Hayata Dair Şiirler Hayatla İlgili Şiirler şiirler hayat şiirleri
Bir Hayatın Anatomisi
Hayat dediğin oyun üç,bilemedin beş perde Kural yoktur tınısı hep aynıdır her telde Açılışı dünyaya gelmekle yaparsın Sonra zamanı saati kendin göre kurarsın Dünyaya gelerek başlattığın diriliş Onbeşsene sonra olurmu sana bir serpiliş Farkında değilsindir yaşıyorsundur en güzel günleri Karşına çıkan ilk kızı sanarsınki bir huri Heyelana kapılmış kaya misali geçer zaman Birden yapaylnız kalırsın nedenini anlamadan İşte ilk perde tam burda kapanır Sınav denilen illetle ikinci perde aralanır Hazırsan geçersin sınavı ilk seferde Eğerki değilsen sayarsın olduğun yerde Aşılmayacak engel yoktur atlatırın bunuda Artık kendine güvenirsin sözlerin kalmaz havada Sahneye bi çıkarsın karşında kocaman kitle Kendince düşünürsün işte budur kapalı gişe Tadını alamadan elvedda derin mutlu günlere Çıkarsınsabah yeliyle uzun bir sefere Şafak saymakla geçermi dörtyüzaltmış gün Onbeş aydan daha yoksun kalır kısacık ömrün Onbeş aydan sonra hiç bozmadan kafiyeyi Kapatırsın uzun bir aradan sonra perdeyi Herkes gibi kurmak istersin mutlu mesur bir yuva Bu arada bir perde daha katılır kuyruğa Artık benimde olsun dersin bir kaç çocuk Derken anlarsınki kolay değilmiş yoksulluk Dertler belini büksede bunlarıda atlatırsın Hepsini bir bir katlayıp cebinde saklarsın Bundan sonra kalmamıştır ben diye birisi Sende anlarsın yalanmış aileden gerisi Yıllar birbirii kovalarken dört nala Yavrunda düşüverir uzun bir yola Çok geçmeden alırsın kucağına bir iki torun Onlar için herşeyi yaparsın dinlemezin hiçbir kanun Artık birşey düşünmezsin dalmadan önce uykuya Yüreğinde yer yoktur en ufak korkuya
Altmış beş senelik hapisten sonra hayat Açıklar kararını artık;\’\’hakkın beraat.\’\’ Yakan yapışır alaşağı eder ölüm ummadığın yerde Tam burada anlarsın açılmıştır artık son perde Önünden geçek üzeredir ayrılık treni Bir telaş başlar duymadan son sireni Şehadet getirerek çıkarsın dönüşü olmayan yola Yoktur artık hiçbir durakta bir nefeslik mola Ağır ağır uzaklaşırken kıpırdayamadan yerinden El bile sallayamazsın buğulu pencerenden Cenazende okunan senin içindir bu son beste Kimse bulamaz artık seni herzamanki adreste.!
Ömür Dediğin
Debelenip dursun akıl ‘niçin’de, Bir varmış bir yokmuş ömür dediğin. Gönül sanki zindan, zindan içinde, Bağrımdaki okmuş ömür dediğin.
Gel seyre dal bir ırmağın başında, Çölün ortasında, dağın başında, Bir gurbet ki gözlerinin yaşında, Ne yaman firakmış ömür dediğin.
Adım adım menziline yürüyen, Gece-gündüz damla, damla eriyen, Bahtımın yeline düşüp titreyen, Bir sarı yaprakmış ömür dediğin.
‘La rahate’..bitmez dertler, çileler.. Şeytanda tuzaklar, ‘ben’de hileler, Yüzümde gül olup açsın haleler, Ahiri toprakmış ömür dediğin…
farkında olmalı ınsan..bir damlacık sudan nasıl yaratıldıgını farketmelı..anne karnınasıgarken dünyaya neden sıgamadıgını v en sonunda bi metrekaralık yere nasıl sıgmak zorunda kalacagını farketmeli..henuz bebekken dunya benım dercesıne avuclarının sımdıkı kapalı oldugunu,ölürken de aynı avucların herseyı bırakıp gidiyorum işte dercesıne apacık kaldıgını farketmeli…..
Erzurum şiir Erzurum ile ilgili şiirler, Erzurum hakkında şiir
Erzurum Gülüm
Düşenin dostu olmaz diyorlar Vallahi yalan inanma gülüm Bu şehirde yüzlerce insan düşüyor Her düşen bedene el uzanıyor Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dışarda yürürken çok üşüyorsun Bir dosta rastlayınca ısınıyorsun Yüreğindeki sevgiyi hissediyorsun Burası nere mi! Erzurum gülüm
Yazı serin kışı ağır geçiyor Baharın yüzünü çok az görüyor Bu şehirde sıcak insanlar yaşıyor Burası nere mi! Erzurum gülüm
Dim dik ayakta durur asla yıkılmaz Yalanla dolanla hiç işi olmaz Yardımı Allah’tan ister kula yalvarmaz Burası nere mi! Erzurum gülüm
Azla yetinir isyan etmez şükreder Semaya açılır nasırlı eller Misafirperverdir bütün yürekler Burası nere mi! Erzurum gülüm.
Zernişan Aydoğan
Ab-ı Hayat Erzurum
Hani diyorum ya toprağım İşte alnımda duruyor izi, İnsan onsuz olamaz diyorum ya Ayrılıkta vurur ya, Ta şurama bir sızı İşte o sızıdır ERZURUM Mevlam korusun onu ve bizi
İşte canlar, Vatanımda vatanım Canımda canım Benim adamlık yanım Güzel şehrim,balım ERZURUM
Rabbim yükseğe koymuş onu Görünmezmiş başı ve sonu Dadaşlık derin bir mevzuu Haktır,hakikattir yolu
Ne verirsen alırsın Bire beş bire on Sen görmezsin,göremezsin Ulvidir,ilimdir o Kaynayan yürek Söyleyen dilimdir o Gah şair Gah alimdir o Özel şehrim,kanım ERZURUM
Beyazını yüreğinden almış Yüceliği Palan’a kalmış Yağan her tanede düşünür Nice sevdalara dalarmış
Susarsın,susanırsın Konuşamaz,kurursun ya Kavuşursan dilin açılır Kana kana içersin ya Ab-ı hayattır ERZURUM
Hani diyorum ya toprağım İşte alnımda duruyor izi, İnsan onsuz olamaz diyorum ya Ayrılıkta vurur ya, Ta şurama bir sızı İşte o sızıdır ERZURUM Mevlam korusun onu ve bizi
Sana olmaz hiç bir kusurum Sensin neşem,sensin huzurum Sana,sana ben kurban olurum Vatanım, Toprağım, Canım…kanım ERZURUM
Selim Adım
Ah Erzurum
Yaylaların şahı mı geldin, Ak göğsünde ne bu al kan, Erzurum? Acı çığlıklarla bağrımı deldin, Kaderine yandı bu can, Erzurum!
