Posts Tagged ‘olarak’

Ozon Yağı Eczanelerde Satılırmı

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı Nerelerde Kullanılır,

Ozon Yağının Faydaları Nelerdir,


Ozon Yağı

TV Reklamlı Ürünüdür..
Ürün 50 cc olup
Ürün fiyatı : 30 tldir.
İstanbul içinde ürün kapıya teslim
İrtibat için tel : 0216 405 28 28

Ozon yağı, cilt bakımı konusunda devrim niteliğinde. Saf oksijen molekülleri ozonlanmış zeytin yağı içinde jel olarak bekletiliyor ve kolayca deriye masaj yapılarak alınabiliyor.

Bebek gibi bir tene sahip olabilmek ozon yağıyla mümkün. Sağlıklı, ışıl ışıl parlayan, güçlü bir cilde sahip olabilmek için ozon yağı en uygun çözüm.

Aktif oksijen ( Ozon O3 ) bilinen en etkili mikrop öldürücü ve koku gidericidir. Güneşin ultraviyole ışını ve yıldırım anında ortay çıkan elektrik arkları ile oluşan ozon, dünyanın etrafında koruyucu kalkan olarak mevcuttur ve canlıları güneşin radyasyon etkisine karşı korur.

Yıldırımlar sonucu oluşan ozon, havayı temizler. Özellikle yükseltilerde ve deniz kenarlarında, taze hava kokusu diye içimize çektiğimiz, havada bu hissi yaratan, yıldırımlar sırasında meydana gelmiş olan ozondur.

Günümüzde, ozonun bir çok yararından faydalanmak amacı ile ozon üretim teknolojileri geliştirilmiştir ve ozon terapi Almanya, Fransa, Kanada, Rusya ve Japonya gibi birçok ülkede kabul görmüştür. Bu ülkelerde sadece ozonterapi yapan binlerce klinik vardır.

OZON YAĞI’nın Kullanıldığı yerler

Özellikle şeker hastalarında sebepsiz oluşan
yaraların iyileşme süreçlerini hızlandırmakta
Büyük eklem romatizması, eklem romatizması,
kas yırtılması, kas gerilmesi gibi ağrılı hastalıklara
sebep olan iltihapların iyileştirilmesinde
Güneş yanıkları, cilt lekeleri, sivilce izleri, kırışıklıklar,
cilt sarkmaları, sedef hastalığı, ürtiker, melenin yapı bozukluğu,
ciltte renk farklılıkları ve cildin yenilenmesine
ihtiyaç duyan her tip cilt hastalığı
Yaşlanmaya bağlı hücre yenilenmesinin
azalması durumunda, ciltte oluşan yaraların
daha geç iyileştiği durumlarda,
yaşlanmanın etkilerini azaltmakta
Oksijen seviyesinin artmasına bağlı olarak
hücre metabolizmasının hızlanması selülit görünümünü
azaltmakta ve yok etmekte
Zararlı alerjen ve toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamakta
Çürüklere neden olan bakterilerin öldürülmesinde,
diş eti iltihabı gibi durumlarda iltihabı yok etmekte
Cinsel fonksiyonların düzenlenmesinde,
Cinsel organda oluşabilecek yaraların tedavisinde kullanılır
Ozon yağının kullanıldığı bölgelerde bakteri yaşayamaz

Ozon Yağı Göz Çevresine Sürülürmü

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı Nerelerde Kullanılır,

Ozon Yağı Kullanımı,

OZON NEDİR
Aktif oksijen ( Ozon O3 ) bilinen en etkili mikrop öldürücü ve koku gidericidir. Güneşin ultraviyole ışını ve yıldırım anında ortay çıkan elektrik arkları ile oluşan ozon, dünyanın etrafında koruyucu kalkan olarak mevcuttur ve canlıları güneşin radyasyon etkisine karşı korur. Yıldırımlar sonucu oluşan ozon, havayı temizler.Özellikle yükseltilerde ve deniz kenarlarında, taze hava kokusu diye içimize çektiğimiz, havada bu hissi yaratan, yıldırımlar sırasında meydana gelmiş olan ozondur. Günümüzde, ozonun birçok faydasından yararlanmak amacıyla ozon üretim teknolojileri geliştirilmiştir ve ozon terapi Almanya, Fransa, Kanada, Rusya ve Japonya gibi birçok ülkede kabul görmüştür. Bu ülkelerde sadece ozonterapi yapan binlerce klinik vardır.

OZONLU YAĞIN TARİHİ
Doğal olarak beliren ozon gazı dezenfektan ve arındırıcı olarak ilk 1881 de kullanıldı. 1926 da, Berlin’deki Kaiser Institute’ ten Dr. Otto Warburg kanserin sebebinin hücresel boyuttaki oksijen eksikliği olduğunu duyurdu. 1931’de Nobel Tıp Ödülünü, ardından tekrar 1944’te aynı ödülü kazandı. Tıp dalında 2 Nobel Ödülü kazanmış tek kişidir. 1950’lerin başlarında, ABD’de ozonlanmış yağ sıvı yağın bir formu olarak pazarlanmaya başladı. Yara temizliğinde dezenfektan olarak büyük takdir topladı. Fakat o zamanlar ticari kullanıma uygun olmadığı için rabet edilmedi. O günlerde ozon jeneratörleri yeteri kadar güçlü değildi ve zeytinyağı yeterli seviyede ozonlanamıyordu.

Ozon Yağı Göz Çevresine Sürülürmü
Ozon yağı;
yüz, boyun,
abdomen ve uyluklardaki belirli aktif noktalara uygulanarak hücrenin vital proseslerini stimüle eden ve böylece dokuları gençleştiren hücre katalizör görevi görür. Uygulandığında bölgedeki kan akışı artar ve yaşlı hücrelerin ölmesi hızlanır.
Yaşlılığa ve yüz hareketlerine bağlı olarak ortaya çıkan kırışıkların düzelmesine yardım eder, Göz etrafındaki şişlik ve halkaları yok eder.
Cildin elastikiyetini düzeltmek için ozonlanmış yağ birebirdir.
Ozonlanmış yağ başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır.
Ozonlanmış yağ masaj yoluyla uygulanabilir ve olumlu etkileri kısa sürede gözlenebilir.

Ozon Yağı Yan Etkileri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı’nın Yan Etkileri Varmı


Ozon Yağının Yan Etkileri Nelerdir

Ozon Yağı bir ilaç değildir Reçeteli olarak satılmaz. Herhangi bir hastalığın direkt tedavisinde kullanılmaz. Basit cilt rahatsızlıklarında direkt, süreklilik ihtiva eden tüm hastalıklarda ise hekimin önerdiği tedaviye destek olarak kullanılır.

Ozon Yağı Yan Etkileri

Ozon yağı tamamen doğaldır, sadece oksijen ihtiva eder. Bu nedenle de hiçbir durumda hiçbir yan etkisi yoktur.

Ozon Yağı Maskesi

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı Maskesi Naıl Kullanılır,

Ozon Yağı Maskesinin Yararları Ve Zararları Nelerdir,

Ozon Yağı

Dünyada pek çok Ozon Tedavi merkezlerinde kullanılmakta olan Ozon yağı, pek çok hastalığın tedavisinde yardımcı unsur olarak kullanılmaktadır. Hastalıkların yanı sıra estetik ve kozmetik sektöründe de pek çok ürünün hammaddesi olarak Ozon yağından faydalanılır.

Ozon, doğadaki en kuvvetli ve doğal dezenfektandır,
Mikrop kırıcıdır. Suda ve havada mikrop, bakteri ve kötü koku bırakmaz.
Ozon kararsız yapısı ve kısa süre sonra tekrar Oksijene dönüştüğü için Doğaldır.
Ozon en etkili antioksidandır;
Kuvvetli bir mikrop, bakteri öldürücüdür;
Çevre dostudur, atık bırakmaz; doğaldır, koku ve renk giderilmesinde kullanılır.
Hiçbir katkı maddesi yoktur.
Ozon yağının arı ve sinek sokmalarında ağrı, kaşıntı ve acı lezyonlarını hemen geçirme etkisi vardır.
Ozon yağını sürekli olarak kullanmayı gerektirecek bir durum yoksa bile sadece bu tür acil durumlarda kullanılmak üzere buzdolabında 10 yıl bekleme ömrü olduğu için evimizde bulunması gereken bir üründür.

Ozon Yağının Kullanım Alanları

* Özellikle şeker hastalarında sebepsiz oluşan yaraların iyileşme süreçlerini hızlandırmakta
* Büyük eklem romatizması, eklem romatizması, kas yırtılması, kas gerilmesi gibi ağrılı hastalıklara sebep olan iltihapların iyileştirilmesinde
* Güneş yanıkları, cilt lekeleri, sivilce izleri, kırışıklıklar, cilt sarkmaları, sedef hastalığı, ürtiker, melenin yapı bozukluğu, ciltte renk farklılıkları ve cildin yenilenmesine ihtiyaç duyan her tip cilt hastalığı
* Yaşlanmaya bağlı hücre yenilenmesinin azalması durumunda, ciltte oluşan yaraların daha geç iyileştiği durumlarda, yaşlanmanın etkilerini azaltmakta
* Oksijen seviyesinin artmasına bağlı olarak hücre metabolizmasının hızlanması selülit görünümünü azaltmakta ve yok etmekte
* Zararlı alerjen ve toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamakta
* Çürüklere neden olan bakterilerin öldürülmesinde, diş eti iltihabı gibi durumlarda iltihabı yok etmekte
* Cinsel fonksiyonların düzenlenmesinde, cinsel organda oluşabilecek yaraların tedavisinde

Ozon Yağı Nasıl Kullanılır

Yağı vücudumuzda kullandığımız durumlarda; mümkünse gece yatmadan evvel kullanımı uygundur. Ozon Yağı, Hem Damardan verilerek, Hem cilt için dıştan Kullanılarak ve hem de bazı eklem rahatsızlıklarında, eklen içine enjekte edilerek, kullanılabiliyor. Sizin İçin En İyi Kullanım Şeklini, Hekiminizin belirlemesi gerekiyor.

Ozon Yağının Faydaları:

* Cildin Yenilenmesi ve Genç Görünüm.
* Deri ve Hücre Canlandırılması.
* Kuru Ciltler.
* Yanıklar ve Güneş Yanıkları.
* Kırışıklıkların Giderilmesi.
* Mayasıl ve Egzama.
* Arı, sivrisinek ve böcek sokmalarında.
* Sivilcelerde.
* Masaj ve Spa Salonlarında ve Kas ağrılarında masaj yaparak.
* Bayanlarda Selülit ve Varis tedavisinde.
* Sedef ve Vitiligo gibi cilt lezyonlarında.
* Cilt ve tırnak (Onikomikosiz) Mantarların tedavisinde.
* Grip-Nezle durumlarında burun yoluyla.
* Ağız Pamukçuklarında, Aft-Uçuk tedavisinde.
* Hemoroid tedavisinde kullanımı mevcuttur.

