Posts Tagged ‘küçük’

Cuma Namazı İle İlgili Şiirler

Cumartesi, Haziran 23rd, 2012

Cuma Namazı İle İlgili Şiirler

Cuma Namazı Şiirleri

Cuma Namazı
Alış verişi kesin,bırakın ticareti
Size tevdi edilen,yüklenin emaneti
Cumaya çağırıyor,müezzinin daveti
Bil ki seni kurtarmaz,bu dünyanın serveti
Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma
Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma

Önem verir elbette İslam dini şuraya
Teşvik eder ümmeti,gelmeye bir araya
Her hafta Cuma günü davet eder duaya
Bilin Cuma namazı asla kalmaz kazaya
Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma
Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma

Gelin birlik olalım Cumada buluşalım
Cumayı idrak için Allaha yalvaralım
İki farz sekiz sünnet rekatları kılalım
Yalnızca Allah için secdeye kapanalım
Müdrik olan mü’mine mübarek olsun Cuma
Gel sen de idrak eyle Cumadan gafil olma

Sinan Karakaş

Cuma Namazı
Önce niyet et yıka ellerini,
Niyet ettim abdest almak için dedinmi,
Tamam olay başladı,
Sonra ağzını çalkala üç kere,
Bir kere de geçerli ama, sünnet üçleme
Burun üç,
Yüz üç,
Kollar üç, önce sağdan başla, dirseklerde bitir,
Sonra başa mesh edilir, Islat başını sağ elle,
Sonra her iki elle kulaklarını yıka,
Ve de enseyi değil boynun iki yanını
Elinin tersi ile ıslat,
Sağ ayak küçük parmaktan itibaren yıka, sol el ile,
Daha sonra sol ayak, baş parmaktan serçe parmağa
İşte bitti, abdest aldın,
Hayrını gör, namaza hazırlandın
Şimdi gidebilirsin cumaya hoca kıldıracak,
İki rekat farzdır, her müslüman yetişkin erkeğe
Hava soğuk veya sıcak
Hayta çocuk ahreti düşün, bana ne deme,
Sünnetleri sonra öğrenirsin önce farzı yap,
Allah’ına ibadet et, topla toplayabildiğin kadar çok sevap

Mehmet Akif Tiryaki

Hikmetli Sözler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.
(N. F. Kısakürek)

Kalabalıkların kafası çok, aklı yoktur.
(?)

Hata değil, çare bulun…
(Henry Ford)

Boş bir çuval dik durmaz.
(Benjamin Franklin)

Dünya büyük adamların düzeyinde yaşayamaz.
(George Frazer)

İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgar ne kadar kuvvetli eserse, ağaçlar da o kadar sağlam olur.
(J. Willard Marriot)

İnat, iradenin eşekliğidir.
(?)

Yaşamın ilginç yanlarından birisi de, en iyinin dışında bir şey kabul etmeyenlere genellikle en iyisini vermesidir.
(W. Somerst Maugham)

Zaman büyük bir öğretmendir; ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür.
(Curt Goetz)

Günün parlak ışığında görebileceğimiz en uzak cisim güneştir, fakat gecenin karanlığında milyonlarca kat uzakta olan yıldızları görürüz. Özel dünyanızın karardığı gelecek seferde bunu hatırlayınız…
(Good Reading Dergisi)

Büyük adam, davası büyük olan adamdır
(Bekir Berk)

Herkes gibi davranan, kendisi gibi davranamayana zorunlu olarak kızar.
(Andre Gide)

Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük bir servet bırakmış olur.
(Atienne Gilson)

Gerçekler öğrenilince, zannetmeler biter.
(Huzeyl)

Bir tartışmada mutlaka son sözü söylemek istiyorsanız, “kanımca siz haklısınız” demeye çalışınız.
(Funny Funny World Dergisi)

Başka birinin sizin kadar iyi yapabileceği bir şeyi bırakın o yapsın, siz yapmayın.
(Andre Gide)

Sen kendinle başa çıkamayınca, senin gibi aciz düşmana kim ehemmiyet verir?
(Şiraz’lı Sâdi)

Cehalet her zaman kendisine hayran olmaya hazırdır.
(Santra Guitry)

Anıta layık olanların ona ihtiyaçları yoktur.
(William Hazlitt)

Biz bir öyküyü iki kez anlatmayı pek severiz, fakat onu bir kereden fazla dinlemeyi asla!
(William Hazlitt)

Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar.
(William Hazlitt)

Cesaretin bittiği yerde esaret başlar
(Akif Cemil)

Evlatlarınızı devriniz için değil, onların devirleri için yetiştiriniz.
(Hz. Ali)

Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur.
(William James)

İşaretler, varılacak hedefi olanlar içindir.
(Sedat Turan)

Yalan atla gider, gerçek yürür.
Fakat yine de tam zamanında yetişir.
(Japon Deyişi)

Öğretmek, iki kere öğrenmek demektir.
(Joseph Jaubert)

Aynı gökte uçarlar ama, kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır.
(Muhammed İkbal)

Esaslı konular karşısında canının sıkılması, küçük kafaların özelliğidir.
(R.K. Johnson)

Bildiğini bilenin arkasından gidiniz,
Bildiğini bilmeyeni uyarınız,
Bilmediğini bilene öğretiniz,
Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
(Konfüçyus)

Çağları tanımak istiyorsanız, çağların alkışladıklarına bakın.
(Ş.)

Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamak mı istiyorsunuz;
Onun müziğine kulak veriniz.
Nerede güzel eserlerden oluşmuş uyum vardır,
orada adalet ve erdem hüküm sürer.
(Konfüçyus)

Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
(Konfüçyus)

Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür.
(?)

