Uzm. Dr. Baki Dökme, 1947’de Silifke’de doğdu. 1975’de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi.
1975-78 ve 1980-84 yılları arasında Almanya’ da anestezi ihtisası ve akupunktur öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndüğü 1984 yılından beri İstanbul’da akupunkturla ilgili çalışmalarına devam etmektedir.
Dr. Baki Dökme Akupunktur Üst Komisyon üyeliği yaparak, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Akupunktur Yönetmeliği’nin hazırlanmasında katkıda bulunmuştur
Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Dökme ‘nin çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış makaleleri ile, akupunktur kurslarında öğrenim kitabı olarak kullanılan Kulak Akupunkturu I, Kulak Akupunkturu II , Kulak Akupunkturu III ile ; Sorularla Akupunktur ve Sohbetlerim adlı kitapçıkları mevcuttur.
İstanbul Akupunktur Derneği’nin yayın organı olan Akupunktur Dergisi’nin genel yayın müdürlüğünü yürüten Dr. Dökme, aynı zamanda İstanbul Akupunktur Derneği’nin Kurucu Üyesi ve Genel Sekreteri’dir.
Facebook’ta 2009 trendleri Facebook trendleri Facebook Veri Grubu, 2009 yılında sitenin statü mesajlarında en çok kullanılan sözcük ve cümleleri saptadı.
1- FarmVille, FarmTown ve Social Living
Haziran 2009 tarihinde başlayan FarmVille uygulaması bu gün 72 milyon aktif kullanıcıya sahip. FarmVille’in ardından en çok kullanılan sözcük ise FarmTown.
2- FML
FML, dijital argonun en çok kullanılan kelimesi. M ve L harfleri, İngilizcede, sırasıyla, ‘my’ ve ‘life’ anlamında kullanılıyor. ‘F’yi tahmin etmeyi ise, İngilizce bilen yaratıcı beyinlere bırakıyoruz. Bu ifade, insanların yaşamlarındaki hayalkırıklıklarına dair olarak yaygın biçimde kullanılıyor.
3- Domuz Gribi
Domuz gribi veya H1N1, yılın küresel anlamda en büyük haberiydi. Hastalığın yaygınlaşmasından önce bahar aylarında doruğa ulaşan domuz gribi girişleri, hastalığın yaygınlaştığı sonbahar günlerinde de yükseldi ama ilkbahar rekoruna ulaşamadı. 2009’un son aylarında H1N1 ile domuz gribi konulu girişler eşitlenmeye başladı.
4- Ünlü ölümleri
Hiçbir ölüm, Michael Jackson’ın ölümüyle uyandırdığı ilgiyi geçemedi. Öldüğü gün, yani 25 Haziran’da ismi bir önceki güne göre 10 bin kat fazla girildi. Bu, kırılması imkânsız bir rekordu. Ancak Patrick Swayze’nin ölümünden sonra yapılan girişler de Michael Jackson rakamlarının üçte ikisine ulaştı.
5- Aile
Facebook’ta ‘annem’, ‘babam’ ‘oğlum’ ya da ‘kızım’ konulu mesajlara giderek daha fazla rastlanıyor. Yine de en çok artış gösteren sözcük, ‘çocuklar’ oldu.
6- Filmler
Yeni bir film gösterime girdiğinde Facebook’ta hemen tartışılmaya başlanıyor. 2009’un en fazla tartışılan filmi New Moon (Yeni Ay) oldu. Diğer filmler, sırasıyla Harry Potter, Transformers, Star Trek ve The Hangover oldu.
7- Spor
Spor tartışmaları da Facebook’un vazgeçilmezlerinden. Beyzbol, Amerikan futbolu ve basketbol, en çok tartışılan spor dalları.
8- Sağlık
Barack Obama’nın ABD Başkanı seçilmesinden bu yana en önemli politik hedeflerinden biri olan sağlık reformu, çok tartışma yarattı. Geçen yıla göre ‘sağlık’ sözcüğünün kullanımı 10 kat arttı.
9- FB
FB, Facebook için kullanılıyor. ‘FB’ ve ‘FB Dostları’ ibarelerinin kullanımı da, dokuzuncu sırayı alacak kadar yüksek.
10- Twitter
Twitter muhabbeti yılbaşında başladı, nisan ayında kelimenin kullanım oranı arttı. Yılın son iki ayında ise, Twitter sözcüğünün popülerliğini kaybettiği görülüyor.
11- Yıllar
Bir sürü yazı ve sohbet kaydı, tarih bilgisi de içerdiği için, yıllar FB’da yoğun kullanılan bir kategori.
12- Lady Gaga
ABD’deki kullanıcılara bakılırsa, Lady Gaga yılın olayıydı. MTV Müzik Ödülleri sırasında isminden bahsedenlerin sayısı rekor düzeye ulaştı.
13- Bahçe
Bahçe konusundaki kelimelerin kullanımının bu denli artmasını gençlerin bahçecilik faaliyetleriyle açıklayamayacağımıza göre, artık anne babalarının da FB’da olduklarını ve arka bahçelerinde yapılması gerekenler hakkında konuştuklarını kabul etmek zorundayız.
14- Din
Din ve dini kelimelerin kullanımında artış var. En çok ‘Tanrı’ kullanılıyor. En yoğun kullanılan kelimelerden bir diğeri ise, ‘Paskalya’.
15- Ben
Eskiden kullanıcıların ismi yazılan sayfaların tasarımı değiştiği için, geçen yıla oranla ‘ben’ (‘I’) sözcüğünün kullanımında artış olduğunu görülüyor. kaynak: teknolojide.com
Twitter Nedir, Twitter Nedemek, Twitter Aç Sağda solda duyuyorsunuz twitter diye peki Twitter Nedir? Kişilerin o anda neler yaptığın ve neler hissettiğini veya nerede olduklarını yazdıkları bir sitedir. Diğer kişilerde o yazıları takip ederler.
