandığım Bir rüya,ki sorma
Akşamın alaca karanlığında, Acı bir rüya, bir rüya,ki sorma, Yıldız tutmuşsun sımsıkı avcuna, Ben kayıyorum meçhul uçuruma,
Gök kuşağı taç güzelim başına, Ay düşmüş sım sıcacık kucağına, Ben buz kesmişim tepeden tırnağa, Acı bir rüya, bir rüya,ki sorma.
Bir bulut beni kollar,katran kara, Yıldırımlar çakar ardı ardına, Adın kazdığım dilek ağacına, Acı bir rüya, bir rüya,ki sorma.
Boşalan aşkımızın sokağında, Bey zebaniler durmaz kol geziyor, Cezalı çocuklar kulak çekiyor Bin bir mahlukat yolumu kesiyor. Acı bir rüya,bir rüya ki sorma.
Bir vahşet görüyorum, göz kapalı Bir tılsım çözüyorum,sen yaralı Zençirlere vuruldum beden tutsak, Sabah nerde seher, gecikmiş şafak, Acı bir rüya,bir rüya ki sorma.
Aslında bir gerçeği görüyorum, Hep kıl payı ölümden dönüyorum, Dehşeti ilmek ilmek diziyorum. Acı bir rüya,bir rüya ki sorma.
Uyurgezer rüya gördü Çıktı yol üstünde durdu Tamah etti hayal kurdu Sosyal Devlet rüya imiş
Mazotçu’da kuyu dipsiz Meydan doldu ipli ipsiz Ulusalcı tip’li tipsiz Sosyal Devlet rüya imiş Rüyalarıma Girmeyin Korkarım
rüya-1
Korkar yüreği yufka insan Silahın ağzına sürdüğüm şiirden
rüya-2
Çok üşümüştüm Seni düşündüm Yüreğimi güneşin çarptı
rüya-3
Bir öpücük kondurmuştum baharda Yanakların gelincik tarlası
Aldırma Şiiri Olsun.. Bu sevdada böyle bitsin Ölüm yok ya bunun ucunda Üzülürmüşüm, ağlarmışım Boş ver.. Ne çıkar ki benim ağlamamdan Koca koca ağaçlar bile Ağlamıyorlar mı dalı kırıldığında? Olsun .. Bu sevdada böyle bitsin Kahırlanırmışım, kahrolurmuşum Alkol duvarını aşarmışım Boş ver.. Dikenli dalda gülüm Aldırma… Çek bir kalem Bir lokmaydı yedik Bir yudumdu içtik Pekmezsiz kar helvası tadımında Tatsız, tuzsuz bir şeydi De geç… Ne yapabilirim ki? Kocaman bir hiç Çünkü bilirim, Ölsem öldüğümle kalacağım Sevdiğimle kaldığım gibi…
Mehmet Tuncer
Aldırma gönül aldırma şiiri parmaklarını kaldırıp bayrağı sallamak olmasın ünün toprağa bir fidanmı diktin,bir karışmı ekledin sallama gönül sallama
mevcut olduğun kudret damarlarında yediğin önünde yemediğin arkanda bilmem ki hala elden ne beklersin uyanma gönül uyanma
güneş doğudan doğar battığı yeri sanma ne doğusu kaldı cihanın ne batısı sana kandırma gönül kandırma
ortalık sesiz saman üstte suyu durgun mu,akmaz mı sanırsın fırtana öncesi sessizlik bu hava su uyur düşman uyumaz unutma davranma gönül davranma
omuz omuza savaştık ta şimdi bana gerimi satarsın, alıştık nasılsa deyip kulakmı tıkarsın bana dokunmayan yılan bin yılmı yaşasın saklanma gönül saklanma
mirasınlamı övünürsün bir mezar taşından başka parsel parsel eğlenmiş,sayılı bir avuç pamuk,bir metre kumaştan geriye neyin kalır ki başka bırakma gönül bırakma
her halk hakkettiği gibi yaşasada üzgünüm,yaşta yanıyor kurunun yanında benden alıp bana satmayasın içimde kalmasın diye yazıyorum bende inanma gönül inanma
iyi bir izleyici olmaktansa kötü bir oyuncu olmayı seçtim seçim benim cezamıda kendim çekerim korkma gönül korkma sen en iyisi bana aldırma gönül aldırma
Dışarda deli dalgalar Gelip duvarları yalar Seni bu sesler oyalar Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi Yukarıya çevir gözü Deniz dibidir gökyüzü Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allah´a Görecek günler var daha Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter Ceza yata yata biter Aldırma gönül, aldırma
Aldırma Reis