Akıllı insanlara gülmek, delilerin ayrıcalığıdır.
(Jean de La Bruyere)

Basit düşünceli adam, yakınındaki her şeyi suçlamaktan zevk alır.
(La Rochefacuald)

Hiç bir vakit, öğüt verirken olduğumuz kadar cömert değilizdir.
(La Rochefacuald)

Başkalarının kusurlarını tartarken, parmağıyla terazinin kefesine bastırmayan insan pek enderdir.
(Baron Langenfauld)

Akıllı adam yarışmaz.
Böylece kimse de onunla yarışmaz.
(Lao-Tse)

Bir memlekette ne kadar çok yasa ve nizam varsa, orada o kadar da çok hırsıza ve hayduta rastlanır.
(Lao-Tse)

Yanlış yoldaki çıkışlar da iniştir.
(Orhan Yalçın)

Hoşuna giden her şeyi söyleyen kimse, hoşuna gitmeyecek şeyler işitir.
(Leonard Louis Levinson)

Kulaklarımızı da gözlerimi gibi istediğimiz zaman açıp kapayabilseydik,
bu ne büyük bir rahmet olacaktı!
(G.C. Lichtenberg)

İman etmek, görünmeyene inanmaktır. Mükafatı ise görünmeyeni görmektir.
(St. Augustine)

Hayatımda hiç bir zaman bir ağaç kadar güzel bir şiir görmedim.
Şiirleri yazan benim gibi çılgınlardır.
Fakat ağaçları yapan Tanrı’dır.
(W. Longfellow)

100 kelime ile ifade edilemeyen bir düşünceyi ne söylemeli ne de yazmalıdır.
(W. Longfellow)

Eğer bir insan üniversiteden çıktıktan sonra, öğreneceği daha çok şey olduğunu öğrenebilmişse, yüksek öğrenim yapmanın bir zararı yoktur.
(W. Longfellow)

Okumadığı bir kitabı illa da okudum diyenler varsa, o kitap bir başarıdır.
(Los Angeles Times Gazetesinden)

Yarın göz açtırmayacak olanlar, bu gün göz yumduklarımızdır.
(Ş.)

Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca delilerle ölülerdir.
(T. Lowell)

Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılır mı?
(Lukianos)

İki türlü insan daima açtır. Biri ilmi arayan, diğeri de parayı…
(Yusuf İslam)

Büyük görünme, küçülürsün…
(Said-i Nursî)

“İyi adam” dediğimiz, kendimize en çok benzeyendir.
(?)

Yarının insanları, bu günle oyalanmamalı.
(Sedat Turan)

Kabul etmediğimiz fikirlere karşı ne kadar kuvvetli mantığımız vardır!
(?)

Aydın ışık taşır, sahte aydınsa karanlık…
(Mehmet Salah)

Küçük kızın Aşkı

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Küçük kızın Aşk,ı
Baba Sevgisi

Bir kızın ilk aşkı, vazgeçilmezidir. Bambaşka duygularla bağlanır ona. Kimseye güvenmediği kadar güvenir.
Hesabı kitabı yoktur bu sevginin. Çıkarsızdır, karşılıksızdır sevgisi.
Ne zaman beni bırakacak, Ne zaman bu aşk bitecek demeden yaşadığın duygudur. Sen onu bırakıp gitsende, başka aşklara yelken açsanda, O seni bırakıp gitmez. İşte bir genç kızın ilk aşkı böyledir.

Çünkü bu aşkın adı; BABADIR.

Sevgilime Özel Sözler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Sevgilime Özel Sözler
Sevgiliye Özel Anlamlı Sözler

Duyuyorum sana dokunmanın ezikliğini ve düşünüyorum aşık olmanın rezilliğini inan yanındayken çekiyorum en çok hasretini.

Aşkım var dağlar bilemez, sevgim var kimsenin aklı alamaz, birde sen varsın ya bir tanem dünyada kimse böyle sevemez…

Bir ilk gibi yaşayacağım içimde, kalan son sevgi parçasını seninle, sakın ayrılmayalım aşkım ölsem bile ellerinde…

Ne olurdu bir yaprağın daha olsa, bak sevmiyor işte hain papatya.

Sevdiğim insanlara kızabilirdim. Eğer sevmek bana mahzun durmaıy öğretmeseydi.

Bak gözlerime gözbebeklerim eridi, bak ellerime ellerim çürüdü, bak yüreğime yüreğim eskidi, bak günlerce sardığın bana bak tükendi bitti.. Yetti bu acı beni öldürmeye, sonum oldu son bir bakışın canıma yetti..

Küçükken çikolata için ağlıyordum şimdi ise senin için.

Duyguları açığa veren gözler olmasa kalp hislerin mezar taşı olurdu.

Soğuk kalpten sıcak söz çıkmaz.

Bazı aşklar okyanus gibidir. Görmesen de sonunun bir yerde bittiğini bilirsin, şimdi okyanuslar bile kıskanır sana olan sevgimi, görmesem de biliyorum sonunu sonsuza dek bitmeyecek.

Gözlerin gözlerimde, ellerin ellerimde, kalbin içimde ve ruhun bedenimde olduğu sürece seni sonsuza kadar seveceğim.

Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz, her şey olurda şu gönlüm birtek aşık olamaz.

ömrüm seni beklemekle geçecekse ve ölüm seni beklerken gelecekse bil ki seni ordada bekleyeceğim.

Seni çok özledim. Seni her özlediğimde kalbime bir ıyldız çizdim. Seni ne kadar özlediğimi bilmek ister misin? Sayende bir gökyüzüne sahibim canım.

Uzaklıklar küçük sevgileri yok eder büyükleri ise yüceltir. Tıpkı rüzgarın mumu söndürüp ateşi yükselttiği gibi.

Güneşin bile buz tuttuğu yerde eğer bir ışık görürsen, bil ki o benim sana yanan kalbimdir.

