Uzm. Dr. Baki Dökme, 1947’de Silifke’de doğdu. 1975’de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi.
1975-78 ve 1980-84 yılları arasında Almanya’ da anestezi ihtisası ve akupunktur öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndüğü 1984 yılından beri İstanbul’da akupunkturla ilgili çalışmalarına devam etmektedir.
Dr. Baki Dökme Akupunktur Üst Komisyon üyeliği yaparak, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Akupunktur Yönetmeliği’nin hazırlanmasında katkıda bulunmuştur
Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Dökme ‘nin çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış makaleleri ile, akupunktur kurslarında öğrenim kitabı olarak kullanılan Kulak Akupunkturu I, Kulak Akupunkturu II , Kulak Akupunkturu III ile ; Sorularla Akupunktur ve Sohbetlerim adlı kitapçıkları mevcuttur.
İstanbul Akupunktur Derneği’nin yayın organı olan Akupunktur Dergisi’nin genel yayın müdürlüğünü yürüten Dr. Dökme, aynı zamanda İstanbul Akupunktur Derneği’nin Kurucu Üyesi ve Genel Sekreteri’dir.
Deniz Gezmiş 27 Şubat 1947 tarihinde Ankara’da doğdu. Liseyi İstanbul’da okuyan Deniz Gezmiş İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1968′de Devrimci Hukuklular Örgütü’nü kurdu.
Amerikan 6.Filosu’nu protesto eylemlerine katıldı ve İstanbul Üniversitesi’nin işgaline öncülük etti. Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü’nü tertipleyen Deniz Gezmiş 1969 yılında Filistin’e gitti, gerilla eğitimi gördü. THKO örgütünü kuran Deniz Gezmiş bu örgütün ilk eylemi olan İşbankası Ankara Emek Şubesi soygununa katıldı. Yine Ankara’daki Balgat Amerikan Üssü’nden dört Amerikalı’nın kaçırılması eylemine katıldı.Deniz Gezmiş Sivas Gemerek’te çatışmada yakalandı. Ardından Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde idam edildi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, Fethullah Gülen hakkında konuştu. İSTANBUL millet vekili Hakan şükür AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, Fethullah Gülen’in hizmetlerinin takdirle karşılanması gerektiğini belirterek, “Hizmetleri takdirle karşılanması gereken bir insanın yaşadıkları, ona bakış açımı daha da saygın ve sevgi dolu bir hale getiriyor” dedi.
Şükür, “Değerlerim ve inancım noktasında kendisini değerli buluyorum, bunu söylemekten de hiçbir zaman sakınmadım” dedi.
“Dünün futbolcusu, bugünün siyasetçisi” Şükür, Fethullah Gülen’e yakınlığına yönelik yapılan yorumlara açıklık getirdi.
Şükür’e yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Soru: Spor camiasından gelerek siyasete atıldınız. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Cevap: İlkemiz, yaptığımız her işte hizmet etmek, topluma örnek insan olabilmek. Bu anlamda doğru bir model olabilmişim ki AK Parti’nin, Sayın Başbakanımızın teklifi ve teveccühüyle Meclis bünyesinde bulunmaya başladım. İnşallah olumlu hizmetler yapmaya çalışacağım. Sporcu Hamza Yerlikaya’dan sonra buralara gelmek gurur verici.
Soru: Milletvekili olmadan önce düşündüğünüz siyaset ile milletvekili olduktan sonra siyaset arasında fark var mı?
Cevap: Aslında beklentilerimin karşılığını da alıyorum, hiç beklemediğim şeyler de oluyor. Türkiye’nin güçlendiği ama bu güçlülüğünün aşağı çekilmek için çok farklı çabaların da olduğu bir dönemdeyiz. Ülkedeki büyük değişimi görebiliyorum. Geçmişle bugün arasında bir kıyaslama yaparsak, zaten partimizin aldığı oy oranı ile de doğru orantılı yükselen bir grafik var. Sayın Başbakanımızla bir hukukumuz var. AK Parti Milletvekili gibi değil de daha çok duyarlı, toplumda bir çok farklı görüşe yer veren ve hepsini kapsayacak şekilde milletvekilliği yapmak istiyorum.
Soru: Milletvekili seçilince çevrenizden, spor camiasından “öncelikle şunu gündeme getirmelisin” denilen bir konu oldu mu?
Cevap: Ben bütün sorunlarını biliyorum. Futbol Federasyonu ve kulüplerimiz özerk. Bu bünye içerisinde bazı şeylere çözüm bulmak hakikaten çok zor. Şikayet etmek, sorunu çözmek demek değil.
