Yusuf olmaksa muradın ya da Züleyha; Korkmayacaksın ölümden. Ölümün ayrılık değil kavuşmak olduğunu bileceksin.Dünyaya kafa tutacaksın tek başına. Yandaş yoldaş aramayacaksın. Bir Allah’ına bir kendine güveneceksin sadece. Yol arkadaşın terk etse bile seni yarı yolda aşkına sahip çıkacaksın sonuna kadar. Tek başıma taşıyamam demeyeceksin. Ölünceye kadar taşıyacaksın şerefle.Karşılık beklemeyeceksin. Sevmek olacak tek amacın. Sevilmemişsin ne fark eder.
Ayıplanmaktan korkmayacaksın. Sevgini gurur madalyası olarak taşıyacaksın göğsünde kim ne derse desin…Sevgin için zindana atılmayı da attırmayı da göze alacaksın. Karanlıklar sırdaşın böcekler yoldaşın olacak.Bileceksin sonunda ayrılık olduğunu. İsyan etmeyeceksin vuslat beklemeyeceksin. Zaman ve mekan sizi ayıramayacak. Nerede olursan ol her daim sevdiğinin yanında olacaksın. Üzüntüsüne üzülecek sevincine sevineceksin.
Sanma ki beraber olmak için yan yana olmak lazım. Gönüller beraberse mesafenin ne önemi var!..
Gönül gözüyle görecek duyacaksın. Gönül diliyle konuşacaksın. Bilmez misin gönlü kainat bile kuşatamaz dar gelir. Gönül dilinden anlamam konuşamam dayanamam bu çileye karşılıksız hiçbir şey veremem diyorsan; talip olmayacaksın Yusufluğa. Yusuf olmak için Yusuf gibi yürek gerek gönül gerek iman gerek. Züleyha değilsen eğer peşine düşmeyeceksin Yusufların. Kendi ayarında birini seveceksin ki mutlu olasın. Her babayiğidin harcı değildir Yusufluk ve her kadının harcı değildir Yusuf yüreklileri taşıyabilmek layık olabilmek Züleyha olabilmek!…
Bazen bütün haksızlıklara, yok etmelere, yok saymalara susmaktır ve ne olduğunu, ne yaşadığını sadece senin bildiğin ama asla onun bilmediği cehennemlerde yanarken, kan kusarken, seni terk ederken de tebessüm edebilmektir aşk.
Ellerin üşürken tutmasını beklemek, avuçlarının hapsinde kalmayı düşlemek, avuçlarına can çeken parmaklarının isterikliğini durdurabilmek ve her şeye rağmen, teninin yakıcılığını, teninde umut etmek ama son anda da gittiğine dayanabilmektir aşk.
Bazen uzun yolların sonunda kavuştum diye beklerken terk edilmektir aşk.
Ateşler içinde yatarken, bir bakışına kalmışken, bir nefesine can vermeye hazırken, bırakıp gidilmektir ve yine de tutkuyla beklemektir, her şeye rağmen döneceğinden ümidi kesmemektir aşk.
Bazen mutluluğu için, kalbinin seçimine razı gelmektir ve giderken başka bir kolda yeni hayatına, yinede mutluluklar dilemektir aşk. Onun mutluluğu senin ölümün dahi olsa, yaşam olmaktır ve yaşama dair ne varsa onun için düşünmeden yapabilmektir sonrada çekilip köşene sonsuza kadar dua etmektir, sana gelmeyeceğini bile bile yinede büyük bir tutkuyla sevmektir aşk.
Sevmenin de bazen kazanmak olmadığını anlamaktır aşk.
Tamda son anda kaybetmektir, oldu dediğin an “o” aşk karesinden silinmektir ve kavuşmaya susayan, titreyen bedenine, çatlamaya hazır yüreğine “dur!” Demektir aşk. Bazen durmasını bilmekten, bazen susmaktan ama her şeye rağmen bazen karşılıksız delicesine sevmekten geçer aşk.
Bütün olmak zaman ister, belki de bir ömrü feda bekler.