Yalanlar bitmez dudaklar susmaıynca sevgi olmaz gözler ışıl ışıl bakmaıynca Güller içinde geçse de ömrüm, senin üstüne gül koklamam Gülüm, seni koklamaksa ölüm sen buna değersin Gülüm.

Bir ıyldız seç kendin için gökyüzünden gözlerin gibi parlak, senin gibi tatlı olsun, bir ıyldız da bana seç, parlaklığı önemli değil yeter ki sana yakın olsun.

Bana seni seviyorum dediğin zaman bu yalan bile olsa bu yalanı dünyanın bütün gerçeklerine değişmeye hazırım.

Aşk insanın hem dostu hem de düşmanıdır. ınsanı önün gibi ıykan, onun gibi sevindiren bir şey daha yoktur hayatta.

Dün de bugün de yarın da yüreğinde yüreğin kadar yanındaıym kendini yalnız hissettiğinde elini yüreğine köy ben hep ordaıym. Aıyşçığının aydınlattığı bir kumsala küçük bir dal parçacıyla seni seviyorum yazmak isterdim ama sen hırçın bir dalga olup silersin diye yazmaktan korktum!

Mevsim ağlıyor bugün, özlüyor o aydınlık günlerini, ayrılıyor yapraklar ağaçlardan bir hasret rüzgarıyla. Bana Eylül’ü yaşatma ey sevgili!

Buruk bir duygu yüklenirse yüreğine, gözlerin zaman zaman dalarsa uzaklara, kulakların zamansız deli gibi çınlarsa, bilki bir yerlerde deli gibi özlenmişsindir

Deli Kız

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Küçük mutluluklar için yaşadığın büyük acılar kaldı şimdi elinde
taşıdığın büyük sevgiler kaldı küçük yüreğinde..

Bir kez daha tokatladı o acı gerçek yüzünü
‘boyundan büyük sevdin hep küçük kız..’
o kadar yandı ki için biten sevdalar ardından
korkar oldun aşktancesaret edemedin artık sevmeye . .

Çünkü;

büyüktü işte sevmelerin herkesin sevgisi gibi basit değildi..
Her yüreğin kaldıracağı türden de değildi..
Bu aşk da.. Ayrılığın acısı da..
Ama sen güçlüydün işte zoru seviyordun ya;
bu zor aşkıda en güzel şekilde yaşadı yüreğin
ve ayrılığın acısına da katlanıyor şimdi..

Aah deli kız..
Hep deliydin sen.. Hep çocuktun işte..
Sevmelerinde bir deliden beklenecek gibi deliceydi..
Bakmadın görmedin ondan başkasını o vardı senin dünyanda..
Hatta dünyan oydu senin..
O dönüyordu etrafında ya da sen onun etrafında..

Delilikti bu yaptığın ama farkında değildin!
Alışmıştın zaten sana ‘deli kız’ denmesine..
O yüzdende umrunda değildi onun için yaptığın delilikler..
Seviyordun çünkü..
Seviyordun deliler gibi..

Ve biliyorum hala seviyorsun deli kız..
Ama şimdi
sus !
Çekil kabuğuna bitti de !
Ağla hıçkıra hıçkıra ağla deli gibi deliler gibi !

Ya da yok hayır !

Dur!

Sakın bir damla daha gözyaşı dökme!
Unutmasen güçlüsün deli kız..
Çok güçlüsün..
Buda geçecek bu acılarda bitecek birgün. .
Sen asla yenilme..
Asla kaybettiğini düşünme..

Hadi kaldır şimdi başını sil gözyaşını..
Gülümse..
Ve dayan deli kız..
Dayan..

Adım Küçük Yazılmış | AKŞAM

Cuma, Haziran 22nd, 2012

‘Adım küçük yazılmış!’

Sivas’ta 24. dönem milletvekili seçimleri için oy verme işlemi saat 07.00’de başladı.

Kent merkezinde ve ilçelerde sabahın erken saatlerinden itibaren vatandaşlar, oylarını kullanmak için sandık başına gitti. Oy kullanma işlemi sırasında yaşlı ve engelli vatandaşlara sandık görevlileri yardım etti. Bu arada aranan bazı kişiler de oy kullanmak için geldikleri sandık başında emniyet mensuplarınca gözaltına alındı.

Sivas Valisi Ali Kolat da eşi İlksen Kolat ile Atatürk Lisesi’nde 1014 No’lu sandıkta oyunu kullandı. Vali Kolat, dün saat 18.00’e kadar sözün siyasilerde olduğunu, bugün artık sözün milletin olduğunu ifade etti. Oy kullanmanın hem bir vatandaşlık hakkı hem de vatandaşlık görevi olduğunu belirten Vali Kolat, ”Bu görevi de yerine getirmiş oluyoruz. Bu saate kadar ilimizde olumsuz herhangi bir şey olmadı. Herkes rahat bir şekilde oylarını kullanıyor. İnşallah bir şey çıkmaz. Zaten gerekli tedbirlerini de hemen her yerde, sandık başlarında ve sandık çevresinde aldık” dedi.

-BAĞIMSIZ MİLLETVEKİLİ ADAYI ŞENER’İN TEPKİSİ-

Sivas bağımsız milletvekili adayı Abdüllatif Şener de, Yenişehir Lisesi 1370 No’lu sandıkta oyunu kullandı.

Şener, halkın iradesiyle milletvekillerinin yenileneceğini belirterek, yeni bir parlamento döneminin başlayacağını söyledi. Sivas’ta yoğun bir seçim kampanyası sürdürdüklerini anlatan Şener, ”İrade halkımızındır, Sivaslılarındır. Ortaya hangi iradeyi çıkarırlarsa çıkarsınlar bunun doğru bir karar olduğuna inanırım. Çünkü her seçim seçilenlerin seçilmesinden öte kendi halkımızın kendisi hakkında verdiği bir kararı ifade eder” dedi.