Twitter, bir sosyal ağ ve mikroblog sitesidir. Kullanıcılarına 140 karakterlik metinler yazma imkânı veren Twitter, çeşitli araçlarla daha etkin kullanılabilen bir sosyal paylaşım sitesidir..
2008’deki ABD seçimlerinde özellikle Barack Obama tarafından sıklıkla kullanılan Twitter dan Türkiye’deki son yerel seçimlerde de yararlanılmıştır. Ayrıca Twitter , sosyal medya’nın en popüler araçlarından biri olarak gösterilmektedir. Facebook gibi sosyal bir ortamdır.
Ruby Lazer: Ruby lazer lazer epilasyon için kullanılan ilk cihazlardandır. Ruby lazerin kullandığı ışın saçtaki melanin tarafından iyi emildiği için orta ve açık tonlarda kıllar için uygundur. Ancak bronz ve koyu tenlerde hali hazırda melanin bulunduğu için kıl köklerinde etkisi azalır. Cihazın yavaş olması ve lazer epilasyon uygulanabilecek alanın kısıtlı olması nedeniyle bu alandaki popülerliğini zamanla kaybetmektedir.
Alexandrite Lazer: Yüksek tekrarlama kapasitesi ile geniş alanlara lazer epilasyon uygulanması için en iyi cihazlardan biri olan Alexandrite lazerle açık ve orta renklerdeki kıllara hızlı tedavi uygulanabilmektedir. Alexandrite lazer ile komple sırt epilasyon senası 30 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanabilmektedir.
Diode Lazer: Uzun dalga boyu nedeniyle orta ve koyu renklerdeki ciltlere uygulanan lazer epilasyon için kullanılan Diode lazer açık tenlerde çok etkili değildir. Cihazın her seansta kullanılabildiği bölge küçük olduğu için lazer epilasyon yapılacak bölgenin büyüklüğüne göre daha fazla seansa gitmek gerekebilmektedir.
Nd:YAG: Koyu ve açık cilt tipleri için kullanılabilen bu lazer aynı zamanda bronz tenlerde de etkili sonuç vermektedir. Geniş alanlara kısa sürede uygulanabilir. Ancak cildiniz açıksa kıl köklerini temizlemede bazı diğer cihazlardan daha az etkilidir.
Görüldüğü gibi en iyi lazer epilasyon cihazı sizin cilt ve kıl tipinize göre değişmekte.Açık teniniz için iyi olan bir cihaz koyu tenlilerde aynı sonucu vermemekte. Ya da epilasyon uygulanacak alanın büyüklüğüne göre hızlı sonuç alabilmek için kullanılacak cihazlar farklı olabilmekte. Size en uygun, en iyi lazer epilasyon cihazının hangisini olduğunu bir kaç epilasyon merkezine gidip uzmanlara danışarak öğrenebilir ve seçiminizi buna göre yapabilirsiniz.
Ozon 3 atomlu oksijen bileşiğidir. Vücudumuzda her organ ve hücrenin kendini yenilemesi açısından oksijene ihtiyacı vardır. Zeytinyağı sayesinde sıvı halde tüketilebilen ozon, vücudumuzda solunum ile alamadığımız yüklü miktarda oksijeni hücrelerimize ulaştırır. Bu sayede bir çok hastalığın tedavisinde ve kozmetik amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları;
Akneler, sivilceler ve siyah noktalar Cilt lekeleri, güneş lekeleri ve sivilce izleri Kırışıklık, cilt yenileme Sedef, egzama, mantar Şeker hastalığı Herikobakteri, reflü ve ülser Romatizmal ağrılar Selülit ve bölgesel incelme
Cilt üzerindeki rahatsızlıklar için harici yolla sürülerek kullanılan ozon yağı, mide bağırsak ve şeker hastalığı gibi durumlarda ise içilerek kullanılabilir. Sadece zeytinyağı ve oksijenden elde edilmiş olması onu doğal ve zararsız kılmaktadır. Bu sebeple hamileler, emziren anneler ve hatta yeni doğmuş bebekler üzerinde dahi kullanılabilir.
Check Up Nedir : Check Up, bir başka adıyla “kişisel sağlık taraması” olası hastalıkları erken dönemde tespit ederek, önlem almayı ve böylece kişinin sağlıklı kalması amaçlanır. “Kişisel sağlık taraması”; belirgin bir şikayeti olmasa da insanlarda gizliden gizliye oluşmaya başlayan rahatsızlıkların, henüz erken aşamadayken saptanması amacıyla yapılan muayene ve tetkiklerdir.
Check Up Neden Gereklidir : Modern tıp hastalık ortaya çıkmadan önce gerekli önlemleri alarak kişinin sağlıklı kalmasını sağlamayı amaçlar. Çünkü hastalık ortaya çıktıktan sonra hem tedavisi çok daha pahalıdır hem de sağlık artık bir kez bozulmuş olur. İşte bu nedenle, hiç şikayeti olmasa da her insanın belirli periyotlarla doktora başvurarak genel sağlık kontrolünden geçmesi gerekir. Bu periyotlar yaşa ve kişinin genel durumuna göre değişebilir.
Çağımızın hastalıları olan koroner arter hastalıkları, kanser, hipertansiyon ve pek çok diğer hastalıkta erken ve doğru tanı, hem yaşam süresi, hem de kalitesi açısından son derece büyük önem taşır.Ayrıca hiçbir belirti vermeden ve hastada hiçbir şikayete neden olmadan yıllarca sinsice seyreden, öte yandan beyin, kalp, böbrekler gibi hayati organlara da zarar veren hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve diyabet gibi hastalıklarda da yine erken teşhisin ve düzenli tedavinin önemi büyüktür. Önemsiz olduğunu düşündüğünüz bir belirti bile çok önemli bir hastalığın habercisi olabilir.