Ozon Yağının Zararları:

Ozon Yağının bilinen herhengi bir zararı ve yan etkisi yoktur.

Ozon Yağı Zayıflatırmı

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağı Nelere İyi Gelir,

Ozon Yağı Faydaları,

Avrupa’da yaygın olarak kullanılmasına rağmen Türkiye’de fazla bilinmeyen ozon terapisinin, hücrelerin enerji üretimini yüzde 40 artırarak vücuttaki selülitlerin azalmasını sağladığı bildirildi. Bursa’daki bir estetik merkezinde görevli medikal estetik uzmanı Dr. Sevda Tan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ozonun iki atomlu, oksijenin çok yüksek enerji taşıyan bir şekli olduğunu ve dünyanın birçok ülkesinde standart medikal tedavilerin eşliğinde, destekleyici tedavi olarak kullanıldığı belirtti.

Bağışıklık sisteminin ve vücudun güçlendirilmesine, vücut direncinin artmasına katkı sağlayan ozon terapisinin estetik uygulamalarda da kullanıldığını ifade eden Tan, bu alandaki kullanımın pek bilinmediğini kaydetti. Tan, ozon terapinin, özellikle bacaklardaki kılcal damarlarda kan dolaşımının azalması ve dolayısıyla gerekli oksijenlenmenin sağlanamaması nedeniyle oluşan selülitlerin giderilmesinde oldukça faydalı bir tedavi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
”Avrupa’da yaygın olarak kullanılmasına rağmen Türkiye’de pek fazla bilinmeyen ozon terapisi, hücrelerin enerji üretimini yüzde 40 artırarak vücuttaki selülitlerin azalmasını sağlıyor, ayrıca vücudun metabolizmasını hızlandırır, yağı ve karbonhidratı yakar. Bu yüzden ozon terapi selülit için çok ideal bir tedavi şeklidir. Biz de ozonu zayıflamada ve selülitlerin tedavisinde kullanıyoruz. ” Selülitlerinden kurtulmak ve zayıflamak isteyenlerin tedaviye düzenli olarak 10 seans devam etmeleri gerektiğini anlatan Tan, ozon terapinin mutlaka uzman kişilerce yapılması gerektiğini bildirdi.

Tan, ozon terapinin, kandaki oksijen oranını yükseltmesi nedeniyle anti-aging (yaşlanmanın etkilerini azaltma) özelliğinin bulunduğunu, hücreleri atık maddelerin zararlı etkilerinden koruyarak yeniden canlanmalarını sağladığını vurguladı. ”Ozon terapisi, anti-aging, zayıflama, akne, saç dökülmesi gibi estetik uygulamalarda da kullanılıyor” diyen Tan, ozon terapiyi bakteri öldürücü etkisi nedeniyle akne tedavisinde kullandıklarına işaret ederek şunları kaydetti:

”Aknenin sebebi bir bakteridir. Ozonun da bakteri öldürücü etkisi bulunuyor. Dezenfekte edici özelliği nedeniyle ameliyatlarda ve ameliyat sonrasında kullanılabiliyor. Yaraları iyileştirici etkisi de bulunuyor. Saç dökülmesinin engellenmesinde de son derece etkili, çünkü kan dolaşımını artırıyor. Dökülmenin en önemli nedenlerinden biri de kan dolaşımının azalmasıdır. Ayrıca cilt bakımlarında, lekelerin giderilmesinde de ozon terapisi uyguluyoruz.”

Karbonhidrat Nedir Hangi Besinlerde Bulunur

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Karbonhidrat Nedir Hangi Besinlerde vardır?

Karbonhidrat Nedir Hangi Besinlerde Karbonhidrat Bulunur?

Karbonhidratlar Vücut enerjisinin ana kaynağıdır, Karbonhidrat canlının yapısına katılmayan uzun süreli dozaj etkisi yaratan bir maddedir. Aktif aldehit veya keton grubuna sahip polihidroksi alkoller veya hidroliz edildiklerinde bu maddeleri veren bileşikler olarak tanımlanabilir.
Bütün canlı hücrelerde bulunur. Doğada genellikle büyük moleküller halindedir. Vücuda alınan bu büyük moleküllerin hücrelere iletilmesi için canlı tarafından sindirilmesi ve uygun molekül büyüklüğüne kadar parçalanması gerekir.

Karbonhidratlı Besinler Listesi

– Esas olarak, mısır gevreği, tahıl ve ekmek çeşitleri, pirinç, arpa,yulaf, makarna, sayılabilir. Meyvelerden, kayısı, hurma, yaban mersini, muz, incir, üzüm, elma, portakal, armut, ananas, çilek, karpuz, ve kuru üzüm de yüksek karbonhidrat içerir.

– Listeye devam edersek, bazı baklagil türleri; nohut, kuru fasulye, börülce, bakla yüksek kompleks karbonhidrat taşırlar. Bazı kök sebzelerden, patates, tatlı patates, havuç, mısır da bu gruba dahildir.

– Basit karbonhidratlı gıdalara ise, toz şeker, şekerleme, kek, mısır şurubu, meyve suyu, ekmek, beyaz undan yapılmış makarna ve mısır gevreği dahildir.

-Yüksek miktarda kompleks karbonhidrat taşıyan besinler ise, kepek, yulaf, mısır, arpa, karabuğday, mısır unu, makarna, patates, kepekli pirinç, kıyılmış buğday, tam tahıllı gevrek, bezelye, musli, fasulye, mercimekdir. Yüksek karbonhidratlı besinler bize, sağlıklı ve formda olmak için vitamin, mineral ve lif açısından yeterli bir kaynak oluştururlar

-Süt ürünleri, yüksek yağ ve protein içerikleriyle tanınırlar. Ama, yağsız süt, diyet yoğurt, çikolatalı süt yüksek karbonhidratlı besinler grubuna da girer. Bütün cikolata ve şeker türleri, ve kurabiyeler yüksek miktarlarda karbonhidrat içerir.

Vücutta benlerin çoğalması

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Vücuttaki benler çoğalırsa ne olur?
Vücutta benlerin çoğalması

Vücudunuzdaki benler çoğalıyor mu? benlerin neden çoğaldığını ve tedavisini hep birlikte öğrenelim.

Vücudumuzdaki her kahverengi kabarıklık ‘ben’ değildir. Derinin rengini veren melanin maddesini yapan hücrelerden oluşanlar ‘ben’ olarak adlandırılıyor. Benlerin nasıl oluştuğu bilinmiyor, bir kısmı doğumsal olabiliyor. Sonradan ortaya çıkanlarda özellikle genetik yapıya ek olarak ultraviyolenin, yani güneşin etkisi çok büyük oluyor.

Vücuttaki tüm benler tehlikeli değil ve tehlikeli olanları iyi bir gözlemcinin fark etmemesi de mümkün değil. Sürekli tahrişe uğrayan bölgelerdeki benlere özellikle dikkat etmek gerekiyor. Bunlar kemer ve sütyen hizasına rast gelen, ayak tabanı ile avuç içinde ve cinsel bölgelerde bulunan benlerdir.

Benler;

1- Kozmetik nedenlerle
2- Giysi ve takılarla sürekli tahriş oluyorlarsa
3- Malin melanoma dönüşme ihtimalleri varsa cerrahi olarak çıkarılırlar.
Tedavi için ilk olarak ne tür bir benin söz konusu olduğu tespit edilmeli. Bazı deri lezyonları ilaçla tedavi edilirken, benlerin çoğu ancak kesilerek çıkarılıyor. Bunun için de mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurmak gerekiyor. Çıkarma işlemi için ise benin çevresine iğneyle lokal anestezi yapılıyor ve işlem gerçekleştiriliyor.

Genelde benler çıkarılınca kanser olunduğuna inanılır, oysa benin tamamının vücuttan atılmasının bir zararı bulunmuyor. Ama ben, vücut üzerinde dururken kesilir, koparılır ya da takılıp düşme gibi nedenlerden dolayı koparsa, bu tehlikelidir.

Ne tip benler bulunuyor?

# Konjenital benler: Doğumda veya yaşamın ilk birkaç haftasında oluşurlar. Küçük (1,5 cm), orta (1,5 – 20 cm) veya büyük (20 cm) olabilirler. Büyük konjenital benler üzerinde yaşam boyu melanom gelişme riski yüksek olduğundan, plastik cerrahi girişimler ile çıkartılmaları gerekir.
# Displastik benler (clark nevüs): Çoğunlukla ergenlik çağında oluşur, ailesel olabilirler. Tek veya çok sayıda, düzensiz, keskin olmayan sınırlı, kahverengi, siyah veya kırmızı lekeler şeklindedirler. Klinik olarak erken evre melanomdan veya gelişme evresindeki olağan edinsel benden ayırmak oldukça güçtür.
# Olağan edinsel benler: Çocukluk çağından erişkin çağa kadar herhangi bir yaşta oluşur, belli bir gelişim süreci izledikten sonra dururlar. Bazıları da yaşlılık çağında kaybolur.

Malin melanom nedir?

Derinin rengini veren pigmenti oluşturan melanosit denilen hücrelerin yapısının bozulup, kontrolsüz olarak aşırı çoğalması ile oluşan deri kanseri tipidir. Malin melanom, dünyada görülme sıklığı en hızlı artan kanser türüdür. Nedeni kalıtımsal mekanizmalar, kimyasal etkenler ve yaşam biçimi değişiklikleri gibi çeşitli sebepler olsa da, en önemli nedeni yoğun ultraviyole ışınına maruz kalınması. Tedavideki gelişmeler gittikçe artsa da, savaşabilmek için en önemli silah; korunmak ve erken tanı.

Malin melanom önce deri yüzeyinde büyür, sonra derinin derin tabakalarına geçer. Tümör derinliği 1,5 mm’i geçmişse (kan ve lenf damarlarının bulunduğu deri tabakasına ulaşmışsa) %40 olasılıkla vücut içinde yayılmıştır. Erken tanı konulmuş malin melanomda iyileşme oranı %100’e yakındır. Malin melanom her yaşta ortaya çıkabilir, ancak en sık 20 – 70 yaş arası görülür. Hastaların %25’i 40 yaş altındadır. Kadınlarda en sık diz altında, erkeklerde ise sırtta görülür.


Erken tanı hayat kurtarıyor

Her bireyin aylık periyodlarla kendi benlerini muayene etmesi çok önemli. Bu muayene sırasında saptanan bende asimetri, sınır düzensizliği, renk değişikliği (benin birden çok renk içermesi), belirgin büyüme, iltihabi reaksiyon ya da kanama cilt kanserine işaret edebilir. Erken evrede malin melanom asimetrik, açık – koyu kahverengi veya siyah renk gölgelenmeleri içeren, keskin olmayan sınırlı bir lekedir. Klinik olarak bu evrede yakalanması yaşamı kurtarır.
Melanomların çoğunluğu başlangıçtan itibaren melanom olarak başlar ve büyürse de bir bölümü daha önceden var olan benler üzerinde gelişir. Bu nedenle vücudumuzdaki benlerin yerini ve biçimini bilmemiz, üzerinde oluşabilecek herhangi bir değişikliği erken saptamamız için gerekli.

