Posts Tagged ‘olur’

Çay Sohbetleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Ülkemizde çay çok sevildiği için çaya şiir bile yazılmış. Benim hoşuma gitti paylaşayım dedim,sizinde seveceğinizi umarak.

Çay Sohbetleri

Porselen demlikte güzel demlenir,
Rengi kıpkırmızı gören imrenir,
Herkes sohbetlerde ilim öğrenir,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Önemini bilen sohbete gider,
Maksat ilim, çayı bahane eder,
Sohbetlerin feyzi bırakmaz keder,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Cam bardaklar sıra sıra dizilir,
Çöpü düşmez, bir cam gibi süzülür,
İşi olup içemeyen üzülür,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Memba sularıyla yapılanına,
İçmeyen çıkarsa, değsin canına,
Rengi benzetilir tavşan kanına,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Çay ikram edeni, ehli unutmaz,
Uykusu geleni hemen uyutmaz,
Ihlamur, çayların yerini tutmaz,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Rize’mizin nefis olur çayları,
İçilir, yaz, bahar ve kış ayları,
Zinde tutar bayanları bayları,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Tozları elenir, sonra demlenir,
Bardak boşaldıkça, çay tazelenir,
Çayların yanında nevale yenir,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Garipler, dervişler çaya bayılır,
Çay, evliya içeceği sayılır,
Çay kokusu her tarafa yayılır,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Kimisi, çay içer, nargile çeker,
Bazen teker teker kırılır şeker,
Çünkü kimileri kıtlama içer,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Çay sohbeti dile destan bir olay,
Her molada getirilir taze çay,
İtiraz edilmez, herkes der hay hay,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Sohbetlere edep ile girilir,
Uykusu gelenler içip dirilir,
Boşalınca tazelenip verilir,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Kimi üç bardağın adını anmaz,
Beş bardak olsa da, çay içtim sanmaz,
Dokuz bardak içer yine de kanmaz,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Göz alıcı renge kimler vurulmaz,
Taze demlenmişse, geri durulmaz,
Filiz varken başka çaylar sorulmaz,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Gönül ne çay ister, ne de çayhane,
Gönül sohbet ister, çaysa bahane,
Bu çaylı sohbetler olur şahane,
Bizde bir başkadır çay sohbetleri.

Mehmet Ali Demirbaş

Engelliler Haftası ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Engelliler Haftası ile ilgili şiirler
Engelliler Haftası Şiirleri
Engelliler haftası Şiir


Engellileri sevmeliyiz

Engelileri sevmeliyiz
Onlar sevilmeyi istiyorlar
İlgi saygı istiyorlar
Onların hakkı var sevilmeyi övülmeyi

Ama insanlar öyle deyil ki
Hor görmesinler hakir görmeyecekler
Bu onların sevgi deyil sadece üzüntü
Onların da istedigi bu sevilmeyi

İnsanlar gibi çoçular gibi
Bizler engelililere ilgi göstermeliyiz sayip çıkmalıyız
Sevmeli saymalı onları
Biz de bir gün engelli olabiliriz unutmayalım

Bizlerde engellilerin yardımına kosmalıyız
Keşke insanlar bu kadar sevgi saygılı
Hoşgörülü olsalar ne güzel olurdu
Engellileri sevmeliyiz

Demet Akkoyun

Hayat Herkese Güzel

Gücünüz yerindeyse,
Sağlıklıysa başınız,
Bir sakat görürseniz,
Sevgiyle yaklaşınız.

İnan kimse istemez,
Eksik olsun bir yeri.
Sağlamsan yavrum şükret,
Değerlendir günleri.

Özürlü kardeşlerim,
Asla üzülmeyiniz.
Hayat herkese güzel,
Bizlerse sizinleyiz.

Mehmet ŞAHİN


Onlar

Tribündeki sesleri
yüreklerinde hissettiler
olmayan bacaklarının yerine
inancı ve umudu koydular
hep ızdırap dolu gözleri
güçlü kolları ile
potaları zorladılar
ve………..
bir rüyayı gerçekleştirmek için
hep birlikte yola çıktılar

Erol Gökçe

Kör ile Kötürüm

— Bak arkadaş, ne ben sağlam
Bir adamım…
— Ne ben tamam
Bir insanım.
— Ben kötürüm,
— Ben de körüm;
Hem anadan doğma körüm,
Ben düşündüm ki ikimiz
Tam bir insan olmak için
Her şeye malikiz: Senin
Kuvvetli bacakların var.
Benim gözlerim de bakar.
Ben senin gözün olurum.
Gecen, gündüzün olurum.

— Ben de sana bacak, ayak
—Öyleyse hiç düşünme, kalk!
Senin için
Ben bakarım ve görürüm
— Ben de seni istediğin
Yere alır, götürürüm.
Böyle işte;
İki mihnet birleşince
Bir teselli hasıl olur,
Mihnetliler de kurtulur.

Tevfik FİKRET


Sen Özürlü Olsaydın

Kader sana ansızın indirseydi tokadı
Ömrünün baharında sararıp ta solsaydın
Bir anda uçup gitse dizlerinin takatı
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Tanrım sana bu güzel elleri vermeseydi
Masmavi gökyüzünü gözlerin görmeseydi
Dünyada olanlara aklın hiç ermeseydi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Candan sevdiğin biri bu hale düşse idi
Belki sana bir ibret belki bir hisse idi
Felek sana müebbet bir ceza kesse idi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Kutsaldır özürlüye vereceğin her emek
Ona nasılsın deyip yüzüne gülümsemek
İnsana yakışır mı ondan bana ne demek
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Neden hor görüyorsun tanrı verdiği canı
Belki onunda vardır senden üstün bir yanı
Asla dilemem ama Allah korusun hani
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Gelin bu insanlara artık sahip çıkalım
Çevresine örülmüş duvarları yıkalım
Vicdanına danışıp bir hesap yap bakalım
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

İbrahim Yavuz


Sakatlık

İlahi imtihan gelip çatınca,
Gelirde bedene bir özür olur.
Mevla verdiğini geri alınca,
Kahreder de suçu felekte bulur.

Bütün nimetleri veren Allah’tır,
Birini alınca, kul mahzun olur.
Verdiğini almak Mevla’ya haktır,
Burada anlatmak çok uzun olur.

Katlanıp sabreden ecrini alır,
Sabırlı, şükreden, mümin kul olur
Kimisi dünyaya küsmekle kalır,
Bu, isyana giden, kötü yol olur.

Mevla bir alırsa ikide verir,
Bunları bilirse kul memnun olur.
Sakatlar cenneti görse sevinir,
Anlamazsa çoğu bir mecnun olur.