“Öyle bir tercih yapmak doğru olmaz”
Soru: Futbol mu siyaset mi dersek hangisini tercih edersiniz?
Cevap: Öyle bir tercih yapmak doğru olmaz. Futbolu doya doya, büyük keyifler alarak ve başarılar elde ederek yaşadım. Takım başarısı olarak da bireysel başarı olarak da çok şeyler yaşadım. Burayı da bir takım olarak görürsek, başarılı bir takımdayım, AK Parti bünyesinde olmaktan mutluyum. Bu başarıyı daha da yukarılara çıkarmak için buradayım, elimden geleni yapacağım. Futbol ile burası arasında inanılmaz derecede paralellik gösteren şeyler var. Siyaseti de iyi anlayabileceğimi düşünüyorum.
Soru: Meclisin Futbol takımında da oynuyorsunuz. Takım arkadaşlarınıza taktik veriyor musunuz?
Cevap: Taktik değil de futbolun gerekli sistemlerini zaman zaman anlatmaya çalışıyorum. Ama hepsi futbolu bilen tecrübeli arkadaşlar.
“Başbakan çok iyi bir futbolcu”
Soru: Sayın Başbakan da gençlik yıllarında futbol oynamış. Başbakanın futbolculuğunu nasıl buluyorsunuz, onunla maç yapmak ister misiniz?
Cevap: Çok iyi bir futbolcu. Devlet Başkanlarıyla yaptığı maçta da o yeteneklerini gösterdi. Saha görüşü, yani Türkiye’yi, dünyayı bir saha olarak görürseniz, futbolun ona bugünkü başarısında çok şey kattığını düşünüyorum. Oradan yola çıkarak kendimin de verimli olacağını düşünüyorum. İstanbul Belediye başkanlığı döneminde Sayın Başbakanla çok maç yaptım. Sosyal etkinliklerde beni yanında görmek istiyordu.
“Genel Başkanıma büyük bir hayranlık duyuyorum”
Soru: Örnek aldığınız, saygı duyduğunuz bir kanaat önderi var mı?
Cevap: Genel Başkanıma hem insani hem siyasi olarak büyük bir hayranlık duyuyorum. Çok değerli bir büyüğüm, çok duygusal ama lider özellikleri taşıyan, bazı şeyleri yarasına tuz basıp içine atan birisi.
Soru: Nikah şahidiniz de olan Fethullah Gülen ile olan yakınlığınız hep tartışıldı. Buna ilişkin bir şey söylemek ister misiniz?
Cevap: Hizmetleri takdirle karşılanması gereken bir insanın yaşadıkları, ona bakış açımı daha da saygın ve sevgi dolu bir hale getiriyor. Çünkü, dünya üzerinde Türkçeyi, Türkiye’yi iyi bir şekilde temsil ediyor. Hele böylesine dönemlerde, en ihtiyaç duyduğumuz anlarda böyle bir avantajımız var. Cumhuriyet tarihi boyunca çok önemli değerler vardı ama istenilen gibi değildi. Ülkemizin her platformda, yanlış anlatılma çabası içerisinde olduğu süreçlerde bununla ilgili çabalarını hep takdirle karşılamışımdır. Değerlerim ve inancım noktasında kendisini değerli buluyorum, bunu söylemekten de hiç bir zaman sakınmadım.
Bu sene 11.si düzenlenecek olan 2012 fanta gençlik festivali’nde Tarkan ve Emre Aydın sahnede olacak. Toplam 16 şehirde yapılacak olan fanta konserleri 9 haziran’da başlayıp 12 temmuz 2012′de sonra erecek.
9 Haziran 2012 ANKARA (Hipodrom)
11 Haziran 2012 SAMSUN (Batıpark)
13 Haziran 2012 TRABZON (Karadeniz Teknik Üniversitesi)
15 Haziran 2012 ERZURUM (Atatürk Üniversitesi Stadı)
18 Haziran 2012 ELAZIĞ (Fırat Üniversitesi)
20 Haziran 2012 ŞANLIURFA (GAP Arena Şenlik Alanı)
22 Haziran 2012 KAHRAMANMARAŞ (Hanefi Mahçiçek Stadı)
25 Haziran 2012 ADANA (Tüyap Fuar Alanı)
27 Haziran 2012 KONYA (M1 Merkez Konya AVM)
29 Haziran 2012 ANTALYA (Beachpark)
1 Temmuz 2012 DENİZLİ (Pamukkale Üniversitesi)
3 Temmuz 2012 İZMİR (İnciraltı)
5 Temmuz 2012 BURSA (Merinos Park)
7 Temmuz 2012 İSTANBUL (İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral)
kısa istanbul şiirleri,istanbul kısa şiirler,istanbul hakkında kısa şiirler,istanbul şiirleri kısa,istanbul konulu şiir kısa
İstanbul Şiiri
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhanelerıyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geciyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul’u dinliyorum.
