Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden Sevdiğimiz şarkıları da Pencereme konan yusufçukları da Bana karanlığı bırak Beni bırak, beni böyle bırak Böyle ansızın, böyle yakışıksız Böyle anlamsız, böyle dağınık Öyle kapıda susuşun Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun Öyle sağlam, öyle bir de vuruşun Koy beni sensizliğe Ve otursun içime kül gibi kor yangının
Şimdi gidiyorsun, git Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git Hadi kanatma Hadi yıkma Hadi dokunma Zaten ben seni öylesine sevmiştim
Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı her şeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
İBRAHİM SADRİ Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden Sevdiğimiz şarkıları da Pencereme konan yusufçukları da Bana karanlığı bırak Beni bırak, beni böyle bırak Böyle ansızın, böyle yakışıksız Böyle anlamsız, böyle dağınık Öyle kapıda susuşun Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun Öyle sağlam, öyle bir de vuruşun Koy beni sensizliğe Ve otursun içime kül gibi kor yangının
Şimdi gidiyorsun, git Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git Hadi kanatma Hadi yıkma Hadi dokunma Zaten ben seni öylesine sevmiştim
Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı her şeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Bazen dostlarim soruyorlar… ne zamandır yanlızsın. sahi ne siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ocak diyorum buz gibi bir kıştı.. bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini. “o artik yok.” gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan… efkar..
Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim. ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..
dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi. bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi. geçikmiş yağmurlar vardi.. birden bire gitti…
dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye; son bahar diyorum.. galiba eylül baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım… anneyi ve bebeği kaybettik. dedi sana çok benzeyen bir hemşire
dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın ne zaman ayrildin sen diye.. biLmiyorum… herzaman soruldugunda yalan söylüyorum.. galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum..
Yokluğunda ne ateşleri hasretinle yaktım da Bir seni yakamadım,beni yaktığın gibi Çölde su,mahpusta gün,oruçta ekmek gibi bekledim seni. Sense araya korkular koydun Yasaklar koydun Şimdi neredesin diye sorma! Sen çağırdın da ben gelmedim mi? Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara, Yağmurlu havalara,kasvetli akşamlara Sen varken, Bakıp iç çekmezdim tren istasyonlarına, Otobüs duraklarına Sen varken ayrılanlara ağlamazdım. Yıkılmazdım biten sevdaların ardından Gidenlere küsmezdim,kalanlara acımazdım Sen varken böyle üşümezdim,titremezdim. Masumdum,çocuklar gibi Böyle delirmezdim,küfretmezdim Hele ölmeyi hiç düşünmezdim Şimdi soruyorum sana Adı sevmekse bu cehennemin, Sen yaktın da ben yanmadım mı? Biliyorsun, Bütün acılarına “yeşil ışık” yaktım olmadı, Bütün korkularına “arka çıktım” olmadı, Dağlara merdiven dayadım, olmadı. Haziran´da Kar oldum yağdım avuçlarına,olmadı. Sevdim olmadı,yandım olmadı,taptım olmadı Artık benden pes! Bu aşkın biletini istediğin gibi kes! Nasılsa gidiyorsun Biliyorum,git! Ama ardında, Ağlayan bir çift göz, Paramparça bir yürek, Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan; Çek silahını daya sırtıma! Titrersem namerdim SEN VURDUN DA BEN ÖLMEDİM Mİ?
Yolculuk sırasında Bazan kaza da olur; Kimi ölür, kimi de Yaralanır, kurtulur.
Kurallara uymakla Önlenir bu kazalar; Çok dikkatli olmalı Sürücüler, yayalar.
Trafiğin yasası, Kuralları bellidir; Onları iyi bilmek, Ve yapmak gerekir.
Trafik haftasına İlgililer katılır, Yasalar ve kurallar İyice anlatılır.
H.Refet TANIŞIK
TRAFİK IŞIKLARI
Yeşil ışık yanar yanmaz, Trafiğe, yol açılır. Araçların homurtusu, Birden, etrafa saçılır.
Biraz sonra, sarı ışık, Güzelce yanmaya başlar. Bunu gören şoför kardeş Fren yapıp çok yavaşlar.
Derken hemen arkasından, Kırmızı ışık savrulur. Bu ışığı gören herkes, Adım atmaz, hemen durur.
Tüm trafik kuralları, Hepimizce bilinmeli. Kurallara uyularak, Tehlikeler önlenmeli.
Hasan ŞEN
Trafik Haftası
Yürümekteyken yolda Sakın ha dalgın olma Karşıya geçer iken Ezilebilirsin sonra.
Dikkat ile önlenir Kazaların pek çoğu Yaya geçidi kullan Kontrol et sağı solu.
Trafik kuralları Korumak için bizi Herkesi uyaralım Kendimiz de uyalım.
TRAFİK
Caddelerle, sokaklar, Nerde düzgün temizdir. Orası vatanımız, Orası ülkemizdir.
Bir kent pisse, çamursa, Utanırım ben bundan. Pırıl pırıl yollarla Her bucağa, her yere, Övünerek bakmalı… Bir düzenli trafik Görülmeli her yerde. Şehir dışı hafiflik, Olmalıdır şehirde…
Bozuk, düzensiz yollar Bir yurdun yüz karası. Ne turist huzur duyar, Ne yürür arabası.
Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında… barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının, barış budur işte.
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ‘ışık! ışık! ‘ diye fısıldarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; barış budur işte.
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra. Ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte.
Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın. Herkesin ‘kardeşim’ demesidir birbirine, ‘yarın yeni bir dünya kuracağız’ demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte.
Ölüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın… barış budur işte.
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış. Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren barıştır işte.
Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Bilmeyen ne bilsin seni, Gamlanma deli gönül.. Gönülden anlamayana, Bağlanma deli gönül.. İçi tatlı özlü yemiş, Kırıldıkça ballanır Sendeki seni koyup, Avlanma deli gönül..
Bu görünen ben değilim, Ben ben dediğim nedir? Dilimle söz söyleyen, Sözü söyletenmidir? Baştan ayağa gömleksem, İçimdeki ben midir? Sureti ben sanıp da, Avlanma deli gönül..
Sinenin içindekini, Aldanıp gönül sanma Varacağın o menzili, Tesbih, seccade sanma.. Attığın üç beş adımla, Yollar tükendi sanma Yolların başındayken, Sallanma deli gönül..
Padişaha vasıl olan, Elbet olur padişah Sırların sırrı onda; La ilahe illAllah.. Görmeyerek yol yürüyen, Bela bulur ahü vah Sarayda vahdet vardır, Canlanma deli gönül…
Ülkemi aydınlatan; medeniyet, hürriyet, Atatürk’ten armağan bize cumhuriyet, Çağdaş bir düzen kurdu; milletin hakimiyet, Arkasında devleler ardında nice millet.
Burçlardasın Ata’m sen; baştasın başlardasın En ileri başlarından güneş olup doğarsın.
Türk’ü uyandırdı o, millet yaptı yeniden. Karanlıktan kurtardı milleti ebediyen. Dağlar taşlar yıkılsa dünya olsa yeniden, Zerresi zarar görmez, kurduğu eserinden.
Burçlardasın Ata’m baştasın başlardasın. En ileri başlardan ışık olur doğarsın.