Bırak.. Gün olur ben bile unuturum, Neymiş seni sevmek, senden bahsetmek… Efkarım diner içimde bir gün. Bir kız ölür içimde, Onu bile unuturum çıkmadan kırkı.
Bırak.. Gün olur ben bile severim başkalarını Acım diner, yaşım diner, sancım diner… Gün olur ben de yaşlanırım, Başkalarının başında dizlerim titrer…
Bırak.. Gün olur ben bile uyanırım Senden sensizliğe cesaretle, güçle… Sendelemeyecek gibi asla, tutunurum yaşama. Git şimdi uzatma… Vedalar bize göre değilmiş. Yine anlaşalım beraber, Yarın yine görüşecek gibi ayrılalım. Başkaları dokunana kadar uyanmayalım. Öyle sitem etmesin gözlerimiz. Yudum, yudum iç sigaranı. Ellerini ellerimden hemen ayırma. Bitene kadar gün, Gidene kadar yanımdan… beni bırakma. Sonra… sonra… bırak…
Bırak.. Gün olur avlanır yine ceylan gibi yüreğim. Yalnız bir aslanın pençelerine. Ruhum söndü derken kıvılcımlanırım ben yine. Tam elimi ayağımı çekmeden senden, Son kez gülümseyerek bak gözlerime, Bir iki satır yazsın gözlerin beynime. Gidince eve, öldü diyeceğim resimlerimize. Dualar edeceğim huzur bulman için. Güzel sözler edeceğim sana. Baştan aşağı süzeceğim hatıralardaki bebeğimi. Bir mezar kazacağım anılarımın tam ortasına, Kefensiz koyacağım seni içine. Son giysine sarılıp ağlamak için, Çalacağım onu senden.
Bırak.. Gün olur başkaları için bile yazarım şiirler. İltifatlarım olur onlara da birkaç kelime. Gün olur doğarım yine. Hem… hem belki sahiden, Öpebilirim de birilerini. Dokunduğumda yangın hissederim yine bir tende.
Hadi git şimdi… Son yalancı tebessümünü koy dudağına, Kokunu son kez ver bana, Ellerimi bırak hadi. Aynı anda birbirimize dönelim arkamızı. Hadi son kez değilmiş gibi de Dünyada en sevdiğim o sözü, “Seviyorum seni” de, yalan olsa bile… yapabildiğin en güzel rolü yap şimdi hızlandır kalp atışlarını ben hızlandırmışım gibi… durduracağım kalbi hissetmek istiyorum. Tamam işte, şimdi vakti geldi, Yum gözlerini bana ve düne. Arkanı dön şimdi, Üç adım at büyük büyük, Sonra da arkana bakmadan koşmaya başla, Bensizliğe, yalnızlığa…
Bırak.. Gün olur, Ben olmam, Sen olmazsın. Bilmiyorum ne olur?!
çünkü her sabah kalktigimda bir günü daha seninle geçirecek olmanin mutlulugunu yasatiyorsun bana. Ben güne seninle basliyorum ve her gün hayati yeniden kesfediyorum.
Seni seviyorum, çünkü gökkusaginin her tonunu gölgede birakan en parlak renksin sen. Hersey senin rengini tasiyor ve benim için ancak o zaman anlamli oluyor.
Seni seviyorum, çünkü soguk günlerde içimi isitan meltemsin. Sicak günlerde ise ferahlik veren kuzey rüzgari. Iliklerime isleyerek esiyorsun.
Seni seviyorum, çünkü herseyde sen varsin. Nasil olmayacaksin ki? Sanki sen dogdugumdan beri içimdeydin. Yüregimin en derin kösesindeydin. Sanki ortaya çikmak için beni bekliyordun. Ve ben orada oldugunu fark edince hakettigin yere çikardim seni.
Seni seviyorum, çünkü hep benimlesin. Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor. Gözümü kapatsam ordasin. Gördügüm her yüz aslinda sensin.
