akarsuya bırakılan mektup hasan hüseyin korkmazgil akarsuya bırakılan mektup sözleri Hasan Hüseyin Korkmazgil Akarsuya Bırakılan Mektup şiiri
Akarsuya Bırakılan Mektup
incecikti gül dalıydı dokunsam kırılacaktı dokunmadım kurudu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını neden akşam oluyorum tren kalkınca kırlangıçlar birdenbire çekip gidince mendiller sallanınca neden tıkanıyorum öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki az önceki çiçekler nasıl da diken diken gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Kurumuş toprağa düşer gözyaşlarım gibi eylül yağmurları…
Yaşanan bir an’dan geriye kalan siyah beyaz bir fotoğraf.
Yaz bitti.
Ayrılıkların yazgısı neden eylül?
Bu eylül bahçesi yağan yağmur serinliğince ıssız, yokluğun kadar.
Nereden bileceksin duvarlarla çevrili sensizliğin adresini, kendine küskün her yalnızlığımın yolunda ne çileler çektiğimi haykırmasam bu eylül yağmurlarına…
Şimdi sana bırakıyorum bu eylül tarihimi; sarıl bana, koca bir düşü barındıran yürek gibi…
Avuçlarında yağmur damlaları ve başucunda yıldızlar; savrulan her yaprak suskunluğu anlatır elbet bir gün sana neden kırgın olduğunu yüreğimin, ayrılıklara…
ben artik büyüdüm baba hata yaptim ama hatami anladim sen kissan bile, dövsen bile babamsin senin vurdugun yerde gül biter baba affet beni baba bana SEN göz kulak oldun beni SEN büyüttün SEN kucagina aldin SEN sevdin SEN korudun benim icin SEN üzüldün SEN korkdun bana birsey olacak diye hic bir eksigim yok herseyim var cünkü hep sen yanimdasin bana güc veren sensin ve seni istemiyerek üzen benim AFFET BENI BABA
BABA
Sevgisiz çıkarsan hayat yoluna Dünyada tek başına kalırsın baba Unutma ki bizler hep biriz Birlikten güç doğarmış baba
Karanlık yüreğinin efendisi olmuş Bizi karanlığa neden sokarsın baba Yüreğin korkuyla beslenir olmuş Bizi neden korkutursun baba
Neden bu şiddet bu celal Biz sana ne yaptık ki baba Her zaman kanımız sana helal Bizi neden yaraladın ki baba
Bunca yıl umutla bekledik Umutlarımız acıyla söndü baba Ufacık gülüşüne bile sevinirdik Artık bize gülmez oldun baba
Baba şefkati nedir bilmez misin Bunu neden bize çok görürsün baba Dayanışma nedir bilmez misin Neden hiç yanımızda değilsin baba
Baba olmaya hiç çalışmadın Aldırış bile etmedin baba Sende alıp başını gidersen bir gün Kin nefret ayırmasın bizi baba
Baba Sevgisi
Bir baba vardı Ailesini kollayan Ailesine yardımcı olan
Bir baba vardı Sevgiyle Ailesine baka
İşte bu benim babam Ailesi sevinçle babaların yanına koşan Bir baba
BABACIM
BABACIM SENİ SEVİYORUM HAYATTA EN KIYMETLİ ŞEYLERDEN BİRİSİN BENİM İÇİN EN SEVDİĞİM ÇİÇEK EN SEVDİĞİN GÜN VE SEVDİĞİM HERŞEY SENİ İFADE EDER BANA CANIM BABAM
Babaya Haykırış
Çocuklar ölene ağlayamazki Gitme baba diye yalvaramazki Çocuklar babayı unutamazki Dönülmez gidişin böylemi baba
Seslensem sesimi duyarmısınki Ay geçer yıl geçer uyanmassınki Muhtacım elimi tutamassınki Dönülmez gidişin böylemi baba
Bir mezar taşına işte baban dediler Ağladum elime hep resmini verdiler Sordum çaresi dönülmez dediler Dönülmez gidişin böylemi baba
Nerdesin Baba
Bu dünyada ne yaşarsam yaşiyim Ne kadar mutlu olursam oliyim Hayat tüm isteklerimi versede Hiç bi sevgi senin yerini tutmuyorki baba
Artık o küçük kızın değilim baba Büyüdüm Ama yıllar geçtikçe Özlemini daha çok büyüttü içimde Ve benim bu aciz bedenim Özlemini taşımaya yetmiyor
Çok canım yanıyor baba Yüreğimin bi yanında sanki koca bi yara var VVe senden başka hiç kimse O yaraya merhem olamıyor Ama sen yoksun
Çoooook uzun zaman oldu seni görmeyeli Artık rüyalarımada girmiyorsun Resimlerinde yetmiyorki hasretimi dindirmeye Sana sarılmak sarılmak sarılmak istiyorum yaa
En Anlamlı Ayrılık Şiirleri Anlamlı Ayrılık Şiirleri
Dünyayı Gezdim Dolaştım
Dünyayı gezdim dolaştım Ayrılık gibi dert olmaz Tatlı canımdan usandım Ayrılık gibi dert olmaz
Kaçan döndüm yâre baktım Çözümden kanlı yaş döktüm Gezdim her belayı çektim Ayrılık gibi dert olmaz
Hilal kaşı keman değil Zülfü ahir zaman değil Be yarenler yalan değil Ayrılık gibi dert olmaz
Kullar başına gelmesin Kimse göz yaşın silmesin Hak, düşmanıma vermesin Ayrılık gibi dert olmaz
Bana inanmayan varsın Aşık’ın yüreğin yarsın Neler çektiğini görsün Ayrılık gibi dert olmaz
Aşık Paşa
Ayrılık
Özlemi derinlemesine yaşamaktır ayrılık Hüzünlerin kesiştiği uzak noktadır ayrılık
Hatırlanacak güzelliklerin belirsizliğinde Geride ne bıraktığını bilememektir ayrılık
Sevda üstüne türküler hayal etmek Söyleyecek söz bulamamaktır ayrılık
Bülbülün güle yanışını hissiz seyretmek Nedenini bilmeden iç çekmektir ayrılık
Aynı hayat boyutunda yatay seyretmek ama Hava boşluğunda gibi vurgun yemektir ayrılık
Kış gecesi ıssız sokakta üşürken Yüreğinde çöl ateşini hissetmektir ayrılık
Bir gayeye yönelip doğru yolda yürürken Nereye gittiğini bilememektir ayrılık
Sevda ateşinden kurtulmaya bir bahane Boğulmak için aşk denizine dalmaktır ayrılık
Eline kalem alıp şairlere özenmek Gülmeye ya ağlamaya karar verememektir ayrılık
Mehmet Akif Çeçen
Ayrılık
Gitmek, ayrılık demekmiş Ayrılık, hazan Hazan, yaprak dökümü Yaprak dökümü, tükenmek Tükenmek, yok olmakmış Hiç olmak bir anlamda
Aşkı ayrılık beslermiş Ayrılık uzadıkça Aşk hiç bitmek bilmezmiş
Elveda Sevgilim
Sana gitme beni bırakma, demiştim ya, Artık gitmeni istiyorum, Biliyorum beni hiç sevmediğin.