Son 15 yıl içinde malin melanom riski yaklaşık 2 kat artığı için yeni tanı yöntemleri de geliştirildi. Bunlardan biri de dijital dermatoskopi. Dermatoskopi deri yüzeyi mikroskopisidir ve benler ile pigmentli diğer lezyonların tanısında kullanılır. Bu yöntemde yağlanmış deri yüzeyi ışıklı bir büyütme sağlayan dermatoskop ile incelenir. Dermatoskop, kulak muayenesinde kullanılan otoskoba benzer. Bu yöntemle vücuttaki benlerin haritası oluşturularak noktasal lokalizasyonları belirlenir. Ardından her bir ben için dermatoskopik görüntü alınır ve kaydedilir. Böylece bir sonraki kontrolde elde edilecek görüntüyle karşılaştırma şansı sağlanır. Aynı zamanda dijital dermatoskop, bende izlenen şüpheli değişiklikleri matematiksel olarak hesaplayarak malin melanom riskini gösteren bir indeks de oluşturur. Bu indeks tanıda ve tedavinin planlanmasında yardımcıdır.

Malin melanomun çeşitleri

1- Yüzeysel yayılan malin melanom: Melanomların %70’i bu tiptedir. Bozuk para büyüklüğünde yassı plak şeklinde veya düzensiz keskin olmayan sınırlıdır. Kahverengi, gri, mavi, siyah ve beyaz olmak üzere çeşitli renkler birbirinin içine girmiştir.
2- Nodüler malin melanom: Tüm melanomların %15’idir. Derinlemesine büyüme hızı çok hızlıdır. Mavi, gri, kahverengi yarı küresel nodüllerdir.
3- Akral lentiginöz malin melanom: %7 oranında el – ayak ve tırnak çevresinde bulunurlar. Dış görünümü küçük yaşlılık lekesi (lentigo) benzeri siyah – kahverengi leke, yassı renkli nodül veya pigment (renk hücresi) içermeyen tümör şeklinde olabilir.
4- Lentigo malin melanom: Genellikle yaşlı kişilerin güneş gören yüz bölgesinde düzensiz, keskin olmayan sınırlı, ön planda siyah lekeler içeren, farklı kahverengi tonlarda lekelerdir.

Kimler risk altında?!

# Açık tenli, açık renk gözlü, kızıl – sarı saçlı, kolay bronzlaşamayan kişiler.
# Ailesinde deri kanseri, malin melanom olan kişiler.
# Anormal (atipik) görünümlü benleri olanlar.
# Ağır güneş yanıkları geçirmiş kişiler.
# Doğumsal çok sayıda benleri olanlar.
Bu kişilerin mutlaka rutin olarak dermatolojik kontrollerden geçmeleri gerekir.

Alıntı

Mineral Nelerde Bulunur

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Mineraller Hangi Besinlerde Bulunur,


Minerallerin Faydaları ve Çeşitleri,

Mineral Nedir Ve Vücudumuzdaki Önemi :
Doğada yaygın olarak bulunan inorganik maddeler olan mineraller, vücudun %4 gibi çok küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen vücut sıvılarının, kan ve kemiklerin oluşumunda, sağlıklı sinir fonksiyonlarının devamı, kas gücünün düzenlenmesinde rol oynayan çok önemli yapı taşlarıdır.

Enzimleri etkinleştirmekten, kimyasal reaksiyonları harekete geçirmeye ve iyi bir kemik yapısı oluşturmaktan, sağlıklı beyin fonksiyonları sağlamaya kadar fonksiyonları bulunmaktadır. Vitaminlerin aksine mineraller inorganik maddelerdir.

Mineraller Sağlığımız İçin Neden Önemlidir?

* Vücudun kendi kimyasal dengesini sürdürmesi vücuttaki çeşitli minerallerin oranlarına bağlıdır. Vücuddaki her bir mineralin diğeri üzerinde etkisi olduğu için birinin dengesi bozulduğunda, diğer minerallerin de seviyesi etkilenir. Bu dengesizliğin giderilmemesi, hastalığa neden olacak zincirleme reaksiyonları başlatabilir.

* Vitaminler vücudumuzda minerallerin yardımı olmadan fonksiyon gösteremediklerinden, mineral eksikliği vucudumuz için vitamin eksikliğinden çok daha fazla zarar vericidir.

* Mineraller vücut tarafından üretilemediği için besinler yoluyla alınması gerekir. Besinlerin yanısıra mineraller takviye şeklinde de alınabilir. Gıda takviyesi olarak kullanılan desteklerin çoğunda vitamin ve mineral çeşitleri bir arada formüle edilmiştir.

* Vücudumuz, minerallerin emilime hazır hale gelebilmesini sağlamak için, mineralleri sindirim sistemimizde şelat edilmiş hale getirir. Ancak birçok kişide bu süreç olması gerektiği gibi çalışmadığından, mineraller emilememektedir. Bu nedenle, emilimi on kat daha fazla artırabilen şelat edilmiş mineralleri kullanmak daha uygun olabilir.

Minerallerin Faydaları ve Çeşitleri

İnsan vücudunun günlük ortalama 100 mikrogramdan fazla gereksinim duyduğu mineraller makro-mineraller, bu oranın altındakiler mikro-mineraller olarak ifade edilir.

Kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve fosfor makromineraller, demir, selenyum, çinko, sülfür, bakır, germanyum, bor, brom, iyot, manganez, molibden, vanadyum gibi minerallerse mikromineraller olarak adlandırılır. Bütün mineraller ince bağırsaktan emilir, farklı yollarla taşınır ve depolanır. Bazıları gerekli hücrede kullanılır, fazlası idrarla atılır.

Demir Ne İşe Yarar? Kanda oksijenin dokulara taşınmasını sağlar. Vücutta oluşan karbondioksitin akciğerlere taşınıp solunumla atılmasında rol oynar. Büyüme, enerji üretimi ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için gereklidir.

Demir Nelerde Bulunur?
Kırmızı et, tavuk eti, balık eti, yumurta, kuru meyveler, kuru baklagiller, ıspanak, semiz otu, bezelye, pekmez.

Demir Eksikliğinde Ne Olur?
Kansızlık, halsizlik, kalp çarpıntısı, zihinsel işlevlerde zayıflama, saç dökülmesi, tırnakların kaşık şeklini alması gibi belirtilere yol açar.

Günlük İhtiyaç; Erkekler 8 mg/, kadınlar 18 mg.

Potasyum Ne İşe Yarar? Hücrelerin ve dokuların düzgün çalışmasında görev alır. Sodyumla beraber vücudun sıvı dengesini kontrol eder. Vücuttaki sıvılar ile hücreler arasında normal su dengesi için gereklidir. Glukozu glikojene dönüştürür. Asit/alkali dengesinin korunmasında rol oynar. Sağlıklı bir sinir sistemi ve düzenli bir kalp ritmi için önemlidir.

Potasyum Eksikliğinde Ne Olur? Kaslarda yorgunluk, halsizlik, tansiyon düşüklüğü,düşük kalp ritmi, vücutta sıvı birikimi, aşırı cilt kuruluğu, akne.

Potasyum Nelerde Bulunur?
Süt ve süt ürünleri, et, balık, muz, kayısı, şeftali, avokado, hurma, incir, kiraz, kuru üzüm, patates.

Günlük İhtiyaç; Yetişkinler için 2-4 gram

Kalsiyum Ne İşe Yarar? Kalsiyum kemiklerde ve dişlerde, fosforla birlikte kalsiyumfosfat şeklinde bulunur. Sağlıklı kemik, diş ve dişetleri oluşumu için gereklidir. Normal kan basıncının sağlanması, kanın pıhtılaşması, kasların hareketi ve sinirsel mesajların iletiminde görev alır.

Kalsiyum Eksikliğinde Ne Olur?
Kemiklerde zayıflık, eklem ağrıları, tırnaklarda kırılma, diş çürümesi, yüksek tansiyon, kalp çarpıntısına sebep olabilir. Kandaki kalsiyum 1 desilitrede 9- 11 mg seviyesinin altına düşerse kas kasılmaları, kramplar ve titremeler ortaya çıkar.

Kalsiyum Nelerde Bulunur? Süt, yoğurt, peynir, yumurta sarısı, susam, kuru incir, kuru kayısı, pekmez, şalgam, kuru baklagil ve yağlı tohumlar kalsiyum içerir. Bir bardak sütte 300 mg kalsiyum bulunur. Yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardaki kalsiyumun ise emilimi düşüktür.

Günlük İhtiyaç;
Yetişkinler için 1000 mg, hamile ve emziren kanlarda ise 1300 mg’dır.


Fosfor Ne İşe Yarar?
Kemik ve diş oluşumu, hücre büyümesi ve onarımı, enerji üretimi, sinir ve kas hareketleri, kalp kasının kasılması, böbrek fonksiyonları için gereklidir. Vücut sıvılarının asit ortama dönüşümünü engeller.

Fosfor Eksikliğinde Ne Olur? Bedensel, ruhsal güçsüzlük, kaslarda yorgunluk ve kramplar, böbrek yetersizliği ve bağırsak sorunları ve çocuklarda dişlerin geç çıkması gibi sorunlara neden olur.

Fosfor Nelerde Bulunur?
Süt, et, tavuk, balık, yumurta, tahıllar, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar.

Günlük İhtiyaç 800-1.200 mg’dır.

Alıntı

Tiroid Hastalığı Belirtileri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Tiroid Hastalığı’nın Belirtileri Nelerdir,

Tiroid Belirtileri,

Tiroid bezi vucudumuzda boyun on tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroid bezi T3 ve T4 hormonları salgılar. Tiroid bezinin bazı hastalıkları kişide değişik belirtiler yapar. Bu belirtile hastalığın türüne ve tiroid hormonlarının az veya çok salgılanmasına bağlı olarak değişir.