Abdürrahman Gazi durağı yaylam, Ezelden kahraman yatağı yaylam, Şerafli tarihler otağı yaylam, Alın yazın şeref ve şan, Erzurum.
Havada, suyunda bir başka hal var, Canlara can katar sendeki bahar. Zorlu dedelerim koynunda yatar, Tatlı canım sana kurban Erzurum!…
Gece vakti duyuldu da feryadın, Tortum gibi çağladı kalbe yadın: Dualarla göğe yükseldi adın, Yandım sana, yandım candan, Erzurum!…
Nedir bir yürekten ürpermelerin ? Bu iç çekişlerin ne, derin derin?.. Neden çırpıntısı tutmuş bu yerin? Neden böyle korkunç bu an, Erzurum?
Allı gelin duvağına düşürmüş, Körpe kuzu yolunu mu şaşırmış?… Kederi, kayguyu baştan aşırmış, Baştan başa olmuş hicran, Erzurum,
Kanamamış rüyalara genç kızlar, Ana bağrı sızım sızım sızılar… Dadaşıma kefen oldu bu yıl kar… Ah, güzel Erzurum! Vatan Erzurum!…
Halide Nusret Zorlutuna
Ben Erzurumluyum
Hayatta kaygısız yaşarım senim Süt rengi ovalar yaylalar benim İlham verir bana palandökenim Ben Erzurumluyum Erzurumluyum
Baba yadigârı posu belimde Altımda yağız at cirit elimde Serhat türküleri coşar dilimde Ben Erzurumluyum Erzurumluyum
Yiğitlik dendi mi yücelir başım Erzurum dendi mi diner gözyaşım Ey sağdıcım kirvem yiğit dadaşım Ben Erzurumluyum Erzurumluyum
Ceddim tarihleşmiş Oğuz soyunda Çok kılıç salladık sinir boyunda Dökülmüş kanımız var tuna suyunda Ben Erzurumluyum Erzurumluyum
Çavgin sular gibi akarım duru Marifetnameden aldım desturu İmanın ihlâsın gönlümde nuru Ben Erzurumluyum Erzurumluyum
Özgürlük Şiiri, Özgürlük ile ilgili Şiirler, Özgürlük Üzerine Şiirler
ÖZGÜRLÜK Şiir
Karanlığa her baktığımda Ansızın aklıma gelirsin Sen yoksun yanımda Kayboldum yokluğunda
Hasret duyarım sana Gecenin sessizliğinde Rüyalarımda… Her nefes aldığımda
Benden uzak olsanda Bensiz kalsanda Beni sakın unutma! Birgün yanına geleceğim Bekle beni ÖZGÜRLÜK!
Özgürlük
düşünceyi durduran uyku usu mumyalayan yalnızlık göğün ağırlığını taşıyan ağaçlar ağaçların ağırlığını taşıyan toprak
yürek yontusu tunç istenç sonsuzluğun sayısız boyutlarınca görkemli varlığın öğelerinde duyumsanan dirim düşler dizgesi gezegen, uzak yıldızlar bir özge özgürlük düşüncesi bir özge yaşamak için
Göz yaşları mahkumdan
Mahkumları göz yaşları İnci tanesi değil Alev topudur Düştüğü yeri yakar Kömür eder kül eder Mahkumların sesi Yanık olur yürek dağlar Mahkum olan pişmandır Önce sucu işler sonra düşünür Demir parmaklılar ardında Yaşayamayacağı hayatına Ölesiye üzülür Son pişmanlık fayda etmez oysa Mahkum ağlasa da yansa da Kara yazı yazılmıştır anlına
Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden
Sefil doymazlık: ete, kana, paraya Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen
Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!” Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz? Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken
Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen
En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen
Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen
Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven
Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden
İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen
Ümit Yaşar Oğuzcan
Acılar Denizi
Ben acılar denizinde boğulmuşum İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını…
Adak şiiri
Sana şiirler okuyacağım, gitme Güneşler doğacak yalnızlığımdan Sana bir ışık getireceğim Büyük aydınlığımdan
Sana bir dolu umut getireceğim Küçük ellerine sığmayacak Sana Afrika gecelerini getireceğim Sımsıcak
Sana çiçekler getireceğim Bozulmuş güz bahçelerinden Sana bir serinlik getireceğim Yağmur tanelerinden
Sana avuç avuç yıldız getireceğim Güneşimden başka Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim Köpük köpük dalga dalga
Sana bir rüzgar getireceğim Dağlardan, tepelerden Gitme, sana zamanı getireceğim Zamanın bittiği yerden
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma Ne yapsam unutamam yaşadığımızı Sevgindi sevgilerin en yalansızı Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin Dünyada ne benim yerim var artık ne senin Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.
Cenap Şahabettin şiirleri Cenap Şahabettinin yazdığı şiirler
ELHAN-I ŞİTA
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı, Ey kebûterlerin neşîdeleri, O bahârın bu işte ferdâsı: Kapladı bir derin sükûta yeri karlar Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek, Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek gibi kar Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde Ufacık bir çiçekli yelpâze Na’şın üstünde şimdi ey mürde Başladı parça parça pervâze karlar Ki semâdan düşer düşer ağlar.
