Posts Tagged ‘osmanlı’

Finkel, Fetih 1453 filmini örnek gösterdi

Salı, Haziran 26th, 2012

Finkel, “Ufuktaki Türk asrının hikayesi, Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin, Osmanlı’nın geçmişinden dersleri göz ardı etmesi riski olduğu yorumu yapıldı. Andrew Finkel, “Fetih 1453” filmini örnek göstererek, “Türkiye’nin, Osmanlı geçmişinin derslerine kulak asmama riski var” dedi. Finkel, “Ufuktaki Türk asrının hikâyesi, Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” dedi.

Türkiye’de uzun yıllar muhabirlik yapan ve “Türkiye: Herkesin Bilmesi Gerekenler” kitabının yazarı Andrew Finkel, konuk yazar olarak İngiliz Financial Times gazetesinde “Osmanlı geçmişinin derslerine kulak asılmaması riski var” başlıklı bir haber yazdı.

Finkel, “Gişe rekorları kıran miras: Ankara’daki sinema müdavimleri, Fetih 1453 için bilet kuyruğuna giriyor. Film, olağanüstü bir kılıç-mızrak gösterisi ancak aynı zamanda euro bölgesinin bir düşüş hikayesi mi?” diye sordu.

“DAVUTOĞLU, OLASI GÖRÜLMEYEN BİR FİGÜR”

“Bu erdemin zaferinin bir hikâyesi” diyen Finkel, “Mecazi olarak elinde mısırla beyaz perdenin merkezinde ülkenin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oturuyor. Akademisyen söylemi olan ufak boylu bir adam ve askerleri bir araya getirmek için Türk politikasının acımasız, sert ve kargaşasında olası görülmeyen bir figür” görüşünü savundu.

Finkel, Türkiye’nin sınır komşularında bir neo-Osmanlıyı canlandırmaya çalıştığı yorumunu yaparak, “Ufuktaki Türk asrının hikâyesi Fetih gibi adeta iç kamuoyuna çekici geliyor. Yabancı diplomatlar Türkiye’nin Priştina’dan Kabil’e uzaman bir dizi sıcak noktada önemli bir aktör olduğunu kabul etse de ancak Arap isyanlarıyla Türkiye, ulaşabileceği limitleri gösteriyor” diye yazdı.

Andrew Finkel, “Suriye’de yavaş ve sancılı bir iç patlama İran ve Irak ile ilişkileri kötüleştirdi. Gerekirse, Ankara’nın yeni en iyi dostu bölgede aktif bir müttefik olmak isteyen Washington” dedi. (ANKA)

 

Atatürk ile ilgili şiirler

Cuma, Haziran 22nd, 2012

Atatürk Şiirleri
Atatürk’le İlgili Şiirler
Mustafa Kemal Atatürk Şiirleri

ATATÜRK’Ü UNUTTURMAYIZ

Siz, Atatürk’ü unutun diyorlar.
Laikliği zaten istemiyorlar.
Cumhuriyeti de hiç sevmiyorlar.
Ölsek Atatürk’ü unutturmayız!
Cumhuriyeti asla yıktırmayız!

Bu güzel yurdumuz kanla kuruldu.
Yurt uğruna nice yiğit vuruldu.
Düşman yurdumuzdan zorla kovuldu.
Ölsek Atatürk’ü unutturmayız!
Cumhuriyeti asla yıktırmayız!

Türkiye’m dünya durdukça kalacak.
Albayrak göklerde dalgalanacak.
Atatürk daha çok bayraklaşacak.
Ölsek Atatürk’ü unutturmayız!
Cumhuriyeti asla yıktırmayız!

Müfit AKSAKAL
(İstanbul,15Aralık 2010)

Ben Atatürk Kadınıyım

Ben Osmanlı Kadınıyım
Bir kadın düşün ki sırtında mermi taşıyan
Kağnısına kıymayıp evladını koymayan
Atasının emanetini kollayan
Analık ünvanına namıyla ulaşan
Savaşlarda canla başla kalkan olan
Ben anayım acıla siper gögsümü gerer
Vatanı uğruna canını feda eder

Erkeğime oğul veren
Eli kınalı askere gönderen
Ben anayım ben canım ben cananım
Azıçık aşım kaygısız başım der
Kuru ekmeği bal niyetine yer
Anlı acık göğsünü gerer
Ben evet ben osmanlı kadınıyım

Geceleri ağlar gündüzleri coşarım
Gözyaşlarımı içimde saklarım
Namusumu namahremlerden sakınırım
Namus uğruna yeri göğü çınlatırım
Ben anayım yavrusuna helal süt veren

El acıp kimseye dilenmeyen
Ben dostum dosta değer veren
Ben anayım evladına titreyen
Ben kadınım erkeğini seven
Ben evet ben dişi kuşum
Yuvasına değer veren
Ben anayım hayata direnen
Her zorluğu yenen ben anayım
Ben Atatürk kadınıyım

Remziye Çelik

Nevruz’un Tarihcesi

Perşembe, Haziran 21st, 2012

nevruzun tarihi kaynakları
Nevruz’un Tarihi Kaynakları nedir
nevruz bayramı tarihi