Aşk en az senin kadar tam, en az senin kadar eksiktir ve olgunluk asırlarla bedellendirilmiştir. Senin ömrün yetmese de, birilerininki yetecektir diye beklemek büyük hatadır. Hiçbir devirde aşkla yaşamak, aşkla sonsuz olmak ve aşkla noktalamak mümkün olmamıştır. Hiçbir aşk bir şey olamamıştır, hiçbir şeyi olamayanlarla dolu nice mevsimleri çürütmüştür aşk. Belki de böyle olmalıdır, belki de kavuşamamaktır aşk. Buluşmaların mahşere kaldığı sevmeler hep sonsuzlukla mükâfatlandırılmıştır aşkın “o” volkan bağrında…
Şimdi al eline kalemi ve yaz;
“Ey! Sonsuzluğun tükenmez ıstırap kraliçesi, (ıstırap kralı) biliyorum ki, sen gelmeyeceksin, biliyorum ki, sen hiç sevmeyeceksin aşıkları ve sen böyle mutlusun, biliyorum, çünkü kavuşmalar sende hep mahşere ertelenmiş.
Şimdi gidiyorum volkan bağrından bağıra bağıra, elbet bir gün gelirim, sukutu bulmak, acımasız ateşini söndürmek adına…”
“Sevmenin de bazen yaşamak değil, yanmak olduğunu bilmektir aşk.”
Dost dediğin Dostun yüreğinden geçeni bilmeli Dost dediğin Dostunu karşılıksız sevmeli Dost dediğin Verecekse almadan vermeli Dost dediğin Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli Dost dediğin Kara toprak gibi sadık kalabilmeli Dost dediğin Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli Dost dediğin Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli Dost dediğin Geceye parlayan yıldız olabilmeli Dost dediğin Sırtını yasladığın asırlık bir çınar Dost dediğin Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli Dost dediğin Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli Dost dediğin Velhasıl dost olduğunu bilmeli Dost dediğin İki yüreği bir beden sayabilmeli Ben herkese dost demem Benim dostum Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli Dost o zaman dosttur Dost dediğin Bir batında doğan kardeş bile olabilmeli
farkında olmalı ınsan..bir damlacık sudan nasıl yaratıldıgını farketmelı..anne karnınasıgarken dünyaya neden sıgamadıgını v en sonunda bi metrekaralık yere nasıl sıgmak zorunda kalacagını farketmeli..henuz bebekken dunya benım dercesıne avuclarının sımdıkı kapalı oldugunu,ölürken de aynı avucların herseyı bırakıp gidiyorum işte dercesıne apacık kaldıgını farketmeli…..
Can Yücel Şiirler, can yücel’in şiirleri, Can Yücel Şiirleri oku, can yücel şiirleri bağlanmayacaksın, can yücel şiirleri aşk, can yücel şiirleri anladım
Can Yücel Şiirleri
SENG-İ DERYA CAN YÜCEL
Daldı gözlerim Denizin o tirşe ve hareli gözlerine Derken Poseydon’la beraber Kaldırıp başlarımızı güneşin Gülkokusu bacaklarına baktık
Derken martılar geçti Sıyırarak suları yanımızdan Karşı sahilde akşamla yanan Beş pare cama gömmek için bizi…
ÖZLEDİM SENİ CAN YÜCEL
özledim seni… ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. beynimi uyuşturuyor özlemin… çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum Yokluğun, Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa Sabahları seni okşayarak başlamaları aksamları her isi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü… Nasılda serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken Gitmeni asla istemediğim halde buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söylemeden ”git artık” demek ”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa” demek sana nede zor seni görmemek ve belki yıllar sonra karsılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden… yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….
SEVGİ DUVARI CAN YÜCEL
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Bağlanmayacaksın Can Yücel
Bağlanmayacaksın bir şeye Öyle körü körüne “O olmazsa yaşayamam” demeyeceksin Demeyeceksin işte Yaşarsın çünkü Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki Çok sevmeyeceksin mesela O daha az severse kırılırsın Ve zaten genellikle o daha az sever seni Senin O’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen çok acımazsın Çok sahiplenmeyince Çok aitte olmazsın hem Çalıştığın binayı Masanı, telefonunu, kartvizitini Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları Mesela kuzey yıldızı Senin yıldızın olacak “O benim” diyeceksin Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin.. Mesela gökkuşağı senin olacak
İllede bir şeye ait olacaksan, Renklere ait olacaksın, Mesela turuncuya, Yada pembeye, Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden Çok ait olmadan yaşayacaksın Senin değillermiş gibi davranacaksın Hem hiçbir şeyin olmazsa Kaybetmekten de korkmazsın Onlarsızda yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın Çok eşyan olmayacak mesela evinde Paldır küldür yürüyebileceksin İlle de bir şeyleri sahipleneceksen Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat İlişik yaşayacaksın Ucundan tutarak..