Unut Yağmur tanesini Unut Saçların rengini gözlerin karasını Unut Şarkıları San defter yapraklarını Baktığın aynaların arkasını unut Unut Kahverengi fotoğrafları Adresleri unut Rüzgarı Rüzgar değince ağlatan saçlarını Unut Sil bütün isimleri Yak şiirleri Olmasınları olmayacakları olmadıları unut Bak yoksun Yokluğunu unut Bak gitmişin Gitm…eleri unut Varsın keşke desin bir ses içinden Keşkeleri unut oysaları unut Gözlerini unut Bu şehri unut Kor gibiyken içimde Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut Unut Unuttuğunu Islak incir tanelerini Zeytinin rengini Ekmeğin buğusunu Sen mi geldinleri unut Unut işte Unutmak en iyisi Unut iyisi mi Hep ellerin sıcaktı ya En sıcak ellerindi Elin elime değdiğini unut Unut Yıldız yıldız İstanbul istanbul Akşam akşam Yavaş yavaş Şarkı şarkı Nasıl diyorlarsa nereye koyarsın böyle bir aşkı Öyle unut Hiçbir yere koyamadığım bu aşkı..!
İstanbul’un Fethi ile ilgili şiirler, İstanbul’un Fethi şiirleri, istanbulun Fethi Şiir,
İstanbul’un Fethi
Aştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!
Bu ödül genç yetenekleri edebiyatımıza kazandırmak amacıyla düzenlenmektedir. Ödül, dosya ya da ilk kitap bazında verilecektir. Ödüle, kitap bütünlüğü taşıyan şiir dosyasıyla aday olunabileceği gibi ilk şiir kitabıyla da aday olmak mümkündür. İlk şiir kitabının 2010 yılı içerisinde basılmış olması gerekir. Önceki yıllarda yayınlanmış kitaplarla ödüle aday olunamaz.
ÖDÜL KOŞULLARI
* Ödüle aday olabilmek için son katılma tarihi 30 EYLÜL 2010’dur.
* Ödüle 01.01.1979 tarihinden sonra doğmuş olanlar aday olabilir.
* Şiir dosyası ya da kitap 6 nüsha olarak, adayın özgeçmişi, fotoğrafı ve iletişim bilgilerinin yer aldığı ikinci bir zarfla birlikte büyük bir zarf içerisine konulmalı ve (SERVER VAKFI EDEBİYAT ORTAMI 2010 ŞİİR ÖDÜLÜ- GMK Bulvarı No:24/7 Kızılay/ANKARA) adresine gönderilmeli veya elden teslim edilmelidir. *Ödül tutarı 3.000 TL.dir. Uygun görüldüğü takdirde 2 kişiye de jüri özel ödülü verilecektir. Jüri özel ödülü her bir dosya/kitap için 500’er TL. dir.
*Kazananlar 10 Aralık 2010 tarihinde açıklanacaktır.
*Önceki yıl bu ödülü almış olanlar aday olamazlar.
SEÇİCİ KURUL
1. Ali ÇOLAK (Yazar) 2. Hüseyin ATLANSOY (Şair) 3. Mehmet Ali BULUT (Server Vakfı Temsilcisi) 4. Ömer ERDEM (Şair) 5.Turan KARATAŞ (Eleştirmen-Yazar) 6. Mustafa AYDOĞAN (Şair)
İstanbul Şiir Akademisi tarafından düzenlenen Recep Küpçü Şiir Ödülü 2010
Yarışmanın amacı Türk Kültür ve Sanatına katkıda bulunacağına inanarak Türkiye ve Yurt dışında şiir yazan şairlerimizi Recep Küpçü’nün aramızdan ayrılışının 34. yılı anısına Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi işbirliği ile düzenlenen şiir yarışmasına teşvik ederek, sesini duyuramamışşairlerimizi gün ışığına çıkartarak, toplumumuza kazandırmaktır. Ayrıca yarışmaya katılan şairlerin şiirleri “İstanbul Şiir Akademisi Antolojisi 2010” adlı eser kitap olarak yayınlanacaktır ve her katılımcıya 3 adet gönderilecektir. Şiir dünyası yeni neferlerini arıyor!!