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar; Küçücük, ser-sefîd baykuşlar gibi kar Sizi dallarda lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz ey mürgan, Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar, Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:- Son kalan mâi tüyler kovalar karlar Ki havâda uçar uçar ağlar.
HAKİKAT-I SEVDÂ
Bir şüphe-i hissiyye ile dalgalanır dil; Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde; İnsan bütün ahzân ü meserrâta muâdil Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde
Her cevf-i hayâtî, sevilen şeyden ibaret Bir lem’a-i nev, şa’şaasıyla eder ihfâ; Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ Bin müddet için göz kamaşır… İşte muhabbet!
Pek boştur o his, lakin o boşlukla dolar dil; Âfâk-ı hayatiyyedeki cevfi o örter; Herkes hep o boşlukta arar bir tutacak yer Pîrâmen-i ömründeki girdâbâ mukâbil
Sevdâya mukabil duyulur rûhta her gâh Bir def-i pey-â-pey ile bir cezb-i pey-â-pey; Bir istiyor insan onu, bir istemiyor, âh Sevmek bile doğmak gibi, ölmek gibi bir şey!
SENİN İÇİN
Sesin işler gibi bir şuh kanat gamlarıma Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş, Gün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş; Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma.
Doğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken. Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben; Avucundan alırım kış günü bir yaz ateşi.
Gönlüme avdet eder her unutulmuş nisan Ne zaman gençliğini yolda hıraman görsem. Eskiden pembe dudaklarda dağılmış busem Toplanır leblerime, bir gece dalgın dursan.
Seni zambak gibi gördükçe açık pencerede Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu Genç eder ufkumu hülyalarımın genç kokusu; Sorarım ak saçımın örttüğü yıllar nerde?
Cebhemi varsın o solgun seneler soldursun Yeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam, Gençliğin böyle benimken kocaman, hiç kocamam .. . Ruhum, ölsem bile ben, sen yaşayan ruhumsun
Ahmet Haşim Yollar Şiirİ Şiir Ahmet Haşim Yollar Ahmet Haşim Yollar
YOLLAR
Bir lamba hüzniyle Kısıldı altın ufuklarda akşamın güneşi; Söndü göllerde aks-i girye-veşi Gecenin âvdet-i sükûniyle..
Yollar Ki gider kimsesiz, tehî, ebedi, Yollar Hep birer hatt-ı pür sûkt oldu Akşamın sine-i gubârında. Onlar Hangi bir belde-i hayâle gider, Böyle sessiz ve kimsesiz şimdi?
Meftûr Ve muhteriz yine bir nefha-i hayâl esiyor; Bu nefha dalları bîtâb ü bîmecâl uyutur. Sonra eyler giyâhı nâlende, Sonra âgûş-ı ufk içinde ölür…
Ey kalb! Seni öldürmesin bir sâye-i şeb, İşte bir dest-i sâhir ü mahfî Sana nûr-ı nücûmu indirdi.
Kuruldu işte, mesâfât içinde, lâl-i mesâ Bütün meâbid-i hiss ü meâbid-i hülyâ Bütün meâbid-i meçhule-i ümîd-i beşer…
Gurûb içinde bir eşkâl-i bîhudud-ı zeheb Zücâc-ı san’at ü fikretle yükselirler hep; Büyük denizlere benzer eteklerinde sükût, Sükût-ı nâ-mütenâhi, sükût-ı na-mahdût, Sükût-ı afv u emel.
Bir el Derîçelerde bir altın ziyâ yakıp indi. Aktı âb-ı sükûta yıldızlar Bütün sular zehebî lerzelerle işlendi.
Tâ öteden, Şimdi zer gözleriyle tâ öteden, Gam-ı ervâhı vecde da’vet eder Bütün meâbid-i meçhule-i ümîd-i beşer. Bütün meâbid-i vecdin soluk ilaheleri Birer birer iniyor gözlerinde rüyalar; Dudaklarında ziyâdâr ve muhteriz titrer Akşamın buse-i huzû-eseri.
oluk ve gölgeli simalarında reng-i mesâ Nakşeder bir teheyyüc-i rüyâ: Biri yorgun semâ-yı lâle bakar, Biri bir gölge meşy ü gâşyile Miyâh-ı râkide-i samt ü hâb içinde akar; Biri bir erganûn-ı eb’âdı Dinliyor gölgelerde ser-be-zemin, Biri altın gözüyle, güyâ ki, Sana ey kalb-i mübhem ü bâkî “Gel!” diyor. Lakin İniyor İşte leylin zalâm-ı bîdâdı…
Yollar Ah ey kimsesiz giden yollar, Yolların ey sükût-ı hüzn-eseri, Bugünün inmeden şeb-i kederi, Meâbid-i emel ü histe sönmeden bu ziyâ, Ölmeden onların ilaheleri, Ah gitmez mi, kimsesiz, sessiz Yollar, Ah gitmez mi hatt-ı sâkitiniz, Şimdi zer gözleriyle, tâ öteden Tâ öteden Gam-ı ervâhı vecde da’vet eden Uzak meâbid-i pür-nûr-ı vecd ü rüyâya Ki câ-be-câ kapıyor bâb-ı vâ’dini sâye…
Tevfik Fikret Sen Olmasan Şiiri Tevfik Fikret Sen Olmasan Sen Olmasan Şiiri Tevfik Fikret SEN OLMASAN Puan Ver : Sen olmasan… Seni bir lâhza görmesem yâhut, Bilir misin ne olur? Semâ, güneş ebediyyen kapansa, belki vücud Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar, Ve bulur; Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu, Bu rûh-ı mecrûhu?..
Sen olmasan… Seni bulmak hayâli olsa muhâl, Yaşar mıyım dersin? Söner ufûlüne bir lâhza kaail olsa hayâl; Soğur, donar, kırılır senden ayrılınca nazar Ne hazin Gelir hâyât o zaman hem vücûda hem rûha, Yaşar mıyız seni kaybetsek âh ben, kalbim, Bu kalb-i muztaribim?