Kurumuş toprağa düşer gözyaşlarım gibi eylül yağmurları…
Yaşanan bir an’dan geriye kalan siyah beyaz bir fotoğraf.
Yaz bitti.
Ayrılıkların yazgısı neden eylül?
Bu eylül bahçesi yağan yağmur serinliğince ıssız, yokluğun kadar.
Nereden bileceksin duvarlarla çevrili sensizliğin adresini, kendine küskün her yalnızlığımın yolunda ne çileler çektiğimi haykırmasam bu eylül yağmurlarına…
Şimdi sana bırakıyorum bu eylül tarihimi; sarıl bana, koca bir düşü barındıran yürek gibi…
Avuçlarında yağmur damlaları ve başucunda yıldızlar; savrulan her yaprak suskunluğu anlatır elbet bir gün sana neden kırgın olduğunu yüreğimin, ayrılıklara…
Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen Ambulans’a haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sepeb olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi.
Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemeye yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti.
Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi.
Akşam saat 23:00’te Sinem vefat etmiş. Meğer Mangal yaparken Beyin Kanaması geçirmiş.
– Eğer herhangi biri bunun bir Beyin kanaması olduğunu anlasaydı Sinem bugün hayatta olurdu.
Bir Nöroloji Uzmanı şöyle der: Önemli olan Beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek, ki bu hiç de kolay değil.
Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir:
Beyin kanaması semptonlarını anlamak çok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyini çok ciddi zararlar görebilir.
Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla, bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir.
· Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir)
· Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bugün çok güzel bir gün”) gibi.
· Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek.
· Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir.
Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil Servise haber veriniz ve Doktora telefonda durumu izah ediniz.
Ünlü bir Kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az birkişinin hayatı kurtulur” demiş.
Avrupa’da yaygın olarak kullanılmasına rağmen Türkiye’de fazla bilinmeyen ozon terapisinin, hücrelerin enerji üretimini yüzde 40 artırarak vücuttaki selülitlerin azalmasını sağladığı bildirildi. Bursa’daki bir estetik merkezinde görevli medikal estetik uzmanı Dr. Sevda Tan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ozonun iki atomlu, oksijenin çok yüksek enerji taşıyan bir şekli olduğunu ve dünyanın birçok ülkesinde standart medikal tedavilerin eşliğinde, destekleyici tedavi olarak kullanıldığı belirtti.
Bağışıklık sisteminin ve vücudun güçlendirilmesine, vücut direncinin artmasına katkı sağlayan ozon terapisinin estetik uygulamalarda da kullanıldığını ifade eden Tan, bu alandaki kullanımın pek bilinmediğini kaydetti. Tan, ozon terapinin, özellikle bacaklardaki kılcal damarlarda kan dolaşımının azalması ve dolayısıyla gerekli oksijenlenmenin sağlanamaması nedeniyle oluşan selülitlerin giderilmesinde oldukça faydalı bir tedavi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: ”Avrupa’da yaygın olarak kullanılmasına rağmen Türkiye’de pek fazla bilinmeyen ozon terapisi, hücrelerin enerji üretimini yüzde 40 artırarak vücuttaki selülitlerin azalmasını sağlıyor, ayrıca vücudun metabolizmasını hızlandırır, yağı ve karbonhidratı yakar. Bu yüzden ozon terapi selülit için çok ideal bir tedavi şeklidir. Biz de ozonu zayıflamada ve selülitlerin tedavisinde kullanıyoruz. ” Selülitlerinden kurtulmak ve zayıflamak isteyenlerin tedaviye düzenli olarak 10 seans devam etmeleri gerektiğini anlatan Tan, ozon terapinin mutlaka uzman kişilerce yapılması gerektiğini bildirdi.
