işte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum. Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun, Soluduğum havanın, Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun. Yokki sevenim, Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden. Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm. Yaşamımdaki aşkı, içemedim ki o duyguyu acımı tatlımı. Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim… Beni bugün benimle bırakın acılarımla, Tükenip giden umutlarımla. Uğraşmayın benimle, Acımayın boş çuvallar gibi atın. Atın ne fark eder ki… Vurun be vurun; Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı? Korkmuyorum ölmekten, Artık ölüm bile bana boş geliyor. işte ben bunlerı yaşıyorum. işte ben denizim. Azgın dalgalara kapılmış bir gemi, Yokki yok gidecek hiç bir yeri.
Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi yazıyorum Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu. Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..! Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.
seni ilk gördüğüm gün okul elbiselerin vardı, seni ilk gördüğüm gün kalbim alevler içinde kaldı, seni ilk gördüğüm gün allahtan istedim sei bana versin diye seni ilk gördüğüm gün vurulmuşum ela gözlerine seni ilk gördüğüm gün tutulmuşum can yakan tatlı sözlerine…
üşüdüğümde yorganım oldun bazen ıssız gecelerde, yürüdüğüm de yoldaşım oldun bazen sessiz bom boş sokaklarda düşündüğümde seni buldum hep hayallerimde bu can var oldukça sen varsın her her yerimde…
bir su damlası kadar yalnız ama bir yağmur damlası kadar kalabalığım bir kelebek kadar kısa ömrüm ama bir tarih kadar ebediyim bir harf kadar anlamsız ama bir cümle kadar sonsuz AŞKIM…
gözlerimdeki özlemim kalbimdeki en büyük yerin sana olan bu sevgim hiç bir zaman dinmeyecek!! içimi ısıtan sözlerin ruhumda atan kalbin uçsuz bucaksız mehtap gibi gözlerin hiç bir zaman ölmeyecek!!…
aslında gece gündüze sevdalıdır gündüz geceye, bu yüzden en çok şafaklarını severler zamanın gündoğumlarında gece gündüzü dinler günbatımlarında gündüz geceyi, insanlara duyuramasalar da seslerini ikisinin de tek şey vardır söyledikleri birbirlerine: Özlüyorum Seni..
(ve ben şimdi ne seni yazacak kadar özgürüm ne yazamayacak kadar deli.)
seni kalbime yazdım aşkımı şiirlere bir sana yenildim ama bir de sana kıyamadım kendi hayatıma kıydığım gibi…
seni yıllara yazdım yıllarca sevdim yıllarca bekledim ve her yıl bir asır oldu sensiz her anın yıl olduğu gibi…
seni camlara yazdım her yağmur arkasından ve her yağmurda ağladım bulutlarla sana ve aşkıma ağladım öksüz bir çocuk gibi…
seni şarkılarıma yazdım söylendin mısralarda ama ne yazık ki hep kederli şarkılar meylere meze olanlardan benim aşkına ziyan olduğum gibi…
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….
Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak… Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Önemli olan sağlık.” “Yaşamak güzel.” “Boş ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan, ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “ölüme çare bulundu” ya da “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin… Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin… Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiç bir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin… nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canın yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefretedeceksin… Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek… Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak… Gel gitler içinde yaşayacaksın… Buna yaşamak denirse… Razı mısın bütün bunlara…? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…? O halde aşık olabilirsin
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak….:f47:
güzel söz
Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa …? Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim. Var olduğum her yer aşk(ın) şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına. Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı, bende yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim. Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim. Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için. Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış, sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi. Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti, Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan, Sanki benim hiç senim olmamış gibi…:f47:
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum
Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak
Sen benimle gökyüzünde koşmayı Sen benimle ölürken buluşmayı Paylaşabilir misin Güneşi koklayınca çatlayan bir tohumu Irmağın yüreğinde çiçeklenen yangını Her akşam yanlızlığı uyandıran toprağı Her sabah bir gölgeyi sevindiren yaprağı Paylaşabilir misin Sen benimle gökleri paylaşabilir misin Hani salkım saçaktır bulutlarda sevgiler Hani bir turna gibi üryan olunca yürek Bahçesinde umuda kanatlanır serviler Sen benimle yağmurun nefesini Sen benimle tomurcuğun sesini Bir hülyanın dalgın avuçlarında Gölgesini arayan bir kuşun kafesini Paylaşabilir misin Her limanda bekleyen benim yanlızlığımdır Her geminin demir attığı yerde Parçalanan kalbin çığlıklarıyla Dağılan kırmızı benim yanlızlığımdır Gemilerin güvertesinden sızan Tayfaların masum bakışlarında Kelepçeler vurulan benim yanlızlığımdır Denizin kollarında uyurken kadırgalar Zıpkınlanan balığın gözlerinde kıvranan Benim yanlızlığımdır Sen benimle karanlık gecelerde Alabilirmisin avuçlarında Denizin dibindeki bir ateş