Bu yüzden gitmeni istiyorum, Seni her ne kadar çok seversem seveyim. Sen benim olmayacaksın, Beni sevmeyeceksin.
Ben senden asla ümidimi kesmeyeceğim, Seni hep beklicem ve seveceğim. Sana sarılmayı, ilerde birgün karşılaşmayı dileyeceğim, Elveda sevgilim.
Ayrıldık Değil mi
Efkar bastı gönlüme yine Tat vermiyor bu hayat niye Canıma işlemiş sevgin gönlüme Söküp atamıyorum neden
Biliyorum olmayacak hayal benim kisi Seviyorum desem ne kıymeti var ki Unutamıyorum diye dert yansam önemlimi Kendim ettim kendim buldum delilik benimkisi
Hasret çekmekle olmuyor güzelim Seni rüyalarda görmek yetmiyor ki Zaten mutluluk benim için bir hayaldi Ayrıldık işde eller sevinsin değilmi?
Elveda
Elveda demenle yıkıldım o an Hayal mi gerçek mi anlayamadım Gözümün önündeydi o yüzün bir an Ağlamak istedim de ağlayamadım
Şimdi beni istiyorsan neden geleyim Kalbimi kırmana bir daha nasıl izin vereyim Bakma öyle gözlerime sen beni kaybettin Bir daha asla seni sevmeyeceğim
kardiyomyopati belirtileri nelerdir kardiyomyopati belirtisi kardiyomyopati nasıl tedavi edilir
Kalp kasının (miyokard) güçsüzleşmesini içeren herhangi bir kalp hastalığı kardiyomiyopati olarak adlandırılabilir. Bu, tamamı kalp kasının hasar görmesine ve kalp fonksiyonunun bozulmasına neden olabilecek birçok hastalığı içeren geniş bir terimdir.
Kardiyomiyopatinin bazı türlerinde güçsüzleşmiş olan kalp kası incelir; diğer türlerinde ise anormal bir şekilde kalınlaşır. Bu durumlardan herhangi birinde ventriküller (karıncıklar) artık etkin bir biçimde kanı pompalayamaz. Kan, kalpte hareketsiz kalır ve bu da kanın pıhtılaşma olasılığını arttırır. Pıhtılar serbest kalıp arteriyal emboliye neden olabilir.Ayrıca, abluka altında olan kalp kası, potansiyel olarak tehlikeli olan anormal kalp ritimlerine (ritim bozukluklarına) karşı daha açık bir hale gelir. Sıklıkla konjestif kalp yetmezliği gelişir. Bazen kardiyomiyopatiye, kalp kasının iltihaplanması olan miyokardit neden olur. Genel¬likle bir enfeksiyon, sorunun kaynağıdır. Coxsackie B virüsü ve ekovirüs, miyokarditin en sık rastlanan nedenleridir.
Daha yakın zamanlarda yapılan araştırmalar, mutant (türeşik) bir Coxsackie B virüsü türünün miyokardite ve kardiyomiyopatiye neden olma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. İnsan immun yetmezlik virüsü, Lyme hastalığı ve Ttypanosoma cruzi olarak adlandırılan tropikal bir parazit de sorumlu olabilir.
Lupus ve bir kalp naklinden »sonra gelişen reddetme reaksiyonları gibi kronik enflamatuar (iltihaplı) hastalıklar da miyokardite neden olabilir. Koroner arter hastalığı da, kalbin büyük bir kısmına kan akışının azalmasına (iskemik kardi¬yomiyopati) neden olarak kalıcı (sürekli) bir kalp kası güçsüzlüğüne yol açabilir. Bu, koroner arter hastalığı bir kalp krizinden dolayı herhangi bir kalp kasının ölümüne neden olmamış olsa bile meydana gelebilir.
Diğer kişilerde kalp kası hasarı, çok fazla alkol almaktan kaynak¬lanan toksik etkilerden dolayı meydana gelir (alkolik kardiyomi¬yopati). Bu, ömür boyunca aşırı alkol almadan ya da 5 ila 10 yıldır bir sürede günde dört ya da beş alkollü içecek tüketmenin yarattığı kümülatif etkiden kaynaklanabilir.
Genellikle alkolizme eşlik eden zayıf beslenmenin neden olduğu vitamin eksiklikleri de kalbi güçsüzleştirebilir. Erken safhalarında, alkolden uzak durarak alkolik kardiyomiyopati yok edilebilir. Ancak, hastalık ilerledikçe, kalp kası hasarı kalıcı bir hal alır Restriktif kardiyomiyopati bir diğer türdür. Kalp kası ya kalınlaşır ya da anormal hücreler veya diğer maddeler tarafından istila edilir. En yaygın olarak görülen şekli, yüksek kan basıncına (tansiyona) ya da yüksek dirence (kalp, bu yüksek dirence karşı pompalama yapmak zorundadır) neden olan diğer hastalıklara bir tepki olarak gelişebilen genişlemedir aortik stenozdur. Hipertrofik kardiyomiyopati olarak adlandırılan ve sıra dışı kalıtımsal bir hastalık, özellikle iki ventrikülün (karıncığın) arasındaki duvar olmak üzere kalp kasının kalınlaşmasına neden olur. Şiddetli vakalarda, kasın aşırı kalınlaş¬ması kanın kalpten dışarı akmasını engeller ve bayılma ya da hatta ani ölüme neden olabilir.Bu hastalık genellikle 40 yaşından önce gelişir ve 10 yaşın¬daki çocukları bile görülebilir. Birçok genç sporcunun ölümünden bu hastalık sorumludur. SEMPTOMLAR Kardiyomiyopati erken safhalarında semptomlara neden olmayabilir. Başka bir hastalığı teşhis etmek için çekilen göğüs röntgeni kalbin genişlediğini gösterdiğinde tesadüfen keşfedilebilir.Kardiyomiyopati semptomlara neden olduğunda, bunlar artık zayıf (sorunlu) bir kalbin neden olduğu semptomlar: halsizlik, güçsüzlük ve çok az efor sarf edildiğinde veya uzanırken bile oluşan nefessiz kalma.