Tan, ozon terapinin, kandaki oksijen oranını yükseltmesi nedeniyle anti-aging (yaşlanmanın etkilerini azaltma) özelliğinin bulunduğunu, hücreleri atık maddelerin zararlı etkilerinden koruyarak yeniden canlanmalarını sağladığını vurguladı. ”Ozon terapisi, anti-aging, zayıflama, akne, saç dökülmesi gibi estetik uygulamalarda da kullanılıyor” diyen Tan, ozon terapiyi bakteri öldürücü etkisi nedeniyle akne tedavisinde kullandıklarına işaret ederek şunları kaydetti:
”Aknenin sebebi bir bakteridir. Ozonun da bakteri öldürücü etkisi bulunuyor. Dezenfekte edici özelliği nedeniyle ameliyatlarda ve ameliyat sonrasında kullanılabiliyor. Yaraları iyileştirici etkisi de bulunuyor. Saç dökülmesinin engellenmesinde de son derece etkili, çünkü kan dolaşımını artırıyor. Dökülmenin en önemli nedenlerinden biri de kan dolaşımının azalmasıdır. Ayrıca cilt bakımlarında, lekelerin giderilmesinde de ozon terapisi uyguluyoruz.”
Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Şefi Dr. Genco Yücel, günümüz yaşam koşullarının kalp ve damar hastalıklarına etkileri, son yıllarda gelişen tedavi yöntemleri hakkında ve genç yaşlardayken de dikkatli olunması gerektiğine ilişkin bilgiler aktarıyor.
KALP HASTALIKLARI ÖLÜME SEBEBİYET VEREN HASTALIKLAR ARASINDA KANSERDEN DAHA ÖN SIRADA!
Günümüzde özellikle Batılı toplumlarda 40 yaşın üzerindeki erkek ve kadınlarda ölüm sebebinin %50’ye varan oranlarda, kalp ve damar hastalıkları, yani kalp krizi ve beyin felcini içeren hastalık grubu olduğunu belirten VKV Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Şefi Dr. Genco Yücel, ülkemizde bu oranların kadınlarda daha da üst düzeyde olduğunu açıkladı.
Dr. Genco Yücel, “Toplumdaki algılama özellikle kanserin kalp hastalıklarına göre daha fazla ölüme sebep olduğu yönündedir. Bu algılamanın en önemli sebebi tahminen kanserle ilgili tedavi metodlarının kalp hastalıklarıyla ilgili tedavi olanaklarına göre daha az başarılı olmasıdır” diyor ve kalp hastalıkları ile ilgili birçok risk faktörünün (Sigara kullanımı, tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği, kilo fazlası, hareket eksikliği…) tanımlanmış olması ve kişilerin bu tanımlanmış faktörleri kontrol altında tutarak tedavilerden fayda görebilmelerini de bir başka neden olarak sayıyor. Kalp ve damar hastalıklarında ilaç tedavileri, mekanik ve girişimsel düzeltici tedavileri (Perkütan anjioplastiler, koroner stent konumu, açık kalp ameliyatı, koroner by-pass cerrahisi müdahaleleri…) gibi birçok tedavide son 20 yılda çok ciddi anlamda başarı ve hız kazandıklarını belirten Dr. Genco Yücel, günümüz teknolojileriyle bu tedavi metodlarının daha başarılı ve daha az yan etkili olarak uygulanabildiğini söylüyor ve gelinen noktayı şu biçimde özetliyor: “Örneğin by-pass cerrahisi operasyonu olan bir kişi, 48 saat içinde normal fonksiyonlarına dönüp, 4-5 gün içinde evine dönebilmektedir. Bu, bundan 20 sene öncesiyle kıyaslandığında en az %100 ilerleme ifade eder. Ameliyat yara izleri küçülmüş, anjiografi ve anjioplasti metodları günden güne gelişmiş ve hala gelişmeye devam etmektedir. Kullanılan teknikler koroner anjioplasti, balon anjioplasti, stent konum işlemleri, kullanılan malzemelerin git gide iyileştirilmesi ile uzun dönem başarılarda büyük yol kat edilmiştir.” Kullanılan ilaçların değişmesi ve daha etkili hale getirilmesi ile kalp hastalıklarından korunma yönünde çok büyük avantajlar sağlandığını dile getiren Dr. Genco Yücel, yine de günümüzde kalp ve damar hastalıklarının 40 yaşın üzerindekilerde neredeyse yarı yarıya, yaklaşık % 45 oranında ölüme sebebiyet verdiği ve kanser gibi hastalıklardan daha fazla can almakta olduğunun altını çiziyor.