Sen olmasan… Bu samîmî bir îtirâf işte; Sen olmasan yaşayamam: Seninle rabıtamız hoş bir îtilâf işte; Fakat bu râbıta hâlî mi rûhu ezmekten?… Akşam Gurûba karşı düşündüm sükûn içinde bunu: Fenâ değil sevişip ağlamak, fakat heyhât, Bükâya değse hayat!.. Tevfik Fikret
Tevfik Fikretin şiirleri Tevfik Fikret bütün şiirleri
Bana Kimsin Diye Sorma Meleğim
Bana kimsin diye sorma meleğim Pek güzel dinle de izah edeyim Nam-ı naçizime `Fikret’ derler Şi’re de nisbetimi söylerler Kaldığım varsa da gah ekmeksiz Kalmadım şimdiye dek mesleksiz Nur bekler gibi nısf-ı şebde Bekledim on iki yıl mektebde Sonra çıktım ne için bilmeyerek Bu da bir cilve-i baht olsa gerek Bab-ı Ali’ye müdavimlendim Ehl-i namus diye mimlendim Şimdi bir hayli eser sahibiyim Ahmed İhsan’da musahhih gibiyim Saye-i lutf-i cihan-banide Hocayım Mekteb-i Sultani’de…
Balıkçılar
– Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder, Bugün açız yine; lakin yarın, Ümid ederim, Sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader!
– Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur; Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta…
– Olur; Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala; Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz… Cocuk düşündü şikayetli bir nazarla: – Ya biz, Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?
Hala Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi Döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi.
– Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın; Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme… Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın; Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme, Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!
Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.
– Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa? – O gitmek istedi; “Sen evde kal!” diyor… – Ya sakın O gelmeden ben ölürsem?
Kadın bu son sözle Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle Soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine Bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine. Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan Bir ihtilac ile etrafa ra’şeler vererek Uğulduyordu…
– Yarın yavrucak nasıl gidecek?
şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak ılerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak – şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin Siyah kaburgasını… Ah açlık, ah ümid! Kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid Eliyle engini guya işaret eyleyerek Diyordu: “Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!”
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; “Yürümek, Nasibin işte bu! Hala gözün kenarda… Yürü!” Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır… ölüyor: Kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle, Bütün felaketinin darbe-i hasariyle, Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor; Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler…
Tevfik Fikret Tarihi Kadim Şiiri Tarihi Kadim Tevfik Fikret Şiiri Tevfik Fikret Tarihi Kadim TARİH’İ KADİM Puan Ver : İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya. Ninniler uydurup uyutur bizi dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun, zifiri karanlık hayatından. Gösterir bize evvel zamanı, tek doğru, en güzel örnek, der. Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden. Senin tarih dediğin işte budur, alnında altı bin yıllık buruşuklar ve bir o kadar da kuşku. Başı geçmişe bir düşe değer, sürünür ayağı bomboş bir geleceğe, bir deri bir kemik, ayakta zorla durur.
Ben hiç tiksinmem ondan, karşıma alırım onu arada bir, anlat bakalım, derim, şu eskilerden. Bir parça feylesofa benzer o, bir parça sırtlana benzer, berbat suratıyla da bir hortlağa. Yoklar mezarını unutulmuş gecelerin, başlar paslı, boğuk bir sesle bir bir bana anlatmaya, sırasıyle, ne olmuş ne bitmişse: Hep yıkım üstüne yıkım, acı üstüne acı! Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu, çöküverir ağır gölgesi bir bulutun, kanlar yağar dört bir yana. En başta bir kanlı bayrak. Kanlı bir taç gelir arkasından. Sonra araçlar sökün eder kan içinde: Balta, topuz, yay, kılıç, mızrak, mancınık, top, tüfek, sapan. Arada, kanlı komutanlar ve savaş birlikleri. En son alay alay esirler geçer. Yenen bir kişiye yenilen on kişi, çiğneyen haklı, yiğnenen hapı yuttu. Yıkımlara, acılara alkış tut, yüksekten bakanlar önünde eğil, insafla birdir aşşağılık ve namussuzluk, doğruluk lafta, yürekte değil, iyilik ayaklarda, kötülük kucaklarda. Bir gerçek var, tek bir gerçek: Eli kolu bağlayan zincir. Bir tek şey var sözü geçen: yumruk. Hak güçlünün, kötünün yanı. Uzun lafın kısası: Ezmeyen ezilir! Nerde bir şeref var, iğreti. Nerde bir mutluluk var, yama. Bir şeyin ne başına inan ne sonuna. Din şehit ister, gökyüzü kurban. Her yanda durmadan kan akacak, durmadan her yanda kan!
İşte böyle inler, sayıklar o, anlatır insanoğlunun bu belalı ömrü ne yolda, nasıl sürdüğünü. Bakarım iskeletin kanlar köpürür dişlek ağzında. Duyarım sesinin titreyen kuyusunda yankısını korkunç bir iniltinin, ben de başlarım birdenbire titremeye, toprak da tiksintiyle titremiş gibi gelir bana. Savaşın gürültüsü, patırtısı, indir artık indir bu acıklı sahnenin perdesini! Dinsin sonu gelmeyen bu karışıklık! Sen de, gelenekçi iskelet, yazdığın kara yazılara bir son ver, aydınlığa susadık biz, aydınlığa susadık. Uzun karanlıklar içinde uyumak isteyen mi var? Bizden iyi geceler onlara, bizden onlara iyi uykular! Kimsin, ey gölge, kendinden geçmiş, koşuyorsun karanlıklara doğru? Kanla oynamış gibisin, kırmış geçirmişsin insanoğlunu. Sen buna kahramanlık mı dedin? Onun kökü kan ve hayvanlık be? Şehirler çiğne, ordular dağıt, kes, kopar, kır, sürükle, ez, vur, yak ve yık. Yalvarmalara yakarmalara boş ver, gözyaşlarına iniltilere aldırma. Ölümle, acıyla doldur geçtiğin yeri, ne ekin ko, ne ot ko, ne yosun. Sönsün evler, sürünsün insanlar orda burda, kalmasın alt üst olmayan hiçbir yer, mezar taşına dönsün her ocak, damlar çöksün yetimlerin başına. Bu ne alçaklık böyle bu ne namussuzluk! Hey bana bak, başbuğ musun ne? Yerin dibine bat, cakanla gösterişinle! Her başarı bir yıkım bir mezarlık, işte bir yavrucak yatıyor şurda, ey cihangir, onu gör de utan! Devril, bağımsızlığın eskimiş tahtı, devril, nice acılar verdin bütün insanlara, inim inim inlettin bütün insanları. Parçalan, kararmış tac, tuz buz ol, hep senin yüzünden yoksulluğu insanların. Göz yaşından incilerin nerde hani? Nasıl da yosun tutmuşlar, bi görsen! Eski çağlar nasıl kanmış size? Ey kan içen kargalar, bütün karanlıklar sizinle dolu! Artık yeter fikri susturduğunuz, yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın. Hadi gidin tarih korusun sizi, -haydutlara en iyi sığınaktır gece-, gidin, yok olun siz de o mezarlıkta. İşte müjdelerin en güzeli, işte en gerçek özgürlük düşümüzdeki gelecek çağlarda: Ne savaş, ne savaşan, ne salgın, ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen, ne yakınma, ne de zulmün kahrı, ne tapılan, ne tapan, ben benim, sen de sen!