çiçeğini Sen benimle kumlara gömülmeyi Sen benimle ölürken de gülmeyi Paylaşabilir misin Yosunlarda ağlayan yitik bir defineyi Dalgalara tırmanan kalbin çüzgilerini Yıldızlara gül kokusu taşıyan Kaptanları ağlatan aşkın ezgilerini Paylaşa bilirmisin Rıhtımları kıskanan benim ayrılığımdır Karaya çıktığında vurulan her askerin Kanıyla ıslanan benim ayrılığımdır Kursunlanan deniz fenerlerinin Kapanan gözkapakları ardında Acıların heykelini yontan el Benim ayrılığımdır Sen benimle rüzgarı tutuşturan alevi Kasırgayı,tayfunu,suları yutan devi Paylaşabilir misin Benim ruhum kuşların öldüğü anda biter Senin ruhun kuşları öldürürken dirilir Benim ufuklara baktığım yerde Yorgun savaşçılar seferden döner Senin her umudu yıktığın yerde İçimizde yanan kandiller söner Şimşekler susunca tükenir sesin Bulutlar tutunmuyor kanlı kirpiklerine Sen bir yanardağı sevecek kadar Mavi değilsin Martılardan,mürekkep balığından Suları sevmeyi öğrenmelisin Adımların öylesine karanlık Bana doğru yürüdüğün her sabah Ansızın akşam olur Senin o kızıl dudaklarında Unuturum çiçeklerin adını Artık duymalısın uykuda bile Kervanları gördüğün mesafeden Çöllerin feryadını Benim intizarımdır çölde kum fırtınası Bedevi bir infilaktır susuzluk Her serabın ortasında bunalan Her mecnun yüreğinin beyaz kıvrımlarında Leylayı arayan benim intizarımdır Hani bir ahunun can damarından Kelebekler uçar sılaya doğru Hani arslanları avlayan bir yiğidin Bir vahşinin pençelerinde solan Karanfili güvencindir ansızın Kelebeğin kanadında büyüyen Güvercinin renklerinde uyuyan Benim intizarımdır Sen benimle bir yılan derisini Bir akrebin gözlerinde ölümü Bir zakkum türküsünü Bir kaktüsün süsünü Paylaşa bilir misin Sen benimle kumlara gömülmeyi Sen benimle ölürken de gülmeyi Hani mum ışığında gölgeler de gariptir Evlerin duvarında gezinir çaresizlik Ağıtlar parçalanır içimizde köz gibi Bir yudum suya bile karışır da hüznümüz İncecik bir perdedir mutluluk,yanar gider Bilmez misin ki,umut bir kuştur konar gider Çoğalır kuşkuları tuzağa düşenlerin Hani bir ısırgandır güzel yüzlü han kızı Örümcek yuvasına bırakır ellerini Gergefinde laleye benzetir ahımızı Sen benimle mevsimlerin ardında Kımıldayan bir ihtilal gülünü Paylaşabilir misin Samerre’da hu çeken dervişin sızısını Hakan sarayında bir alınyazısını İstanbulda uyuyan devlerin rüyasını Erzurumda hüma kuşunun yuvasını Tanrı dağlarında çiğdemin sevdasını Paylaşabilir misin Sen benimle gökyüzünde koşmayı Sen benimle ölürken buluşmayı
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum
BÖYLE BİR SEVMEK
ne kadınlar sevdim zaten yoktular yağmur giyerlerdi sonbaharla bir azıcık okşasam sanki çocuktular bıraksam korkudan gözleri sislenir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular hala arasıra mektupları gelir gerçek değildiler birer umuttular eski bir şarkğ belki bir şiir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular uzak fısıltıları içimi ürpertir sanki gökyüzünde bir buluttular nereye kayboldular şimdi kimbilir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir.
Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Sokağa fırlayacaksın… Sokaklar da dar gelecek… Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi… Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü… Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “Yasamak güzel.” “Bos ver, her şey unutulur.” Sen hiçbirini duymayacaksın… Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin… Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın… Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek… Geçmişi düşüneceksin… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak… Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin… Gittiğin yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksın… Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın… Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin… Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin. Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip… Kimseyi onun yerine koyamayacaksın… Hiçbir şey oyalamayacak seni… İlaçlara sığınacaksın… Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren… Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin… Uyumak zor, uyanmak kolay olacak… Sabahı iple çekeceksin… Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin… Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler… Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek… Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin… Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin… Telefonun çalmasını bekleyeceksin… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek… Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla… Yüreğin burkulacak… Canin yanacak… Bir daha sevmemeye yemin edeceksin… Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden… Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin… Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin… Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut… Onunla bir gün bir yerde karsılaşmak umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın… Buna yasamak denirse… Razı mısın bütün bunlara… Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye…
Ayrılık çanları çalsa ansızın Elveda sevgilim diyecek misin? Önünde diz çöksem, gitme kal desem Bakmadan ardına gidecek misin?
Ayrı yönde akan ırmaklar gibi Dalından uçuşan yapraklar gibi Ümitsiz, çaresiz aşıklar gibi Kalbinden aşkımı silecek misin? Son ümidi yere serecek misin?
Kendini boş yere teselli edip Sevdadır nasılsa geçici deyip Yaşlı gözlerini gizlice silip Bakıp da yüzüme gülecek misin?
Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın Mutsuz gökyüzünde bir-iki yıldız, ışık tutacak karanlığına Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını Dudaklarının pembeliği solacak Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin Kahrolacaksın! Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın. Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak
Ama sen yine de sözlerime aldırma. Gözlerin zamansız ıslanmasın. Çünkü, artık çocuk değilsin Güneşin nereden doğduğunu bilirsin Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin…
Bu Nasıl Ayrılık
bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda gözlerin kal diyor, dudakların git. bakışın anahtar, ellerin kilit, gözlerin aç diyor, dudakların git.
ayrılık dönüşü olmayan bir nehir yalnızlık bomboş bir şehir. kaç sevda kül oldu böyle kimbilir, gözlerin kal diyor, dudakların git.
gidersem bir daha dönmeyeceğim, kalırsam kalbime yenileceğim. çözemedim seni delireceğim. gözlerin kal diyor diyor, dudakların git.
duvardan insin mi resimlerimiz, yabancı olsun mu isimlerimiz. ya deli dolu günlerimiz, anılar kal diyor, dudakların git.
bu roman da biter belki birazdan, ne aşklar yıkıldı gururdan nazdan. ağlıyor besteler yine hicazdan, şarkılar kal diyor, dudakların git…
Nankör
Hani ”pazara kadar” değil ”Mezara kadardı” aşkımız Gel gör ki ”Pazartesine” kadar bile sürmedi Senin gibi nankörden Başka ne beklenirdi
Hürrem Sultan Şiirleri Sultan Hürreme Şiirler Şiir Hürrem Sultan
Kanunî nin Hürrem Sultan’ a aşkını anlatan Hürrem Sultana yazılmış çok güzel şiirler, dizeler…
HÜRREM SULTAN
Bu gördüğüm, sanki düştü Sayılı gün, çabuk geçti Yüreğime, hasret düştü Kızım yurda, uçtu gitti.
Kısa rüzgar, gibi esen Gitmiyorum, kaldım desen Demeyince, umut kesen Dinlemedi, kaçtı gitti
Analar mı , sever fazla? Büyütürsün, binbir nazla Seversin hep, bitmez hazla Bir kuş gibi, göçtü gitti.
Ellerimde, kaldı ısın Şiir gibi, akıcısın Güneş kadar, yakıcısın Işığını, saçtı gitti.
Ocağıma, savrulmuş eş Yıllar mıdır böyle kalleş? Ciğerimde, yanar ateş Yine yara, açtı gitti.
Hürrem Sultan, gönül açar Sıkılınca, forumdas.nethemen kaçar Annesi de, kalır naçar Yolunu da, seçti gitti.
DOST YÜREKTEN
Hasret sardı yüreğimi Özlüyorum ver elini Şimdi ellerin gelini Sen biricik kız evladım
Önceleri anlamadım Şimdi yanlız kalakaldım Sensin benim saltanatım Sen biricik kız evladım
Her gün yüreğimde varsın Sen dertlerime dermansın Sen annene bir sultansın Sen biricik kız evladım
Dileğim mutlu olursun O mutluluğu bulursun Sen mutlu ol annen duysun Sen biricik kız evladım İsmail hakkı bağdat. Banada ilham oldu bu dizeler döküldü…
Yeterki canı sağ olsun, Seven anası varolsun, Bırak dilediği olsun, Sılasına kaçıp gitsin. AHMET ACAR
ÇİRKİN/İ SEVMEZ/Mİ SANDIN..?
İçimi yakar dışıma vuran yıldızların şavkı Ahraz düşünceler sarar dokularımı Ben yabancı dünya yabancı Mısralarımın arasında kelimeler şaşkın Siyah düşer hep bahtıma
Hani sen çirkindin Hani küskün idin güz/e Eyy Cemal/ine yandığım Nasıl tutuşturdun sineyi Ben bilemedim Bilemedim çehrenin dört mevsime denk düştüğünü
Vakit yorgun hazan solgun Güz son demleri yudumlamakta Bilsen ne forumdas.netfırtınalar kopuyor Ruh deprem yaşatıyor Aynalar utangaç aynalar siyaha büründü Aynalar küskün sessizlikte
Ellerin ahh ellerin Kokun tenime denk Ilık nefesinin salıncağından savruluşum Sıcaklığın dem dem yayılırken bedenime
Menekşeler mor/a çalmış Kelimelerdeki oyunlara gelme Parça parça sine Volkan ocağında esir Sıla meçhul çöllerde
Delisin sen gönül Güzel ararken /çirkine kandın Ben har/dım sende yandım Yoksa sen Çirkini sevmez/mi sandın HÜRREM SULTAN (SULTAN HÜRREM)
HAR/DA SEN BUZ/DA
Sırlarla dolu sessiz bir kuyu.. Dibi olmayan yalnızlıklarımla Hikayesi olmayan boş ahraz gölge Kayboluyorum güneşsiz kışın koynunda. Sana gelmek isteyen adımlarıma çelme takıyorum… Susturuyorum kendimi