KORUNMAYA ERKEN YAŞTA BAŞLAMALIYIZ
Kalp ve damar hastalığının 40’lı, 50’li yaşlarda oluştuğu ve daha öncesinde hiçbir sebebi olmadığına dair düşüncelerin toplumda yaygın kanı olduğunu söyleyen Dr. Genco Yücel, son yıllarda yapılan araştırmalarda 20’li yaşlardaki kişilerin de kalp damarlarında
daralmaların başladığının gözlemlendiğini belirtmekte. “Günümüz yaşam koşullarında, iş dünyasının özellikle bilgisayar başında yoğunlaşması, kişilerin iş ve ev arasında sıkışan hayat düzenleri, spor yapma, gezme, dolaşma imkanlarının azalması; özellikle, çocuklarda ve gençlerde sokaklarda hareket etmeyi ve spor yapmayı içeren aktivitelerin yerini bilgisayar başında meşrubat içip zararlı olabilecek fast food yiyerek geçirmenin alması; şişmanlık ve bir takım metabolik hastalıklara yol açmaktadır. Şeker hastalığı ve kolesterol yüksekliği gibi kalp sağlığı yönünden riskli durumların sıklığı genç insanlarda artmaktadır” diyen Dr. Genco Yücel, erken yaşlarda önleyici tedavilere başlamanın önemine dikkat çekiyor ve artık daha genç yaşlarda kan şeker ve kan kolesterol analizlerinin yapılması ve buna yönelik tedbirlerin alınmasının gündeme geldiğini belirtiyor.
Özellikle riskli grupta yer alan gençlerin 20’li yaşlarda ilk kontrolden geçmeleri ve bu kontrollerde çıkan sonuçlara göre senelik veya daha nadir olarak kontrollere devam etmelerini öneren Dr. Genco Yücel, riskli grup olarak da özellikle ailelerinde genç yaşta kalp hastalığı olanları tanımlıyor. Bu gençlerin, kontrollerde kan kolesterol ve açlık kan şekeri düzeylerine baktırmalarını ve tansiyonlarını ölçtürmelerini tavsiye eden Dr. Genco Yücel, bu parametrelerin yüksek bulunması halinde daha ileri tetkiklere ve kolesterol, tansiyon, şeker düşürücü tedavilere başlanmasını önerdiklerini ekliyor.
Dr. Genco Yücel, tüm bu yaklaşımlardaki temel amacın, değişen yaşam koşulları yüzünden artan kalp hastalığı yoğunluğunu düşük tutmak ve 40 yaşın üzerinde yoğun olan kalp ve damar hastalıkları yüzünden görülen ölümlerin 30’lu yaşlara doğru gerilemesini önlemek olduğunu; bunun neticesinde de hem kişilerin sağlıklı olmasını, hem de toplumun üzerindeki ekonomik yükü azaltmak olduğunu belirtiyor.
DR. GENCO YÜCEL VKV AMERİKAN HASTANESİ KARDİYOLOJİ BÖLÜM ŞEFİ
Iskat-ı cenîn, döllenme gerçekleştikten sonra rahimde oluşan ceninin dış etki ve müdahale ile düşürülmesi; yani çocuk düşürme demektir. Bu da iki şekilde olabilir. Birincisi anne ve babanın rızasıyla gerçekleşen kürtaj; ikincisi ise, darp, korkutma ve benzeri fiillerle çocuğun düşmesine sebep olmak şeklindeki, cenîne karşı işlenen cinâyetlerdir. Hamile kadının karnındaki çocuğun düşmesine neden olan müessir fiilde, gurre denilen bir tazmînat ödenmesi gerekir. (bk. Gurre)
Cenînin dış etki ve müdahalelerle düşürülmesi, yani kürtaj, çok eski dönemlerden beri dinin, ahlâk ve hukukun tasvip etmediği bir davranıştır. Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi İslâm dininde de kürtaj caiz görülmemiştir. İnsanın yaşama hakkı, erkek spermi ile kadının yumurtasının birleşip döllenmenin başladığı andan itibaren Allah tarafından verilmiş temel bir haktır. Artık bu safhadan itibaren anne-baba da dahil hiç kimsenin bu hakka müdahale etme hakkı yoktur.