Teknoloji ve bilgi patlamasının baş döndürücü hızla geliştiği bir çağda yaşıyoruz. Bu hızlı teknolojik gelişmelerin önemli bir bölümü tıbbi teşhis alanında görülmektedir. Örneğin; basit bir kan tahlili ile kalp hastalığı açısından risk taşıdığımızı tespit edebiliyoruz. Önemli olan, teknolojinin bize sunmuş olduğu bu güzelliklerden hastalık hali oluşmadan faydalanmaktır. Check-up erken teşhis için ilk ve önemli bir adımdır. Hastalık oluştuktan sonra yapılan tahliller check-up demek değildir. Çünkü geç kalınmış ve hastalık hali oluşmuştur.
Check-Up sayesinde iç organlarda bir takım bulguların saptanması ile kişinin öneri yoluyla, bazı yaşamsal alışkanlıklarını (sigara, alkol tüketimi, hatalı beslenme tarzı, düzenli egzersiz…) değiştirmesi sağlanabilir. Böylece, ileride oluşabilecek hastalıkların önüne geçilebildiği gibi, başlangıç aşamasındaki rahatsızlıkların da ilerlemesi engellenebilir.
Bu tür hastalıkların arasında; gizli şeker, kolesterol, kroner kalp hastalıkları, alkol ve Hepatit B’ye bağlı karaciğer hastalığı, meme – rahim – kalın bağırsak gibi sık görülen bazı kanser türleri, kansızlık ve kemik erimesi sayılabilir
Yapılacak check-up’la birçok hastalık taranabilir ve şüphe edilebilecek bulgularla karşılaşılabilir. Ayrıca kişilerin şikayetlerine göre araştırma değişik alanlarda derinleştirilebilir.
Erken teşhisle bulaşıcı hastalıkların özellikle aile içi yayılması önlenir, tedavi masrafları büyük oranlarda azaltılır, kanser gibi ileri evrelerde tedavisi mümkün olmayan hastalıklar tedavi edilir .
Doktora gitmek için hastalanmayı beklemeyin.Unutmayın ki bir çok hastalığın tedavisi ancak erken tanı ile mümkündür. Sağlığınız için yılda bir kez check-up yaptırarak erken tanı ve tedavi fırsatını kaçırmayın.
Check up’la Kanser Önlenebilir mi?
Bazı kanserler, belirtileri ortaya çıkmadan doğru bir tarama ile saptanabilirler. Hiçbir şikayeti veya belirtisi olmayan insanlarda yapılan kanser taraması sayesinde, bazı kanserlerin öncüsü olan yapılar vücuttan çıkarılıp, kanser oluşumu engellenebilmektedir.
Bazı kanser türleri zamanında yakalanıp tamamen iyileştirilebildiği gibi, erken safhalarda yakalanan kanserlerin tedavisi daha başarılı olmaktadır. Check-up ile yeni gelişmekte olan kanserlerin %50’si önlenmekte veya erken safhalarda yakalanabilmektedir.
Tüm bilimsel çalışmalar, erken teşhisin hayat süresini uzattığını kesinlikle ortaya koymaktadır. Birçok hekim erken teşhis metodları sayesinde her yıl binlerce hayat kurtardıklarını bilmenin mutluluğunu yaşarken, daha birçok kurtarılabilecek hayat olduğunun da bilincindedirler.
Tam Kapsamlı Check Up İçeriği
TSH: Troid fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılan hormon testidir.
KANSER TARAMASI CEA : Kanser erken teşhisi ve kist taraması için kullanılan özel kan tahlilidir.
KANSER TARAMASI CEA-125 (Bayanlar için): Rahim ve yumurtalık kanseri saptanmasında kullanılır.
DEMİR: Her türlü anemi, demir eksikliği, talasemi, sideroblastik anemi ve demir zehirlenmesi değerlendirmesidir.
SODYUM POTASYUM KLORÜR: Kronik, uzun süren yorgunluk ve halsizliğin sebeplerini sorgulayan testler bütünüdür.
KAN KALSİYUMU ÖLÇÜM TESTİ: Kemik metabolizması hakkında bilgi edinilmesini sağlayan testtir.
ROMATİZMA: ASO-CRP-RF testleri sonucu romatizmal hastalıkların taranmasıdır.
EKG ( Elektrokardiografi ): Kalp atım düzensizliklerinin ve kalp krizi riskinin saptanmasında kullanılan yöntemdir.
AKCİĞER FİLMİ: Akciğer hastalıklarını tespit etmek için kullanılan ön tarama yöntemidir.
EK GRAFİ: İsteğiniz doğrultusunda boyun, bel ya da diz bölgelerinden birisi için röntgen çektirebilirsiniz.
DETAYLI İDRAR TAHLİLİ: İdrar analizinde görülen değişimler, böbrek hastalıklarının tanı ve izlenmesinde idrar yolu enfeksiyonlarının ve bazı kötü huylu hastalıkların saptanmasında yardımcı olur.
18 PARAMETRE KAN SAYIMI: Kan düşüklüğü, lösemi, çeşitli enfeksiyonlara karşı vücudun reaksiyonunun ölçülmesi, kan hastalıklarının tanısı ve kan hücrelerinin özelliklerinin değerlendirilmesidir.
SEDİMENTASYON: Enfeksiyon ve iltihabi hastalıkların göstergesidir.
TOTAL KOLESTEROL, HDL, LDL: Koroner kalp hastalıklarının risk ve değerlendirilmesi için kan değerlerinin ve birbirleri ile olan ilişkilerinin ve kandaki yağ oranının incelenmesidir.
VLDL KOLESTEROL: Çok düşük yoğunluklu yağ miktarının ölçümü.
TRİGLİSERİD: Hayat tarzı ile vücudun uyumunu gösteren testlerden biridir.