Seni seviyorum, çünkü gözlerinin içindeki binlerce yildiz, gecenin karanligini delip geçiyor. Sen bana bakarken ben kendimi yildizlara bakiyor gibi hissediyorum. O yildizlarin parlakliginda kaybediyorum kendimi. Gözlerim kamasiyor ama sikayetçi degilim aydinligindan. Günes dogmasa, yildizlar kaybolmasa diyorum, ama biliyorum ki günesim de sen olacaksin gecenin sonunda. Bu kez daha parlak, daha aydinlik çikacaksin karsima.
Seni seviyorum, çünkü saçlarin ellerimin arasinda kayip giderken , dünyadaki cenneti bulmus gibi hissediyorum kendimi. Cennetin sahibi sensin ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin girebilir o cennete. Ben o cennette kalmaya kararliyim.
Seni seviyorum, çünkü her gülümseyisin içime yeniden yasama sevinci dolduruyor. Her gülümseyisin, karamsarligi yikiyor, umutsuzlugu parçaliyor. Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayi.
Çiçek dedim ya, bir çiçek adi verseydim sana papatya olurdun. Açisiyla dünyaya, insanlara baharin geldigini müjdeleyen papatya. Iddiasiz ama güzel. Güzel ama kibirsiz.
Seni seviyorum, çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayi, seni dinlemeyi, sana bakmayi, seni koklamayi, seninle paylasmayi seviyorum. Seninle birlikte insana dair ne varsa onlari da seviyorum. Seni sevdigimi anlatmaya çalisirken ne kadar çaresiz oldugumu da görüyorum. Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düsünüyorum, seni yeterince anlatabildim mi diye.
Biliyorum ki yetmeyecek, bu kadar sözcükten sonra bile sana sevgimi anlatamamis olacagim. Sözcüklerin bittigi yerde gözlerime bak. Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktir sana…
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını,anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…
Hiç sevmedim kimseyi senin kadar Yüreğim yanmadı hiç bu kadar Çok yanlızım seninle bir yarım Yok söylemeden olmaz Ben sana aşığım ahhh ah ben sana aşığım
Eğer elindeyse ne olur çal kapımı Eğer yüregindeysem ne olur sil göz yaşımı
Sen bilmezsin alırım haberini Yollara küsmüşsün hissettin mi gittiğimi Ahhh hissettin mi gittiğimi.. Buralar cehennem oldu inan bana Yanıp kavrulsamda seninle güzel ankara Ahhhh seninle güzel ankara Güneşimiz bu aşk yakar yüreğimizi Her dolmuş gözlerimizle göremeyiz hiçbirşeyi
Eğer elindeyse ne olur çal kapımı Eğer yüreğindeysem ne olur sil gözyaşımı..