Kadınlar İle İlgili Şiir Kadın Konulu Şiirler Kadın Şiir
ADIM KADINDIR BENİM
Başımdaki yazmayı devrim ile düşürdüm Toprak kokan saçımı rüzgar ile uçurdum Orak vurdum ekine bebeme süt içirdim Salın benim peşimi adım kadındır benim
Eylemlemlerde eşime omuz verdim el ele Saçlarımı yoldular cehalete bak hele Panzerler ezdi geçti of demedim bile Ezdirmedim eşimi adım kadındır benim
İki evlat büyüttüm gözlerim,den sakındım Asker verdim vatana tezkereye bakındım Bana tabudu geldi öle öle dokundum Toprak aldı koçumu adım kadındır benim
Bir yavrum,da mapusta yargı günü bekliyor Ölüm orucu tutmuş bir damla su çekmiyor Duyan yok feryadımı kimse dönüp bakmıyor Kafesledim kuşumu adım kadındır benim
Yüreğimde yükselir eşsiz banaz kalesi Emektir alın terim bir damla yok hilesi Vurun boynumu ulan olmam hınzır kölesi Yapacağım işimi adım kadındır benim
Bir daha doğsam yine kadın doğardım Ne türbanı dolardım ne çarşafa sığardım Pir Sultan la Bedrettin le Nazım ile göğerdim Eğemezler başımı adım kadındır benim
GÜLESER YORULMAZ
YALNIZ BİR KADINA
Bir istasyon sessizliğinden iniyordun Yalnız gelmiştin bu şehre belli ki Saçlarına bir yağmur hoş geldin diyordu Kaçak bir yolcu gibiydi o gün İstanbul Konuşmuyor, ağırdan alıyordun Bir istasyon sessizliğinden iniyordun
Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun İstanbul seni tanımaya çalışıyordu Sen ser verip sır vermiyordun Bilmediğin sokaklara giriyordun Yüzünde tarifsiz şüpheler taşıyordun Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun
Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun Üsküdar’a nerden, neden geçiyordun Üç yüz altmış beş derece dönüyordu Etrafında İstanbul Sanırım git gide kayboluyordun Az sonra dönüp geriye Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun
Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun Yağmurda duruyor, rüzgârda geçiyordun Pek tekin olmayan muhitlerindeydin yalnızlığın Ellerin sıcak bir çay bardağına dokunuyordu Fiyakalı bir geceye iskemle çekiyordun Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun
Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum Sen de diğer insanlar gibi konuşabiliyor muydun? Sen yine bana bakıyor ve sigara yakıyordun Gece müsaade isteyip kalkıyordu yanından İstanbul’a sığdıramadığım bir sabah oluyordu Bakınca geceden yalnız gözlerin görünüyordu Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum
Başımdaki yazmayı devrim ile düşürdüm Toprak kokan saçımı rüzgar ile uçurdum Orak vurdum ekine bebeme süt içirdim Salın benim peşimi adım kadındır benim
Eylemlemlerde eşime omuz verdim el ele Saçlarımı yoldular cehalete bak hele Panzerler ezdi geçti of demedim bile Ezdirmedim eşimi adım kadındır benim
İki evlat büyüttüm gözlerim,den sakındım Asker verdim vatana tezkereye bakındım Bana tabudu geldi öle öle dokundum Toprak aldı koçumu adım kadındır benim
Bir yavrum,da mapusta yargı günü bekliyor Ölüm orucu tutmuş bir damla su çekmiyor Duyan yok feryadımı kimse dönüp bakmıyor Kafesledim kuşumu adım kadındır benim
Yüreğimde yükselir eşsiz banaz kalesi Emektir alın terim bir damla yok hilesi Vurun boynumu ulan olmam hınzır kölesi Yapacağım işimi adım kadındır benim
Bir daha doğsam yine kadın doğardım Ne türbanı dolardım ne çarşafa sığardım Pir Sultan la Bedrettin le Nazım ile göğerdim Eğemezler başımı adım kadındır benim
BENİ AĞLATAN KADIN
Beni ağlatan kadın; Sen kimsin, Bir melek mi! Bir huri mi! Yoksa beni benden çalan Bir şeytan mı? Sen kimsin? Gecemin karanlığında Yıldızım mı! Gündüzüm de Güneşim mi? Aşımda ekmeğimde Tuzum biberim Acım zehirim Sen kimsin… Saatim yoluna ayarlı Kalbim yürüyüşüne atıyor. Gözlerim cemaline hayran Bütün şarkılar bizi, Bütün şiirler ikimizi Bütün geceler benliğimizi Aşkımız,telefon tellerine kilitlenmiş Rüyalarım,uyur gezer Şu koskoca dünyada Kimse beni ağlatamadı Bir sen yaptın bu işi, Beni ağlatan kadın, Sen kimsin!… Kimsin? Necisin? Gülüp kaçıverdin bir ahu mu? Hücrelerimi uyuşturan Peri mi!… Söyle Allah aşkına; Beni ağlatan kadın Sen kimsin…
O Kadın
Bunca nefret, kızgınlık Ve yatağıma giren onca kadın Silmeliydi, bir ölü gibi ismini Bu kadar uykusuzluk çekmemeliydim Resimlerini; Bıyıkları yeni terleyen bir çocuğun Sigara paketini saklar gibi, saklamamalıydım. Her gece, Evet! Her gece, İlk defa içer gibi, O resimlere duyduğum heyecanım.