AÇLIK KAN ŞEKERİ: Şeker hastalığının tanısı ve ya tedavisinin izlenmesi için yapılır.
SARILIK TAHLİLİ ( Hbs Ag Anti Hbs, Anti Hcv ): Hepatit B ve Hepatit C olarak adlandırılan ve karaciğerde ciddi hasara neden olan virüsün tanımlanması amacıyla yapılır. Virüsün ve buna karşı oluşan antikorların taranması için kullanılır.
KARACİĞER TETKİKİ ( SGOT, SGPT, GAMA GT, LDH): Karaciğer hücre yıkımının göstergesi olan testtir. Karaciğer iltihaplarının ve ya karaciğeri ilgilendiren hastalıkların tespitinde kullanılır.
TÜM BATIN ULTRASONU: Karaciğer, dalak, pankreas, safrakesesi, safra yolları, prostat, böbrek, bayanlarda rahim ve yumurtalık hakkında ayrıntılı bilgi ve bulgular yönünde değerlendirilir.
TROİD ULTRASONU: Guatr taramasıdır.
PSA TESTİ: 40 yaş üzeri erkeklerde prostat kanser taraması testidir.
MEME ULTRASONU: Bayanlarda meme kanseri ve kist taramasıdır.
SİSTEMATİK KONSULTASYON: Sonuçların uzman doktorlar tarafından değerlendirilmesidir.
Koroner anjiografi nedir, nasıl yapılır ? Anjiografi, kalbi besleyen koroner damarların opak madde verilerek filminin çekilmesi olarak tanımlanabilir. Hasta bayıltılmaz. Lokal anestezi ile kasıktan girişim yapılacak olan bölge uyuşturulur ve bacak arterine bir kanül konularak katater tabir ettiğimiz özel borularla kalp damarlarına ulaşılır ve bu damarların ağzına opak madde enjekte edilerek, damarları gösteren çeşitli pozisyonlarla filmler çekilir. İşlem sırasında hasta acı duymaz. İşlem sona erdikten sonra, bir engel durum yoksa örneğin özel bir kan sulandırıcı kullanılmamışsa hastanın kasığındaki kanül çekilerek kanama durana kadar kompres-yon yapılır.
Anjio ameliyat değildir Birçok hasta, Anjio olmaktan korkuyor ve bunu bir kalp ameliyatı sanıyor. Oysa anjioda hasta bayıltılmaz. Sadece kasığından küçük bir keşi yapılıyor.
Hasta 6 saat kadar tam kanama kontrolü sağlamak üzere sırt üstü yatarak istirahat eder ve bol su içerek verilen opak maddeyi idrarla atar. 6 saat sonra yürüyerek taburcu olabilir. 6 saat boyunca ayağa kalkmaması istenir.
Anjio teşhisin son aşaması mı ? Hayır. Ancak Anjio damarları görmede altın standartlardan biridir.
Anjio sırasında kalp krizi geçirilir mi ?İşlem sırasında damarda yırtılma, plakta yırtılma ve spazma bağlı olarak ritim bozuklukları ve kalp krizi, hatta ölüm riski olabilir. Ancak bunlar her işlemin riski olduğu gibi göze alınabilir oldukça nadir görülen (% 0.5 civarında) olaylardır. Sonuçta yarar-zarar oranında işlemin riski oldukça düşüktür.
Anjioda hangi sonuç çıkarsa ameliyat kararı alınır ? Üç damarı tıkalı hastalarda, ana damar hastalıklarında, kritik LAD (Sol ön inen dal) darlıklarının eşlik ettiği 1 veya 2 damar hastalıklarında (balon tedavisine uygun olmamak koşulu ile) ameliyat uygun görülür. Ayrıca ileri derecede damar genişlemesi olan hastalarda, ciddi kapak rahatsızlığı olan hastalarda da operasyon kararı alınır.
Anjioyu kimler yapar, ameliyat kararını kimler verir ? Anjiyoyu kardiyologlar yapar, operasyon kararı da yine kardiyolog ve cerrahi branşlarca birlikte alınır.
Kalp krizi anında neler oluyor ? Kalp ağrısı tipik tarifi ile göğüste yaygın olarak hissedilen bir ağrıdır. Hasta, sanki göğsünün üzerine yumrukla baskı yapılıyormuş gibi hisseder. Göğüs kafesinin ön kısmında duyulan bu aşırı basınç, göğüs kafesinin arkasında da hissedilebilir. Hastaların birçoğu “boğazımı sanki bir el sıkıyor gibi” ifadesini kullanır. Bu ağrı, çoğunlukla 20 dk’yı aşar. Ağrı sırta, çene ve sol kola da yayılabilir. Ancak karakteri batıcı, iğneleyici şekilde değildir, anlık ve vücudun başka yerlerini de gezen bir ağrı da değildir. Kalp krizi anında koroner damarlar yani kalbi besleyen damarlardaki yağ yüklü plaklar yırtılıp, üstleri pıhtı ile kapanıp darlık % 100 hale gelir. Bu tıkanıklık kan akımının ilerlemesine engel olur. Kan akımının gidişi engellenince de kan gitmeyen bölgeler beslenemez ve kalp dokusu hasar görmeye başlar. Bazen de tam % 100 tıkanma olmaz. Küçük damarların yaygın olarak önemli derecede daralması ile ilgili olan kalp krizleri vardır, bu durumda da kan akışı tam durmaz, ancak kalbin beslenmesini bozacak kadar kritik düzeylere iner ve yine adale hasarı ortaya çıkar
Kalp krizi geçiren bir kişiye nasıl yardım edilir ? Kalbe giden damarların tıkanması durumunda uygulanan tedaviler: ilaçlar, balon uygulaması, balon ve stend uygulaması sayılabilir. Balon işlemi 20 dk sürer.