Kanat takıyorum göğe Senin olmak için can veresim Bir an olsun kaldır bakışlarını Bir an forumdas.net çarpsın sevmeler benliğimde Fakir bir kuşum eşiğinde İster yar de ister köle İstersen esir olsun bu cariye Yeminim var Senden başka adam girmeyecek düşüme
Köpürdü sular Canhıraş ne varsa silip süpürmekte Savrulan gömleğinin düğmeleri açıldı Beyaz bir sine Çöktü içime Sarhoş naraları atan Biri var ben/den öte Sana yakın yakınlığınca yakmakta
Eyy hayatıma anlam katan yar Ruhumun sarmaşıklarına verdiğin anlam da kokular Tek renk hepsi Ha kızıl ha al Kuytu karanlıklarda Sıkıştırıyor tek kalmış nefesi Yusuf musun göz göre göre yakılmışlığım
Tut ellerimi Yusuf”um Sev saçlarımı hazan sarısı yapraklarda Perçemler aralansın gizli salıncakta Ben sendeyim her rüzgar salladığında
Ah yar Seviyorum seni sevmeyi Zararda bu can Tutulmuşum sol çevriğine Görmüyor gözlerim Dilim lâl Boğazımda kement sıktıkça sıkmakta Teneşir soğukluğu üfledi boynuma Har/da sen buz/da
Gel ıslak bir şarkı çalsın keman Tambur damarlarımı tuş etsin Tabirin rüyaları bize gülsün Bilinsin seni forumdas.net seven artık yaşamıyor Ölü bir gölgeden ibaret Yürüyor da izi belli olmayan
Kaldıramıyorum yokluğunu Sensizliğe giden benin ardından yürüyorum Düştükçe kanayan dizlerime tutunuyorum Körebe misali Saçıma düşen kırlar gizliyor beni Öldürüyor Avuçlarım sıkmış kendini Sensizliğe dokunmamak için Kesiyor biçare et/i…
Uyuştu beden muamma
SOL YANIM HİCAZ KALDI
İki kadehti doldurduğum Biri sen, biri bendeki sen Sana çıktı yollar, zamanlar Uyuşmuş beynin edepsizliğinde kan Sıvamış kolları Durmadan sıkıyor Elleriyle çıkmış canı
Sevdanın eteğini çektim İnadına yükleniyorum duygusuzluğuna Bir elbise giydirdim Belinde forumdas.net bakirelik üç kez dolanık saflığıyla Sen ışığımı nefesinle söndürürken Ben sönmüş mum titrekliğinde kokuna tutsağım
Çocuktun sen baharda açmaya korkmuş gonca Köpüğü ala bora olmuş dalgaların miğferi Soluklarımın süzgeçlerine yüklediğim artılarımı çıkarıyorum
II
Ey rüzgar ! Sende kalan yanımı ayrıcalıklarınla sar Deniz taşmış Işık yılı arşınlamış Delilik zan altında Toprak koynumda üşümüş Bedeli yüklende yüklen Bu sana en hafifinden irtica Papatya falı açtım Seviyor sevmiyor Hep se/si sevilir, mi derken nota derinleşir Tırnak batırmışçasına la demler ,fa ağlar Sol tüm akortsuzluğuyla hicazı söyler
Geldiği zaman aralar kapısını Beş vakte iki vuslat sığdırır Belki ışır Mücerret vurur aya nisbet ağırlığınca Sana muktedir sözlerim
Sen hiç bilmediğim iki heceli sevgilim Hayatın şoklarına sövüyorum Ömrümün en kızılını tükürüyorum beyaz zarfa Damgaladığım kirletilmiş adını Arkamı dönüp forumdas.net duygusuzca düşürdüğüm kuyulara itiyorum İndir yüreğinin arsız perdelerini Hayasızlığın önümde kopçalarını açsın Şeytanı çıkar aradan O ıslak bakışların bir kez daha düşümde yansın Teranesine forumdas.net tutulduğum gecenin efkarı boynumu yakmakta Savunmasızlığım aldanışa geçti Sana özlemlerim dört elif miktarı nüksetti Haydi ! Savrulmuşluğumu farket Tutsaklığıma vur mührün Ahh imrenilesi sevdalara gebe kadın Tohumun toprak duvarlara yapışmış balçık
III
Cebelleşiyorum Ne hayatla Ne de taşa yapışmış yosunla Sadece aklımla emekliyorum tekrarlara Sadece senin dizine Soluğuna imkansız bakışına Müptelası olduğum duvarlarına çözülüyorum
Gidiyorsun Aklımı tren raylarına bıraktım Darmadağın beynim bin parça Soluk almaktan nefes kesildi Yaptığım tüm paslı kurşunlarımı döktüm kendime Yasaktın bana! Sen yasak halinle elma Ben sana forumdas.net müptelası loş ışıklı boş oda Haydi çıkar aklımın hücrelerini Masumiyetin bakireliğine o gün ayna tutsun şafak
Kızıla boyanmış mor bir buse İflahın eşiğine uzansın İncecik beden Zehirli çiçek Kül grisi tozunda hafif meşrep Dumanı tüten bir ocakta yansın İlk sahnesi sen İkincisi beden Üçüncüsü ölüm olsun
Hiç bilmeyeceksin ,senin içinden akarkenki halimi Ve hiç bilmeyeceksin Her satırı senin için karaladığımı Sen her zaman beynimin kasığından inen yetim olarak kalacaksın
HABERİN VAR MI?
Güneş gibi doğdun hayallerime Bir şarkı oldun bak şu gönlüme Sevdan ile ney/i meylettim yine Adamım ! Ben sana tutuldum haberin var mı?