Kardiyomiyopati anormal kalp ritimlerine (ritim bozukluklarına) neden olduğunda; semptomlar çarpıntı, sersemlik hali, bayılma ve hatta ani ölümü kapsayabilir. Hipertrofik kardiyomiyopitisi olan kişilerde göğüs ağrısı da gelişebilir. TEDAVİ SEÇENEKLERİ Fiziksel bir muayenenin sonuçlan olan semptomlara (özellikle kalp yetmezliği sinyalleri) ve bir göğüs röntgeni, ekokardiyogram ve elektrokardiyogramın sonuçlarına bakılarak kolayca kardiyomiyopati teşhisi konabilir.
Nadiren, endomiyokardiyal biyopsi olarak adlandırılan bir teste gerek duyulur. Bu testte, boyundaki bir vene (toplardamara) bir kateter sokularak kalbe inilir. Kateterin ucunda bulunan küçük bir alet kullanılarak kalp duvarının iç kısmından küçük bir parça alınır. Daha sonra bu kalp dokusu örneği mikroskop altında incelenir. Semptomların en yaygın olarak görülen iki nedeni olan kalp yetmezliği ve anormal kalp ritim¬leri de (ritim bozuklukları da) dahil olmak üzere kardiyomiyopatinin tüm türleri için tedaviler mevcuttur. Alkolik kardiyomiyopatisi olan kişiler, alkolün etkilerine karşı özellikle hassas gibi görünmektedirler.
Bu hastalığın tedavisindeki en önemli adım, alkolü bırakmaktır. Alkol bırakıldıktan sonra, kalp yetmezliği semptomları ilaçlar ve diyet (beslenme) değişiklikleriyle kontrol edilebilir.Hipertrofik kardiyomiyopati tedavisi, göğüs ağrısı ve nefessiz kalma semptomlarını kontrol etmeye yardımcı olabilir. Daha da önemlisi, bu tedavi ani kardiyak ölüm riskinizi azaltır. Bu genellikle beta blokörlerin ya da kalsiyum kanal blokörlerinin kullanılmasını gerektirir.
Anormal kalp ritimlerini (ritim bozukluklarını) önlemek için de ilaç almanız gerekebilir. Aşın yorucu egzersizlerden kaçınınız çünkü bu ani kardiyak ölüme neden olabilir.
Bazen, kalp ritimlerini düzenli tutmak için bir kalp pili (pacemaker) ya da vücuda yerleştirilebilen bir defiralatör kullanmak gerekir. Kalpteki kan akışı kalınlaşmış kalp kası tarafından şiddetli bir şekilde sekteye uğratılıyorsa, bu sorunu ortadan kaldırmak için kalp kasınızın bir kısmının cerrahi yolla alınması gerekebilir.
Aile bireylerinizde hipertrofilik kardiyomiyopati varsa, hiçbir semptom görülmüyorsa bile sizde de hipertrofilik kardiyomiyo¬pati olup olmadığını anlamak için muayene olmanız gerekir
kalp hızının artması kalp ritim bozukluğu belirtileri kalp ritim bozukluğu nedenleri Normal Kalp Ritmi
Bir kalp atışı, vücudun geri kalan kısmına kan pompalayan iki ventrikülün (karıncığın) kasılmasını içerir. İki ventrikülün (karıncığın) kasılmasını, ventrikülleri (karıncıklar) kanla ‘ dolduran iki atriyumun (kulakçığın) kasılması takip eder. Normalde kalp, düzenli bir şekilde dakikada 60 ila 100 kez atar.
Her bir normal kalp atışı, sinotriyal (SA) düğüm olarak adlandı¬rılan küçük bir grup uzmanlaşmış kas hücresi grubunda başlayan bir elektriksel uyarı tarafından başlatılır. Kalbin doğal uyarı kaynağı (pacemaker) olan SA düğümü, sağ atriyumun (kulakçığın) duvarında bulunur.
SA düğümünden gelen sinyal, hızla kalbin iki küçük üst odacığına (atriyumlara (kulakçıklara) gider ve kasılmalarına neden olur. Sonra sinyal, başka bir uzmanlaşmış hücre demetine, atriyoventriküler (AV) düğüme, ve oradan da dal bloğu olarak adlandırılan özel yollar aracılığıyla ventriküllere (karıncıklara) gider. Sinyal, ventriküllere (karıncıklara) ulaştıktan çok kısa bir süre sonra (ventıiküllerin (karıncıkların) kan ile dolacak yeterli zamanı olduktan sonra) ventriküllerin (karıncıkların) kasılmasına neden olur.
Kalbin, vücudun daha fazla oksijene olan gereksinimini karşılamak ve daha fazla atık maddeden kurtulmak için egzersiz ya da duygusal endişe esnasında hızlanması normaldir. Ateş, anemi, aşın faaliyet gösteren bir tiroid bezi ve bazı maddeler (dekonjestanlar (burun tıkanıklığını giderici ilaçlar), kafein, amfetaminler ve kokain gibi) de kalbin normalden daha hızlı bir şekilde pompalama yapmasına neden olabilir.
Kalp ritmi anormallikleri (bozuklukları), kalbin elektrik sisteminde bir normal fonksiyonu yerine getirememe söz konusu olduğunda meydana gelir. Hafiften yaşamı tehdit ediciye kadar farklılık gösteren ritim anormallikleri (bozuklukları), atriyumlann (kulakçıkların) ya da ventriiküllerin (karıncıkların) düzenli kasılmasını değiştirebilir.
Kalp Kapakçığı Hastalıkları Belirtileri Kalp Kapakçığı Hastalıklarının Belirtileri
Kalp Kapakçığı Hastalıkları Belirtileri Kalp kapak hastalıklarının belirtileri hangi kapağın hasta olduğuna bağlı değişkenlik gösterir. Hafif derece kapak darlığı veya yetersizliği olan hastaların yıllarca hiçbir şikayeti dahi olmayabilir.