Benim kara haberim senindir Eğer Leylan ölmüş derseler gelme sakın İstanbul’a Bulamazsın ki beni buralarda Bir bulut olup git Ankara’ya Yağ istediğin kadar toprağıma Ben bizim bahçede olacağım Tam siyah kordonlu saatin yanında O zaman bensiz dünyaya istediğin kadar bağırabilirsin Sensiz bu dünyayı sevmiyorum sevmiyorum sevmiyorum diye Ama şimdi ne olursun gel Leylan hayatta ve İstanbul’da Nefes almakta zor gelecek mi bir gün bana? Tek hayalim hissettiğim son nefesleri seninle alıp vermek Hissettiğim son nefesleri seninle alıp vermek nefeslerimi seninle alıp vermek Ahhhhhh ben sana aşığım…
Seni Seviyorum, Çünkü, Her sabah kalktığımda yaşamak için tek nedenim, sen varsın … Fakat seni sevmek için binlerce nedenim var … Bu siyah beyaz dünyada tek renk sensin, Bir ressamın fırçasından çıkmış gibi … Ama alalade bir renk değil, Gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan bir renk …
Seni Seviyorum, Çünkü, Bu soğuk günde içimi ısıtan bir esinti gibisin … Hafiften esiyorsun, iliklerime işleyerek … Sonra da kaybolup gidiyorsun, daha nereden geldiğini Anlayamadan …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Seni Sevmekten başka bir şey gelmiyor içimden … O kadar doğal ki bu duygu ruhumun derinliklerinde, Sanki doğduğumdan beri var … Sadece ortaya çıkmak için seni bekliyordu …
Seni Seviyorum, Çünkü, Sensiz bir yaşamı artık düşünemiyorum … Sensiz bu kuru dünyada yaşamaktansa, ölümün soğuk nefesini öpmeyi bir daha hiç seni görmemektense hayata arkamı dönmeyi tercih ederim …
Seni Seviyorum, Çünkü, Ne zaman bir aşk şiiri duysam, mısralardan sen akıyorsun … Ne zaman eski bir şarkı gelse kulağıma, Gitar telleri arasından süzülen notalar, seni getiriyor bana … seni seviyorum.. Çünkü, Sen hep benimlesin … Gözümü kapatmam yeterli seni görmem için … Tatlı narin tenini …
Seni Seviyorum, Çünkü, Belki de ilk defa bir kadının kokusu beni çılgına çeviriyor içimden Odyseus’a türkü söyleyen deniz kızları da Onu aynı kokuyla baştan çıkarmaya mı çalıştılar acaba diyorum
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Gözlerinin içinde binlerce yıldız, Gecenin karanlığını delip geçiyor … Bana bakarken kendimi yıldızlara tepeden bakıyor gibi hissediyorum …
Sen Seviyorum, Çünkü, Benliğim sana ait … Sen onu buruşturup çöpe de atabilirsi, Kalbine yakın bir yere de koyabilirsin … Tanrım !!! O kalbine yakın bir yerde olmak istiyorum …
Seni Seviyorum, Çünkü, Sen sensin … Ama sen beni ben olduğum için seviyor musun Onu kim bilir …
Seni Seviyorum, Çünkü, Seni Sevmeyi Seviyorum … Seni koklamayı seviyorum … Sana dokunmayı seviyorum …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Saçların ellerimin arasından kayıp giderken, Dünyada cenneti bulmuş gibiyim … Bir an elimde tutuyorum o cenneti … Bir an sonra belki de tamamen ellerimden kayıp gidecek …
Seni Seviyorum, Çünkü, Ben hiç bir kadın için şiir yazmadım, bu hep tuhaf gelmişti … Ama şimdi senin için şiir yazmamak tuhaf geliyor …
Seni Seviyorumn.. Çünkü, İçimde bir umut var … Bu şiiri belki başucuna koyarsın … Kim bilir belki yanına da ‘’Kırmızı’’ bir gül …
Seni Seviyorum, Çünkü, Tanrı çiçekleri yaratırken seni de onlarla beraber yaratmış … Papatyadan güzel, Zambaktan asil, Manolyadan tatlı, Gülden daha güzel kokulu …
Seni Seviyorum, Çünkü, Güzelliğine melekler imreniyorlar … Dünyada ise, Ölümlüler arasında galiba bir tek benim gibi bir iki şanslı Onu farkedebiliyor …
Seni Seviyorum ÇünküSeni Seviyorum, Çünkü, Ölene kadar, yok olana kadar seninle olsam, Bu herhalde bir ceza gibi gelir, Daha çok senle olamadığım için …
Seni Seviyorum, Çünkü, Senin tarafından Sevilme fikri bile bir insanı hayatı boyunca mutlu edebilecek kadar güzel ve asil … seni seviyorum… Çünkü Seni anlatmak için mısralar yetmiyor … Düşünüyorum bir kış gecesi bunu yazarken, Acaba kaç şair senin güzelliğini anlatmak için binlerce mısra yazdı …
Seni Seviyorum, Çünkü, Senin gülümsemen güneşin doğuşu gibi, İnsana her şeyi unutturuyor, Sadece seyredip tadına varma hissi uyandırıyor …
Seni Seviyorum, Çünkü, Bu kadar nedenden sonra bile SENİ ne kadar SEVDİĞİMİ anlatamadım !!!
Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır Kitaplara göre insan Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş Gözleri, yüreği kamaşmış insandır Aptaldır, hastadır, kahramandır Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır. İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar Bir tek meyve veren dalı keserler İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli Bir tek meyve veren dalı kesmeli İnsan dediğin derya misali Üstünde milyonlarca dalga İçinde kıyametler kopmalı İnsan dediğin derya misali Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel Gel kurtaralım birler hanesinden Çekelim gidelim bir uçtan uca Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar Sevelim sevelim sevelim Sevebileceğimiz kadar
O günün her saatinde saklanıyor, Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor, Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini, Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde, Dudağındaki sigarada , Okuduğun kitapta, Mırıldandığın şarkıda, Söylediğin şiirde, Gördüğün rüyada Ve yaşaman icin Ciğerlerine doldurduğun havada O yoksa; Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa, Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının, Mavi maviliğinin farkında değilse, Beyaz yalnız o giydiği zaman Güzelliğini haykırmıyorsa, Sabahları onu görünceye kadar Güneş doğmuyorsa Ve onsuz gökyüzü geceleri Aya, yıldızlara hasret değilse Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde Ondan birşeyler aramıyorsan, Güzel bir manzara, Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa, Uykudan uyandığın zaman Yaşamakta olduğundan önce Onu hatırlamıyorsan, Omuzlarına dökülmüş saçları, Bir sis perdesinin ardında Her zaman gülen, Işık sacan gözleri Aklına gelmiyorsa, Durup durup avuçlarının Sıcaklığını özlemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların Senin için hâlâ bir değeri varsa , Ona karşı tutumunu Toplumun köhne ve manasız Kurallarına göre ayarlıyorsan Ve açık açık Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin Herşeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermiyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için herşeyi, Ama herşeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşıisında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hic sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi, Gercek aşkı öğretti. Sen onu hep sevecek Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile, Seni bir parça sevmese bile….
Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum… Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum… Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda…
Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine… Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor… Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum… Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum… Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum…
İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı… Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında… Isınabilmek için onlara sarılıyorum… Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum… Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı…
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu… Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma… Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda… Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil… Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında… Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum…
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor… Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana… Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda… Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi… Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki? Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana…
Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım… Ayak uyduramadım yorgunluğuna… Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım…
Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın; dokunuşlarında kendini bulan… Ama! En çok da imkânsızın oldum…
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum… İnanamadığın, Yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum… Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum… Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum… Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum… Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim… Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk… Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum… Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum… Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi… Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak…
Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor …
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor… Görüyorsun işte, aşk’a ve sana ihanet etmiyorum benim kırgınlığım aşk’a… Sen üstüne alındın…
özledim seni… ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin… çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü… Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ‘git artık’ demek ‘beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa’ demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden… yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya… Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin… En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da… Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle…
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da… Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Aşk bir kelebek gibidir, Peşinden koştukça hep senden kaçar, En iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunu verir… Aşk mutlu eder bazen de üzer ama aşk özeldir, Aşkını hak eden birine sunrsan eğer…
Sevgilisi Olanlara;
Aşkın amacı birileri için ‘mükemmel insan’ olmak değildir. Seni mükemmelliğe en çok yakıştıracak insanı bulmaktır…
Çapkınlara;
Sevmediğin birine asla ‘Seni Seviyorum’ deme.. İçinde olmayan duygulardan varmış gibi sözetme.. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme.. Sevgi dolu bakan gözlere Asla Yalan söyleme.. Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birine kendine aşık etmektir…
Evli Olanlara;
Seven insan ‘senin hatan yerine ‘özür dilerim’ diyendir… ‘Neredesin’ yerine ‘ben buradayım diyendir’.. ‘Nasıl yaparsın’ yerine ‘niye yaptığını anlıyorum diyendir… Ve aşk ‘keşke’ yerine daima ‘iyi ki’ diyenidir.