Birisi yanımızda kalp krizi geçiriyorsa ona yardım etmek için neler yapmalıyız ? Kalp krizi ağrısı başlayan biri, şayet bilinen bir kalp rahatsızlığı sebebiyle ilaç kullanan biri ise hemen dil altı hapı olarak adlandırılan isordil 5 mg ilacının yanında olup olmadığı sorulur. İlaç varsa hemen bir dil altı verilir, ayrıca normal büyük aspirinin (500 mg’lık) yarısı hastaya çiğnetilir. Hastanın rahat bir konuma geçip istirahat etmesi, uzanması sağlanır. Etrafının boşaltılmasıyla temiz hava alması sağlandıktan sonra tansiyon ve nabız sayılabilir. Tansiyonun sistolik 100 mmHg ve üzerinde olması halinde ve ağrının halen devam etmesi durumunda 2′nci dil altı verilir. Tüm bunlar devam ederken acil ambulans çağrılıp en kısa zamanda bir hastanenin acil bölümüne nakli temin edilir. Şayet kalp durması ve solunum durması meydana gelmişse o zaman canlandırma için suni teneffüs ve kalp masajı ile ilk yardım gelene kadar yaşam desteği verilebilir.
Kalp hastalıklarının tedavi yöntemleri nelerdir ? Bunlar hastalığın türüne göre: Bypasss, balon anjioplasti, stent yerleştirilmesi, kapak tamiri, yapay kapak takılması, kalp defektlerinin onarımı, ritim bozuklukları için ablasyon tedavisi, kalıcı kalp pili yerleştirilmesi, kalp transplantasyonu, kök hücre implantasyonu gibi geniş tedavi spektrumu içerir.
Kalp hastalığını önleyen ya da tedavi etme sürecinde kullanılan ilaçlar var mı ? Kalp krizini tamamen önleyen bir ilaç yoktur, ancak kalp krizi veya kalp hastalığı risk faktörleri olan etkenleri kontrol eden ilaçlar vardır. Bunlarla kalp krizi riski azaltılır. Örneğin hipertansiyonu olan birinde kullanılan beta blokerler, ACE inhibitörleri, Alfa blokerler, kalsiyum kanal blokerleri, diüretikler gibi, yine aynı şekilde hiperlipidemisi olan kişilerde anti lipit tedavide kullanılan statinler, fibratlar, niasin, safra asidi reçineleri, kan sulandırmada kullanılan antiagreganlar en başta aspirin, clopidogrel, warfarin gibi ilaçlar sayılabilir. Kriz anında ise daha yoğun pıhtı eritici tedaviler kullanılabilir. Bunlar içinde fîbrinolitikler; t-PA, streptokinaz gibi ve damardan verilen kan sulandırıcılar olarak heparin, LMWH’ler, gerekli olan hallerde anti aritmikler sayılabilir. Ayrıca ilaç tedavisi sayılmamakla birlikte kalp krizinde direkt PTCA ve stent ile tıkalı damarı açmak yöntemi de sıkça kullanılmaktadır. Kolesterol ve tansiyon yüksekliğini kontrol altında tutan ilaçlar, kan inceltici ilaçlar, koruyucu ilaçlar olarak tanımlanabilir.
Hastanedeki ilk gün nasıl geçiyor ? Ameliyattan bir gün önce aç olarak gelen ve yatış işlemleri önceden yaptırmış hastalara kan, idrar tahlilleri, EKG, solunum fonksiyon testi ve röntgen filmi gibi tetkikler yapılır. Doktor hastayı yatağında muayene eder. Ameliyat öncesi anestezi değerlendirmesi de hastanın yatağında yapılır. Ameliyat ve yoğun bakım konusunda doktorlar hastayı bilgilendirir. Ameliyat öncesinde hasta tıraş edilir. Koroner ameliyatları için boyundan ayak ucuna kadar cinsel bölge ve kollar dahil tıraş edilirken, kapak ameliyatları için boyundan dizlere kadar tıraş edilmesi yeterlidir. Damar ameliyatları için göbekten ayak uçlarına kadar tıraş edilir. Tıraş sonrası duş yaptırılır ve hastanın vücuduna pudra veya losyon sürülür. Doktor tarafından başka şekilde belirtilmediyse ameliyattan önceki akşam saat 24′ten itibaren kesinlikle bir şey yenmemelidir. Ayrıca hastaya bağırsak temizliği için ilaç verilmesi veya lavman yapılması gerekebilir. Hastaya gece rahat uyuyabilmesi için sakinleştirici Haç verilir.
Kişi ne kadar ameliyatta kalır ? Ameliyat süresi hastanın durumuna, seçilen cerrahi yönteme ve eşlik eden diğer cerrahi müdahalelere (kalp kapak hastalığı, tıkalı/daralmış boyun damarına müdahale gibi) göre ortalama olarak 2- 4 saat arasında değişir.
Bypass ameliyatı yapılması riskli kişiler var mı ? Kimler ? Normal koşullarda bir bypass ameliyatında ölüm riski % 0.5-2 arasında değişir. Bazı hastalarda bu risk artar. Daha önce miyokardiyal enfarktüs (kalp krizi) geçirilmesi, daha önceden geçirilmiş kalp ameliyatı, kalbin kasılma ve gevşeme fonksiyonlarında bozukluk, çok ince çaplı ve birçok darlık içeren koroner arterler, böbrek, karaciğer, akciğer fonksiyon bozuklukları, ileri yaş, şeker hastalığı, pıhtılaşma bozuklukları gibi problemler ameliyat riskini az veya çok arttırırlar. Hastaları bu açıdan daha objektif olarak değerlendirmek amacıyla çeşitli “Risk Skorları” geliştirilmiştir. Bu skorlamalarda hastaya ait her önemli faktör bir tabloda işaretlenerek toplam ağırlıklı risk değerleri hesaplanmaktadır. Günümüzde birçok merkez, bu skorlarlamaları kullanmaktadır. Örneğin, şu anda en yaygın kullanılan skor-lama sistemi “Euroscore” dur.