Kalpte oluşan büyüme, sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan mitral kapakta yetmezliğe neden olabilir. Bu tür bir durum da kalbin her kasılmasında bir miktar kan geriye kaçacağı için kalp yetmezliğine neden olabilir. Bu, başlangıçta hastada; çarpıntı, nefes darlığı ve çabuk yorulma gibi belirtilerle ortaya çıkar.
Ancak hastalık ilerledikçe kalbe giderek daha fazla ilave iş yüklenir ki bu kişinin yorgunluk, tıkanma ya da çarpıntı hissetmesine neden olur. Akciğerlerde biriken sıvı nefes darlığına, vücudun aşağı kısımlarında biriken ise karın ve bacaklarda ödemlere yol açabilir. Kalbi besleyen damarlara kan akımı yetersiz kalarak göğüs ağrısı gelişebilir. İleri derece kapak darlıklarında baş dönmesi, baygınlık hissi hatta bayılma nöbetleri olabilir.
Balon Anjiyoplasti Stent Nedir Kalp kasını besleyen damarlara koroner arter denir.Kalbin üç tane büyük koroner arteri vardır.Bunlar kalp kasının gereksinimlerini karşılamak için genişlerler ve daha çok kanın dokulara ulaşmasını sağlarlar.Damar sertliği bir başka deyiş ile damar duvarında yağ ve kireç birikmesi,hem bu damarların çapını daraltarak daha az kanın geçmesine neden olur hem de esnekliğini yitirerek gerektiği gibi genişleyememesine yol açar.Bu durumun beklenen sonucu kalp kasının yeterince beslenememesidir. Damarları daralmış kişiler bu durumu göğüs ortasında ağrı olarak hissederler. Özellikle bedensel hareketler sirasında duyulan bu ağrı, hastayı hekime götüren en belirgin yakınmadır.
Koroner daralmaların üç çeşit tedavisi vardır:
İlaçlar ile tedavi
Balon anjiyoplasti ve stent ile tedavi
Cerrahi yöntemle (by-pass) ile tedavi
Balon anjiyoplasti ve stent tedavisi ne zaman seçilir:
Kalp krizi geçirmekte olan olgularda hemen yapılabilir ise yaşam kurtarıcı bir tedavidir. Buna karşılık kalp krizine neden olmayan, daha çok yol yürümek, yokuş çıkmak, merdiven tırmanmak gibi bedensel etkinlikler sırasında yakınmaya yol açan, tıp dilinde kararlı diye nitelenen olgularda yaşamı uzatma konusundaki etkisi bu kadar kesin değildir. O nedenle kalp krizi dışındaki durumlarda bu işleme karar verirken, yapılacak işin hastanın yaşam kalitesini artırıp artırmayacağı hekim tarafından iyice irdelenmelidir.
Normal kalp sesleri olan “lup dup” seslerinin arasında duyulan uğultu veya fısıltı şeklindeki seslerdir. Anormal deliklerden veya daralan kapaklardan kanın geçmesiyle ortaya çıkarlar. Bazen kalpte delik veya damar hastalığı olmadığı halde üfürüm duyulabilir. Buna masum üfürüm denir. Masum üfürümlerde kalpten “lup dup” dışında üfleme sesleri de gelmekte ancak hastalık, delik vs bulunmamaktadır. Masum üfürümlerin bir kısmı ağır kansızlıktan kaynaklanırken bir kısmında kalp karıncıkları içinde embriyonsal önemsiz bir doku artığı ses nedeni olmaktadır. Birçok masum üfürümde ise neden bulunmamaktadır.
Belirtileri: Kalp üfürümlerinin belirtisi yoktur. Ancak üfürüme neden olan kalp hastalığı ağır ise buna ait çarpıntı, morarma, nefes darlığı belirtileri görülebilir.
Göğüs ağrısına ve kalp krizine neden olan koroner arterlerdeki daralmalar belli bir seviyenin üzerine çıktığında kanın akışında engel oluşturur. Bu da kalbin yeterince beslenememesi ve dolayısıyla görevini tam anlamıyla yapamaması anlamına gelir.
Bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan cerrahi işleme koroner bypass ameliyatı denilir. Koroner bypass ameliyatının amacı; varsa göğüs ağrısını ortadan kaldırmak ve oluşabilecek bir kalp krizinin önüne geçmektir.
Her organ gibi kalbimizin de yaşamak ve görevini yapmak için kanla beslenmeye gereksin duyar. Kan, kalp kasımıza koroner arter adı verilen atardamarlar yoluyla gelir. Bilindiği gibi damar sertliği (ateroskleroz) tüm vücuttaki damar iç duvarında yerleşebilen ve yerleştiği bölgede darlıklara neden olan bir hastalıktır. Koroner arterler de damar sertliğinden önemli oranda etkilenir. Bunun sonucunda kalp kasının beslenmesi için tek kaynak olan koroner arterlerde daralmalar ve tıkanmalar oluşabilir.
Kimler Açık Kalp Ameliyatına Adaydır
Koroner arterlerin daralmalarında tedavi çin 3 seçenek söz konusudur. Bunlar; ilaç tedavisi, koroner balon anjioplasti (stent uygulamaları bu grup içinde düşünülür) ve koroner bypass ameliyatıdır. Hangi tedavi şeklinin seçilmesi gerektiğine, hastalığın durumu göre kalp cerrahı ve kardiyolog birlikte karar verir. Tedavi yönteminin seçiminde; hastanın genel durumu, koroner arterlerin yapısı ve kalbin kasılma gücü gibi bir çok faktör etkili olur.
Ameliyat Ne Kadar Sürmekdedir
Ameliyat süresi yapılacak bypass sayısına ve varsa ek işlemlere bağlı olarak değişmekle birlikte yaklaşık 4 saat kadar sürer.
Mineral Nedir Ve Vücudumuzdaki Önemi : Doğada yaygın olarak bulunan inorganik maddeler olan mineraller, vücudun %4 gibi çok küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen vücut sıvılarının, kan ve kemiklerin oluşumunda, sağlıklı sinir fonksiyonlarının devamı, kas gücünün düzenlenmesinde rol oynayan çok önemli yapı taşlarıdır.
Enzimleri etkinleştirmekten, kimyasal reaksiyonları harekete geçirmeye ve iyi bir kemik yapısı oluşturmaktan, sağlıklı beyin fonksiyonları sağlamaya kadar fonksiyonları bulunmaktadır. Vitaminlerin aksine mineraller inorganik maddelerdir.