Sakat Yaratana şükür etmeli,
O zaman Mevla’nın hoşuna gider,
Diliyle kalbiyle zikir etmeli,
Yoksa çektikleri boşuna gider.

Özür insanlara büyük afettir,
Gelirde çok zaman kulları vurur,
Özürlüye yardım dini adettir,
Kaza; sadakayla, duayla durur.

Kasım Kaplan

Bizler özürlüyüz

Kimimiz işitmez, kimimiz görmez
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.
Korkmayın bunlardan hiç kimse ölmez
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak gözüm görmezde resim yaparım,
Ben de bu yolları hep adımlarım
Bende bir bireyim her yerde varım
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.

Bak onun kulağı duymuyor, neyler
Hepsi nota bilir, şarkılar söyler
Bize acımasın ağalar beyler
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak burada kolu yok, bacağı sakat
Değnekle geziyor buluyor takat
Yaşamımız zordur, biliriz fakat
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bize imkan verin budur son sözüm
Görün bak ne yapar o zaman özüm
Ürettikçe görür gönülden gözüm
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Nice insan var ki gönülden görür
Yürekten işitir, yürekten yürür
COŞARİ yürekten konuşur durur,
Bizler özürlüyüz, onlarsa değil.

İbrahim Coşar

Engelliler Haftası Şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Engelliler Haftası Şiirleri
Engelliler Haftası ile İlgili Şiirler
Engelliler Haftası Şiir

Engellileri sevmeliyiz

Engelileri sevmeliyiz
Onlar sevilmeyi istiyorlar
İlgi saygı istiyorlar
Onların hakkı var sevilmeyi övülmeyi

Ama insanlar öyle deyil ki
Hor görmesinler hakir görmeyecekler
Bu onların sevgi deyil sadece üzüntü
Onların da istedigi bu sevilmeyi

İnsanlar gibi çoçular gibi
Bizler engelililere ilgi göstermeliyiz sayip çıkmalıyız
Sevmeli saymalı onları
Biz de bir gün engelli olabiliriz unutmayalım

Bizlerde engellilerin yardımına kosmalıyız
Keşke insanlar bu kadar sevgi saygılı
Hoşgörülü olsalar ne güzel olurdu
Engellileri sevmeliyiz

Demet Akkoyun


Hayat Herkese Güzel

Gücünüz yerindeyse,
Sağlıklıysa başınız,
Bir sakat görürseniz,
Sevgiyle yaklaşınız.

İnan kimse istemez,
Eksik olsun bir yeri.
Sağlamsan yavrum şükret,
Değerlendir günleri.

Özürlü kardeşlerim,
Asla üzülmeyiniz.
Hayat herkese güzel,
Bizlerse sizinleyiz.

Mehmet ŞAHİN


Onlar

Tribündeki sesleri
yüreklerinde hissettiler
olmayan bacaklarının yerine
inancı ve umudu koydular
hep ızdırap dolu gözleri
güçlü kolları ile
potaları zorladılar
ve………..
bir rüyayı gerçekleştirmek için
hep birlikte yola çıktılar

Erol Gökçe

Kör ile Kötürüm

— Bak arkadaş, ne ben sağlam
Bir adamım…
— Ne ben tamam
Bir insanım.
— Ben kötürüm,
— Ben de körüm;
Hem anadan doğma körüm,
Ben düşündüm ki ikimiz
Tam bir insan olmak için
Her şeye malikiz: Senin
Kuvvetli bacakların var.
Benim gözlerim de bakar.
Ben senin gözün olurum.
Gecen, gündüzün olurum.

— Ben de sana bacak, ayak
—Öyleyse hiç düşünme, kalk!
Senin için
Ben bakarım ve görürüm
— Ben de seni istediğin
Yere alır, götürürüm.
Böyle işte;
İki mihnet birleşince
Bir teselli hasıl olur,
Mihnetliler de kurtulur.

Tevfik FİKRET


Sen Özürlü Olsaydın

Kader sana ansızın indirseydi tokadı
Ömrünün baharında sararıp ta solsaydın
Bir anda uçup gitse dizlerinin takatı
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Tanrım sana bu güzel elleri vermeseydi
Masmavi gökyüzünü gözlerin görmeseydi
Dünyada olanlara aklın hiç ermeseydi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Candan sevdiğin biri bu hale düşse idi
Belki sana bir ibret belki bir hisse idi
Felek sana müebbet bir ceza kesse idi
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Kutsaldır özürlüye vereceğin her emek
Ona nasılsın deyip yüzüne gülümsemek
İnsana yakışır mı ondan bana ne demek
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Neden hor görüyorsun tanrı verdiği canı
Belki onunda vardır senden üstün bir yanı
Asla dilemem ama Allah korusun hani
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

Gelin bu insanlara artık sahip çıkalım
Çevresine örülmüş duvarları yıkalım
Vicdanına danışıp bir hesap yap bakalım
Böyle mi düşünürdün sen özürlü olsaydın

İbrahim Yavuz


Sakatlık

İlahi imtihan gelip çatınca,
Gelirde bedene bir özür olur.
Mevla verdiğini geri alınca,
Kahreder de suçu felekte bulur.

Bütün nimetleri veren Allah’tır,
Birini alınca, kul mahzun olur.
Verdiğini almak Mevla’ya haktır,
Burada anlatmak çok uzun olur.

Katlanıp sabreden ecrini alır,
Sabırlı, şükreden, mümin kul olur
Kimisi dünyaya küsmekle kalır,
Bu, isyana giden, kötü yol olur.

Mevla bir alırsa ikide verir,
Bunları bilirse kul memnun olur.
Sakatlar cenneti görse sevinir,
Anlamazsa çoğu bir mecnun olur.

Sakat Yaratana şükür etmeli,
O zaman Mevla’nın hoşuna gider,
Diliyle kalbiyle zikir etmeli,
Yoksa çektikleri boşuna gider.

Özür insanlara büyük afettir,
Gelirde çok zaman kulları vurur,
Özürlüye yardım dini adettir,
Kaza; sadakayla, duayla durur.

Kasım Kaplan


Bizler özürlüyüz

Kimimiz işitmez, kimimiz görmez
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.
Korkmayın bunlardan hiç kimse ölmez
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak gözüm görmezde resim yaparım,
Ben de bu yolları hep adımlarım
Bende bir bireyim her yerde varım
Bizler özürlüyüz, kusurlu değil.

Bak onun kulağı duymuyor, neyler
Hepsi nota bilir, şarkılar söyler
Bize acımasın ağalar beyler
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bak burada kolu yok, bacağı sakat
Değnekle geziyor buluyor takat
Yaşamımız zordur, biliriz fakat
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Bize imkan verin budur son sözüm
Görün bak ne yapar o zaman özüm
Ürettikçe görür gönülden gözüm
Bizler özürlüyüz kusurlu değil.