Ağacına tutunan bir sarmaşık, Tanrıya sığınan bir günahkar gibiyim. Ben sana anlatamam Anlatırsam, anlarsın. Anlatırsam, acırsın. Yeniden sevmek istersin, dokunamazsın Çünkü hiçbir şey, bıraktığın yerde değildir Toplamak istersin, dağılırsın. İşte bu yüzden, ben sana anlatamam. Anlatırsam, ağlarsın
SEN İSTANBUL GİBİ GİZEMLİ KADIN
geceler agladı hep karanlıklarda gözlerinin güzelligine. yapraklar sarardı,güller kurudu, dudaklarının muhteşemligine. denizler kudurdu,rüzgar çıldırdı, saçlarının özelliginden. dar geldi dügmelere gömlegin dikişleri, minik şehvetlerin yaktı, kül etti. çizgisi,hatı,işvesi, nazı, çıldırdı tüm güzeller,hurileri kızdırdı. yerler sarsıldı, çatladı alem, bastıgın yerlerde acı güller fışkırdı, günler gece oldu, lal oldu o şuh diller. kuşlar gülüşüne hep hayran oldu, mecnuna unutturdu bekleyen leylasını, aşıklar hep mecnun, kerem deli divane. nice kem gözler hep sana kızgın, adını duyup ta kalan olmadı, sesini duyupta giden olmadı. sen bir ahu derya, afeti güzel, sen güzeller güzeli,abu hayatım, söyle, giderken ne bıraktın ellerime senden hatıra. kadınlar içinde muhteşem kadın, sen, istanbul gibi muhteşem kadın.
YALNIZ BİR KADINA
Bir istasyon sessizliğinden iniyordun Yalnız gelmiştin bu şehre belli ki Saçlarına bir yağmur hoş geldin diyordu Kaçak bir yolcu gibiydi o gün İstanbul Konuşmuyor, ağırdan alıyordun Bir istasyon sessizliğinden iniyordun
Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun İstanbul seni tanımaya çalışıyordu Sen ser verip sır vermiyordun Bilmediğin sokaklara giriyordun Yüzünde tarifsiz şüpheler taşıyordun Kimin kimsen yokmuş gibi duruyordun
Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun Üsküdar’a nerden, neden geçiyordun Üç yüz altmış beş derece dönüyordu Etrafında İstanbul Sanırım git gide kayboluyordun Az sonra dönüp geriye Bir vapurla Üsküdar’a geçiyordun
Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun Yağmurda duruyor, rüzgârda geçiyordun Pek tekin olmayan muhitlerindeydin yalnızlığın Ellerin sıcak bir çay bardağına dokunuyordu Fiyakalı bir geceye iskemle çekiyordun Az bana bakıyor sonra sigara yakıyordun
Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum Sen de diğer insanlar gibi konuşabiliyor muydun? Sen yine bana bakıyor ve sigara yakıyordun Gece müsaade isteyip kalkıyordu yanından İstanbul’a sığdıramadığım bir sabah oluyordu Bakınca geceden yalnız gözlerin görünüyordu Sanırım seni bu yüzden merak ediyordum
ADI KADIN YÜREĞİ YANGIN
Adı kadın Anadır bacıdır kadın Candır cananadır, eşdir kadın Eli öpül esidir, duygu selidir kadın
Anlattıkça çoğalan, çoğaldıkça güçlenen kadın Adı kadın yüreği yangın, acılarla yoğrulan kadın Gözyaşlarını içine akıtan kadın Eşinin şekillendirdiği kalıba giren kadın
Sorgusuz sualsiz istenileni yapan kadın Gözü yaşlı, bağrı yaslı kadın Daha küçücük bir kızken gelin edilen kadın Ne olduğunu anlamadan bebe karnına koyulan kadın
Küçücük bir çocukken çocuk doğuran kadın Ummanda kaybolan kadın Adı kadın Yüreği yangın kadın…
Kadın Vardır
Kadın vardır,kocasını şah eder Kadın vardır,padişaha ah eder Kadın vardır,geceyi sabah eder Kadın vardır,koca illallah eder
Kadın vardır,dikenini gül eder Kadın vardır,gülüde diken eder Kadın vardır,insanı bülbül eder Kadın vardır,yakar,yıkar kül eder
Kadın vardır,samanlığı seyran eder Kadın vardır,sarayıda viran eder Kadın vardır,her haliyle hayran eder Kadın vardır,hayatı zindan eder
Kadın vardır,alay misafir eder Kadın vardır,biride kafir eder Kadın vardır,ilhamdır şair eder Kadın vardır,hayatı zehir eder
Kadın vardır,yuva için cenk eder Kadın vardır,düşmanına denk eder Kadın vardır,aşk ile ahenk eder Kadın vardır,hayatını felç eder
Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul
BENİM ADIM İSTANBUL
istanbul benim şehrim aynaya yansıyan yüzüm istanbul benim şehrim durmadan kanayan yaram
istanbul aglayan kadınım aldatan erkek istanbul aglayan kadınım aglayarak ürkek
SULTAN ŞEHİR
İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem, Bilir misin dostum İstanbul olur benim, benim şehzadem, Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u alırım be diyen, İstanbul gözlerimde nem, İstanbul o peygambere kadem.
