Mahmud Ahmadinecad (Farsça yazılımı, محمود احمدینژاد) İran İslam Cumhuriyeti ‘nin 6. Cumhurbaşkanı’dır. 28 Ekim, 1956 ‘da Kuzey İran ‘da, Tahran vilayetine doğudan komşu olan Semnan vilayetinin şehirlerinden Germsar kenti yakınındaki Aradan köyünde bir nalbantın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. 24 Haziran 2005 İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda seçilmiş, 3 Ağustos 2005’de ardarda 8 yıllık cumhurbaşkanlığı süresini doldurduğu için makamından çekilen Muhammed Hatemi ‘nin yerine Cumhurbaşkanlığına başlamıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçilmeden önceki dönemde, (3 Mayıs 2003 ile 28 Haziran 2005 arasında) Tahran belediye başkanlığı yapmıştır. Mesleği inşaat mühendisliği dir. Tahran Belediye Başkanlığından önce İran Bilim ve Teknoloji Ünversitesi’nde öğretim üyeliği yapmaktaydı. Tahsilini de bu üniversitede yapmıştır. Profesör ünvanı bulunmaktadır.
Siyasi güç zeminini İran inşaat sektörünün lobi kuruluşu olan İslami İran İnşaatçılar İttifakı’ndan (Abadgaran) aldığı kabul edilmektedir. Abadgaran, İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda iki aday arasında (Ahmedinecad ve Muhammed Bager Galibaf) bölünmüş, ikinci turda Ahmedinecad’ın arkasında toplanmıştır. Böylece, 1000 kadar adayın İran Anayasa Muhafızları Konseyi tarafından elenmesinden sonra ilk tura katılabilen 7 aday arasında en fazla oyu almış bulunan (Ahmedinecad ilk turda % 19.48 oranında oy almıştı) eski (Hatemi’den önceki) cumhurbaşkanı Akbar Haşimi Rafsancani ‘ye karşı ikinci turda teke tek yarışarak oyların % 61.69’unu elde etmiştir. Muhalifleri seçime hile karıştığı ithamlarını dile getirmişlerdir. İkinci tura İranlı seçmenlerin % 59’u katılmıştır.
Hakkındaki genel yargı İslamcı ve popülist görüşleri savunan bir dini muhafazakar olduğu yönündedir. Sade yaşantı tarzının, iyi eğitim mazisi ile dürüst politikaları kaynaştırdığı imajının ve popülist görüşlerinin İran toplumunun fakir tabakaları nezdinde popülerlik kazanmasına yol açtığı belirtilmektedir. ‘Yapılabilir ve yapabiliriz’ (میشود و میتوانیم) sloganı etrafında oluşturulmuş Cumhurbaşkanlığı programının belirsizlikler içerdiği görüşleri ortaya atılmıştır. Hedeflerinden biri İran’ın petrol gelirlerinin fakir halka yansıtılmasıdır.
Dış politika açısından, A.B.D. ile ilişkilerde hiçbir açılım gösterilmememesi gerektiğini net bir şekilde savunmuştur. Birleşmiş Milletler ‘e defalarca suçlamalarda bulunmuş, İran’ın nükleer programını sürdürmesi gerektiğini açık bir dille ifade etmiştir. Devamlı surette mukabeleci bir tarzı ve söylemi vardır. Bir basın mensubunun siyasi tutukluların salıverilmesinden bahsi üzerine ‘Hangi siyasi tutuklular? Amerika’dakiler mi?’ diye sormuş, bilinen diğer bazı ülkeler nükleer programlar geliştirirken İran’ın neden geliştiremeyeceğini (ülkesinin uluslararası sistemin hayli dışında olduğuna ve kaygı uyandırdığına değinmeksizin) sorgulamış, Birleşmiş Milletler’in 5 daimi üyesinin bazı ayrıcalıkları olduğuna göre İslam dünyasının aynı ayrıcalıkları neden alamayacağını dile getirmiş, son olarak da Yahudi Soykırımı’ndan neden Filistinlilerin etkilendiği konusunu ortaya atmıştır. Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra bunu ‘yeni bir İslam devrimi’ (veya, bulunduğumuz Hicri Takvim yılından hareketle, ‘1384 İslam Devrimi’ olarak nitelemiş, bu devrimin yakında bütün dünyaya erişeceği müjdesini vermiştir. İlk etapta bölge ülkeleri arasında (vizelerin kaldırılması yoluyla) seyahat hürriyetini ve bağların kuvvetlendirilmesini savunmaktadır. İsrail’e ilişkin açıklamaları ise, ‘haritadan silme’ zihniyetindedir ve uluslararası camianın tepkisi çekmiştir.