İğde çiçekleri başımda açtı Sevdamın baharı gönlümde yaz/dı Kalp gözü seni bildi de yandı Adamım ! Ben sana vuruldum haberin var mı?
Damla damla akar sızım durulmaz Rüzgar olsam dumanın savrulmaz Bir kere olsun yakınıma sokulmaz Adamım ! Ben sana yandım haberin var mı?
Yaseminler kokar ayak teninde Saçların buklesi eser gönülde Ne isim ne cisim gerek sevgiye Adamım! Ben sana tutuştum haberin var mı?
Bir uzansan kucağıma, saçın severim Saçın değil gülüm seni severim Sende sevmelere aklım veririm Adamım! Ben sana hapsoldum haberin var mı?
Bir ağaç gölgesi kirpiklerinde Bir sevda neşesi gözlerinde Yaşamımın gayesi yüreğinde Adamım ! Ben sana mahkumum haberin var mı?
Gözlerim siyah telaşlara savruldu Yanağın pembe idi allara vurdu Hayalin dolandı önümde durdu Adamım ! Ben sana köleyim haberin var mı?
Kollarımı bıraksam omuzlarına Yaslasam başımı avuçlarına Bir acı çıkmazı yokluğunda Adamım ! Ben sana aşık oldum haberin var mı?
BİLİR-MİSİN…!
Ben seni içimde sakladım Mahpus ettim zincirlerle Feryat etmeyesin Başkası duymasın sesini diye Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni Anka Kuşu,nun kanadından Hazal denizinin akışından Tüm güllerin açışından Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni dağların toprağından Sarayların tahtlarından Ceylanların bakışından Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni selvi boylu ağacın gölgesinden Sarı saçlı kızın gözlerinden Yürürken uzayıp giden yoldan Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni hiç durmadan ağlayan yağmurdan Her gün doğan seherden Işık ışık çiğ düşmelerinden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni yere düşen yapraktan Kışın üşüyen çamlardan Baharda açan zambaktan Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni çölde kavrulmuş kumdan Gökyüzünde ki dolunaydan Yolda kaybolmuş taştan Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni henüz doğmamış candan Açılmamış kirpikten Söylenmemiş sözlerden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni gül kurusu renklerden Yazın çiğ düşmüş sabahından Henüz hiç duymadığım kokundan Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni yudumlayamadığım nefesinden Seyretmediğim düşlerimden Dokunamadığım yüreğinden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni akşamın buhranından Ateşin kıvılcımlarından Sönmeyen aşk masalından Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni tüm bilinmeyen sırlardan Açılıpta söylenmiş semadan Mahmur ela gözlerden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni çölde giden kervandan Aşk ile yanan sevdandan Ayın o ilk halinden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni kaymış yıldızın kuyruğundan Kırılmış aynalardan Yakılmış resimlerden Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni sırata giderken ki yoldan Yakılmış cehennem odunlarından Cennetin tüm tatlarından Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Ben seni cereyana kapılmış tenden Acılardan helak olmuş gizden Ölmüş bitmiş nefesten Kıskanırım bilir,misin Bilmelisin
Abla İle İlgili Şiirler,Abla sözleri,abla sevgisi güzel sözler,ablaya resimli güzel sözler, abla şiirleri resimli, abla ve kardeş resimleri
Abla
İnanılmaz bir mutluluk var içimde abla İnanılmaz bir sevinç
Gün doğuyor artık yüzüme Gülüyorum abla gülüyorum yarınlara
Benim de artık topum olacak plastikten Kalemim, kağıdım, silgim Ben de artık koşacağım ablam ümitle yarınlara
Okulum olacak gideceğim Önlüğüm var giyeceğim Ablam sen de gül benimle Meğer sesimizi duyan varmış yarınlarda…
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar. Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi, Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi; Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede. Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede; Bahçende akasyalar açardı baharla. Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı; Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı. İçini gıcıklardı bütün erkeklerin Altın bileziklerle dolu bileklerin. Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin; Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla. Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya, En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya. Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın, Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın? Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın; Hâtırada kalan şey değişmez zamanla, Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!
Muğla ile ilgili şiirler Muğla ili hakkında şiir Muğla şiiri
MUĞLA’ DA ÇINAR AĞACI
Muğla’ da Emirbeyazıt ‘ta Kendine yabancı Yaşlı bir çınar ağacı
Yolun tam ortasına konmuş Tarih yazan çınar Tarih hatası olmuş
Ne sağa geçebilmiş Ne sola Tam ortada Ortada kalan sevilmez bizde Nerden bilsin çınar ağacı “Tarafsız olmanın, taraf tutmaktan Zor olduğunu bu ülkede”
Bir taraf tutsaydı çınar ağacı Sağında bir tarafta kalsaydı hayatın Ya da solunda Daha yüzsüz olup Sağ-sol yapsaydı Bir taraftan olsaydı Yol ortasında kimsesiz kalmazdı Birileri sahiplenirdi onu Bize benzemezdi kaderi Bakan’ı olurdu Elinden tutanı olurdu
Muğla’ da Emirbeyazıt’ta bir tarih Kimseye zararsız Yalnız ve kararsız…
Metin Çeçen
Muğla İçin
Yüksek olur kapıların eşiği, Her tarafın uygarlıklar beşiği. Çok olur ya güzellerin aşığı, Sonsuz sevdalarda var mısın Muğla’m
Hep özgündür evlerinin yapısı, Dosta açık, düşman bilmez kapısı. Sevgi, barış Muğla’lının hepisi, Benzerin var mıdır,bir misin Muğla’m.