Söylesene, İstanbul değil miydi, böyle asırlarca özlenen, Söylesene, İstanbul değil miydi böyle asırlarca beklenen, İstanbul Galata Kulesi’dir, Hezarfen Ahmet Çelebi diyen, CENNETTEN BİR KÖŞE İSTANBUL
Yerde sararmış bir yaprak görürsen eğer, İstanbul seyretmeye değer, Gel ara beni, Gel İstanbul, İstanbul canım İstanbul, İstanbul Mevla dan almış güzelliğini, Sana borçluyum güzelliğimi, Ah! Canım İstanbul, Gel ara beni, Bul,İstanbul, Tepelerin var,tane tane, Geceleri pişer sokaklarında kestane, Canım İstanbul, Şarkılarda dolanır dillere, Bebek ve Aşiyan, Ne mutludur senin ile iç içe yaşayan,
İSTANBUL, İSTANBUL
İstanbul, hayallerim İstanbul, emellerim İstanbul, sevdiklerim İstanbul, İstanbul
İstanbul, emek İstanbul, ekmek İstanbul, sevmek İstanbul, İstanbul GÖRDÜN MÜ İSTANBUL
Sen böyle acı gördün mü İstanbul Sen böyle yalnızlık gördün mü Öfke kusan,damar damar kan akan Böyle ölüm gördün mü İstanbul
Geceleri bana mahrum ettin İstanbul Geceleri beni mahkum ettin İstanbul Sen böyle zulüm gördün mü İstanbul Sen böyle aşk gördün mü İstanbul Neler istiyorum İstanbul biliyormusun
HEP İSTANBUL
Nereye bakarsam karşımda hep o Dağlarda İstanbul,yolda İstanbul; İlmek,ilmek nakış,nakış işlenmiş Kovanda istanbul,balda istanbul
Ellerimi açsam dualarımda Gözümü kapasam rüyalarımda, Her sabah her akşam hülyalarımda, Tavırda İstanbul,halda İstanbul
2010 Anneler Günü Fuarı Anneler Gününe Özel Fuar Anneler Günü Fuarı
İstanbul / Harbiye-Askeri Müze’de Anneler Günü’ne özel düzenlenen Hediye Festivali, her yıl olduğu gibi bu yıl da düzenlenecek. Anneleri için ayrıcalıklı ve günün anlamına yakışır hediye almak isteyenler yıllardır Harbiye Anneler Günü Hediye Festivali’ni tercih ediyor.
Tarih : ( Tarih açıklandığı an bu başlık altında bulabilirsiniz) Yer : Askeri Müze ve Kültür Sitesi Şehir : İstanbul Avrupa
Sevdiğinizin ismine özel mutfak önlükleri, kişiye özel paketlenmiş çikolatalar, kremler, kalpli yastıklar, aşk temalı kupalar, kırmızı sıcacık polar battaniyeler, nefis kurabiyeler ve daha birçok kişiselleştirilebilir yaratıcı hediye seçeneği Caramel İstanbul’un Sevgililer Günü özel ürünleri arasında yerlerini aldı.
Stil sahibi mutluluk elçisi Caramel İstanbul, özel anları yaratıcı hediyelerle paylaşma imkanı sunuyor. Birbirinden değişik seçenek arasından sevdiğinize sımsıcak ve özel bir aşk hediyesi seçin.