Şener, oy pusulasında adının küçük puntolarla yazılmasına da tepki göstererek, oy pusulasıyla ilgili büyük bir sorun bulunduğunu belirtti.

Şener, şunları kaydetti:

”Bağımsız aday olarak benim ismim çok küçük yazılmış. Halbuki partilerin isimleri hangi puntolarda yazılıyorsa bağımsız aday olarak, çünkü aynı koşullarda seçimlere giriliyor, aynı puntolarda yazılması gerekiyordu. Üstelik o kadar küçük yazılmış ki biliyorsunuz 45 yaş üstü vatandaşlarda biyolojik olarak yakını görme sorunu oluşur. 45 yaş üstünün gözlük takmadan göremeyeceği kadar küçük puntolarla yazılmıştır. Türkiye’de de belli yaşın üzerinde gözlük kullanma alışkanlığı zaten yoktur. Dolayısıyla biyolojik olarak bile seçmenlerin bir kısmının göremeyeceği küçüklükte yazılmıştır. İkinci olarak bağımsız adayla ilgili bölüm diğerlerinden farklı düzenlenmiştir. Bu da şaşırtıcı seçmeni yanıltıcı bir durumu ifade eder. Hem küçük yazılması hem de farklı düzenlenmiş olması nedeniyle doğrudan doğruya bağımsız aday olarak bana oy vermek isteyen seçmenleri yanıltmaya yönelik bir oy pusulası düzenlenmiştir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.”

Şener, basın mensuplarının oy pusulasında isminin küçük puntolarla yazılmasına bir itirazının olup olmayacağını sorması üzerine Şener, ”Seçim sonuçlandıktan sonra arkadaşlarımızla konuyu değerlendireceğiz” cevabınıverdi.

”Ülke geneliyle ilgili nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?’ sorusu üzerine Şener, ”Türkiye geneliyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Çünkü biz gerçekten Sivas’taki seçimlere odaklandık. Haber programları bile izlemeden, gazeteleri bile okumadan 24 saat Sivas’taki seçime odaklanmış olarak çalışmalarımızı sürdürdük. Partilerin 5’şer adayları vardı. 5 kişinin gittiği yere ben tek başıma ulaşmaya çalıştım. Çünkü her seçmen doğrudan doğruya adayı görmek istiyordu. Böyle bir zorluğumuz da vardı. Bu yoğunluk nedeniyle Türkiye geneliyle ilgili herhangi bir değerlendirme yapmayacağım ama seçimlerin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

KAYNAK
AKSAM

Milli Mücadele Dönemi Gazeteleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

milli mücadele döneminde çıkan gazeteler,
milli mücadele dönemindeki gazeteler


Milli Mücadele Dönemi Gazete ve Dergileri şunlardır;

Milli Mücadele döneminde Anadolu’da Milli Mücadeleyi destekleyen ve desteklemeyen gazete ve dergiler çıkmıştır. Bu gazete ve dergilerin adları, kimler tarafından kuruldukları ve kuruldukları şehirler ayrıntıları şöyle;

İRADE-İ MİLLİYE

GAYEY-İ MİLLİYE

MÜCAHEDE-İ MİLLİYE

HAKİMİYET-İ MİLLİYE

BABALIK GAZETESİ

ÖĞÜD GAZETESİ

VARLIK GAZETESİ

İSTİKBAL GAZETESİ

SELAMET GAZETESİ ( Milli Mücadele lehine)

GÜZEL TRABZON

IŞIK GAZETESİ

KARADENİZ GAZETESİ

YENİ GİRESUN GAZETESİ

GÜNEŞ GAZETESİ

ORDU BUCAK GAZETESİ

AHALİ (Samsunda çıkan Milli Mücadele dönemi gazetelerinden)

AKSİSEDA GAZETESİ

HİLAL GAZETESİ

DERTLİ GAZETESİ

TÜRKOĞLU GAZETESİ

KÜRSİİ MİLLET GAZETESİ

GAMLI GAZETESİ

KÜÇÜK MECMUA GAZETESİ

Türk Ulusal Kurtuluş savaşı basın tarihimizin 1 numaralı gazetesi İRADE-İ MİLLİYE gazetesi 14 Eylül 1919 da Mustafa Kemal’in direktifleriyle açılıp, Mustafa Kemal’in 18 Aralık 1919 tarihinde Anakaraya gelişine kadar tüm yazılarının Atatürk’ün direktifleriyle yazıldığı 1922 yılında matbaasının yanması ve İstiklal mahkemesince kapanan gazetedir.

İradeyi Milliye istiklal mahkemesince kapatıldığı sıralarda 2 Mart 1921’de GAYEY-İ MİLLİYE adı ile Maksud Azmi tarafından bir gazete daha çıkarıldı.

23 Mart 1922’de Hilmi Abidin ve Hayri Lutfi taraflarından MÜCAHEDE-İ MİLLİYE adıyla bir gazete çıkarıldı.

Yazı işleri müdürlüğüne Recep Zühtü’nün getirildiği ilk sayısının 10 Ocak 1920 de 68* 100 edadlarında haftada iki defa olmak üzere fiyatı 3 kuruştan satılan HAKİMİYET-İ MİLLİYE diğer bir gazetedir.

BABALIK GAZETESİ; 11 yıldır, haftada iki defa çıkan 5 Nisan 1921 de günlük y ayına başlayan ve Mustafa Kemal’i Samsundan Erzurum’dan Sivas dan bu yana, Ankara’ya kadar çizdiği çizgiyi izleye gelmiş, ulusal meclisin açılışını halka müjdelemiş, fırkacılık ihtiraslarının, küçük menfaatlerin daima üstünde kalmasını bilmiş, ileri fikirlerin baş savunucusu olarak ortaya açıkmış bir gazetedir. Başyazar ve Mesul Müdür, Samizade Süreyya dır. İstanbul’dan kaçıp gelmiş, ateşli çok aydın bir genç olan Süreyya, bayrama rastlayan düşman taarruzunu da hesaba katarak, bayram şekerlerine harcanacak paranın orduya verilmesi için kampanya açtı. Başarılı da olmuştur..