Ey soyulan iskelet, kimse bilmeyecek o zaman, kimse bilmeyecek senin sayıp döktüklerini, savaş ne, karışıklık ne, zafer ne, anlaşma ne? Belki duyulmadık bir öykü, belki korkunç bir masal. Çok sürmez köhne kitap, fikri gömen sayfaların bugün olmazsa yarın yırtılacak. Ama kim yapacak dersin bu işi? Bu öyle büyük, öyle kocaman bir devrim ki, hangi güç kalkar, ben yaparım der? Yerlerin ve göklerin sahibi mi? Tamam, işte oldu şimdi! Yeri göğü elinde tutan o kibirli, o somurtkan ve dokunulmaz. Bütün bu kavgalar onun yüzünden değil mi? Gökyüzü, sen söyle, yüzyıllarca sel gibi akan su, – şimdi esrik bir ağzın türküsü, kuru sesi zindandaki bir adamın, iç açan bir söz ya da yakan bir söz şimdi, bir geniş “oh!”, bir derin “eyvah!”, bir yakarış, bir övgü, Şimdi tüy gibi bir rüzgar, Şimdi ağzın bir kasırga. Dokunaklı bir yakınma şimdi, sabredemeyen bir başa kakma, bir titreme, bir çan sesi, bir savaş davulunun gümbürtüsü, için için ağlamasi çaresizliğin, kahrın iyilikbilir kişnemesi, bir söylev, apaçık, gürül gürül, Şimdi utangaç ve hasta bir yalvarış, bir rahatlık bir iç sıkıntısı, Şimdi korkunç bir haykırma – bütün bu karman çorman gürültü patırtıyla inleyen boş kubbe, sen söyle! Sen ki her sesi yankılayansın, söyle, bu bir sürü boş çabalama içinde, daha yukarlardaki şu tanrı katına hangi sesin yankısı varabilmiş ki? Hangi dua kabul olmuş bugüne dek? Binlerim seni, göklerin tanrısı, din ulularından dinlerim seni: “Ne benzer var, ne noksanı, canlı ve ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve yüce. Odur veren yiyeceği içeceği, düşleri gerçek yapan o, bilen, haberi olan, kahreden ve öç alan, açık, kapalı her şeyi duyan ve anlayan, el uzatan yoksullara ve çaresizlere, her zaman her yerde bulunan ve her yeri gören…” Seni böyle övüp duruyorlar işte. Oysa senin en üstün özelliğin ne, “Ortaksız” oluşun değil mi? Kaç ortağın var şu bataklıkta, bir bak. Topu ölümsüz ve her şeye gücü yeten ve kahreden. Ve topu ortaksız ve tek. Ve topunun buyruğu yasağı ve saltanatı var, ve topunun yukarlarda bir gökyüzü. Bütün ordan gelir yüreğe doğan. Topunun güneşi, ayı, yıldızları var, ve topunun görünmez bir tanrısı. Topunun adanan bir cenneti var, ve topunun bir varlığı, bir yokluğu, ve topunun saygıdeğer bir peygamberi. Ve topunun cennetinde körpecik güzel kızlar yaşar. Ve topunun cehenneminde birer lokmadır insancıklar. Tanrılar ne derse onu yapacak halk, sabırla ve kahırla olacak iki büklüm. Ama tanrılar ne derse onu yapacak.
İnanasım gelmiyor bunların hiçbirine. “Ne bileyim?” diyor kime sorsam. Hepsi bir kuruntu mu bunların yoksa? Belki aldanmak yaşamanın bir gereği. Belki de hepsi de doğrudur, kim bilir, belki ben hiç bir şeyin farkında değilim, karıştırmaktayım “yok” la “var” ı. Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı? Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru. İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan. Belki de yok olacağız bir gün topumuz birden. Kimbilir, öbür dünya belki de var. Madem bu beden o ölümsüzün işi, ne diye kıvranır durur bin türlü dert içinde? Hadi diyelim aslımız toprak bizim, sen gel onu kederden bir çamur yap. – her yeri kanla, göz yaşıyla dolu – insaf be, bu kadarı da olur mu? Sen gel hem yoktan var et, sonra da ettiğini boz, kötüle. Hiç bir yaradandan ummam bunu: Yaradan yok eder, ama perişan etmez!
En zorlu düşmanın işte, tanrı, boğmak ister seni ulu katında, çok iyi tanırsın sen o yılanı, onun kızgın zehrinden bir vakitler bize bir tadımlık vermiştin hani. Kuşku! En zalim en güçlü düşman. Bunu ya bildin ya koydun kafamıza, ya da bilemedin işin nereye varacağını. “şeytanlık, düzen, sapıklık” denen şey var ya, bugün yerinden yurdundan edecek seni o. Tapınağında ışıklarını söndürüyor, elleriyle parçalıyor heykelini. Sense, iler tutar yerin kalmamış, göçüp gidiyorsun olanca gücünle. Burçlarında yıkılmalar falan hani? Nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının? O kızgın soluğun hani nerde? Ne cehennemlerinde bir kaynama var? Ne büyük acını gören bir göz. Ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama. Oysa bir ufak parçası kopsa insanın, bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma. Sen Yeryüzü ve Gökyüzü’nle göç gir de, bir inilti bile duyulmasın ortalıkta. Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor. Zaten yalana ağlasa ağlasa, bir ikiyüzlüler ağlar, bir de ahmaklar.