Siyasi kariyerinin başlangıcından beri militan ortamlarda yer almıştır. 1979 İran İslam Devrimi süreci içinde üniversitesinin öğrenci temsilcilerinden biriydi ve bu sıfatla Ayetullah Humeyni ile birkaç kez görüşmüş, A.B.D. Tahran Büyükelçiliği’nin basılması ve elçilik mensuplarının rehin alınmasıyla başlayan İran Rehineler Krizi’nde ya şahsen yer almış, ya da yakın çevresinde bulunmuştur. Bir iddiaya göre o dönemde Sovyetler Birliği Büyükelçiliği’nin basılması önerisini ortaya atmıştır.
Rehineler Krizi’ne doğrudan katıldığına ilişkin iddialar, Cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından, Avusturya’da Kürt muhalifleri öldürttüğü iddiaları ve Tahran Evin hapishanesinde siyasi suçluların idam edildiği haberleri ile eşzamanlı olarak dünya basınında yer almıştır. Ahmedinecad ve destekçileri bu suçlamaları reddetmişler, A.B.D. Başkanı George W. Bush Temmuz 2005’de Ahmedinecad’ın Rehineler Krizine katılımına ilişkin iddiaların ciddi olduğunu ve soruşturulacağını belirtmiş ise de, henüz bir soruşturma başlatılmamıştır. İddialar dünya basınına kriz döneminin Amerikalı rehinlerinden 5’i tarafından yapılan açıklamalar ve teşhisler sonrasında yansımıştır. Açıklamalarda bulunanlardan biri CIA mensubudur, Farsça bilen bir diğeri de emekli kara albaydır. Bu eski rehineler Ahmedinecad’ı ‘sert ve gaddar bir soruşturmacı’ olarak tanımlamaktadırlar. Teşhis yapmaları istenen diğer eski rehineler emin olamadıklarını belirtmişlerdir.
İran-Irak Savaşı öncesinde İran Devrim Muhafızları’na (Pasdaran) katılmıştır. Savaş esnasında Kerkük’te gizli operasyonlar yürüttüğü bilinmektedir. İran Devrim Muhafızları 6. Ordusu başmühendisliği yapmış, savaştan sonra Maku ve Hoy vilayetleri vali yardımcılığı ve valiliğine atanmıştır. 1993-1997 arasında Erdebil vilayetinin valiliğini yürütmüştür. Ancak seçmenlerin % 12’sinin katılımının muhafazakar adayların önünü açtığı 2003 Tahran Belediye Başkanlığı seçimleri sonrasında başkentin belediye başkanlığını elde etmesine değin İran siyasi panoramasında tanınan bir kişi değildi. Belediye başkanlığı esnasında önceki başkanlarca açılmış kültür merkezlerine dini vurguyu ciddi bir oranda yerleştirmesi, belediye binalarında kadınlar ve erkekler için ayrı asansörler kullanımı zorunluluğunu getirmesiyle dikkati çekmiştir. Tahran meydanlarında İran-Irak Savaşı’nda ölenlerin anısının en canlı bir şekilde (bazı meydanlar açık mezarlıklara dönüştürülerek) yaşatılmasını önermiştir. Fakir kesime gıda yardımı programları da icraatlarını tamamlayan bir unsur olmuştur. Belediye başkanlığı ile beraber başkentin en öndegelen gazetesi ‘Hemşeri’nin yöneticiliğini ele geçirmiş, gazeteyi siyasi programının odak noktalarından biri haline getirmiştir. Gazete kadrosundan İran basın dünyasının yükselen yıldızlarından kadın gazeteci Nafize Kuhnavard’ı, Hatemi’ye rejimin kırmızı çizgileri ve illegal istihbarat örgütleri hakkında uygunsuz bulduğu bir soru sorduğu için, Türkiye ve Azerbaycan için casusluk yaptığı gerekçesiyle kovması gündemi meşgul etmiştir. Ancak bizzat Hatemi ile de aralarında tartışmalar cereyan etmiştir.
İlk icraatlarından biri yeni evli çiftlere iş ve konut edinebilmeleri için İran petrol gelirlerinden ayrılan 1.3 milyar Dolarlık bir fonun yürürlüğe konulması olmuştur (İmam Rıza Aşk Fonu).