Bazı belirtileri şöyle sıralayabiliriz:

1. Tiroid bezinde büyüme: Bezin büyümesine guatr denir. Karşıdan bakıldığında boyundaki şişlik göze çarpar.

2. Boyunda tiroid bezinde şişlik olması: nodul nedeniyle olur.

3. Tiroid bezinde boyunda ağrı olması: tiroid bezi iltihabında olur.

4. Gözlerde büyüme: Graves hastalığı denen zehirli guatr tipinde olur.

5. Kilo alma: Tiroid yetmezliğinde olur.

6. Kilo verme: Zehirli guatrda olur.

1. TİROİD YETMEZLİĞİ-HİPOTİROİDİ BELİRTİLERİ:

Tiroid bezi yetmezliğine ait şikayetler hastalığın şiddetine göre değişir. Bazen hiçbir şikayet yok iken bazı hastalarda çok şiddetli belirti ve şikayetler ortaya çıkar. Bazı belirtiler özellikle yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlanır ve hastalık akla gelmez ise atlanır. Tiroid bezi az çalışan ve tiroid hormonları kanda azalan bir kişide şu belirtiler olabilir:

Kolay yorulma, yorgunluk, bitkinlik, enerji azlığı (yaygın)
Hatırlamada zorluk, unutkanlık, yavaş düşünme, konsantre olamama
Hareketlerde yavaşlık
Sabahleyin uyanmada zorluk, daha çok uyku isteği, gün içinde uyuklama
Üşüme veya kendini soğuk hissetme
Terlemenin azalması
Kuru, soğuk, kalın ve kaşınan bir deri
Sarı veya portakal renginde bir deri
Kuru, kaba ve kolay kırılan tırnaklar
Saç dökülmesi, saçlarda azalma, kaşlarda dökülme
İştah kaybı
Kilo alma ve kiloyu verememe
Horlama başlaması
Kas krampları ve eklemlerde ağrı oluşması
Kaslarda iğne batması hissi veya karıncalanma
Kabızlık olmaya başlaması
Göz etrafının ve göz altının şişmesi
El, ayak ve eklemlerde şişlik
Karpal tünel sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması ve ağrı
Adet kanamalarının daha fazla miktarda olması, adetlerde kramp olması ve adet öncesi dönemin kötü geçmesi
Bazı kadınlarda adet sıklığının azalması veya adetlerin kesilmesi
Depresyon gelişmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmeme
Sesin kalınlaşması ve ses kısıklığı
İşitmede azalma oluşması
Guatr oluşması (Hashimoto hastalarında olur)
Tiroid bezinin küçülmesi (tiroid bezi iltihaplarına veya Hashimotonun son evresine bağlı olarak)
Kalp hızının ve nabız sayısının azalması
Kan kolesterol düzeyinde artma
Gebe kalamama (kısırlık)
Libido (Cinsel istek) azlığı ve empotans
Reflekslerin yavaş olması
Kekemelik

2. ZEHİRLİ GUATR BELİRTİLERİ:

Hareketli olma, huzursuzluk
Çarpıntı (hızlı ve düzensiz kalp atımı olması
Yorgunluk
Güçsüzlük (ağır eşyaları kaldıramaz, merdiven çıkarken zorlanır)
Ellerde titreme
Saç dökülmesi
Sinirlilik, kolay heyecanlanma ve kolay öfkelenme
Canlı bakış, gözlerde büyüme, göz kapağında çekilme
Uykusuzluk, dikkat bozukluğu
Derinin sıcak, nemli ve ince olması
İshal
İştah artışı
Susama
Ağız kuruluğu
Sık idrara çıkma
Kilo kaybı (zayıflama)
Adetlerde azalma veya kesilme
Cinsel istekte azalma, sperm sayısında azalma
Erkeklerde meme büyümesi (jinekomasti)
Kemik erimesi
Kaslarda güçsüzlük
Çabuk yorulma

3. TİROİDİT-TİROİD BEZİ İLTİHABI BELİRTİLERİ:

Tiroid bezindeki iltihap boyunda ağrı ile kendini gösterir ve bezde depolanmış hormonların kan dolaşımına dökülmesine ve hormonların yükselerek çarpıntı, terleme ve zayıflama gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. İltihap çoğu hastada kendiliğinden düzelir ve hormonlar normale gelir. Bu durum geçici bir iltihap olayıdır.

Virüslerin yaptığı tiroid bezi iltihabının en önemli özelliği boyun ön bölgesinde şiddetli ağrı olmasıdır ve bu ağrı tek taraflı olarak kulak ve çeneye yayılır. Ağrı ortaya çıkmadan bir kaç hafta önce kas ağrısı, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı ve yutkunmakta zorluk bulunabilir. Bazen hastalık farenjit ve boyunda ağrı ile başlar ve ağrı ve hassasiyet giderek artar. Ateş 37.5 ºC-38.3 ºC ve hatta 40 °C olur. Bazı hastalarda halsizlik, yorgunluk, ateş ve eklem ağrıları olabilir. Ağrı tiroid bezinin bir tarafından öbür tarafına kayabilir. Bazen ağrı yayılmadan olduğu yerde kalır. Bazı hastalarda ağrı çene ve kulaklara yayılır ve ağrı yutkunmakla, öksürmekle ve baş hareketiyle artar. Ağrı bazı kişilerde gece daha fazla olur. % 50 hastada çarpıntı, kilo kaybı, sinirlilik, ellerde nemlilik ve titreme olabilir. Tiroid bezinde hassasiyet, sertlik, nodül gelişimi ve büyüme olabilir. İltihabın olduğu bölge hassas ve serttir. Tiroid bezi o kadar ağrılıdır ki hasta muayene edilmesini ve elle dokunulmasını istemez. Bu hastalık 6 hafta veya bazen 2-5 ay sürebilir ve çoğunlukla kendiliğinden düzelir.

4. NODUL BELİRTİLERİ:

Nodüllerin çoğu hiçbir belirti vermez ve şikayet yapmaz. Nodüller sıklıkla hasta veya doktor tarafından rasgele fark edilir ve nadiren yemede zorluk, nefes darlığı, ses kalınlaşması veya çatallaşma veya boyunda ağrı yapar. Ancak çoğunun hiçbir belirtisi yoktur. Nadiren nodül içine kanama olursa ağrı ve hassasiyete neden olur. Bu tür kanamalar nodülün kendiliğinden yok olmasına neden olabildiği gibi sıklıkla kist oluşumuna da neden olur. Bazen akciğer ve beyin tomografileri sırasında veya boyundaki damarların ultrason ile incelemesi sırasında da tesadüfen nodül olduğu fark edilir.

5. TİROİD KANSERİ.
Tiroid kanserli hastaların çoğunda hiçbir belirti veya şikayet yoktur. Bir kısmında boyunda bir şişlik gelişir ; çoğunda ise bir nodülden yapılan biyopsi sonucu kanser saptanır. Biyopsi normal çıktığı halde ameliyat edilen bezin nodül dışındaki bir alanında bazen milimetrik boyutta küçük kanser odağı saptanabilir. Tiroid bezinin hızlı büyümesi ve sert olması kanser şüphesini artırır. Ses kısıklığı ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi de tiroid kanser şüphesini artırır.
Bazen özellikle çocuklarda boyundaki lenf bezlerindeki büyüme ilk bulgu olabilir. Çok nadiren bir kanser ağrılı ve baskı şikayetleri dediğimiz ses kısıklığı, nefes darlığı veya yeme zorluğu ile ortaya çıkar. Bazen hastalar ilk olarak vücudun diğer tarafındaki lenf bezi büyüklüğü, kemik kırıkları veya çok nadiren tiroid bezi fazla çalışması (hipertiroidizm) ile karşımıza çıkabilir. Bununla beraber çoğu hastada hiçbir şikayet yoktur.
Boyundaki kitlenin veya nodülün nefes borusuna yapışık olması, sert olması, son zamanlarda hızlı büyümesi, yeme zorluğu, ses kısıklığı veya ses kalınlaşması ve büyümüş lenf bezleri kanser olasılığını kuvvetlendirir.

Spor Yaparken Vücudumuzda Meydana Gelen Değişiklikler nelerdir

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sporun vücuda etkileri
Spor yapmanın vücutta oluşturduğu değişiklikler

1. Sağlığınızın değerini anlamanıza yardımcı olur.

2. Yaşam kalitenizi arttırmanıza ve geliştirmenize yardımcı olur.

3. Fiziksel performansınızı geliştirir.

4. Kalp rahatsızlığı riskini azaltır.

5. Maksimum oksijen kapasitenizi arttırır.

6. Yüksek tansiyon riskini veya ilerlemesini azaltır.

7. Yüksek tansiyonu olanların, tansiyonu kontrol altında tutmasına yardımcı olur.

8. Kandaki Triglycerid seviyesinin azaltır.

9. Kandaki iyi kolestrolu (HDL) artırır.

10. Dinlenme kalp atımını düşürür.

11. Kalp – damar dolaşımını geliştirir.

12. Anaerobik eşiği arttırır, bu da çabuk yorulmayı ve dolayısıyla kanda laktik asit birikiminin erken oluşmasını engeller.

13. Kalp rezervini artırır.

14. Kalbinizin bir atımda vücuda pompaladığı kan miktarını artırır.

15. Vücut ısınızı soğutma için, deri yüzeyine gerekli kan akış kabiliyetini artırır.

16. Akciğer kapasitenizi arttırarak, oksijenin akciğerlerden kana geçebilme kabiliyetini arttırır.

17. Kalp krizi geçirdikten sonra, hayatta kalma şansınızı arttırır.

18. Koronerde kan pıhtılaşma hassasiyetini düşürür.

19. Kandaki yoğunlaşmayı azaltır

20. Kalbinizin daha verimli pompalama işlevini yapmasını sağlar

21. Kanınızın kan plazma hacmini genişletir.

22. Orta seviyeli egzersizler sırasında, kalp atım sayısını düşürür.

23. Anormal nabız atım incinmelerini azaltır.

24. Kaslarınızın kandan oksijen çıkarma kabiliyetini artırır.

25. Çarpıntı riskini azaltır.

26. Çok çeşitli sebeplere bağlı baş ağrılarından kurtulmanızı sağlar.

27. Hamilelikte karşılaşılan birçok rahatsızlıklardan (ör. kabızlık, belağrısı, mide ekşimesi gibi) kurtulmanızı sağlar.

28. Sıcaklığa karşı tahammülünüzü artırır.

29. Endişe ve kuruntularınızı azaltır.

30. Streslerden korunmaya ve kurtulmaya yardımcı olur.

31. Vücudun üst solunum yolları enfeksiyonuna karşı direncini artırır.

32. Şeker hastalığınızın gelişme riskini azaltır.

33. Şeker toleransınızın gelişmesini sağlar.

34. Prostat kanserinin gelişme riskini azaltır.

35. Sigarayı bırakmanıza yardımcı olur.

36. Bağırsak kanserinin gelişme riskini azaltır.

37. Göğüs kanserinin gelişme riskini azaltır.

38. Eklem rahatsızlıklarından dolayı, eklemlerin bozulma oranını yavaşlatır.

39. Kan şekerinin kontrol altında tutulması için gerekli insulin miktarının düşürülmesine yardımcı olur.

40. Yüksek tansiyona bağlı ciddi komplikasyonlara maruz kalma oranını azaltır.

41. Yaralanmalara karşı korunmayı sağlar.

42. Eklemlerdeki kıkırdak dokunun yoğunluğunu arttırır.

43. Stresle başa çıkmanıza yardımcı olur.

44. Bağışıklık sisteminizin iyi şekilde çalışmasını geliştirir.

45. Kabızlıktan kurtulmanıza yardımcı olur.

46. Depresyonun hafifletilmesine ve atlatılmasına yardımcı olur.

47. Soğuk ortamlara çabuk adapte olma kabiliyetinizi artırır.

48. Bel ağrılarının hafiflemesine ve kurtulmanıza yardımcı olur.

49. Bel ağrılarından doğan sıkıntıların azalmasını sağlar.

50. İnsuline karşı,doku duyarlılığını artırarak, kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesine
yardımcı olur.