Kalbi kırık olanlara;
Kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer, Ve ilacı bu acıya alışmak değil; ondan ders çıkarabilmektir..
Aşık olmaktan korkanlara;
Aşka düş ama tökezleme, anla ama bekleme, Paylaş ama isteme, yaralan ama acıyı içinde büyütme…
Sevdiğini fazla sahiplenenlere;
Sevdiğini bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, Oda seninle mutsuz olduğunu görmektir.
Aşkını itiraf etmeyenlere çekinenlere;
Sevdiğinden ayrılında aşk acı verir, SEVDİĞİN seni terk edince daha çok acı verir.. Ama en acısı onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir…
DÖNMEYECEK BİRİNİ HALA BEKLEYENLERE….
Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini gördüğün andır. Ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllarındır… Senin Aşkını şu gün hak etmeyen , bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir.
İçimde Bi burukluk var bu aralar.. Yoklugunun buruklugu belki.. Geçer Diyorum hep geçer… Kim Ölmüş ki Aşktan ben öleyim diye avutuyorum kendimi. Gerçekten ölmem dimi diye affallıyorum sonra. Ölüm korkusu sarıyor herbir yanımı İçim dahada burkuluyo,yaralarım gene kanıyo Düşünüyorumda Ölüm kadar acı degil ya yoklugun..
Yitirişlerim bitti artık.. Yitirecek birseyim olmadıgından degil,Bedenimin yorgunlugundan.. Seni yitirmemin sebebide bu degilmiydi aslında. Kalbimin yenikligi,Duygularımın Acizliği degilmiydi..
Bazen gözlerimi kapatıyorum annem geliyo aklıma “Yapma kızım ! Ağlama..” diyor. Peki anne diyecek oluyorum hıçkırıklarım durduyo beni. Elim telefona gidiyor annemin sesini duymak istiyorum omzunda ağlamak istiyorum.. Sonra asıl sözleri geliyor aklıma “Askı bu kadar iğrençlestirdiniz “diyor bana O an ne gülümsemesi kalıyor hayalimde nede varlıgı Yerin dibine giresim Geliyor.. Midem bulanıyo.. Kalbim sancıyo Dahada vuruyorum içkiye kendimi.. İçmek… İçmek.. İçmek istiyorum.. Ben yapmadım anne,aska zararım dokunmadı sadece sevdim Nasıl anlatacagımı bilemedikçe içiyorum içiyorum içiyorum.. Hiçbirşey uyuşturmuyo beynimi Artık midem beni bile kaldırmıyo
İçimdeki burukluk bir kez daha sancıyo.. Bizim yaptıklarımız hem seni, hem beni… … Hemde askı kirletmiş simdi anlıyorum…
Çağır beni çağırda büyüsün içimde biriktirdiğim bütün yalnızlıklarım! Adım adım büyür yalnızlık yürüdükçe devasallaşır kimsesizlik! Dur!Ne olur Sende gitme! Yalnızlığın üzerime yüklediği bu sessizlik artık beni boğuyor. Buradayım baksana karanlığın tam ortasında. N’olur artık gitme. Sana çok ihtiyacım var. Kurtulmak istiyorum ama koşamıyorum.Çaresizlik öyle bir bulaşmışki bu sokaklara takılıp düşüyorum. Off.. bu kadar mı zor sen bu kadar mı zor sensizlik!! Canım o kadar çok acıyor ki.. Artık bağırmak istiyorum sesimin yettiğince. Bağıra bağıra ağlamak ve haykırmak istiyorum “Anla artık anla!! seni seviyorum” diye. Ama olmuyor işte. Ve yine o şarkı başlıyor bir uğultu misali; “gitme nolur gitme itirazlar elimde değil yalnızım yalnızız yalnızlıklar elimde değil düşerken son birkez yalana benimsin benim yalansan yalanı severim elimde değil..”