Bypass’da kaç damar değiştirilebilir ?Bazen greft olarak kullanılan tek bir damar aynı koroner arterde birkaç darlığı birden veya farklı dalları bypass etmek için kullanılabilmektedir. Bu teknik kullanıldığı takdirde 5-7 damara kadar bypass yapılabilmektedir. Ancak, genel olarak bypass yapılan damar sayısı 2-4 arasında değişmektedir.
Hasta ne kadar hastanede yatar ? Yine kullanılan ameliyat yöntemine göre değişmek üzere hastalar ameliyattan sonra 5-7 gün içinde taburcu edilebilmektedirler (yoğun bakımda kalış süresi bir veya iki gündür).
Ağrısı, acısı olur mu ? Ameliyata bağlı olarak keşi yerlerinde ve sırtta geçici ağrılar olabilir. Bu ağrılar genellikle ağrı kesiciye yanıt verirler. Bunun dışında, bazı hastalarda göğüsten çıkartılan damar nedeniyle göğüs kemiğinin sol veya sağ kısmında ve damar çıkartılan bacakta diz altından itibaren uyuşma, karıncalanma olabilir.
Değişen damarlar vücudun nerelerinden alınıp kalbe gidiyor ? Bypass amacıyla kullanılacak damar vücudun değişik yerlerinden çıkartılabilir. En çok kullanılan göğüs içi arteri (internal mammariyal arter) damarlarıdır, ikinci sıklıkta bacaktan çıkartılan toplardamar (safen veni) kullanılır.
Bunların dışında koldan (radiyal arter), mideden (gastroepiploik arter), karın adalesinden (epigastrik arter) çıkartılan atardamarlar da kullanılabilir.
Seyrek olarak kullanılabilecek başka atardamarlar da vardır. Bu damarların çıkartılması, ilgili organların beslenmesini bozmaz. Hangi vaka ve damar için hangi greftin kullanılacağına cerrah karar verir.
Ameliyat sonrası yaşam Ameliyat sonrası yoğun bakımda kalma süresi ortalama 1-3 gün arasındadır. Hastanede kalma süresi ise hastalığın seyri ve iyileşme durumuna göre 4-10 gün arasında değişir
Ameliyat günü neler olur ?
Ameliyat saati geldiğinde hastanın eğer varsa gözlükleri, takma dişleri ve diğer protezleri, iç çamaşırları ve ziynet eşyaları çıkartılarak yakınlarına teslim edilir. Hasta özel bir gömlek giydirilerek sedyeye alınır ve ameliyathaneye götürülür. Hasta yakınları da kafeterya veya lobide bekleyerek ameliyatla ilgili bilgi alabilirler. Hastanın ameliyathanede geçirdiği sürenin tamamı ameliyat süresi olmayıp öncesi ve sonrasındaki hazırlık sürelerini de içermektedir.
Ameliyat sonrası yaşam nasıldır ? Hasta ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesine alınır. Anestetik ilaçların etkisi altındaki hastalar uyansalar bile başlangıçta ellerini, ayaklarını oynatamayabilirler. Bu kısa sürede düzelir. Etraftaki birçok cihaz ve alarm sesleriyle hasta kendisini alışkın olmadığı bir ortamda hissedebilir. Bu aşamada hasta, hemşireler tarafından bilgilendirilir ve sakin olması yönünde telkinde bulunulur.
Ameliyat öncesinde ilaçları vermek için damar yollan ve kataterlcr yerleştirilecektir. Yine hasta uyandığında göğsünde tüpler olacaktır. Bunlar yoğun bakımdan çıkmadan Önce çıkarılır. Bu dönemde hastanın ağrı duymaması için ilaçlar verilir. Eğer ağrısı olursa hemşireye bildirmesi tavsiye edilir. Ameliyat öncesinde takılan sonda ile hastanın ayağa kalkmadan idrarını yapması sağlanacak ve böbrek fonksiyonları da takip altında olacaktır. Yoğun bakımda kalma süresi ortalama 1 – 3 gün arasındadır. Ancak herkesin hastalığı, iyileşme süresi ve tedaviye cevabı değişebilmektedir.
Sürekli faaliyet içinde olan, ışıkların yandığı ortamda hasta zaman kavramını kaybedebilir. Özellikle geceleri zihin bulanıklığı ve sıkıntı hissedebilir, buna hazırlıklı olmaları gerekir. Bu durum geçicidir, özellikle de hasta odaya çıktığında hızla düzelir. Odada dinlendikçe normal uyku alışkanlığına tekrar döner ve halsizlik de ortadan kaybolur.