Etkileyici Kısa Şiirler etkileyici şiir Etkileyici Şiirler
Etkileyici Şiirler Kısa
topladım sevgimi gidiyorum hayatından hiç bir anı kalmasın geride sana beni hatırlatan kırdığın kalbimin parçalarını yükledim bavullara açmamak üzere ne bir resim ne bir plak olmalı sana beni hatırlatan
**
Karlar yağdı üzerime, tipi misali Buz tuttum,kımıldamaz oldum,dondum Baharı bekledim zamanla soldum Kalkmaz oldu karlar üzerimden Kardelenleri bekledim,açmaz oldular Umutlarıma kokular saçmaz oldular Küstün mü kardelenim? Güneş ısıtmadı mı seni? Benim gibi darda mısın? Yoksa sen de çıkmazda mısın?
** Hayatımdan çıkarttığım ilk ve tek kişisin. Garip bir ayrılık bu. Birazda zorunlu… Sevmek yetmiyor işte, Cesaret lazım sevmeye. ellerinin ellerimde olması yetmez, Kalbinde gerekiyor bu oyunda. Ne yazıkkı kaybettin sen bu oyunu gule gule sevdigim….
**
Elveda deyip hayatından çıkmayı senin kadar kolay söyleyemedim arkamı dönüp gitmeyi senin gibi beceremedim başka çarem kalmasa da bu aşk için yaşadıklarıma saygımdan gözlerine bakarak dinmeyen fırtınalar ardından fısıltıyla gelen en sözüm olur ELVEDA
**
Aklım seninle olmaz diyor bir kez daha üzülmek istemiyor ömrüm hep seni beklemekle geçti verilecek son bir şans kalmadı bizim için yinede kalbimle aklım savaşıyor yıkıntılar kırık parçalar uçuşurken kalbimde ben sessizce bekliyorum savaşın galibini aldığım nefes gibi alışmışken sana gitmek çok zor olacak biliyorum
**
bugün,eskiye dair ne varsa atıyorum belleğimden ve başlıyorum yeniden hayata hayallerle yaşıyorum artık tüm kalbimle gerçek olmasını dilediğim hayaller karşılıksız sevdalara elveda Hayatımda hiçbir sözcükten Bu kadar nefret etmedim ben Ve hiçbir sözcüğü telaffuz etmedim Bu denli içten Neden diyeceksin bu nefretin Sebebi sensin Evet sen, Beni keşkelere mahkum eden. Sen bunun farkında bile değilsin KEŞKE farkında olabilsen…
**
yürekten dilediğim dileğimsin sen benim içimde en çok hissettiğim kişisin belki birleşik yüreklerimiz belki de bana ait değil senin yüreğin varsın bana ait olmasın varsın başkası için çarpsın sen yine de benim Can’ımsın kimbilir belki birgün kavuşacağım sana ya da belki de hep sensiz olacağım belki ölesiye seveceğiz birbirimizi belkki de öleceğiz birbirimizsiz…
**
bir tek sözün bağlar beni sana gel demen yeterli bana öl desen ölecek kadar aşığım sana. bir tek bakışın alıyor beni benden başka başka diyarlara götürüyor gittiğim heryer buram buram aşk kokuyor. ben bu kadar aşıkken bir tek hayelimdesin ya sen işte bu yüzden ölmekteyim ben.
**
gidiyorum bu şehirden Yarınlarımı seninle yaşadıklarımı … Her şeyi geride bırakarak Sensiz gidiyorum….. Geride sana solmuş bir gül, Kırılmış bir kalp bırakarak, Belki de bir daha dönmemek üzere…
**
gitme gitme dur diyemedim günahım dududaklarımı kapamışken seni bulduğumuma tanrıya dua ederken sana söyleyemediğimi artık sende biliyorken gitme dur gitme diyemedim böyle olsun istemezdim deken bile sensizlikk genzimi yakıyor senden tek kalan sensizliğim sensizliği kalbimin bedenimle çarpan heryerine işledim takii bedenimde kalbimin atışları duyulmayana dekk gitme gitme diyemedim…
**
senınle baslayan yollarda ertelıyorum adımlarımı oysa adımlarımda hep yalnızdı onlarda ne yapacgını bılımiyordu ama ıste dusundum taşındım ve yolarına bır yol daha cızdım yolun suan sende sen ıse yoksun yokluklar ıcınde gitmek kalmanın yarısıdır hep bir taraflarını unutursun oralar sakindir onlarsız oralar zindandır birbaşına kalmanınsuskunluğunu yediremiyorsan kendine bizi hatırla ve gülüşün eksik olmasın yüzünden çünkü şunu unutmaki özlemler hep özlenir
*** Umutlarımı bana bırak. Yalnızlığımı al götür uzaklara boşalan yere bir yudum sevgi koy. Ölümümü bana bırak sevgilerimi de Ve çocukluğumu Ve de şiirlerimi de. Yenilmişliğimi al götür sonzuza yerine bir direniş koy ucunda zafer olsun…..