51. Yüksek tansiyonu kontrol için alınan ilaçların, yan etkilerine karşı koymaya
yardımcı olur.

52. Eklem esnekliğini korur ve gelişmesine yardımcı olur.

53. Eğer yüksek tansiyonunuz varsa, bunu kontrol etmek için aldığınız ilaç ihtiyacını 20 – 30 % azaltır.

54. Kemik erimesi hastalığı riskinin gelişmesini azaltır.

55. Zihinsel uyanıklılığınızı artırır.

56. Yaşa bağlı olarak oluşan kemik bozulmalarının yavaşlamasına yardımcı olur.

57. Endometriyoya karşı riski azaltır.

58. Eklem rahatsızlıklarından doğan acılara karşı koyma toleransınızın artmasını sağlar.

59. Kilonuzu korumanıza veya kilo kaybetmenize yardımcı olur. Sadece diyet yaparak değil.

60. Yaratıcılık gücünüzün artmasına yardımcı olur.

61. Yağsız vücut dokularınızın korunmasına yardımcı olur.

62. Sağlık harcamalarının ve ilaç kullanımının azalmasına yardımcı olur.

63. Yabancı madde kullanımı ile mücadeleye yardımcı olur.

64. Fazla kalorilerin yakılmasına yardımcı olur.

65. Yüksek oranda gıda tüketmenizi sağlar, fakat buna rağmen, kalori dengenizin
aynı kalmasına yardımcı olur.

66. Ağır ilerleyen şişmanlığa karşı korur.

67. Denge ve koordinasyonunuzun gelişmesine yardımcı olur.

68. İştahınızın kısa süreli etkilerle azaltılmasına yardımcı olur.

69. Ani kabarmaların üstesinden gelmeye yardımcı olur.

70. Yaşlı bireylerdeki kısa süreli belleklerin gelişmesine yardımcı olur.

71. Adet kanamalarından doğan belirtilerin hafiflemesine yardımcı olur.

72. Genel ruhsal durumunuzun gelişmesini sağlar.

73. Kolay ve iyi uyumanıza yardımcı olur.

74. Kilo kaybına, özellikle vücuttaki yağdan kaybetmenize yardımcı olur.

75. Kemiklerinizin kırılmalara karşı direncini ve yoğunluğunu artırır.

76. Dinlenme durumundaki ****bolik seviyeyi korumanıza yardımcı olur.

77. Kassal güç seviyenizi arttırır.

78. Kassal dayanıklılık seviyenizi artırır.

79. Egzersizden sonra çabuk toparlanabilme kabiliyetinizi artırır.

80. Uygun kas dengenizi korumanıza yardımcı olur.

81. Cinsel hayatınızın istenen doyumda ve düzeyde artmasını sağlar.

82. Vücudunuzun dik durmasının gelişmesini sağlar.

83. Egzersiz sırasında vücudun enerji elde etmede yağ kullanabilme kabiliyetini arttırır.

84. Solunum sistemindeki kasların gücünün ve dayanıklılığın artmasını sağlar.

85. İyi bir fiziksel görünüş sağlar.

86. Kendinize olan güven duygunuzu arttırır.

87. Rahat olmanıza yardımcı olur.

88. Kısa süreli bilgileri hafızanızda tutma kabiliyetini geliştirir.

89. İşveriminizi arttırır.

90. Bol enerji verir. Günlük hayatınızda acil durumlarda ihtiyacınız olan enerjiyi sağlar
ve sonradan ihtiyaç olabilecek daha fazla enerjinizi korumanıza yardımcı olur.

91. Hastalıklara bağlı olarak iş günü kaybınızı azaltır.

92. Bağımsız hayat tarzını korumanıza yardımcı olur.

93. Yeni insanlarla karşılaşmanıza ve yeni arkadaşlar edinmenize yardımcı olur.

94. Fiziksel zindeliğinizi geliştirerek, hayata daha yaratıcı olarak adapte olmanızı sağlar.

95. Aktiviteler, kemiklerin güç depolamasına ve orta şiddetli egzersizler sırasında daha fazla baskı yaparak hem daha çok güç depolamasına hem de kemik yoğunluğunun artmasını yardımcı olur.

96. Egzersiz, bağ ve bağ dokularını kuvvetlendirerek, yaşa bağlı olarak oluşabilecek sakatlıkları azaltır.

97. Önceden hareketsiz bir yaşam tarzına sahip kişilerin, yorgunluğa karşı direncini artırır ve dinçlik hissinin oluşmasını sağlar.

98. Hatta kalp hastaları bile, kalp ve solunum sistemlerini çalıştırıcı egzersizler yaparak, hastalığının üstesinden gelmek için gayret sarfederek, korkularından kurtulmalarına ve normal yaşamlarına dönmelerine yardımcı olur.

99. Spor yapmak, sıkıntılarınızın azalmasına, eğlenme ve neşelenmenize, kısaca hayattan zevk almanıza yardımcı olur.

Tiroit Kanseri Nedenleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Tiroit Kanseri Belirtileri,

Tiroit Kanseri Belirtileri Nelerdir,

Tiroid Kanseri Nedir?
Tiroid bezinde yer alan hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan kanser türüdür. Genellikle boyunda bir nodül olarak kendini gösterir. Tiroid bezi, boyunda yer alan 20-25 gram ağırlığında; iyot kullanarak yaptığı hormonla bütün vücut metabolizmasını düzenleyen bir organdır. Tiroid kanseri tek tip bir kanser değildir. Görülme sıklığına göre Papiller Kanser, Folliküler Kanser, Medüller Kanser ve Anaplastik Kanser olmak üzere 4 gruba ayrılır.

Kimler Risk Altındadır?

Kadınlar (erkeklere göre daha sık görülür
Tiroid bezinde nodül olan hastalar,
Çocukluk döneminde baş boyun bölgesine ışın tedavisi uygulananlar,

Nedeni tam olarak bilinmese de özellikle bazı radyoaktif maddelere (uranyum gibi) maruz kalan kişilerde daha fazla görüldüğü için radyoaktif maddelere maruz kalanlar risk altındadır.
Arjantin, İsviçre gibi ülkelerde ve ülkemizde tuzlarımızın iyotlanması ile birlikte guatrdan korunma anlamında bir başarı kazanılmakla birlikte, devam eden yıllarda tirodit (tiroid iltihaplanması) görülme sıklığı artmıştır.

Belirtileri Nelerdir?

Tiroid kanserlerinin çoğunda hiçbir şikayet olmayabilir. Çoğu hastada tanı anında başka organlara da yayılma olduğu saptanabilir. Hastalık çok fazla belirti göstermemekle birlikte; boyunda şişlik, boğazda sıkıntı hissi, ağrı, yutkunma güçlüğü, nefes almada güçlük, ses kısıklığı, kilo artışı, sinirlilik, saçlarda zayıflık ve cilt kuruluğu gibi belirtiler gözlemlenebilir.

Tiroid Kanserinde Erken Teşhis ve Tedavi

Erken teşhis ve tedavi ile hastalık tamamen ortadan kaldırılabilir. Teşhis koyabilmek için öncelikle kandaki tiroid hormonların düzeyini belirlemek için testler yapılır. Elle muayene sonrası yapılacak ultrasonografi ile nodülün varlığı, büyüklüğü ve yapısı hakkında değerli bilgiler edinilebilir. Yine nodüllerden alınan iğne biyopsileri ile çok hücresel özellikleri tanınabilir. Teşhis konulduğunda hasta ameliyat edilerek tiroid bezi çıkarılır ve ardından kişiye özel tedavi yöntemi uygulanmaya başlanır.

Uykusuzluğa Ne Kadar Dayanılır

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Uykusuzluğa Ne Kadar Süre Dayanılır,

Kaç Saat Uykusuz Kalınabilir,

Randy Gardner isimli 17 yaşındaki bir lise öğrencisi 1965 yılında 264 saat, yani yaklaşık 11 gündür. , bir bilim fuarında bu kadar süre uyanık kalarak rekor kırmıştır.

Dikkatli gözlem altında yapılan diğer deneylerde insanların 8 ila 10 gün uyumadan durabildikleri ve bu sürede zihin, güdü ve anlayış seviyelerinde gittikçe ilerleyen bir konsantrasyon eksikliği dışında tıbbi, fiziksel ve psikolojik olarak ciddi sorunlarla karşılaşmadıkları gözlemlenmiştir.

Şüphesiz bu deneylerden önce deneklerin ne kadar bir süreyle derin uyku hali yaşadıkları bilinmemektedir. Ancak cephede ateş altında olan askerlerin ve tıbbi müdahale uygulanmış bazı akıl hastalarının da 4 gün süreyle problemsiz olarak rahatlıkla uykusuz kalabildikleri tespit edilmiştir.

Tabii burada uykunun tarifinin doğru yapılması gerekiyor. Yukarıda bahsedilen deneylerde görülen konsantrasyon eksiklikleri sırasında insan tam uyanık sayılabilir mi?

Yorgun bir şekilde araba kullananlar bilirler, insan bir süre sonra yolları nasıl geçtiğini ve oraya nasıl geldiğini hatırlayamaz. Benzeri durum İkinci Dünya Savaşı’nda görev sonrası dönüş yolundaki İngiliz pilotlarında da görülmüş. Yorgun pilotların sebepsiz yere uçaklarıyla yere çakılmaları üzerine yapılan araştırmalarda fiziken uyanık oldukları ama vücut fonksiyonlarına kumanda bakımından tam uyanık sayılamayacakları tespit edilmiştir.

‘insan ne kadar uyanık kalabilir’ sorusu ile ilgili, görüldüğü gibi net ve tatminkar bir cevap henüz bulunabilmiş değil. Bu arada ABD Savunma Bakanlığı karacı, denizci ve havacıları, hiçbir fonksiyonel eksiklik göstermeden uzun süre uyanık tutabilecek araştırma projeleri için bütçesinden para bile ayırmış.

Topuk Çatlakları Nedenleri

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Topuk Çatlakları Neden Olur

Topuk Çatlağı Nedenleri

Çok yürüyen ve topuklu ayakkabı giyen bayan ve erkeklerde sıkça görülür.

Daha çok kuru ciltlerin problemi olan çatlaklar, topuk ve ayak tabanında görülür Ayakları yıkadıktan sonra kurulamamak, yalınayak gezmek, küçük terlik giymek gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.

Cildi kuru olan kişiler, topuk çatlaklarına daha fazla eğilim gösterir. Özellikle topuktaki nasır şeklindeki kalınlaşmalar, yürümenin neden olduğu travma ile çatlayabilir. Deri altındaki yağ dokusu vücut ağırlığının altında kaldığında, ayak derisini yana doğru genişleterek çatlamaya neden olur. Soğuk ve nemli hava, deride kuruluğa neden olarak topuk çatlaklarına sebebiyet verir. Çatlak olsun veya olmasın, ayak tabanındaki kurumanın en sık sebeplerinden biri ise, ayaktaki mantar infeksiyonudur.


alıntı

Sabahları Yorgun Kalkmak

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sabahları Yorgun Kalkma

Sabahları Yorgunmu Kalkıyorsunuz

Halsizlik ve yorgunluk için bilmeniz gereken bazı hususlar vardır.öncelikle bu konuda gereken önlemleri almanız gerekmektedir.