Nice insan var ki gönülden görür
Yürekten işitir, yürekten yürür
COŞARİ yürekten konuşur durur,
Bizler özürlüyüz, onlarsa değil.

İbrahim Coşar

deme can! demlen ..dinle..dinlen ..din, ey can!..

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Sana anlattıklarım.. sustuklarımdır..
Yüzde ısrar etme
doksan da olur ..!
İnsan dediğin noksan da olur ..!
” Bir ben varım deme ”
yoksan da olur ..!
dinlemedin beni..dinlenmedin..dinemedin..

Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen,
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor..
bak,gördün mü..anlatamadıklarım,neleri haykırdı ?

alıntı

Şiir ıhlamurlar çiçek açtığı zaman

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Şiir Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Bahattin Koç
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahattin KARAKOÇ

gurbet gelini

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Cetin bir kis gecesiydi martti soguktu
Her taraf bembeyaz gök zifiri karanlikti
Icim üsüyordu cocuktum agliyordum
Gizli gizli hickira hickira
Sesim duyulmasin diye yorganin altina girmistim
Cok korkuyordum agliyordum
Son kez öpmüstü ablam beni kala kalmistim
Sus dedi isaret parmagini dudaklarina degdirerek
Hastanelerde gördügüm hemsire ablalarin fotograflarina benzemisti
Sakin sesini cikarma
Ahmetimi de öp benim yerime annemi de
Sizi cok seviyorum
Bende dedim icimden
Bende seni cok seviyorum abla
Bende seni bende seni cok seviyorum
Ablam gitmisti
Nereye diye soramadim
Bi islik sesi duydum inceden
Aklimda hep bu ses kaldi o geceden
O islik felaketi oldu ablamin
Ve yillar süren suskunlugu babamin
Iyice icine kapandi babam
Mahallede kimselerin yüzüne bakamaz oldu
Hayata küstü aylarca yillarca
Annem agladi o sustu
Hep bir haber bekleyerek gecti günleri
Sormuyordu ama bekliyordu
Dedikleri dogruydu
Ne olursa olsun et tirnaktan kopmuyordu
Ablam bir daha dönmedi
Kim bilir belki de dönemedi
Söz verdim kendime ben hic kopmayacaktim onlardan
Evlenmeyecektim
Tek umutlari bendim
Gözümün icine bakardi babam
Bir tane kizim benim der basini öne egerdi
Icim titrerdi
Pek belli etmezdi ama babam en cok beni severdi
Canimi istesinler kizimi istemesinler derdi babam
O daha cok kücük kücücük diyerek geri cevirirdi kismetleri
Hic büyümeyen kiziydim babamin
Sonunda benim de istedigim birine olur dedi babam
Hayirlisi olsun
Beyaz gelinligimi giyecegim güne kadar hep sustu
Agzini bicak acmiyordu
Bir gece annemle konusurlarken duydum
Acaba dogru mu yaptik hanim
Uzaklara verdik kizi gurbet ellere verdik
Taht yaptik da baht yapamadik su kizlara
Yazik bize yazik diyordu
Iyi olur insallah bey dedi annem iyi olur insallah
Sikma canini ablasina benzemesin kaderi
Nerden bilirdim gurbet ellere gelin gidecegimi
Zordu gurbet dedikleri
Simdiden yakti icimi
Kim bilir nasil özlerim annemi babami kardeslerimi
Evimi memleketimi
Gözyaslari icerisinde yatagima girdim
Yorgani basima cektim
Cocuklugumu biraktigim bu evde son gecemdi
Agliyordum
Bu evde dogmustum
Ve ilk defa bu evde aglamistim
Duvarlara baktim
Sokak lambasindan sizan isikta sararmis aile fotografimizi gördüm
Hersey eskimeye mahkumdu demek
Hemen yaninda ablamin astigi Orhan Gencebay posteri duruyordu
Bir teselli ver yaziyordu üzerinde
Ama hic bir teselli vermiyordu
Inadina acitiyordu iste
Icimde bir seyler kopuyordu
Paramparca olmustum
Hepimiz paramparca olmustuk
Kitapligin üzerine cizdigim cöp adamlari gördüm sonra
Nasilda azar isitmistim annemden
Bu cocuklar hic bir seyin degerini bilmiyorlar diye bagirmisti
Biliyorum anne simdi her seyin degerini biliyorum iste
Senin de babamin da kardeslerimin de
Hepinizin degerini cok iyi biliyorum
Sizi cok seviyorum anne sizi cok seviyorum
Sevinci ve hüznü ayni anda yasiyordum
Yorulmustum tam dalmak üzereydim ki kapi gicirtisiyla uyanmistim
Babami gördüm
Uyur gibi gözlerimi kapattim
Yatagimin yanina diz cöktü
Üstümü örttü siki siki
Ilk defa saclarimi oksadi
Saclarimi oksadi babam
Ne kadar da gec kalmisti
Aglamamak icin zor tutuyordum kendimi
Bi taraftan hic bitmesin istiyordum bu rüya
Alnimdan öptü babam
Gözyaslari yanaklarimda kaldi
Daha fazla dayanamadim
Baba dedim boynuna sarildim
Istemezsen gitmem baba
Istemezseniz gitmem
Allaha emanet ol yavrum dedi
Cok mutlu oldum
Canim babam benim canim babam
Ellerini öpüyordum
Hem agliyor hem gidiyordum
Canim babam canim canim…

Okuyan:şebnem kısaparmak

Gece Nöbeti ; Murathan Mungan

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Gece Nöbeti

Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum..
Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
Daha az..
Ve zamanla..

Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..
Uzak dağ kışlalarında..
Görmüyoruz birbirimizi..
Usul usul sis iniyor..
Kopmuş yollara..
Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

Artık daha az seviyorum seni..
Unutur gibi..ölür gibi daha az..
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini..
Kolay değildi..
Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
Kaç acı birden imtihan etti beni..
Bir tek gece vardır insanın hayatında..
Ömür boyu sürer nöbeti..
Bu da öyleydi..
İyi ol..
Sağ ol..
Uzak ol..
Ama bir daha görme beni..