Mineraller Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?
* Vücudun kendi kimyasal dengesini sürdürmesi vücuttaki çeşitli minerallerin oranlarına bağlıdır. Vücuddaki her bir mineralin diğeri üzerinde etkisi olduğu için birinin dengesi bozulduğunda, diğer minerallerin de seviyesi etkilenir. Bu dengesizliğin giderilmemesi, hastalığa neden olacak zincirleme reaksiyonları başlatabilir.
* Vitaminler vücudumuzda minerallerin yardımı olmadan fonksiyon gösteremediklerinden, mineral eksikliği vucudumuz için vitamin eksikliğinden çok daha fazla zarar vericidir.
* Mineraller vücut tarafından üretilemediği için besinler yoluyla alınması gerekir. Besinlerin yanısıra mineraller takviye şeklinde de alınabilir. Gıda takviyesi olarak kullanılan desteklerin çoğunda vitamin ve mineral çeşitleri bir arada formüle edilmiştir.
* Vücudumuz, minerallerin emilime hazır hale gelebilmesini sağlamak için, mineralleri sindirim sistemimizde şelat edilmiş hale getirir. Ancak birçok kişide bu süreç olması gerektiği gibi çalışmadığından, mineraller emilememektedir. Bu nedenle, emilimi on kat daha fazla artırabilen şelat edilmiş mineralleri kullanmak daha uygun olabilir.
Minerallerin Faydaları ve Çeşitleri
İnsan vücudunun günlük ortalama 100 mikrogramdan fazla gereksinim duyduğu mineraller makro-mineraller, bu oranın altındakiler mikro-mineraller olarak ifade edilir.
Kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve fosfor makromineraller, demir, selenyum, çinko, sülfür, bakır, germanyum, bor, brom, iyot, manganez, molibden, vanadyum gibi minerallerse mikromineraller olarak adlandırılır. Bütün mineraller ince bağırsaktan emilir, farklı yollarla taşınır ve depolanır. Bazıları gerekli hücrede kullanılır, fazlası idrarla atılır.
Demir Ne İşe Yarar? Kanda oksijenin dokulara taşınmasını sağlar. Vücutta oluşan karbondioksitin akciğerlere taşınıp solunumla atılmasında rol oynar. Büyüme, enerji üretimi ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için gereklidir. Demir Nelerde Bulunur? Kırmızı et, tavuk eti, balık eti, yumurta, kuru meyveler, kuru baklagiller, ıspanak, semiz otu, bezelye, pekmez. Demir Eksikliğinde Ne Olur? Kansızlık, halsizlik, kalp çarpıntısı, zihinsel işlevlerde zayıflama, saç dökülmesi, tırnakların kaşık şeklini alması gibi belirtilere yol açar.
Günlük İhtiyaç; Erkekler 8 mg/, kadınlar 18 mg.
Potasyum Ne İşe Yarar? Hücrelerin ve dokuların düzgün çalışmasında görev alır. Sodyumla beraber vücudun sıvı dengesini kontrol eder. Vücuttaki sıvılar ile hücreler arasında normal su dengesi için gereklidir. Glukozu glikojene dönüştürür. Asit/alkali dengesinin korunmasında rol oynar. Sağlıklı bir sinir sistemi ve düzenli bir kalp ritmi için önemlidir.
Potasyum Eksikliğinde Ne Olur? Kaslarda yorgunluk, halsizlik, tansiyon düşüklüğü,düşük kalp ritmi, vücutta sıvı birikimi, aşırı cilt kuruluğu, akne. Potasyum Nelerde Bulunur? Süt ve süt ürünleri, et, balık, muz, kayısı, şeftali, avokado, hurma, incir, kiraz, kuru üzüm, patates.
Günlük İhtiyaç; Yetişkinler için 2-4 gram
Kalsiyum Ne İşe Yarar? Kalsiyum kemiklerde ve dişlerde, fosforla birlikte kalsiyumfosfat şeklinde bulunur. Sağlıklı kemik, diş ve dişetleri oluşumu için gereklidir. Normal kan basıncının sağlanması, kanın pıhtılaşması, kasların hareketi ve sinirsel mesajların iletiminde görev alır. Kalsiyum Eksikliğinde Ne Olur? Kemiklerde zayıflık, eklem ağrıları, tırnaklarda kırılma, diş çürümesi, yüksek tansiyon, kalp çarpıntısına sebep olabilir. Kandaki kalsiyum 1 desilitrede 9- 11 mg seviyesinin altına düşerse kas kasılmaları, kramplar ve titremeler ortaya çıkar.
Kalsiyum Nelerde Bulunur? Süt, yoğurt, peynir, yumurta sarısı, susam, kuru incir, kuru kayısı, pekmez, şalgam, kuru baklagil ve yağlı tohumlar kalsiyum içerir. Bir bardak sütte 300 mg kalsiyum bulunur. Yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardaki kalsiyumun ise emilimi düşüktür. Günlük İhtiyaç; Yetişkinler için 1000 mg, hamile ve emziren kanlarda ise 1300 mg’dır.
Fosfor Ne İşe Yarar? Kemik ve diş oluşumu, hücre büyümesi ve onarımı, enerji üretimi, sinir ve kas hareketleri, kalp kasının kasılması, böbrek fonksiyonları için gereklidir. Vücut sıvılarının asit ortama dönüşümünü engeller.
Fosfor Eksikliğinde Ne Olur? Bedensel, ruhsal güçsüzlük, kaslarda yorgunluk ve kramplar, böbrek yetersizliği ve bağırsak sorunları ve çocuklarda dişlerin geç çıkması gibi sorunlara neden olur. Fosfor Nelerde Bulunur? Süt, et, tavuk, balık, yumurta, tahıllar, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar.
Tiroid bezi vucudumuzda boyun on tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroid bezi T3 ve T4 hormonları salgılar. Tiroid bezinin bazı hastalıkları kişide değişik belirtiler yapar. Bu belirtile hastalığın türüne ve tiroid hormonlarının az veya çok salgılanmasına bağlı olarak değişir.
Bazı belirtileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Tiroid bezinde büyüme: Bezin büyümesine guatr denir. Karşıdan bakıldığında boyundaki şişlik göze çarpar.