Türk ulusal Kurtuluş savaşı boyunca Babalık gazetesi bir çok ateşli gençlerde yer almıştır. SERVER (İskit) bunlardan biridir.

ÖĞÜD GAZETESİ; Abdülgani efendinin sahibi bulunduğu matbaa ve Öğüd gazetesi önce Afyonkarahisar’da kurulmuştur. 290’ıncı sayıya kadar NASİHAT adı ile çıktıktan sonra bu adı almıştır.

VARLIK GAZETESİ; doğunun tek gazetesi Albayrak’ın kapanmasıyla bütün doğu gazetesiz kalmıştı. Bunu gören Karabekir Paşa Sarıkamıştan ki askeri mabada derhal bir gazete kurmuş, Varlık adını verdiği bu gazete ile doğuya ses verilmiştir. Sair Feyzullah idaresinde çıkartılan bu gazetenin ömrü kısa olmuştur.

İSTİKBAL GAZETESİ; CHP’nin ateşli politikacısı ve milletvekili Faik Ahmet Barutçu’nun 10 Aralık 1918 de kurduğu bir gazetedir.

1916 yılında Rus işgaline düşen Trabzon 1918 yılının son aylarında kutulunca, şehir yeniden uyanmıştı. Birinci dünya Savaşının patlamasıyla, hukuk son sınıftan askere alınan Faik Ahmet ( Barutçu) Trabzon’a baba ocağına dönmüş, Türk Kurtuluş hareketini destekleyecek bir gazetenin çıkarılması için arkadaşlarıyla anlaşmıştı. 10 Aralık 1918 de çıkan İstikbal haftada iki defa küçük boyda fakat savunduğu fikirler bakımından çok güçlü idi.o sırada Trabzon bir de Pontus’çuların merkezi haline sokulmak isteniyor, şehirde birkaç Rumca gazete de çıkarıyordu. Erzurum kongresine dikilen gözler içinde en umutlusu İstikbalcilerin gözleriydi. 1920 de kendi kurduğu matbaada çıkan İstikbal 27 Ocak 1921 den itibaren günlük olmuş ve Türk zaferlerinin müjdelerini vermiştir. Gazete Türk Kurtuluş savaşı sonuna kadar yaşamıştır..

Doğal Madde Nedir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Doğal Madde Nedir?


Doğal Maddenin Anlamı

Doğal madde, doğada saf olarak bulunan,işlenmemiş,herhangi bir katkı malzemesi katılmamış her maddeye denir. Doğal maddeler, doğadan olduğu gibi yada çok hazla yapısal değişikliğe uğramadan elde edilirler.

Doğal maddelerin bazıları çeşitli işlemlerden geçirilerek kullanılır. Örneğin tuz doğal bir maddedir ve doğadan elde edildiği gibi kullanılabilir. Şeker de doğal bir maddedir ve şeker pancarının yada şeker kamışının işlenmesi sonucu elde edilir. Ağaçtan elde edilen kereste ve tahta doğal bir maddedir. Günlük yaşantımızda kullandığımız altın, demir, ağaç, cam, taş, mermer, toprak gibi bir çok cisim eşya, alet ve malzeme doğal maddelerden yapılır.

Günlük yaşantımızda birçok doğal madde kullanırız. Tuz,su, ham petrol, taş, mermer, altın, şeker, pamuk vb. bu maddelerin en küçük parçası yine maddenin kendisidir.

Cami İle İlgili Yazılar

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cami İle İlgili kompozisyon
Cami İle İlgili Yazı

Camiler biz müslümanlar için, dua ve ibadetlerin Allah’a topluca arzedildiği, gönüllerin yıkandığı, elem ve sevinçlerin paylaşıldığı kutsal mekanlardır.Camiler, bilmediklerimizi öğrendiğimiz, ilim ve irfanımızı yükselttiğimiz bilgi ve irfan yuvalarımızdır.Camiler, dargınların barıştığı, kan davalarının unutulduğu, şerlerin def edildiği, öksüz ve yetimlerin sevindirildiği, açların doyurulduğu, fakirlerin giydirildiği ve hatta hastaların tedavi ettirildiği iyilik, şefkat ve yardım istasyonlarıdır.Camiler, şifa ve huzur evlerimiz, gerçek mutluluğu bulabiidiğimiz manevi sığınaklardır.
Camiler, vatan sevgisinin ve milli bütünlüğün telkin edildiği, şehitlik ve gazilik ruhunun beslendiği, çalışma azminin işlendiği, güzel ahlakın telkin edildiği dini ve milli kültür kaynaklarımızdır.

Caminin önemi, hutbenin başında okuduğum ayet-i kerime’de ne güzel ifade ediliyor:
“Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekat veren ve yalnız Allah’tan korkan kimseler onarır. İşte onlar doğru yolda bulunanlardan olabilirler.”

Sevgili Peygamberimiz de caminin Allah (c.c.)’ın rahmetinin yeryüzüne ulaşmasına vesile teşkil ettiğini veciz bir ifade ile ortaya koyuyor ve şöyle buyuruyor:

“Ben yeryüzü halkına azap etmeyi murat attiğimde, mescidleri inşa, tamir, tanzif ve tenvir edenleri, benim rızam için birbirini sevenleri ve seher vaktinde istiğfar edenleri görünce, onlara azap etmekten vazgeçerim.”