İslâm âlimleri, ruh üflendikten sonra çocuk düşürmenin veya aldırmanın haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak, bazı fakihler 120 günden veya 40 günden önce çocuğa ruh üfürülmediği için kürtajın caiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak günümüzde tıb sahasındaki ulaşılan bilgiler göstermektedir ki, cenin döllenmeden itibaren bir canlılık ve bütünlük kazanmakta, safha safha oluşum ve gelişimini tamamlayıp ilk birkaç haftadan itibaren organları teşekkül etmektedir. Hatta kalp atışlarının hissedildiği belirtilmektedir. Bu nedenle, ceninin canlılığının, mahiyetini hiçbir zaman kavrayamayacağımız ruhun üflenmesiyle aynı şey olduğunu ileri sürerek kürtajın bu döneme kadar caiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Nitekim İslâm hukukçularının çoğunluğu da bu görüştedir.
Cahit Sıtkı Tarancı Yaş otuz beş! yolun yarısı eder şiiri
Otuz Beş Yaş Şiiri
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın Şiirleri YÜREK Şiire Yorum Yapın Yumruk biçiminde bir şey Kan kırmızı et parçası Gümbür gümbür atar durur Göğsümün sol tarafında
Hayat, aşk, iyilik, cesaret Ne varsa bu yürektedir Bu yürek durmayagörsün Kodunsa bul dünyaları
Yüreğim benim bir tanem Velinimetim, efendim Durma, çarp, vur, ses ver aman Aşık kulağım sendedir.
ABBAS Şiire Yorum Yapın Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
AKŞAM VAKTİ Şiire Yorum Yapın Neden öyle sessiz duruyorsun öyle? Şarkın mı tükendi dersin, biten günle, Yoksa gün mü bitti şarkınla beraber?
Çığlıklar, içinde can verdiği bu an, N’olur, gözlerine geceler dolmadan, Bana altın gibi bakışlarını ver…
ŞAŞIRDIM KALDIM Şiire Yorum Yapın Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım; Gün kasvet gece kasvet. Bulutlar, sisler içinde bunaldım; Gök mavisine hasret.
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım, Ummamak senden medet. Suyun dibine vardı ayaklarım; Suyun dibinde zulmet.
Kalmadı ümidin soluk ve cılız Işığında bereket. Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız Bir at oldu nihayet.
TREN Şiire Yorum Yapın Nereye bu gece vakti? Güzel tren, garip tren? Düdüğün pek acı geldi, Hatıra neler getiren. Çokmudur mendil sallamam; Her yolcu az çok aşinam, Haydi, yolun açık olsun; Geçtiğin köprüler sağlam, Tüneller aydınlık olsun.
ANNE NE YAPTIN? Şiire Yorum Yapın Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.
Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?
Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat? Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi? El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim? Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? AŞK ADAMI Şiire Yorum Yapın Dolaştığım denizlerce düşünüyorum, Bineceğim son gemi değil midir Hayır sahibi omuzlarda giden tabut. Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer, Derdim ki: ‘Elbet bir ağlayanım olur benim de; Ramazan geceleri Yasin okuyanım, Baharda kabrime menekşe getirenim de.’
Fakat bütün bunlar da olur, Yine tasa etmem, Yine kırılmam kimseye. Ben aşk adamıyım, Sevmeye geldim insanları, Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye; Hesapsız, karşılıksız, Ayrılık gayrilik gözetmeden. Gün gelip gidersem şayet, Öyle severekten gideceğim ki, Karanlık kıyılardan bile olsa, Candan selamlarım, Civarımdan geçecek gemileri; Güneşli gemileri; Şarkılı gemileri; İçlerinde kendim varmışım gibi!
AŞK İLE Şiire Yorum Yapın Baktım ki gökyüzü baştan başa bulut Unut diyor o güzel günleri unut Baktım ki deniz her dalgasıyla düşman Kuşlar av peşinde balıklar pusuda Çok gerilerde kalmış çıktığım liman Yok görünürde sığınacak bir ada
Baktım ki musibet gün gelip çatmış Yolcusunda tayfasında şafak atmış Ne yelken kâr eder ne kürek ne istim Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi Aşk ile koskoca dağları düz ettim Avladım sonunda o civân kekliği
BAHAR SARHOŞLUĞU Şiire Yorum Yapın İlk sevgilimin gülüşüne benzer Bir Nisan havası değil mi esen? Zincirlere, kelepçelere inat, Kanatlarımı açmak zamanıdır; Allahaısmarladık kaldırımlar.