Türkiyenin En Güzel müze Evleri Türkiyedeki En Güzel Evler
ÇAKIROĞLU KONAĞI (Birgi, Ödemiş)
Ağa, İzmirli ve İstanbullu hanımları hasret çekmesin diye iki şehrin resmini yaptırdı
Çakıroğlu Konağı’na yolunuzun düşmesini beklemeyin, yolunuzu düşürün. İzmir’e yaklaşık 120 kilometre mesafede, Bozdağ’ın eteklerindeki Birgi, 15’inci yüzyıl başlarında Osmanlıların eline geçmiş. Özellikle 15 ve 16’ncı yüzyıllarda Anadolu’daki önemli kültür, sanat merkezlerinden biri olmuş. 16’ncı yüzyıldan itibaren önemini yitirmeye başlamışsa da, sahip olduğu kültür mirasının büyük kısmını korumayı başarmış. Bu şirin kasabada Aydınoğulları ve Osmanlı dönemini günümüzde yaşatan çok sayıda güzel tarihi bina bulunuyor. Bugüne ulaşabilmiş en önemli eserlerden biri Çakıroğlu Konağı. Üç katlı bina 1761’de Şerif Ali Ağa tarafından yaptırılmış ancak konağın renkli ve zengin süslemelerine bakanlar 19’uncu yüzyılda elden geçtiğini hemen anlıyor. Ahşap malzemenin kullanıldığı yapının her katındaki biri düz, biri kemerli ve vitraylı iki sıra pencere ile konağın dış yüzeyini kaplayan boyalı bezekler görenlerin ilk dikkatini çeken detaylar. Gezerken, duvarlar ve tavanları süsleyen kalem işlerine ilgi göstermeyi unutmayın, ait oldukları sanatın zarif örnekleri arasında sayılıyorlar. Konak, döneminin tüm özelliklerini yansıtan bir sivil mimari örneği. Geniş bir iç bahçesi var ve zemin kat taşlık, mutfak, hizmetçi odaları, misafir bekleme odası ile ahır ve samanlık için ayrılmış. İkinci kat kışlık olarak kullanıldığı için alçak tavanlı, bu yüzden ara kat olarak da tanımlanıyor. Burada bütün odaların açıldığı geniş bir salon karşılıyor sizi. Kışın ısıtma için şömine yapılmış. Bir iç merdivenle çıkılan daha yüksek tavanlı üst kat yazlık olarak kullanılıyormuş. Tavan ve duvarları süsleyen bitki ve meyve motiflerine dikkat edin, o dönem sanatının tüm zarafetini taşıyorlar. Bu katta misafirleri karşılayan iki panonun ilginç bir hikayesi var; konağın sahibi biri İstanbullu diğeri İzmirli iki hanımla evlenmiş. Eşlerinin hasret çekmesini önlemek için de her iki şehrin resmini yaptırmış. Konağı gezdirenlere bu düşünceli beyefendinin o zamanlar geçerli olan “dört hak” anlayışıyla iki hanımla aynı zamanda mı evli olduğunu, yoksa birini kaybettikten sonra mı diğeriyle evlendiğini sorduk ama ne yazık ki cevap üzerinde kimse ortak bir fikre varamadı. Ev 1950 senesine kadar konut olarak kullanılmış. Daha sonra Kültür Bakanlığı binayı devralmış. Aslına sadık kalınarak elden geçirilen konak, 1995 yılında ziyarete açıldı, geçen yıl restore edildi.
LATİFOĞLU KONAĞI (Tokat)
Tavan ve duvarlardaki ahşap işçiliği oya gibi
Bu harika Osmanlı evi Anadolu’daki konakların hemen hepsinden en güzel özellikleri bünyesinde toplamış. 19’uncu yüzyıla ait olan L planlı iki katlı yapı, o tarihlerde zenginlerce yaptırılan konakların tipik örneği. Son derece zarif ahşap işçiliği ve alaturka kiremitli çatısı binaya yaklaşırken ilk dikkati çeken özellikler. Geniş ve özenle düzenlenmiş avlusunda bir de havuzu var. Aşağı katta tüm donanımıyla birlikte, bu tür evlerin karakteristiği olan mutfağı görebilirsiniz. Henüz yukarı çıkmamışken, aynı kattaki hamama da bir göz atın. Soğuk, ılık ve sıcak bölümlerinden oluşan hamam evin en ilginç bölümlerinden biri. Bu katı beğendiyseniz bir de üst katı deneyin çünkü evin en güzel kısımları sizi orada bekliyor. İkinci kat, haremlik, selamlık ve yatak odalarına ayrılmış. Kalem işleri ve çeşitli motiflerle süslenen bu kat ev sakinlerinin hayatını şenlendirirken, sanki gelen misafirleri de eve hayran bırakmak üzere tasarlanmış. Kapılar ve dolap kapaklarındaki ince ahşap oymalarla duvarlar ve tavanlardaki işçilik Anadolu kadınının göz nuru akıtarak yaptığı oyalar ile yarışacak nitelikte. Havuz başı odası ise kendi konseptine yaraşır şekilde çiçek motifleriyle donatılmış. İstanbul’u tasvir eden panolar yöre zengininin büyük şehre olan özlemini anlatıyor gibi. Bu kattaki bir oda ise “evin mücevheri” unvanını fazlasıyla hak ediyor. Paşa Odası ailenin erkek üyelerinin bir araya toplandığı ve misafirlerin kabul edildiği yer. Odanın etrafı açılınca yatak olan sedirlerle çevrilmiş, o dönemlerde keten çarşaflar yüklüklerde saklanırmış. Paşa Odası’nı süslemede kullanılan barok detaylar, çeşitli bezemeler, vitraylar ve tepe pencereleri gözünüzden kaçmayacak. Tepe pencerelerinde göreceğiniz motifler ise o dönem süsleme sanatında sıkça kullanılan Mühr-ü Süleyman motifleri. Davut Yıldızı’nı anımsatan Mühr-ü Süleyman akla bir atasözünü getiriyor: “Mühür kimdeyse Süleyman odur.” 1990 yılında ziyarete açılan müze evde, geçmişte yörede halkın günlük yaşamda kullandığı bazı aletler de sergileniyor.
