Gözlerimden kaçırdığın bakışları Eline vereceğim bugün Yağmurlarınla ıslattığın ruhumla Gidip gelen düşlerimi Kalbime gömüp, Dualar okuyacağım ölen huzuruma…
Gönlüm geçip giden baharın arkasından Yolların gizemli yanlarına bakarken Elimde titrettiğim ‘sen dokunuşlarına Bir nefeslik soluk aldırıp, Şiirime yerleştireceğim…
Yüzüme çarpan ayın gölgesinde Paramparça olan umutlarımı Terk ediliş namına edilen Feryat figan nidaları (vedaları) Toplayıp, Gece rüzgârına çalacağım…
/Son trenin son yolcusu gibi Bineceğim bu geceki rüyalarına Göreceksin aşkın tesirini Ve sen! Hissedeceksin bendeki aşkın nasıl nefretleştiğini/
Teninde ayrılığın soğuk dokunuşları varken (dururken) Bendeki senin götürdüklerini Eline alıp, Bin parçaya böleceksin ettiğin yeminleri…
Çıkarken kırık, dökük ‘sen köprülerinden Dokunduğun her yer, Yanık aşk kokusu olacak, Kapkaranlık hayallerimin gizinin Anlaşılmaz görünüşünden Ölü kalbimi görüp, Toprak alacaksın üstünden…
Usulca yalvarırken Tanrıya, Güneş kokulu aşkları dileyip, Meleklerden aldığım hazla, Seni isteyeceğim yaratandan Kabul olur musun?
Ahmet Haşim O Belde, O Belde Şiiri Ahmet Haşim, O Belde Şiiri Ahmet Haşimin O Belde Şiiri
O Belde
Denizlerden Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin. Bilsen Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin! Ne sen, Ne ben, Ne de hüsnünde toplanan bu mesa, Ne de alam-ı fikre bir mersa Olan bu mai deniz, Melali anlamayan nesle aşina değiliz. Sana yalnız bir ince taze kadın Bana yalnızca eski bir budala Diyen bugünkü beşer, Bu sefil iştiha, bu kirli nazar, Bulamaz sende, bende bir ma’na, Ne bu akşamda bir gam-ı nermin Ne de durgun denizde bir muğber Lerze-i istitar ü istiğna Sen ve ben Ve deniz Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz Topluyor bu-yi ruhunu guya. Uzak Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz… O belde? Durur menatık-ı duşize-yi tahayyülde; Mai bir akşam Eder üstünde daima aram; Eteklerinde deniz Döker ervaha bir sükun-ı menam. Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir, Hepsinin gözlerinde hüznün var Hepsi hemşiredir veyahud yar; Dilde tenvim-i ıstırabı bilir Dudaklarındaki giryende buseler, yahud, O gözlerindeki nili sükut-ı istifham Onların ruhu, şam-ı muğberden Mütekasif menekşelerdir ki Mütemadi sükun u samtı arar. Şu’le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer Mülteci sanki sade ellerine O kadar natüvan ki, ah, onlar, Onların hüzn-i lal ü müştereki, Sonra dalgın mesa, o hasta deniz Hepsi benzer o yerde birbirine… O belde Hangi bir kıt’a-i muhayyelde? Hangi bir nehr-i dur ile mahdud? Bir yalan yer midir veya mevcud Fakat bulunmayacak bir melaz-ı hulya mı? Bilmem… Yalnız Bildiğim, sen ve ben ve mai deniz Ve bu akşam ki eyliyor tehziz Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı Uzak Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz…
islamiyetin içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz Abdülhakim Arvasi (rahmetullahi aleyh)
Çalışmak insanın hem Bedenini Dinç Tutar Hemde ufkunu Açar.
Veren de O, alanda O, nedir senden gidecek? Telâşını görenler, can senin zannedecek!…
Bir Mümin Fani Dünyada yaptığı Bütün Doğruları Birdahaki Hayatında Gerçek oLarak ve fazlasıyla Alıcaktır.
Hâk ol ki, Hudâ mertebeni eyleye âli.
Kâmil insan; övülmek ve kötülenmekte, hâli değişmeyen kimsedir. Ömer bin Abdülazîz (rahmetullahi aleyh)
Abdullah bin Abdülaziz ; ” insanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma’rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terk eder.”
Bir kişinin ki yardımcısı Allah ola, Var kıyas eyle ki ol ne şah ola.