Sen içerdeyken ben Sinemalara gittim Bütün filmlerini seyrettim O sevdiğimiz artistin Sen içerdeyken ben Vita kutularında çiçek yetiştirdim Sokakta top oynadım çocuklarla Ayakkabılarımı eskittim Güneşe karşı durdum sabahları Geceleri bir başıma yıldızları bekledim Annenin gönlüne su serptim Aldırma dedim aldırma Bir şarkı söyle, bir dilek tut herkes için Bir ada rüzgarı gibi Sürtünerek geç hayata Bir sarmaşık gibi tutun Ve değer ver hatıralara Aldırma dedim Sen annesin, aldırma
Sen içerdeyken ben Kiramı ödedim, pijamalarımı giydim Haber bültenlerini izledim Gazetelerden kupon kestim Sen içerdeyken ben Sigara içtim, öksürdüm Otobüse bindim Fotoğraflarımıza baktım Acıyan yanlarımı körelttim Deniz kıyısında yürüdüm Manavdan soğan aldım Yeni çıkan şarkıları dinledim Kafeste beslediğimiz kuşu saldım Islık çaldım Sen içerdeyken ben Hep uyandım, sayıkladım Kanadım boyuna Takvimler aldım Her gün bir yaprağını kopardım Deli ayrılığın
Sen içerdeyken ben Gömleğimi ütüledim Sobada elimi yaktım Bir şiir yazdım Bir hercai menekşe aldım çiçekçiden Hani o alnına kader değmiş Hani o dudaklarına deniz tuzu dokunmuş Hani o erken vurulmuş Gençliğimiz gibi dağıldım Sen içerdeyken ben
Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra Bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde Bir de eline değemedim Bir de yüreğine Şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne
Sen içerdeyken ben Kapı kapattım, pencere açtım Mutfakta oyalandım Kanepede yattım Hatta bir yolluk aldım odaya Çok da kulak asmadım Çok da koymadı bu bana Alt tarafı içerdeydin Alt tarafı bir yanımı alıp götürmüştün Bir yanımı Yani adamlığımı Yani gözlerimin ferini Yani canımı Alt tarafı şarkılar ölecekti Alt tarafı kanayacaktı kalbim İşte sensiz İşte nefessiz İşte kimsesiz bir sesti alt tarafı Her tarafım
Yıldızlar yine oradaydı oysa Yazdıklarım Gözden kaçan o defter yapraklarında Boşver 128 Hayat bir gemi Yürüt onu göreyim seni Boşver 128 Boşveriyor ya Aldırma reis Reis aldırmıyor ya
Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra Bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde Bir de eline değemedim Bir de yüreğine Şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne
Sen içerdeyken ben Vitrinlerin önünden geçtim Minibüs duraklarında bekledim Simitçilerle yarenlik ettim Üstüme bir ceket aldım El tezgahlarında kitaplara baktım Sen içerdeyken ben Hiç oturup ağlamadım Hiç karartmadım umudu Hiç bulandırmadım onuru Öyle dimdik durdum ortada İşte burada ulan işte burada Böyle burada Hiç yıkılmadan Hiç utanmadan Ve hiç unutmadan
Sen içerdeyken ben Gülen resmimi yaptırdım Sokaktaki ressama Her zaman yaptığım gibi Buzdolabını ayağımla kapadım Parkların banklarına adını kazıdım Adını kazıdım duvarlara Adını, adımın yanına yazdım Hiç unutmadım, utanmadım Korkmadım Parmaklarımı şıklattım Fidayda’da Hani vardı ya Fidayda’da hanım kızım Fidayda Gelip geçen her tren bağırtısında Kalkıp aynaya baktım sonra
Sen içerdeyken ben Perdeleri hiç kapatmadım Hiç bakmadım arkama Başını ellerinin arasına alan Üç-beşinin arasında olmadım Öyle bıraktığın gibi Öyle yaşadığımız gibi yaşadım Sen içerdeyken ben
Bir adını söyleyemedim Şöyle bağıra bağıra Bir yüzünü göremedim Görüş günlerinde Bir de eline değemedim Bir de yüreğine Şöyle kucaklayamadım bir de Ölümüne Sen içerdeyken ben…
Sevgi fanatiklik ise ben fanatiğim, Sarı lacivert rengi candan severim, Hep şampiyon olmasıdır dileğim, Bunun neresi saygısızlık söyle bileyim.