Murathan Mungan

Gözlerimden Çok Yaramı Sevdim…

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri… Yeryüzüne gönül indiremez onlar… Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar…Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez…Gönüllü sürgündür onlar…Gizliden gizliye hissederler bunu…Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere…Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir…Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri…Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden…Yorulur kendisini anlatamamaktan…Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir…Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır…O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır…İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır…İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer…Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık…Kaybolmuşluğa çok yakındır…Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır…Daha az acı çekiyordur artık…Ama daha mutsuzdur eskisinden….Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden…
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü…Kaybolmuşluğa yakındım…İçimdeki acı hızla eksiliyordu…Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi…Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi…Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi…Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı…
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil….Gerçekten değil…Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor….Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor…
Konuşmaya susamıştık…Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye…Oysa böyle bir şey yoktu…Hep buradaydık…Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde…O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde…Hep o soluksuz kaldığımız yerde…Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde…
Belki aynı gece,belki yıllar boyunca konuştuğumuz yerden bana geldik…susuz ve yorgun…Yaşamaya köpekler gibi aç,ama ölüme dünden razı…
Bana geldik…Belki içimizdeki acıyı avutur,koptuğumuz ışığı ikna eder,biraz olsun hiç yaşamamış,hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapar,içimizden bir ömür çalar,yitirdiğimiz ve anlayamadığımız ne varsa uzakta bırakır,buradan,bu hayattan yolumuza devam ederiz,sanmaya geldik…
İçtik,şımardık,ağladık,hayatı özledik,çığlık attık;ardımızda bıraktığımız ve bir kez olsun sahiden dönüp bakmadığımız onca kırıl kalp,onca vazgeçiş,onca erteleyiş,onca unutuş bir gecede bağışlanır sandık…
Ama olmadı…Bunu ilk ve son kez sevişirken anladık…Birbirimizin çıplak bedenlerine dokunduğumuzda…Aynı anda,belki de peş peşe,derinden,çok derinden öksüz kalan bir çocuk gibi kesik kesik ağlamaya başladık…Engel olmaya çalışsak da,yine de kahredici bir hoşluğu vardı bu ağlayışın içimizde…Bu hayatta sevgili olarak birlikte gidecek bir yerimiz yoktu…Geçmişimiz bizi geri çağırıyordu…Gidecek bir yerimiz yoktu,ama kaybolmamıştık…Bu yüzden kahredici bir boşluğu vardı göz yaşlarımızın…
Sonra sabah oldu…Sonra acı ve özlemin yerini utangaç bir boşluk aldı…Bütün o eksik hazların yerini derin bir suçluluk duygusu aldı…
Sonra o gitti,yaramda hiç unutamayacağım bir ürperti bırakarak gitti…Yaram ki,kimse onun kadar beni anlayamaz,yaram ki onun kadar kimse beni sevemez…Gözlerimden çok içimdeki yaramı sevdim ben…Çünkü ondan başka kimse bana beni gösteremedi…Herkese,ama herkese yalan söyledim,ama bir tek o biliyordu hepsini…Bir tek o gördü beni kendimi aldatırken…Onu unutmaya çok çalıştım…Yok saymaya…Hayat diye içine girmediğim akvaryum kalmadı…Her mevsim mutluluk modaydı…O akvaryumların içinde mutluymuşum gibi yaptım…Yaramı unutup herkes ne yapıyorsa onu yapmaya çalıştım…Akvaryumun içinde,herkes gibi camların dışında bir yeri özledim…Bana ait olmayan bir hayatta,hiçbir ortak yanım olmayan insanlarla akvaryumun dışını özledim…Yaramı unutup,neyi özlediklerini bilmeyen insanların özleyişlerini sevdim…Bilmiyorum,belki bunu da kendi yaramı unutmak içim yaptım hep…Anladım ki,nereye gitsem sonunda yarama dönüyorum…Ne yapsam,ne etsem döndüğüm tek yer yine o eski kalbim…Bütün o oyunlardan bana kalan o eski yadigar…Ne kadar sevse de insan,tükenip,yorulduğu bir saat var…Herkesin bencil bir ömrü var…İşte en çok o zaman hatırlarım o eski kalbimi,onca insana kendimden öç alırcasına dağıttığım kalbimi,çok sevdiğim bir yabancı gibi hatırlarım…Mahcup bir özlemle çağırırım onu dağıttığım yerlerden;hayatlardan,yorgun ve bencil sevgilerden… Utanarak…Sanki kendi kalbimi geri çağırmak bir suçmuş gibi çağırırım…Güzellik ve soyluluk saklıdır o kalpte…Kalbimdeki kimsesiz kalmış güzelliğe ve soyluluğa vurgunumdur ben…Onu her arzulayışımda karşıma Tanrı çıkar…Beni böyle eksik,böyle yarım,böyle susuz,böyle bir başına O bırakmıştır…Tanrı vardır ve benim bu sonsuz susuzluğum ondandır…
Bu susuzluğu hissettiğim andan beridir hayattan korkmamayı öğrendim…Kime dokunsam Tanrı’ya sonsuz bir yakarış;kime dokunsam o büyük kopuşun sancısıydı;kime dokunsam kendimdeki ilk ağrıya dokunuş gibiydi…Kime dokunsam eksik,ve yanlış bir Tanrı’ya dokunmak gibiydi…
Tanrı’yı unutmak,içimdeki aşkı unutmak gibidir bazen…Böyle zamanlarda kalkıp giden her şeyin peşine takılırım…Bütün zamanların,bütün trenlerin,bütün vaatlerin ve hızların arkasından giderim…Farklı olmak adına,kendim olmak adına,herkes gibi olmak adına koşarım giden her şeyin ardından…İçimdeki Tanrı’yı,içimdeki aşkı soluksuz,kimsesiz bırakarak koşarak giderim her şeyin ardından…Kendimi hatırlamamak için her anımı,her dakikamı tıka basa bu hayatla doldururum…içimdeki aşkı,içimdeki susuzluğu unutabilmek için bir projeye,bir yaz boz tahtasına dönüştürürüm kendimi…Her yerde ve herkesle olmak için kendimi boşlukta bir yerde yeniden yaratmaya çalışırım…Herkesle ve her yerde olmak için,beni her yere bir an önce yetişmek için,kendime bana ait olmayan bir kalp,bir yüz alıp kimsenin bilmediği,uğramadığı bir boşluğa yerleşirim…Herkes ve her şey olmaz için,beni çağırdıkları her yerde olmak için bu boşlukta yaşadım kimsesiz,bu boşlukta yüzüme çarpan kapılar,bu boşlukta hızlandıkça geciktiğim,bu boşlukta çırpındıkça yitirdiğim her şey bana aşksız geçen yıllarımı hatırlatır…Bana Tanrı’sız ömrümü,yüzümden yoksun geçen anlarımı hatırlatır…Böyle zamanlarda defalarca çiğneyip geçerim kendimi…Verdiğim sözleri,ettiğim yeminleri…Atarım kendimi herkesin ortasına…Gizlerimi atarım hoyrat gözlerin önüne…Önce ben başlarım kendimi yağmalamaya…O güvenmediğim hayatı ve zamanı yanıma alarak gizlediğim ne varsa ortaya dökerek…Öç alırcasına kendimden…Dökerim her şeyi ortaya…Herkesin kendinden kurtulmak için kışkırttığı yurtsuz ve kimsesiz bir gece için…
Böylesi gecelerde herkes o eski yarasına haksızlık etmiştir;böylesi gecelerin sabahında herkes ezbere ve çabuk çabuk konuşur ve kimse kimsenin gözlerine korkusuzca bakmaz…Herkes bir an önce,eksik ve yanlış da olsa bir gece önceki ömrüne dönmek ister…Herkes susuz bıraktığı o eski kalbine dönmek ister…
Bunları bilince,bunları hissederek yaşayınca kimseye kızamıyor insan…Öfke dönüp dolaşıp geliyor yine içte patlıyor…İçimde patlıyor…Çünkü kime kızıp,kimi lanetlesem en sonunda onu içimde buluyorum…Suçladığım herkeste biraz ben varım…Kimi yargılasam elimde kanı var…Kime bağlansam onda haksızlık ettiğim ömrüm ,susuz bıraktığım Tanrı’m var…Kime koşup sarılsam onda kolları bağlı erdemim var…Başkalarını yargıladıkça kendini tutsak eden,başkalarını küçümsedikçe küçülen sevgim var…Oysa ne yapsam o yurtsuz gecem,susuz bıraktığım aşkım beni hiç unutmaz…Sorar hesabını…Defalarca gidip gelerek ömrümden,kimlerdi,diye sorar o kanayan yüz bana,kimdi bütün gece onda yargıladıkların…İtildiğim ve sığındığım yüzümden tek bir yanıt çıkar,tek bir ses…O ses der ki,bütün gece yargıladıkların aslında sensin…Bilirsin ki o ıssız gecede bunu sana söyleyen senin sesindir…Sahibini ancak bu ıssız gecede bulmuştur…İçinde soluksuz bıraktığın Tanrı’nın sesi,içinde öyle kimsesiz,öyle kanlar içinde bıraktığın sahipsiz yüzünün sesidir…Ne olur sus ve öfkelenme der bu ses bana…Boyun eğ bu sese…Kabullen onu…Bir kez olsun kendi sesinin önünde eğil der…Bir kez olsun kulak ver ona…Kulak ver ona,onun neleri yitirdiğini,neleri sonsuza dek kaybettiğini bir kez olsun anların ağzından duy…Yüzünden akan kanı bir kez olsun öp…Sadece gözyaşı değil onlar…Dokun onlara,dokun kendi kanına,yitirdiğin ve özlemini çektiğin her şeyi kendi kanında bulacaksın…Orada bütün yargıladıkların var…Orada reddettiğin bütün ömrün var…Bu hayattan tiksinip lanetlediğin ne varsa,hepsi kanında saklı…Seni terk edip ihmal edenler,seni bir türlü anlamak istemeyenler,seni yargılayıp dışarıda bırakanlar orada…Orada,seni deliler gibi sevenler ve senin içine bir türlü giremeyenler…Ne olur bir kes olsun onca insana dağıttığın kendini geriye çağır…Ne olur bir kez olsun anla,ömründen daha uzağa gidemezsin…Onca yıl susuz bıraktığın Tanrı’ndan daha uzağa gidemezsin…Ne olur anla,onca yıl kimsesiz bıraktığın yüzünden daha uzağa gidemezsin…Ne olur bir kez olsun anla,yarını yok sayarak hiçbir yere gidemezsin…
Yaşamak ne ki,hem kendini,hem sevdiklerini durmaksızın kimsesiz bırakmak değil?..Yaşamak yüzünü onca yemine rağmen ortada bırakmak değil mi?Yaşamak her gittiğin yerde bıraktığın yüzleri kanayarak özlemek değil mi?..
Yaşamak,içindeki o sonsuz ve tesellisiz acının tesellisini bu hayatta aramak değil mi?..
Bu hayatın ne yengisi,ne yenilgisi teselli etti beni…Ne zaman kazandım,ne zaman,artık kurtuldum,desem,daha derin bir boşluk açıldı önüme…Bu hayatın kurallarıyla ne zaman çıksam yola,kazandıkça kaybettim,yükseldikçe alçaldım…Ne aklımdan kurtuldum,ne delirdim…
İçimdeki erdem öylesine soluksuz kalmıştı ki,ne zaman aşkın bir güzellik görsem ertelediğim hayatım gelirdi aklıma…İçimdeki erdemi suç ve günahla sınamaya geç başlamıştım çünkü…
Çünkü ne zaman yasadışı bir gece yaşasam anlamsızca ve kimsesiz bir ağlayış gelirdi içimden…
Ne zaman beni bana hissettiren birine sarılsam;çok uzaktan,çok eski bir duygu bana rağmen,bana inat yanımdan geçip giderdi…Kimi sevsem hiç olmadığı kadar yalnızlaşırdı…Kimi sevsem bütün o yanlış hayatım gizlendiği yerden çıkıp gelirdi…Kimi anlamaya çalışsam hayatımın boşluğu çarpardı yüzüme…Kime elimi uzatsam o unutulmuş ömrümle karşılaşırdım…
Kendimi daha fazla ne kadar tüketebilirdim…Kime sarılsam verip de tutamadığım sözler çıkardı karşıma…
İnsan her sabah doğan güneşten utanır…İnsan er ya da geç gelen mevsimlerden utanır…
İnsan onca yıl susuz bıraktığı Tanrı’sından utanır…
İnsan bunca işarete,bunca özleme rağmen bir türlü gidemediği yerden utanır…
İnsan yalan bir hayattan onca yıl bir kurtuluş beklediğine utanır…