Hakîki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendirYahyâ bin Muâz-ı Râzî (Rahmetullahi aleyh)
Er odur ki dünyada koya bir eser; Esersiz kişinin yerinde yeller eser.Barbaros Hayreddin Paşa
Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan, Kötü ahbâb kötüdür, en zehirli yılandan. Yılan zehir akıtıp, insanı candan eder, Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (Rahmetullahi aleyh)
Tugbam sitesinde en güzel İnce Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa İnce Sözler İnce Sözler 2012 İnce güzel Sözler kısa
Kişi nâm ile işler işi, namsız bir pula değmezmiş kişi!
En çok dikkat edeceğimiz şey, birbirimizin kusurlarını afv edeceğiz, sabredeceğiz. Sabredenin gideceği yer cennetdir Hüseyn bin Said (rahmetullahi aleyh)
Sakın sanma ki hayın berhurdâr olur; akıbet ya boynu vurulur, ya berdar olur.
Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan, Kötü ahbâb kötüdür, en zehirli yılandan. Yılan zehir akıtıp, insanı candan eder, Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (Rahmetullahi aleyh)
Olacak olsa gerek çâr-ü nâ-çâr, gerek kalbin gen tut, gerek dâr.
islamiyetin içinde hiçbir zarar yoktur. İslamiyetin dışında hiçbir menfaat yoktur ve olamaz Abdülhakim Arvasi (rahmetullahi aleyh)
Bir kişinin ki yardımcısı Allah ola, Var kıyas eyle ki ol ne şah ola.
Hakîki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir Yahyâ bin Muâz-ı Râzî (Rahmetullahi aleyh)
Er odur ki dünyada koya bir eser; Esersiz kişinin yerinde yeller eser. Barbaros Hayreddin Paşa
Çalışmak insanın hem Bedenini Dinç Tutar Hemde ufkunu Açar.
Veren de O, alanda O, nedir senden gidecek? Telâşını görenler, can senin zannedecek!…
Bir Mümin Fani Dünyada yaptığı Bütün Doğruları Birdahaki Hayatında Gerçek oLarak ve fazlasıyla Alıcaktır.
Hâk ol ki, Hudâ mertebeni eyleye âli.
Kâmil insan; övülmek ve kötülenmekte, hâli değişmeyen kimsedir. Ömer bin Abdülazîz (rahmetullahi aleyh)
Fani Dünyada Hak geçsede Hakkın Huzurunda Hakkın OLanı Alacaksın.
Ey birader pekçe sakla rızkını etme telef, Düşmana kalırsa kalsın, dosta muhtaç olma tek.
Abdullah bin Abdülaziz ; ” insanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma’rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terk eder.”
Bir Müminin temeli nekadar Sağlam Olursa imanıda okadar kuvvetli o
Tugbam sitesinde en güzel Şiir üzerine güzel sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Şiir üzerine güzel sözler Şiir üzerine sözler Şiir hakkında güzel sözler Şiir üzerine söylenmiş güzel sözler
Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.
Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?
Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!
Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.
Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.
Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.
Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.
Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.
Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.
Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.
İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.
Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.
Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.
Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.
Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.
Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.
Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.
Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.
Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.
Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.
Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.
Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızı sanırız:
İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.
Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.
Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.
Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.
Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor. Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten. İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.
Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.
Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!
İyi şair, gereğince Karac’oğlan. O söyle
“Kim var imiş ben burada yoğ iken.”
Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler gibi.
Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?
Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!
Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.
Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.
Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir uyumsuzluktur.
Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı ürünler verir, bazen baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir tarlayı koruma çabasıdır.
Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.
Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.
Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o hüzün bir vefasızlık utancıdır.
İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı dükkânı açmış.
Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka sanat.
Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba ister.
Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.
Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, yaşarır gözleriniz.
Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele şiirler için.
Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka maddeye, ve kapatırız kitabı.
Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan birine. Şiir kitapları için de geçerli.
Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde bir yerden uzaklar da görü^lür.
Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar şiir taşkını.
Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka bir tanımı.
Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).
Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:
İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz yapışır masaya.
Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, hemen görülemeyen alış verişlerdir.
Şiir ziyaret saatleri 24’ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24’e kadar, gelenler de çok değil.
Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin uzanmayışına sessizce katlanırlar.
Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet maç seyrediyor.
Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, dikkatsizlikten.
İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda birikmesidir.
Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.
Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel – sormadan değiştiriniz!