Cami inşa etmek ne kadar önemli ise, inşa edilen camilerin bakım ve tamiri, iç ve dışının temizliği ve aydınlığı, çevresinin tanzimi, bahçesinin düzenlemesi ve cemaatın huzurla ibadet etmesinin sağlanması da o kadar önemlidir.

Peygamber Efendimiz bu noktayı da şöyle açıklıyor:
“Bir kimse yaîmz Allah nzasını umarak küçük veya büyük bir mescid inşa etse, Allah da ona Cennet’ten bir köşk ihsan buyurur.”

İslam’ın camiye bakışı, hiç şüphesiz onu sadece namaz kılınan yer olarak görmek şeklinde değildir.

Camilerin ihya edilmesinin ve cemaatla süslenmesinin önemi aşağıdaki hadis-i Kutsî’de şöyle vurgulanıyor; “Benim yeryüzündeki evlerim mescidlerdir. Orada beni ziyaret edenler, o mescidleri ihya edenlerdir.”

Cami hizmetleri denilince ilk akla gelen husus: Camilerin bakım ve onarımı, tarihi camilerin sanatsal özellikleriyle muhafazası, çevre ve bahçesinin düzenlenmesi, cemaatın huşu ile ibadetini sağlayacak tarzda temiz ve tertipli tutulmasıdır. Bu konuda devlet ve millet işbirliğine, cami görevlisi ve cemaat dayanışmasına büyük ihtiyaç vardır. Aksi takdirde her biri aziz vatanımızın tapu senetleri mesabasinde olan ulu camileri, tarihi mabedleri temizlemek mümkün olmaz. Camilerin hiç olmazsa yılda bir defa da olsa halısına, kilimine, şadırvanına, minaresine ve ampulüne varıncaya kadar gözden geçrilmesi gerekir. Ecdad’n emaneti olan bu eserler bu ılgiye fazlasıyla layıktır, şu ayet-i kerimenin bize çok şeyi düşündürmesi gerekir “Ey Adem Oğulları! Mescide her gidişinizde güzel ve temiz elbiselerinizi giyin.” Güzel ve temiz elbiselerle gidilmesi istenilen camilerin nasıl olması gerektiğini düşünmek zor olmasa gerek.

Ulu camilere hizmet ederek, o eserleri bize emanet eden ecdadın duasını almak kadar güzel bir şey olabilir mi?

Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ahmet Hamdi Tanpınarın şiirleri
Ahmet Hamdi Tanpınara ait şiirler

Ayna
Derin sularında bu ayna her an
Sizden bir parıltı aksettirecek
Kah çıplak bir omuz sessiz düşecek
Eriyen bir kuğu beyazlığından

Bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan
Rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
Ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek
Olgun akşamların ağırlığından

Başımızın Üstünde Bir Bulutun

Başımızın üstünde bir bulutun
Güneşe asılmış gölgesi,
Uzakta toz halinde dağılan
Yoğurtçu sesi,
Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi.

Bursa’da zaman

Bursa’da eski bir cami avlusu,
Küçük sadirvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yasta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çesmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşiyor sihrini geçmis zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanin
Güvercin bakışlı sesszilik bile
Çinliyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzim olmuş hengamelerin
Nakleder yadini gelen geçene.

Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çesmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa’da zaman,

Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf nesesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde… ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

Bütün Yaz

Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede…
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,
Sanki mehtaplı gecede,
Hülyan, eşiği aşılmaz
Bir saray olmuştu bize;
Hapsolmuş gibiydim bense,
Bir çözülmez bilmecede.
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede.

Bırakıp Gittin Beni..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Bırakıp Gittin Beni


bırakıp gittin beni bütün kapılarda
bütün çöllerde tek başıma kodun
şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim
vardığım hiç bir yerde değildin
sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
denizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün
seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği

bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin
düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden

başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç
bana bakıp görmediğin için
ben yokken içini çektiğin için

ayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen

Louis Aragon


Baba Ve Kızı

Cuma, Haziran 22nd, 2012


Kaldırımda yürüyordu yetişkin bir adam.
Yanında da küçük bir kız.
Oyuncakçının yanından geçerken.
Vitrine yaklaştı kız, adamın ellerinden çekerek.
Bir eliyle vitrini gösteriyor.
Diğer elle de adamı içeri iteliyor.
Gösterdiği de şirin bir oyuncak kedicik
Baba al. İlle de.
Al da…

Geç kalıyoruz dedi adam.
Annen de merak eder.
Bak havada soğuk.
Dinlemiyordu onu küçük kız.
Dayadı ellerini buz gibi cama.
Soğuktan kızarmış elleri ile
Baba al. İlle de.
Al da…

Havada kararmak üzer.
Adamda acele ediyor ama.
Şöyle bir yokladı cebini.
Var bir milyon, oyuncak da on milyon lira.
Derince bir yutkundu.
Sıkıca tuttu kızın elinden.
Hissetti küçük kız da o eli.
Ürkekçe bakarak adama.
Baba al. İlle de
Al da…

Zoraki uzaklaştırdı adam küçük kızı oradan.
İlerde bir bakkala girdi.
İyice baktı etrafa, gördü sakızların olduğu yeri.
Yanaştılar.
Dayanamadı küçük kız, sakızları göstererek.
Baba al. Dedi tekrarlayarak.
Gülümsedi adam, tabi alırım kızım diyerek.
Kasaya yanaştı ödedi ve çıkarken gözlerini saklıyordu.
Anca yetiyordu parası bir sakıza.