Cezmi Ersöz

Işık ışıktır görene, ışıktan köre ne? ; MEVLAMA

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Işık ışıktır görene, ışıktan köre ne?

Bilmeyen ne bilsin seni, Gamlanma deli gönül..
Gönülden anlamayana, Bağlanma deli gönül..
İçi tatlı özlü yemiş, Kırıldıkça ballanır
Sendeki seni koyup, Avlanma deli gönül..

Bu görünen ben değilim, Ben ben dediğim nedir?
Dilimle söz söyleyen, Sözü söyletenmidir?
Baştan ayağa gömleksem, İçimdeki ben midir?
Sureti ben sanıp da, Avlanma deli gönül..

Sinenin içindekini, Aldanıp gönül sanma
Varacağın o menzili, Tesbih, seccade sanma..
Attığın üç beş adımla, Yollar tükendi sanma
Yolların başındayken, Sallanma deli gönül..

Padişaha vasıl olan, Elbet olur padişah
Sırların sırrı onda; La ilahe illAllah..
Görmeyerek yol yürüyen, Bela bulur ahü vah
Sarayda vahdet vardır, Canlanma deli gönül…

Mevlâna

Y.Sultan Selim’in Şiiri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

İşte sizlere Yavuz Sultan Selim Han’ın hem duygu hem müthiş bir zeka kokan harika şiiri…Ruhu şad olsun..

Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkhane / yar olur

Herkesi sen/ dostum sandın/ belki ol/ ağyar olur

Sadıkhane/belki ol/ alemde/ dildar olur

Yar olur/ ağyar olur/ dildar olur/ serdar olur

Necip fazıl Kısakürek şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Necip fazıl Kısakürek şiir arşivi yapalım bütün şiirlerini paylaşalım

Anneciğim
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!…

(1926)

Necip Fazıl Kısakürek

Atatürk’le Doğuş

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk’le Doğuş

Ülkemi aydınlatan; medeniyet, hürriyet,
Atatürk’ten armağan bize cumhuriyet,
Çağdaş bir düzen kurdu; milletin hakimiyet,
Arkasında devleler ardında nice millet.

Burçlardasın Ata’m sen; baştasın başlardasın
En ileri başlarından güneş olup doğarsın.

Türk’ü uyandırdı o, millet yaptı yeniden.
Karanlıktan kurtardı milleti ebediyen.
Dağlar taşlar yıkılsa dünya olsa yeniden,
Zerresi zarar görmez, kurduğu eserinden.

Burçlardasın Ata’m baştasın başlardasın.
En ileri başlardan ışık olur doğarsın.

Güzellik İle ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Güzellik ile ilgili şiirler,güzellik şiirleri,

GÜZELLİK

Güzellik güzellik dedikleri nedir ki
Bir küçük sivilceye yenik düşer
Kaşını gözünü anlattığıma bakma sen
Ruhum ruhunu ister

Sonsuz Güzellik.

Kendini görmek için, bak canan aynasına,
Üzülme ihanete, girme sakın yasına.

Gelecektir herkesin, elindeki kaşığa,
Şu ömür süresince, ne doğrarsa aşına.

Neden insan hep ben der, nedendir bunca keder,
Görmezmi gelen gider, bu gün dünden de beter,

Âlemde hiç bir şeyi, sahipsiz sanma sakın,
Sen onu görmesen de, her an her şeye yakın,

Görür gözetir seni, her an O seninledir,
Hilkati tenkit etme, ne yapsa yerincedir.

Öğren sırrı hilkati, ben neciyim diye sor,
Nefsini üstün tutma, hiç kimseyi görme hor.

Üstünlük imandadır, iman’da takvadadır,
İmanla, takva ile mü-minler me-vadadır.

Sırrı hilkate miftah, insandaki şu benlik,
Benliği ıslah eden görür sonsuz güzellik.

Necdet EREM (Necdet EREM)

HER YAŞ AYRI GÜZELLİKTE

Yıllar geçmiş, çabuk gitmiş
Her yaş ayrı güzellikte.
İster onbeş, ister yetmiş
Her yaş ayrı güzellikte.

Sever insan deli gibi
Sanki kendi malı gibi.
Taze gonca dalı gibi
Her yaş ayrı güzellikte.

Hatıraları dizse de
Bazen yorulup bezse de
Zaman izleri çizse de
Her yaş ayrı güzellikte.

Gençlikte gider uçlara
Aldırmaz hafif suçlara
Beyaz yakışır saçlara
Her yaş ayrı güzellikte.

Beden yaşlı, ruh genç kalsın
Yıllardan intikam alsın
Varsın elli, altmış olsun
Her yaş ayrı güzellikte.

Miyaser GÜLŞEN

Ne güzelde söylüyorsun
Deli gönlü eğliyorsun
Güzelliği yeğliyorsun
Yıldız gibi Gülşen gökte

Abisinin gülüne bak
Miyasere madalya tak
Övgüyü o ediyor hak
Yakışacak sana pekte

Yavaş yavaş aşınıyom
Taş atan yok kaşınıyom
Kara dut da düşünüyom
Hayat mı var tembellikte

güzellik masumum

GÜZELLİK MASUMUM

Gözüme uyku girmedi bu gece
Seni düşünüyorum her nefesimde
Hasret çekiyorum şafak sönünce
Halimi gel gör güzellik masumum

Yorganım tanınmaz hallerde olur
Yastığa saçlarım tel tel dökülür
Sağa sola döne belim bükülür
Gizlice bak bir güzellik masumum

İki saatlik uykuyla sabah olunur
Gönlüm dualarla ezan okunur
El havada mutlu olmanı diler
Ne olur sen bil güzellik masumum

Gölgeli meşhur kayboldu özünden
Aradı kendini tükenmez kalemden
Manşetlerde dolaştı aşk ilan
Ara bul beni güzellik masumum.

O NE GÜZELLİK

Sivas diyarında bir güzel gördüm
O ne güzellikti bayıldım kaldım
Dün gece düşümde saçını ördüm
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Gerdanlık olsaydım döşünde senin
Beni yakar mıydı ateşli tenin
Bedenimi sarsın nazik bedenin
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Gözlerinden nurlu ışık aktıkça
Kendimi kaybettim aşkla baktıkça
Mecnunlara döndüm gönül yaktıkça
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Benim olsa dedim seni görünce
Sende gülümsedin beni görünce
Melek sandım inan yeni görünce
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Sarılıp derdimi kalbimden alsan
Bir gece yanımda uyuyup kalsan
Yârsız yatılmıyor yorgun da olsan
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Anlat hele nedir bu işin aslı
Derdini dinledim benden de yaslı
‘Nerelisin’ dedim dedi ‘Sivaslı’
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Zeki Tombul sana yandı bilesin
Cümle dostlar bana şifa dilesin
Benim olup ömür boyu gülesin
O ne güzellikti bayıldım kaldım

Zeki Tombul

Erozyon şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Erozyon İle İlgili Şiirler
Erozyon Hakkında Şiir
Erozyon Şiir

Erozyon

Doğanın renkleri,
Soldu bugün.
Boyunları bükük,
Yapraklarında hüzün.

Bakındım etrafıma,
Suçluyu aradım.
Çok geçmeden anladım,
Suçluydu toprağım.

Toprak dediğin yemektir çiçeğime,
Dedim nasıl kıydın güzellerime.
Toprak dedi ki ben ne yapayım?
Erozyon dediğin gerçeğe.

Sıla Naz ORKUT

Erozyon

Ağaçlar dikelim nefes alalım
Erozyon belası bitsin gardaşım.
Gelin hep beraber birlik olalım,
Erozyon belası bitsin gardaşım.

Yeşile hasretiz toprak bitiyor,
Her yıl iki milyar toprak gidiyor.
Sanki vatanıma düşman giriyor.
Aymazlık belası bitsin gardaşım.