Biliyormusun….. “Seyirci kaldıysam bu yürek yangınlarına..Her yıla bir nefes tutar oldum.. Arta kalan küllerden..Kurşuni sevdalara bir adım var.. Lakin.. Yüreğime adım geçmiyor.. Ömür defterimden hüzün yapraklarını yırttım.. Ama.. Yüreğine adı’mı astım..”
Yokluğun kadar hissediyorum varlığını Beni hissettiğin kadar yoruluyorum seni sevmekten soğukluğun söndürdükçe yürek yangınımı, sözlerin şah çekmeden mat ettikçe beynimi, Çırpındıkça batarken umursamazlığının denizinde Sonunu görüyorum başlayamadığım sevdanın Bir çiçeğin tabiata seslenemediği gibi, haykırıyorum seni sevdiğimi Susarak… Hiçbir yere ulaştıkça daha bi seviyorum seni Toprağın altında tohum sana olan aşkım, çaresizliğimin gözyaşlarıyla suluyorum ama Bakışının, gülüşünün güneşi olmadan Açamıyorum sevgimi sana. Bir çığ altında kalıyorum,seni gördüğüm her rüyadan uyandıkça Aslında baktığım her yerde gördüğüm kadar uzaksın bana, kokladığım her çiçekte hissettiğim kadar daha da yalnızım şimdi, okuduğum her dua kadar savunmasız kalbim Dönüşü olmayan bir yolun son durağında indirdim, İçimde biriktirdiğim sevgi sözcüklerini Ruhumdan akan çürümüş bir isyan bulandırdıkça umutlarımın rengini, İntihar kokmaya başlıyordu bütün güller. Artık son sözlerini söylüyordu hayat, son kozlarını oynuyordu mutluluğa karşı.. Varsın olsun , Ben bir ölüme gülerim, bir gülüme ölürüm…
Gözlerin, gözlerime değince, felaketim olurdu, ağlardım Beni sevmiyordun, bilirdim Bir sevdiğin vardı, duyardım Çöp gibi bir oğlan, ipince Hayırsızın, hayırsızın, biriydi fikrimce
Ne vakit, karşımda görsem Öldüreceğimden korkardım Felaketim olurdu, ağlardım Ne vakit, Maçka’dan geçsem limanda, hep gemiler olurdu, ağaçlar, kuş gibi gülerdi, Sessizce bir cigara yakardın parmaklarımın ucunu yakardın Kirpiklerini eğerdin, bakardın Üşürdüm, içim, ürperirdi Felaketim olurdu, ağlardım, Akşamlar, bir roman gibi biterdi Jezabel, kan içinde yatardı Limandan bir gemi giderdi, sen, sen kalkıp ona giderdin Benzin, mum gibi giderdin, sabaha kadar kalırdın,
Hayırsızın, biriydi fikrimce, güldü mü, cenazeye benzerdi Hele, seni kollarına aldı mı, felaketim olurdu, ağlardım, ağlardım …
Bazen dostlarim soruyorlar… ne zamandır yanlızsın. sahi ne siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ocak diyorum buz gibi bir kıştı.. bir pencerenin önünde duydum ayrilik haberini. “o artik yok.” gibi bir cümle döküldü dudaklarimdan… efkar..