Efelerin,zeybeklerin var senin, Bağın bahçen türlü meyve nar senin. Yüreğinde sevda dolu har senin, Akdeniz’e aşkım der misin Muğla’m
Dört mevsimde her tarafın gezilir, Güzelliğin destanlarda yazılır. Sevdaların yüreğinden süzülür, Bir sevgili misin, yâr misin Muğla’m
Muhtalip Türkmen
Bugün
Bir sis var dağılmaz Muğla karanlık bugün Bugün kederler içindeyim içimde devinimler Söz yok ses yok nefes yok yer gök sağır bugün “Bugün tarifsiz kederler içindeyim”
Ey “yar” adın aklımda asılı bir fener Fitilsiz yanarım her soluk bir kıvılcım bugün Gözlerim yeşil türbe tüm dualar okundu Bu gün aşkın ipine tutundum seni beklemekteyim
“Gel “ diyen dilim değil her zerrem seni çağırır Geçmez zaman kokuşmuş ceset gibi çok ağır Bu sessiz bu tarifsiz bu haksız ceza hangimize Duy sesimi sevdiğim kalbime sarıl bugün
Bu yarım kalmışlıkla kuşatılmış her yanım Bugün isyanda kalbim duyulmaz çığlıktayım Sebepsiz hasretinle tutuşur damarlarım Bir yol bul bir nefes ver ‘yar’dardayım
Ferda senin; senin bu teceddüd, bu inkżlāb… Her žey senin dešil mi ki zāten?.. Sen, ey žebāb, Ey ēehre-i behīc-i ümīd, ižte ma’kesin Karžżnda: Bir semā-yi seher, sāf ü bī-sehāb, Āšuž-i lerzedārż aēżk, bekliyor., žitāb! Ey fecr-i hande-zād-ż hayāt, ižte herkesin Enzārż sende; sen ki hayātżn ümidisin, Alnżnda bir sitāre-i nev, yok, bir āftāb, Sönsün mūebbeden. Sönsün müebbeden o cehennem; senin bugün Cennet kadar güzel vatanżn var, žu gördüšün Zümrüt bakżžlż, inci žetaretli kżzcašżz Kimdir bilir misin? Vatanżn… Žimdi saygżsżz Bir göz bu nazlż ēehreye – Allah esirgesin Kem bir nazarla baksa tahammül eder misin? Żster misin, žu ak sakalżn pāk ü muhtežem Pīžāni-i vakaarżna, bir kirli el demem, Hattā yabancż bir el uzansżn? Žu makberi, Razż olur musun, taža tutsun žu serseri? Elbet hayżr; o makber, o pīžāni-i vakur Kudsī birer misāl-i vatandżr… Vatan gayur Żnsanlarżn omuzlarż üstünde yükselir. Genēler, bütün ümmid-i vatan žimdi sizdedir: Her žey sizin, vatan da sizin, her žeref sizin; Lākin unutmayżn ki zaman tünd-ü mutmain Bir hatve-i samūt ile ta’kīb eder bizi. Önden kožan, fakat yine dikkatle her izi Ta’mika yol bulan bu yanżlmaz muākżbin Žermende-i itabż kalżrsak, yazżk!.. Demin “Ferda senin!” dedim, beni alkżžladżn; hayżr, Bir žey senin dešil, sana ferda vediadżr; Her žey vediadżr sana, ey genē, unutma ki Senden de bir hisāb arar ātī-i müžtekī. Māzīye žimdi sen bakżyorsun pür-intibah, Ātī de senden eyleyecek böyle ižtibāh. Her uzvu girdibād-ż havāyicle sarsżlan Bir neslin ošlusun; bunu yād et zaman zaman. Her yżldżrżmda bir gece, bir gölge devrilir, Bir ufk-ż i’tilā aēżlżr, yükselir hayāt; Yükselmeyen düžer: ya terakkī, ya inhitat! Yükselmeli, dokunmalż alnżn semālara; Doymaz bežer dedikleri kuž i’tilālara… Ušraž, didin, düžün, ara. bul, kož, atżl, bašżr; Durmak zamanż geēti, ēalżžmak zamanżdżr!