Sabah soğuk su ile yüzü yıkamak, ilk iş saatlerinde bilgisayar ekranına fazla bakmamak, taze sıkılmış meyve suyu içmek ve işyerinde merdiven inip çıkmak da işe yarayabilir.

Kaliteli bir uyku kaç saattir

Yaşa ve insanın bünyesine göre uykunun süresi de değişir. Kaliteli ve sağlıklı bir uykunun ortalama süresi; 6-8 saat arasında değişmektedir.

Depresyondaki kişi uykuyu ters olarak algılar. Yedi-sekiz saat uyuduğu, uyku evrelerinden geçtiği halde sabah kalkınca kendini dinlenmemiş hisseder. Bu, büyük ölçüde depresyonun belirtisidir. Aşırı endişeli, aşırı gergin kişilerde de sabah yorgun kalkma görülür. Bir de beyinsel anlamda el kol hareketlerinin eşlik ettiği bir uyku biçimi vardır. Biz buna huzursuz uyumak diyoruz.
Bu gibi kişilerde uykuda kasılmalar olur. Sonuçta uykunun kalitesi de bozulduğu için kişi sabah adale ağrısıyla uyanır.

Hangi Vitamin Ne İşe Yarar

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Hangi Vitamin Neye Yarar

Vitamin Nedir Hangi Vitamin Ne İşe Yarar

Vitaminler sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir.

Vitamin Latince yaşam anlamına gelen vita sözcüğünden kaynaklanır. Vitaminler yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılır.

YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER :
A, D, E ve K vitaminleridir.

SUDA ERİYEN VİTAMİNLER : B grubu vitaminler ile C vitaminidir.



A vitamini

Kaynakları
Hayvansal yiyeceklerden balık, karaciğer, süt ve süt yağı, yumurta sarısı, yeşil sebze ve meyveler.

Ne işe yarar
Gözün değişik ışık durumlarında görebilmesi, büyüme ve gelişmeye yardımcı olur. Üreme fonksiyonlarında gereklidir. Enfeksiyonlara karşı koruyucudur.

E vitamini

Kaynakları
Günlük yiyeceklerde yeterli miktarda bulunur.

Ne işe yarar
Kan hücre hemolizini önleyerek aneminin önlenmesi, organizmada oluşan oksijen içeren serbest radikalleri etkisizleştirerek kanser oluşum riskini azaltma. Katarakt oluşumunu geciktirme.

D vitamini

Kaynakları
Balık karaciğeri yağında yoğun olarak bulunur.

Ne işe yarar
Kalsiyum metabolizmasını düzenler, kemiklerin ve dişlerin sertleşmesinde etkilidir.

K vitamini

Kaynakları
Lahana, karnıbahar, ıspanak ve soya fasulyesinde bulunur.

Ne işe yarar
Kanı pıhtılaştırır.

C vitamini

Kaynakları
yeşil sebzeler, turunçgiller, çilek, domates, kuşburnu, maydanoz, kivi

Ne işe yarar
Kılcal kan damarlarının olmasını sağlar. Yara iyileştirmesini hızlandırır. Vücudu enfeksiyon ve bakteri toksinlerinden korur. Kan kolestrol düzeyinin düzenlemesinde yararlıdır. Kanser riskini azaltır.

B5 vitamini

Kaynakları
Dana eti, karaciğer, balık, tavuk, yumurta, peynir, fasulye, tüm tahıllar, hububatlar, karnabahar, bezelye, avakado, patetes, mısır, kuru yemişlerde de bolca bulunur.

Ne işe yarar
Karbonhidrat, lipid ve protein metabolizmasında rol alır. Sinir sisteminin çalışmasında önemli olan asetil kolin oluşumunda etkindir.

B2 vitamini

Kaynakları
Süt, et ve yumurta gibi hayvansal protein kaynağı yiyecekler, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagil ve maya.

Ne işe yarar
Protein ve yağ metabolizmasındaki enzimlerin çalışmasında yardımcı.
B6 vitamini

Hangi Yağlar Ne İşe Yarar

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Hangi Yağlar Neye Yarar,

Hangi Yağlar Ne İşe Yarar? Faydaları Nelerdir,


MELİSA:
Terletici,kas gevşetici,sinirleri yatıştırıcı ve ateş düşürücü özellikleri vardır Nefes darlığı ve astımda da kullanılır

ÇAM: Balgam söktürücü,terletici ve antiseptik özellikleri vardır Kaslarla ilgili ağrılara iyi gelir ve ferahlık verir Astım,bronşit,soğuk algınlığı ve gut hastalığı için kullanılır

SARMISAK:Mikrop öldürücüdür Yüksek tansiyonu düşürür İştah açar Hazmı kolaylaştırır Kabızlığı giderir Kanı temizler, kalp adalesini kuvvetlendirir Siyatik varis, romatizma, mafsal iltihabında faydalıdır Ayrıca saç uzamasını sağlar, dökülmesini önler Saçkıran hastalığına iyi gelir

HİNDİSTAN CEVİZİ:Hazmı kolaylaştırıcı, bulantı ve kusmayı giderici etkilere sahiptir İltihaplanmaya karşı etkili olması nedeniyle haricen eklem ve kas ağrılarına ve romatizmaya karşı kullanılır Fiziksel yorgunluğu giderici etkiye sahiptir Saç dökülmesinde de etkilidir Ayrıca pastalara esans olarak kullanılır

KAYISI:Akneleri temizler, cilde canlılık verir Nemlendirici özelliğe sahiptir Bağırsak solucanını öldürür

MENEKŞE: Mikrop kırıcıdır Cilt hastalıklarında kullanılır Egzama ve saç dökülmesinde etkilidir Kuru saçları nemlendirir, parlaklık ve canlılık verir

Itır: Dengeleyici, sakinleştirici, her tür cilt sıkıntısı için faydalı, hormon dengeleyen, adet sıkıntılarına iyi gelen, bedenin su tutması ve selülit için etkindir

GREYFURT : Kafa karışıklığı, kıskançlık ve hayal kırıklığı gibi olumsuz düşünce durumlarında ilaç olarak kullanılır Greyfurt, bu durumları yok eder ve canlandırıcı karakteri ile kararsızlık, sürüncemede bırakma ve geçmiş için kaygılanma durumlarında fayda sağlar Manik ve depresif arasında gidip gelen durumlarda yardımcıdır

BERGAMOT:Stres ve yorgunluğu giderici ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiricidir Egzama tedavisinde de kullanılır İştah arttırıcı ve safra söktürücü etkisi vardır Ayrıca çayda lezzet ve koku verici olarak da kullanılır Moral yükseltici ve sakinleştirici bir yağ olan bergamot, öfke ve hayal kırıklığını giderir, özellikle endişe ile oluşmuş depresyonda mükemmel sonuç verir

LAVANTA:Ağrı keser, mikrop kırıcı; sakinleştirici, dengeleyici, tüm cilt sorunlarına birebir, baş ağrısı, böcek sokmalarına karşı, yanıkları iyileştiren, yatıştırıcı, huzursuzluk, korku, uykusuzluk, panik ve depresyon için çok yararlıdır Parfümeri sanayiinde de kullanılır İnfüzyon yoluyla antidepresyon ve uykusuzluğa iyi gelir Vücuttaki kötü kokuları giderir, antiseptik olarak kullanılır Romatizmaya iyi gelir Saçtaki sirkeleri gidericidir

PAPATYA:Fiziksel ve ruhsal bir rahatlatıcı olan papatya, depresyon, korku, histeri ve gerilimi yatıştırır Endişe içinde olanlar için yatıştırıcıdır Tedirginlik, huzursuzluk,öfke ve sabırsızlık durumlarında sükunet verir Bademcik ve diş iltihabında kullanılır Cilt için oldukça faydalı bir yağdır

OKALİPTÜS:Kişiye konsantrasyon ve zihin açıklığı sağlar Enerjilerin dengesiz olduğu durumlarda kullanılır Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, romatizma ve selülite etkilidir Bronşit,astım gibi akciğer hastalıklarında ve gripal enfeksiyonlarda kullanılır

REZENE:Sıkıntılı zamanlarda güç ve cesaret verir Stresli zamanlarda tepki olarak yeme sonucu oluşan oburluk ve alkolizm için kullanılır Midevi rahatsızlıkları giderir, gaz söktürücü ve süt arttırıcı etkisi vardır Yara iyi edici özelliğe sahiptir Cildi besler ve pürüzleri giderir

PORTAKAL YAĞI:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Kan dolaşımını düzenleyicidir Sinir yatıştırıcıdır Spazm çözücü ve ağrı giderici özellikleri bulunmaktadır

YASEMİN YAĞI: Depresyona iyi gelir,endişe giderir,deri ve saçlar için yararlıdır ve cinsel gücü arttırır Duygusal olarak dengeleyici ve yatıştırıcı özelliği vardır Uyuşukluğa ve tembelliğe iyi gelir Romatizma ağrılarında ve selülit giderici olarak kullanılır Adet sancılarını dindirir

KARANFİL YAĞI:Sinirleri uyuşturur Antiseptik ve ağrı kesici olarak kullanılır Diş ağrılarında etkilidir

ARDIÇ:Antiseptik ve vücudu temizleyici özellikleri vardır İdrar söktürür ve spazmları çözer Romatizmal ağrılara iyi gelir Eklem iltihabı ve ödem durumlarında faydalıdır

NANE:Mide bulantısını keser Hazmı kolaylaştırır Gaz söktürücüdür Sinirleri güçlendirir Baş ağrısına iyi gelir Selülit tedavisinde kullanılır Anne sütünü arttırır Bağırsak solucanlarını temizler Yorgunluğa iyi gelir ve canlandırıcıdır Sinüzit,baş ağrısı ve migrene iyi gelir

BİBERİYE:Ağrı kesici ve antiseptik özellikleri vardır Baş ağrısına ve zihinsel yorgunluğa iyi gelir Hafızayı güçlendirir İdrar söktürücü, gaz giderir, kan dolaşımını arttırır, bronşite ve sinüzite, sarılık ve karaciğer yetmezliğinde de kullanılır

GÜL: Depresyon giderici,yatıştırıcı ve spazm giderici özellikleri vardır Cinsel olarak uyarıcıdır Uykusuzluğa ve sinirsel sorunlara iyi gelir Cilt bakımında kullanılır Alerjik ciltler, egzamalı ciltler ve açık yaralara iyi gelir Regl öncesi sorunlara iyi gelir