Giyenler düşünsün dar elbiseyi; Ölçülü sözü, hesaplı adımı Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan; Saltanat sürer gibi uçuyorum, Erk ağacı gelin olduğu gün.
Hayranım bu şehrin bacalarına. İrili ufaklı, hep bir ağızdan, Nasıl derinden gökyüzüne doğru Bir türkü söylüyorar öyle sessiz! Dmanı daim olsun güzel baca!
Yuvası saçakta kalan kırlangıç, Yuvası dallara emanet serçe. Derken camiler üstünde güvercin, Minareler katında geçiyorum, Gökyüzü mahallesi istanbul’un.
Süt beyaz bir martıyım açıklarda. Gemilere ben yol gösteriyorum, Buğday ve ilaç yüklü gemilere. Bir kanat vuruşta bulutlardayım; Bir süzülüşte vatanım dalgalar! BATAN GEMİ Şiire Yorum Yapın İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim! Sağa sola sallanıp,bakın,çırpınıyorum; Fakat bilmem ki sarhoş onlar mıdır,ben miyim; İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Gittikçe kabarıyor,amanın,bu dalgalar; Ufuk sise gömülü,ne gelen var ne giden. Kaptan imdat düdüğü durmadan çalar! Kaptan imdat düdüğü beyhude çalar!
Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman! Bir ümit dağılıyor çıkan her nefesimden. Batacağım galiba bir limana varmadan! Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman. BAHAR YELİ Şiire Yorum Yapın Nihayet damlarda leylekler göründü Upuzun gagalarını takırdatan Vefasız sandığımız turnalar döndü Geçen yıl gittikleri meçhul diyardan
Çiçek açmış ağaçlara bak ne güzel Gel bizim olsun serçelerin neşesi Gel seninle kırlara açılalım gel Neler vadetmiyor akar suyun sesi
Şu yeşilliğin ta sonuna gideriz Ne olduğumuzu unutuncaya dek İstersen havadan sudan bahsederiz Yalnız adımlarımızla sevişerek
Uzamaya başladı günler sahiden Güneşin batmak istemediği belli Eteğini havalandırarak esen Kış boyunca düşündüğüm bahar yeli AŞK! Şiire Yorum Yapın Açınca baharın dişi gülleri Bir başka rüzgar eser bahçelerde Dinle çılgınca öten bülbülleri Sorma niçin düştüğünü bu derde
De ki: -Aşktır şadeden gönülleri Perişan, berbat eden gönülleri Aşk söyletir en yanık türküleri Ay buluta girdiği gecelerde
Tugbam sitesinde en güzel uyuz Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa uyuz Sözler uyuz Sözler Söz : anne merak etme, akşama dönerim. sabaha da iskenderim
Kardesim sizin disinizin içi iyice oyulmus dolgu gu gu kurtarmaz maz maz cekmemiz lazim lazim zim zim m m magara gibi olmus mus mus ss..
hiç birşeyi gururuna yediremiyodu, gururu açlıktan öldü
Her isi harfi harfine uygulardi sonunda çik çak çik çak diye daktilo sesi çikartmaya basladi.
Geçmişimi hep arıyorum ama hep meşgul
Şu dj lerin konusmalarına hiçbir d j im yok
Bu musluk sulari ile daha iyi kafa yapilir hey barmen bana bir I.S.K.I
Meraba burdan anneme selam söyleyebilirmiyim anne bak been nabeeer
Ne! sizin paspas bagiran cinsten degilmi, Ne! sizin bir kediniz mi var.
Bankalardan başka fonda olan bir şey söyleyin Cevap:Jane Fonda
Su musluk sesınden acaaip tirsssssssiyorum.
BU guzellik,bu guluş,bu zeka,bu akıl,hele şu anlam dolu gozlerin buyusu,Allah butun bu guzellikleri bi arada toplamış,neyse benden cok bahsettik, senden ne haber.
Shekspierre’in trakyali bi hemserimiz oldugunu biliyormuydunuz. To be or not to be bre.