MEMİŞ AĞA KONAĞI (Sürmene, Trabzon)
Ağa odasının tavanı rüzgarda dönüyor
Trabzon’dan Rize’ye doğru giderken ana yolun yanında devasa bir kayalığın üzerinde göreceksiniz bu etkileyici evi. Sürmene ilçesinin Kastel köyünde bulunan yapı, zaman içinde köyle özdeşleşip halk arasında “Kastel” olarak adlandırılmış. Kimi vakur duruşundan ötürü kimi de kullanılan taş malzemenin yaptığı çağrışımdan olacak, görenlerin çoğu bu konağı kaleye benzetiyor. Eve yaklaşırken saçaklarının dışarıya normalden fazla uzandığını fark edeceksiniz. Bu saçakların görevi, evi bölgenin aşırı yağmurlarından korumak. Taş ve aralıklı iksa ile inşa edilen konağın zemin katındaki zindan o dönem suçlularının korkulu rüyasıymış. Zemin kat ayrıca mutfağa ve kilere de ev sahipliği yapıyor. Mutfağın her iki yanında göreceğiniz odalar ise burada çalışanlara ayrılmış. Hane halkının asıl yaşam alanı üzeri süsle kaplanmış bir merdivenle çıkacağınız birinci kat. Haremlik ve selamlığa ait odalar bu katta bulunuyor. Binaya halk arasında “Döner Tavanlı Konak” adının verilme sebebini de bu kattaki odalardan birinde göreceksiniz. Odanın tavanına bir milin etrafında dönen bir parça yerleştirilmiş. Çatının dışına çıkan milin esen rüzgarla dönmesi ve bir pervane gibi odayı serinletmesi sağlanıyormuş. Tavandaki bu parça odanın dekorasyonuyla uyumlu olacak şekilde aynı süslemelerle bezenmiş. Hemen bütün Anadolu konaklarında olduğu gibi burada da bir “Baş Oda” var elbette. Taş oymalı şömine ve dolapla duvarlardaki renkli süslemeler ve tavandaki ahşap kabartmalar evin reisinin önemi ve gücünü de yansıtıyor. Süslemelerin nispeten daha sade olduğu odanın ise evin hanımlarına ayrıldığı düşünülüyor. Ahşap bezeme sanatı cömertçe kullanılmış konakta, kapı kolları, pencere parmaklıkları bile bu sanatın tüm inceliklerinden nasibini almış. Konağın dekorasyonunda görev alan çiçek ve meyve freskleri de göz kamaştırıyor. Binadaki özel hamam sisteminin bir görevi de merkezi ısıtmayı sağlamakmış. Konağı gezebilmek için görevliyi bulmanız gerektiğini unutmayın.
Eski Kayseri’nin yüksek bazalt duvarlar arkasındaki tarihi evlerinde mermer ve ahşap gibi malzemelerin nasıl dantel gibi işlenebileceğini görmeye hazır olun. Tarihi 15’inci yüzyıl başlarına kadar uzanan bu muhteşem konak, şair, bestekar ve hükümet görevlisi Ahmet Mithat Güpgüpoğlu’na ev sahipliği yapmış. Yapıldığı dönemde Mısır’da hüküm süren Memlüklerin sanatından izler taşıyan konak, 19’uncu yüzyıl aile hayatına da ışık tutuyor. Binada kullanılan kesme taşlardaki üslup bizi Bursalı ustalara götürüyor, konağı yapan ustanın Bursalı olduğunu yazan kayıtlar da bu bilgiyi doğruluyor. Haremlik ve selamlık bölümlerinden oluşan konak sedef kakmalar, yerden tavana kadar yükselen ahşap oymalar ve renkli bezemelerle misafirlerini kendine hayran bırakıyor. Güzelliğiyle günümüz Kayseri mimarisinden dağlar kadar uzakta olan yapı restore edildikten sonra 1995 yılında müze olarak halka açılmış. Müzede eskiden günlük hayatta kullanılan eşyaların yanı sıra yöresel kadın ve erkek kıyafetleri de sergileniyor. Odalardan birinde Osmanlı dönemi sikkeleri, halıları ve el yazmaları, bahçede ise mezar taşları koleksiyonu görülebilir.
HACI ABDULLAH BEY KONAĞI (Savur, Mardin)
Savur’un şahin yuvası
Savur çoğu zaman ziyaretçilerin gözünden kaçan küçük ve şirin bir ilçe. Sırtını dağa yaslayan yerleşim bir kültür beşiği, tarihi Hititlere kadar uzanıyor. Üzüm, kiraz ve fındık da dahil olmak üzere hemen her türlü ürünün yetişebildiği bir ilçe olan Savur’un bir sürprizi daha var: Mardin’dekilere benzeyen birçok büyük taş konak. Kasabanın tam tepesinde muhteşem bir manzaraya hakim, Hacı Abdullah Ağa Konağı, soyları Hz. Muhammed’e dayanan bir aileye ait. 200 yaşında ve yöreye özgü taş işçiliğinin doruk noktası olarak niteliyor. Yapıyı görenler bir kaleye benzetiyor. 22 odası, taş fırını ve hamamı olan konak, sahiplerinin bir zamanlar burada nasıl yaşadığını, yemek pişirdiğini ve banyo yaptığını gösterecek şekilde büyük bir titizlikle restore edilmiş. Eğer istiyorsanız konakta gecelemeniz bile mümkün. Gece kalmasanız bile yörenin ünlü yemeklerinden olan bumbarı bir de burada tatmanızı tavsiye ederiz.hürriyet Beypazarı Evleri
Regl Döneminde hastalığın vücudumuzdan atmaya çalıştığı evre de bize düşen genitel bölgeyi sık sık temizleyip hijyene dikkat etmemizdir.
Regl döneminde rahim iç duvarında bulunan zar kanama yolu ile vücuttan atılmaktadır. Bu doku bakterilerin üremesi için doğal bir ortamdır ve mikrop kapma sorunları tamamen bu organdan kaynaklanmaktadır.Regl döneminde yapılan banyoların ayakta yapılması önerilir ya da kimsenin kullanmadığı bir oturak kullanılarak banyo yapılması gerektiği uzmanlar tarafında vurgulanmaktadır.
Regl döneminde kullanılan pedlerin mutlaka hijyenik olması gerekmektedir. Gün içerisinde pedleri sık sık değiştirmeniz ve açık pedleri kullanmamanız önerilmektedir. Adet dönemleri için özel olarak üretilen ve ambalaj içerisinde satılan pedleri kullanmaya özen göstermelisiniz.