LİMON:Antiseptik ve bakteri gelişimine engel olucu özellikleri vardır Kişiyi canlandırır ve enerji verir Varisler,mide ülseri,depresyon ve endişe duyguları üzerinde etkilidir Boğaz ağrısı, mide yanması, kan temizlemede, böbrek taşında, bağ dokusu hastalığında kas kuvvetlendirir Sivilceleri giderir Cildi güzelleştirir Vücuttaki istenmeyen yağların atılmasını sağlar Böcek ve sinek ısırmalarında kaşıntı ve şişmeleri önler

ÖKALİPTÜS:Böcek ısırıklarına çok iyi gelir ve etkili bir böcek kovucudur Sinirsel ağrıları ve kas ağrılarını giderici özelliği vardır Solunum yolu hastalıklarına iyi gelir Romatizmal ağrılara iyi gelir Kabızlık,öksürük, sinüzit, şeker hastalığı, ve selülite etkilidir

PORTAKAL:Mide rahatsızlığını geçirir Hazmı kolaylaştırır Ateş düşürücüdür Cildin güzel olmasını sağlar Yara ve yanıkların tedavisinde kullanılır Cildi sıkıştırır Sivilce ve aknelerin kurutur Tonik olarak kullanılır Dengeleyici ve yatıştırıcı özellikleri vardır

ADAÇAYI:Az söktürücü, ter kesici, ,idrar arttırıcı etkileri vardır Yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılmaktadır Bebeklerde gaz gidericidir Regl dönemi sıkıntılarına iyi gelir Uyku verici ve iltihap giderici özellikleri vardır

SEDİR:Gerilimleri yatıştırır Genellikle meditasyon aracı olarak kullanılır Balgam söker,sakinleştirir ve gençleştirir

DEFNE:Antiseptik ve gaz giderici özellikleri vardır Terletici ve antiseptik özelliklere de sahiptir Saç ve kafa derisi tedavilerinde kullanılır Saç büyümesine etki eder

HAVUÇ YAĞI: ildin bozulmasını önler Güneş yanıklarının iyileşmesine yardımcı olur Hücre yenileyici, idrar arttırıcı, kan temizleyici, kan yapıcı ve kolesterolü düzenleyici etkiye sahiptir Karaciğer ve safrakesesine iyi gelir

Not : Hangi yağı kullanırsanız kullanın bu yağları badem yağı yada susam yağı gibi bir yğla seyreltmeniz gerekmektedir..
SEYRELTME İŞLEMİNDE 4 ÇAY KAŞIĞI SEYRELTİCİ YAĞA (BADEM,SUSAM VS) 5 DAMLA ÖZ YAĞ DAMLATMALISINIZ DAHA FAZLASI ZARAR VEREBİLİR..

Yüksek tansiyonu olan kişilerde Biberiye kullanılmamalıdır

Şeker hastalığı söz konusu ise, ökaliptus, ıtır ve limon kullanılmamalıdır

Sara / epilepsi rahatsızlığı olan kişilerde rezene, ökaliptus ve kekik kullanılmaz Biberiye ise çok az dozda kullanılır

Yüz bölgesinde kullanılması sakıncalı olan yağlar tarçın ve karanfildir

Hassas ciltlerde sakıncalı yağlar: Tüm asitli yağlar Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye ve lemon verbena’dır

Sütlü Çay Faydaları

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Sütlü Çay Yararları

Sütlü Çayın Faydaları

Noga çayı olarak da bilinen bu çay soğuk algınlığı için birebirdir.
Grip olduğunuz vakit hemen bir bardak bol karabiberli noga çayı için ertesi güne iyileşin.

alıntı

Alkol Bağımlılığı İle İlgili Bilgiler

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Alkol Bağımlılığı İle İlgili Bilgi

Alkol Bağımlılığı Hakkında Bilgiler

Bağımlılık, yaşam boyu bir tedavi gerektiren ve ancak gerekli tedavi ile kontrol altına alınan bir hastalıktır (Şeker hastalığı gibi). Yani bağımlılık yaşam boyu sürer. Tedavi, bağımlısı olunan maddenin hayat boyunca tekrar kullanılmaması ile gerçekleşir.

Bağımlılık iki ana bölüme ayrılır: Kimyasal olan ve kimyasal olmayan. Kimyasal olan bağımlılık ise içerisinde yasal olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.

Alkol’e Biyolojik Yatkınlık, Alkol Bağımlılığı İle İlgili Bilgiler

Alkolizmin hastalık modelinin ortaya konması, genetik geçişin farkedilmesiyle olmuştur. Genetik geçiş, aileden alman genetik özellikler nedeniyle alkolizme yatkın oluşu vurgular. Aileden alınan genetik özelliklerle belirlenen biyolojik yapı bazı insanlarda alkolizmin gelişebilmesi için uygun bir zemin oluşturur.

Hastalık modeli ortaya konmadan önce, biyolojik yatkınlık alkolizmin, genetik geçişi daha iyi saptanmış başka hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkışıyla açıklanmaktaydı. Örneğin iki uçlu mizaç bozukluğu, genetik geçişi olduğu iyi bilinen bir hastalıktır, sıklıkla da alkolizmle birlikte bulunabilir. Dolayısıyla alkolizmin genetik geçişi olmadığı ama iki uçlu mizaç bozulduğuyla birlikte görülen alkolizm vakalarının böyle bir izlenim yarattığı ileri sürülebilir. Daha sonra yapılan çalışmalarda bu nokta da dikkate alınarak, anne ya da babasından birisi alkolik olan çocukların, diğer tüm psikiyatrik bozukluklardan bağımsız olarak alkolizme yakalanma risklerinin toplumdaki ortalama riske göre 3-4 kez fazla olduğu gösterilmiştir. Aile çalışmaları, genetik geçişi ortaya koymak açısından yeterli değildir. Alkolik ailenin çocuğu yetiştirdiği de göz önüne alınırsa alkolizmin, yetiştirilmeye bağlı faktörlerle de çocuğa aktarılmış olması mümkündür.

İkiz çalışmaları genetik geçişin önemini ortaya koymak açısından daha elverişlidir. İkiz çalışmaları, tek yumurta ikizlerinde iki kardeşte birden alkolizm görülme şıklığıyla, çift yumurta ikizlerinde bu sıklığın karşılaştırılmasıyla yapılır. Tek yumurta ikizlerinde birlikte alkolizm görülme sıklığı, çift yumurta ikizlerine göre fazladır. Bu bulgu genetik malzemenin önemini ortaya koyar. Tek yumurta ikizlerinde genetik yapı tam olarak aynıdır. Çift yumurta ikizlerinin genetik yapısı ise herhangi iki kardeş kadar birbirine benzer. Genetik yapının benzerliği arttıkça alkolizmin birlikte görülme sıklığı da artmaktadır.

Genetik geçişi ortaya koyan üçüncü gurup araştırma evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların genel olarak ortaya koyduğu: Biyolojik ailesi alkolik olan çocukların ilk altı ay içinde ailesinden ayrılıp başka ailelerin yanına verilenlerinde alkolizm sıklığı, yine aynı durumda evlat edinilmiş ama biyolojik ailesi alkolik olmayan çocuklara göre daha yüksek olduğudur. Her iki durumda da evlat edinen ailede anne ya da baba alkolik değildir. Biyolojik anne babasından biri alkolik olan, ama evlat edinen ailesinde alkolik olmayan çocukların alkolizme yakalanma riski, biyolojik ailesinde alkolik olmayan ama evlat edinen ailede anne ya da babanın alkolizm geliştirdiği durumlara göre de daha fazladır. Evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalar da genetik geçişin önemini ortaya koyduğu gibi, bunun yetiştirilmeyle ilgili etkenlere göre daha belirleyici olduğunu da vurgulamıştır.

Sözü edilen çalışmalar genetik geçişle belirlenen biyolojik bir yatkınlığın varlığını ortaya koymakla birlikte bu yatkınlığı açıklayabilecek özgün biyolojik bulgular bu denli açıklıkla saptanamamaktadır, bu yönde sürdürülen çalışmalar alkolizme yatkınlığı hazırladığı düşünülen bazı özellikleri ortaya koymuştur.

Alkol etkisine dirençli olmak, alkolizm gelişmesi riskini arttıran bir özelliktir. Alkolün sarhoş edici etkisi beyin hücrelerinin alkolden ne kadar etkilendiğiyle ilgilidir. Aynı dozlarda alkol, bireylere göre farklı düzeyde sarhoşluğa yolaçar. Anne ya da babalarında alkolizm saptanan bireylerle yapılan çalışmalarda bunların alkol etkisine daha dirençli oldukları görülmüştür.

Bir diğer biyolojik özellik, beynin elektriksel işlevinin bir göstergesi olan P 300 dalgasında saptanan değişikliklerdir. P 300 dalgası, bir uyaran verildikten (genelde ışık çakması) 300 milisaniye sonra saptanan elektriksel bir dalgadır. Genelde uyaranın tanınmasını simgelediği varsayılır.

Özel testlerle saptanabilen bilişsel yeteneklerdeki bazı farklılıkların da alkolizm için belirleyici olabileceği düşünülmüştür. Alkoliklerde saptanabilen değişiklikler özellikle beyinin ön bölgesi olarak adlandırılabilecek frontal lobun işlevleriyle ilgili değişikliklerdir. Bu bulgular beyin görüntüleme yöntemleri olan bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans teknikleriyle saptanan değişikliklerle de uyumludur.

Alkolün vücuttaki yıkımının son aşamasını gerçekleştiren enzim olan aldehit dehidrogenaz aktivitesi bireyler arasında farklılık gösterir.

Beyindeki iletiden sorumlu olan kimyasal maddelerin parçalanmasıyla ilgili olan mono amin oksidaz (MAO) adlı enzim pekçok psikiyatrik rahatsızlığın oluşumunun açıklanmasında önemli bir role sahiptir. Alkoliklerde de MAO aktivitesinin düşük olduğu tespit edilmiştir. Alkol kesildikten sonraki dönemlerde de normale dönmediği ileri sürülür.

Bu bulgular aile çalışmalarıyla varolduğu ortaya konan biyolojik yatkınlığı nelerin ortaya çıkardığım araştırmaya yönelik çalışmalardır. Pekçoğu alkoliklerle birlikte alkoliklerin çocuklarında da tekrarlanmıştır. Henüz kesin ifade edilebilecek düzeyde olmamalarına karşın yatkınlığın dayandığı birtakım biyolojik özelliklerin habercisi durumundadırlar.

Diğer taraftan alkolizmin kendi başına bir hastalık olduğu fikrini desteklerken, alkolizm hakkındaki ahlak değerlerinden kökünü alan önyargıların ortadan kalkması için önayak olmaktadırlar.

Saptanabilen biyolojik özelliklerin farklılığı bunların tek bir biyolojik süreç içinde açıklanmasını güçleştirmektedir. Örneğin P 300 dalgası merkezi sinir sisteminin çalışmasıyla ilgiyken ALDH enzimi karaciğerde etkinliğini göstermektedir. Bu durum, alkolizme yatkınlığın çok faktör tarafından ortaya konan bir genel sonuç olduğunu düşündürür.