2. Boyunda tiroid bezinde şişlik olması: nodul nedeniyle olur.
3. Tiroid bezinde boyunda ağrı olması: tiroid bezi iltihabında olur.
4. Gözlerde büyüme: Graves hastalığı denen zehirli guatr tipinde olur.
5. Kilo alma: Tiroid yetmezliğinde olur.
6. Kilo verme: Zehirli guatrda olur.
1. TİROİD YETMEZLİĞİ-HİPOTİROİDİ BELİRTİLERİ:
Tiroid bezi yetmezliğine ait şikayetler hastalığın şiddetine göre değişir. Bazen hiçbir şikayet yok iken bazı hastalarda çok şiddetli belirti ve şikayetler ortaya çıkar. Bazı belirtiler özellikle yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlanır ve hastalık akla gelmez ise atlanır. Tiroid bezi az çalışan ve tiroid hormonları kanda azalan bir kişide şu belirtiler olabilir:
Kolay yorulma, yorgunluk, bitkinlik, enerji azlığı (yaygın) Hatırlamada zorluk, unutkanlık, yavaş düşünme, konsantre olamama Hareketlerde yavaşlık Sabahleyin uyanmada zorluk, daha çok uyku isteği, gün içinde uyuklama Üşüme veya kendini soğuk hissetme Terlemenin azalması Kuru, soğuk, kalın ve kaşınan bir deri Sarı veya portakal renginde bir deri Kuru, kaba ve kolay kırılan tırnaklar Saç dökülmesi, saçlarda azalma, kaşlarda dökülme İştah kaybı Kilo alma ve kiloyu verememe Horlama başlaması Kas krampları ve eklemlerde ağrı oluşması Kaslarda iğne batması hissi veya karıncalanma Kabızlık olmaya başlaması Göz etrafının ve göz altının şişmesi El, ayak ve eklemlerde şişlik Karpal tünel sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması ve ağrı Adet kanamalarının daha fazla miktarda olması, adetlerde kramp olması ve adet öncesi dönemin kötü geçmesi Bazı kadınlarda adet sıklığının azalması veya adetlerin kesilmesi Depresyon gelişmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmeme Sesin kalınlaşması ve ses kısıklığı İşitmede azalma oluşması Guatr oluşması (Hashimoto hastalarında olur) Tiroid bezinin küçülmesi (tiroid bezi iltihaplarına veya Hashimotonun son evresine bağlı olarak) Kalp hızının ve nabız sayısının azalması Kan kolesterol düzeyinde artma Gebe kalamama (kısırlık) Libido (Cinsel istek) azlığı ve empotans Reflekslerin yavaş olması Kekemelik
2. ZEHİRLİ GUATR BELİRTİLERİ:
Hareketli olma, huzursuzluk Çarpıntı (hızlı ve düzensiz kalp atımı olması Yorgunluk Güçsüzlük (ağır eşyaları kaldıramaz, merdiven çıkarken zorlanır) Ellerde titreme Saç dökülmesi Sinirlilik, kolay heyecanlanma ve kolay öfkelenme Canlı bakış, gözlerde büyüme, göz kapağında çekilme Uykusuzluk, dikkat bozukluğu Derinin sıcak, nemli ve ince olması İshal İştah artışı Susama Ağız kuruluğu Sık idrara çıkma Kilo kaybı (zayıflama) Adetlerde azalma veya kesilme Cinsel istekte azalma, sperm sayısında azalma Erkeklerde meme büyümesi (jinekomasti) Kemik erimesi Kaslarda güçsüzlük Çabuk yorulma
3. TİROİDİT-TİROİD BEZİ İLTİHABI BELİRTİLERİ:
Tiroid bezindeki iltihap boyunda ağrı ile kendini gösterir ve bezde depolanmış hormonların kan dolaşımına dökülmesine ve hormonların yükselerek çarpıntı, terleme ve zayıflama gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. İltihap çoğu hastada kendiliğinden düzelir ve hormonlar normale gelir. Bu durum geçici bir iltihap olayıdır.
Virüslerin yaptığı tiroid bezi iltihabının en önemli özelliği boyun ön bölgesinde şiddetli ağrı olmasıdır ve bu ağrı tek taraflı olarak kulak ve çeneye yayılır. Ağrı ortaya çıkmadan bir kaç hafta önce kas ağrısı, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı ve yutkunmakta zorluk bulunabilir. Bazen hastalık farenjit ve boyunda ağrı ile başlar ve ağrı ve hassasiyet giderek artar. Ateş 37.5 ºC-38.3 ºC ve hatta 40 °C olur. Bazı hastalarda halsizlik, yorgunluk, ateş ve eklem ağrıları olabilir. Ağrı tiroid bezinin bir tarafından öbür tarafına kayabilir. Bazen ağrı yayılmadan olduğu yerde kalır. Bazı hastalarda ağrı çene ve kulaklara yayılır ve ağrı yutkunmakla, öksürmekle ve baş hareketiyle artar. Ağrı bazı kişilerde gece daha fazla olur. % 50 hastada çarpıntı, kilo kaybı, sinirlilik, ellerde nemlilik ve titreme olabilir. Tiroid bezinde hassasiyet, sertlik, nodül gelişimi ve büyüme olabilir. İltihabın olduğu bölge hassas ve serttir. Tiroid bezi o kadar ağrılıdır ki hasta muayene edilmesini ve elle dokunulmasını istemez. Bu hastalık 6 hafta veya bazen 2-5 ay sürebilir ve çoğunlukla kendiliğinden düzelir.
4. NODUL BELİRTİLERİ:
Nodüllerin çoğu hiçbir belirti vermez ve şikayet yapmaz. Nodüller sıklıkla hasta veya doktor tarafından rasgele fark edilir ve nadiren yemede zorluk, nefes darlığı, ses kalınlaşması veya çatallaşma veya boyunda ağrı yapar. Ancak çoğunun hiçbir belirtisi yoktur. Nadiren nodül içine kanama olursa ağrı ve hassasiyete neden olur. Bu tür kanamalar nodülün kendiliğinden yok olmasına neden olabildiği gibi sıklıkla kist oluşumuna da neden olur. Bazen akciğer ve beyin tomografileri sırasında veya boyundaki damarların ultrason ile incelemesi sırasında da tesadüfen nodül olduğu fark edilir.