Beyas 14-Kasım–2004 Çorlu
Yılmaz BARITLI

en güzel asker şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

asker şiirleri, en güzel asker şiirleri, asker şiiri, asker şiirleri kısa

En Güzel Asker Şiirleri


Kahraman Asker

Sensin milletimin şanlı gururu
Şerefli Mehmetçik kahraman asker
Yıldız kadar parlak ay gibi duru
Şerefli Mehmetçik kahraman asker

Bugün rahat huzur var ise bende
Evel ALLAH sonra senin sayende
Şafakla beraber kalkar erkende
Şerefli Mehmetçik kahraman asker

Peygamber ocağı kutsaldır kıtan
O ocakta görev yapmıştı Atan
Senin ile gurur duyuyor Vatan
Şerefli Mehmetçik kahraman asker

İçtimada asker çalarken bando
Temposunda rap rap notasında do
Dağlar kralısın yiğit komando
Şerefli Mehmetçik kahraman asker

Aşık Gürkani der dolaşır dağı
Göğe selam ile çeker bayrağı
Omzunda tüfek elde sancağı
Şerefli Mehmetçik kahraman asker

Aşık Gürkani

Asker

Deki o şimdi asker
Deki o şimdi vatani görevini yapıyor
Deki o bizleri koruyor
Askerim ana asker

Desinler ki
Gitmiş vatani görevini yapmaya
Düşmüş bir kışlaya
Çavuş demiş başladınız asker olmaya
Askerim ana asker

Derim ki
Gönderirim resimlerimi
Çekerim sıla hasreti
Açamam sevgilime derdimi
Askerim ana asker

Dediler ki
Çıktı bir göreve
Girdi bir cepheye
Yıktı bir kurşun mehmedim nerede
Askerim ana asker

Dedim ki
Ana sen gönlünü ferah tut
Sizleri kötülükten koruduk
Vatan sağ olsun şehit olmuşuk
Askerim ana asker

Alone Poet

Küçük Asker

Küçük asker, silah elde
Kahramanca ilerliyor
Karşısında bütün belde
“Kahramanım, yaşa!” diyor…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden hizmet ister.

Vatan için çeker emek
Herkes; bu borcu herkesin.
Vatan demek ninen demek,
Sen nineni sevmez misin?..

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden şefkat ister.

Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden kuvvet ister.

Minimini omuzların
Taşıyacak yarın tüfek;
Tüfek değil, vatan yarın
O omuza yüklenecek…

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden gayret ister.

Küçük asker dinle bunu:
Sakın boşa silah atma;
Kılıcını, kurşununu
Haksızlığa karşı sakla…

Küçük asker, küçük asker!
Hak da senden kuvvet ister.

TEVFİK FİKRET

Ölüm Şiirleri Necip Fazıl

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ölüm Şiirleri Necip Fazıl kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek ölüm şiirleri
Necip Fazıl Ölüm Şiirleri

Ölünün Odası
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş.
Sütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi…
Yatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü;
Üstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.
Sarkık dudaklarında asılı titrek bir an;
Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm

Necip Fazıl Kısakürek

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri – ümit yaşar oğuzcan’ın şiirleri – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri kısa – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri ayten – Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri istanbul

Ümit Yaşar Oğuzcan Şiirleri

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!”
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anan kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Ümit Yaşar Oğuzcan

Acılar Denizi

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını…


Adak şiiri

Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
Sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden

Andıkça

Ne zaman seni düşünsem içim ürperir
Seninle geçen her saat, her gün gelir aklıma
Bir akşam vakti gelir bir deniz kıyısı gelir
O eşsiz hatıralar bütün gelir aklıma
Ne yapsam unutamam yaşadığımızı
Sevgindi sevgilerin en yalansızı
Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı
Dudaklarımı uzun uzun öptüğün gelir aklıma
Bir çıban büyürcesine ortasında gecenin
Dolar yüreğime hüznü seni sevmenin
Dünyada ne benim yerim var artık ne senin
Ağlarım başucunda ölümün gelir aklıma.

Kelebek Şİİrİ

Cuma, Haziran 22nd, 2012

KELEBEK
Sabahki tatlı rüzgarın
budur çiçekli bir eşi
veya o yavru kuşların
küçük sevimli kardeşi

beyaz,yeşil,siyah,sarı
o incecik kanatları
çimende bir menekşeye
açar ipekli şemsiye

Kimler VSD Ameliyatı Olabilir?

Cuma, Haziran 22nd, 2012

VSD’li hastaların cerrahi tedavisi için gerekli kriterler defektin büyüklüğüne, şikayetlerin mevcudiyetine ve hastanın yaşına göre belirlenir. Yenidoğan döneminde şikayeti olmayan küçük VSD si mevcut hastalara6 aylık aralıklarla takip önerilir.

Çünkü küçük çaplı VSD yaşamın ilk yılında küçülerek kendiliğinden kapanabilir . 5 yaşından sonra kapanma ihtimali gittikçe düşer. Küçük çaplı VSD li hastalar kendiliğinden kapanma özelliğinden dolayı 10 yaşına kadar takip edilirler.

Şikayeti olmayan orta VSD li hastalar da akciğer atardamar basıncı 50 mmhg dan küçük ise kendiliğinden kapanma özelliğinden dolayı 5 yaşına kadar 6 aylık takipler önerilir. Değişim olmuyorsa cerrahi tedavi ile VSD kapatılır. Yaşamın ilk 3 ayında kalp yetmezlikli hastalar ilaç tedavisi ile 6 aya kadar beklenebilir. İlaç tedavisine yanıt alınamıyorsa cerrahi tedavi ile VSD kapatılır .

VSD Çeşitleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

VSD tipleri sol karıncık ile sağ karıncık arasındaki duvarda ki defeklerin anatomik yerleşimine ve defektin büyüklüğüne göre sınıflandırılmaktadır. VSD tipleri tıbbi literatürde anatomik yerleşime göre şu şekilde ifade edilmektedir.

1. Perimembranöz tip, % 80 oranında görülür
2. Outlet tip, %10 oranında görülür
3. Musküler tip, % 5 oranında görülür.
4. İnlet tip, % 5 oranında görülür.