Tugbam sitesinde en güzel Mezuniyet Yıllık Yazıları sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Mezuniyet Yıllık Yazıları
Mezuniyet Yıllık Yazıları Yıllık Yazıları Yıllık İçin Yazılar
Eksantrik(!)şarkı sözlerin,gitar çalmaya çalışma merakın(!) en çok da insanların suratına şişe atma (bilhassa benim)merakın… Ah ah kısacası bol ünlemli, ara sıra parantezli, fizikçinin deyimiyle tuhafiyeci olma potansiyeline sahip ama gönüllerde uzayı fethetmeye talip bir kişiliksin.seni tanıdık(zor olsa da)sevdik şimdi sıra başkalarında hadi kibsss
ELİF ÖZDEMİR(Sarı olan)
Uzunum sana ne yazayım bilemiyorum ama gündelik saçmalıklarından mı yoksa sakarlıklarından mı valla karar veremedim. Ama her ne kadar sakar ve beceriksiz olsan da sen şu okulda karşıma çıkan en temiz yürekli insanlardansın. Ama şunu inkar etmemem gerek ki gitar çalma isteğini bende sen uyandırdın. Cidden gitarı hiç fena çalmıyorsun üniversitede kızları takacan peşine anlaşılan. Neyse ben çok konuştum herhalde. Sana hayatta sağlık, mutluluk, ve başarı dilerim
ADEM GÜNDÜZ
Okula başladığım ilk günden beri(ilkokul) arkadaşımsın diyorum hep, ama sen yedi yılcık oldu tanışalı diyorsun. Öyle olsun. Zaman çok da önemli değil aslında sadece seni tanımak çok güzel. Hayatında elini attığın hiçbir işi batırmaman dileğiyleJ. Önümüzdeki en az bir yedi yılJ daha görüşelim. Her şey istediğin gibi olsun canım.
Hayatı ve felsefeyi başından sonuna kadar yaşayabileceğiniz bu üniversiteden mezun oluyoruz artık. Şimdi de başkalarının düşüncelerini okuyalım hep birlikte benim ve senin hakkında. Zafer ve başarı hep yanında olsun. Murat DUMAN
UĞUR KAYA ahmet karizma lider yaw.kulüp başkanı.sapcı olmaktan son anda dönmüş bir nefer o da 🙂 her zaman sınıfın en çakal saman altından su yürüten bireyleri olur ya işte o da aynen öyle birisi 🙂 her türlü organizasyonun ve de etkinliğin mimarı:) junior vedat 🙂 kendisini çalışmaya adamış çok kaliteli bir bilgisayar mühendisi tabiki bir de.gelecekte de çok iyi yerlere geleceğini düşündüğüm bir insan.ömür boyu başarılı olman dileğiyle..
TURGUT ÖZTÜRK Adam aktif, adam yonetici, adam coder,adam reis, adam … :)) bir zamanlar kulüp başkanlığı da yapmıştır ve ustesinden de fevkalade gelmiştir.Bizler için yapmadığı fedakarlık yoktur Ahmet’in.Gezilerde bile dostlar sağolsun ben yemesemde olur diyerek mangalın başında durmuş gibi gözüksede partinin büyüğünü kendisi götümüştür:)). Kalbinin temizliği yüzüne yansımış Ahmetcim.Sevdiklerinle birlikte mutlu ve başarılı bir ömür diliyorum
Sıra arkadaşım için yazdığım: İnsanların hayatında, bir zaman sonra yüreğinin sisli bir köşesinde hayal meyal hatırlayacağı, öyle güzel anlar vardık ki yaşanmış, her günü sevgiyle dolu. Bir an inanamazsın yaşadıklarına… Ve zaman geçer, herşey geçmişte kalır. Geriye dönüp, tebessümle hatırlayacağın o günlere tutunmak istersin ama o yer ve o insanlar değişmiştir artık. Yıllar sonra tozlu kapaklarını aralayıp çevirirken sayfalarını bu yıllığın, işte o zaman çarpar yüzüne geçmişin, okul sıralarının sıcaklığı. Canım kardeşim, Barış Can’ın yanındaki çocuk.:) Yepyeni bir hayat başlıyor bizim için, yeni bir dünya, sabrımızın ödülü… Beni unutmaman umuduyla.
mezun oluyoruz ama bu bir ayrılık değil aksine bir ömür boyu sürecek dostluğumuzun başlangıcı,umarım liseyle beraber dostlugumuz da bitmez,,8inci sınıfta başlayan arkadaşlığımız, sınıfımızın bilmemnecilerinden olan osman, okulun en çılgın grubuyduk(hava atılmazsa olmaz), bugüne kadar hep mezun olmanın hayalini kurduk şimdi gururluyuz, ünivin en güzel kızına, şimdi ise o gün geldi çattı, esprileriyle dikkatleri çeken, şunu yapmıştık hatırlar mısın?, şu barın da müdavimi olmuştuk hani ,ünivden mezun olunca seni şurda burda müdür görmek dileğiyle
Matematikcinin Aşkı (Sevgiliye mektup)
Türev tanem, bir tanem, bir sigma işareti kadar kıvrak bir Pi sayısı kadar sonsuzsun sevgilim. Sana olan sevgim limitlerin sonsuzluğuna ulaşıyor. Bir bakışın kalbimde matris kadar derin etkiler yapıyor. Kalem gibi kaşların, trigonametri gibi karışık saçların, tebeşir kokusu gibi burnumda tütüyor. Çarpanlara ayrılmayan denklemler gibi nazlanma. Senden mektup almak inan integral almaktan daha zor. Bilinmeyenlerimiz farklı olsa bile polinomlar gibiyiz. Eğer böyle devam ederse seni keşfedilmemiş dizi kuralları ile izleyeceğim. Seninle bir daire olalım. Merkezde ben, etrafımda eşit uzaklıklarda sen. Nereye bakarsam seni göreyim. Üzüntülerimiz teğet, sevinçlerimiz kiriş olsun. Birbirimize o kadar yakın olalım ki, yarıçaplarımızın limiti sıfıra yaklaşsın. Şu anda y=ax+bx+c parabolünün iki ayrı kolu isek de bir gün tepe noktasında buluşacağız. Sana bir sinx eğrisi gibi sürekli “k” sabiti kadar bağlıyım. Hiçbir parantez bizi ayıramaz.
SPORA GIDEMEMEKTEN YAKINIYORDUN YA. ISTE SPOR SENIN AYAGINA GELDI. IYI DEGERLENDIR.
BU SOYLEYECEKLERIMI AKLINDAN CIKARMAMAYA CALIS: AY AKSAMDAN ISIKTIIIIR?
VATAN SANA EMANET. GOSTER KENDINI. (YINE DE COK SIVRILMEMEYE CALISIRSAN SENIN ICIN DAHA HAYIRLI OLACAK GALIBA.)