Sel, yel toprağımı alıp gidiyor
Düşmanlar bir olup kıs kıs gülüyor.
Sanki tabiatın canı gidiyor,
Kuraklık belası bitsin gardaşım.

Çorak toprağada tohum ekilmez,
Kuruyan ağaçlar geri dikilmez.
Yanan ormanlara evler yapılmaz,
Kirlilik belası bitsin gardaşım.

Tema’yı kuranlar cennet erleri,
Yemyeşil edelim kurak yerleri.
Her insan olmalı TEMA neferi,
Kuru çöl belası bitsin gardaşım.

İNCE yeşil ile sevgiye hasret,
Yeşil pehlivanlar giysinler kısbet,
Vatanım yemyeşil toprağa hasret,
Hasretlik belası bitsin gardaşım.


Erozyon

İnatla tutunurum
Kaybetmemek için
Diken sevdana,
Avuçlarım kanar…
Yinede kayıp gidersin
Ellerimden…

Yaşanmış her acı
Her yalan
Sarfedilmiş
Her zehir söz
Ve inançlarımın
Yok oluşu…
Bir parça alıp götürür
Yüreğimden…

Aysun Elagöz

DURDUR EROZYONU

Kesilir ağaçlar ormanlar yanar
İçimde yaradır kapanmaz kanar
Sanma ürün olur ne kuşlar konar
Durdur erozyonu toprak gidiyor

Rüzgar parça parça alır süpürür
Yağsa yağmur seller gelir götürür
Dünya çoraklaşır hayat bitirir
Durdur erozyonu toprak gidiyor

Kurudu akmıyor coşan dereler
Topraklar taş olur beni yaralar
Dikmezsen ağacı gelmez çareler
Durdur erozyonu toprak gidiyor

Bak Adnan Yetimi bir çare arar
Dikersen yeşili dünyayı sarar
Kucaklar toprağı veremez zarar
Durdur erozyonu toprak gidiyor

Adnan Durdağı

Kin ilgili şiir şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

kinle ilgili şiirler, kin şiirleri, kin dolu şiirler, kin konulu şiirler, kinli şiirler, kin şiiri

Kin
Güzelliklere düşman
Mutluluklara hüsran
Kin

Muhabbetleri bitiren
Düşmanlıkları getiren
Kin

Göze inen kara perde
Dostluk kurar Azrail’le
Kin

Geleceği yok saydırtan
Geçmişe bağımlı kalan
Kin

Ekmeğini tuzsuz kılan
Koynunda uyuyan yılan
Kin

Maneviyatına çarmıh
Ruhuna çakılan mıh
Kin

Kalbi çürüten hastalık
Barış ile gelen sağlık
Kin

Batık gemide uyuyan
Nefretle yüzeye çıkan
Kin

Cengiz Süslü

Bizde Kin Buğuz Olmaz

Gelin canlar birleşelim
Bizde kin buğuz olamaz
Kalp otağın yerleşelim
Bizde kin buğuz olamaz

Biz milletin gülleriyiz
Has bahçenin yollarıyız
Aşıkların dilleriyiz
Bizde kin buğuz olamaz

Gah yerde turap oluruz
Yer olur gönül alırız
Dostun yolunda ölürüz
Bizde kin buğuz olamaz

Güllere gonca oluruz
Etrafa koku salarız
Düşmanla ağlar dostla güleriz
Bizde kin buğuz olamaz

Kırlarda çiçek oluruz
Kovanlara bal geliriz
Şiirde neşe buluruz
Bizde kin buğuz olamaz

Hüseyin’im anlat şairi
Dünya dört bucaktır yeri
Tatlı söyler hep dilleri
Bizde kin buğuz olamaz

Hüseyin Parlakdemir

Kızılay Haftası İle İlgili Şiir

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Kızılayla ilgili şiirler, Kızılay haftası şiirleri, Kızılay konulu şiirler, Kızılay Şiirler

Kızılay

Yangında, depremde, selde
Dağlar aşarsın Kızılay
Şehir, ilçe, köy ve belde
Bize koşarsın Kızılay.

İlacısın sen dertlerin
Hızır’ısın afetlerin
Güçlü ol ki hizmetlerin
Her yanı sarsın Kızılay.

Kutlu görev her insana
Yardım etmeliyiz sana
Sen bir baba, sen bir ana
Sen sadık yârsin Kızılay.

Gün olur senden giyeriz
Gün olur seninle yeriz
Sana teşekkür ederiz
İyi ki varsın Kızılay.

Kızılay

Karagün dostu Kızılay’ım ben
İyiliği yardımı düşürmem elden.
Düşenin dostu olmaz derler
Fakirin, düşkünün dostuyum ben.

Nerede bir kara haber duysam
Hemencik oraya koşarım ben.
Fakire, düşküne yardım ettikçe
Mutluluk duyar, coşarım ben.

Yararın çoktur yurda Kızılay
Nerde bir felaket, orda Kızılay,
Savaşta, yangında, depremde, selde
İlaçtır bilumum derde Kızılay.

Hepimiz Kızılay pulu alalım
Kızılay’ın gücüne güç katalım.
Kızılay sarsın yaralarımızı
Dinsin bu güzel yurtta sızı.

Mustafa Uzelli

Kızılay’ım

Giyindirmek, barındırmak,
Kızılay’ın görevidir.
Onun için Kızılay’ım,
Yoksulların bir evidir.

Savaşlarda yaralıya,
Yardım için el uzatır.
Fakirlere kimsesize,
Ocağında “aş” kaynatır.

Deprem, yangın, su baskını,
Evler yakar, evler yıkar.
Felaketler çok olsa da,
Kızılay’ım hemen bakar.

Yardım edip Kızılay’a,
Biz de, biraz güç katalım.
Yarınını anlatarak
Kızılay’ı yaşatalım.

Hasan ŞEN

Yetiş Kızılay

çaresizlere, yoksullara
Yetimelre, dullara
Felâketteki kullara
Yetiş Kızılay.

Deprem, sel, yangında
Evsizi barındır çadırında
Bugün de, yarın da
Yetiş Kızılay.

Lâyıksın sevilmeye
Seni yanımızda bilmeye
Sayende gülmeye
Yetiş Kızılay.

Herkese yiyecek, içecek
Kara günler böyle geçecek
Gözler yollarda bekleyecek.
Yetiş Kızılay!