Kanımda çok fazla alkol WAR..
Ah marie..Senin için herşeyi yaparım..Dağları delerim..Ölüme atarım kendimi..Ateşlerde yanarım..Cumartesi günü görüşürüz sevgilim(eğer yağmur yağmazsa..)
Dogustan yetenekliyim. Parmaklarimdan üçünü makineye kaptirmasaydim şimdi on parmagimda on marifet var
Ben isime çok bagliyimdir ne GREV verilirse yaparim
Tugbam sitesinde en güzel Oscar Wilde Vecizeleri sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Oscar Wilde Vecizeleri Oscar Wilde Vecizeler
Oscar Wilde Vecizeleri,Sözleri
Demokrasi; halkın, halk tarafından ve halk için coplanmasıdır. Tehlikeli olmayan bir fikre fikir demeye değmez.
Centilmen, insanların duygularını asla yanlışlıkla incitmeyen kişidir. Bir dostun üzüntüsünü herkes paylaşabilir. Ama bir dostun başarılarına içtenlikle sevinmek bir ruh hasleti gerektirir.
Ne zaman insanlar benimle aynı fikirde olsa hatalıymışım gibi hissediyorum. Bigami, gereğinden bir fazla kadınla evli olmaktır. Monogami de öyle.
Hiçbir şey romantizmi espri anlayışı olan bir kadın kadar mahvedemez, ya da espri anlayışı olmayan bir erkek kadar.
Savaş kötü kabul edildikçe hep ilgi çekici olacaktır. Avami olarak görüldüğü zaman gözden düşecektir.
Kadınlar bizim kusurlarımızı sever. Eğer yeterince kusurumuz varsa kalan herşeyi affedebilirler. Zekamızı bile… Amerika, uygarlık aşamasını atlayıp barbarlıktan doğrudan gerileme aşamasına geçen tek ülkedir.
Kendini düşünmeyen adam hiç düşünmüyor demektir. Kadın ve erkek arasında arkadaşlık olamaz. Tutku, kin, hayranlık ve aşk olabilir ama arkadaşlık asla.
Gençken paranın hayatta en önemli şey olduğunu zannederdim. Şimdi yaşlıyken, öyle olduğunu biliyorum. Erkekler kadının ilk aşkı olmayı ister, kadınlar ise erkeğin son aşkı.
Kadınlar anlamak için değil sevilmek için vardır. Erkekler kendilerini yorgun hissettikleri için evlenirler, kadınlar ise meraktan. İkisi de hayal kırıklığına uğrar.
Tugbam sitesinde en güzel Anneler Günü özlü sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Anneler Günü özlü sözler Anneler Günü ile ilgili özlü sözler, Anneler Hakkında özlü güzel sözler
Annnelere söylenen güzel sözler, Anneler Günü özlü sözler
Bir anne yüreği dibinde af bulunan bir uçurumdur. (HONORE DE BALZAC)
Tugbam sitesinde en güzel Yalan Sözler sizler için hazırlandı . Buyurun Kısa Yalan Sözler
Memeleketin Bütün Kızları bana hastaydı Zamanında.
Sensiz Olunca hayat ile Bağlantımı Koparıyorum Adeta.
Askerliğim Süresince Hiç Dayak yemedim.
Sensiz Zaman geçmiyor Zaman geçsede Sensiz hayat çekilmiyor.
Aşkım Sen OLmayınca hiçbirşeyden Zevk Alamıyorum Yaşamak Anlamsız Sen Olmayınca yanımda.
Sensiz Yaşayamam Sensiz öLürüm Ben Aşkım Gözlerinde Buluyorum Anlamsız Hayatı.
Lise basketbol takımında iken çekilmiş bir takım fotoğrafının altına el yazınızı değiştirerek “en iyi oyuncumuz Kemal’e” diye yazarak ortalık yere bırakın.
Beni en çok üzen, bana yalan söylemen değil; bir daha sana inanmayacak olmam.
Bugün de mutlu gözüktüm, görev tamam.
Dünyanın ne kadar ufak olduğunu ‘seni dünyalar kadar seviyorum’ deyip de gidenler öğrettiler.
Yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum hiç kimseyi!
Birini çok sevdiğinizde, o size bin kere de yalan söylese, yine herkesten çok ona inanmak istersiniz.