5. TİROİD KANSERİ. Tiroid kanserli hastaların çoğunda hiçbir belirti veya şikayet yoktur. Bir kısmında boyunda bir şişlik gelişir ; çoğunda ise bir nodülden yapılan biyopsi sonucu kanser saptanır. Biyopsi normal çıktığı halde ameliyat edilen bezin nodül dışındaki bir alanında bazen milimetrik boyutta küçük kanser odağı saptanabilir. Tiroid bezinin hızlı büyümesi ve sert olması kanser şüphesini artırır. Ses kısıklığı ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi de tiroid kanser şüphesini artırır. Bazen özellikle çocuklarda boyundaki lenf bezlerindeki büyüme ilk bulgu olabilir. Çok nadiren bir kanser ağrılı ve baskı şikayetleri dediğimiz ses kısıklığı, nefes darlığı veya yeme zorluğu ile ortaya çıkar. Bazen hastalar ilk olarak vücudun diğer tarafındaki lenf bezi büyüklüğü, kemik kırıkları veya çok nadiren tiroid bezi fazla çalışması (hipertiroidizm) ile karşımıza çıkabilir. Bununla beraber çoğu hastada hiçbir şikayet yoktur. Boyundaki kitlenin veya nodülün nefes borusuna yapışık olması, sert olması, son zamanlarda hızlı büyümesi, yeme zorluğu, ses kısıklığı veya ses kalınlaşması ve büyümüş lenf bezleri kanser olasılığını kuvvetlendirir.
Ağız kuruluğuna sahipseniz bu ağzınızı nemli tutmak için yeterli tükürüğünüz olmadığı anlamına gelebilir. Bu durum özellikle, sinirli, gergin ve stres altında olduğunuz zamanlarda görülebilir. Ağız kuruluğu sorunu kişiyi rahatsız etmesinin yanında daha ciddi problemlere yol açabilir veya ciddi bir medikal durumun varlığına işaret edebilir.
Sabahları ağız kuruluğu yaşayan bireylerin iç hastalıkları açısından muayene olmaları çok önemlidir. Çünkü gerek şeker hastalığı, gerek hipotiroidi, gerek parkinsonizm gibi hastalıklar ağız kuruluğu şeklinde ortaya çıkabilir.
Bu tür yakınmaları olan hastaların öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına görünmeleri gerekmektedir. Akşam yenilen yiyeceklere dikkat edilmelidir. Tuzlu yiyeceklerden, kızartmalarıdan, yağlardan ve alkolden uzak durulduğunda sabah olan ağız kuruluğunun hafiflediği görülür. Bunların yanı sıra gece uyanıyorsanız yanınızda su bulundurup içerek sabah olan ağız kuruluğuna karşı önlem alabilirsiniz.
Sigara ve alkol kullanan bireylerde sabahları ağız kuruluğu daha çok görülür. Böyle bir alışkanlığınız varsa akşamları bunu biraz daha azaltmakta yarar var.
– Şizofreni (İçe kapanıklık, gerçeklere kayıtsızlık ve şahsiyet ikileşmesi, zihin bölünmesi, içe yönelik düşünce yapısının yerleşmesi şeklinde beliren tablo)
– Mani (kişinin kendisini olağanüstü iyi hissettiği bir hastalık tablosu)
– Reflü (mide içeriğinin yemek borusuna kaçması ile oluşan göğüste yanma hissi)
– Koah (kronik obstrüktif akciğer hastalığı)
– Astım
– Apne (uykuda nefes durması)
– Beyin tümörleri (Dikkat edin lütfen her uykusuz olanda beyin tümörü vardır anlamına gelmiyor. Eğer tümör varsa bu sizde uykusuzluğa neden olabilir.)
Sıcak su içmek, insana tokluk hissi verdiği için zayıflamaya yardımcı oluyor. Soğuk su ise tam aksine iştah açıp daha çok yemek yemeye yol açıyor.
Soğuk su içmek ve hatta soğuk suda yüzmek, karnı acıktırarak daha çok yemek yenilmesine neden oluyor. İngiltere’de, soğuk suda yüzen ve spor yaptıktan sonra soğuk su içen kişiler üzerinde deneyler yapıldı. Araştırma sonucunda, bu kişilerin soğuk suda yüzerken daha sıcak suda yüzenlere oranla az kalori yaktığı belirlendi. Ayrıca, araştırmacılara göre; terli içilen soğuk su da sıcak suya oranla daha çok karın acıktırıyor. Sıcak su içmenin ise kişileri tok tutup zayıflattığını belirten uzmanlar, ”Zayıflamak isteyenler, sıcak su içmeli. Sıcak su, bağırsakları daha hızlı çalıştırırken fazla yağları da yakıyor” diyor. Yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır.
Su içmenin faydalarını bilmeyen yoktur. Peki su içmekten daha faydalı bir şey yok mu? Var! sıcak su içmek…
Sıcak su mide yüzeyinde kanda direkt olarak emilen birkaç maddeden biri. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler getirir.
Sıcak su vücudu nasıl etkiler?
Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir.
Sindirim sistemi de daha az elastik olur, kabızlığa yol açar. Çinliler soğuk içip yemenin içsel organları daha çok büzdüğüne, problemleri daha da kötüleştirdiğine inanır.
Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı sıcak suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler.
Sıcak su neden yararlı?
-Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur. -İç organları ve kaburga kafesinin etrafındakı kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar. -Mide asidi etkilerini rahatlatir ve asit reflu semptomlarini rahatlatir. -Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur. -Kabızlığı giderir.
Çok yürüyen ve topuklu ayakkabı giyen bayan ve erkeklerde sıkça görülür.
Daha çok kuru ciltlerin problemi olan çatlaklar, topuk ve ayak tabanında görülür Ayakları yıkadıktan sonra kurulamamak, yalınayak gezmek, küçük terlik giymek gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.
Cildi kuru olan kişiler, topuk çatlaklarına daha fazla eğilim gösterir. Özellikle topuktaki nasır şeklindeki kalınlaşmalar, yürümenin neden olduğu travma ile çatlayabilir. Deri altındaki yağ dokusu vücut ağırlığının altında kaldığında, ayak derisini yana doğru genişleterek çatlamaya neden olur. Soğuk ve nemli hava, deride kuruluğa neden olarak topuk çatlaklarına sebebiyet verir. Çatlak olsun veya olmasın, ayak tabanındaki kurumanın en sık sebeplerinden biri ise, ayaktaki mantar infeksiyonudur.
Balık Yağı Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar
Denizdeki veya yetiştirildiği yerdeki kirlilikten dolayı civa, arsenik, kurşun, kalsiyum formları, dioksin, PCB gibi zehirli bileşikler balıkların vücutlarında depolanır. Bu yüzden balık yağı elde edilirken mutlaka rafine edilip saflaştırıldıktan sonra şurup veya hap haline getirilir. Balık yağı şurubu ya da hapı mutlaka eczanelerden veya onaylı yerlerden alınmalıdır.