SEN ASKERDEYKEN BURALARI BIZE EMANET. (OTOMOBILININ ANAHTARLARINI VERMEYI DUSUNMEZ MISIN? ARADA BIR CALISTIRMAM ICIN TABI) 🙂
O GUZEL ASKERLIK ANILARINI ANLATACAGIN GUNLERI SABIRSIZLIKLA BEKLIYORUM! SEN YETER KI CABUK GEL, BEN DINLEMEYE RAZIYIM 🙂
ILK BASLARDA KAC GUN KALDI YERINE KAC GUN GECTI DIYE SAYARSAN SENIN ICIN DAHA KOLAY OLACAKTIR. GEL TESKERE GEL. GONLUMUZ SENINLE
ASKIM YATAGIN, SEVGIM YORGANIN, YUREGIM YASTIGIN OLSUN, ASKER OCAGINDA RAHAT UYU BITANEM.
SAFAK DEGIL SENSIZLIK BENI ACITAN! SENI COK OZLEDIM BIRTANEM…
KAPINI CALAR MAZI, DALGINLIKLA ACARSIN, ARAR GOZLERIN BENI O GUNLERI SORARSIN. PISMANLIK SARAR SENI O GUNLERI ANLARSIN OTURUP BU ASK ICIN SENDE AGLARSIN..AMA NAFILE..?
BUGUN ILK GUNUM SENSIZ ALISMAK KOLAY DEGIL BOYLE BIR ANDA AYRILDIGIMIZA INANMIS DEGILIM DAHA…
BOYLE YUREKLI OLMAM GEREKLI OLUMUNE SEVMEM GEREKLI BIR CANIM VAR BIN DAHA OLSA HEPSINI SANA VERMEM GEREKLI COK OZLERSIN DIYORLAR COK BEKLERSIN DIYORLAR SEN BU ASKIN SONUNDA OLECEKSIN DIYORLAR..
Tugbam sitesinde en güzel Beşiktaş Mesajları sizler için hazırlandı . Buyurun Beşiktaş Mesajları
Sevdik Seni Birkere Beşiktaşım Yürüyoruz Yolunda Beşiktaşım..
GEL GUNDUZLE GECE OLALIM GEL GOKYUZUNDE YILDIZ OLALIM SENINLE SAMPIYONLUKLARA KOSALIM HAYDI BASTIR KARA KARTAL’IM
BESIKTAS DIYEREK SANA YUZ VURDUK,SIYAHIN YANINA BEYAZI KOYDUK,YILLARDAN BERIDIR HEP SENIN OLDUK BESIKTAS SEN BIZIM HER SEYIMIZSIN ..
BAZEN HUZUN,BAZEN KADER SENIN SEVGIN BIR OMRE BEDEL.BESIKTAS SEN BIZIM HERSEYIMISSIN.
GUN DOGDU HEP UYANDIK STADLARA DAYANDIK BESIKTASIN UGRUNADA BAYRAKLARA DONANDIK SEMTIMIZ ERKEK SEMTI ASIK EDER HERKESI UZERIMDE EKSILMESIN BAYRAGIMIN GOLGESI ISTE BIZ KOTU GUNDE HEP OMUZ OMUZAYIZ OVUNMEK GIBI OLMASIN BIZ KARAKARTALLIYIZ.
SEMTIMIZ ERKEKLER SEMTI, ASIK EDER HERKESI, UZERIMDEN EKSILMESIN BAYRAGIMIN GOLGESI, ISTE BIZ KOTU GUNDE HEP OMUZ OMUZAYIZ,OVUNMEK GIBI OLMASIN BIZ KARAKARTALLIYIZ…
Aldatma sözleri tugbam.net sitesinden en güzel aldatma sözleri sizler için hazırlandı
herşeyden vaz geçtim Sen Beni Aldattın ya Ben işte şimdi Bittim…
Aldatılcak kadar üzmedimki Seni Nefret edicek kadar Aldattın beni!
Sana Harcadığım Zamana Lanet Verdiğim Değer Haram oLsun..
bakma Artık Arkana Yolun Açık Olsun Adın ihanet Olsun..
fazla Değer Vermiceksin Karşındakine güvenip ihanet ettirmiceksin kendine!
Aldattın ya işte Şimdi Sana güle güle..
Unutma Gün Gelir Devran Döner Arasın Bu Beni Başkasında Bulamazsın Aynı Aşkı başkasında!
seni sevdim beni sevdiğin için sana taptım beni birazda olsa yüksek gördüğün için eh be vijdansız nerden bileyim beni aldatacağını lanet olsun lanet o sana şimdi allahından bul
Hayatta kimse için aglamaya degmez Aglamaya degenler zaten aglatmaz Birgün aglaman gerekirse basini dik tut ki Gözyaslarin seni aglatan kisi kadar alçalmasin
BENİ ALDAT AMA KENDİNİ ALDATMA
kenardan be geçeyim yol senin olsun ben zehir içeyim su senin olsun bir tane sewgili bulmuşsun hayırlı olsun bir tanede bende war haberin olsun…
HAYATTA KİMSEYE DEĞERİNDEN FAZLA DEĞER VERME ÇÜNKÜ HAYAT ACIMASIZDIR İNSANLAR İKİ YÜZLÜ
NEDEN GİTTİN GÖZBEBEĞİM SENİ ÇOK SEvMİŞTİM SANA DEĞER VERMİŞTİM.BEN SENDEN ÖĞRENDİM YANLIZLIĞI!
Kır Kalbimi Gönlün Olsun, Al Herseyim Senin olsun…Simdi Baska Kollardayim, Buda Sana “KAPAK OLSUN”
Ben Aldatılsamda Gururumla Çıktım Yola, Sen Beni Aldatsanda Gururun Ayaklarımın Altında…
Aldatılmak Varsa Aşk da Bütün İhanetler Başlar Yavaşça…
beni Seni ihanet için aldatmak için sevmedim, Seni Bütün ihanetlerden Adiliklerden korumak için sevdim Aşkım…
Ne Aldatmak Yakışır Bana Nede Aldatılmak Yakışır Benliğime…