Caramel İstanbul, sevdiğiniz için hiçbir yerde bulamayacağınız, tamamen kişiye ve isme özel, çok şık ve gösterişli birçok hediye seçeneği sunuyor. Üstelik hediyenizi oturduğunuz yerden seçip satın alabilirsiniz! Caramel İstanbul seçtiğiniz hediyeleri ister kalp, ister kare şeklinde çok şık ahşap kutularda size ulaştırıyor.
Caramel İstanbul’un Sevgililer Günü için sunduğu hediyeler özenle hazırlandı. Bu ürünler arasında dilediğiniz yazıyı oluşturabileceğiniz harf ve sayı kurabiyeler, kalp kurabiyeler, isme özel çikolatalar, kalpli, yazılı ve isme özel, monogramlı mutfak önlükleri, isme özel havlular ve nevresim takımları, içerisinde kişisel bakım seti bulunan isme özel monogramlı makyaj çantaları, kalpli yastıklar, aşk temalı ikili kupalar, Sevgililer Günü’ne özel kırmızı polar battaniyeler yer alıyor. Caramel İstanbul’un özenle seçip hazırladığı bu ürünler dilerseniz özel ahşap kutularda size ulaştırılıyor. El yapımı olan ve özel bir teknikle boyanan ahşap kutular sadece Caramel İstanbul’da bulunuyor ve Sevgililer Günü’ne özel tasarımlarda sunuluyor.
14/01/1850 Bir süre İstanbul’da da yaşamış olan Fransız romancı Pierre Loti.
14/01/1861 Son Osmanlı Sultanı Mehmed Vahideddin.
14/01/1875 1952 Nobel Barış Ödülü sahibi Alman din bilgini, filozof, orgcu, ve misyoner doktor Albert Schweitzer.
14/01/1892 Tanınmış Nazi karşıtı dinbilgini ve vaiz, Bekennende Kirche’nin (İtiraf Kilisesi)kurucusu Friedrich Gustav Emil Martin Niemöller.
14/01/1896 Birinci Dünya Savaşı sonrası “kayıp kuşak”ın önde gelen yazarlarından, ülkesinin yaşam tarzına yönelik sert eleştirilerini yansıttığı Amerika üçlemesiyle tanınan Amerikalı yazar John Dos Passos.
14/01/1923 Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, İzmir’de öldü.
14/01/1923 Mustafa Kemal, Batı Anadolu’da geziye çıktı.
14/01/1923 Londra- New York arası ilk telefon görüşmesi yapıldı.
14/01/1923 Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım.
14/01/1932 Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizlerin sayısının 8,2 milyona ulaştığı açıklandı.
14/01/1938 Türkiye- Irak – İran – Afganistan arasında imzalanan Sadabad Paktı Türkiye Büyük millet Meclisi’nde onaylandı.
14/01/1938 Dışişleri Bakanlığı kuruluş kanunu kabul edildi.
14/01/1941 İstanbul Valiliği Üniversite Talebe Birliği tüzüğünü onayladı; Talebe Birliği faaliyete geçti.
14/01/1941 Gergin ve izleyiciyi kendine çeken icrasıyla ünlü Amerikalı kadın sinema oyuncusu Faye. Dunaway.
14/01/1941 Türkiye’de ilk sinemayı açan ve filmcilik konusunda ilk girişimde bulunan, Kemal Film’in sahibi Kemal Seden.
14/01/1943 Sir Winston Churchill, Franklin Roosevelt ve Charles De Gaulle Casablanca Konferansı’nda bir araya geldiler.
14/01/1944 Şair Mehmet Emin Yurdakul.
14/01/1945 Ekmek istihkakı kişi başına 450 grama çıkarıldı.
14/01/1953 Josip Broz Tito Yugoslavya devlet başkanı oldu.
14/01/1957 “Casablanca” filmindeki performansıyla film dünyasının unutulmazları arasında yer alan Amerikalı sinema oyuncusu Humphrey Bogart.
14/01/1963 Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle İngiltere’nin Ortak Pazar’a girmesini reddetti.
14/01/1964 Meclis, Ortak Pazar anlaşmasını onayladı.
14/01/1966 Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon Johnson’ın eski Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup Meclis’te görüşüldü. Mektupların kamuoyuna açıklanması istendi.
14/01/1970 Mahkum aileleri “genel af” için yürüyüş yaptılar.
14/01/1970 Milli Mücadele kahramanlarından, Genelkurmay ikinci başkanlarından Orgeneral Asım Gündüz öldü.
14/01/1974 Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Genel Başkanı Seyfi Demirsoy.