Aşırı doz balık yağı kullanımı vücutta alerji gibi yan etkilere sebep olabilir. Normal dozdan fazlası için mutlaka doktorunuzun onayını alın.
Balık yağı A ve D vitaminleri bakımından zengindir. Uzun süre veya aşırı doz balık yağı kullanmak bu vitaminlerin karaciğerde birikerek tahribata ve zehirlenmelere neden olabilir.
Aşırı doz ya da çok uzun süre balık yağı kullanımı E vitamini eksikliğine neden olabilir. Bu kayıp E vitamini takviyesi ile giderilmelidir.
E vitamini antioksidan olduğundan, balık yağının oksidasyonuyla meydana gelen ve zararlı olan serbest radikallerin oluşumunu önler.
Akciğerlerimiz kaburgalarımızın içinde birer torba gibi dururlar. Nefes aldığımızda bu torbalar içerlerine alabildikleri kadar hava alarak şişerler. Göğsümüzü karnımızdan ayıran ve akciğerlerimizin altına bitişik büyük bir kas olan diyafram, büzüşerek ciğerlerimizin genişlemesini sağlar, nefes almamıza yardımcı olur.
Süratli yemek yenildiğinde, yutkunma neticesinde yemek ile birlikte bir miktar da hava alınır. Hıçkırık, yiyeceğin yüzeyine yapışarak sindirim sistemine giren bu havayı atmak için sistemin gösterdiği bir tepkidir. Diyafram süratle büzüşerek, çok ani ve hızlı nefes almamızı sağlar. Bu arada boğazımızın üst tarafında, ses tellerimizin bulunduğu kısımda bir kapanma olur ve buradan geçen hava bir an bloke edilir. Bu da ‘hıck’ şeklinde bir sesin çıkmasına neden olur.
Midedeki bir olayla diyaframın ilişkisi, bu iki organdaki sinirlerin birbirine çok yakın hatta iç içe geçmiş olmalarındandır. Bu nedenle en çok yemekten sonra hıçkırırız. Sindirim işlemi bittikten sonra hıçkırık olmaz. Hıçkırığı önlemek için çok çeşitli öneriler vardır.
Baş aşağı durmak, yavaş yavaş su içmek, kolları yukarıda tutmak, nefesi tutmak, ileride bir noktaya bakarak derin nefes almak, buzlu su içmek, nefesi tutarak üç kere yutkunmak, nane yutmak, parmağı kulağa bastırarak su içmek ve korkutmak gibi.
Bunlardan korkutarak insanı şok etmek, dolayısıyla sinir sistemini etkilemek, derin nefes alarak diyaframın mideyi itmesini sağlamak ve de kandaki düşük karbondioksit seviyesinin hıçkırığın oluşumunu hızlandırdığı bilindiğinden nefesi tutmak en mantıklı önlemlerdir.
Aslında ise bu önlemlerin hiçbirine gerek yoktur. Hıçkırıklar yaklaşık 5 saniyede bir olur ve genellikle bir dakikadan fazla sürmezler. Siz önlemlerle uğraşırken, o zaten kendi kendine kesilir. Hıçkırığı kesmek için kabul edilen genel görüş hiçbir önlemin hıçkırığı kesmediğidir. Ancak aylarca süren istisnai durumlarda, muhakkak tıbbi müdahale gerekir, hatta bu durumlarda sinirler üzerinde operasyon yapılması bile gündeme gelebilir.
Çok miktarda biber yemek gibi kimyasal yanmaların, enfeksiyonların ve ülser gibi hastalıkların da hıçkırığı meydana getirebilecekleri ileri sürülüyor. Hıçkırık süresince bir şey yememekte ve içmemekte fayda vardır, çünkü bu sırada tekrar fazla hava alınabilir.
Hıçkırığı önlemek için en iyisi yemeği yavaş yiyin, çok miktarda yemeyin, yemek yerken karbonatlı içki içmeyin, yemeğe konsantre olun, çok konuşmayın ve gülmeyin. Yemeğe saygınız ne kadar artarsa, hıçkırık o kadar azalır.
Regl döngüsünün sivilcelere etkileri üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma bu etkinin gerçekten var olduğunu ortaya koyuyor. 12 ile 52 yaşları arasındaki 400 hastanın üzerinde yapılan araştırmaya göre hastaların %44’ünün âdet öncesi dönemde sivilceleri artıyor.
3 yaş ve üstü kadınlarda gençlere oranla âdet dönemi esnasında daha fazla sivilce çıktığı görülüyor. Etnik kökenlerin ise sivilce oluşumunda bir etkisi olmadığı gözleniyor. Adet döngüsünün sadece mevcut lezyonları değil ayrıca iltihaplanmayı da arttırdığı görülüyor.
Regl döneminde ki sivilcelerden kurtulmak için aşağıdaki sivilceler için özel tarifi uyguluyabilirsiniz.. Bir çay kaşığı kuru maya,
Bir toz haline getirilmiş Aspirin ve
Bir çay kaşığı oksijenli suyu karıştırın.
Bunu sivilceli bölgeye sürüp 20 dakika bekletin. Ilık su ile cildinizi temizleyin.
Sevgili bayanlar Biz Bayanların en çok kullandığı kozmetik ürü olan ruj, her gün kullanım nedeni ile dişleri çürütüyor. Rujun içinde bulunan parafin maddesi, sık kullanım sonucunda dudakta biriken bu maddeler, dişlerin çürümesine neden olurken diş minelerine de zarar veriyor.
Parafin adı verilen madde dişlere yapışıyor ve yiyecek kalıntıları, parafin sayesinde dişe yapışıyor. Dişe yapışan yemek kalıntıları ile birlikte diş üzerinde bir çok bakteri oluşuyor ve diş çürümesine neden oluyor.
Sürekli olarak ruj kullanan kişilerin dişlerine yapışan parafin, dişler üzerinde gözle görülemeyecek kadar küçük çatlaklar oluşturuyor ve bu çatlaklar dişlerin içerden çürümesine neden oluyor. Uzmanlar çürüklerden kurtulabilmek için gün içerisinde, günde iki kere dişlerin fırçalanması gerektiğini belirtiyor. Alıntıdır