VSD tipleri tıbbi literatürde defektin büyüklüğüne göre şu şekilde ifade edilmektedir.

1. Geniş VSD

ü Defektin çapı 1 cm den büyüktür.
ü Defektin alanı 0,8 cm² / m² ( vücut alanı ) den büyük
ü Akciğer damar kan akımı / sistemik kan akımı ( Qp/ Qs oranı ) : 2 den büyük

2. Orta VSD

ü Defektin çapı 0,5-1 cm arası.
ü Defektin alanı 0,4-0,8 cm² / m² ( vücut alanı ) arası
ü Akciğer damar kan akımı / sistemik kan akımı ( Qp/ Qs oranı ) : 2 den küçük

3. Küçük VSD

ü Defektin çapı 0,5 cm den küçük.
ü Defektin alanı 0,4 cm² / m² ( vücut alanı ) den küçük
ü Akciğer damar kan akımı / sistemik kan akımı ( Qp/ Qs oranı ) : 1.75 den küçük

Kalp Hızı Ve Kalp Ritmi Bozuklukları

Cuma, Haziran 22nd, 2012

kalp hızının artması
kalp ritim bozukluğu belirtileri
kalp ritim bozukluğu nedenleri

Normal Kalp Ritmi


Bir kalp atışı, vücudun geri kalan kısmına kan pompalayan iki ventrikülün (karıncığın) kasılmasını içerir. İki ventrikülün (karıncığın) kasılmasını, ventrikülleri (karıncıklar) kanla ‘ dolduran iki atriyumun (kulakçığın) kasılması takip eder. Normalde kalp, düzenli bir şekilde dakikada 60 ila 100 kez atar.

Her bir normal kalp atışı, sinotriyal (SA) düğüm olarak adlandı¬rılan küçük bir grup uzmanlaşmış kas hücresi grubunda başlayan bir elektriksel uyarı tarafından başlatılır. Kalbin doğal uyarı kaynağı (pacemaker) olan SA düğümü, sağ atriyumun (kulakçığın) duvarında bulunur.

SA düğümünden gelen sinyal, hızla kalbin iki küçük üst odacığına (atriyumlara (kulakçıklara) gider ve kasılmalarına neden olur. Sonra sinyal, başka bir uzmanlaşmış hücre demetine, atriyoventriküler (AV) düğüme, ve oradan da dal bloğu olarak adlandırılan özel yollar aracılığıyla ventriküllere (karıncıklara) gider.
Sinyal, ventriküllere (karıncıklara) ulaştıktan çok kısa bir süre sonra (ventıiküllerin (karıncıkların) kan ile dolacak yeterli zamanı olduktan sonra) ventriküllerin (karıncıkların) kasılmasına neden olur.

Kalbin, vücudun daha fazla oksijene olan gereksinimini karşılamak ve daha fazla atık maddeden kurtulmak için egzersiz ya da duygusal endişe esnasında hızlanması normaldir. Ateş, anemi, aşın faaliyet gösteren bir tiroid bezi ve bazı maddeler (dekonjestanlar (burun tıkanıklığını giderici ilaçlar), kafein, amfetaminler ve kokain gibi) de kalbin normalden daha hızlı bir şekilde pompalama yapmasına neden olabilir.

Kalp ritmi anormallikleri (bozuklukları), kalbin elektrik sisteminde bir normal fonksiyonu yerine getirememe söz konusu olduğunda meydana gelir. Hafiften yaşamı tehdit ediciye kadar farklılık gösteren ritim anormallikleri (bozuklukları), atriyumlann (kulakçıkların) ya da ventriiküllerin (karıncıkların) düzenli kasılmasını değiştirebilir.

Etnografya Müzesi Kayseri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Kayseri Etnografya Müzesi
kayseri Etnoğrafya Müzesi ve Güpgüpoğlu Konağı

Etnografya Müzesi Kayseri

1969 yılında Arkeolojik eserlerin Gültepe Mahallesindeki yeni yapılan binaya taşınmasından sonra, Hunat Hatun Medresesi’nin, restorasyon çalışmaları tamamlanıp 06 Mart 1983 tarihinde Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Daha sonra Bakanlık emirleri gereğince medrese boşaltılarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne teslim edilmiştir.

Güpgüpoğlu Konağı’nın doğusunda yer alan ve binaya sonradan ilave edilen selamlık bölümüne, etnografik eserler taşınmış, teşhir ve tanzim işlemleri tamamlandıktan sonra 18 Mayıs 1998 tarihinde Etnografya Müzesi ziyarete açılmıştır.

Müze, binanın ikinci katındadır ve taş basamaklı ahşap korkuluklu bir merdiven ile çıkılmaktadır. Odalar, orta hol çevresinde düzenlenmiştir. Holün kuzeyinde yarı açık bir köşk vardır.

Holün doğusundaki büyük odada cam, çini, ahşap ve madeni eserler, ikinci odaya giriş koridorunda, ateşli, kesici ve delici silahlar ile erkek kıyafetleri, ikinci küçük odada ise kadın süs eşyaları ile kadın kıyafetleri sergilenmektedir.

Holün güneyinde girişte yer alan büyük odada, İslam devletlerine ait sikkeler kronolojik bir sıra halinde, diğer küçük odada ise el yazma Kuran-ı Kerimler, yazı takımları ve icazetnameler yer almaktadır. Holün batısındaki büyük oda da bakır ev eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir.

Yarı açık köşkte Türkmen Çadırı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait küpler, bahçede ise İslami mezar taşları ve taş tezyinat parçaları teşhir edilerek ziyarete sunulmuştur.

Güpgüpoğlu Konağı ve Etnoğrafya Müzesi’nde toplam 1121 adet eser sergilenmektedir.