Takım sevgisini saygısızlığa yorma, Kendinde olanı başkasında arama, Çelişkili sözlerle kafa karıştırma, Ne ekersen onu biçersin sakın unutma.
İnsan ortamını kendi yaratır, Almadığını vermemekle insan mübahtır, Haksız ithamda bulunma büyük günahtır, Kim neyi bulursa bilki müstehaktır.
Ben almışım ilk dersimi,sevgi ve saygı, Dobrayım açık yürekliyim etmem kaygı, Biliyorum yazdığın şiir açık banaydı, Arkadan atıp tutmak eminimki kolaydı..!
Ne zaman yıldızlardan baksa nezaket kırık bir meydan sazını çalar dururdu annesi
kasabaya inerdi kurtlar nezaket mahallenin yosması alevden yataklarda adamlar ağzından içerlerdi suyu uzun memeli kadınlar basıncaya kadar uykuyu
mezarımın içinden doğrulur seslenirdim; nezaket! nezaket! yüzünün gamzesinden sürme beni her dolunayda yeniden öldürüldüğüm yataklara gönderme
Tuğrul Keskin
Nezaket
Nezaket Tatlı dille kandırmak Kibar sözlerle baskı yaratmak Değil
Açık konuşmak, net Süssüz ama doğru Kaba sanılsa da Saygıdan
Kibar gibi kaba olmaktansa Hiç konuşmamak Susmakmış Nezaket
Kendini önce Karşındakini Daha önce sevmekmiş Nezaket
Salak tarifi gibi mi oldu söyle Olsun, akıllı olmaktansa öyle
Yaşanırmı yalan dünya böyle Salaklarla dolu olsa keşke
Ferruh Özleyen
Nezaket Adına!
Ne ‘teşekkür’, ne de ‘lütfen’ karşılıksız kalır sanma; Karşındaki hoşnut olur, yeter ki yürekten söyle. Zamanını, enerjini boşa harcıyorsun sanma; Harcanan nezaket olur, hepten üzülürüz böyle.
‘Rica’ etmek saygıdandır, ödün veriyorsun sanma; Karşındaki kabul eder, yeter ki yürekten söyle. Duyguları, dilekleri yere çalıyorsun sanma; Titreşen nezaket olur, hepten üzülürüz böyle.
Saygıda da, sevgide de ‘sonsuzluk’ bulunur sanma; Karşındaki saygı duyar, yeter ki yürekten söyle. Sonsuzluk Allah’a mahsus, azameti kendin sanma; Yıpranan nezaket olur, hepten üzülürüz böyle.
‘Tek taraflı’ saygı, sevgi ve hoşgörü vardır sanma; Karşındaki umut eder, yeter ki yürekten söyle. Bencillik insana mahsus, aşırısı haktır sanma; Tükenen nezaket olur, hepten üzülürüz böyle. Seçil Karagöz
Sevgi bahçesinde unutulanlar
İnsanların aklında, en son sözler kalırmış Nezaket acıların, sızısını alırmış Hatırlamak aramak, kalpten sevgi çalarmış Nezaket olmayınca, dostlar yaya kalırmış..
Kıymete geçmeyince, söz tekrarı olmazmış Sevilen duymayınca, söz söyleyen kalmazmış Sahibi gelmeyince, şarkılar okunmazmış Teşekkür yetersizse, söylenmiş sayılmazmış..
Bir mutlu toplantıdan, erken çıkmak kırarmış Gelmeyip üzülmeyen, kalpte yara açarmış Vefalı bir dost çıkar, o yarayı sararmış Gönülsüz sohbetlerin, tekrarı hiç olmazmış..
Güçlü olan kalemler, sayfalara sığmazmış Ruhu soğuk olanlar, ağzını hiç açmazmış En iyi dost olanlar, dost yanından kaçmazmış Bin defa gelse bile, bunu geldim saymazmış..
Sevginin bahçesinde, unutan unutulur Ondan sonra tüm sözler, söylenmez ve yutulur.. Yersiz akan göz yaşı, sevgiyle kurutulur Kişi neyi ekerse, biçerken onu bulur..