Dostlarim soruyor bazen siz ne zaman ayrilmiştiniz diye ağustos diyorum kan ter içerisinde kalmiştim. ellerimden poşet gibi torba gibi önemsiz birşey kayip gidiverdi..
dostlarim bazen soruyorlar ne zaman ayrildiniz siz sahi. bahar diyorum bazi çiçekler açıp açmamakta kararsizdi. geçikmiş yağmurlar vardi.. birden bire gitti…
dostlarim soruyor bazen ne zaman ayrilmıştınız diye; son bahar diyorum.. galiba eylül baba olmayi bekleyen gözleri ışık ışık avazi cıktıgı kadar bağirmayi hazırlanan neşe içerisinde bir adamdım… anneyi ve bebeği kaybettik. dedi sana çok benzeyen bir hemşire
dostlarim soruyorlar ne zamandır yanlızsın ne zaman ayrildin sen diye.. biLmiyorum… herzaman soruldugunda yalan söylüyorum.. galiba ben her sabah uyandigimda senden yine ayriliyorum..
Ben Kimseyi böyle çıldırasıya sevmedim. Zorla değil ya Sevemedim işte.. Kimseler yer etmedi içimde.. Senin Her yanımı.. Sarıp sarmaladığın kadar. Kan yerine Senin damarlarımda dolaşıp İliklerime işlediğin kadar…
Ben Bir tek seni. Bugün.. Yarın.. Ve daima Hep seni seveceğim.
Kalbinde ben kaldıkça Ve yaşadıkça.. Adının her harfine.. Kirpiğinin Saçının her teline.. Binlerce şiir yazacağım.
Yaşadığım her günün sonrası Zindan karası gözlerin Zindan karası saçların Süslerdi gecelerimi. Sen bilmezdin.. Ellerini ellerimde tuttuğumda O karanlık gecelerde Yıldızlar kadar ışıldayan bendim.. Her hangi bir gecede Gökyüzüne baksaydın beni görebilirdin . Belki o zaman Ben diye .. Ellerine yüzüne Bir avuç gökyüzü sürebilirdin.
Kır çiçekleri kadar keskin kokun vardı Soluduğum havada. İçtiğim her bardak çayda.. Her bardak suda.. İçtiğim her kadehte.. Yudumladığım sendin. Bilmezdin. Sen de içerken bir bak bardağına Kadehine.. Mutlaka beni göreceksin. İşte o zaman.. İstersen.. Seni içtiğim gibi Sen de beni içeceksin.
Şimdi Sen varsın ya dünyamda.. Artık sırtım gelmez yerlere… Sen de kendini bana bırak Mutluluk işte o zaman gelecek Önümüzdeki bütün kapıları açılarak…
Artık biliyorum.. Her şey Gün gibi açık.. Gün gibi ortada…
Sen /benim/ Günlerimi binbir renkte Fener alaylarına döndüren.. üzümü güldüren İyilik meleğimsin. Sen benim içinde yüzdüğüm Denizimsin okyanusumsun Sen benim huzur bulduğum Sessiz maviliğimsin.
Sana bin bir yerden çiçekler getirdim İnan bana hiçbiri senin kadar güzel değil
Hiçbiri senin kadar dünya mı aydınlatamıyor Hiçbiri senin bana verdiğin huzuru vermiyor Her biri seni kıskanırcasına sana bakıyor Senin güzelliğin arasında solup ortada kalıyorlar Ben sana aşığım bitanem elden ne gelir ♥ Dünyamı aydınlatan güneşimsin Her baktığımda beni başka diyarlara götüren meleğimsin Aşığım anla beni güzel yüzlüm her şeyde sensin Güzel günlerin anısına bugünde yanımda olsan ne olur Ben sana aşığım bebeğim anlasana ♥ Güvendiğin tek insan olmak istiyorum Her şeyinle benim olmanı istiyorum Her anımda yanımda olmanı istiyorum Güzel günler için sevdiceğim her şey Sen yanımda olduktan sonra ölümden bile korkmuyorum Anla beni güzel gözlüm ben sana aşığım ♥ Bir gün gelirde beni anarsan sevdiğim nerde dersen Kalbinin tam ortasına bak kimseyi almaz orası Dokun kalbine ve de beni an Andığın an beni göreceksin karşında Bilki bu aciz kul sana âşık