Nevruz’un Tarihcesi

En eski Türk bayramı olan Nevruz`u, Türkler aracılığıyla Avrasya’ya yayılmıştır. Eski Doğu geleneklerinin devamı olarak yaşamıştır. Çin kaynaklarına dayanarak Hunların milattan yüzlerce yıl önceleri 21 Mart’ta hazır yemeklerle kıra çıktıklarını, bahar şenlikleri yaptıklarını, bugün Nevruz kutlamalarındaki geleneklerin o zamanda da yer aldığını biliyoruz. Aynı gelenekler, Hunlardan sonra Uygurlarda da görülmüş ve bugüne kadar uzanmıştır. Çağdaş Uygur resminde Uygurların Nevruz kutlamalarını temsil eden tablolar yapılmıştır. ‘u İran geleneğine bağlayan Firdevsi’nin Şehnamesi ve diğer kaynaklar yanıltıcıdır. Çünkü Nevruz hakkındaki bilgiler orada XI. yüzyıldan itibaren görülür. Milâttan önceki yıllardaNevruz hakkında İran metinlerinde herhangi bir iz ve kayıt yoktur. Ancak Hunlarda bu kayıtlar mevcuttur.
Nizamü’l-Mülk de XI. yüzyıl yazarı olarak Siyasetnâme adlı eserinde bu bayramdan söz eder. Bu bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek Nevruz geleneklerini anlatır. Aynı zamanın yazarlarından Kaşgarlı Mahmut da Divân-ı Lügati’t-Türk’te Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder. Ayrıca, 12 Hayvanlı Türk Takvimi‘nin başlangıcının da 21 Mart olduğu bilinmektedir. Selçuklularda Nevruz bayramı eğlencelerinin kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir. Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililerin, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi’nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da “Yörük Bayramı”dır. Osmanlı Devrinde 21 mart günü özellikle padişahın yani sultanın nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruz’unu kutladığı, Nevruzşenliklerinde bulunduğu gün olmak hasebiyle, 21 Mart tarihinin Nevruz-ı Sultanî, yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanın katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olmak bakımından böyle bir isim aldığı söylenilebilir.
Osmanlı devrinde kutlanan Nevruz kutlamaları Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmî olarak devam etmiştir. Bu konuda Prof. Dr. Reşat Genç şu bilgileri veriyor: “Geri planlarda bırakılmış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Türk insanına kendi kültür kimliğini, kişiliğini, benliğini, hüviyetini kazandırmak hareketi Atatürk’ün başlattığı bir hareketti. Bu ne ile mümkün olurdu? İşte bu, öze dönmekle, kendi kültürel değerlerimize, örfümüze, âdetimize, geleneğimize dönmekle mümkün olurdu. Bu yüzden Atatürk diyor ki “Bilelim ki, kendi benliğine sahip olamayan milletler başka milletlerin şikârıdır”, yani yaşayamaz. O yüzden, yine, Atatürk der ki, “Gençlerimize, çocuklarımıza görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve herşeyden evvel kendi geleneklerine, millî ananelerine ve Türkiye’nin bağımsızlığına düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.” Millî hareketin özü bu. Diğer taraftan kendi kimliği, kişiliği, millî benliği kazandırılmış olan millete çağdaş olma yolunu açıklamak da Atatürk hareketinin temellerindendir.
İşte bu öze dönme, kendi tarihine, kültürüne dönme hadisesi millîciliğin özü idi. Bu yüksek idrakinin icabı olarak , O’nun milli kültür unsurlarının her biri üzerinde, en küçük ayrıntısına kadar çok büyük bir dikkatle durduğunu biliyoruz. Nitekim, Nevruz ile ilgili hassasiyeti bunun bir göstergesi olmuştur. Bilindiği gibi Atatürk 22 Mart 1922 tarihinde Ankara’nın Keçiören semtinde Nevruzşenlikleri düzenletmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.
Netice itibariyle görülmektedir ki, kaynağı neresi olursa olsun M.Ö. 3. Yüzyıldan, Mete Han zamanından beri Türklerde var olan bir bayram, bir bahar bayramı geleneğidir. Özellikle 1200 yıldır öbür Türk gruplarının hemen hiç birisi ile ilgisi kalmamış olan Saha yani Yakut Türklerinde Nevruz geleneklerinin izlerinin kuvvetli bir şekilde bugün de var oluşu dikkate değer. Doğrusu, eğer Nevruz batı kaynaklı bir gelenek idiyse, bu, Nevruz bayramının Sahalara kadar nasıl gittiğini ve 1200 yıldır, diğer Türk boylarıyla ilgisi olmayan bu Sahalara nasıl etki ettiğini de tarihî olarak, kaynaklara müracaat ederek açıklamak gerekir. Değilse şimdi kaynak Hunlar olarak veya daha eski bir tarihte Türkler olarak ağır basar görülmektedir. Ama neticesi itibariyle bugün Afganistan’da da yaşatılmaktadır, İran’da da yaşatılmaktadır, Irak’ta, Suriye’de en azından belli kesimlerde ve bütün diğer Türk dünyasında; Çin Seddi’nden Adriyatik’e kadar, Hindistan’dan, Afganistan’dan, Yakutistan’a, Çuvaşistan’a, Tataristan’a, Moldova’ya, Macaristan’a ve Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada bugün canlı bir şekilde yaşamakta ve yaşatılmaktadır.

Nevruz duası:

Ya mügallib’el gulubi vel ehsar
Ya müdebbire’el hevli vel-ehval
Hevvil halena ila ehsen’in hal.
Nevruz

Manası:

Ey kalpleri ve gözleri cevirip döndüren,
Ey gece ve gündüzü çeviren!
Ey güc ve halleri degistirip, döndüren,
Halimizi en güzel hale döndür…