ben artik büyüdüm baba hata yaptim ama hatami anladim sen kissan bile, dövsen bile babamsin senin vurdugun yerde gül biter baba affet beni baba bana SEN göz kulak oldun beni SEN büyüttün SEN kucagina aldin SEN sevdin SEN korudun benim icin SEN üzüldün SEN korkdun bana birsey olacak diye hic bir eksigim yok herseyim var cünkü hep sen yanimdasin bana güc veren sensin ve seni istemiyerek üzen benim AFFET BENI BABA
BABA
Sevgisiz çıkarsan hayat yoluna Dünyada tek başına kalırsın baba Unutma ki bizler hep biriz Birlikten güç doğarmış baba
Karanlık yüreğinin efendisi olmuş Bizi karanlığa neden sokarsın baba Yüreğin korkuyla beslenir olmuş Bizi neden korkutursun baba
Neden bu şiddet bu celal Biz sana ne yaptık ki baba Her zaman kanımız sana helal Bizi neden yaraladın ki baba
Bunca yıl umutla bekledik Umutlarımız acıyla söndü baba Ufacık gülüşüne bile sevinirdik Artık bize gülmez oldun baba
Baba şefkati nedir bilmez misin Bunu neden bize çok görürsün baba Dayanışma nedir bilmez misin Neden hiç yanımızda değilsin baba
Baba olmaya hiç çalışmadın Aldırış bile etmedin baba Sende alıp başını gidersen bir gün Kin nefret ayırmasın bizi baba
Baba Sevgisi
Bir baba vardı Ailesini kollayan Ailesine yardımcı olan
Bir baba vardı Sevgiyle Ailesine baka
İşte bu benim babam Ailesi sevinçle babaların yanına koşan Bir baba
BABACIM
BABACIM SENİ SEVİYORUM HAYATTA EN KIYMETLİ ŞEYLERDEN BİRİSİN BENİM İÇİN EN SEVDİĞİM ÇİÇEK EN SEVDİĞİN GÜN VE SEVDİĞİM HERŞEY SENİ İFADE EDER BANA CANIM BABAM
Babaya Haykırış
Çocuklar ölene ağlayamazki Gitme baba diye yalvaramazki Çocuklar babayı unutamazki Dönülmez gidişin böylemi baba
Seslensem sesimi duyarmısınki Ay geçer yıl geçer uyanmassınki Muhtacım elimi tutamassınki Dönülmez gidişin böylemi baba
Bir mezar taşına işte baban dediler Ağladum elime hep resmini verdiler Sordum çaresi dönülmez dediler Dönülmez gidişin böylemi baba
Nerdesin Baba
Bu dünyada ne yaşarsam yaşiyim Ne kadar mutlu olursam oliyim Hayat tüm isteklerimi versede Hiç bi sevgi senin yerini tutmuyorki baba
Artık o küçük kızın değilim baba Büyüdüm Ama yıllar geçtikçe Özlemini daha çok büyüttü içimde Ve benim bu aciz bedenim Özlemini taşımaya yetmiyor
Çok canım yanıyor baba Yüreğimin bi yanında sanki koca bi yara var VVe senden başka hiç kimse O yaraya merhem olamıyor Ama sen yoksun
Çoooook uzun zaman oldu seni görmeyeli Artık rüyalarımada girmiyorsun Resimlerinde yetmiyorki hasretimi dindirmeye Sana sarılmak sarılmak sarılmak istiyorum yaa
Tugbam sitesinde en güzel Evlenme Teklifi Sözleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Evlenme Teklifi Sözleri Evlilik Teklifi Sözleri
Evlenme Teklif SözleriKısa Geriye dönüp baktığımızda; sadece anlar, anılar olmasın anlatacak. Paylaştığımız yaşam, birlikte yaşanmışlık, beraber yaşlanmaya adanmışlık olsun. Bir ömre sığacak tüm anlar için benimle evlenir misin?
Hep beni sana getirecek yollar, senle bana açılacak kapılar, kokunla dolu odalar, seni bende uyutacak yataklar istiyorum. Her şeyden çokta senle anlam bulan sıcacık bir yuva istiyorum. Benimle evlenir misin sevgilim?
Senin yerin başımın üstü, kalbimin odaları; ama sen misafirim değil ruhumun ortağı, bir başınalıkla savaşımın kahramanı. Yüz akım, gururum, aşkım, anlamım gel bir daha gitme bu kalbimdeki federe cumhuriyetinden, mülkiyeti artık sana ait bedenden.
üm hayretlerimin, hayranlıklarımın ünlem işareti oldun önce, sonra sana ait senle bana gelenleri özenle biriktirirken aralarına koyduğum virgül, senden önce senden sonra derken üç nokta, bizli anları içinde saklayan parantez ve senli cümlemde son noktam oldun. Şimdi bizli anların sonsuza dek bitmeyeceğini anlatan nokta noktalarım ol sonsuz ol istiyorum.
Beceriksizin biriyim ben. Ne sana olan hislerimi anlatacak bir bestem, ne güzelliğini betimleyecek bir tablom nede mısraları senle akan bir şiirim var. Ama umudum, senle başlayan bir hikayem ve bana katılırsan mutlu sonla bitebilecek uzun soluklu bir romanım var.
Göğe doğru usul usul ama korkusuzca yükselen bir uçurtma yaptım aşkımızdan, bulutlarda bir taht salıncağı kurdum sağlamlığı bir yanında sen bir yanında ben olan iplerden, kendi evrenini seyretsin, kendine yetsin, kararlı ve güçlü olsun istedim. Aşkımız ebediyen sürsün istedim. Bahtım ol, eşim ol, sol yanım ol istedim.
Bir resim çerçevesi istiyorum, altın, gümüş filan olmasa da etrafı. Biliyorum ki dünyanın en kıymetlisi en paha biçilemezi dolduracak içini. İster elele, ister sarmaş dolaş bana yaşamımın en güzel anını en güzel pozunu verir misin benimle bir çerçeve içine girer misin aşkım?