14/01/1974 Antalya Gazeteciler Cemiyeti kuruldu.
14/01/1975 Tüm Üniversite, Akademi ve Yüksek Okullar Asistanları Birliği (TÜMAS) kuruldu.
14/01/1977 Güncesiyle tanınan Frnasız kökenli Amerikalı yazar Anais Nin.
14/01/1983 Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e fahri profesörlük ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin fahri hukuk doktorluğu unvanları verildi.
14/01/1986 Yazar Enver Naci Gökşen.
14/01/1987 Yapımcı ve film yönetmeni Turgut Demirağ.
14/01/1987 Uluslararası Ticaret Odası Vehbi Koç’u “Dünyada Yılın İşadamı” seçti.
14/01/1990 Eski Milli kaleci, iş adamı Sabri Dino, Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar etti.
14/01/1993 Nubar Terziyan, Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “Emek Ödülü”ne değer bulundu.
14/01/1994 4 şehirlerarası yolcu otobüsüne yerleştirilen bombaların patlaması sonucu 3 kişi öldü,17 kişi yaralandı. Eylemleri PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) askeri kanadı ARGK (Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu) üstlendi.
14/01/1994 Sinemamızın karakter oyuncusu Nubar Terziyan.
14/01/1995 İlk kez düzenlenen Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü, İstanbul’da yapılan bir törenle Lübnan’lı şair Adonis’e verildi.
14/01/1996 Besteci Onno Tunç, Bursa’dan İstanbul’a gelirken kullandığı tek motorlu uçağın Armutlu, Bozburun’da düşmesi sonucu yanındaki Hasan Kanık’la birlikte öldü.
14/01/1998 Ses sanatçısı Safiye Ayla.
14/01/2005 Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti harekatına katılarak, Kabil Çok Uluslu Tugay Komutanlığı görevini 27 Ocak’ta 6 ay süreyle üstelenecek 28’inci Mekanize Piyade Tugayı için uğurlama töreni düzenlendi.
14/01/2005 Avrupa Uzay Ajansına (ESA) ait Huygens sondası, Satürn’ün gizemli uydusu Titan’a inişe geçti.
13 Ekim Ankara’nın Başkent Oluşu 13 Ekim Ankara’nın Başkent Oluşu etkinlikleri Ankara’nın başkent oluşu 13 Ekim
Her yıl 13 Ekim günü Ankara’nın başkent oluşu, düzenlenen büyük törenlerle kutlanır. Ankara Kalesi’nde başlayan bu törene özel giysileri içinde seymenler, öğrenciler, çeşitli dernek temsilcileri katılırlar. Törende yapılan konuşmalarda Ankara’nın başkent oluşunun anlam ve önemi belirtilir.
Ankara’nın başkent olması Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandıktan sonra, Padişah VI. Mehmet tarafından 30 Nisan 1919’da 9. Ordu Müfettişliğine atandı.[46] 19 Mayıs 1919’da Refet Bey (Bele), Kâzım Bey (Dirik), ‘Ayıcı’ Mehmet Arif Bey ve Hüsrev Bey (Gerede) ile birlikte Samsun’a çıktı. Anadolu’da Havza ve Amasya Genelgesi’ni yayınlayan ve Sivas ile Erzurum Kongresi’ni düzenleyen Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile Amasya Protokolü’nü imzaladı. Bu protokol üzerine Meclis-i Mebusan açılmıştır. Mustafa Kemal, meclis çalışmalarını daha yakından izleyebilmek için 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiştir. Ankara’ya gelmesinin nedenleri arasında buranın demiryolu ağına sahip olması, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmemiş olması, merkezi bir konumda bulunması ve Batı Cephesi’ne yakınlık gibi nedenler de etkili olmuştur. Meclis, 28 Ocak 1920’de oybirliği ile Misakımillî’yi kabul etmiştir. Bunun üzerine İstanbul işgal edilmiş ve meclis kapatılmıştır. Mustafa Kemal, 19 Mart 1920’de illere ve kolordu komutanlıklarına bir genelge göndermiş ve Ankara’da olağanüstü bir meclisin açılacağını duyurmuştur. Seçimlerin ardından 23 Nisan 1920’de TBMM açılmış ve hükümet kurulmuştur. Türk Kurtuluş Savaşı bu meclisten yönetilmiş, savaşın kazanılmasının ardından Lozan Antlaşması imzalanmış ve I. TBMM seçim kararı almış ve yerini II. TBMM’ye bırakmıştır. İnkılap Meclisi olarak da anılan bu meclis 13 Ekim 1923’te Ankara’yı başkent ilan etmiştir