Göksel Kurum

turizm ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

turizm ilgili şiir şiirler,turizmle ilgili şiirler,turizm hakkında şiirler,turizm konulu şiir,turizm şiirleri

Turizim şiiri

Bir amme hizmetidir
Turist toplama işi
Yurdunu zengin eder
Bunu bilen her kişi
Tarihi yapılarla
Her beldemiz doludur
Tanı tanıt sen onu
Bu bir vatan borcudur
Güler yüzlü olanın
Çevresi geniş olur
Çok turist gelen yerin
Bakırı altın olur
Reklamsız alış veriş
Olmuyor bu dünyada
Tanıtmalı yurdumun
Neler var Toprağında
Gülyağı gül bahçesi
Yurdumun bir köşesi
Gelene huzur verir
Cıvıldıyan kuşsesi
Dağ deniz yayla ve göl
Ayrı ayrı güzeldir
Otel motel kampinkler
Dinlenecek yerlerdir

Ertuğrul Eroğlu

Turizm şiirleri

Güller çiçek açtı
Nağmeler sevgi saçtı
Oyunlar neşe kattı
Alkışlar tempo tuttu.

Kahve yemenden geldi
Türküsü neşe verdi
Gençlik şıkır şıkır oynadı
Yönetmenim ustaca yönetti

Haftamız şen olsun
Paramız bol olsun
Dostluklar da baki olsun
Teşekkürlerde emeği geçenlere olsun


Turizm Haftası şiir

İnsanoğlu çalışmalı,
Çalışmaya alışmalı.
Yılda bir kerede olsa,
Bir yerleri dolaşmalı.

Dolaşana turist denir,
Değerini herkes bilir.
Toplanan büyük gelirden,
Devlet halka hizmet verir.

Tüm ülkeler turist bekler,
Kasasına para ekler.
Kutlayalım bu haftayı,
Vatanımız olsun lider.

Baycan Kacaroğlu

Turizm Sektörü şiiri

Önce organizasyon şemasını belirle,
Sonra insanları nitelendir.
Yoksa eğer alternatifin,
Çekirdekten yetiştir.

Değer ver tüm çalışanına,
Arada bir ödüllendir.
Ayağa kalk ve alkışla,
Başarını güçlendir.

Mekanınla bütünleştir,
Özlemindeki gayretini.
Yıllarını geleceğe say,
Şaraplanmış hızmetini.

Eskidi diye düşünme,
Satmak istediğin kudreti.
Düşün ve dikkat et,
Bal yapan tekneyi.

Türkan Yakın

çevre kirliliği şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

çevre kirliliği şiirler,çevre kirliliği şiiri,çevre kirliliği şiirleri


Çevre Kirliliği Şiir

Çevreni hep temiz tut
Bataklıkları kurut
Sakın yere çöp atma
Yakışmaz uygarlığa

Çevre sağlığı demek
İnsan sağlığı demek
Elbet sağlıklı olur
Buna gösteren emek

Çöpleri artıkları
Yalnız çöpe atmalı
Yurttaşlık bilinciyle
Çevreyi parlatmalı,

Çevre sağlığı demek
İnsan sağlığı demek
Elbet sağlıklı olur
Buna gösteren emek

ÇEVREMİZ

Çöplerimiz birikmesin
Sularımız kirlenmesin
Yakıtımız tam yakılsın
Temiz olsun her şeyimiz

Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım

Sokağımızla caddemiz
Köyümüzle, kentimiz
Temiz olsun hep çevremiz
Güzel olsun hep yöremiz

Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım

Yaylada ovada dağda
Pırıl pınl bir doğada
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım

BİR YER DÜŞÜNÜYORUM

Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilmem, neresinde yurdun?
Bir ev, günlük güneşlik,
Çiçekler içinde memnun

Bahçe kapısına varmadan daha,
Baygın kokusu ıhlamurun,
Gölgesinde bir sıra, der gibi;
– Oturun!

Haydi çocuklar haydi,
Salıncakları kurun!
Başka dallarsa, eğilmiş;
– Yemişlerimizden buyurun!

Rüzgar esmez, konuşur;
– Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun
Mutlu olun, yaşayın,
Ana, baba evlat, torun

Z Osman SABA

17 yedi yasında bir qenc

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Nasıl bir çiçek koparılıyorsa dalından
Beni de öyle kopardılar insanlığımdan

Mahkum ettiler beni kendi dünyama
Görüş günüm yok mecburum ben böyle yaşamaya..

Vurdular arkamdan kırdılar kalbimi
Soldurdular ömrümün baharında ümitlerimi

Bir hayal dünyasının ortasında ümitlerim
Onlarda gerçekleşmez ki ne yaparım, ne ederim.

Hayatın merdiveninde karanlığa yol alırım
Kaybettim benliğimi gelmeyen mutluluğu ararım

Döküldüm, ezildim tıpkı bir yaprak gibi
Bitirdiler nihayet içimdeki sevgiyi

Artık bir musalla taşı son durağım olur
Bu sefil yaşantım geçmişe hatıra kalır..

İsyan ediyorum istemeden kadere
Sitemler yağdırıyorum ben böyle talihe

17 yaşında bir gencim ölüme kucak açan
Al Allah’ım bu tende kalmasın bu can

Nasıl olsa bıkmışım ben benden herşeyden..
Mezar taşıma yazsınlar
“Oda bir kalp taşıyordu HEMDE EN TEMİZİNDEN…”

Adana şiirleri

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Adana şiir,
Adana ile ilgili şiirler
Adana hakkında şiirler

Memleketim Adana

Kuzeyinde sıralanmış karlı toros dağları duruyor,
Güneyinde Akdeniz masmavi, rüzgarı savururuyor,
Üç taraftan şehirlere yol veriyor.
Sevgi adası Bayraklarıyla,gölün ortasında duruyor.
Benim memleketim ADANA

Bu topraklar atalarımın toprakları
Bu şehirde gördüm kendimi,
Sıcak yaz güneşlerinde,
Aşk gibi kavurur insanı
Benim memleketim ADANA

Her tarafı tarih kokar
Seyhan nehri güzellikler katar
Taş köprü ahenkli bakar
Diger yerde ceyhan akar
Benim memleketim ADANA

Ovaları hayat verir
Seyhan, ceyhan arasında durur
Mis kokulu baharı olur
Limon portakal başka olur.
Benim memleketim ADANA

Münevver Düver

Aşığım Adana

Güzel olur Adana’nın baharı,
Burcu burcu kokar portakalları,
Hasretle beklerim her yıl baharı,
Aşık oldum sana güzel Adana.

Irmağında köprüleri sıralı,
Kızların saçları hep boyalı,
Barajları birbirine dayalı,
Aşık oldum sana güzel Adana.

Sıcak olur Adana’nın yazları,
Dolar taşar pavyonları, sazları,
Kibar olur gelinleri kızları,
Aşık oldum sana güzel Adana.

Zengini denize yaylaya çıkar,
Fakiri çoktur yokluktan bıkar,
Güzeli çoktur içimi yakar,
Aşık oldum sana güzel Adana.
İbiş Top