Hep senle dolu, benim aşkımla deli, ümitlerimle, hayallerimle bezeli, hem hisli hem içli hem çok güçlü dünyamı senli kılar mısın? Elimi sımsıkı tutar mısın sevdiceğim?
Belki seçimdir, belki değil. Belki doğaçlamadır, belki rüya. Kurnazlıktır belki. Belki de hesaptır, koşulların denkliğidir, ihtiyaçtır. Zorunluluktur, zorladır. İstemli hırs, ekonomik yaklaşımdır belki de kim bilir kim nasıl kurar. Ben seni ruhuma, aklıma, bedenime üç olmazsa olmazla istiyorum. Benimle evlenir misin?
Kendi yalnızlığımı kucakladım, başka birini bir kalkan gibi görmeden yalnızlığa. Kimsenin beni seyretmesine gereksinim duymadan süzüldüm semalarda yalnız bir kartal gibi. Ta ki seni görene dek. Salt sevip kabullenerek benimle uzun soluklu bir yürüyüşe var mısın?
İster güneyden gelen karayel, ister kuzeyden gelen poyraz ol, dilersen beni tümden ıslatan sağanaklar ol,güneşinle yanıp, serinliğine bırakayım kendimi, denizinde. Umut ol bana, her şey çok güzel olacak de.Sımsıkı sar üşütmem seni de, çocuklarımız olacak bize benzeyecekler de. Evlen benimle.
Gözlerinde ki bana bakış, gülümsemende ki iyimserlik, huylarında ki yumuşaklık, burnunda ki kararlılık, doğruda ki inatçılık ve bedeninde ki sımsıcaklık yeter bana. Öylece gel , kendince. Evlenir misin benimle.
Hayat denen şey zaten akıp gidiyor herkes payına düşenleri sırtlarken. Mutluluklar kadar sıkıntılarda iz bırakmadan yitip gidiveriyor. Anlam kazanmıyor geçen şeyler paylaşılmış anlardan anılara dönüşmedikçe. Ortak bir hafızamız, geçmişimiz, anılarımız, bölüşüp çoğaltacağımız geleceğimiz de olsun istiyorum artık. Senin dahil olmadığın akıp giden bir zamana da tahammül edemiyorum artık. Benimle evlenir misin aşkım.
Bir yuvamız olsun artık. Bize dair, bizi anlatan, bizle dolu. Evimiz derken içimizin hoplayacağı, her şeyi uzaklaştırırken bizi yakınlaştıracak duvarları, pencereleri, odaları, bizle dolu kokusuyla evimiz olsun. İçinde sen olsun, ben olsun, sevgi olsun.
Sana anlatıyorum ya bana dair şeyleri, yüzümü de saklamıyorum hüznümü de, sende öyle. Sonra zaman tükeniyor ayrı yönlere gidiyoruz.Sanki bir kolum bir ayağım orada kalmış gibi, dengem yitmiş gibi oluyorum. Ben böyle tek başına dönüşler, ayrı yürüyüşler, tek yastıklı yataklarda sensiz uykular istemiyorum artık. Yastığınla, sıcağınla, rüyalarınla gelir misin bana.
Saatler gibi, tıkır tıkır işlerken, ben beş olsam sen yirmibeş geçiyor ol, ben üç olsam sen çeyrek geçiyor ol, altı olsam, buçuk, iki olsam on geçe, dört olsam yirmi geçe, oniki olsam sende tam üstümde benle oniki ol , ne bir dakika ileri ne bir dakika geri hep eşit hep birlik ol istiyorum. Zamanı beraber tutalım gel hadi.
Ben başka sularda yüzemeyen, beslenemeyen, sadece senin akvaryumunda yaşamaya mecbur hassas bir balık olmuşum. Dertlenmiyorum aksine halinden memnun, bu yaşamaya muhtaçlık cezbediyor beni. Yaşlanıp ölene kadar, balık gibi yüzmeyi unutana kadar kalmak istiyorum sularında. Gel evet de bırakma sakın beni.
Engelli koşan atletler gibi, koştum, atladım, aştım tüm engelleri. Şimdi önümde bir tane kaldı. Eğer onu da geçebilirsem, mutlu yorgun ama gönlünün şampiyonu olmak istiyorum. Benimle evlenir misin?
Rüyalarımdan gerçeğime, karanlıktan ışığa geçişime, gündüzden geceme, dünümden yarınıma ortak, sesime, nefesime, sensiz aciz bedenime destek, ruhuma, kalbime, beynime eş ol istiyorum. Gelip hep benimle ol istiyorum.
Seninle güldüm, seninle ağladım ben. Yaşamı sende bulup sende doğdum ben. Hiçbir şey tadımlık, bir anlık, bir adım sonrası yalnızlık olsun istemiyorum. Tüm aşkım, tüm varlığımla sorsam sana; benimle evlenir misin.
Güzelliğin ruhunun aydınlığından ,uyumun güzelliğinden,bana getirdiğin düzen uyumundan, kalbimdeki barış düzeninden, içimdeki his bütününden; aşkınla, sevginle gel gel de tamamlansın bu beden.