Genetik geçişin ve biyolojik yapının da yatkınlığı tamamıyla belirlemediği ortadadır (diğer türlü tek yumurta ikizlerinde birlikte alkolizme yakalanma oranı % 100 olmalıydı oysa % 55-60 arasındadır). Çevresel etkenlerin de biyolojik etkenlere katılarak alkolizme yatkınlığın belirlenmesinde etkili olduğu açıktır.

Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?

Perşembe, Haziran 21st, 2012

– Kemoterapi tedavisi nasıl gerçekleştiriliyor?

Kemoterapi, kimyasal ya da biyolojik maddeleri vücuda vererek yapılan bir tedavidir. Burada amaç kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemek. Kanser hücresinin DNA sentezi yapmasını ve mitoz bölünmesini durdurmak için bazı ajanlar kullanılıyor. Bunlar hem ağız yoluyla hem de damar yoluyla verilebiliyor. Kemoterapi basit bir şey değil. Kişinin yaşı, diyabet, tansiyon gibi kansere eşlik eden diğer hastalıkları gibi konuların çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yani tümörün bulunduğu yer ve hastanın özelliklerine göre, kemoterapi uygulamasının nasıl olacağı şekilleniyor.

– Kemoterapi hastalık ilerlemiş dahi olsa iyileşme sağlayabiliyor mu?

İleri evrede dahi, hastalık yayılmış olsa da bazı kanser türlerinde başarı sağlanabiliyor. Özellikle germ hücreli kanser olarak tanımlanan testis kanserlerinde. Bu tümörler akciğer ve karaciğere yayılmış dahi olsa kurtarma şansımız çok yüksek. Bu çok önemli. Testis kanserleri, over kanserlerinin bazı türleri, lenf kanserleri, lösemiler de ve bazı sarkomlarda başarı sağlanıyor. Bunların dışındaki kanser türlerinde 4. evrede tam kür sağlamak mümkün değil. O zaman da amaç mümkün olduğu kadar sağ kalımı, hatta hastalıksız sağkalımı artırmak oluyor.

– Hastanın yaşı tedavinin başarısını etkiliyor mu?

Kemoterapi her yaşta yapılabilmesine karşın çok yaşlı kişiler kırılgan yapılarından dolayı daha fazla etkileniyorlar. Ancak yaşlı hastalarda da kemoterapi yapmak mümkün. Önemli olan yaşlı hastanın performansı. Bunun yanı sıra hastanın kansere eşlik eden farklı hastalıklarının bulunması da ilaç uygulamasını kısıtlayıp sonucu etkileyebiliyor.

– Kemoterapi tedavisinin planlaması neye göre belirleniyor?

Yaptığımız tedavide beklentilerimiz var. Başarı oranımızın ne olacağını yaklaşık tahmin edebiliriz. Amacımızı en başından belirleriz. ‘Hastanın yaşamını mı uzatacağız’, Yaşam kalitesini mi yükselteceğiz’ planlamasını yaparız. Hastanın yaşam süresini artırırken, kalitesini düşürmemek için çok hassas değerlendirmeler yapıyoruz. Medikal onkoloji uzmanı olarak bizler aynı zamanda iç hastalıkları uzmanıyız. Hastalığını değil, hastayı tedavi ediyoruz, onun için hastayı bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekiyor.

– Kemoterapinin yan etkileri neler?

Kemoterapi sırasında kemik iliğinin baskılanması ile kemik iliğinde üretilen akyuvarların (lökositlerin), alyuvarların (eritrositlerin), trombositlerin sayısı düşüyor. Bu da kişinin kendini çok daha yorgun hissetmesine neden oluyor. Lökositlerin belirli bir düzeyin altına inmesi de enfeksiyonlara karşı yatkınlığın oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle hasta takip edilirken tüm bu olasılıklar da değerlendiriliyor.

Kemoterapi alması gereken hastalarda en fazla karşılaştığımız sorunlardan birisi önyargılar. Ancak her hastanın hastalığının farklı olduğunun unutulmaması gerekiyor. Her hastaya kullanılan ilaçlar ve bunların yan etkileri birbirinden farklıdır. Hastaları en fazla etkileyen çevreden duydukları kanser ilaçlarının saç döktüğüne dair söylemler oluyor. Evet, kanser ilaçlarının büyük bir kısmı saç döker ama bu saç da sonradan çıkar. Yine bir başka önyargı bulantı ve kusmada oluyor. Halbuki bu da yanlış bir yaklaşım ve bunu yenmek gerekiyor.

Kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmanın önemli bir kısmı da psikolojik oluyor. Önyargılar kemoterapiye verilen reaksiyonu artırıyor. Bu yüzden biz hastalara çevreden gelen duyumlara kapalı olmalarını öneriyoruz.

Anadolu Sağlık Merkezi
Onkolojik Bilimler Koordinatörü
Prof. Dr. Haluk Onat

Ozon Yağı Boy Uzatırmı

Perşembe, Haziran 21st, 2012

Ozon Yağının Etkileri

Ozon Yağı Boy Uzatır mı?

Yapılan klinik çalışmalarda bu zamana kadar ozon yağının boy uzattığına dair herhangi bir bulgu elde edilmemiştir. Ancak oldukça faydalı olan ozon yağının etkili olduğu rahatsızlıklar ve etkileri şöyledir:

OZONLANMIŞ YAĞIN ETKİLİ OLDUĞU RAHATSIZLIKLAR

Ozonlanmış yağ Avrupada yüzyılardır deri rahatsızlıklarını yatıştırmak ve tedavi etmek için kullanılmaktadır. Sır, ozonun çok saf zeytin yağıyla birleştirilmesindedir. Çünkü ozonlanmış yağın değişimleri çok hızlıdır ve etkisini birkaç günde gösterir.

Ozon, lezyonlardaki oksijen stoğunu arttırır. Yara tedavisini ilerletip hızlandırır. Bacteria, fungi , fotozoa gibi virüsleri yok eder. Bu mikroplar genellikle anaerobiktir. Oksijene aç ortamda gelişirler. Ozonla ( oksijenin çok aktif hali ) temas ettiklerinde hücre duvarları yok olur. Ozon bunu sağlıklı hücrelere ve dokulara zarar vermeden başarır.

Ozonlanmış yağ;
egzema, kesikler, yanıklar ve güneş yanıkları, mantar enfeksiyonları, bacak ülserleri, yatak yaraları, hemoroidler, arı sokmaları, böcek ısırıkları, akne gibi cilt kaynaklı rahatsızlıklarda kullanılabilir. Ayrıca soğuk aldıysanız göğsünüze masaj da yapabilirsiniz.

Akne;
Yüzünüzü yıkadıktan sonra sonra günde iki kere ozonlanmış jeli uygulayın. Ozonlanmış jel yüzünüzdeki dolaşımı arttırır ve gün içerisinde karşılaştığınız zararlı toksinlerden arınmak için yardım eder.

Sporcu Ayakları;
Temiz ve kuru ayağınıza günde 2,3 kere uygulayın.Ayak mantarlarını ayağınızdan uzak tutar. Çürükler; Ozonlu jeli çürüğe uygulayın. Ağrıyı azaltır, hücre dokularını iyileştirir, iyileşme sürecini hızlandırır.

Kesikler, yaralar;
Ozonlu jel her türlü cilt yarası ve sıyrık için birebirdir. Çünkü mükemmel bir antiseptiktir. Çok hafiftir kesinlikle acı yapmaz, günde iki kez uygulayabilirsiniz..

Kepek ve kafa derisi problemleri;
Saçınızı yıkayın. Daha sonra ozonlu jeli saç derisine uygulayın.Derinin içerisine doğru masaj yapın. Eğer mümkünse saçlarınızı hafif sıcak bir havluyla sarıp 1 saat bekletin.

İyileşmeyen yaralar, (Diabetik Ayak Yaraları):
Özellikle şeker hastalarında sebepsiz oluşan ve zor iyileşen yaraların iyileşme süreçlerini hızlandırmakta.

Kanser:
Kanser hastalarının kemoterapiden gördükleri zararları azaltmakta hücre iyileşmesini, hücre yenilenmesini hızlandırmakta.

Kas, eklem ve Romatizmal hastalıklar:
Büyük eklem romatizması, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), eklem romatizması, kas yırtılması, kas gerilmesi gibi ağrılı hastalıklara sebep olan iltihapların iyileştirilmesinde.

Virüs kaynaklı hastalıklar:
Virüslerin organizmalara verdiği zararlı etkilerin azaltılmasında ve giderilmesinde.

Böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesi:
İdrar zorluğu, mesane iltihabi, sistit gibi idrar yolu ve böbrek enfeksiyonlarının iyileşme süreçlerinin hızlanmasında ve koruma amaçlı kullanımında.

Cilt hastalıkları:

Güneş yanıkları, cilt lekeleri, sivilce izleri, kırışıklıklar, cilt sarkmaları, sedef hastalığı, ürtiker, melenin yapı bozukluğu, ciltte renk farklılıkları ve cildin yenilenmesine ihtiyaç duyan her tip cilt hastalığında.

Göz hastalıkları:
Görme bozuklukları, arpacık, göz iltihabi, kuru göz gibi tüm göz hastalıklarında.

Bağırsak hastalıkları:
Tuvalete çıkma bozukluğu, bağırsak kanseri, kolit, tenya, kıl kurdu, solucan gibi parazitler ve tüm bağırsak fonksiyonlarının tedavisine destek olarak.

Nörolojik hastalıklar:
Sinirsel hastalıklar, buna bağlı gelişen vücut fonksiyon aksaklıkları, kas yapısını bozan sinir hastalıklarında, kasların ve sinir sisteminin güçlenmesinde.

Yaşlılık:
Yaşlanmaya bağlı hücre yenilenmesinin azalması durumunda, ciltte oluşan yaraların daha geç iyileştiği durumlarında, yaşlanmanın etkilerini azaltmakta.

Selülit:
Oksijen seviyesinin artmasına bağlı olarak hücre metabolizmasının hızlanması ve hücrelerinin azalmasını sağlamakta, selülit görünümünü azaltmak ve yok etmekte.

Kronik yorgunluk:

Hücre yaşının ilerlemesi ve buna bağlı olarak gelişen kronik yorgunluk durumunda.

Stresle mücadele:
Stresin neden olduğu kan damarlarının daralması durumunda, damarları gevşetmek ve neticede stresin yarattığı gerginlik etkisini azaltmakta.

Detoks:
Zararlı alerjen ve toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamakta.

Zeka geriliği:
Beyin hücrelerinin yenilenmesini hızlandırmakta ve zeka fonksiyonlarını düzenlemekte.

Diş hastalıkları:
Çürüklere neden olan bakterilerin öldürülmesinde, diş eti iltihabı gibi durumlarda iltihabı yok etmekte.

Cinsel rahatsızlıklar:
Cinsel fonksiyonların düzenlenmesinde, cinsel organda oluşabilecek yaraların tedavisinde.